Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/916 E. 2021/39 K. 19.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/916 Esas
KARAR NO : 2021/39
DAVA : Alacak (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan Sebepsiz İktisab Nedeniyle)
DAVA TARİHİ: 28/12/2018
KARAR TARİHİ: 19/01/2021
Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; “Davacı yan aleyhine, dava dışı——asıl alacak istemli olarak icra takibinin başlatıldığını, takibe davacı yan tarafından kısmi itirazda bulunulduğunu, talebin —– kısmına itiraz edildiğini ve itiraz edilmeyen bölüm ise ferileri ile birlikte icra müdürlüğü hesabına yatırıldığını, Dava dışı — tarafından davacı yan aleyhine ——-Sayılı dosyası aracılığıyla itirazın iptali davasının açıldığını, çek kayıtlarının muhatap bankadan celp edildiğini ve söz konusu çekin davalı yan tarafından ibraz ve tahsil edildiğinin anlaşıldığını, Dava dışı —-söz konusu çekin davacı yan tarafından kendisine verilmediğini, çek arkasındaki cironun kendilerine ait olmadığını ve çekin davalı şirkete kendilerince teslim edilmediğini iddia ettiğini, —– davanın kabulüne karar verildiğini, Davacı yan tarafından istinaf yoluna başvurulduğunu, istinaf incelemesi sırasında bilirkişi incelemesi yapıldığını ve çekin arkasında dava dışı —-cirosu üzerindeki imzanın anılan şahsa ait olmadığının belirlendiğini, bu sebeple istinaf isteminin esastan reddine kesin olarak hüküm kurulduğunu, Kararın kesinleşmesiyle davacı yan tarafından ilam uyarınca hesaplanan dosya alacağının —– dosyasına yatırıldığını ve dosyanın infaz olduğunu, davacı yan ile davalı yan arasında hiçbir ticari ilişkinin gerçekleşmediğini, davacı yanın, davalı yana herhangi bir borcunun bulunmadığını, çek bedelinin davalı yan tarafından tahsil edildiğini,—— süren yargılama sırasında davalı yana ihbarda bulunulduğunu, ihbar sonrası davalı yan tarafından, çekin kendileri ile dava dışı — arasındaki ticari ilişki kapsamında dava dışı —- alındığını ve tahsil edildiği yönünde yazılı beyanda bulunulduğunu, fakat çekin dava dışı —-tarafından kendisine verildiği yönünde geçerli bir delil sunamadığını, davalı yana —- ihtarnamesinin keşide edildiğini ve elinde bulunan tüm belgeleri —- Mahkemesi dosyasına bildirmesinin istenildiğini, fakat davalı yanın belge ve —–sunmadığını beyan ederek; izah olunan nedenler ile —- alacağın çekin tahsil edildiği ve sebepsiz zenginleşildiği ——tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekâletin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini” talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; “Huzurdaki davanın niteliği itibarıyla iddia konusu alacağın diğer her türlü muhakeme aşamasına girmeksizin zaman aşımına uğradığını, davalı yan ile dava dışı —— arasında cereyan eden hukuki ihtilafın huzurdaki davaya evrilmesinin davalı yanı muhatap kılmaya yeter bir gerekçe olmadığını, davacı yan ile dava dışı firma arasındaki ihtilafın ——Sayılı dosyası üzerinden davalı yana aktarıldığını,—– Dosyasının davacı tarafı —- davalı tarafı —–arasındaki dava nedeniyle—- seri numaralı,—-bedelli çekin Davalı —- dava dışı —– arasındaki ticari ilişki kapsamında davalı yan tarafından teslim alındığını, davaya konu çekin bankadan, davalı yanın yetkilisi ——- tarafından tahsil edildiğini, nitekim ilk derece yargılaması sırasındaki bu beyan ve belgelerin ekleri ile birlikte istinaf incelemesine de gönderildiğini, tespit edilememiş olmasının ayrı bir iddia olup kontrole muhtaç olduğunu, davacı yanın üçüncü kişiye, isme düzenlenmiş çek teslim ettiğini, bu noktada ihtilafın bulunmadığını, isme yazılı, davacı yanın isme yazılı çeki teslim ettiğini ispat edemediğini, davacı yanın çek çıkış kaydını ticari defterlerine almış olduğunun açık olduğunu, davanın davalı yan tarafından ticari ilişki yürüten ve bu itibarla çeki teslim eden, çek çıkışını ticari kayıtlarına işlediğini ve bu suretle davalı yana olan borcundan tenzil eden üçüncü kişi dava dışı —– ihbarının talep edildiğini beyan ederek; izah olunan nedenler ile; davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına” karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLER:
—— Dosyası, Davaya konu çek fotokopisi, Çekin tahsil belgeleri, Tahsilat makbuzu, Cari hesap ekstreleri, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı.
Nitelikli hesaplama uzmanı ve Mali Müşavir bilirkişi tarafından mahkememize sunulan —— tarihli bilirkişi raporunda özetle; dosyaya mübrez belge, bilgi, davalı yana ait ticari defterler ve dosya üzerinde yapılan inceleme ve değerlendirmeler neticesinde; Davacı yanın davalı yandan çekin ödenme tarihi olan — tarihi itibarıyla — alacaklı olduğu, Davacı yanın — alacağı için 3095 sayılı yasaya (Md.2) istinaden çek ödenme tarihi olan; —-tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faiz talep edebileceği sonuç ve kanaatine varıldığı görülmüştür.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE:
Dosya incelendiğinde davanın taraflar arasında görülmekte olan alacak davası olduğu görüldü.
Somut olayda; dava dışı —- tarafından —- sayılı dosyası ile — asıl alacak istemli olarak davacı aleyhine icra takibi başlatıldığı, takibe itiraz üzerine dava dışı — tarafından davacı yan aleyhine —– Sayılı dosyası aracılığıyla itirazın iptali davasının açıldığı, alacağın ödenmesi amacıyla dava dışı —–verilen çek kayıtlarının muhatap bankadan celp edildiği, söz konusu çekin dosyamız davalısı tarafından ibraz ve tahsil edildiğinin anlaşıldığı, dava dışı —– söz konusu çekin davacı yan tarafından kendisine verilmediğini, çek arkasındaki cironun kendilerine ait olmadığını ve çekin davalı şirkete kendilerince teslim edilmediğini iddia etmesi üzerine çek üzerinde yapılan imza incelemesinde imzanın —– ait olmadığının tespit edildiği, ve davanın kabulüne karar verildiği, verilen kararın kanun yolu incelemesinden geçerek kesinleştiği, kararın kesinleşmesiyle davacı yan tarafından ilam uyarınca hesaplanan dosya alacağının —— dosyasına yatırıldığı ve dosyanın infaz edildiği, davacı yan ile davalı yan arasında hiçbir ticari ilişkinin gerçekleşmediği, davacı yanın, davalı yana herhangi bir borcunun bulunmadığı, çek bedelinin davalı yan tarafından tahsil edildiği, —— süren yargılama sırasında davalı yana ihbarda bulunulduğunu, ihbar sonrası davalı yan tarafından, çekin kendileri ile dava dışı —- arasındaki ticari ilişki kapsamında dava dışı —- alındığını ve tahsil edildiği yönünde yazılı beyanda bulunulduğu, fakat çekin dava dışı —- tarafından kendisine verildiği yönünde geçerli bir delil sunamadığı, davalı yana —– ihtarnamesinin keşide edildiğini ve elinde bulunan tüm belgeleri —-dosyasına bildirmesinin istenildiği, fakat davalı yanın belge ve —-sunmadığı iddiası ile —–alacağın çekin tahsil talebi ile huzurdaki davanın ikame edildiği görülmüştür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun kambiyo senetlerine ilişkin hükümleri poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir (6102 TTK’ nın 778).
“6102 sayılı TTK’nın 818. (eTTK.nun 730) maddesi yollaması ile çeklerde de uygulanması gereken aynı yasanın 677. (eTTK.nun589) maddesi uyarınca ”bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez”. İmzaların bağımsızlığı (istiklali) şeklinde tanımlanan bu ilke, poliçeye atılan her geçerli imzanın (keşidecinin, cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzanın sahiplerini sorumlu kılmamalarına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder. Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar. Geçersiz bir imza sahibini bağlamaz, ancak ciro zincirini de koparmaz. İmzaların bağımsızlığı ilkesi, ciro zincirinde bulunan imzalardan birinin veya bazılarının sahteliğine dayanılarak menfi tespit davası açılmasına olanak sağlamaz. Diğer bir deyişle, “imzaların istiklali (bağımsızlığı)” ilkesine göre senet lehtarının veya diğer cirantaların ciro imzasının sahte olması hali, diğer imza sahiplerinin ve özellikle senedin asıl borçlusu olan keşidecinin senetten kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Poliçeye imza koyan kişi, diğer imzaların geçersiz veya sahte ya da mevhum kişilere ait olmasının riskini de taşır. Buna göre her imza kendi sahibini, diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar. Poliçe üzerinde şekil bakımından tamam ve görünüşe göre sahibini bağlayan bir imzanın bulunması yeterlidir. Kanun yapıcı, 6102 sayılı TTK’nun 677 (eTTK 589) maddesinde senedin geçerliliğinin, sorumluluktan tamamen bağımsız şekilde mevcut olabileceğini kabul etmiştir. Çekteki imzalar, bu imzalarda ismi geçen şahıslar yönünden herhangi bir sorumluluk yaratmasa bile, senet yine de geçerli kalır. Çekin geçerli kalmasının sonucu ise, diğer imzaların sahiplerinin sorumluluklarının devam etmesidir. ——
6102 sayılı TTK’nun 686/1. (eTTK 598) maddesi ; “Bir poliçeyi elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa da kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde, yetkili hamil sayılır. Çizilmiş cirolar bu hususta yazılmamış hükmündedir. Bir beyaz ciroyu diğer bir ciro izlerse son ciroyu imzalayan kişi, poliçeyi beyaz ciro ile iktisap etmiş sayılır”. hükmünü içermektedir.
Sahte imza bir başkasının imzasının taklit edilmesi hali olup, takip tarihi itibariyle yürürlükte olan 6762 sayılı mülga TTK’nın 589. maddesi hükmü gereğince; ticari senetteki geçersiz imza zincirleme ve birbirine bağlı, lehtardan hamile değin tam ve düzenli yani kesintisiz cirolar hak sahipliğine karine sayılır. Cirolar arasındaki zincirleme bağlılığın gözlenmesi sadece dış görünüm bakımından yapılır. Başka bir anlatımla, ciro silsilesinin (zincirinin) muntazam bir şekilde birbirini takip edip etmediğini incelerken dış görünüşü incelemek yeterli olup, cirantalardan birinin imzasının sahte olması veya temsilci sıfatıyla senedi imzalayan şahsın imza yetkisinden yoksun olması ciro zincirini etkilemez —–
Yine 6102 sayılı TTK’nun Kanunun 710/3. (e.622/3) maddesi uyarınca; “Hile veya ağır kusuru bulunmadıkça poliçeyi vadesinde ödeyen kişi borcundan kurtulur. Ödeyen kişi, cirolar arasında düzenli bir teselsülün bulunup bulunmadığını incelemekle yükümlü ise de, cirantaların imzalarının geçerliliğini araştırmak zorunda değildir”.
Bu açıklamalar karşısında somut olayın değerlendirilmesine gelince; dava konusu çekte davacı keşideci durumunda olup, davalı senede ciro yoluyla hamil olmuştur. Görünüşe göre ilk ciro, çekin lehtarı durumundaki —–imzası ile yapılmıştır. Davacı keşideci, kendi imzasını inkar etmemektedir. Çek metnine göre ciro silsilesinde şeklen bir kopukluk bulunmamaktadır. Mahkemece, davalılardan lehtar—–yerine sahte imza atılarak senedin tedavüle sokulduğunun —— tarafından alınan raporla belirlendiği kabul edilmişse de yukarıda açıklanan imzaların istiklali ilkesi karşısında bu durum davacı keşideciyi sorumluluktan kurtarmaz. Yerel mahkemenin, icra (hukuk) mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda dava ve takip konusu çekte bulunan lehtara atfen atılı bulunan imzanın dava dışı lehtarın eli ürünü olmadığı tespit edilerek takibin iptaline karar verildiği, davalı vekilinin —– günlü oturumda imzanın lehtara ait olmadığı yönündeki tespite bir diyeceği olmadığı şeklindeki beyanı ve yeniden inceleme talebi bulunmaması nedeniyle imzanın sahteliğinin herkese karşı ileri sürülebileceği, imzanın sahte olmasının ciro silsilesini bozduğu, davalının ancak kendisinden önceki cirantalara başvurabileceği davacı keşidecinin çek bedelini lehtara ödediği, ciro silsilesindeki kopukluk nedeniyle davacının borçlu olduğunun kabul edilemeyeceği yolundaki gerekçesi de kambiyo hukuku ilkelerine uygun düşmemektedir. Her ne kadar davacı keşideci, lehtara ödeme yaptığını iddia etmiş, buna ilişkin ödeme belgesi sunmuş ise de keşideci ile lehtar arasındaki şahsi def’ilerin hamile karşı ileri sürülebilmesi için hamilin senedi iktisabında kötüniyetli olduğunun kanıtlanması gerekir. Aksi takdirde keşideci ile lehtar arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan şahsi def’iler müracaatta bulunan iyiniyetli hamile karşı ileri sürülemez (6102 sayılı TTK. m. 687). Somut olayda, hamil——çeki iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiği, başka bir anlatımla kötüniyetli hamil olduğu kanıtlanamamıştır. O halde davacı keşideci, lehtara ödeme yaptığına ilişkin şahsi def’iyi davalıya karşı ileri süremez.” —-
Tüm dosya kapsamı ve yukarıda yer verilen—– arada değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki maddi ve hukuki olguların gerçekleşme biçimi bir bütün olarak değerlendirildiğinde; çek lehtarının ilk cirosunun sahte oluşu, bedelinin hamile ödendiği sabit olan çekin, davalı hamil tarafından lehtarın ilk cirosunun sahte olduğunu bilmesinin beklenemeyeceği dolayısıyla, davalı şirketin çeki iyiniyetle iktisap ettiğinin kabulü ile çekte lehtar imzasının sahteliği ve bedelinin lehtara ödendiğine ilişkin şahsi def’iyi davacı keşidecinin, çek hamili davalıya karşı ileri sürerek, borçtan kurtulamayacağının ve çeke ilişkin ödenen bedelin iade talebinin yerinde olmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2- Peşin alınan 273,24 TL harçtan, alınması gerekli 59,30 TL peşin harcın düşümü ile geri kalan 213,94‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA ,
4-Davacı tarafça peşin yatırılmış olan gider avansından artan kısmın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
5-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T 7/2. maddesi uyarınca 4080,00 avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
Dair; davacı ve davalı tarafın yüzüne karşı ihbar olunan tarafın yokluğunda gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/01/2021