Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/914 E. 2023/290 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/914
KARAR NO: 2023/290
DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ: 28/12/2018
KARAR TARİHİ : 22/03/2023
BİRLEŞEN —- KARAR SAYILI DOSYASINDA;
DAVA : Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
DAVA TARİHİ: 10/03/2020
KARAR TARİHİ:22/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
MAHKEMEMİZ ASIL DOSYASINDA;
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili — davalı—– sıfatına haiz bulunduğu, müvekkilinin uzun yıllar boyunca şirketin ticari faaliyetlerinden uzak tutulduğu, şirketin tüm ticari faaliyetlerinin—— tarafından yürütüldüğü, bu kapsamda şirketin kredi imkanlarının kısıtlı hale geldiği gerekçesi ile şirketin finansman ihtiyacının karşılanması adına, adı geçen davalı tarafından talep edilmesi üzerine, iyi niyetle ve geçici surette müvekkili tarafından şahsi kredi kartlarının, davalının ve davalı şirketin uhdesine ve kullanımına bırakıldığı, şirket harcamalarının müvekkiline ait kredi kartından yapıldığı, müvekkilinin müteaddit taleplerine ve davalı ——– mukabil taahhütlerine rağmen, kredi kartlarının iade edilmediği, kredi kartlarından şirket tüzel kişiliği adına yapılan harcamaların müvekkiline ödenmediği, şirket tüzel kişiliği adına davalı taraflarca müvekkiline ait kredi kartlarından yapılan harcamaların zorunlu olarak müvekkili tarafından ödenmesi neticesinde müvekkilinin uğradığı zararlar toplamının işbu davanın ikame tarihi itibariyle 80.000 TL’yi aştığı, bu kapsamda adı geçen davalılara hitaben ——— yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini ancak söz konusu ihtarnamenin şirketin —— kayıtlı adresine tebliğ edilemediği, bu surette esasen şirketin davalı ——- tarafından bilinmeyen bir adrese taşındığı, gerekli tescil işlemlerinin dahi yaptırılmadığını, müvekkilinin davalı şirketin işleyiş ve idaresi konusunda ortaklık süresi boyunca herhangi bir şekilde söz sahibi olmadığı gibi gelinen aşama itibariyle şirketin mevcut durumu hakkında bilgi sahibi dahi olamadığı, şahsi kredi kartlarından 80.000 TL civarında bir meblağın şirket adına harcadığını bu nedenle TTK 638/2 maddesi gereğince haklı sebebin varlığının mevcudiyeti ve bu sebepler temelinde müvekkilinin şirket ortaklığından ayrılması talebiyle dava açtığını, müvekkili ——şirket ortaklığını devam ettirmek konusunda herhangi bir yararı bulunmadığı, aksine şirket ortaklığından kaynaklanan borç ve yükümlülüklerin gün——-gün artması nedeniyle haklı nedenin varlığı temelinde şirket ortaklığından çıkması, müvekkilinin şirketin güncel durumuna dair herhangi bir bilgisinin de bulunmaması nedeniyle fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 3.000 TL tutarındaki ayrılma akçesinin müvekkiline ödenmesi, müvekkili tarafından şirketin faaliyetinin devamı adına şirket adına şahsi kredi kartından yapılan harcamalara ilişkin olarak fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 7.000 TL’nin davalılardan alınarak müvekkiline ödenmesini, her türlü muhakeme masrafları ile vekalet ücretinin de karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın muhatabının şirket ortaklığı olduğundan müvekkili —– hakkında açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilmesini, müvekkili davalı ——- Sayfasında yayınlandığı üzere sermayesi 100.000,00 TL olarak ayrılmış ve bu sermayenin —- hisseye isabet eden sermayesinin —- karşılık gelen hissesini ise —tarihi itibari ile davacı—- devrettiği, kuruluş ile birlikte davalı —- yıllığına şirket müdürü tayin edildiği, —– yıl süre ile şirket müdürü olarak görevlendirildiği, şirket ortaklarından — her ne kadar şirketin resmi olarak müdürü görünmekte olsa da şirketin bütün işlerini davacının eşi —- birlikte yaptıklarını, sicilde kayıtlı ortak olarak davacı — görünmesine rağmen şirketin gerçek ortağının eşi —- olduğu, dava dışı —– şirketin sigortalı personeli olarak gözükse de şirketin ortağı ve müvekkili —birlikte yetkilisi olduğu, hiçbir şekilde davacının kredi kartının müvekkili —-tarafından kullanılmadığı, böyle bir iddianın ticari hayatın akışına aykırılık teşkil ettiği, davacının kredi kartlarının müvekkili tarafında kullanılmadığı gibi kimin tarafından kullanıldığını da bilmediklerini, eşi tarafından kredi kartının kullanılmasının şirket ortaklığından çıkması için haklı sebep oluşturmayacağını, davacının eşi — şirketin kuruluşundan şirketten ayrıldığı — tarihine kadar şirkette sigortalı olarak göründüğü, — ayında şirketi terk etmek suretiyle şirketin daha önceden —– yaptığı, fatura kestiği bir firmada çalıştığını haricen öğrendiklerini, şirkette hem idari hem de teknik olarak idare eden —— şirketten ayrılması sebebiyle şirketin ciddi anlamda müşteri kaybına uğradığını ve piyasanın da kötü olması sebebiyle şirketin durumunu bir daha toparlayamadığını ve borca batık hale geldiğini, davacının vergi ve —– borcu olan davalı şirketten işbu dava ile kurtulmanın gayreti içinde olduğu, şirketin kirasını bile ödeyemez hale gelmesi üzerine—– şirketi kirası daha az ve küçük bir yere taşımak istediğinde davacının adres değişikliği için gerekli olan imzayı vermediğini, bu süreçte vergi affı için şirkete para koymak suretiyle vergi borçlarının ödenmesi talep edildiği fakat davacı taraftan olumlu yanıt alınamadığı, davacının eşinin şirketi zor duruma soktuğunu, borçlandırdığını ve daha sonra ortadan kaybolduğunu, müvekkili şirketin halihazırda birikmiş vergi ve prim borçları ile borca batık durumda olduğunu, ticari faaliyetlerine son veren müvekkili şirketin kayıtlı adresini tahliye ettiğini, —– olarak kullanacak bir ofis bile tutulamadığını, şirketin başka yere nakli sağlanamadığını,—–yönünden davanın husumet yönünden reddini, haksız ve mesnetsiz davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

BİRLEŞEN —ESAS – – SAYILI DOSYASINDA;
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacının davalı şirketin diğer ortağı — birlikte yarı yarıya hissedarı olduğu, her ne kadar —– Sayılı dosya ile şirket ortaklığından çıkarılmaya ilişkin dava açmış olsa da şirketin mali yapısı incelendiğinde şirketin borca batık olması, birikmiş vergi ve —– bulunması nedeniyle şirketin amacını gerçekleştirmesinin artık mümkün olmadığı, bu sebeple şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi gerektiğinden huzurdaki davayı açma zarureti hasıl olduğu, müvekkilinin davalı şirketin kuruluşu ile birlikte 5 yıllığına müdür olarak tayin edildiği, devamında—— olunduğu üzere müdürlük süresinin 10 yıl daha uzatıldığı, kararın tescil tarihi olan —- tarihi dikkate alındığında görev süresinin sona ermiş bulunduğu, dolayısıyla davalı şirketin halihazırda organsız kalmış durumda olduğunu, Türk Ticaret Kanunu m. 636: “Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini istemesi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, müdürleri dinleyerek şirketin, durumunu Kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler, buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin feshine karar verir.” hükmü uyarınca ortakların bir araya gelip müdür seçme imkanı bulunmaması sebebiyle şirketin feshine karar verilmesini, şirketin fiilen organsız olmasının yanında davalı şirketin uzun süredir gayrifaal durumda olup ticaret yapamadığı, ticari faaliyetine son veren davalı şirketin kayıtlı adresini de tahliye ettiği, merkez olarak kullanacak bir——– tutulamadığını, şirketin başka bir yere naklinin sağlandığı, işbu sebeplerle şirketin organsız kalmasına ek olarak işletme konusunun gerçekleşmesi imkansız hale geldiğini ve şirketin sermayesini kaybetmiş durumda olduğunu, bu halde de TTK m. 633 “Esas sermayenin kaybı ya da borca batık olma hâllerinde anonim şirketlere ilişkin ilgili hükümler kıyas yoluyla uygulanır. Ek ödeme yükümlülüğü hakkındaki hükümler saklıdır” şeklinde düzenlenmiş olan sona erme sebebi gerçekleştiğini, işbu sebeple de şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi gerektiğinden huzurdaki davayı açma zarureti hasıl olduğunu, işbu dava dosyasının —— sayılı dosyası ile birleştirilmesini, şirketin fesih ve tasfiyesin, tasfiye memuru tayinini, dava masraf ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Mahkememiz asıl davasında uyuşmazlık davacının %50 oranında ortağı olduğu davalı şirkette davalı diğer %50 hisseye sahip şirket ortağı ile aralarında güven ilişkisinin kalmaması nedeniyle şirket ortaklığından çıkma talebinin hukuken uygun olup olmadığı, çıkma kararı verilmesi halinde ayrılma akçesi alacağının olup olmadığı ve davacının şahsi kredi kartından yapılan harcamaların davalılardan tahsiline ilişkin olup birleşen dava ise şirketin feshine ilişkindir. Taraflarında iddia ve savunmaları yukarıda özetlenmiştir. Mahkememizce taraf delilleri toplanmış bilirkişilerden rapor alınmıştır. Raporların ilgili kısımları aynen alıntılanacak, raporların hangisinin hangi kısmına itibar edilip bir kısmına neden itibar edilmediği ileride izah edilecektir.
Mahkememizce uzman mali müşavir bilirkişiden —— tarihli rapor alınmış olup bilirkişi bu raporunda “…. Davacı şirket ortağının TTK 638/2 kapsamında haklı nedenle ortaklıktan çıkma şartlarının oluşup oluşmadığı, davalı diğer şirket ortağının ise davanın reddi ile şirketin tasfiyesine karar verilmesi gerektiği yönündeki karşılıklı iddia ve savunmaların hukuki değerlendirmesinin Mahkeme takdirinde olduğu, Mahkemenin davacı şirket ortağının ayrılma şartlarının oluştuğu yönünde hüküm kurarak davayı kabul etmesi halinde, kayıtlı sermayesi 120.000 TL olan şirketteki —– ortaklık hissesine sahip davacı ortağın 30.06.2019 tarihli bilanço kaydı değerlerine göre ayrılma akçesinin —- olarak hesaplandığı, Çoğunluğu ekonomik ömrünü tamamladığı gözüken——-ilgili konu uzmanı makine mühendisi eşliğinde fiziki tespit ile rayiç değer çalışması yaptırmasının mahkeme takdirinde olduğu görüş ve kanaatinde olduğunu…” belirtmiştir. Bilindiği üzere yerleşik yüksek mahkeme kararları gereği ayrılma akçesi şirket mal varlığının karar tarihine en yakın dönemdeki rayiç değeri üzerinden hesaplanmalıdır. Bu rapor ayrılma akçesinin kaydi bilançoya göre hesaplanmış olması şirket mal varlığının rayiç değerinin tespit edilmemiş olması keza davacının şahsi kredi kartı harcamalarından yapılan harcamaların tespit edilmemiş olması nedeni ile denetime uygun değildir. Mahkememizce bu bilirkişiden taraf vekillerinin itirazlarının karşılanması amacı ile ek rapor alınmış bilirkişi 23.06.2020 tarihli ek raporunda “…Davacının —— Yönünden : Mahkemenin talebiyle dava dosyasına gönderilen, davacıya ait —– ekstreleri raporunun 3’e bölümünde tek tek ve detaylı incelenmiş olup, davacının kredi kartı ekstrelerinde mevcut harcamalardan şirket kayıtlarında yer almayan 17.158,38 TL’nin içeriği yukarıdaki tablolarda yer alan aynı ya da benzer faaliyet konusu firmalardan yapılan şirket alımı olduğu, bu tutarın da davacı alacağına dahil edileceği, Dava dosyasına celp edilen kamu borçlarının (281.211.15 TL vergi, 121.231,15 TL ——) rayiç bilançoda pasifte borçlar kısmına dahil edilerek rayiç bilançonun hesaplandığı,
Davacının Şirket Ortaklığından Ayrılma ve Ayrılma Akçesi Talebi Yönünden : Davacı şirket ortağının TTK 638/2 kapsamında haklı nedenle ortaklıktan çıkma şartlarının oluşup, oluşmadığı, davalı diğer şirket ortağının ise davanın reddi ile şirketin tasfiyesine karar verilmesi gerektiği yönündeki karşılıklı iddia ve savunmaların hukuki değerlendirmesinin Mahkeme takdirinde olduğu, Mahkemenin davacı şirket ortağının ortaklıktan ayrılma şartlarının oluştuğu yönünde hüküm kurarak davayı kabul etmesi halinde, şirketteki %50 ortaklık hissesine sahip davacı ortağın 31.12.2019 tarihli bilanço rayiç değerlerine göre ayrılma akçesinin 20.044,66 TL olarak hesaplandığı görüş ve kanaatinde olduğunu…” belirtmiştir.Bu rapor keza yine şirket mal varlığının rayiç değerinin tespit edilmemiş olması ve davacının şahsi kredi kartı harcamalarından yapılan bir kısım ödemelerin hesaplamada dikkate alınmamış olması nedeni ile denetime uygun değildir. Kredi kartı harcamaları ile ilgili izahat aşağıda yapılacaktır.
Mahkememizin —— tarihli celsesinde birleşen dava yönünden davacının şirket yetkilisi olması ve görev süresinin de dolmuş olması keza davalı şirket ile yöneticisi olması nedeni ile menfaat çatışması bulunması nedeni ile şirkete kayyım tayin ettirmek üzere süre verilmiş——–Sayılı dosyasında şirkete kayyım atanması sağlanmıştır.
Keza safahatta alınan 07.07.2021 tarihli rapor da kredi kartı harcamaları yönünden denetime uygun değildir. Mahkememizce bilirkişi heyetine bir ticaret hukuku bilirkişisi eklenerek heyet oluşturulmuş bilirkişi heyeti 15.05.2022 tarihli raporunda özetle “…Asıl Dava Yönünden: Davacının Şirket Ortaklığından Ayrılma ve Ayrılma Akçesi Talebi Yönünden: Davacı şirket ortağının TTK 638/2 kapsamında haklı nedenle ortaklıktan çıkma şartlarının oluşup oluşmadığı tanık beyanları yönündeki hukuki değerlendirmenin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu, Mahkemenin davacı şirket ortağının ortaklıktan ayrılma şartlarının oluştuğu yönünde hüküm kurarak davayı kabul etmesi halinde; Davalı şirketin —– tarihli —– İncelenmesinde, Kaydi Değer olarak ——olduğu, teknik bilirkişi heyet üyemiz tarafından taşıtların rayiç değerinin belirlenmesi, —– borçlarının güncel değerlerinin temini ile şirketin değerinin 199.037,43 TL hesaplanması, şirket kayıtlarında yer almayan 29.982,69 TL kredi kartı harcamalarının —— bu ek rapordaki değerlendirmeleri sonucunda davacının davalı şirketteki %50 ortaklık hissesine sahip davacı ortağın —- kapsamında—–olarak hesaplanmıştır. Birleşen Dava Yönünden: Birleşen davada Kök ve Ek raporlardaki değerlendirmelerin aynen geçerli olduğu, Ortaya konan Kanun hükmü ve ——- kararları uyarınca davalı şirketin uzun yıllar ciddi ticari bir faaliyetinin bulunmaması ve ortaklar arasında süregelen anlaşmazlıklar sebebiyle TTK m.636/III uyarınca feshi şartlarının oluştuğu görüş ve kanaatinde olduklarını….” belirtmişlerdir.TTK m.531. uyarınca haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin fesnine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme fesih yerine davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.TTK m.531. çerçevesinde azınlığın açacağı fesih davasında ancak “haklı sebebin” veya “haklı sebeplerin” bulunması durumunda mahkeme tarafından feshe karar verilebilecektir. Dolayısıyla anonim ortaklığın bu maddede düzenlerimiş olan özel fesin nedeni “haklı sebep tir. Esasen maddelerin uygulanması bakımından tespiti gereken en önemli husus da, anonim ortaklığın feshini gerektirecek derecede öneme sahip sebep veya sebeplerin neler olabileceğidir. TTK m.531’de anonim ortaklık bakımından feshin gerekçesi olabilecek “haklı sebep” konusunda herhangi bir tanım veya örnek gösterilmemiştir.TBK m.629/111 uyarınca haklı sebepler, özellikle yönetici ortağın görevini aşırı ölçüde ihmal etmesi veya iyi yönetim için gerekli olan yeteneği kaybetmesi durumlarında vardır. TTK m.219 uyarınca yönetim işleri şirket sözleşmesiyle bir ortağa verilmiş ise, onun yönetim hak ve görevi diğer ortaklar tarafından sınırlandırılamayacağı gibi kendisi görevden de alınamaz. Ancak, haklı sebeplerin varlığında, ortaklardan birinin istemi üzerine, mahkeme kararı ile yönetim hak ve görevi sınırlandırılabilir veya geri alınabilir. Görevin yerine getirilmesinde basiretsizlik, ağır ihmal veya yönetimde iktidarsızlık gibi hâller, haklı sebep sayılır. TIK m.245/1 uyarınca haklı sebep, şirketin kuruluşuna yol açan fiili veya kişisel sebeplerin şirketin işletme konusunun elde edilmesini imkânsız kılacak veya güçleştirecek şekilde ortadan kalkmış olmasıdır; özellikle;
a) Bir ortağın, şirketin yönetim işlerinde veya hesaplarının çıkarılmasında şirkete ihanet etmiş olması,
b) Bir ortağın kendisine düşen asli görevleri ve borçları yerine getirmemesi,
c) Bir ortağın kişisel menfaatleri uğruna şirketin ticaret unvanını veya mallarını kötüye
kullanması,
d) Bir ortağın, uğradığı sürekli bir hastalık veya diğer bir sebepten dolayı, üstüne aldığı şirketin işlerini yapmak için gerekli olan yeteneği ve ehliyetini kaybetmesi gibi hâller haklı sebeplerdendir.
Haklı sebep, ortaklık işlerinden doğmuş olabileceği gibi, ortaklık ilişkisi dışında kişisel ilişkiden de doğmuş olabilir. Önemli olan husus; böyle bir olayın ortaya çıkması durumunda ortaklık ilişkisinin devamının objektif olarak çekilmez bir hal almasıdır. Şirketten çıkacak ortağın haklı sebebin meydana gelmesinde kusurlu olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır. Davacı pay sahiplerinden şirketin devamı objektif olarak beklenemez bir hal aldığı bir durumda haklı sebeplerin mevcut olduğu kabul edilebilir. Ayrıca haklı sebebin gerçekleştiği hususunun kabulünde davacı pay sahipleri dışında kalan diğer menfaat sahiplerinin —— haklarının da dikkate alınması gerekmektedir. Dolayısıyla haklı sebep ve bunun devamında fesih, ancak bu kimselerin menfaatlerinin haleldar edilmemesi kaydı ile ve son çare —— olarak kabul edilebilir. Doktrinde anonim ortaklığın feshine ilişkin haklı sebep olarak nitelendirilen bazı örneklere bakacak olursak:
– Şirketin, çoğunluk pay sahibi tarafından kötü yönetilmesi sebebiyle, mali sıkıntı içinde bulunması,
– Şirket kasasının sistematik bir şekilde boşaltılması,
– Mali açıdan hiçbir geçerli sebep bulunmamasına rağmen, en az 3-4 yıl boyunca kâr payı dağıtılmaması,
– Azınlık pay sahiplerinin haklarının sistematik bir şekilde ve sürekli olarak kısıtlanması. Bunlar dışında, genel kurulun sürekli olarak toplantıya davet edilmemesi, şirket amacı ile bağdaşmayan faaliyetler, şirket organlarının çalışamayacak şekilde bloke edilmesi (toplanmasının ve/veya karar almasının engellenmesi) de diğer örnekler olarak sayılmaktadır.
—- şirketin “uzun yıllar ciddi bir faaliyetinin olmamasının” haklı sebep olduğu görüşündedir. Konuya ilişkin karar örnekleri şu şekildedir:
“Şirketin uzun yıllar ciddi bir faaliyeti olmamışsa, fesih için yasal haklı nedenler oluşmuştur———
“.Şirketin faaliyete geçemeyip atıl durumda kaldığı, şirket giderlerini ortaklardan aldığı borçlarla kapatmaya çalıştığı, bu borçlara ilişkin icra takiplerine uğradığı———feshi için kanuni haklı nedenlerin oluştuğu kabul edilmelidir————
—– kararları çerçevesinde, anonim şirketin haklı nedenle feshi için ileri sürülen sebepler birkaç başlık altında toplanabilir:
-Şirketin kötü yönetilmesi,
—– toplantılarının yapılmaması, toplantıya katılım olmamasına rağmen imzaların şüpheli şekilde tamamlanması, şirket fiilen iflas etmiş ve borca batık bir durumda olmasına rağmen, Kanunun ilgili maddeleri ısrarla tatbik edilmeyerek bu konuda genel kurulun olağanüstü toplantıya çağırılmaması şeklinde gerçekleşen genel kurul toplantılarındaki usulsüzlükler,
– Şirketin bireysel çıkarlara yönelmesi suretiyle ortaklık amacından uzaklaşması, şirket yönetim kurulu üyelerinin şirketin amacını gerçekleştirme doğrultusunda faaliyetlerde bulunmaması, şirketin amacını gerçekleştirmede kullanılan tüm tesis ve teçhizatların satılması nedenleriyle artık amacın gerçekleştirilmesinin mümkün olmaması,
– Paydaşlara ihtara rağmen şirketin mali durumu hakkında bilgi verilmemesi, şirketin gelir ve giderlerinin incelenmesine izin verilmemesi, ortakların şirketin yönetimi, malvarlığı ve kâr- zarar durumu hakkında bilgilendirilmemesi, ortakların denetim ve bilgi edinme haklarının engellenmesi suretiyle bilgi alma ve inceleme haklarının kısıtlanması,
– Uzun süre pay sahiplerine kâr payının dağıtılmaması, paydaşların kâr payı alma hakkının engellenmesi, şirketin yüksek kârlılığa rağmen paydaşlara kâr payı dağıtılmaması,
– Ortaklar arasında güven ilişkisinin kalmaması, ortağın bakiye borcunu ödemede temerrüdü, ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıkların olması ve bunların yargıya intikal etmesi, davacı ile şirketin diğer ortakları olan ——–arasındaki ilişkilerin tamamen bozulmasının aile şirketi niteliğindeki şirketin işleyişine de yansıması suretiyle ortaklar arasında giderilemeyecek ölçüde güvensizlik ve anlaşmazlığın ortaya çıkması gibi nedenler fesih nedenidir.
Yine —–göre ortaklık yöneticilerinin kanuna aykırı davranışları , pay sahipleri ile uzlaşma olanağının bulunmaması , birçok dava ve çekişmenin bulunması , davacıya diğer pay sahiplerinden farklı davranılması , ortaklık olanaklarının davacı dışındaki pay sahiplerine özgülenmesi , ortaklığın genel kurul toplantılarının yapılmaması , davacının bilgi alma hakkının engellenmesi gibi hususlar haklı neden teşkil etmektedir. ———–Yine ——- başka bir kararında anonim ortaklığın sorunlarının çözümü noktasında pay sahiplerinin yaptıkları toplantıda tartışmalar ve arbedeler çıkması, taraflar arasındaki sürtüşmelerin yargılama süresinde dahi devam etmesi ve ortaklığın ortak amacının gerçekleşmesinin mümkün olmaması haklı neden olarak değerlendirilmiştir.———– göre ortaklığın herhangi bir faaliyette bulunmaması haklı neden teşkil eder. Kişisel nedenlerden dolayı ortaklığın gayrıfaal hale gelmesi de haklı neden teşkil eder. ———–Davacı asıl davada ortaklıktan çıkma ve ayrılma akçesi birleşen davada ise davacı şirketin feshini talep etmiştir. Dinlenen tanıkların beyanları, şirketin ticari defter ve kayıtlarının yapılan incelemesi, şirketin vergi dairesine yüklü miktarda borcunun olması, şirketin ekonomik faaliyetlerini gerçekleştirememesi, ortaklar arasında iletişim ve güvenin tamamen bitmiş olması, şirketin uzun yıllardır ticari bir faaliyetinin olmaması birlikte değerlendirildiğinde ortaklık ilişkisinin fiilen tamamı ile sona erdiği anlaşılmıştır. Tarafların paylarının %50 ve %50 olması da nazara alındığında ortaklıktan çıkma talebinin diğer ortak bakımından ciddi bir ekonomik yük olacağı sonucuna varılmıştır. Bilirkişinin de belirttiği gibi şirketin feshi değelendirmelerinde dikkate alınan en önemli menfaat unsur olan işleyen çarkların bozulmaması, şirket faaliyetlerinin sona erdirilmemesi hususunun somut olayda gayrı faal durumda bulunan şirket bakımından zaten söz konusu olmaması nedeni ile şirketin feshinin sebep olacağı ekonomik bir yıkım da bulunmamaktadır. Şirketin feshine karar verilmesi en uygun çözüm olduğundan davacının asıl dosyadaki ortaklıktan ayrılma ve ayrılma akçesi talebi red edilmiştir.
Davacı asıl davada şirketten çıkma ve ayrılma akçesi ve şahsi kredi kartından yapılan harcamalar için talebini şirketle birlikte diğer davalıya da yöneltmiştir.Davacının dilekçeleri incelendiğinde şahsi kredi kartından yapılan harcamaların diğer ortağın şahsı için yapıldığını iddia etmediği, şahsi kredi kartından yapılan harcamaların da şirket için yapıldığını ileri sürdüğü görülmüştür. ——-Sayılı ilamında—– şirkette ortaklıktan çıkma ve ayrılma akçesi istemine ilişkin olduğundan davanın münhasıran şirkete yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup davalı ortak ve yetkilinin pasif husumet ehliyeti bulunmamaktadır.Davalı —– hakkındaki davanın usulden reddine karar verilmesinde isabetsizlik yoktur…” gerekçesi ile verdiği kararında şirketten çıkma ve ayrılma akçesi istemli davalarda pasif husumetin şirket tüzel kişiliğine ait olduğunu belirtmiştir.Asıl dosyada——– pasif husumet ehliyeti olmadığından onun yönünden bu nedenle dava red edilmiştir. Keza şahsi kredi kartı harcamalarından yapılan harcamalar da şirket tüzel kişiliği için yapıldığından bu talebin de muhatabı şirket tüzel kişiliğidir. Bu talep bakımından da davalı gerçek şahsın pasif husumeti yoktur. Davacı şahsi kredi kartından şirket için yapılan harcamaların tahsilini talep etmiştir. Davalı yan ise bu harcamaların tahsili talebini kabul etmemiştir. Bilirkişinin 23.06.2020 tarihli raporunda davacının şahsi kartından yapılan harcamaların şirkte defterlerinde kayıtlı olanları ve olmayanları ayrıntılı olarak tasniflenmiştir. Davacının şahsi kredi kartından şirket için harcama yapıldığı sabit olup nitekim davacının şahsi kredi kartından yapılan ve şirket kayıt ve defterlerine işlenmiş olan 171.017,22 TL harcama olduğu tespit edilmiştir. Bu raporda davacının şahsi kredi kartından yapılan ancak davalı şirket defterlerine kayıtlı olmayan kredi kartı harcamaları da tasniflenmiş olup bu kısmın ise 17.158,39 TL olduğu tespit edilmiştir. Davacının şahsi kartından yapılan ancak şirket defterlerine kayıtlı olmayan harcamalar incelendiğinde davalı şirketin defterlerine kayıtlı olan harcamalar cinsinden olduğu, yine şirketin ticari ——— yaptığı firmalardan yapılan alımlara ait olduğu görülmüştür. Bu harcamaların da şirket için yapıldığının esasen ön önemli delili şirket defterlerine işlenmiş olan harcamalar ve kredi kartı ekstrelerinin incelenmesi sonucu anlaşılmıştır. Şöyle ki örneğin 23.06.2020 tarihli ek raporda 10 sayfada davacının ——- kredi kartından şirket için yapılan harcamalar tasnifinde örneğin ———- miktarlı taksit ile 09.03.2017 tarihli 89,59 TL tutarlı taksitler davalı şirket ticari defterlerinde kayıtlıdır. Davacının devam eden kredi kartı ekstrelerine bakıldığında bu taksitlerin aynen devam ettiği görülmektedir. Örneğin davacının ————kesim tarihli ekstresi incelendiğinde bu — harcamanın taksitlerinin aynen devam ettiği görülmektedir. Yani davalı şirket devam eden taksitlerin bir kısmını şirket ticari defterlerine işlememiştir. Davacının şahsi kartından yapılan ancak davalı defterlerine işli olmayan diğer harcamalar da bu şekildedir. Bu nedenle davacının şahsi kartından yapılan ancak davalının defterlerinde işli olmayan harcamanın ilk kısmının bu rapordaki gibi 17.158,39 TL olduğu anlaşılmıştır. Davacı yan kredi kartlarının —— ayında kapatıldığını, kredi kartı borçlarının yapılandırıldığını ileri sürerek bu meblağların da tamamının tahsilini talep etmiş olup bu talebin kabul edilmesi mümkün değildir. Bu talebin kabul edilebilmesi için kredi kartlarının sadece şirket ——– ve işlemleri için kullanıldığının ispat edilmesi gerekmektedir. Oysaki davacının kredi kartlarının ekstreleri detaylı olarak incelendiğinde bir çok şahsi harcama olduğu görülmüştür. Şöyle ki örneğin —- ekstrelerinde ———— gibi bir çok harcama olduğu, keza yine diğer kredi kartlarında da benzer durum olduğu anlaşılmıştır. Davacının —— ayında kredi kartlarını kapatım borcu yapılandırdığı, yapılandırılan borcun devam eden eski borçlar olduğu görülmüştür. Eski borçların da tamamının şirket için yapıldığının kabulü mümkün değildir. Davacının şahsi kartından yapılıp şirket defterlerine işli olmayan harcamalar yönünden raporda tespit edilenden fazlası mahkememizce kredi kartı ekstrelerinden hesaplanmıştır. Davacının —- kart ekstreleri incelendiğinde Son ekstrenin —– tarihli olduğu anlaşılmıştır. Davacının şirket için harcandığı sabit olan ve bir kısmı da şirket defterlerine işli olan taksitleri yukarıda yazılmıştır. Devam eden taksitlerden de şirket sorumlu olup geriye bu iki ödeme bakımından —— davacının alacağı bulunduğu anlaşılmıştır. Davacının —- kredi kartı ekstreleri incelendiğinde Davalı şirket tarafından yapılan son ödemenin ——— olduğu görülmüştür. Bu karttan—— bir alım yapılmış olup ilk 5 taksit zaten davalı defterlerine işlidir. Devam eden taksitlerden de davalı şirket sorumlu olup ——– davacı alacağına ilave edilmelidir.Davacının ——- kredi kartı ekstreleri incelenmiş ancak davacı kartından şirket için yapılan ve raporda tespit edilmemiş bir harcama olduğu görülmemiştir. Zaten bir çok harcamanın da bireysel harcamalar olduğu, —- ait olduğu görülmüştür. Keza yine —–ait kredi kartı ekstrelerinden de davacı tarafından yapılıp da şirket defterlerine işlenmemiş devam eden bir ödeme —– tespit edilememiştir. —–incelendiğinde bireysel harcamalar olduğu, davalı şirket için yapıldığına dair bir delil bulunmadığı kaldı ki borcun yapılandırma ve faizine ilişkin olduğu görülmüştür. Tüm bu anlatılan nedenlerden ötürü davacının fazlaya dair istemi kabul görmemiştir. Davacının şahsi kartından şirket için harcandığı ispat edilemeyen ———- Harcamaların ve bu harcamalardan kaynaklı borçların zamanında ödenmemesinden kaynaklı kartların kapatılması ve yapılandırma faizlerinden davalı şirketin sorumlu tutulması mümkün değildir. Davacının bu kalemden alacağı ——olup bu talebi kabul edilmiş fazlaya dair istemi red edilmiştir. Tüm bu anlatılan nedenlerden ötürü asıl dosyada davalı ——– pasif husumet ehliyeti olmadığı için bu kişi yönünden bu nedenle dava red edilmiş,yukarıda anlatılan nedenlerden ötürü şirketin feshine karar verilmesinin en uygun çözüm olduğu kanaatine varıldığından davacının şirketten çıkma ve ayrılma akçesi talebi red edilmiş, birleşen davada şirketin feshine karar verilmiş buna dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
Mahkememizin —– sayılı dosyası yönünden;
1-Davalı—– yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine,
2-Davalı şirket yönünden ; Davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile;
A-Davacının şirketten çıkma ve buna bağlı olan ayrılma akçesi talebinin REDDİNE,
B-Şirket için davacının şahsi kredi kartından yapılan harcamalar olarak mahkememizce tespit edilen 19.702,50 TL alacağın davalı şirketten tahsili ile davacıya ödenmesine,
C-fazlaya dair istemlerin reddine,
3-Alınması gerekli 1.345,88 TL nispi harcın, dava açılırken yatırılan 35,90 TL peşin harç, 134,87 TL tamamlama harcı ile 2.333,81 TL ıslah harcından mahsubu ile fazladan alınan 1.158,77 TL harcın davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvuru harcı ve alınması gerekli 1.345,88 TL peşin harç olmak üzere toplam 1.381,78 TL harcın davalı şirketten tahsili ile davacıya ödenmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 2.750,00 TL bilirkişi ücreti, 437,90 TL tebligat ve müzekkere masrafı olarak toplam 3.187,90 TL yargılama giderinden kabul ve reddedilen orana göre hesaplanan 428,26 TL’nin davalı şirketten tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı ——– tarafından yapılan 1.500,00 TL bilirkişi ücreti, 8,40 TL tebligat ve müzekkere masrafı olmak üzere toplam 1.508,40 TL yargılama giderinden kabul ve reddedilen orana göre hesaplanan 1.209,78 TL’nin davacıdan tahsili ile davalı şirkete verilmesine, bakiye yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
8-Davacı taraf yargılamada kendisini vekil marifetiyle temsil ettirmiş olmakla kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan AAÜT gereği 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı şirketten tahsili ile davacı tarafa ÖDENMESİNE,
9-Davalı şirket kendisini vekille temsil ettirdiğinden red edilen miktar üzerinden hesaplanan 20.043,70 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ÖDENMESİNE,
10-Davalı ——-yargılamada kendisini vekil marifetiyle temsil ettirmiş olmakla bu kişi yönünden red sebebi farklı olduğundan AAÜT m.3 ve 7.m. gereği 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı —– ÖDENMESİNE,
11-Kararın kesinleşmesi ve talep halinde HMK 333. maddesi gereği artan gider avansının yatırana İADESİNE,
Birleşen —— Sayılı dosyası yönünden ;
1-DAVANIN KABULÜNE,
A—– numarasında kayıtlı —–FESİH ve TASFİYESİNE,
B-Davalı şirketin tasfiye işlemlerini yapmak üzere Mali Müşavir ——- tasfiye memuru olarak atanmasına,
C-Tasfiye memuru için 8.000,00 TL ücret takdirine; ücretin ve ayrıca 5.000 TL tasfiye masraf avansı olmak üzere toplam 13.000,00 TL’nin karar kesinleştiğinde davacı ( …) tarafından mahkememiz veznesine yatırılmasına, bundan sonra tasfiye memuruna görevinin tebliğine,
D-Tasfiye memuru ücretinin ve tasfiye masraflarının, tasfiye memuru tarafından tasfiye giderlerine eklenmesine,
E-Kararın kesinleşmesinden sonra, 6102 sayılı TTK’nın 283. maddesi uyarınca Ticaret Sicilinde tescil ve ilanına,
F-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu harcın peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 125,50 TL harcın davalı şirketten tahsiliyle hazineye gelir kaydedilmesine,
G-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı, 54,40 TL peşin harç olmak üzere toplam 108,80 TL yargılama giderinin davalı ——-tahsiliyle davacıya verilmesine,
H-Davalı tarafın yapmış olduğu bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
10-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre, 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı—– tahsiliyle davacıya verilmesine,
11-6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının talep halinde taraflara iadesine,
12-Davalı—–tarafından yapılan 2.750,00 TL bilirkişi ücreti, 24,50 TL tebligat ve müzekkere masrafı olmak üzere toplam 2.774,50 TL yargılama giderinin davalı şirketten tahsili ile davacı —– verilmesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, ———-Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, taraf vekillerinin yüzüne karşı oy birliğiyle, açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/03/2023