Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/879 E. 2020/694 K. 20.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/879 Esas
KARAR NO : 2020/694

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/12/2018
KARAR TARİHİ : 20/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili ——– harç tarihli dava dilekçesinde özetle: Davalı-borçlu aleyhine müvekkiliye olan muhtelif tarihli faturalardan kaynaklanan borcu nedeni ile İstanbul Anadolu ——. İcra Müdürlüğünün —— Esas sayılı dosyası ile yasal takibe geçildiğini, tarafın yetki itirazı haksız, kötü niyetli ve tamamen zaman kazanma amaçlı olduğunu, davalı itiraz dilekçesinde icra dairesinin yetkisiz olduğunu iddia etmişse de, işbu takip para alacağının ödetilmesine ilişkin olup, alacaklının ödeme tarihindeki yerleşim yeri icra dairesinin yetkili olduğunu, davalı ——— müvekkili şirkete herhangi bir borcu bulunmadığını iddia etmişse de bu iddia gerçeği yansıtmadığını, borçlu kötü niyetli olarak müvekkilin alacağının tahsilini engellemeye çalıştığını, borçlu tarafından ödenmesi gerekip de ödenmeyen muhtelif faturalar mevcut olup bu faturalar müvekkili şirketin ticari defterinde kayıtlı bulunduğunu, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalıya usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen davaya herhangi bir cevap verilmediği görüldü.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava muhtelif faturalara dayalı takipte ödeme emrine yapılan itirazın iptali davasıdır.İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.İcra dosyası fiziken celp edilmiş ,borçlunun ödeme emrine 03/09/2018 tarihinde itiraz ederek takibi durdurduğu tespit edilmiştir.
Her ne kadar borçlu vekilince ödeme emrine itiraz dilekçesinde icra dairesinin yetkisine de itiraz edilmişse de alacağın para borcu olduğu ve 6098 syılı TBK’nın 89.maddesi uyarınca alacaklı yerleşim yerinin ifa yeri olduğu ve dolayısıyla takibin başlatıldığı icra dairesinin yetkili olduğu anlaşılmış ve itirazın iptali davalarının özel dava şartı olan takibin yetkili icra dairesinde başlatılması şartının yerine getirildiği görülmüştür.
08/01/2020 tarihli ara karar ile dosyanın bir Mali Müşavir bilirkişisine tevdi edilerek bilirkişi raporu alınması yönünde ara karar kurulmuş ve —– tarihli bilirkişi raporu mahkememize teslim edilmiştir.
20/07/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle: Davacıya ait yasal defterlerin Vergi Usul Kanunun 183-184-185 maddeleri ve 6102 Sayılı TTK’nın 64.maddesinde belirtilen usul ve esaslara uygun olarak tutulduğu, kayıtların usulüne uygun olarak gerçekleştirildiği, Vergi Usul Kanunu 223-224-225 maddeleri ile TTK’nın ilgili hükümlerine uygun olarak ——- ile noter açılış tasdiklerinin süresi İçerisinde alındığı ve dolayısıyla ticari defterlerin delil niteliğine haiz olduğu anlaşıldığı, davalıya usulüne uygun olarak tensip zaptı ve dava dilekçesi Tebligat Kanunun 35.maddesine göre tebliğ edildiği, davalının davaya katılmadığı ve cevap dilekçesi de sunmadığı, taraflar arasında akdedilmiş herhangi bir sözleşmenin bulunmadığı, davacının kendi kayıtlarında davalıyı borçlandırıcı nitelikte düzenlendiği belgelerin fatura ve sevk irsaliyesi olarak ayrı ayrı düzenlediği, dosyada mübrez sevk irsaliyelerinin “teslim alan” kısımlarında davalıya ait herhangi bir ———- bilgisinin yer almadığı, bu durumda faturalara konu ürünlerin davalıya teslim edildiğinin ispat yükü üzerinde olan davacının bu hususu yerine getiremediğinin anlaşıldığı, Sayın Mahkemenin davacı lehinde hüküm kurması halinde, huzurdaki dava ile davalıdan istenebilir tutarın 254.336,77 TL olacağı tarafımca tespit edilmiştir.şeklinde tespitlerde bulunarak raporu mahkememize teslim etmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak İsviçre Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır.Davacı taraf bedeli ödenmeyen faturalardan kaynaklanan alacak talebinde bulunmaktadır.Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür.6102 sayılı TTK’nın 21/2.maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”.TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu,süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine,adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir.Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır.Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle,adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması,faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir.Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.Taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin bulunmadığı ,davalı tarafın ticari defterlerini inceleme günü incelemeye sunmaması nedeniyle faturaların dvalı defterlerinde kayıtlı olup olmadığı anlaşılamamıştır.Nitekim dava tarihi ve ticari defterlerin incelenmesine karar verilen tarih itibariyle ticari defterlerin delil niteliğini düzenleyen 6100 sayılı HMK’nın 222.maddesinde yapılan değişikilik mevcut olmadığından ve davacı da münhasıran davalı defterlerine dayanmadığından ,davalı tarafın defterlerini sunmamış olduğundan davacı defterleri davacı lehine delil teşkil etmemiştir.
Faturanın sözleşmenin kurulması aşamasına ilişkin olmayıp ifa aşamasına ilişkin olduğundan davacının sunmuş olduğu irsaliyeli faturalar incelenmiş ve irsaliyeli faturalarda teslim alan kısmında davalının veya herhangi birisinin ismi-imzası olmadığı görülmüştür.
Yukarıda belirtilen gerekçeler ve faturanın sözleşmenin ifasına ilişkin olup sözleşmenin kurulma aşamasına ilişkin olmaması nedeniyle davacı tarafından akdi ilişkinin ispat edilemediği kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Subut bulmayan davanın REDDİNE,
2-Peşin alınan 3.071,76 TL harçtan, alınması gerekli 54,40 TL peşin harcın düşümü ile geri kalan 3.017,36 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına ,
4-Davacı tarafça peşin yatırılmış olan gider avansından artan kısmın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair;gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.