Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/744 E. 2020/567 K. 23.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/744 Esas
KARAR NO : 2020/567

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/12/2018
KARAR TARİHİ : 23/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Davacının konut ihtiyacı sebebiyle —— Sözleşmesi” ile ————— dairesi satın aldığını,——- satış bedelinin tamamının——— bedelli, ——- bedelli senetler ile ödenmesinin kararlaştırıldığını, davacı tarafından sözleşme konusu bedelin peşin ödenmesi nedeniyle söz konusfu bağımsız bölümün tapuda kendi adına devir ve tescilinin sağlanmasının talep edilmesi üzerine davalı tarafça gayrimenkulün üzerine haciz ve ipoteklerin olduğunu, bu haciz ve ipotekleri şuan itibariyle fek edemediklerini, ödemelerin yapılması ve kabul edilmesi halinde gayrimenkulü takyidatlı bir şekilde devir ve tescil edebileceklerini, sonrasında ise takyidatların kendileri tarafından kaldırılacağının beyan edildiğini, bunun üzerine müvekkili tarafından davalı —– verilen senetlerin iadesinin talebi edilmesi üzerine, davalı—– tarafından bonoların ——– verildiğini, bu sebeple bonoların iade edilmesinin mümkün olmadığının beyan edildiğini, {sebepsiz zenginleşme, senetler bedelsiz kalmış) TBK m. 237/2, 1512 sayılı Noterlik Kanun’unun 60/3 ve 89.mddeleri ve 2644 sayılı Tapu Kanun’unun 26. Maddesi uyarınca resmi senede bağlanmayan tapuda kayıtlı taşınmazın satımları ile noterde düzenleme biçiminde yapılmamış olan taşınmaz satış vaadine ilişkin sözleşmelerin geçersiz olduğunu (hakkın kötüye kullanılması) , davacı ile davalı—- şirketi arasında akdedilen Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesinin hukuki şekil şartlarını taşımadığını, sözleşmenin adi şekilde düzenlendiğini, davacı tüm iyi niyeti ile borcunu yerine getirecek olsa dahi geçerli bir sözleşme bulunmadığından davacının hukuki olarak davalı —— borcunu ifa etmesini isteyemeyeceğini, bedelini ödediği gayrimenkulün sahibi olamayacağını, kabul etmemekle birlikte, şayet davalı ile davacı şirket arasında akdedilen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin geçerli olduğu yönünde yorum yapılacak olsa dahi, davalı ————- borcunu ifa etmesinin imkansız olduğunu, davalı ———tarafından dava konusu bonoların hukuka aykırı biçimde, davacının izni ve muvafakati olmaksızın davalı bankaya verildiğini beyanla, davanın kabulü ile söz konusu bonolar sebebi ile davacının borçlu olmadığının ve bonoların geçersizliğinin tespitine, söz konusu bonoların davalılardan alınarak davacıya iadesine, şayet bonoların iadesi mümkün olmaz ise iptaline karar verilmesini vekaleten talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı —– vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı —-davalı bankanın kredili müşterisi olduğunu, ———tarafından bedeli ödendiğinde davalı bankaya olan borçlarından mahsup edilmek üzere bir ödeme aracı olarak emre yazılı senetlerin ciro edilerek teslim edildiğini, davalı bankanın ciro ile senetleri İktisap eden iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu, davalı bankanın davacı ile diğer davalı —- arasındaki taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin hukuken tarafı olmadığını, davalı bankanın iyi niyetli üçüncü kişi olup, söz konusu senetlerin meşru hamili olduğunu, kambiyo senedi sebepten mücerret olup, imzaların istiklali prensibi gereğince esas ilişkideki ihtilafların hamile ileri sürülemeyeceğini, davaya konu bonolarda davalı bankanın lehtar değil, ciro ile iktisap eden meşru hamil konumunda olduğunu, bu sebeple kambiyo ilişkisindeki mücerretlik ilkesi uyarınca, davacı ile lehtar arasındaki ihtilafların davalı bankaya karşı ileri sürülmesinin mümkün olmadığını beyanla, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan Menfi Tespit davasıdır. Mahkememizce taraf delilleri toplanmış bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır. 818 sayılı Borçlar Kanununun 213. (TBK 237. mad.) maddesinde de, sözleşmenin biçimi başlığı altında; taşınmaz satımının geçerli olması için getirilen resmi senede bağlanması şartı, taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri için de öngörülmüştür. 1512 sayılı Noterlik Kanununun 60/3 ve 89. maddeleri taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin noterlerce düzenleme şeklinde (resen) yapılacağı kuralını getirmiştir. Öyle ise, kaynağını Borçlar Kanununun 22.maddesinden (TBK 29. mad.) alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213.maddesi ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 706 ve Noterlik Kanununun 89.maddeleri hükmü uyarınca, noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan ve tam iki tarafa borç yükleyen kişisel hak doğuran sözleşmelerdendir. Davacı ile davalı——— isimli şirket arasında adi yazılı gayrımenkul satış vaadi sözleşmesi imzalanmış olup söz konusu bu sözleşme resmi şekle uygun olarak yapılmadığı için geçersizdir. Davaya konu olan senetlerin tanzimi ve bu senetlerin ödenmesini haklı kılacak başkaca bir hukuki ilişki davacı ile bu davalı arasında mevcut değildir. Bu senetlerin taraflar arasında imzalanan 05.10.2017 tarihli sözleşme gereği düzenlendikleri açıktır. Nitekim sözleşmenin 5. Sayfasında zaten bu senetlere açıkça yer verilmiş olup söz konusu bu senetlerin hukuken geçersiz sözleşme nedeni ile düzenlendiği ihtilaf dışıdır. Davalı —- isimli firmanın sözleşme ile yükümlendiği taşınmaz devrini de gerçekleştirmediği dolayısı ile bu davalı yönünden senetlerin bedelsiz kaldığı anlaşılmıştır.Bu davalı yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Söz konusu bu senetler davalı —— tarafından diğer davalı bankaya ciro edilmiştir. Söz konusu senetlerin bedelsiz kalmış olmasının davalı bankaya karşı ileri sürülüp sürülemeyeceği ihtilaflıdır.
Kıymetli evrakın dayandığı temel işlem, borç doğuran herhangi bir sözleşme olarak karşımıza çıkabilir. Örneğin satım sözleşmesi, ödünç sözleşmesi, kira sözleşmesi veya bağışlama sözleşmesi bu niteliktedir. Kıymetli evrak böyle bir sözleşmeden dolayı düzenlenmiş olabilir. İşte soyut kıymetli evrak, düzenlenmesine neden olan temel işlemden bağımsızdır. Anılan temel işlem geçersiz olsa bile soyut kıymetli evrak geçerli olmaya devam eder. Senet metninden anlaşılan def’iler, senedin incelenmesi ile görülebilecek savunmalardır. Burada senet ile kast edilen, senedin ön yüzü ve metni, arka yüzü ve alonjudur. Bu yüzden senet metninden anlaşılan def’iler mutlak def’iler olup, niteliğine göre bazen sadece ilgili borçlu ve bazen de her borçlu tarafından her hamile karşı ileri sürülebilirler.Örneğin bir kambiyo senedinin kanunda öngörülen zorunlu şekil şartlarının birinden yoksun olması, senedin vadesinin gelmemesi, senedin zamanaşımına uğraması her borçlu tarafından herkese karşı ileri sürülebilir.
TTK’nın 825. Maddesi “Borçlu, emre yazılı bir senetten doğan alacağa karşı ancak senedin geçersizliğine ilişkin veya senet metninden anlaşılan def’ilerle alacaklı kim ise ona karşı, şahsen haiz bulunduğu def’ileri ileri sürebilir.Borçlu ile önceki hamillerden biri veya senedi düzenleyen kişi arasında doğrudan doğruya varolan ilişkilere dayanan def’ilerin ileri sürülmesi, ancak senedi iktisap ederken hamilin bilerek borçlunun zararına hareket etmiş olması hâlinde caizdir.” düzenlemesini getirmiştir. Yine TTK’nın 687. Maddesinde “Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.” düzenlemesini getirmiştir. Bilirkişi heyeti raporun 13. Sayfasında bankanın basiretli bir tacir olarak senedi ciro yolu ile alırken senetlerin tanzim nedenini, bu sebebin kanunda gösterilen şekil ve şartlarda gerçekleşip gerçekleşmediğini,senedi kendisine devreden —- sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini, davalı—– gücünü araştırmadığı için basiretli bir tacir gibi davranmadığını bu nedenle bankanın senedi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiğini, yani kötüniyetli olduğunun düşünülebileceğini belirtmiştir. Bilirkişi raporu bir takdiri delil olup delillerin hukuka uygunluğunu denetlemek ve en nihayetinde karar vermek yetkisi mahkemeye aittir. Mahkememiz bilirkişi heyeti ile aynı görüşte değildir. Kambiyo senetleri sebepten mücerrettir. Bir kıymetli evrakı ciro ile devir alan kimsenin bilirkişinin yukarıda yazdığı hususları araştırmak gibi bir yükümlülüğü yoktur. Ayrıca kanun koyucu TTK’nın 687. Maddesinde belirttiği üzere senet borçlusunun senedi düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremeyeceğini bunun tek istisnasının da hamilin senedi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olması yani kötüniyetli olması koşuluna bağlamıştır. Somut olayda davalı bankanın senedi iktisab ederken bile bile davacının zararına hareket ettiği ve kötüniyetli olduğu hususu davacı yanca ispat edilemediğinden davalı bankaya karşı yöneltilen menfi tespit davası red edilmiştir. Tüm dosya kapsamı ve yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında davalı —– yönünden davanın kabulüne, davalı —-Yönünden davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davacı tarafından davalı—————aleyhine açılan menfi tespit davasının KABULÜNE, borçlusu davacı—- düzenleme tarihli,—– vade tarihli —- bedelli ve —- vade tarihli,—- bedelli olmak üzere toplam 800.000,00 TL bedelli 3 (üç) adet bono yönünden, DAVACININ İŞBU DAVALIYA BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
2- Davacı tarafından davalı—————. aleyhine, borçlusu davacı—— lehdarı davalı ——- düzenleme tarihli, —————— vade tarihli, —- bedelli olmak üzere toplam 800.000,00 TL bedelli 3 (üç) adet bono yönünden açılan menfi tespit davasının REDDİNE, Bonoların iadesi ve iptaline dair taleplerin REDDİNE,
3- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54.648,00 TL nispi harcın peşin alınan 13.662,00 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan —— harcın davalı ———— tahsiliyle hazineye gelir kaydedilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 35,90 TL başvurma harcı, 13.662,00 TL peşin harç, 2.500,00 TL bilirkişi ücreti, 189,20 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 16.387,10 TL yargılama giderinin davalı ———- tahsiliyle davacıya verilmesine,
5-Davalılar tarafından yapılmış bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan —- nispi vekalet ücretinin davalı ——– tahsiliyle davacıya verilmesine,
8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan—— nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı — verilmesine,
9-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının taraflara iadesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.