Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/714 E. 2021/573 K. 07.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/714 Esas
KARAR NO: 2021/573
DAVA: Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ: 27/12/2018
KARAR TARİHİ: 07/07/2021
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin —– tarihinde resen terkin edildiğini, müvekkili tarafından davalı şirketin tüm hisselerinin —- tarihinde davalı—- devİr edildiğini, müvekkilinin devir yapıp şirketi, faturaları ve evrakı devrettikten sonra şirket ile tüm ilişkisini kestiğini, ancak şirketi devralan davalı — şirketin devir işlemlerinin yapılmadığını, daha sonra kendilerine—- haberdar olduklarını, devir işlemlerini resen mahkemece yapılması için — numaralı dava açılmış — numaralı karan ile davanın kabulüne karar verildiğini, şirket hisselerini devir tarihi olan —- tarihinden itibaren geçerli olmak kaydı ile resen tesciline karar verildiğini, davalı şirketin ihyası ve hisselerinin devrinin tescili için —dava açıldığını,—-karar numarası ile davanın kabulüne karar verildiğini, ancak bu davalarda açıkça şirket hisselerini devir eden müvekkilinin şirket yetkilisi olarak ticaret sicilinde hala kayıtlı göründüğünü, bu sebeple —- ihbarnamelerin iptali için —- esas dosyası ile dava açıldığını, ayrıca müvekkilinin şirket müdür olarak görünmesinden dolayı devirden sonra kesilmiş olan bazı faturalardan dolayı ——numaralı dosya ile aleyhine ceza davası açıldığını, davada müvekkilinin beraat ettiğini, müvekkilinin devirleri yaptığı tarihten itibaren bahse geçen şirketle hiçbir bağının kalmadığını, ne bu şirkete sigortalı olarak bağlı olduğunu ne de herhangi bir ücret karşılığı hizmet verdiğini, huzurda açılmış olan bu davada devir tarihi olan —- tarihinden itibaren geçerli olmak üzere şirket hisselerini devreden ve şirket yetkilisi olmadığı halde şirket müdürü gözüken müvekkilinin şirket hisseleri devir tarihinden itibari ile şirket yetkilisi olmadığını tescil talebini içerdiğini iddia etmek suretiyle, davalı şirketin hisselerinin —— devredildiğini, mahkeme kararları ile sabit olduğundan bu kere devir tarihi ile müvekkilinin hisselerini devrettiği şirkette imza yetkilisi olmadığını resen tescili esas olmak üzere diğer taleplerini ileri sürdüğünü, her türlü mahkemesi masrafı, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi özetle; Davalıya usulüne uygun olarak tensip zaptı ve dava dilekçesi tebligat kanunun 35. maddesine göre tebliğ edilmiş olup, davalının davaya katılmadığı ve cevap dilekçesi de sunmadığı görülmüştür.
Davacının halen davalı şirket yöneticisi olması ve menfaatlerin çatışması nedeni ile nedeni ile davalı şirkete temsil kayyımı tayin ettirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava limited şirket yetkilisi olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı vekili yukarıda anlatılan nedenlerden ötürü davanın kabulünü talep etmiştir.
Yapılan incelemede davacının — tarihinde — yevmiye nolu hisse devir sözleşmesi ile diğer davalı — devir ettiği anlaşılmıştır. Şirketin diğer ortağı olan — vekaleten davacı bu kişinin de tüm hissesini —tarihinde —- devrettiği görülmüştür.
Dosya kapsamında mübrez —— gelen kayıtlar incelenmiş davacının ortak ve müdür olduğu davalı şirketin — tarihinden itibaren düzenlediği tüm faturaların gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasına dayanmayan —– düzenlenen sahte belgeler olduğu, — tarihinde yapılan yoklama fişine göre şirketin adreste olmadığı, —-söz konusu adreste faaliyet gösterdiği, —- tarihinden beri ticari ilişki içinde olduğu firmaların çoğunun sahte fatura belge kullanma suçlarından hakkında inceleme yapılan firmalar olduğuna dair tespitler yapıldığı görülmüştür.
—- dosyası incelenmiş davacının şirketteki hissesini——devir etmesi nedeni ile beraat kararı verildiği, verilen kararın istinaf denetiminde onandığı görülmüştür.
Mahkememizce taraf delilleri toplanmış dosya alanında uzman bilirkişiye tevdii edilerek rapor alınmıştır. Bilirkişi raporunda özetle —–yayınlanan davalı şirket esas sözleşmesi incelendiğinde pay devri için özel bir düzenleme getirilmediğini, esas sözleşmenin —— davalı şirket müdürü olarak tayin edildiğini, daha sonra müdür seçimine dair başkaca bir karar alınmadığını,davacının halen atanmış müdür olduğunu, —- sona erdirecek bir karar veya yargı kararının olmadığını, —— sona ermesini düzenleyen —— belirtilen şartların oluşmadığını, sonuç olarak davacının görev süresinin halen devam ettiğini,şirketçe yeni atama veya azil durumunun olmadığını, davacının halen şirket yetkilisi olduğunu belirtmiştir.
Davalı şirketin ——- incelenmiş ikamet adresinin—- olduğu görülmüştür. —– beri de aynı adreste ikamet ettiği görülmüştür. Davalı —- sayılı dosyasında iş bu dava dilekçesinde dile getirilen nedenlerden ötürü ihya kararı verilmiştir.
—–Yetkinin kamu düzenine ilişkin olduğu hallerde, yetki itirazı ilk itirazlardan değildir, davalı tarafından her zaman yetki itirazında bulunabilir, mahkeme de, yargılamanın her aşamasında yetkili olup olmadığını kendiliğinden gözetmekle yükümlüdür. Madde de öngörülen yetki kesin yetki kuralı olup, kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece resen gözetilmesi gerekir. Dosya içerisinde bulunan ihyası istenilen—— sicil kaydı incelendiğinde; şirketin sicilden terkin olunmadan önceki adresi —–bağlıdır. Buna göre şirket merkezi itibarıyla —–yetkili olduğunun anlaşılması karşısında, —- maddesi gereğince anılan yetki kuralı kesin yetki kuralı olduğundan mahkemece re’sen nazara alınması gerekirken bu husus göz önünde bulundurulmaksızın işin esasına girilmek sureti ile yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmemiştir. —–
Şirket ihyası davalarında, ihyası istenen —— bulunduğu yer Asliye Ticaret Mahkemesi kesin yetkili olup bu husus kamu düzenine ilişkin olduğundan ve istinaf aşamasında da resen gözetileceğinden, ilk derece mahkemesince yetkisizlik kararı verilmesi gerekirken davaya devamla istinafa konu kararın verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.” belirtmiştir. Davalı şirketin adresi kuruluşundan beri —– adliyesi sınırları içindedir. Yetkisiz mahkemece ihya kararı verilmişse de söz konusu hüküm kesinleştiğinden geçerliliğini korumaktadır.
Yine davacı yanca davalı olarak sadece —- hasım gösterilmek sureti ile davacının —- devir ettiğinin tespit ve tescili istemi ile dava açılmış, —– ilamında hisse devrine ilişkin —-onaylama yok ise de red edildiğine dair —- olmadığından davanın kabulüne karar verilmiştir. Öncelikle bu tür bir davanın davalı şirket tüzel kişiliğinin de taraf olduğu bir davada ve şirketin yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır. Ancak verilen bu karar da kesinleşmiştir.
—– tarihinde devrettiğinden yeni —- uygulanmalıdır. Davacı davasında özetle noterde şirkette bulunan hissesini devir ettiğini ancak halen müdür göründüğünü , bu tarihten itibaren hissesini devir etmesi nedeni ile müdür olmadığının tespitini talep etmektedir.
—- esas sermaye payının geçiş hallerinin düzenlendiği —– sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemler yazılı şekilde yapılır ve tarafların imzaları noterce onanır. Ayrıca devir sözleşmesinde, ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri; rekabet yasağı ağırlaştırılmış veya tüm ortakları kapsayacak biçimde genişletilmiş ise, bu husus, önerilmeye muhatap olma, önalım, geri alım ve alım hakları ile sözleşme cezasına ilişkin koşullara da belirtilir.
(2) Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur.
(3) Şirket sözleşmesinde başka türlü düzenlenmemişse, ortaklar genel kurulu sebep göstermeksizin onayı reddedebilir.
(4) Şirket sözleşmesiyle sermaye payının devri yasaklanabilir.
(5) Şirket sözleşmesi devri yasaklamış veya genel kurul onay vermeyi reddetmişse, ortağın haklı sebeple şirketten çıkma hakkı saklı kalır.
(6) Şirket sözleşmesinde ek ödeme veya yan edim yükümlülükleri öngörüldüğü takdirde, devralanın ödeme gücü şüpheli görüldüğü için ondan istenen teminat verilmemişse, genel kurul şirket sözleşmesinde hüküm bulunmasa bile, onayı reddedebilir.
(7) Başvurudan itibaren üç ay içinde genel kurul reddetmediği takdirde onayı vermiş sayılır. ” hükmünü getirmiştir.
Konuya ilişkin eski tarihli bazı yargıtay kararlarına atıf yapılacaktır. ———— ortağı olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, geçerli bir hisse devri sözleşmesinin bulunduğu, pay defterine işlenme koşulu aramanın yersiz olduğu ve bu nedenle pay defterine kaydedilmemesinin geçerliliğe etkisinin bulunmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, dava tarihinde yürürlükte olan ——limited şirket pay devrinin geçerli olabilmesi için noterde sözleşme yapılması, ortaklardan en az dörtte üçünün devre muvafakat etmesi ve bunların esas sermayesinin en az dörtte üçüne sahip olması ve şirket pay defterine kaydedilmesi gerekir. Bunlardan birinin gerçekleşmemesi halinde geçerli bir pay devrinden bahsetmek mümkün değildir. Somut olayda hisse devrinin pay defterine kayıt aşamasının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda bir netlik olmadığı gibi davacının bu koşulun gerçekleştiğini iddia ettiği, mahkemece de bu hususun davacının yükümlülüğünde olmadığından bahisle hisse devrinin pay defterine kaydına karar verildiği anlaşılmaktadir. Dosya kapsamında bulunan belgelerden pay defterine tescil şartının gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenememektedir. Bu itibarla geçerli bir pay devrinin olduğunun kabulü için, pay defterine kayıt koşulunun yerine getirilmiş olup olmadığının araştırılması, pay defterine kayıt koşulunun yerine getirilmediğinin anlaşılması halinde davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile eksik incelemeye dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmeyip bozmayı gerektirmiştir. ” belirtmiştir. Bu yönde bir çok karar bulunmaktadır. Eski TTK açısından pay geçişi halleri bu şekilde düzenlenmiş olup bunlardan birinin gerçekleşmemesi halinde pay geçişinin geçersiz olduğu belirtilmekte idi. 6102 Sayılı TTK’da ise ortaklardan en az dörtte üçünün devre muvafakat etmesi ve bunların esas sermayesinin en az dörtte üçüne sahip olması ve şirket pay defterine kaydedilmesi koşulları aranmamıştır.
——- uyarınca limited şirketlerinin hisse devri için getirilen şekil şartı geçerlilik koşulu olduğundan ve bu düzenlemenin devri taahhüt eden ön akitler açısından da geçerlilik şartı olduğundan, yasanın aradığı geçerlilik şartına uyulmaması halinde sözleşme geçersiz olacağından, taraflar geçersiz olan anlaşmanın aynen ifasını talep edemeyeceği gibi yasanın öngördüğü şekil şartına uyulmadığından geçersiz sözleşmeye dayalı olarak her iki tarafın verdiği şeyleri geri alması mümkündür.” belirtmiştir.
—–Dava, —– devretmiş olduğundan bahisle devrin tescil ve ilanı talebine ilişkindir—– derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur—- maddesi uyarınca, limited şirket hisse devrine dair sözleşmenin yazılı şekilde yapılması ve imzaların noterce onanması geçerlilik şartıdır. Somut olayda bu koşulun gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
Aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca, şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur. Somut olayda, genel kurulun onayı bulunmamaktadır. Ancak Kanun, —- maddesi uyarınca, şirket genel kurulunun devre onay verilmesi talebi hakkında üç ay içinde olumlu veya olumsuz bir karar vermemesi halinde, devre onay vermiş sayılmasını hükme bağlamıştır.
Somut olayda, davacının —– maddesi uyarınca devre onay verilmesi konusunda, dava dışı şirkete ve şirket yetkilisine gönderdiği ihbarname ile hisse devrinin —–uyarınca onaylanmasını ihbar etmiş, ancak bu ihbarname davalı şirkete ve ayrıca şirket yetkilisine tebliğ edilmemiştir. Bu sebeple şirket genel kurulunun, devre onay verdiği konusunda alınmış bir karar bulunmadığı gibi, davalı şirketin devre onay vermiş sayılmasını gerektiren yasal koşulların da gerçekleşmediği anlaşılmaktadır.
Açıklanan bu gerekçelerle, —–uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, ” belirtmiştir.
—— Sayılı ilamında —–Davacı vekili istinaf dilekçesinde 6103 Sayılı yasanın 4. maddesi uyarınca ”(1) Eski hukuk yürürlükte iken gerçekleşmiş olup da —– yürürlüğe girdiği tarihte henüz herhangi bir hak doğurmamış olaylara — uygulanır.” hükmünün somut olayda da uygulanması gerektiği ve — tarihinde yürürlüğe giren —-devrinin şirket defterlerine işlenmesi için yapılan başvurudan itibaren 3 ay içerisinde —– tarafından talebin reddedilmemesi halinde onay vermiş sayılacağına ilişkin hükmünün somut davada uygulanması gerektiğini ileri sürmüş ise de; pay devri davacının da belirttiği üzere şirket pay defterine işlenmediği için geçersizdir. Davacının şirket pay devrinin deftere işlenmesi ve — tescil edilmesi için davalı şirkete gönderdiği —tarihli ihtarnameden yaklaşık — sonra eldeki davayı —- tarihinde açmıştır.
Bu durumda, gerek pay devri, gerekse davacının ihtarnamesinin gönderildiği tarihten itibaren —- ay içerisinde — yürürlüğe girmiş olması halinde davacının —-maddesindeki düzenlemeden faydalanabileceği açıktır. Somut olayda ihtarnameden yaklaşık —– yıl sonra eldeki davanın açılmış olması halinde artık —— maddesinin uygulama yeri bulunmamaktadır. Pay devri geçersiz olduğundan davacının buna bağlı olarak menfi tespit davası da yerinde değildir.” belirtmiştir.—— Maddesinde belirtildiği üzere Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur.Bu maddede belirtilen koşullar geçerlilik koşuludur. Anlaşıldığı kadarı ile davacının pay devrine ilişkin verilmiş bir genel kurul kararı da yoktur.Mahkeme kararının gerekçesinden bu anlaşılmaktadır.Ancak ne var —— Sayılı kararı da kesinleşmiştir. Bu hususta bu kadar açıklama yapılması ile yetinilecektir.
Davamızın esas konusu davacının yetkili—–istemine ilişkindir.
——Ancak, dava şirket müdürü olmadığının tespitine ilişkin olarak açılmış ve şirkete de davada husumet yöneltilmiştir. Davacı davalı şirketin müdürü olmadığının tespiti amacıyla iş bu davayı açtığına ve şirket de davalı olarak bulunduğuna göre, şirket ortakları olan mümeyyizlerin davada pasif husumetleri mevcut değildir. Husumet hususunun davanın her aşamasında resen gözönüne alınması gereken bir husus olması nedeniyle, mahkemece mümeyyizler aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü yönünde hüküm tesisi doğru görülmemiş hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. ” belirtmiştir. Davalı ortak —— bu davada pasif husumet ehliyeti yoktur.
6102 sayılı TTK’nın 630. Maddesi ” (1) Genel kurul, müdürü veya müdürleri görevden alabilir, yönetim hakkını ve temsil yetkisini sınırlayabilir.
(2) Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir.
(3) Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur.
(4) Görevden alınan yöneticinin tazminat hakları saklıdır. ” hükmünü getirmiştir.
—–döneminde müdürlerin görevden alınması veya yetkilerinin sınırlandırılması müdürün şirketin ortağı olup olmadığı ve atamasının esas sözleşme veya ortaklar genel kurulu kararı ile olup olmadığına göre değişik düzenlenmişti. Müdür ortak ise ve müdürlük sıfatını esas sözleşme ile kazanmış ise yetkisinin sınırlandırılması veya kaldırılması ancak ortaklık sözleşmesinin ilgili hükümlerinin usulüne uygun olarak değiştirilmesi ile gerçekleşmekteydi. Fakat diğer ortakların muhalefeti nedeni ile esas sözleşme değişikliği yapılmamış ise esas sözleşme ile tayin edilen yöneticilerin yetkilerinin sınırlandırılması veya kaldırılması ancak haklı sebeplere dayanılarak mahkeme kararı ile olabilmekteydi. Yeni TTK’da ise müdürlerin yönetim ve temsil yetkilerinin sınırlandırılması veya kaldırılmasında müdürün ortak veya üçüncü kişi olup olmadığı ve şirket sözleşmesi ile veya genel kurul kararı ile atanmış olup olmadığı hususları önemli değildir. Müdür 3. Kişi de olsa hangi şekilde atanmış olursa olsun şirket organıdır. Çünkü şirketin yönetim ve temsil organına seçilenler organ sıfatını da kendiliğinden kazanırlar.
Müdürlük görevi esas sözleşme ile veya genel kurul kararı ile belli bir süre ile verilmişse bu sürenin dolması ile müdürlük görevi de sona erer. Ayrıca müdürün istifası, ölümü, kısıtlanması, iflası veya müdürlük görevi için şirket sözleşmesinde ön görülen niteliklerin kaybedilmesi halinde müdürlük görevi kendiliğinden sona erer. Bununla beraber ortaklığın fesih veya infisahı veya iflası müdürlük görevini sona erdirmez, ancak müdürün yetkileri tasfiye ve iflas ile sınırlanmış olur. ——–
Yukarıda ifade edildiği üzere limited şirkette müdür ortaklar arasından seçilebileceği gibi üçüncü kişiler arasından da seçilebilir. Aynı zamanda ortak sıfatına haiz olan bir ——şirketteki payını devir etmiş olmasının müdürlük görevinin de sona erdiğine delalet teşkil ettiğine dair ne kanunda de de ilmi içtihatta her hangi bir hükme rastlanmamıştır. —-esas sözleşmesinde de müdürün payını devir etmesi durumunda müdürlüğünün sona ereceğine dair herhangi bir hüküm yoktur. Payını devir ettiğini iddia eden davacı aradan geçen bunca zamana rağmen müdürlük görevinden istifa da etmemiştir. Raporda da belirtildiği üzere —– şartların somut olay bakımından gerçekleşmediği açıktır. Davacının müdür olarak atandığı, görev süresinin sona ermediği, esas sözleşmenin —- Maddesi gereği —– yıl için müdür tayin edildiği, esas sözleşmenin 9. Maddesi gereği şirketi temsil ve ilzam yetkisinin müdürde olduğu ve bu kişiyi tayin etme yetkisinin ortaklar kuruluna ait olduğu, esas sözleşmenin 10. Maddesi gereği müdürlerin şirketin ödenmiş esas sermeyesinin yarısından bir fazlasını temsil eden ortakların kararı ile değiştirilebileceği, azil veya yeni atama yapılmadığı görülmüştür. Tüm bu anlatılan hususlardan ötürü davalı şirket yönünden davanın reddine, yukarıda anlatılan ve atıf yapılan emsal yüksek mahkeme kararı gereği diğer davalı yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı —— yönünden davanın PASİF HUSUMET YOKLUĞU NEDENİ İLE REDDİNE,
2-Diğer davalı yönünden Davanın ESASTAN REDDİNE,
3-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın düşümü ile geri kalan 23,40 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye İRAD KAYDINA,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının taraflara veya ahzu kabza yetkili vekillerine iadesine,
Dair karar, Davacı vekilinin ve temsil kayyumun yüzene karşı, gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde ———- Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.. 07/07/2021