Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/70 E. 2019/334 K. 18.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/70
KARAR NO : 2019/334
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ: 18/12/2018
KARAR TARİHİ: 18/04/2019
Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelenmesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, dava dışı ———ile müvekkil şirket arasında ———- adresindeki taşınmazda bulunan emtiaların sigortalanması adına ———– başlangıç tarihli 1 yıl süreli ————poliçesinin imzalandığını, akabinde adresin ————olarak değiştirildiğini, ———-tarihinde dava dışı sigortalı beyanının teyiti ve hasarın mevcut oluP olmadığının araştırılması için hasar araştırma raporu alındığını, hasarın tespiti için ise ekspertiz raporu alınarak ———– firmasının çalışma yaptığı sırada —–hattına zarar vermesi sonucu konut işyeri içerisine suyun sirayet ettiğini, iş yeri içerisinde bulunan tüm mobilya, zemin parkeleri , duvarların ve dekorasyon ürünlerinde büyük hasarların meydana geldiğini, firma tarafından sipariş alınan , üretilen ve henüz müşteriye teslim edilmeyen ürünlerin de hasar gördüğünü, dava dışı sigortalının talebi üzerine hasar bedelinin tespiti için ekspertiz işleminin yapıldığını ve sigorta kapsamında olduğu tespit edilen——- TLnin dava dışı sigortalıya ödendiğini, akabinde davaya konu hasarın meydana gelmesinde davalıların sorumlu olduğunun tespiti ile dava dışı sigortalıya ödenen tazminatın Türk Ticaret Kanunun 172.maddesinde yer alan halefiyet ilkesi gereğince müvekkil şirkete ödenmesi, aksi halde yasal yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiğini, ancak davalılar tarafından müvekkil şirkete herhangi bir ödeme yapılmadığını, dava konusu olaydaki su borusunun patlamasından davalıların sorumlu olduğunu, davacı müvekkil sigorta şirketinin halefiyet şartlarının oluştuğunu, ödeme yapılan tarihten itibaren faizin yürütüldüğünü, müvekkil şirket tarafından ekspertiz raporu ile sabit olup davalının kusurundan kaynaklı olarak meydana gelen su borusunun patlaması sonucu doğan zararın müvekkil şirket tarafından sigortalıya ödenmiş olduğundan müvekkil şirketin davalıdan alacaklı konumunda olduğunu , müvekkil şirket tarafından bu alacağın tahsili amacıyla İstanbul Anadolu 12.İcra Müdürlüğünün ———- Esas nolu dosyası ile takibin başlatıldığını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin tüm dava ve talep haklarının saklı kalmak kaydı ile davalının haksız ve kötü niyetli borca ve faize itirazlarının iptaline, davalılar aleyhine asıl alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı————- vekili ——–tarihli cevap dilekçesinde özetle ; davaya konu kazı çalışmasında müvekkilinin davalı şirketin yüklenicisi tarafından ve mevzuata uygun olarak gerçekleştirildiğini, İski’nin, tesislere gerek kazı aşamasında ve sonrasında herhangi bir zarar vermediğini, davaya konu işin yüksek gerilim kablo çalışması olduğunu, —– bu noktada baca olarak tarif edilen sistemi inşa edeceğinin de davalı şirkete bildirildiğini, davaya konu çalışmanın müvekkilinin davalı şirket tarafından yerine getirilen dağıtım işi kapsamında ve ruhsatlı bir kazı çalışmasını da içerdiğini, iddia edilen zararın doğrudan ——–tarafından gerçekleştirildiğini, bu nedenlerle davaya konu hasarın müvekkili davalı şirket yüklenicisi tarafından gerçekleştirilen çalışmadan kaynaklanmadığının delil niteliğindeki fotoğraflarla sabit olduğunun kabulüne, davanın reddine, aksi kabul halinde gerçek zarar miktarının ve kusur durumunun bilirkişi marifetiyle tespitine, fahiş zarar talebinin tenkisine, karşılıklı kusurluluk durumunun değerlendirilmesine, davanın HMK nun 61 ve devamı maddeleri kapsamında ————– ihbarına, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ——— vekii ——– tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı sigorta şirketi ile davaya konu takibin dayanağının hasarında davalılar arasında bir sigorta sözleşmesinin bulunmadığını, uyuşmazlığın haksız fiilden kaynaklandığını, davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, davalı ———–dava konusu yerde yapılan deplase çalışması esnasında içmesuyu——– hattına zarar verdiğini, müvekkil idareye bilgi verilmeden oluşan su arızasına müdahale edildiğini, müvekkil idarenin çağrı merkezine bırakılan kaydı neticesinde————- Sokakta meydana gelen içme suyu arızasını giderdiğini, su baskınıyla ilgili idarenin herhangi bir sorumluğunun bulunmadığını, davacı tarafın istediği tazminat bedelinin fahiş olduğunu, davanın konusunun hasar olup haksız eylemden kaynaklanan davalarda ise yasal faiz istenebileceğini, haksız fiilden doğan ilişkilerin Türk Ticaret Kanununda düzenlenmediğinden bahisle ticari iş niteliği kazanamadığını , bu nedenlerle davanın usulden ve esastan , ayrıca husumetten reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK.nun birinci maddesi; mahkemelerin görevinin, ancak kanunla düzenleneceğini, göreve ilişkin kuralların kamu düzeninden olduğunu ifade etmektedir. 6100 sayılı yasanın birinci maddesine göre, görev hususunun kamu düzenine ilişkin ve davanın her aşamasında talep olmasa dahi re’sen dikkate alınabilecek olması karşısında dava şartı da olan görev hususunun öncelikle halli gerektiğinden bu hususta bir karar verilmesi gerekmiştir.
Dosya kapsamı incelendiğinde; uyuşmazlık, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1472/1. maddesi uyarınca, sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın, kusurlu olan davalılardan rücuan tahsiline ilişkindir. TTK’nın 1472/1 maddesinde düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nın 1472/1. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücûu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanunî halefi olacağı, ilke olarak——-gün ve -E. – – K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtilmiştir. 17.01.1972 tarih ve 1970/2 E. – 1972/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise o hakka sahip olacağı vurgulanmış; velhasıl sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün def’ilerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği gibi eylemin haksız fiîlden kaynaklandığı açıktır.
Asliye Ticaret Mahkemeleri, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevine giren ticari davaların çözümlendiği mahkemelerdir. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevine giren işler dışında kalan tüm uyuşmazlıklar Asliye Hukuk Mahkemesince çözümlenir. Hangi davaların ticari dava olduğu 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde sayılmıştır.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 4. maddesi ve 5/2. maddesiyle özel yasalarda hangi davaların ticari dava olduğu açıkça yazılmıştır. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanununda düzenlenen veya kendi özel kanunlarında mutlak ticari dava olduğu belirtilen ve bu sebeple ticari nitelikte olduğu kabul edilen davalardır. Nispi ticari davalar ise her iki taraf için ticari sayılan konulardan doğan davalardır. Nispi ticari davadan söz edebilmek için iki koşulun bir arada olması gerekir. Birinci koşul her iki tarafın da tacir olması, ikinci koşul ise davaya konu uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesi ile ilgili olmasıdır ————-
Dosyada mevcut somut uyuşmazlık incelendiğinde: davanın mutlak ticari dava olmadığı;taraflar arasındaki uyuşmazlığın haksız fiilden kaynaklanması sebebiyle taraflar arasında ticari işin mevcut bulunmadığı ve bu sebeple davanın nispi ticari dava da olmadığı tespit edilmiştir.
İstanbul BAM 37.Hukuk Dairesinin 2018/2542 Esas, 2019/158 Karar , 11.01.2019 tarih; 2018/1588 Esas 2018/2079 Karar , 26.11.2018 Tarih; 2018/401 Esas, 2018/1253 Karar 12.07.2018 Tarihli kararları ve BAM 37.Hukuk Dairesinin istikrar kazanan kararları doğrultusunda . tüm bu hususlar dikkate alınarak mahkememizin görevsizliğine, İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulması yoluna gidilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Dava konusunun haksız fiilden kaynaklanması sebebiyle taraflar arasında ticari işin mevcut olmadığı , bu sebeple uyuşmazlığın nisbi ticari dava sayılamayacağı ayrıca mutlak ticari dava niteliğinde de olmadığı , taraflar arasındaki uyuşmazlığa genel hükümlerin uygulanması gerektiğinden görevli mahkemenin ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olması sebebiyle mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2- HMK.20/1 maddesi uyarınca, kararın kesinleşmesinden itibaren (süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren) 2 hafta içinde mahkememize başvurularak dilekçe ile dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi halinde dosyanın bu davaya bakmaya görevli İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, aksi taktirde HMK.20/1. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
3- Gider avansının kullanılmayan bölümünün görevli mahkeme veznesine yatırılması için ilgililerine iadesine,
4- HMK’ nun 331/2 maddesinde yapılmış olan ‘görevsizlik ve yetkisizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceği, gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkemenin dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceği’ şeklindeki düzenleme nazara alınarak, yargılama giderleri konusunda bu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/04/2019