Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/638 E. 2019/922 K. 19.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/638
KARAR NO: 2019/922
DAVA :İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ: 26/12/2018
KARAR TARİHİ: 19/12/2019
Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelenmesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirket nezdinde — nolu, – vadeli ,- poliçesi ile sigortalı — plakalı aracın — tarihinde davalı tarafından elektrik alt yapı çalışması esnasında içme suyu şebeke hattı üzerindeki prize zarar verildiğini, hasarlı prizin yerinden çıkması ile hasarlandığını, sigortalı araçta – TL hasar meydana geldiğini, bu miktarın — tarihinde aracın tamiratının gerçekleştiğini, bedelinde firmaya ödendiğini, müvekkil şirketin hem halefiyet hem de temlik hükümlerine göre zarar gören 3.şahıslara karşı dava talep hakkına sahip olduklarını, davalı tarafın gerek önlemleri almamasından dolayı sigortalı araçta hasara sebebiyet vermesinden dolayı meydana gelen zarardan sorumlu olduğunu, davalı hakkında -. İcra Müdürlüğünün— Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının itiraz ettiğini, bu nedenlerle davalının takibe , borca , faize ve ferilerine vaki itirazlarının iptaline, icranın devamı ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ; dava konusu çalışma nedeniyle prize zarar verilmediğini, davaya konu işin , müvekkili davalı şirket yüklenicisi—– tarafından gerçekleştirilen kablo çalışması olduğunu, davaya konu çalışmanın müvekkili davalı şirket tarafından yerine getirilen dağıtım işi kapsamında ve ruhsatlı bir kazı çalışması olduğunu, prizin müvekkil davalı şirketle hiçbir bağlantısı olmayan başka bir sebeple hasarlanmasının mümkün olmadığını, bu nedenlerle davanın reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK.nun birinci maddesi; mahkemelerin görevinin, ancak kanunla düzenleneceğini, göreve ilişkin kuralların kamu düzeninden olduğunu ifade etmektedir. 6100 sayılı yasanın birinci maddesine göre, görev hususunun kamu düzenine ilişkin ve davanın her aşamasında talep olmasa dahi re’sen dikkate alınabilecek olması karşısında dava şartı da olan görev hususunun öncelikle halli gerektiğinden bu hususta bir karar verilmesi gerekmiştir.
Dosya kapsamı incelendiğinde; uyuşmazlık, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1472/1. maddesi uyarınca, sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın, kusurlu olan davalılardan rücuan tahsiline ilişkindir. TTK’nın 1472/1 maddesinde düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nın 1472/1. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücûu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanunî halefi olacağı, ilke olarak – gün ve — E. – -1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtilmiştir. – tarih ve – E. — K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise o hakka sahip olacağı vurgulanmış; velhasıl sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün def’ilerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği gibi eylemin haksız fiîlden kaynaklandığı açıktır. Sigortanın dava dışı sigortalısı —- tacir olup olmadığı hususunda vergi dairesinden ve itodan gelen müzekkere cevabı sonrasında dava dışı sigortalının tacir olmadığı anlaşılmıştır.Yukarıda belirtilen halefiyete ilişkin açıklamalar ışığında dava dışı sigortalı dava açsa idi hangi mahkeme görevli olacaksa ,sigortalısına ödediği bedel doğrultusunda sigortalısının haklarına halef olan sigortanın açacağı davada da o mahkeme görevli olacaktır.Dava dışı sigortalının tacir olmadığı anlaşıldığından davanın nispi ticari dava olmadığı anlaşılmıştır.Dava sigortanın TTK 1472. Maddesi uyarınca halefiyete dayanarak açtığı rücu davası olmakla ,eldeki dava mutlak ticari dava da değildir.
Asliye Ticaret Mahkemeleri, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevine giren ticari davaların çözümlendiği mahkemelerdir. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevine giren işler dışında kalan tüm uyuşmazlıklar Asliye Hukuk Mahkemesince çözümlenir. Hangi davaların ticari dava olduğu 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde sayılmıştır.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 4. maddesi ve 5/2. maddesiyle özel yasalarda hangi davaların ticari dava olduğu açıkça yazılmıştır. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanununda düzenlenen veya kendi özel kanunlarında mutlak ticari dava olduğu belirtilen ve bu sebeple ticari nitelikte olduğu kabul edilen davalardır. Nispi ticari davalar ise her iki taraf için ticari sayılan konulardan doğan davalardır. Nispi ticari davadan söz edebilmek için iki koşulun bir arada olması gerekir. Birinci koşul her iki tarafın da tacir olması, ikinci koşul ise davaya konu uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesi ile ilgili olmasıdır (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi – Hukuk Dairesinin- esas ve karar sayılı, – günlü ilamı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun, — esas, – karar sayılı, – günlü ilamı).
Dosyada mevcut somut uyuşmazlık incelendiğinde: davanın mutlak ticari dava olmadığı,.haklarına halef olunan dava dışı sigortalının tacir olmadığı ve bu sebeple davanın nispi ticari dava da olmadığı tespit edilmiştir.
Gerekçede belirtilen tüm bu hususlar dikkate alınarak mahkememizin görevsizliğine, İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulması yoluna gidilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Davanın HMK 114/1-c maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması ile ilgili dava şartı yokluğu sebebiyle HMK 115/2. Maddesi gereğince USULDEN REDDİNE,
3-HMK 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleşme tarihinden itibaren taraflardan birinin 2 hafta içerisinde mahkememize başvurması halinde dosyanın görevli NÖBETÇİ İSTANBUL ANADOLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
4-Aksi taktirde davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
5-HMK 331/2. Maddesi uyarınca yargılama giderleri hakkında görevli mahkemece KARAR VERİLMESİNE,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, açıkça okunup usulen anlatıldı.19/12/2019