Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/620 E. 2021/163 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/620 Esas
KARAR NO : 2021/163
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/12/2018
KARAR TARİHİ : 18/02/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; “Borçlu şirketin müvekkil şirkete yaptırmış olduğu asansörde revizyon ve malzeme bedellerine ilişkin faturanın —- bakiye bedelinin ödenmemesi üzerine ——-Sayılı dosyası ile 7 örnek ödeme emri gönderilmiş icra takibi başlatılmıştır. Borçlu vekili tarafından takibe, borca ve fer ‘ilerine itiraz edilmiştir. Borçlu davalı alacaklı müvekkil şirkete borcu bulunmadığını bu nedenle takibe konu borcu kabul etmediğini borcun fer’ilerine karşı da itiraz etmiştir. Borçlunun müvekkil şirkete olan borcu, müvekkil tarafından davalı borçluya yapılan revizyon ve malzeme bedellerine ilişkin olarak kesilen ——– adet fatura bakiye alacağına dayanmaktadır. Söz konusu fatura borçlu şirkete gönderilmiş ve borçlu şirket faturaya itiraz etmemiş ve borçlu kabul etmiştir. Davalı borçlu tarafından doğan borcunu müvekkilin tüm taleplerine rağmen ödenmemiş olduğundan, alacağımız icra takibine konulmuştur. Borçlunun borca ve fer’ilerine ilişkin itirazı haksız ve kötü niyetli olup itirazının iptaline karar verilmesi gerekmektedir…” ifadelerine yer verilmiştir.
CEVAP :Davalı —— vekili cevap dilekçesinde özetle; “Borçlu şirketin müvekkil şirkete yaptırmış olduğu asansörde revizyon ve malzeme bedellerine ilişkin faturanın —– bakiye bedelinin ödenmemesi üzerine —— Sayılı dosyası ile 7 örnek ödeme emri gönderilmiş icra takibi başlatılmıştır. Borçlu davalı —— tarihinde icra takibine itiraz etmiş, aynı gün içerisinde müvekkil şirkete ihtarname göndererek ayıplı ifanın söz konusu olduğunu ekili tarafından takibe, ve borçlarının bulunmadığını bildirmiştir—- tarihinde ayıplı iddia ettikleri asansöre başka bir asansör şirketi tarafından revizyon işlemiyapılmıştır—– tarafından düzenlenen bakım formunda sürücü eklendiği ——–yapıldığı belirtilmiştir. Bahsi edilen değişiklik ve onarımlar müvekkil şirket tarafından yapılan revize işleminde yer almamaktadır. Bununla birlikte revizyon işleminin faturaları ekim ayına aittir. Ancak borçlu şirket işlemi kasım ayında yaptırmıştır. Henüz yapılmayan bir işlemin faturasının kesilmesi açıkça uygunsuzluk teşkil eder. —– bakım, onarım ve revize işlemleri müvekkil şirket tarafından haziran ayında yapılmış ve sorunsuz şekilde teslim edilmiştir. Davalı şirket ise malın ayıplı olduğuna dair ihtarnameyi —- tarihinde göndermiştir. Ancak yaptırdıkları revize işlemlerinin faturası ekim ayına aittir. Dolayısıyla malın teslim edildiği tarihin üzerinden aylar geçmesine rağmen asansör sorunsuz olarak çalışmaya devam etmiştir. Davalı şirket ayıplı ifasının söz konusu olduğuna dair gönderdiği ihbarnamenin ardından —- ay daha müvekkil şirketin bakım, onarım ve revize işlemlerini yaptığı asansörü kullanmıştır. Bahsettikleri gibi bir ayıbın söz konusu olması halinde asansörün kullanımı imkansız hale gelmesi gerekmektedir.”… ifadelerine yer verilmiştir.
Mahkememizce dosya bilirkişiye tevdii edilerek rapor alınmıştır. — bilirkişi raporu özetle, —-yapımı ve insan asansörün revizyon bedeli toplam —-olduğu,—-yapılan asansörlerin ayıplı veya gizli ayıplı olmadığı; (6.1) sayılı bentte uyuşmazlığın bağlandığı teorik sorun tanıtılarak, somut olay özelinin (6.2) sayılı bentte yapılan incelemesine göre, takip tarihi itibarıyla bakiye alacak miktarının —– olduğu görüş ve kanaatine varmışlardır.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE:
Dava, faturaya dayalı genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir.
İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir. İcra dosyası fiziken celp edilmiş, borçlunun ödeme emrine süresi içerisinde itiraz ederek takibi durdurduğu tespit edilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak İsviçre Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır. Davacı taraf, bedeli ödenmeyen faturalara dayalı alacak talebinde bulunmaktadır. Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”. TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu, süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır. Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.
Davacı —-firması arasında — tarihinde —— bedel karşılığı sözleşmesi imza altına alındığı, davacı —-firması yaptığı işlemler ve temin ettiği asansör ekipmanları ile ilgili toplam —–bedel karşılığı, davalı —- fatura tanzim ettiği, davacı —- sayılı dosyasından davalı —– icra takibi başlattığı, tanık——restoranda işletme müdürü yardımcısı ve —- olduğunu, —— muhatap olduğunu, iki kere arayıp mesaj çektiğine şahit olduğunu, davacının yaptığı asansörler sürekli arıza yaptığını bundan da başka bir firmaya asansörü yaptırdıklarını beyan ettiği, aynı konuya ilişkin diğer tanık ——– çalıştığını, davalı şirketin her ay düzenli olarak bakımlarını yaptıklarını, insan taşıyan asansörün çalışan aksamlarında zafiyet olduğunu ve tehlike arz ettiğini, bu asansörün daha önceki bakımını yapmadıklarını, başka bir firmanın yaptığını öğrendiklerini, asansörün freni tutmadığını, balatalarında sıkıntı olduğunu, halatlardan birinde sıkıntı olduğunu, yamuk takıldığını beyan ettiği, tanık beyanlarına mukabil —— tarihli bilirkişi raporunda “dosya içeriğine sunulan belgelerin incelenmesi neticesinde dava konusu asansörlerde ayıplı veya gizli ayıplı imalatın olmadığı” yönündeki tespitlere mahkememizce iştirak edilmediği, zira davacı—–fatura tarihi itibariyle sözleşmede taahhüt edilen tüm ürünler tasarım, malzeme ve işçilik açısından —– ay süreyle garantisi altında olduğu, davalı işverenin sözleşmeye uygun olarak fatura bedelinin önemli bir kısmını ödemiş olmasına rağmen az bir kısmını ödemekten kaçınarak —- firması ile anlaşma yaparak —– ödemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, olması gerekenin davacı şirketin —– süreyle garantisi altında olan asansörden kaynaklı tamir işinin davacı şirketin yapması gerektiği, davalı şirket yetkilisi olduğu tanık beyanlarından anlaşılan —– süreç içerisinde davacı firma yetkililerine ayıp hakkında ihbarda bulunduğu, ayıp ihbarının kural olarak şekle tabi bulunmadığı, içeriği itibariyle ayıptan karşı tarafı haberdar olmasını sağlamaya elverişli her türlü ihbarın, ayıp ihbarı olarak kabulünün mümkün olduğu gerekli tamirat işlemlerinin yapılmamasını müteakip —-firması ile anlaşma yaparak bakım ve tamirat işlemlerinin yaptırıldığı, bu haliyle dosya içeriğinde —– adet asansörün eksikliklerin giderilmesinde değişecek olan —- olarak fatura edildiği,——–sayılı ilamında beyan edildiği üzere ” Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesi hükmünde eser sahibine tanınan haklardan hangisinin kullanılması gerektiğinin mahkemece belirlenmesi, eserin reddi gerektirmeyecek derecede ayıplı olması halinde “çoğun içinde azda vardır” ilkesi gereği bedel indirimi yapılıp yapılmayacağı veya onarım gerekip gerekmediği belirlenmeli”, sonuç itibariyle davacının yapmış olduğu asansör işindeki ayıbın —- Bir asansör firması tarafından —- düzeltildiği, bu haliyle taraflar arasındaki sözleşme bedeli olan —-karşısında —— ayıbın Borçlar Kanunu’nun 475. Maddesinin 2. Fıkrası kapsamında “eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim” gerektirdiği değerlendirmeleri ile davacının icra takibinde talep ettiği —- üzerinden ayıp sebebiyle dava dışı —Bir asansör firması tarafından fatura edilen—— mahsubu ile davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Alacağın likit olması konusunu———–Numaralı kararında; ”Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır. Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek, alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir. Somut olayımızda ayıplı ifanın olup olmadığı hususunda muhakemenin gerektiği bu nedenle alacağın likit olmadığı değerlendirilerek yasal şartları oluşmayan icra inkar tazminatına hükmedilmemiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE; davalı tarafından ——- sayılı icra takip dosyasına yapmış olduğu itirazın—- asıl alacak bakımından iptali ile takibin bu miktar üzerinden DEVAMINA, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Yasal şartları oluşmayan icra inkar tazminat talebinin reddine,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 541,01 TL harçtan, dava açılırken peşin olarak alınan 95,66 TL harcın mahsubu ile bakiye 445,35 TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvuru harcı, 95,66 TL peşin harç toplamı 131,56‬ TL ile 1.777,30 TL ( Bilirkişi ücreti, tebligat gideri, müzekkere gideri, Dosya ücreti, kep reddiyatı) olmak üzere toplam 1.908,86‬ TL yargılama giderinden davanın kabul 0,28 ve red 0,72 oranına göre hesaplanan 583,48 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 0,30 TL (tebligat ve müzekkere gideri) yargılama giderinden davanın red 0,72 ve kabul 0,28 oranına göre hesaplanan 21,60 TL’sinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflarca dava dosyasına yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
7-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine uyarınca davanın kabul edilen miktarı üzerinden 2.220,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine uyarınca davanın reddedilen miktarı üzerinden hesaplanan 4.080,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, kabul ve ret edilen miktarlar nazara alınarak KESİN olarak verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 18/02/2021