Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/608 E. 2020/668 K. 15.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1127 Esas
KARAR NO : 2020/702
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/12/2018
KARAR TARİHİ : 22/10/2020
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı şirket vekilinin —- tarihli dava dilekçesinde özetle; Borçlu aleyhine——sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı ve örnek no 7 ödeme emri borçluya —– tarihinde tebliğ edildiğini, borçlu tarafından —–tarihinde borca itiraz edildiği ve takibin durdurulduğunu, bu itiraz yalnız borca ilişkin olup yetkiye herhangi bir itiraz olmadığı için yetki hususu kesinleştiğini, takibe konu alacak iki adet faturaya dayanmakta olduğunu, —- irsaliye numaralı fatura ile —– tutarında olduğunu, —- irsaliye numaralı fatura ile ———— toplamda —– tutarında olduklarını, Yukarıdaki iki faturada belirtilen mallar ve yapılan hizmetler müvekkili şirketçe zamanında tam ve eksiksiz şekilde ifa edildiğini, borçlu itiraz ederken faturalarda şahsına ait imza bulunmadığını iddia ettiğini, oysa—– sıra numaralı faturada şahsının imzası bulunmakta olduğunu, ayrıca ödeme emri ile birlikte dayanak belgelerde borçluya tebliğ edildiğinden borçlu bu durumu açıkça bilmekte olduğunu, imzasının bulunduğu dayanak belge kendisine tebliğ edildiği halde imzasının olmadığını iddia ederek haksız ve mesnetsiz şekilde borca itiraz etmiş olduğunu. Ayrıca Vergi Usul Kanunu’nun 230. maddesinde faturanın şekli unsurları arasında imza sayılmamış olduğunu, bu nedenle bir faturada imzanın bulunmaması o evrakın fatura olma niteliğini engellemeyeceğini, mezkûr Kanunun 231. maddesinde her ne kadar faturanın nizamı içerisinde imzaya yer verilmiş ise de imza faturanın asgari unsuru olarak kabul edilmemiş sadece fatura düzenlenirken dikkat edilecek hususlarda belirtilmiş olduğunu, Yukarıda detayları belirtilen faturalarla ilgili hizmetleri ve mallan aldığı halde alacağa ulaşmayı zorlaştırmak ve zaman kazanmak kastıyla hareket eden borçlunun itirazını hükümden düşürmek için işbu davayı açma zarureti hasıl olduğu; belirtilmiştir. Yukarıda arz ve izah etmeye çalıştıkları sebepler ile re’sen nazara alınacak hususlara binaen; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 1. Davalarının kabulü ile, 2. Haksız İtirazın İptaline ve Takibin Devamına, 3. Borçlu aleyhine hükmolunan meblağın %20 “den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, karar verilmesini arz ve talep etmişlerdir.
Usulüne uygun davetiye rağmen davalı tarafından dosyaya sunulan herhangi bir cevap dilekçesi sunulmadığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava faturalara dayalı takipte ödeme emrine yapılan itirazın iptali davasıdır.İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.İcra dosyası fiziken celp edilmiş ,ödeme emrinin borçluya —-tarihinde tebliğ edildiği ve borçlunun ödeme emrine süresi içerisinde —- tarihinde itiraz ederek takibi durdurduğu tespit edilmiştir.
—– sayılı takip dosyasının dosyamız arasına celp edildiği görüldü.
—- tarihli ara karar ile dosyanın davacı ticari defterlerinin incelenmesi amacı ile talimat mahkemesine gönderilerek bir mali müşavir bilirkişisine tevdi edilip bilirkişi raporu alınması yönünde ara karar kurulmuş ve —– tarihli bilirkişi raporu talimat mahkemesine teslim edilmiştir.
Bilirkişi raporunda özetle;
Davacı-alacaklı vekili tarafından davalı-borçlu aleyhine—-tarihinde,——tutarlı Faturalara dayanak ile,—– tutarında toplam alacağın tahsili talebiyle icra takibi başlatıldığı,
Davacı şirketin, 6102 sayılı TTK’nunu ile HMUK’nun 222. maddesi amir hükümlerine göre davacı şirketin davaya konu —-ait yasal ticari defterleri delil kudretine haiz görülmüş olup, takdirinin Sayın Mahkeme’nin olduğu,
Davacı şirketin, davaya konu —– yıllarına ait yasal ticari defter ve muavin defter dökümü kayıtlarına göre; —- icra takip tarihi itibariyle davacının davalıda kalan asıl alacak bakiyesi tutarının —–olarak tespit edildiği,
Davacı şirket ile davalı şahıs arasında bir ticari ilişki varlığının olduğu, bu ticari ilişkinin hesap şeklinin ise cari hesap ilişkisi adı altında açık hesap ilişkisi şeklide yürütüldüğünün görüldüğü,
Davacının icra takip tarihi öncesi için işlemiş faiz talebinde haklı görülmediği, takip tarihinden itibaren asıl alacağına yasal faiz talebinde ise haklı görüldüğü, ” şeklinde tespitte bulunduğu görülmüştür.
—- tarihli ara karar ile talimat mahkemesinden alınan davacı tarafın ticari defterlerinin incelenmesi suretiyle oluşturulan bilirkişi raporundaki davacı kayıtları esas alınarak davalı tarafın ticari defterlerinin—– mahkememiz duruşma salonunda incelenmesine karar verilmiş olup, davalı şirketin belirtilen tarih ve saate defterlerini ibraz etmediği ve yerinde inceleme de talep etmediği hususunda tutanak tutulduğu görülmüştür.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak İsviçre Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır.Davacı taraf bedeli ödenmeyen faturalara dayalı alacak talebinde bulunmaktadır.Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür.6102 sayılı TTK’nın 21/2.maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”.TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu,süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine,adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir.Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır.Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle,adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması,faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir.Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.Davalı tarafa inceleme günü belirlenip ticari defterlerinin sunulması istenmişse de davalı tarafça ticari defterler incelemeye sunulmamıştır.Davalı tarafça ticari defterlerin sunulmamaısı nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 220/3.maddesi uyarınca davacı kayıtlarına itibar edilmiş ve asıl alacak yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Her ne kadar davacı trafça 6102 sayılı TTK’nın 1530.maddesine göre işlemiş faiz talep edilmişse de ,6102 sayılı TTK’nın 1530.maddesi yalnızca mal tedarikine ilişkin uyuşmazlıklarda uygulama alanı bulabilir.Davalının davacı tarafından temerrüde düşürülmediği , TTK 1530.maddesinin de iş bu uyuşmazlıkla ilgili uygulanamayacağı ( Yukarıda belirtilen, kanun maddesine ait gerekçede de açıklandığı üzere, TTK 1530.maddenin konuluş amacına baktığımızda, mal tedarik sözleşmeleri kapsamında küçük ve orta ölçekli tedarikçiyi, büyük şirketlere karşı korumak amacıyla getirilmiş bir hüküm olduğu, ——göz önüne alınarak işlemiş faize ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Alacağın likit olması konusunu——– kararında; ”Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır.Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek,alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir.
Yargıtayın yerleşik kararlarına göre fatura alacakları likit niteliktedir. ——Numaralı kararına göre; “Uyuşmazlık, davacının davalıya faturayla sattığı mal bedelinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, borcun miktarı belirlenebilir (likit, hesap edilebilir) olduğundan, dava dilekçesinde icra inkar tazminatı isteyen davacı yararına İİK.nun 67/2 nci maddesi uyarınca tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu istemin reddi doğru görülmemiştir.” denilerek fatura alacağının likit niteliği belirtilmiştir. Alacağın faturaya bağlı alacak olması nedeniyle kabul edilen asıl alacağın yüzde 20si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Davacının takip talebinde yasal faiz talep ettiği görülmekle takip tarihinden itibaren asıl alacağa yasal faiz işletilerek takibin devamına karar verilmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçeler ışığında davanın kısmen kabulüne ilişkin aşağıdkai şekilde karar verilmiştir.
Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın kısmen kabulü ile;
1-)—–sayılı takip dosyasına yapılan itirazın —- asıl alacak üzerinden iptaline, takibin asıl alacağı takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-) Kabul edilen asıl alacak miktarı olan 8.346,20 TL üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar yasası uyarınca davanın kabul edilen 8.346,20 TL lik kısım yönünden alınması gereken 570,12 TL harçtan peşin alınan 112,27 TL harcın mahsubu ile bakiye 457,85 TL karar harcının davalıdan tahsiliyle hazineye İRAD KAYDINA,
4- Harçlar yasası uyarınca davacı tarafından yatırılan 112,27TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan A.A.Ü.T.’ye göre alınması gereken 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı tarafından yapılan toplam 400,00 TL bilirkişi ücreti ve 457,96 TL posta gideri olmak üzere toplam 857,96 TL yargılama giderinden kabul-red oranına göre belirlenen 770,40 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, geri kalan bakiyenin davacı üzerinde bırakılmasına, kalan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine, davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Dair;gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/10/2020