Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/601 E. 2019/861 K. 03.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/601 Esas
KARAR NO: 2019/861
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 26/12/2018
KARAR TARİHİ: 03/12/2019
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekilinin —- tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin öğrenci ve personel servis hizmeti verdiğini, okul ve personel servis hizmetlerine taleplerin artması üzerine kendi aracına sahip şoför ve araç sahipleri ile anlaşılarak taşıma hizmetleri verildiğini, davalı ile söz konusu hizmetin ifası amacı ile müvekkili şirket arasında servis taşımacılığı tip sözleşmesi akdedildiğini, davalının sevk ve idaresindeki — plakalı araç ile —–plakalı araca çarptığını, maddi hasarlı/yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, davalının kusurlu davranışı sonucu müvekkili şirket ile davalı yan arasındaki sözleşmenin sona erdiğini, müvekkili şirketin dava dışı şirkete — TL ödeme yaptığın, müvekkili şirketin alacağını temin etmek amacı ile — tarihinde —- yevmiye numaralı ihtarname gönderildiğini, akabinde müvekkili şirket tarafından Anadolu -. İcra Müdürlüğü’nün —- Esas sayılı dosya ile icra takibi başlatıldığını, davacı yanca takibe itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, bu nedenle fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile davanın kabulü ile davalı tarafın icra takibine yaptığı itirazın haksız ve mesnetsiz itirazının iptaline ve icra takibinin devamına, davalı tarafın asıl alacağın en %20’si oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekilinin —- Tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının —– ödendiğini iddia ettiği —- TL maddi tazminatın herhangi bir belge ya da makbuzunu müvekkiline ihtarname ile gönderilmediğini, icra takibine süresi içinde usulüne uygun olarak itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, herhangi bir yasal delile dayanmayan borcu kabul etmediklerini, müvekkilinin — tarihinde bahsi geçen maddi hasarlı trafik kazasında sürücüsü ve işleteni olduğu — Plakalı aracın … tarafından dava dışı —– Plakalı araç malikinin maddi zararını trafik poliçesi sözleşmesi gereği karşılandığını, davacı ile müvekkili arasında akdedilen sözleşmenin hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle davacının haksız ve mesnetsiz açılan davanın ve tüm taleplerin reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir.
Davacı ile davalı arasında “Taşımacı ile Sözleşmeli Taşımacılar Arasında Yapılan Servis Taşımacılığı Tip Sözleşmesi” akdedilmiş olup, davalının sözleşme hükümlerine aykırı davranması gerekçe gösterilerek davacının uğradığı maddi zararın giderilmesi ve cezai şart alacağının ödenmesi için davalı hakkında İstanbul Anadolu—. İcra Müdürlüğü’nün —- Esas sayılı dosyasında genel haciz yolu ile takibe geçilmiştir. Davalının ödeme emrine itirazı ile icra takibi durmuştur.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir. Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda, davacı, dava dışı—– Arasında bulunan personel taşımacılığı sözleşmesi kapsamında, davalıya ait araçtan ve davalının şoförlük hizmetinden yararlanmak üzere davalı ile sözleşme yaptıkları anlaşılmaktadır. Davacı alacağını, davalının sözleşme aykırı davranışlarına dayandırmıştır. Taraflar arasındaki sözleşmeye göre davacı ile davalı arasında, davacının taşıma sözleşmesi yaptığı kuruluşların personel taşıma hizmetlerinde, sürücülüğünü davalının yaptığı ve davalıya ait olan araçla bedeli karşılığında davalıdan taşıma hizmeti aldığı, davacı ile davalı arasındaki bu sözleşme, araç bakımından kira sözleşmesine benzemekteyse de konusunu taşınır ya da taşınmaz malların oluşturduğu kira sözleşmelerinin aksine davalının davacıya bir hizmet verme edimini üstlendiği, bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmenin kira sözleşmesi olarak nitelendirilemeyeceği, yine davalı ile personeli taşınan firma arasında sözleşme ilişkisi bulunmaması nedeniyle alt taşıma sözleşmesinden de bahsedilemeyeceği,
Bu bakımdan taraflar arasındaki uyuşmazlığın yukarıda belirtilen birinci ve üçüncü gruptaki sözleşmelerden ve işlerden doğmadığı, ikinci grup davalar bakımından değerlendirme yapıldığında ise, davacının ticaret odasında kaydının bulunmadığı, Gelir İdaresi Başkanlığından gönderilen yazı cevabına göre davalının faaliyetlerinin tacir sayılmasını gerektirecek boyuta ulaşmadığı, bu durumda uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklanmadığı, davanın nispi ticari dava niteliğinde olmadığı, yargılama yapma görevinin asliye hukuk mahkemelerine ait olduğu anlaşıldığından davacı tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın mahkememizin görevsizliği nedeniyle; HMK 115-2 md uyarınca dava şartı noksanlığından usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1.Davacı tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın mahkememizin görevsizliği nedeniyle; HMK 115-2 md uyarınca dava şartı noksanlığından usulden REDDİNE,
2.HMK m.20/1 uyarınca kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde ve talep halinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmek üzere Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna gönderilmesine,
3.Yargılama giderlerinin, HMK’nun 331-(2) md uyarınca yargılamaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde bu mahkemece karara bağlanmasına; görevli mahkemede davaya devam edilmez ise talep halinde dosya üzerinden mahkememizce karara bağlanmasına,
Dair, Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 03/12/2019