Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/469 E. 2022/273 K. 19.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/469 Esas
KARAR NO: 2022/273
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/12/2018
KARAR TARİHİ: 19/04/2022
Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi
DAVA: Davacı vekili —- harç tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında devam eden ticari ilişki çerçevesinde müvekkilince davalıya verilen ürünler karşılığında düzenlenen faturaların davalı tarafça süresinde ödenmediğinden — vade farkının davalının cari hesabına yansıtıldığını, bu vade farkına davalı tarafça düzenlenen —tarihli iade faturasının taraflarınca kabul edilmeyerek —- yevmiye numaralı ihtarnamesi ile iade edildiğini, müvekkilinin davalıya yaptığı satışlarlara ilişkin alacağının toplam —- olduğunu, söz konusu cari hesap alacağının davalı tarafça ödenmediğinden başlatılan icra takibine borçlu tarafından haksız olarak itiraz edildiğini, davalının bu itirazında—- borcunu kabul ettiğini bu nedenle takibin devamına karar verilmesi için dava açma zorunluluğubun hasıl olduğunu belirterek davalının itirazlarının iptali ile takibinin devamına, davalının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ettikleri ile dilekçeleri ekindeki İhtarnameler görülmüştür.
CEVAP: Davalı vekilinin —— tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davacı firma arasında tüm ticari koşulları mail ortamında karşılıklı teyit edilen anlaşma çerçevesindeki ticari ilişki kapsamda müvekkli şirket tarafından verilen siparişler doğrultusunda davacıdan bir takım ürünlerin satın alındığını ve ödemelerinin yapıldığını, taraflar arasında mutabık kalınan ticari şartlar gereğince müvekkili şirketin satın aldığı ürünlerle ilgili koşulsuz iade hakkının bulunduğunu ve — yılından itibaren ticari ilişkinin bu çerçevede devam ettiğini, ürünlerin bedelinin teslim tarihinden itibaren— olarak ödendiğini; Davacı tarafın —- itibaren ticari ilişki koşullarına uymadığını, müvekkili şirket tarafından kendisine iade edilen ürünleri müvekkili şirket mağazalarına tekrar iade etme ve müvekkili şirket tarafından düzenlenen iade faturalarını da noter kanalı ile iade ettiğini, ihtilafın asıl nedeninin davacının iş bu akde aykırı tutum ve davranışının neden olduğunu; Davacı firma tarafından müvekkili şirkete düzenlenen faturaların ticari mal satımına ilişkin olduğunu bu şekilde düzenlenen faturaların müvekkili şirket ticari defter ve kayıtlarına işlendiğini, müvekkili şirket tarafından bugüne dek “vade farkı alacağı” adı altında kabul edilmiş hiçbir faturanın söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin koşulsuz iade hakkı olduğu halde iade edilen ürünlerle ilgili faturaları kabul etmeyip bu faturalara konu ürün bedelleriyle ilgili olarak haksız ve hukuksuz olarak vade farkı işletmeye çalışanın davacı firma olduğunu; Müvekkili şirketin icra takip tarihi itibariyle davacı firmaya toplam—— tutarında borcu bulunduğunu bu rakamı fer’ileriyle birlikte icra dosyasına ödediğini, davacı firma tarafından vade farkı faturası adı altında düzenlenen faturaların hiçbir hukuki ve sözleşmesel dayanağının bulunmadığını, davacı şirket tarafından müvekkili firmadan vade farkı alacağı talep edilebilmesi için taraflar arasında imzalanan sözleşmede bu yönde açık bir hüküm bulunması veya vade farkı alacağının istenebileceği yönünde bir ticari teamülün yerleşmiş olmasının gerektiğini, davacı firma ile müvekkili şirket arasındaki ticari ilişki koşullarında vade farkı ödenmesine dair bir düzenleme veya yazılı bir sözleşmenin mevcut olmadığını, davacının vade farkı alacağı iddiasında bulunabilmesini gerektirecek tarzda bir uygulamanın da söz konusu olmadığını belirterek, davacı tarafça hukuki mesnetten yoksun olarak ve kötü niyetle ikame edilen iş bu davanın reddine, haksız ve kötü niyetli olarak icra takibi başlatan davacı şirketin %20’den az olmamak üzere İcra İnkâr tazminatına mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekâletin davacı tarafa tahmiline, karar verilmesini talep ettikleri görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava,açık hesap ilişkisine dayalı —- Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali davasıdır.
—- Esas sayılı takip dosyasının dosyamız içerisine celp edildiği görüldü.
—— formlarının celp edildiği görüldü.
Her ne kadar takip cari hesap alacağı adı altında başlatılsa da taraflar arasındaki ilişki açık hesap ilişkisidir
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz.
Taraflar arasındaki ilişkinin cari hesaba değil açık hesap ilişkisine dayalı olduğu anlaşılmış ve mahkememizce bu yönde yargılama sevk ve idare edilmiştir.
— tarihli ara karar ile dosyanın bir mali müşavir bilirkişisine tevdi edilerek bilirkişi raporu alınması yönünde ara karar kurulmuş ve —- tarihli bilirkişi raporu mahkememize teslim edilmiştir.
Bilirkişi kök raporunda özetle;
” Davacı tarafından — tarihinde kesilen — vade farkı faturasının ve davalı tarafından gönderilen davacı tarafın cari hesabında yer almayan yukarıda ayrıntısı gösterilen satış ve iade faturalarının mahkemenizce kabul edilmemesi halinde davacı tarafın davalı tarafından topiam da—-alacaklı olacağı kanaatine varılmıştır.
İİK 67/2 maddesi uyarınca takibin fatura ve cari hesaba dayanması bu kapsamda belirlenebilir ve likit olması sebebi ile ayrıca davacının %20 oranında olmak üzere —– icra inkar tazminatı talebinde bulunabileceği kanaatine varılmıştır. Gereği takdirlerinize saygılarımla arz olunur.
Meselenin asli ve nihai hukuki takdiri ve tavsifi 6100 sayılı HMK’nın md. 266/c.2 vemd.279/4 ahkâmıyla 6754 sayılı Kanun’un md.3/3 hükmü gereği tamamen ve münhasıran muhterem Mahkemeye aittir.
İş bu raporum—– nüsha olarak hazırlanıp sunulmuştur. ” şeklinde tespitte bulunduğu görülmüştür.
Mahkememizin — celse tarihli duruşmasında “Davalı tarafça sunulan —-tarihli evraklar incelenerek hangi iade faturalarının mal iadesine hangi faturaların vade farkı faturasına ilişkin iade faturaları olduğu belirtilerek ve incelenmek suretiyle takip tarihi ile dava tarihi itibariyle tarafların borç alacak durumunu belirtir ek rapor alınmasına,” şeklinde ara kurulmuş olup dosya ek rapor alınmak üzere bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Bilirkişi 1. Ek raporunda özetle;
“Sonuç 1: “Davacı tarafından kesilen faturalarda vade günü — olarak yazılı olduğu görülmüştür. Davacı tarafından — tarihinde kesilen —bakiyenin mahkemenizce kabul edilmesi halinde davacı tarafın davalı tarafından toplamda —alacaklı olduğu, Davalı tarafından — ödemenin de davalı tarafından ispatlandığında davacı tarafın davalı taraftan kaydi olarak —- alacaklı olduğu kanaatine varılmıştır. İİK 67/2 maddesi uyarınca takibin fatura ve cari hesaba dayanması bu kapsamda belirlenebilir ve likit olması sebebi ile ayrıca davacının %20 oranında olmak üzere —- icra inkar tazminatı talebinde bulunabileceği kanaatine varılmıştır. Gereği takdirlerinize saygılarımla arz olunur
Sonuç 2 ;Davacı tarafından —tarihinde kesilen—-vade farkı faturasının ve davalı tarafından gönderilen davacı tarafın cari hesabında yer almayan yukarıda ayrıntısı gösterilen satış ve iade faturalarının mahkemenizce kabul edilmemesi halinde davacı tarafın davalı tarafından toplam da —-alacaklı olacağı kanaatine varılmıştır. İİK 67/2 maddesi uyarınca takibin fatura ve cari hesaba dayanması bu kapsamda belirlenebilir ve likit olması sebebi ile ayrıca davacının %20 oranında olmak üzere —— icra inkar tazminatı talebinde bulunabileceği kanaatine varılmıştır. Gereği takdirlerinize saygılarımla arz olunur. Meselenin asli ve nihai hukuki takdiri ve tavsifi 6100 sayılı HMK’nın md. 266/c.2 vemd.279/4 ahkâmıyla 6754 sayılı Kanun’un md.3/3 hükmü gereği tamamen ve münhasıran muhterem Mahkemeye aittir” şeklinde tespitte bulunduğu görülmüştür.
Mahkememizin —–tarihli duruşmanın —— ara kararı uyarınca tekrardan ek rapor alınmasına” şeklinde ara kurulmuş olup dosya ek rapor alınmak üzere bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Bilirkişi 2. Ek raporunda özetle;
“Yukarıda yapılan açıklamalar muvacehesinde, dosyaya mübrez belge, bilgi, takip dosyası, ticari defter-belgeleri ile sınırlı olarak yapılan tespit, inceleme ve değerlendirmeler neticesinde;
a)Dava konusunun, taraflar arasında bulunan ticari ilişkiden kaynaklı davacının —– tutarlı fatura alacağının tahsili amacıyla yürüttüğü takibe yapılan itirazın iptali talebinden ibaret olduğu,
b)Davacı tarafından fatura alacağının tahsili amacıyla Davacı tarafça davalı aleyhine —- takibe geçtiği, davalı yan tarafından borca itiraz edildiği ve takibin durduğu,
c)Davacı yan tarafından yapılan itirazın iptali talebi doğrultusunda —– sayılı huzurdaki davanın ikame edildiği belirlendiği,
d)Davacının ticari defterlerine göre; Davacının takibe konu ettiği faturaların ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, işbu faturadan dolayı davacının takip tarihi —- itibariyle davalı yandan — alacaklı olduğu,
e)Davacı —-tarafından davalı adına tanzim edilen takibe konu faturanın E-fatura şeklinde usulüne uygun düzenlendiği, faturanın davalı yana e-arşiv portalı üzerinden teslim edildiği, davalı yanın faturaya takip önesi itirazının olmadığı, davacının takip dayanağı alacağına esas fatura münderecatındaki —- davalının bilgisi dahilinde olduğu,
f)Davacı yanın —-formunda; Davacı yan tarafından davalı yana düzenlenen takibe konu —– bedelli faturanın davacı tarafından —– bildirimde bulunulduğu tespit edildiği
g)Neticeten; Davacının takip tarihi itibariyle davalı yandan takibe konu —– tutarında alacaklı olduğu,
h)Sayın Mahkemece davacının davasında haklı görülmesi ve takibin devamına takdir edilmesi halinde, davacının takip tarihi itibariyle davalıdan olan asıl alacağına takip tarihinden —- itibaren davacının talebi ile bağlı olarak faiz talep edebileceği, Sonuç ve kanaatine varılmaktadır.” şeklinde tespitte bulunduğu görülmüştür.
— tarihli ara karar ile dosyanın bir mali müşavir bilirkişisine tevdi edilerek bilirkişi raporu alınması yönünde ara karar kurulmuş ve —- tarihli bilirkişi raporu mahkememize teslim edilmiştir.
Bilirkişi yeni raporunda özetle;
Yapılan inceleme ve değerlendirmeler neticesinde davacı —–arasındaki Borç/Alacak durumunun aşağıdaki alternatiflere göre oluşağı ve takdirin —-ait olduğu;
Detay
Tutar
Davacı Borç/Alacak
Davacı Kayıtlarına göre
—–
Davacı Alacaklı
Davacı bakiyesinden iade faturaları ile vade farkı faturasının düşülmesi halinde

Davacı Alacaklı
Davacı Bakiyesinden sadece vade farkı faturasının düşülmesi halinde

Davacı Alacaklı
Davacı Bakiyesinden sadece iade faturalarının düşülmesi halinde

Davacı Alacaklı
Davalı Düzeltilmiş kayıtlarına göre
——
Davacı Alacaklı
Şeklinde tespitte bulunduğu görülmüştür.
Eldeki dosya incelendiğinde her ne kadar en son alınan bilirkişi raporunun sonuç kısmında ” davacı bakiyesinden sadece vade farkı faturasının düşülmesi halinde ” seçenek hesabında — alsa da bilirkişi tarafından sehven yazım hatası olarak bu miktar yazılmış olup asıl yazılması gereken miktar —– olmakla bu sehven yapılan hatanın açık şekilde anlaşılır olması nedeniyle bilirkişiden ek rapor alınmamıştır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak İsviçre Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır.Davacı taraf bedeli ödenmeyen faturalardan kaynaklanan açık hesap ilişkisine dayalı alacak talebinde bulunmaktadır.Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür.6102 sayılı TTK’nın 21/2.maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”.TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu,süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine,adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir.Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır.Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle,adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması,faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir.Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.
Ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Her iki ticari defterlerde yer alan kayıtlar birbiri ile uyuşması halinde ticari defterler ,içeriğine göre delil vasfına sahip olabilecektir.Taraf ticari defterlerinin— sonu itibariyle uyumlu olduğu ancak takibe konu alacak iddiasına kaynak farkın — sonraki kayıtlar olduğu görülmüştür.— yılı sonu itibariyle her iki taraf ticari defterlerinde de davacının —- alacaklı olduğu yer almaktadır.
Taraflar arasında uyuşmazlığa neden olan faturalar iki başlık altında kategorize edildiğinde bunlar iade faturaları ve vade farkı faturalarıdır.Vade farkı bir borcun ödenmesinde oluşan gecikmeden dolayı alacaklının zararını karşılamak amacıyla borçlu tarafından ödenen bir tutardır.Vade farkının ne olduğu kanunlarımız ile tanımlanmış değildir.Ticari hayatta uygulanan biçimi ve Yargıtayın yerleşik kararlarında vade farkı yukarıda tanımı yapıldığı şekli ile ” borçluya mal bedelinin geç ödenmesi imkanına karşılık belirli bir vadeden sonra mal bedeline yüklenen ilave ” olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre vade farkı temerrüt faizi değildir.Vade farkının uygulanabilmesi için taraflar arasında yazılı bir sözleşme veya teamül olması gerekmektedir.Eldeki dosyada taraflar arasında vade farkını düzenleyen yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır.—–tarihli en son bilirkişi raporunda da taraf ticari defterlerinde itiraza uğramadan ödenene vade farkı faturalarının bulunmadığı,taraf ticari defter kayıtlarında vade farkının ödenmesine ilişkin teamül olmadığı tespit edilmiştir.Bu nedenle davacı tarafın vade farkı faturalarına dayanarak alacak talebi mümkün değildir.Taraflar arasındaki uyuşmazlığa konu faturaların dahil olduğu diğer grup olan iade faturaları açısından yapılan incelemede davalı tarafından davacıya teslim edilen ürünlere ilişkin kesilen iade faturaları sonrasında malların da davacıya iade edilmiş olduğunun davalı tarafından ispat edilmesi gerekmektedir.En son alınan bilirkişi raporunda malların kimin uhdesinde kaldığının anlaşılamadığı tespiti yer almakla malların iade edildiğini ispat külfeti davalı üzerinde olduğundan malların iade edildiğinin ispatlanamadığı görülmüş ve en son alınan raporda yer alan seçenekli hesaptan vade farkının kabul edilmemesi halindeki hesaba itibar edilerek davacının — alacaklı olduğu kanaatine varılmıştır.—-miktarınca alacak ihtilafsız olup arta kalan miktara konu iade faturalarına ilişkin malların davacıya iade edildiği davalı tarafından ispatlanamadığından ,davacının —- alacaklı olduğu kanaatine varılmıştır.Her ne kadar ilk alınan raporda davalı tarafından yapılan takip sonrası ödemeden bahsedilmişse de takipten sonra yapılan bu ödemenin alacak miktarından düşülmesi suretiyle davacı tarafından itirazın iptali davası açılmış ve tekrardan bu ödemenin düşülmesi halinde mükerrer mahsup olacağından alacak bedelinin—– olduğu anlaşılmıştır.
Kabul edilen alacak miktarı faturalara bağlı olduğundan alacağın belirlenebilir ve likit olduğu görülmekle kısmen iptal edilen asıl alacak yönünden icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçeler ışığında davanın kısmen kabulüne ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın kısmen kabulü ile; —- asıl alacak üzerinden iptaline, takibin— asıl alacağa takip talebindeki talep doğrultusunda takip tarihinden itibaren faiz işletilerek devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-) Kabul edilen asıl alacak miktarı olan —– üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar yasası uyarınca davanın kabul edilen —-kısım yönünden alınması gereken 7.625,83 TL harçtan peşin alınan 1.563,48 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.062,35 TL karar harcının davalıdan tahsiliyle hazineye İRAD KAYDINA,
4- Harçlar yasası uyarınca davacı tarafından yatırılan 1.563,48 TL peşin harç ve 35,90 TL başvurma harcının davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan A.A.Ü.T.’ye göre alınması gereken 14.555,39 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6- Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen miktar üzerinden hesaplanan A.A.Ü.T.’ye göre alınması gereken 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
7-Davacı tarafından yapılan toplam 800,00 TL bilirkişi ücreti ve 121,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 921,00 TL yargılama giderinden kabul-red oranına göre belirlenen 749,16 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, geri kalan bakiyenin davacı üzerinde bırakılmasına, kalan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
8-Davalı tarafından yapılan toplam 800,00 TL bilirkişi ücreti yargılama giderinden kabul-red oranına göre belirlenen 149,25 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, geri kalan bakiyenin davalı üzerinde bırakılmasına,
Dair; Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.19/04/2022