Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/451 E. 2021/525 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/451 Esas
KARAR NO : 2021/525

DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/12/2018
KARAR TARİHİ : 24/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil ile davalı arasında ———– —- yapılması” işi ile ilgili yüklenici sözleşmesi imzalandığını, sözleşmeye İstinaden faturalar tanzim edildiğini ve faturaların davalıya noter aracılığıyla teslim edildiğini, davalının faturalara itiraz etmediğini, borcun ödememesi nedeniyle icra takibi başlatıldığını fakat takibe haksız olarak itiraz edildiğini, itirazın iptali ile takibin devamını, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkum edilmesini iddia ve talep etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile müvekkil arasında yüklenici sözleşmesi akdedildiğini, ihtarnameye cevap verilmemesinin faturaların kabul edildiğini anlamını taşımadığını ve faturaların tek başına alacağın varlığını ispat edemeyeceğini, davacının yüklendiği işleri tamamladığını ispat etmesi gerektiğini, anılan nedenlerle davanın reddini ve davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
RAPOR: Bilirkişinin raporunda özetle; “Talimat bilirkişi raporunda incelenen davacı ticari defterlerinin noter açılış tasdiklerinin zamanında yapıldığının belirtildiği, Davalı —– ait yasal defterlerin Vergi Usul Kanunun 183-184-185 maddeleri ve 6102 Sayılı TTK’nın 64.maddesinde belirtilen usul ve esaslara uygun olarak tutulduğu, kayıtların usulüne uygun olarak gerçekleştirildiği, Vergi Usul Kanunu 223-224-225 maddeleri ile TTK’nın ilgili hükümlerine uygun olarak noter açılış kapanış tasdiklerinin süresi içerisinde alındığı, dolayısıyla ticari defterlerin delil niteliğine haiz olduğunun anlaşıldığı, Taraflar arasında TBK.m,455 ve devamı hükmü uyarınca, —– —- yapılmasını içerir eser sözleşmesi akdedildiği ve davacının bu işi götürü bedelle üstlendiğinin anlaşıldığı, götürü usulde yapılan bir sözleşmede eksik ödemenin olup olmadığının tespiti için “fiziki oran” yönteminin uygulanması gerektiği, buna karşın davacının üstlendiği işi davalıya teslim ettiğini gösterir nitelikte tespite elverişli belgenin dosyada mübrez olmadığı, davalı ticari defterlerinde yer almayan takibe konu —– fatura nedeniyle, davacı ticari defterlerinin —- genel tebliğinde belirtilen esaslara uygun olarak tutulmadığının anlaşıldığı, bu nedenle davacının söz konusu fatura ile ilgili davalı ticari defterlerinde yer alan aleyhe hususları kabul etmek durumunda olacağı, ayrıca ilgili faturanın davalıya tebliğ edildiğini gösterir tespite elverişli belge de dosya içeriğinde tespit edilmediği, takiple istenen diğer fatura bedeli olduğu iddia edilen 12,155,16 TL tutarlı fatura konusunda taraf ticari defterlerinde mutabakat sağlandığı, buna karşın ilgili tutarın herhangi bir faturaya ait olmayıp taraflar arasındaki carı hesap ilişkisinden kaynaklanan bakiye borç tutarı olduğu, davacının sözleşme ile yüklendiği işi davalıya tesJim ettiğini gösterir tespite elverişli belge ile davacının 28.12,2018 tarih ve 18.945,80 TL tutarlı olarak düzenlediği faturanın davalıya teslim edildiğini gösterir herhangi bir belgenin dosya içeriğinde bulunmaması nedeniyle davacının alacak iddiasına iştirak edilemediği” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı beyan edilmiştir.
EK RAPOR: Bilirkişinin ek raporunda özetle; “Davacının 07.02.2018 tarihinde davalıya gönderdiği ihtarnamenin 12.02.2018 tarihinde davalı çalışanına teslim edildiği bilgisinin ——–görüldüğü, Sayın Mahkemenin 18.02.2021 tarihli celsesinin 3 numaralı ara kararında Davacının sözleşme ile yüklendiği işi davalıya teslim ettiğini gösterir tespite elverişli belgeyi dosyaya ibraz etmesi yönünde karar kurulduğu, buna karşın davacının ilgili belgeleri ibraz etmediği, bunun yerinde beyanda bulunarak faturaların davalıya teslim edildiğini, 8 günlük süre içerisinde itiraz olmaması nedeniyle ispat yükünün yer değiştirdiğini beyan ettiği, huzurdaki davaya konu edilen alacak tutarının eser sözleşmesinden kaynaklandığı, yasal itiraz süresi içerisinde faturalara itiraz edilmemesi nedeniyle ispat yükünün davalıya geçtiği yönündeki davacının kök rapora itirazlarına iştirak edilemediği, zira eser sözleşmesine konu faturaların itiraza uğramamasının sadece fatura içeriğinin, kalemlerinin, fatura tutarının sözleşmeye uygun olup olmadığı noktasında sonuç doğuracağı, davacının ticari defterlerinde tahakkuk ettirmediği —-tutarlı faturaya ait 2.890,03 TL tutarlı KDV’nin davalıdan istenemeyeceği, davacının—- özünü oluşturan idareye aktarılacak tutara aracılık etmediği, bu itibarla faturanın sadece matrahı olan 16.055,77 TL tutarının icra takibine konu edilmesi gerektiği, işbu raporda yer verilen nedenlerle kök rapordaki görüşü değiştirecek herhangi bir hususun tespit edilemediği, buna karşın Sayın Mahkeme nezdinde aksi yönde kanaat oluşmasına binaen huzurdaki dava ile davalıdan istenebilir ana para tutarının 28.210,93 TL, işlemiş faizin 2.027,32 TL olacağı,” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı beyan edilmiştir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE:
Dava, faturaya dayalı genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir.
İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir. İcra dosyası fiziken celp edilmiş, borçlunun ödeme emrine süresi içerisinde itiraz ederek takibi durdurduğu tespit edilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak —- vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır. Davacı taraf, bedeli ödenmeyen faturalara dayalı alacak talebinde bulunmaktadır. Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”. TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu, süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır. Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.
—–ilamında benzer konuya ilişkin; “
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekilince istinaf edilmiştir.
—– Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir.
Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir—-
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı —-yahut güvenli —-şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Somut olayda tarafların ticari defter kayıtları davalının davacıya 293.706,72 TL tutarında iş yaptığı ve iş bedelinin de alındığı hususunda örtüşmektedir. Davalı yüklenici tarafından gönderilen faturalara da davalı iş sahibi tarafından 8 günlük süre içinde itiraz edilmemiştir. 6102 sayılı TTK 21/2 maddesi gereğince fatura içeriği ve belirtilen bedel kesinleşeceğinden ispat yükü davacı iş sahibine geçmiştir.” şeklinde gerekçelere yer verildiği görülmüştür.
Kök bilirkişi raporu ile aynı doğrultuda —– faturanın davalı kayıtlarında yer aldığı, —tutarlı diğer faturanın davalı defterlerinde yer almadığı görülmüştür.” şeklinde tespitlere yer verildiği anlaşılmıştır.
—– tutarlı diğer faturanın davalı defterlerinde yer almadığına yönelik kök bilirkişi raporundaki tespitler nazara alanırak davacı vekiline —– faturaya ilişkin olmak üzere davacının sözleşme ile yüklendiği işi davalıya teslim ettiğini gösterir tespite elverişli belgenin mahkememiz sunulması için süre verildiği, süre sonunda dosyanın ek rapora gönderildiği, bu arada davacı vekili — ara karara istinaden 03/03/2021 tarihli beyan dilekçesi ile müvekkilinin üstlenmiş olduğu işleri tamamladığını bunlara ilişkin fatura tanzim edildiğini, faturaların ihtarname keşide edilerek davalı şirkete tebliğ edildiğini, süresi içerisinde fatura tutarına ve içeriğine itiraz edilmediğini, ispat yükünün faturaya yasal süresi içerisinde itiraz etmemiş olan davalıya geçtiğinden bahisle beyanda bulunmakla yetinilmiş olup mezkur fatura ile alakalı olarak davacının sözleşme ile yüklendiği işi davalıya teslim ettiğini gösterir tespite elverişli belgenin mahkememize sunulmadığı anlaşılmıştır. Salt fatura düzenlenmesi adına fatura düzenlenen kişiyi, fatura düzenleyene karşı borçlu duruma düşürmez. Adına fatura düzenlenen kişinin borçlu sayılabilmesi için, VUK.’un 230. Maddesine göre hazırlanmış faturayı usulüne uygun biçimde tebellüğ ettiği halde 8 gün içinde münderecatı hakkında itiraz etmemiş olması ya da fatura konusu mal veya hizmetin adına fatura düzenlenen kişi veya kuruma tesliminin belgelenmesi gerekmektedir. Bu iki teslim veya tebliğden biri —– düzenlenen fatura borç doğurmaz. Davalı tarafından itiraza uğramamış faturalar karşısında, işin yapılmadığı ya da malın teslim edilmediği konusunda ispat yükü davalı taraftadır. Davalı taraf davacının kestiği ve davalı tarafa tebliğ ettiği faturalara 8 gün içerisinde itiraz etmeyerek malın teslim edildiği konusunda davacı lehine karine oluşmuştur. Karinenin aksinin ispat yükü davalı taraftadır. Davalı taraf ise malı teslim almadığını ispatlayamamıştır.
Bu itibarla taraf şirketlerin ticari defter ve kayıtlarının bilirkişi marifeti ile incelenmesi neticesinde davalının takip tarihi itibariyle davacı şirkete —- borçlu durumda olduğunun tespit edildiği anlaşıldığından davacının davasının kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Alacağın likit olması konusunu—- ”Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır. Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek, alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir.
Yargıtayın yerleşik kararlarına göre fatura alacakları likit niteliktedir.—Uyuşmazlık, davacının davalıya faturayla sattığı mal bedelinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, borcun miktarı belirlenebilir (likit, hesap edilebilir) olduğundan, dava dilekçesinde icra inkar tazminatı isteyen davacı yararına İİK.nun 67/2 nci maddesi uyarınca tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu istemin reddi doğru görülmemiştir.” denilerek fatura alacağının likit niteliği belirtilmiştir. Alacağın faturalara bağlı alacak olması ve kabul edilen miktarın davalının ticari defter ve kayıtlarından tespit edilebiliyor olması nedeniyle kabul edilen asıl alacağın yüzde 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davacının takipten önce davalıyı temerrüde düşürdüğünü ispatlaması karşısında faiz alacağına yönelik talebinin bilirkişinin incelemesi ve tespitleri doğrultusunda kabul yönünde karar vermek gerekmiştir
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE; davalı tarafından ———– sayılı icra takip dosyasına yapmış olduğu itirazın 28.210,93 TL asıl alacak ve 2.027,32 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 30.238,25 TL bakımından iptali ile takibin bu miktar üzerinden DEVAMINA, Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Kabul edilen 28.210,93 TL asıl alacak üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 2.280,30 TL harçtan, dava açılırken peşin olarak alınan 570,08 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.850,38‬ TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvuru harcı, 570,08 TL peşin harç toplamı 605,98‬ TL ile 2.272,05 TL ( Bilirkişi ücreti, tebligat gideri, müzekkere gideri ve dosyada yapılan diğer masraflar) olmak üzere toplam 2.878,03‬ TL yargılama giderinden davanın kabul 0,90 ve red 0,10 oranına göre hesaplanan 2.590,22 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından dava dosyasına yatırılan bir gider avansı bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Taraflarca dava dosyasına yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
7-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan —– uyarınca davanın kabul edilen miktarı üzerinden 4.535,74 TL vekâlet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan —–davanın reddedilen miktarı üzerinden hesaplanan 3.143,52 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.