Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/447 E. 2020/96 K. 06.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/447 Esas
KARAR NO : 2020/96

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/12/2018
KARAR TARİHİ : 06/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekilin 25/12/2018 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın seyahatlerin sorunsuz geçmesi için ulaşım,—— gibi konularda davalıya hizmet verdiğini fakat davalının bir kısım bakiye borcunu ödemediğini, bu nedenle davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını fakat davalının takibe kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, anılan nedenlerle itirazın iptali ile takibin devamını, borçlunun alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini iddia ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki davanın yetkisiz
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava faturaya dayalı takipte ödeme emrine yapılan itirazın iptali davasıdır.İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.Ödeme emri borçluya 09/10/2017 tarihinde tebliğ edilmiş,davalı yasal süre içerisinde 10/10/2017 tarihinde ödeme emrine itiraz dilekçesini icra müdürlüğüne sunmuştur.İcra müdürlüğünün —- tarihli müzekkere cevabı ile ödeme emrine itiraz dilekçesinin alacaklıya tebliğ edilmediği anlaşılmakla ,itirazın iptali davalarının 1 sene içerisinde açılmasını öngören hak düşürücü sürenin başlamadığı ve davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
13/11/2019 tarihli ara karar ile dosyanın bir mali müşavir bilirkişisine tevdi edilerek bilirkişi raporu alınması yönünde ara karar kurulmuş ve 26/12/2019 tarihli bilirkişi raporu mahkememize teslim edilmiştir.Bilirkişi raporunda özetle :——– dosyasına yerinde ibraz ettiği yasal defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu, —-defterinin ise TTK hükümlerine uygun olarak noter açılış tasdiklerinin süresi içerisinde alındığı ve dolayısıyla ticari defterlerin lehe delil olarak ileri sürülebileceği,sayın Mahkemenin davalının defter ve belgelerinin ——– mahkeme salonunda hazır bulundurulması, defter ve belgelerin ibrazının güç olması halinde yerinde inceleme için tarafların talep te bulunmaları gerektiği yönünde karar verdiği, bu karara istinaden belirtilen gün ve saatte yapılacak inceleme için mahkeme salonunda hazır bulunmama rağmen davalının defter belgelerini ibraz etmediği ve yerinde inceleme içinde yazılı talepte bulunmadığı, bu nedenle davalı ticari defterleri üzerinde herhangi bir inceleme yapılamadığı,04.10.2017 takip tarihi ve incelemenin yapıldığı 30.09.2019 takibi itibariyle davacı nezdinde davalı firmanın —— borçlu olduğu, söz konusu borcun İşbu raporda incelenen faturalardan kaynaklandığı,Davalı vekilin davacının fahiş fiyat üzerinden hizmet verdiği, bunun da davacının sebepsiz zenginleşmesine sebep olduğunu yönündeki savunmasının tarafımın uzmanlık alanı dışından kalması nedeniyle değerlendirilemediği, bu nedenle konuyla ilgili nihai değerlendirmenin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu ” şeklinde rapor düzenlemiştir.
Taraflar arasında ticari ilişki olduğu konusunda ihtilaf bulunmamaktadır.İhtilaf davacı tarafından düzenlenen faturalarda yer alan bedelin fahiş olup olmadığı,bedel üzerinden tenzilat yapılıp yapılamayacağı konusundadır.Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesi ile davacı tarafın bilet fiyatlarını fahiş bedelle müvekkiline sattığını ve müvekkili şirketin muhasebe bölümünün faturaları kabul ederek kayda aldığını belirtmiştir.Yine davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesi ile ,müvekkili şirketin muhasebe departmanının biletlemenin farklı departman tarafından yapılması nedeniyle gerekli kontrolün yapılamadığını ,faturaların muhasebe departmanı tarafından kabul edilmesinin nedeninin bu durum olduğunu belirtmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 18/2.maddesi : ”Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.” şeklindedir.Davalı şirketin kendi iç işleyişi ile ilgili hususlardan dolayı faturanın kayda alındığı ve bu nedenle faturaya itiraz edilemediği savunması mahkememizce tacirlerin basiretli davranmasını öngören TTK’nın 18/2.maddesi uyarınca kabul edilmemiştir.
6102 sayılı TTK’nın 21/2.maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”.TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu,süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine,adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir.Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır.Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle,adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması,faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir.Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.Davalı vekilinin vermiş olduğu cevap dilekçesi ile taraflar arasındaki akdi ilişkinin kabul edildiği anlaşılmıştır.Anlaşmazlık fatura bedellerinin fahiş olup olmadığı noktasındadır.Davalı vekilinin faturalara itiraz edilemediğine ilişkin sunmuş olduğu savunma 6102 sayılı TTk’nın 18/2.maddesi uyarınca kabul edilmemiştir.TTK’nın 21/2.maddesi uyarınca süresinde davalı tarafça faturaya itiraz edilmediğinden yukarıda belirtilen karine nedeniyle ispat yükü yer değiştirmiştir.Fatura bedellerinin taraflar arasında anlaşılan miktardan yüksek bedelle düzenlenildiğini davalı taraf kanıtlayacaktır.Her ne kadar davalı vekili faturaya konu bilet fiyatlarının ortalama piyasa değerinin araştırılmasını talep etmişse de ,sözleşme serbestisini düzenleyen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 26.maddesi uyarınca tarafların herhangi bir bedel üzerinde anlaşabileceği göz önüne alınmakla itiraz edilmeyen faturanın içeriğinin kabul edileceği,aksinin davalı tarafça kanıtlanması gerektiği düşünülerek bu yönde araştırma yapılmamıştır.Bedelin fahiş olduğu veya anlaşılan miktardan yüksek olduğunu yukarıda belirtilen gerekçeler ışığında davalı tarafın kanıtlaması gerekmektedir.Dosya içerisinde davalı tarafça bu yönde sunulan bir delil bulunmadığından faturada yer alan bedellerin taraflarca anlaşılan bedeller olduğu kabul edilmiştir.
Alacağın likit olması konusunu Yargıtay Genel Kurulu ,——Numaralı kararında; ”Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır.Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek,alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir.
Yargıtayın yerleşik kararlarına göre fatura alacakları likit niteliktedir. Yargıtay——- Hukuk Dairesi’nin ——– Numaralı kararına göre; “Uyuşmazlık, davacının davalıya faturayla sattığı mal bedelinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, borcun miktarı belirlenebilir (likit, hesap edilebilir) olduğundan, dava dilekçesinde icra inkar tazminatı isteyen davacı yararına İİK.nun 67/2 nci maddesi uyarınca tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu istemin reddi doğru görülmemiştir.” denilerek fatura alacağının likit niteliği belirtilmiştir. Alacağın faturaya bağlı alacak olması nedeniyle yüzde 20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Tarafların tacir olduğu görülmekle takipte talep edilen faizin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Tacirlerin basiretli davranmasını öngören TTK’nın 18/2.maddesi,faturayı düzenleyen TTK’nın 21/2. Maddesi doğrultusunda, bilirkişi raporu ve dosya içeriği göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm: Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ile İstanbul ———. İcra Müdürlüğünün ——- esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, asıl alacak miktarı olan 28.660,47 TL üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 1957,79 TL harçtan, peşin yatırılan 346,15 TL harcın düşümü ile geri kalan 1611,64 harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
3-Davacı tarafından yapılan 387,25 harç , 844,50 TL (bilirkişi ücreti ve posta gideri) olmak üzere toplam 1231,75 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan ——–13/2.maddesi uyarınca 4.299,07 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
Dair;gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.