Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/370 E. 2021/318 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/370 Esas
KARAR NO : 2021/318

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/12/2018
KARAR TARİHİ : 08/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı dava dilekçesinde özetle: Davalı bankanın—— kendi adına — bulunduğunu, bu hesaplardan yapılmış—– ödenmesi, hesaplar üzerine —–konulması, başka—ve — ödemelerinin yapılması gibi işlemlerde talimat dışında hareket edilerek —-talebi ile işlem yapılarak zarara uğramamasına sebep olduğunu, davalı, sahibi olduğu——–şekilde — müdahil olarak katılarak, şirket hakkında—- verilmesinde ve bu surette——- değerinin yok olmasına yol açtığını, —–mektubu bedelini ağır kusurlu şekilde muhataba ödemekle kalmayıp ayrıca bu sebeple şahsım hakkında takip başlatması ve devam ettirmesi , kendisine duyulan güven sebebi ile —- edilen her türlü mevduat ve sair kıymeti gerektiği gibi korumayarak özen yükümlülüğüne aykırı hareket ile maddi ve manevi zarar görmeye sebep olunması, sahibi olunan —- erteleme davasına haksız şekilde aleyhte müdahalede bulunmak suretiyle, şirket hakkında—verilmesine yol açılması, dosya borcu ödenmesine rağmen bir müddet sonra ödenen borç hakkında yeniden icra takibi başlatılması ve sürdürülmesi, eylemleri şahsım yönünden zarara yol açan ve maddi ve manevi tazminat gerektiren haksız fiiller olduğunu, yargılama giderlerinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Müvekkili ———- imzalandığını, — binaen, kredi borçlusu şirketin yazılı talimatları—— bedelli teminat mektubu düzenlendiğini, teminat mektubunun——tarihinde sona ermiş, —yazılı talimatı —— tarihine kadar uzatıldığını, Davacı …—– yasal süresi dahilinde itiraz etmiş olup hakkındaki takip işlemleri —— kararıyla, İİK.m.66/1 uyarınca durdurulduğunu, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava,—- nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararların tazminine ilişkindir.
17/09/2021 tarihli ara karar ile dosyanın Bankacı bilirkişisine tevdi edilerek bilirkişi raporu alınması yönünde ara karar kurulmuş ve 06/11/2020 tarihli bilirkişi raporu mahkememize teslim edilmiştir.
06/11/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle: Davacının davalı — açılan hesaplardan talimatı ve ———ödemesi gibi bir takım işlemler yapıldığını iddia etmiş, ancak bu işlemlerin içeriği, tarihi, miktarı ve kim lehine yapıldığı yönünde herhangi bir açıklama yapmamıştır. Oysa ki sayın mahkemeninde bilgileri dahilinde olduğu üzere, davacının tazminat isteminin kabul edilebilmesi için,davalı banka tarafından gerçekleştirilen haksız fiilin içerik ve tarih itibariyle somutlaştırılması, gerektiği,
Teminat mektubundaki bu açıklamalar tarafların isteği doğrultusunda yazıldığı, davaya konu teminat mektubunda böyle bir ibarenin yazılı olmadığı, ——kesin teminat mektubu——– olması ———– olduğu gerçeğini değiştirmeyeceği,
Bir teminat mektubunda, bu ——- ödemesinin … tarafından ..—–yapıldığı tarihte başlayacaktır şeklinde bir düzenleme varsa teminat mektubu düzenleyen banka tazmin talebi halinde, avansın ödenip ödenmediğini araştırma zorunda değildir. Buna karşılık lehtara avans ödemesinin mektubu düzenleyen banka aracılığıyla yapılacağı kararlaştırılmış ise bankanın avansın ödenip ödenemediğini araştırması gerekecektir.Huzurdaki davaya konu teminat mektubunda avans ödemesinin mektubu düzenleyen banka aracılığıyla yapılacağı kararlaştırılmadığından bankaya atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığı şeklinde tespitlerde bulunarak raporunu mahkememize teslim etmiştir.
Davacı tarafından tam ıslah dilekçesi sunularak ,davanın menfi tespit davası ile birden çok farklı talep içerir belirsiz alacak davasına dönüştüğü beliritlmiş ancak mahkememizin 08/04/2021 tarihli duruşmasında tam ıslah talebinin 6100 sayılı HMK’nın 176.vd. Maddelerine uygun olmadığı belirtilerek ıslahın usulüne uygun olmadığı yönünde karar kurulmuştur.
Islah kavram olarak; taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir——– davayı değiştirme, başka deyişle iddia ve —- veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkandır. Zira bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşılabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir ——-
Islahın konusu tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğu için, ıslahla düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan da söz etmek gerekir. Gerek —, gerekse Yargıtay uygulaması davanın değiştirebileceğini ve genişletilebileceğini aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Yine müddeabihin artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup, ıslahın konusudur (Kuru, s. 4035).
6100 sayılı HMK’nın 176. maddesine göre ıslah tamamen —-veya kısmen olmak üzere iki şekilde yapılabilmektedir.
Tamamen ıslahta davacı, davasını baştan (dava dilekçesinden) itibaren ıslah eder ve bir hafta içerisinde yeni bir dava dilekçesi verir (HMK m. 180). Davanın tamamen ıslahı yoluna, dava dilekçesinden (dava dilekçesi dahil) itibaren (HMK m. 179/2 de sayılanlar hariç) bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması için başvurulur (HMK m. 179/1). Bu hâlde dava dilekçesinden itibaren yapılmış olan usul işlemlerinin (HMK m. 179/2 de sayılanlar hariç) tamamının yapılmamış sayılması —– konusu olduğu için buna davanın tamamen ıslahı denir—– Başka bir anlatımla davacı tamamen ıslah ile yeni bir dilekçe vererek davasını baştan itibaren usule —- bütün işlemlerini değiştirebilir. Yani davacı bu yolla dava sebebini ve talep sonucunu tamamen değiştirip genişletebileceği gibi, davalı da tam ıslah ile savunmasını tamamen değiştirip genişletebilecektir. Bunun doğal sonucu olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerekecektir.
Islahın amacı, yargılama sürecinde, şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan, hak ve alacağı bu sürecin dışında ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi elbette ki mümkün değildir. Bir başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri, ıslahla düzeltilemez. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler, velev ki dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından, usul işlemi olduğu kadar (davayı etkilediği için usul işlemidir) maddi hukuk işlemi mahiyetini de taşımaktadır ve bu sebeple, bu işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi imkânsızdır; çünkü ıslah, yargılama hukukunun şekle ve süreye bağlılığından —-öngörülmüş bir müessesedir. Açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar, maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için, ıslahın konusu olamaz.
Geçerli bır tam ıslahtan bahsedebilmek için ilk davada yer alan maddi olaylar ile hukuki sebeplerin birbirinden tamamen bağımsız olmaması gerekmektdir.Aksinin kabulü halinde bir boşanma davasının ödünç sebebi ile alacak davasına veya eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasının nafaka davasına dönüştürülmesi gibi durumlar mümkün kılınır ve ıslah müessesesiyle güdülen amaç bu değildir. Davacının kısmı dava olarak açtığı iş bu davada talepleri avans teminat mektubu bedelinin %20’sinin tazminat olarak ödenmesi,bankacılık işlemleri nedeniyle uğranılan — davasına davalının müdahil olması nedeniyle uğradığı manevi zararlardır.Tam ıslah dilekçesi ile kısmi dava olarak açılan iş bu dava —-tespit talebi ile belirsiz alacak davası olarak talep edilen birden çok —- tahsili ile manevi zarara ilişkindir.Yukarıda belirtilen gerekçeler ışığında dava dilekçesi ile talep edilen maddi vakıalar ile tam ıslaha konu maddi vakıaların farklı olması nedeniyle usulüne uygun ıslah bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Esas yönünden ise davacının haksız yere nakde çevrildiğini dile getirdiği teminat mektubu ve bankacılık işlemleri hususunda bilirkişi raporu alınmıştır.Yeterli teknik nitelikte bilirkişi raporunda yapılan tespitlere itibar edilerek, Teminat mektubundaki açıklamalarIN tarafların isteği doğrultusunda yazıldığı, davaya konu teminat mektubunda böyle bir ibarenin yazılı olmadığı, mektup tazmin talebinde kesin teminat mektubu ibaresinin yazılı olması mektubun avans teminat mektubu olduğu gerçeğini değiştirmeyeceği, bir teminat mektubunda, bu——-ödemesinin … tarafından ..—— yapıldığı tarihte başlayacaktır şeklinde bir düzenleme varsa teminat mektubu düzenleyen banka tazmin talebi halinde, avansın ödenip ödenmediğini — olmadığı, buna karşılık ——– mektubu düzenleyen banka aracılığıyla yapılacağı kararlaştırılmış —- araştırması gerekeceği ve eldeki davaya ——- düzenleyen banka aracılığıyla yapılacağı kararlaştırılmadığından—– bir kusurun bulunmadığı anlaşılmakla teminat mektubuile bankacılık işlemleri yönünden zarar talep edilemeyeceği kanaatine varılmıştır.
İflasa davasına yönelik davanın haksız fiil teşkil ettiği iddiaları ve manevi zarar yönünden ise : Anayasa’nın 36. maddesinde; “Hak arama hürriyeti” olarak tanımlanan “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile —– hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.” şeklinde— gerek yargı —– başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı hak ve alacaklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir. Yargı mercileri önünde hak arama, alacağının ifası için dava açma özgürlüğünü de kapsar.
Yapılan bir eylemin haksız fiil olarak kabul görmesi için öncelikle o eylemin hukuka aykırı olması gerekir. Hukuka uygun olan bir eylem nedeniyle bir kişi zarar görmüş olsa dahi, bu hukuka uygunluk nedeniyle karşı taraftan zararının tazminini talep edemez. Kısacası BK’nun 49. maddesinde açıkça ifade edilmemiş olmakla haksız fiil için hukuka aykırılık sorumluluğun vazgeçilmez bir ögesidir.
Haksız şikayet veya dava nedeniyle manevi tazminata karar verilebilmesi için; 4721 sayılı TMK. nun 24. maddesi hükmünde genel olarak açıklanan kişilik haklarına bir saldırı bulunması, kişilik hakkı zedelenen kişinin rızası, daha üstün nitelikte—-kanunun verdiği yetkinin kullanılması gibi eylemi haklı kılan ve manevi tazminat sorumluluğunu ortadan kaldıran birer hukuka uygunluk nedeninin bulunmaması zorunludur. Anayasanın 36. maddesi hükmüne göre herkes, yasal vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir. Bu madde ile tanınmış olan hak arama, bir başka deyişle ihbar ve şikayet hakkının kullanılması nedeniyle kişilik hakları zarara uğrasa bile, hak arama özgürlüğü üstün bir hak olarak hukuka uygunluk nedeni sayıldığından bundan zarar gören kişilerin tazminat hakkının doğmayacağı kuşkusuzdur.
Dolayısıyla sırf alacağının temini için yargı mercileri önünde hak arama —- davacı hakkında iflas davası açılmış olması ve davacı tarafın hakkında açılan iflas davası nedeniyle zarara uğramış olması, yapılan eylemin bir haksız eylem olarak nitelemesini mümkün kılmadığı gibi söz konusu eylem nedeniyle davacının davalı hakkında bir tazminat talebinde bulunmasını da mümkün kılmamaktadır.Bu nedenle manevi zarar talebi yönünden de davanın reddine karar verilmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçeler ışığında davacının tam ıslah talebi usulüne uygun bulunmamış ve davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Maddi ve manevi tazminat talebinin reddine,
2-Alınması gerekli 59,30 TL harcın davacı taraftan tahsili ile hazineye İRAD KAYDINA,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Suç üstü ödeneğinden karşılanan 750,00 TL bilirkişi ücreti giderinin davacıdan tahsili ile hazineye İRAD KAYDINA,
5-Davalı ——– yapılan 84,50 TL posta giderinin davacı taraftan tahsili ile davalı —- ödenmesine, arta kalan kısmın talep halinde davalı tarafa iadesine,
6-Davalı —kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden reddolunan manevi tazminat talebi açısından karar tarihinde yürürlükte bulunan — vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden reddolunan maddi tazminat talebi açısından karar tarihinde yürürlükte bulunan —.13/4’e göre 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair; Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacının ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.