Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/299 E. 2019/829 K. 21.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/299
KARAR NO: 2019/829
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 09/03/2018
KARAR TARİHİ: 21/11/2019
İstanbul Anadolu –.Tüketici Mahkemesinin – Esas,—yılı — karar tarihli, —- kesinleşme tarihli görevsizlik kararıyla mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelenmesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; sigorta şirketi nezdinde —- kapsamında sigortalı olan ve davalı sigorta ettiren adına kayıtlı — plakalı vasıta, diğer borçlu dava dışı — alkollü olarak sevk ve idaresinde iken karışmış olduğu kaza sebebi sonucu malul kalan — — TL maluliyet tazminatı ödendiğini, kaza ile ilgili olarak kolluk kuvvetleri tarafından düzenlenen kaza tespit tutanağı ile kazanın oluşumunda — plakalı araç sürücüsü —;2918 Sayılı KTK’nun 47/c ve 46/2-a madde hükümlerini ihlalden asli ve tam kusurlu olduğunun tespit edildiğini ve bununla birlikte-4 — plakalı araç sürücüsü —– promil alkollü olduğunun tespit edildiğini, dava dışı sürücü —rücuen tahsili için İstanbul -. İcra Müdürlüğü’nün — E. Sayılı dosyası üzerinden ilamsız takip başlatıldığını, söz konusu takip gereğince davalı ve dava dışı sürücüye örnek 7 numaralı ödeme emrinin tebliğ edildiğini, ödeme emri üzerine davalı araç malikinin yetkiye itiraz ettiğini, ve icra dosyasının yetkili İstanbul Anadolu İcra Dairelerine gönderildiğini, dosyanın akabinde Anadolu -. İcra Müdürlüğü’nde —- E. numarasını aldığını, davalının borca haksız itirazı üzerine takibin durduğunu, davalı yan tarafından yapılan itirazın haksız ve kötü niyetli olduğnu iptalinin gerektiğini, müvekkili şirket tarafından ödenen hasarın bedelinin rücuen tazmini ve tahsiline yönelik bir dava olduğunu, sigorta sözleşmelerinin tüketici işlemleri arasında yer aldığını, sigortalının tüketici sıfatına haiz olduğunu, sigortacı ile sigortalı arasındaki ilişkinin de tüketici ilişkisi olduğunu, “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” düzenlemesinin getirildiğini ve sigortacının tüketici sıfatına haiz sigortalısı aleyhine başlatacağı davalarda görevli Mahkemelerin ‘’Tüketici Mahkemeleri’’ olduğunu, davacı/alacaklının sigorta şirketi nezdinde sigortalı olan davalıya ait aracın karıştığı kazada Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4. maddesinde düzenlenen rücu sebeplerin gerçekleştiğini, bu yüzden davalıya karşı icra takibi başlatılarak rücu edildiğini, Ancak davalının başlatılmış olan icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini, bu yüzden itirazın iptali davasını açtıklarını tüm bu nedenlerle davalının Anadolu -. İcra Müdürlüğü’nde —E. Numaralı dosyaya yaptıkları itirazın iptal ediilmesini, itirazında kötü niyetli olan davalının alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatı ödemeye mahkûm edilmesine,yargılama masrafları ve ücret-i vekâletin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini mahkememizden talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; mahkemenin görevli olmadığını, müvekkili şirketin – markası altında uzun süreli araç kiralama faaliyetiyle iştigal eden bir şirket olduğunu, dolayısıyla huzurda ki davadan davalı müvekkilinin hukuken işleten olarak addetmenin mümkün olmadığını, kaza tarihi olan — tarihinde kazaya karışmış — plaka sayılı aracın uzun süreli araç kiralama sözleşmesi ile dava dışı——— ay süreyle kiralandığını, kazaya karışan aracın fiili hakimiyetinin -e ait olduğunu, akit süresince aracın müvekkili şirket tarafından kullanılmasının mümkün olmadığını, motorlu aracın uzun süreli kiraya verilmesi halinde 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3.maddesi uyarınca kiracı işleten sayılacağından meydana gelen zarardan da sorumlu olacağını, dava dışı —–kurulmuş olan kira ilişkisi nedeniyle meydana gelen zarardan kanun gereği müvekkili şirketin değil kiracının sorumlu olduğunu, dolayısıyla huzurdaki davanın husumet yönünden müvekkili şirket açısından reddi gerektiğini, delil listelerinde belirtmiş oldukları ticari defter kayıtları üzerinde inceleme yapılarak aracın kiralandığını gösterir, kira faturalarının ve ödemelerinin incelenmesini talep ettiklerini, tüm bu hususlarla birlikte husumeti kabul etmemekle beraber kazanın alkolün etkisiyle meydana gelmediğini, sigorta genel şartları B.4’te zarar görenlerin haklarının saklı tutulması ve sigortacının işletene rücu hakkı başlıklı d maddesine göre sigortacının ancak sürücü alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürüş yeteneğini kaybetmiş ise huzurdaki davayı ikame edebileceğini, oysa bu hususun belirsiz olduğunu, açık ve net olarak ispatlanamadığı taktirde bu davanın dinlenemeyeceğini ve davanın bu açıdan reddi gerektiği, talep edilen tazminat bedelinin fahiş olduğunu ve davacı yan tarafından %20 oranında icra inkar tazminatı bedelinin istenmesinin de hukuka aykırı olduğunu beyan etmiş, davanın reddi yönünde karar verilmesini talep etmiştir.
İhbar olunan —– beyan dilekçesinde özetle; Davanın tüm tarafları şirket olup, davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, müvekkili şirketin faaliyetlerinde kiralık araç kullandığını, kazaya konu —– plakalı kiralık aracında şirket çalışanı —şirket faaliyetlerinde kullanmak üzere tahsis edildiğini, aracın tahsisinin şirket faaliyetlerinde kullanılmak üzere olmasına rağmen,—- şirket kuralları dışına çıkarak aracı özel işlerinde kullandığını, sürücü — (236 promil alkollü) aynı kaza da vefat eden — (151 promil alkollü) ve davaya konu — ile birlikte geç saate kadar yemek yediğini ve alkol aldığını, —- fazla alkol aldığını bilmesine rağmen sürücüsü olduğu araca bindiklerini, bu halde kendisinin de kusurlu olduğunun açık olduğunu,—müvekkili şirkette —- tarihinde işe başladığını, yaklaşık- ay sonra —- tarihinde bu kazanın meydana geldiğini, üç arkadaşın şirket aracıyla yemeğe gidip, aşırı alkol alıp hep birlikte kazaya sebebiyet verdiklerinin açık olduğunu, müvekkili şirketin tamamen çalışma kurallarına aykırı davranmalarından kaynaklanan bu kaza sebebiyle yüksek tazminatlar ile karşı karşıya kaldığını, tüm bu hususlar dikkate alınarak davanın reddi yönünde karar verilmesini talep ettiklerini anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dosyada bilirkişi raporu alınması yönünde ara karar kurulmuş ve trafik konusunda uzman ,noröloji konusunda uzman ve sigortacı bilirkişilerden oluşan üçlü bilirkişi heyetine tevdi edilmiş,—– tarihinde bilirkişilerin raporu mahkemeye teslim edilmiştir.
2918 sayılı KTK’nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin
Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97/1. maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle
güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra bu konu ile ilgili olan “b-2” bendinde; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Öte yandan, Zorunlu Mali Sorumluluk Sorumluluk Genel Şartlarının B.4.d maddesinde; tazminatı gerektirin olay işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bilirkişilerin raporunda ise ; — tarihinde meydana gelen olayda; davalı tarafın maliki olduğu — sayılı araç sürücüsü dava dışı— %100 oranında kusurlu olduğu, dava dışı — plaka sayılı araç sürücüsü —kusursuz olduğu, dava konusu yolcu—- plaka sayılı otomobilde yolcu konumunda bulunduğu anlaşılmakla olayın oluşumunda kusursuz olduğu , araç sürücüsü — kaza anında 2,43 promil alkollü olup 1,00 promil üzerinde alkollü olduğundan alkol etkisiyle kesin olarak güvenli araç sürüş yeteneğini kaybettiğini , kazanın sadece alkole bağlı olarak meydana geldiği beyan edilmiştir.Bilirkişi heyetinden alınan rapor doğrultusunda kazada sigortalıya(davalı) ait araç sürücüsünün tam kusurlu olması ve kazanın salt alkol etkisinde meydana gelmesi anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı taraf aracı uzun süreli kira sözleşmesi ile kiraladığını beyan ederek işileten sıfatının kalmadığı sebebiyle davanın pasif husumet yokluğundan reddini talep etmiştir.Davalı ile davacı arasında ZMMS kapsamında sigorta ilişkisi olduğu ve davalının sigortalı ,davacının ise sigortacı olduğu anlaşılmıştır. Yargıtay—.Hukuk Dairesinin ——–K. Sayılı kararında sigortanın sigortalısına açtığı rücu davasında husumet konusu ” Olay tarihini kapsayan geçerli bir sigorta poliçesi mevcut olup işletenin işletenlik sıfatının kalkması sigorta poliçesinin geçerliliğini ortadan kaldırmaz, sigorta poliçesi ve poliçe nedeni ile davalının sorumluluğu (K.T.K. 20/d-94. md.-107. ve vs. md. açıklanan bazı durumlar ayrık olmak üzere) devam eder. —- Şartlarının B.4/2.maddesinde “Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene rücu edebilir” hükmü mevcuttur. Şu halde, davacı söz konusu davayı ancak kendisiyle sözleşme yapan akidine karşı açabilecektir. —— hilafına bir durum olmadığından illiyet bağının kesilmesi söz konusu olmayıp aracı uzun süre kiralayan davalı şirketin işletenlik sıfatı devam ettiği gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir. ” şeklinde açıklanmıştır.Her ne kadar davalı, davanın pasif husumet yokluğundan reddini talep etmiş ise de sigorta poliçesinin geçerliliğinin uzun sureli araç kirası sebebiyle ortadan kalkmaması,davacının sözleşmesel ilişki içerisinde bulunduğu davalıya karşı dava açması gözetildiğinde husumet itirazının reddine karar verilmiştir.
İcra-İnkar tazminatı İİK 67/2 maddesinde “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır. Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.Buna göre icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için :1) Geçerli bir ilamsız icra takibinin bulunması gerekir,2) Borçlu süresi içinde ödeme emrine itiraz etmiş olmalıdır 3)Süresi içinde açılmış bir itirazın iptali davası olmalıdır 4) İcra inkar tazminatı talep edilmiş olmalıdır 5)Borçlunun icra dairesine yapmış olduğu itirazında haksız olması gerekir 6)Alacak likit olmalıdır.
Alacağın likit olması konusunu Yargıtay Genel Kurulu —–K. Numaralı kararında; ”Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır.Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek,alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir.Dosyamıza konu davanın , trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle sigortanın ödemiş olduğu bedelin sigortalıdan rücuen tazminine ilişkin olduğu,uyuşmazlığa konu zarara neden olan olayın haksız fiilden kaynaklandığı ve davalının davaya konu zararı önceden bilmesinin mümkün olmadığı gözetilerek icra-inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre; davanın kabulü ile İstanbul Anadolu -. İcra Müdürlüğü’nün — esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin —-TL asıl alacak üzerinden devamına, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile ; İstanbul Anadolu -. İcra Müdürlüğü’nün -esas sayılı dosyasına yapılan İTİRAZIN İPTALİ ile takibin —- TL asıl alacak üzerinden DEVAMINA,
2- İcra inkar tazminatı talebinin REDDİNE,
3-Harçlar yasası uyarınca başlangıçta peşin alınan 1.408,77 TL harcın, alınması gereken 5.665,81 TL harçtan mahsubu ile geri kalan 4.257,04 TL harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T.’ye göre alınması gereken 9.385,40 -TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından yapılan 1.449,87 TL harç ve 2.445,00 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 3.894,87 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, kalan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgililere İADESİNE, davalı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davacı vekili ve davalı vekillerinin yüzlerine karşı,ihbar olunan vekilin yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı. 21.11.2019