Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/238 E. 2021/28 K. 14.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/238 Esas
KARAR NO: 2021/28
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/12/2018
KARAR TARİHİ : 14/01/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili —- harç tarihli dava dilekçesinde özetle; —-kurdukları——- müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarından davalı olarak gösterildiklerini, davacının defalarca talep etmesine rağmen — borç ödenmediğinden —— dosyasında açtıkları takibe davalıların itiraz ettiğini, davalıların itirazılarının haksız olduğunu davacıya ——– asıl alacak ile borçlu olduğunu, davalıların sırf borcu ödememek için veya süreci uzatmak amacıyla takibe itiraz ettiğini ve takibi durdurduklarını, davalıların kötü niyetli ve haksız olarak icra takibine itiraz ettiğini, davalıların alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, itirazın iptaline, davalıların takibi karşılıksız bırakma ve borcu ödememe gayretinde olduklarından davalıların menkul ve gayrimenkul malları ile 3, kişilerdeki hak ve alacakları üzerine teminatsız veya teminat karşılığında ihtiyati haciz kararı verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ettikleri görülmüştür.
CEVAP: Davalı —– vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından iddia edilen borcun, diğer davalı —— davacı arasında gerçekleşmiş bir ticari ilişki sonucu doğduğunu,—— bu ılşkinin tarafı olmadığı dava konusu borçtan da sorumluluğunun bulunmadığını, davacı, borcun —— ortaklığının borcu olduğunu iddia etmiş ise de iddia edilen ticari ilişkinin doğması için bir sözleşme imza edilmesi gerektiğini,——– incelendiğinde, adi ortaklığı yükümlülük altına sokacak hertürlü anlaşma ve alt yüklenici sözleşmelerini imzalama yetkisinin şirketlerinin adi ortaklığa atadığı —- yapılabilecek işlem olduğunu, davalı —–davacı şirket ile—–borçlandıracak herhangi bir sözleşme imzalama yetkisi bulunmadığından ——– borçlandırma yetkisinin olmadığını, davacının da bu bedeli müvekkili şirketten talep etme yetkisinin olmadığını, davanın müvekkili şirket yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, davalı —- kendi kararı ile davacı ile ticari ilişki içerisine girdiğini dava konusu borcun davalı —- ait olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte adi ortaklık sözleşmesi gereği —- defter ve kayıtlarının——- tarafından tutulmuş olduğunu ve şirketlerine vermeleri gereken bilgi ve belgeleri halen vermediklerini, bu nedenle yapılan işler, sözleşmeler, imzalanmış kıymetli evraklar vb. ile adi ortaklığın gelir gider tablolarının, borç ve yükümlülük tablolarının, mizan, envanter, ticari defter ve kayıtlarının taraflarına bildirilmesini ihtarnameler ile talep ettiklerini, bu ihtarnamelere —— tarafından verilen cevap yazısında, işlerin proje koordinatörlerince sözleşmeye uygun yürütüldüğünden dem vurulduğunun bildirildiğini, —- müvekkil şirketin — firmalarınca arandığını, —— ilan ettiği, ellerinde adi ortaklık adına ciro edilmiş çekler bulunduğu, vadelerinde ödenmediği takdirde yasal yollara başvurulacağının bildirildiğini, —–bu bilgilerin doğruluğu sorulduğunda doğru olduğu ve piyasaya adi ortaklık adına—– — fazla çek ciro edildiğini, çeklerin faktöring firmalarının elinde olduğu ile ——- tarihinde konkordato talebinde bulunduğunun anlaşıldığını, bu eylemle ilgili olarak —- yetkilileri hakkında —– dosyası ile suç duyurusunda bulunduklarını, —— kendi adına aldığı malları ve hizmeti adi ortaklık adına almış gibi gösterdiği, bunları adi ortaklık adına fatura ettirerek adi ortaklık defterlerine kayıt etmiş olabileceğini,—- borçlardan sorumlu olmadıklarını, bu gelişmeler üzerine —– işlem yapma yetkilerinin —– sayılı ihtarnamesi ile kaldırıldığını, yetkili temsilciler tarafından 3. kişiler arasında yapılmış sözleşmede temsil edilmemiş ve açıkça yazılı olarak kefalet altına girmemiş müvekkil şirketin davada taraf olmasından ve şayet varsa borcun ödenmesinden sorumlu tutulamayacağını, HMK 121. maddesine aykırı bir şekilde dava dilekçesi eklerinin taraflarına tebliğ edilmediğini; Müvekkil şirketin davaya konu borçtan sorumlu olmadığını, defter ve kayıtların müvekkil şirket tarafından tutulmadığı, borcun varlığı ve varsa miktarın bilinmediğinden davacının icra inkar tazminatı talebinin reddeilmesi gerektiğini, davacının ihtiyati haciz talebi usul ve yasaya aykırı olup reddinin gerektiğini belirterek davanın reddine, esastan reddine, ihtiyati tedbir talebinin reddine, icra inkar tazminatı talebinin reddine davacının icra tazminatına çarptırılmasına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ettikleri ve dava dilekçeleri ekindeki —- yevmiye numaralı —– gönderilen—– sayılı ihtarname kopyaları görülmüştür. —— tarihli dilekçeleri ekinde aslı gibidir onaylı örneklerinin de dava dosyasına sunulduğu görülmüştür.
Davalılardan —— dilekçesinde özetle;
Davacı şirketin icra takibinde ve dava dilekçesinde alacaklı olduklarını iddia ettikleri ——-borcun neden kaynaklandığını bildirmediği gibi alacağına dayanak teşkil eden mal l/e hizmete dair herhangi bir delil sunmadığını, huzurdaki davada basit yargılama usulünün geçerli olduğundan, davacının delililerim dava dilekçesi ekinde sunması gerektiğini, varsa da taraflarına gönderilmediğini, ——–karşı tarafın sunacağı delillere de muvafakat etmediklerini, davacıdan alınan hizmetin ne şekilde, kime ve hangi şantiyeye verildiğine dair müvekkil şirket yetkililerinin herhangi bir bilgisi bulunmadığını, davacı şirketin bu mal veya hizmeti kime ve nereye verdiğini ispat etmesi gerektiğini, davacı şirket ile müvekkil şirket arasında herhangi bir sözleşme ve yazılı herhangi bir cari hesap ilişkisinin de bulunmadığını, içeriği hakkında bilgi sahibi olmadıkları fatura bedellerini kabul etmediklerini, müvekkil şirketin temerrüdü söz konusu olmadığından icra takibinde borca işletilen faize ve faiz oranına da itiraî ettiklerini, icra takibine itirazlarında kötümyetli olmadıklarını, borcu ödememek gibi bir niyetlerinin bulunmadığını, davacı tarafın tasfiyeye hazırlandıklarına dair ithamlarına ve piyasadaki hak edişlerimizden başka mal varlığımız olmadığına dair beyanlarına katılmadıklarını, davacı tarafın alacağın varlığını ispat etmeden ihtiyati haciz talep ettiğini bu nedenle davacı tarafın icra inar tazminatı talebinin, ihtiyati hacız talebinin ve davanın külliyen reddine karar verilmesini, yargılama gideleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilrnesine karar verilmesini talep ettikleri görülmüştür.
Davalılardan —-vekilinin esas dosyaya sunduğu —– tarihli dilekçesinde mealen özetle;
—- hakkında,—– dosyası ile konkordato kararı ve — yıllık kesin mühlet verildiğini, —- tarihinden sonra yapılan takiplerin iptaline karar verilen —- tarihli ara kararı dilekçeleri ekinde sunduklarını ———–itirazın iptali davasının görülebilmesi için ortada geçerli bir takibin mevcudiyetinin gerektiğini, ancak ilgili —– Mahkemesince ekli kararlardan görüleceği üzere huzurdaki davaya konu icra takibinin dilekçeleri ekinde bulunan —- tarihli karar ile iptal edildiğini, davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini,——– Davaya dayanak olan icra takibinin iptal edildiğine karar verilmiş olması sebebiyle, davanın usulden reddine karar verilmesini talep ettikleri görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava faturalar kaynaklı açık hesap ilişkisine dayalı takipte ödeme emrine yapılan itirazın iptali davasıdır
Her ne kadar takip cari hesap alacağı adı altında başlatılsa da uygulamada takip başlatan vekil ve asiller tarafından sıklıkla açık hesap ilişkisi ve cari hesap sözleşmesinin karıştırıldığı görülmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz.
Taraflar arasındaki ilişkinin cari hesaba değil açık hesap ilişkisine dayalı olduğu anlaşılmış ve mahkememizce bu yönde yargılama sevk ve idare edilmiştir.
——- sayılı takip dosyasının dosyamız arasına celp edildiği görüldü.
—— tarihli ara karar ile dosyanın bir mali müşavir bilirkişisine tevdi edilerek bilirkişi raporu alınması yönünde ara karar kurulmuş ve —— tarihli bilirkişi raporu mahkememize teslim edilmiştir.
Bilirkişi raporunda özetle;
Davalılardan ——– ticari defterleri ve dayandığı belgeler ile yardıma defterlerinin birbirini tamamlaması, teyid etmesi ve usulune uygun tutulmuş olması nedeniyle HMK. 222. madde uyarınca sahibi lehine delil olarak kullanılma niteliğinde bulunduğu;
Takip tarihi olan — dava tarihi olan —-tarihi itibari ile davalılardan—–alacaklı olduğu;
Davalı vekilinin —- tarihli dilekçesi ekinde, borcun kaynağı olarak sunulan —- faturaların, davalılardan ———- kayıtlarında yer almadığı;
Davalılardan —- itibari ile———— alacaklı olduğu;” şeklinde tespitte bulundukları görülmüştür.
Yine Mahkememizin —– celse tarihli duruşmasında ; “Davalı vekilinin yerinde inceleme yetkisi talep eder —– tarihli dilekçesi ve rapora beyan dilekçesi doğrultusunda bilirkişi heyetine bir nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişi eklenerek ——– defterlerinin incelenerek oluşacak heyetten ek rapor alınmasına” kararı verilmiş olup bilirkişiler raporunu —–tarihinde mahkememize sundukları görülmüştür.
Bilirkişiler ek raporlarında özetle;
Sayın Mahkeme’nın görev tevdi eden ara kararı kapsamında, kök raporda yapılan irdeleme ve işbu ek raporda uyuşmazlığın gösterdiği özellik bağlamında yeniden yapılan değerlendirme sonunda;
Davalılar——– usul ve yasaya uygun tutulan defterlerinde davacı ile ticari ilişkisine rastlanılmadığı;
İşbu ek raporda İncelenen———ticari defterlerinin ilişkili yıl bazında yazdırılmadığının görüldüğü; kapanış tasdiklerinin de yapılmadığı; yazdırılmayan ticari defterlere eses olduğu bildirilen muavin kaydının yukarıda tanıtıldığı; adi ortaklık cari hesap ilişkisi kapsamında, takip tarihi itibariyle davacıya —- borçlu olduğu;
Davalılardan ——adi ortaklığın usulünce borçlandırılmadığı; bu nedenle bağlayıcı niteliği bulunmadığı savunmasının, ilişkinin satım sözleşmesi olmasına, yazılı hale getirilmesi gerekmemesine ve ticari defterlerine de satım ilişkisi ve borcun yansımasına göre adi ortaklığın borcu kapsamında kabul edildiği:
6098 sayılı TBK.m.63^3 hükmü uyarınca, adi ortaklığın borçlarından ortakların müteselsil sorumlu olduğu;
Yukarıda değerlendirme başlığı altında (^B) sayılı bentte açıklanan nedenlerle, temerrüde ilişkin ihtarname dosyada bulunmadığından, takipteki ——– tutarlı birikmiş faiz talebine mevcut delil durumu itibariyle İştirak edilmediği;
Davacının asıl alacağına takip tarihinden itibaren —–değişen oranlarda avans faizi yürütülmesini istediğinin görüldüğü;
Tüm delillerin takdiri ve hukuki değerlendirmenin tamamı Sayın Mahkeme’ye ait olmak üzere, heyetimizin kanaatlerini bildirir işbu rapor üç nüsha halinde saygılarımızla arz olunur. “şeklinde tespitte bulundukları görülmüştür.
Davacı tarafın alacak iddası davalı adi ortaklığa yöneliktir.Adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığından her bir ortak ayrı ayrı borçlu gösterilerek takip başlatılmalı ve akabinde dava açılmalıdır.Nitekim icra takibi olması gerektiği şekilde her bir adi ortaklığın ortağı şirket ayrı ayrı borçlu gösterilmek suretiyle başlatılmıştır.Ancak itirazın iptali davasına ilişkin dava dilekçesinde adi ortaklığın da 3.davalı olarak gösterildiği görülmekle adi ortaklığın tüzel kişliliği bulunmadığından ,usul ekonomisi çerçevesinde —— tarihli duruşmada adi ortaklık yönünden dosyanın tefrikine karar verilerek tefrik edilen dosya üzerinden ehliyet yokluğuna ilişkin dava şartı eksikliğinden adi ortaklık yönünden davanın usulden reddine karar verilmiştir.Nitekim davalı —- hakkında ——— tarihinden itibaren geçerli olmak üzere geçici mühlet verilerek hiçbir takip başlatılmamasına karar verildiği,takibin konkordato davasındaki ara karardan sonra başlatıldığı gözetilerek,davalı —– yönünden dosyanın tefrikine karar verilerek tefrik edilen dosya üzerinden davanın davalı ——–yönünden usulden reddine karar verilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak İsviçre Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır.Davacı taraf bedeli ödenmeyen faturalardan kaynaklanan açık hesap ilişkisine dayalı alacak talebinde bulunmaktadır.Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür.6102 sayılı TTK’nın 21/2.maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”.TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu,süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine,adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir.Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır.Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle,adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması,faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir.Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.Ek raporla birlikte adi ortaklığın ticari defterleri de incelenmiş ve adi ortaklığın ticari defterlerinin usulüne uygun şekilde tutulmadığı görülmüştür.Davacı tarafın ve adi ortaklığın ticari defterlerinde takibe konu açık hesap ilişkisine ilişkin faturaların bulunduğu ve adi ortalık ticari defterlerine göre davacının asıl alacak iddiasının yerinde olduğu görülmüştür.Nitekim davacının usulüne uygun tutulmuş ticari defterlerinde yer alan kayıtların ,usulüne uygun tutulmamış olsa bile adi ortaklık kayıtlarıyla uyuştuğu ve bu nedenle davacı kayıtlarının dvacı lehine delil olarak değerlendirilebileceği anlaşılmıştır.
Her ne kadar davalı —— vekili tarafından ticari ilişkinin ve borcun adi ortaklığın değil diğer ortak ——–borcu olduğunu dile getirmişse de davacının takibe konu satım ilişkisini adi ortaklığı muhatap alarak icra etmiş olduğu anlaşılmıştır.Davalı vekili tarafından ileri sürülen ——iç ilişkisine ait itirazlar dış ilişkide 3. Kişileri bağlamayacaktır.Davalının ileri sürdüğü itirazlara ilişkin adi ortaklar arasındaki anlaşmanın ilan ve sicile tescil edilmemiş olması aleniyet unsurunun eksik olmasına neden olmaktadır.Aleniyet unsurunun sağlanmadığı anlaşılmakla ortaklar arasında iç ilişkiye ilişkin anlaşmaların ,adi ortaklığın tarafı olmayan 3.kişileri bağlamayacağı mahkememizce kabul edilmiştir.Yukarıda sayılan gerekçeler ışığında davacının satım ilişkisini adi ortaklık ile yaptığına güvenerek hareket ettiği görülmekle davanın asıl alacak yönünden kabulüne karar verilmiştir.Davalının takip öncesinde temerrüde düşürülmediği anlaşılmakla işlemiş faiz talebinin reddine karar verilmiştir.Alacağın faturalara bağlı olması ve alacak miktarının belirli olması nedeniyle kabul edilen alacak miktarı yönünden icra-inkar tazminatına hükmedilmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçeler ışığında davanın kısmen kabulüne ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın Kısmen Kabulü ile;
1——- Esas sayılı takip dosyasında davalı—- yapmış olduğu itirazın ——- üzerinden iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine, takibin kabul edilen asıl alacağa takip tarihinden itibaren ticari faiz işletilerek takibin devamına,
2-) Kabul edilen asıl alacak miktarı olan —– üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar yasası uyarınca davanın kabul edilen—- kısım yönünden alınması gereken — harçtan peşin alınan — harcın mahsubu ile bakiye —- karar harcının davalıdan tahsiliyle hazineye İRAD KAYDINA,
4- Harçlar yasası uyarınca davacı tarafından yatırılan 196,71 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan A.A.Ü.T.’ye göre alınması gereken 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6- Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen miktar üzerinden hesaplanan A.A.Ü.T.’ye göre alınması gereken 1.672,72‬ TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
7-Davacı tarafından yapılan toplam 1.550,00 TL bilirkişi ücreti ve 270,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.820‬,0 TL yargılama giderinden kabul-red oranına göre belirlenen 1.555,70 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, geri kalan bakiyenin davacı üzerinde bırakılmasına, kalan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
8-Davalı tarafından yatırılan toplam 250,00 TL bilirkişi ücretinin kabul-red oranına göre belirlenen 37,5‬0 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, geri kalan bakiyenin davalı üzerinde bırakılmasına,
Dair;gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/01/2021