Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/227 E. 2020/299 K. 30.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/227 Esas
KARAR NO : 2020/299
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 20/12/2018
KARAR TARİHİ: 30/06/2020
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili ——– harç tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalıdan olan alacağı nedeniyle davalı aleyhine ———- İcra Müdürlüğünün ——- sayılı takip dosyası üzerinden takip başlatığını, borçlunun süresi içerisinde itiraz dilekçesi vermek suretiyle icra takibini durdurduğunu, borçlunun dilekçesinde borcun tamamını faiz ve ferilerine itiraz ettiğini, müvekkili şirketin paketlenmiş gıda alanında faaliyet gösteren bir firma olduğunu, davalı borçlu ile arasında süregelen bir mal alış verişi olduğunu, talep edilen ürünlerin eksiksiz ve zamanında davalıya teslim ederek tüm edimlerini yerine getirdiğini, davalı bünyesindeki muhasebe departmanı ile itirtabata geçilerek ——- için mutabakat istendiğini, muhasebe departmanı çalışanı — ait mail adresinden mutabakat olduklarına dair yazı geldiğini, müvekkili şirket iyi niyet göstererek borçluya ödeme için süre tanıdığını ancak ödemenin gerçekleşmediğinden bahisle haksız yapılan itirazın iptali ile %20’den aşağı olmamak kaydı ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı tarafa usulüne uygun tebligata rağmen dosyaya herhangi bir cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava açık hesap ilişkisine dayalı takipte ödeme emrine yapılan itirazın iptali davasıdır.İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.İcra dosyası fiziken celp edilmiş ,ödeme emrinin borçluya —— tarihinde tebliğ edildiği ve borçlunun ödeme emrine süresi içerisinde —— tarihinde itiraz ederek takibi durdurduğu tespit edilmiştir.
Her ne kadar takip cari hesap alacağı adı altında başlatılsa da uygulamada takip başlatan vekil ve asiller tarafından sıklıkla açık hesap ilişkisi ve cari hesap sözleşmesinin karıştırıldığı görülmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz.
Taraflar arasındaki ilişkinin cari hesaba değil açık hesap ilişkisine dayalı olduğu anlaşılmış ve mahkememizce bu yönde yargılama sevk ve idare edilmiştir.
Mahkememizin ——– tarihli ara karar ile dosyanın bir mali müşavir bilirkişisine tevdi edilerek bilirkişi raporu alınması yönünde ara karar kurulmuş ve ——— tarihli bilirkişi raporu mahkememize teslim edilmiştir.
Bilirkişi kök raporunda özetle; “İncelenen davacı yanın 2018 yılına ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdikinin yasal süresinde TTK hükümlerine göre usulüne uygun olarak tasdik edildiği, alacağı oluşturan faturaların yasal süresinde ticari defterlere kaydedildiği,
Davacı tarafından yapılan takip talebinde ——- tarihi itibariyle davalı yandan —- alacaklı olduğu, ” tespitinde bulunduğu görülmüştür.
Mahkememizin ——- tarihli —- celsemizin —– ara kararında “Bilirkişi raporunda malın teslim edilip edilmediği hususlarına değinilmediği, sevk irsalyeleri konusunda rapor hazırlanmadığı, raporun bu yönüyle hükme elverişli olmadığı anlaşılmakla malın teslim hususunun irsalyeli faturalar göz önüne alınarak incelenmesinin istenmesi ile bu hususta ek rapor alınmasına, ” şeklinde karar verilmiş olup bilirkişi ———- tarihinde ek raporunu mahkememize sunmuştur.
Bilirkişi —– tarihli ek raporunda özetle; incelenen davacı yanın ———— ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdikinin yasal süresinde TTK hükümlerine göre usulüne uygun olarak tasdik edildiği, alacağı oluşturan faturaların yasal süresinde ticari defterlere kaydedildiği, alacağı oluşturan ambalajlı yemek bedelini —— adet irsaliyeli fatura ile davalı çalışanlarına imzalatılarak teslim edildiği, davacı tarafından yapılan takip talebinde —- tarihi itibariyle davalı yandan —————-alacaklı olduğu, davalı yanın defter ve belgelerini ibraz etmediği, ” şeklinde tespitte bulunduğu görülmüştür.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak İsviçre Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır.Davacı taraf bedeli ödenmeyen faturalardan kaynaklanan açık hesap ilişkisine dayalı alacak talebinde bulunmaktadır.Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür.6102 sayılı TTK’nın 21/2.maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”.TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu,süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine,adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir.Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır.Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle,adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması,faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir.Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.Taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin bulunmadığı ,davalı tarafın ticari defterlerini inceleme günü incelemeye sunmaması nedeniyle taraflar arasında açık hesap ilişkisinin bulunup bulunmadığı da tespit edilememiştir.
Davacı vekilinin sunmuş olduğu irsaliyeli faturalar bilirkişi ek raporunda incelenmiş ve sunulan irsaliyeli faturalarda teslim alan kısmında imza bulunduğu görülmüş ,teslim alan kısmında imza bulunan irsaliyeli faturalara konu malın davalıya teslim edildiği olgusunun ispatlanmış sayıldığı mahkememizce kabul edilmiştir.Faturadan ayrı olarak düzenlenen sevk irsaliyesi veya irsaliyeli fatura malın teslim edildiği olgusunu ispatlayan yazılı belge niteliğindedir.Buna göre teslim alan kısmında imza bulunan (bilirkişi ek raporunda da belirtilen ve ekinde sunulan ) irsaliyeli faturalara konu malların teslim edildiğinin davacı tarafından ispatlandığı,davalı tarafından ödemeye ilişkin herhangi bir delil sunulmadığı anlaşıldığından davanın kabulüne karar vcrilmiştir.
Alacağın likit olması konusunu ————————-kararında; ”Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır.Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek,alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir.
Yargıtayın yerleşik kararlarına göre fatura alacakları likit niteliktedir. ————————- kararına göre; “Uyuşmazlık, davacının davalıya faturayla sattığı mal bedelinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, borcun miktarı belirlenebilir (likit, hesap edilebilir) olduğundan, dava dilekçesinde icra inkar tazminatı isteyen davacı yararına İİK.nun 67/2 nci maddesi uyarınca tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu istemin reddi doğru görülmemiştir.” denilerek fatura alacağının likit niteliği belirtilmiştir. Alacağın faturaya bağlı alacak olması nedeniyle yüzde 20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Tarafların tacir olduğu görülmekle takipte talep edilen faizin yerinde olduğu anlaşılmıştır. ” denilerek fatura alacağının likit niteliği belirtilmiştir. Alacağın faturaya bağlı alacak olması nedeniyle kabul edilen asıl alacağın yüzde 20si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Tarafların tacir olduğu görülmekle takipte talep edilen faizin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre ; bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek nitelikte bilimsel ve yeterli teknik nitelikte olduğu görülmüş, davanın kabulü ile;—- İcra Müdürlüğünün — sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, asıl alacak miktarı üzerinden ——- %20 icra inkar tazminatının hesaplanarak davalıdan alınıp davacıya verilmesine, karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın Kabulü İle;
1——— İcra Müdürlüğünün ——-Esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptaline,
2-Kabul edilen asıl alacak miktarı olan ——–üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 724,14 TL harçtan, peşin yatırılan 181,04 TL harcın düşümü ile geri kalan 543,10 TL harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
4-Davacı tarafından yapılan 181,04 TL harç , 800,00 TL bilirkişi ücreti ve 189,20 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.170,24 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan A.A.Ü.Tarifesinin 13/2. maddesi uyarınca 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
Dair;gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.30/06/2020