Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/223 E. 2023/239 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/223 Esas
KARAR NO : 2023/239

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/12/2018
KARAR TARİHİ : 09/03/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı —– arasında (Gizlilik ve rekabet sözleşmesi) olduğunu, davalıların sözleşme hükümlerini ve haksız rekabet kurallarını ihlal ettiklerini, davalının ticari ve üretim sırlarını kopyaladığını, davalı şirketin diğer davalı vasıtası ile davacının geliştirdiği üretim metotlarını haksız rekabet teşkil edecek şekilde kullandığını, davalının şirkette 20.12.2012 de işe başlayıp en son Üretim İşler Direktörü olarak çalıştığını, 3.10.2017 de istifa ettiğini, bu durumu 1.11.2017 tarihli ihtarnamesinde belirttiğini, daha sonra davadışı bir firmada çalıştığını, davalının bütün bilgilere erişim yetkisi bulunduğunu, verileri izinsiz olarak kopyaladığını ve aldığını, veriler üzerinde çeşitli işlemler yaptığının teknik uzman raporunda belirtildiğini, eylemlerin gizlilik sözleşmesi ve TTK haksız rekabet hükümlerine aykırı olduğunu, bu durumu yeni gittiği şirket çalışanının da kabul ettiğini, yeni çalışılan şirketin davalı adına bankaya para yatırıldığının söylendiğini, davalının aleyhine —– numaralı soruşturmasının bulunduğunu, şirketin faaliyetini durdurmasından sonra davalının diğer davalı firmada çalışmaya başladığını, şirketin davacı firma sırlarını öğrenmeyi amaçladığını, ihtarnamenin sonuç vermediğini, davanın asgari olarak belirlenen 102.000 TL zarar miktarı üzerinden açıldığını vd. belirterek, davalıların haksız rekabet eylemlerinin tespitini, haksız rekabetin menini, uğranılan zararın tespitini, ve davalılardan müteselsilen tahsilini vd. talep etmiştir.
CEVAP: Davalı —— vekilinin cevap dilekçesinde özetle; 19.12.2012-1.11.2017 arası davacı firmada çalıştığını, daha evvel aynı alanda çalıştığını, sigortalılık süresi sona erince işten ayrıldığını, taraflar arasında işçilik alacaklarına ilişkin —–. İş Mahkemesinin ——- sayılı davasının olduğunu, rekabet yasağı sözleşmesinin davalının ekonomik geleceğini tehlikeye düşürdüğü için hukuka aykırı olduğunu, genel işlem şartı niteliğinde olduğunu, aynı iş alanında çalışılmasının zorunlu olduğunu, sözleşmenin 5 senelik olması, yer ve konu sınırlaması olmaması nedeniyle kanuna aykırı olduğunu, ortada teknik ticari sır olmadığını, işten ayrılma işverenin kusuruna dayandığından rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz olduğunu, haksız rekabet yapılmadığını, iddiaları kabul etmediğini, zararın ispatı gerektiğini vd. belirtip davanın reddini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı şirket vekilinin cevap dilekçesinde özetle;Usuli itirazlarını belirtmiş, davalının olaylarla alakası olmadığını, şirketlerin faaliyet alanlarının farklı olduğunu, tarafların ortak müşterisi olmadığını, davacının çalışma alanında çalışmadıklarını, geçerli rekabet sözleşmesi olmadığından sorumlu olmadıklarını, haksız rekabetin ispatı gerektiği vd. belirtip davanın reddini talep etmiştir.RAPOR: Bilirkişi raporunda özetle; “Davacı ile davalı —— arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin geçerliliğinin TBK 444. Madde hükümlerine göre, işverenin önemli zararının uzman bir bilirkişi tarafından saptanmasından sonra belli olacağı, Sözleşmenin TBK 445 hükümlerine uymaması nedeniyle hakim tarafından hükümlerin yasal unsurlara uygun olarak değerlendirilmesi gerektiği, davalı——şirketin haksız rekabet yapması dosya hükümlerine ve talebe göre aynı iş alanında çalışmalarına bağlı olduğundan dosyadaki Ticaret Sicil kayıtlarının bu alanda ( kimya vb) uzman bir bilirkişi tarafından belirlenmesi gerektiği, TTK 54 vd. madde hükümlerinde belirlenen haksız rekabet koşullarının oluşup oluşmadığının yukarıdaki saptamalar yapıldıktan sonra sarahate kavuşacağı” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı beyan edilmiştir.
RAPOR: Bilirkişi raporunda özetle;”Sonuç olarak tarafımdan dava konusu kopyalama ve mail gönderimi ile ilgili tespit ve değerlendirmeler istenmiş, bu hususta yapılan tespit ve değerlendirmeler maddeler halinde rapor edilmiştir. Delillerin değerlendirilmesi ve takdiri, Sayın Makamınıza ait olmakla birlikte inceleme ve tespitleri gösterir 3 nüsha bilirkişi raporu tarafıma tevdii edilen dosya ve ekleri ile birlikte Sayın mahkemenize sunulur.” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı beyan edilmiştir.
RAPOR: Bilirkişi raporunda özetle;” Davacı —— incelenen 2017 yılı defterlerinin, TTK. md. 85 ve HMK 222. madde uyarınca sahibi lehine delil olarak kullanılma niteliğinde bulunduğu; Defter-i Kebir kayıtlarında 150 İlk Madde ve Malzeme, 151 Yarı Mamül-Üretim, 152 Mamüller, 153 Ticari Mallar, 159 Verilen Sipariş Avansları, 610 Satıştan İadeler, 689 Diğer Olağan Dışı Gider ve Zararlar Hesaplarına ait detaylar incelenmiş davacının dava dilekçesindeki iddiası”Feshedilen sözleşmelerden birinin bedeli KDV hariç 83.600,00 TL olup bu sözleşmenin feshi nedeniyle müvekkilinin 17.600,-TL kardan mahrum kaldığını, feshedilen diğer sözleşme bedelinin ise KDV hariç 79.550,- TL olduğunu müvekkilinin 15.050,- TL kardan mahrum kaldığını, bu ürünleri müşterilerine özel üretildiğinden başka bir müşterisine satışının mümkün olmadığını, bu ürünlerin eritilerek geri dönüştürüldüğünü ancak müvekkilinin bu dönüştürmeye rağmen maliyetin yarısı kadar zararının ortaya çıktığını, 83.600,- TL olan sözleşmenin feshi nedeniyle 33.000,- TL maliyet zararı olduğunu, 79.550,- TL bedelli sözleşmenin feshi nedeniyle ise de 32.250,-TL maliyet zararı olduğu” ile ilgili herhangi bir detaya rastlanılmadığı; Defter-i Kebir ve Envanter Defterlerinin —-Alıcılar—–Satıcılar Hesaplarına ait kayıtlarında davalı —-ile ticari bir ilişkisinin bulunmadığı; Defter-i Kebir kayıtlarında —-Verilen Sipariş Avansları, — Satıştan İadeler Hesaplarına ait detaylarda —–ilişkin herhangi bir kayda rastlanılmadığı; Ürün bazında ve müşteri bazında şatış defterleri incelendiğinde Davacı —- incelenen defterlerine göre; İncelenen yıllara gör Müşteri bazında Satışlar (Ek:l) ve incelenen yıllara göre Ürün Bazında Satışlar (Ek:2). Davalı —— incelenen defterlerine göre; incelenen yıllara göre Müşteri bazında Satışlar (Ek:3) ve incelenen yıllara göre Ürün Bazında Satışlar (Ek:4). Davadışı —— incelenen defterlerine göre; incelenen yıllara göre Müşteri bazında Satışlar (Ek:5) ve incelenen yıllara göre Ürün Bazında Satışlar (Ek:6). 2016 ve 2017 yıllarında —– tarafından — satışı yapıldığı. 2017’de oleik asit ve yağ asiti satışları yapıldığı. 2018’de ise ——- satışları yapıldığı görülmektedir. Yine aynı şekilde —- üretimi sonrası da ortaya çıkan bir yan ürün olan —- satışları iki firmada da mevcuttur. Bu durum —– çalışma alanlı ile —– çalışma alanlarının beyan edilenlerin aksine bazı durumlarda kesiştiğini bize göstermektedir. Fakat müşteri bazında satışlara bakıldığında ise davalı—– ayrılışı sonrasında firmanın ticari ilişkisi olan şirketlerde de keskin bir değişim veya davacı şirketten davalı şirkete geçiş gibi bir durum görülmemiştir. Bilgisayar ortamında silinen dosyaların ve şirket dışına yönlendirildiği düşünülen emaillerin ise içerikleri içerikler dosyada mevcut bulunmadığından şirket açısından önemleri hakkında kesin bir değerlendirme yapılamamıştır. Davalı —–çalışmış olduğu şirketlerin faaliyet alanları, çalışma süreleri ve çalıştığı pozisyonlardaki geçmişi sektörel anlamda değerlendirildiğinde kendisinin bitkisel bazlı yağlarda ve—— konusunda belirli bir bilgi birikimi olduğu net bir şekilde görülmektedir.—– gibi ürün portföyü farklı olan bir şirkete geçmesi, —– üzerine çalışan aynı gruba ait kardeş firma olarak adlandırılan davadışı—— gibi bir firmanın da bu bilgi birikimini değerlendirilmeyecek olması ve —– beyanı ise süreçlerin olağan akışları konusunda soru işareti uyandırmaktadır. Yukarıdaki izahat doğrultusunda TTK 54 ve TBK 444 maddeler hükümlerine haksız rekabet ve rekabet yasağı sözleşmesinin taşıması gereken unsurların oluşmadığı” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı beyan edilmiştir.
EK RAPOR: Bilirkişi ek raporunda özetle; “Tarafımdan dava konusu kopyalama ve mail gönderimi ile ilgili ek rapor istenmiş bununla ilgili davacı şirkette 10.12.2021 tarihinde davacı şirket yetkilisi ile birlikte yerinde inceleme gerçekleştirilmiştir. Kopyalama, mail gönderme vb. eylemlere ilişkin şirket yetkilisi tarafından “—–” programı tarafından tutulan ekran görüntüleri ve açıklamaları tarafıma gönderilmiştir. Yapılan yerinde incelemeye ilişkin tespit ve değerlendirmeler raporun önceki sayfalarında yazılmıştır.” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı beyan edilmiştir.
EK RAPOR: Bilirkişi ek raporunda özetle;”Yapılan incelemeye ilişkin tespit, değerlendirmeler ve kanaat raporun önceki sayfalarında yazılmıştır.” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı beyan edilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Davacı vekili 17.12.2018 tarihli dava dilekçesinde özetle, davacı ile davalı—– arasında (Gizlilik ve rekabet sözleşmesi) olduğunu, davalıların sözleşme hükümlerini ve haksız rekabet kurallarını ihlal ettiklerini, davalının ticari ve üretim sırlarını kopyaladığını, davalı şirketin diğer davalı vasıtası ile davacının geliştirdiği üretim metotlarını haksız rekabet teşkil edecek şekilde kullandığını, davalının şirkette 20.12.2012 de işe başlayıp en son Üretim İşler Direktörü olarak çalıştığını, 3.10.2017 de istifa ettiğini, bu durumu 1.11.2017 tarihli ihtarnamesinde belirttiğini, daha sonra davadışı bir firmada çalıştığını, davalının bütün bilgilere erişim yetkisi bulunduğunu, verileri izinsiz olarak kopyaladığını ve aldığını, veriler üzerinde çeşitli işlemler yaptığının teknik uzman raporunda belirtildiğini, eylemlerin gizlilik sözleşmesi ve TTK haksız rekabet hükümlerine aykırı olduğunu, bu durumu yeni gittiği şirket çalışanının da kabul ettiğini, yeni çalışılan şirketin davalı adına bankaya para yatırıldığının söylendiğini, şirketin faaliyetini durdurmasından sonra davalının diğer davalı firmada çalışmaya başladığını, şirketin davacı firma sırlarını öğrenmeyi amaçladığını, davanın asgari olarak belirlenen 102.000 TL zarar miktarı üzerinden açıldığını belirterek, davalıların haksız rekabet eylemlerinin tespitini, haksız rekabetin menini, uğranılan zararın tespitini ve davalılardan müteselsilen tahsilini talep ve dava ettiği görülmüştür.
Davalılar ayrı ayrı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava haksız rekabetin tespit ve men’i de maddi tazminat istemlerine ilişkindir.
Yanlar arasındaki çekişme, özetle, davacının eski çalışanı olan —— işten ayrılırken, şirkete ait ancak kendi kullanımındaki pc’den ticari ve üretim sırlarını haksız ve izinsiz kopyalaması, bunları daha sonra çalışmaya başladığı şirkette kullanılması için diğer davalı şirkete vermiş olması onun da ticarete konu ettiği iddialarına dayanmaktadır.Bu davada uygulanması olası hükümler, TTK’nın haksız rekabet hükümleri ve İş Hukuku sadakat ilkeleridir.Haksız rekabet, TTK m. 54-63 maddelerinde düzenlenmiştir. TTK m. 54/1 hükmü haksız rekabet hukukunun amacını “Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır.” şeklinde belirterek, bu kısma ilişkin hükümlerin yorumlanmasında dikkate alınacak temel ilkeyi vurgulamıştır.Gerekçeden de anlaşılacağı üzere “dürüst rekabet” ile kastedilen “oyunun dürüstlük kurallarına, centilmenliğe uygun olarak oynandığı katışıksız, saf bir rekabet” kastedilmektedir. “Bozulmamış rekabet” ise çok daha geniş bir kavram olup en genel haliyle “güven duyulan, hilesiz rekabet” anlayışını temsil etmektedir.Hangi durumda bir rekabetin “dürüst ve bozulmamış” olarak nitelendirileceği ise her şeyden önce haksız rekabet hukukunun kadim ilkelerinden olan “emek ilkesi”ne göre belirlenmektedir (—– Bu ilkeye, kendi emeğini ortaya koymadan gerçekleşen ve rakipleri rekabette engellemeye yönelik her türlü davranışın haksız olduğu anlamına gelmektedir. Başka bir ifadeyle, “kendi emeğine dayanmayan rekabet haksızdır” ——).Hükmün 2. fıkrasında ise Kanun Koyucu haksız rekabeti, “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” şeklinde tanımlamıştır.Görüldüğü üzere TTK m. 54 hükmü, haksız rekabetin tanımlanmasında “dürüstlük kuralı”nı temel kriter olarak görmüştür. Buna göre bir eylemin haksız rekabet olup olmadığının belirlenmesindeki, o eylemin dürüstlük kuralı ile örtüşüp örtüşmediğine bakılmalıdır—-Ticari İş – Ticari İşletme – Tacir – Ticaret Sicili – Ticaret Unvanı – Haksız Rekabet, Sempozyum -Yürürlüğünün Birinci Yılında 6102 Sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu (12-13 Nisan 2013), ——Haksız rekabetin genel tanımını veren bu hükmün yanı sıra, TTK m. 55 hükmü uygulamada sıkça karşılaşılan haksız rekabet hallerini sınırlayıcı olmayacak şekilde saymıştır. Bununla birlikte TTK m. 55’te sayılan haksız rekabet hallerinin sınırlayıcı olmadığı, sadece TTK m. 54/2’de belirtilen haksız rekabet eyleminin örnekseme yoluyla sayılmış örnekleri olduğu açıktır.
TTK m. 55/1 -b(1) hükmü “-b) Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek; özellikle;-1. Müşterilerle kendisinin bizzat sözleşme yapabilmesi için, onları başkalarıyla yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek” eylemini bir haksız rekabet hali olarak nitelemiştir. Bu haksız rekabet halinden söz edebilmek için bir kimsenin “sözleşme ilişkisi içinde olduğu” müşterilerinin, “bizzat kendisi iş yapabilmek amacıyla” “sözleşmeyi sonlandırmaya”, yönlendirilmiş olması” gerekir. Bu haksız rekabet halinde dürüstlük kuralına aykırı olan husus, yönlendirme eylemidir. Bu eylemin dürüstlük kuralına aykırı bir şekilde gerçekleşmesi gerekir.Ticari hayatta rekabet edenlerin, birlikte iş yaparken veya çalışanlar yoluyla edindikleri rakibe ait üretim tekniği ve bilgilerini kendileri için kullanmaları sıkça rastlanılan olaylardandır.
Ticari sır konusunda; işçi-işveren ilişkisinin doğası, bilginin doğası, diğer bilgilerden kolayca izole edilebilme özelliği; gizli üretim süreçleri, formüller, bilginin işveren için önemi, işverenin mevcut bu bilgiye olan katkısı ve işçinin bilgiyi kullanması sonucunda işverenin nasıl etkilendiği konuları dikkate alınarak karar verilmelidir.
Bir işçi, işinden işvereniyle rekabet etmek üzere veya bu ihtimal ile ayrıldığında, işverenin elinde, kendi ticari geleceğini sağlama almak için dört ayrı olanak bulunmaktadır. Bu olanaklardan başta geleni, işçiye rekabet yasağı koymak ve bilahare gerektiğinde bu yasağı yürütmektir. Diğerleri ise fikri mülkiyetin tescille veya—– kapsamında korunan haklarını kullanmak, TTK hükümlerine dayanmak ve gizlilik sözleşmeleridir. Yargıtay hizmet sözleşmesi bittikten sonra işçinin bizatihi aynı sektörde çalışmasını haksız rekabet olarak nitelememektedir (——–). Bununla birlikte eylemin özellikleri, rekabetin nasıl gerçekleştiği, edinilen tecrübelerin niteliği ve nasıl kullanıldığı dikkatle değerlendirilmelidir. Nitekim davalı ——davacı firmayla bağlarını kuran sözleşmede ticari sır mahremiyeti şartı öngörülmüştür. Üretim teknikleri, formülasyon ve deneme raporları, ürünün piyasasına ve müşterilere ilişkin veriler ticari sır kavramına dahildir.
Kural olarak rekabet serbesttir ve özellikle müşterilerin, tüketicilerin ve uzun vadede ticari ve sınai faaliyet gösterenlerin yararınadır. Rekabet hakkı, girişim ve çalışma özgürlüğü bir yandan Anayasa ve ilgili yasalarla düzenlenmiş, korunan haklardan olduğu halde, çalışanlar ve girişimcilerin belli şartların bulunması kaydıyla rekabetten kaçınmaları yükümlülüğü (belli bir ticari veya sınai faaliyeti edadan kaçınmaları) öngörülebilmektedir. Rekabet yasağı sözleşmeden doğabileceği gibi yasadan da doğabilmektedir. Rekabet yasağının sözleşmeyle öngörülmesi halinde, geçerliliği ve meşruiyeti için esas alınacak kriterler, TBK 444. maddede düzenlenmiştir. Buna göre rekabet yasağı her türden iş yapan işçiye değil, belli sırlara vakıf olabilen, üretim ve müşteri çevresini bilen konumdaki işçilere uygulanabilecektir. Yine bu bilgilerin kullanılmasının işverenin önemli bir zararına yol açabilecek nitelikte olması da esastır. Somut çekişmede ise davalı —– rekabet yasağı şartına muhatap olduğu anlaşılmaktadır. Zira davacı ile davalı —–arasında 10.12.2012 tarihli ( gizlilik ve rekabet sözleşmesi) imzalanmıştır. Sözleşmede davacı ve grup firmalarının dışında, davacı firmada uygulanan işlemlerin ve bilgilerin, —- araştırmalarının, patent ve kullanım hakkının kullanılmayacağı ve 3. kişilere verilmeyeceği belirtilmiştir. Davalı —— bu kararlara uyacağını belirtmiştir. Sözleşmenin 7. Maddesine göre, davalı iş ilişkisi bittikten 5 sene içinde aynı, benzer veya rakip faaliyet yapan firma veya kişilerle çalışmayacak ve ortak olmayacak olup aynı tahdit davalı işçinin ailesi için de sözkonusu bulunmaktadır.
—— sayılı kararında, “ şüpheli davalı—–( davalı şirkette) 2.5.2018 de işe başlaması, şirkete gönderilen ihtarnamenin 7.8.2018 tarihinde çekilmesi ve şikayet tarihinin 22.2.2019 tarihi olması dikkate alınarak şikayetin 6 aylık zamanaşımı geçtikten sonra yapılması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına” dair karar verildiği görülmüştür.Dosyaya gerekli bilgi ve belgeler celp edildikten sonra bilirkişi heyetine tevdi edilmiş olup aldırılan bilirkişi raporlarına ilişkin bir dizi itirazlar karşılandıktan sonra en son 02/10/2022 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde; “… TTK 54 ve TBK 444 maddeler hükümlerine haksız rekabet ve rekabet yasağı sözleşmesinin taşıması gereken unsurların oluşmadığı ” şeklindeki tespitlere yer verildiği görülmüştür.
TTK m.56/1-d’de düzenlenen maddi tazminat davası, haksız rekabet fiili sonucunda zarara uğrayan kimse tarafından tecavüz edenin kusurlu olması halinde uğradığı zarar ve ziyanı tazmin etmek için açılır, hukuka aykırı bir fiil olmalıdır. Bu fiil, TTK m. 55’te sayılan hallerden biri olabileceği gibi, TTK m. 54’teki genel hükmün şartlarına uyan bir fiil de olabilir. Haksız rekabet fiilini işleyen kimse söz konusu fiile kusurlu hareketi ile sebebiyet vermiş olmalıdır. Haksız rekabetin kasıtlı ve ihmali bir şekilde işlenmesi halinde kusurun varlığı kabul edilir. Kusurun ağırlığı hükmedilecek tazminat miktarının belirlenmesinde önem taşır. Bu eylem sonucunda mağdur fiili bir zarara uğramış olmalıdır. Hukuka aykırı fiil sonucunda bir zarar ortaya çıkmamışsa maddi tazminat davası açılamayacaktır. Haksız rekabet eylemi ile meydana gelen zarar arasında illiyet bağı mevcut olmalıdır. Bu çerçevede davacı borçlar hukukunun genel ilkelerine uygun olarak, fiilen bir zarara uğradığını ve zararın miktarını ispatlamak zorundadır. —–Gerçekten de bilirkişi raporları ile ortaya konulmuş hali ile davacı şirket bilgisayarından kopyalama ve silme işlemlerinin son kullanıcı davalı —— oturumunun (kullanıcı adı ve şifre) açık olduğu bilgisayardan yapıldığı, bilgisayarlara ve diğer dijital materyallere kullanıcı adı ve şifre tanımlamanın genel olarak başka kullanıcılar ve yetkisiz kullanımların önüne geçmesi ve engellenmesi olduğu, söz konusu bu durumda yapılan işlemlerin davalı ——sorumluluğunda olduğunun kabulü gerektiği, davacı şirket tarafından bu husus nazara alınarak haksız rekabet hükümleri kapsamında talepte bulunduğu, sektör bilirkişisi tarafından taraf şirketlerin ürettiği ürünler ile hedef pazar (muhatap kitle-müşteri) üzerinde yapılan incelemeler neticesinde taraf şirketler arasında ürün bazında çalışma alanlarının beyan edilenlerin aksine bazı durumlarda kesiştiği fakat müşteri bazında satışlara bakıldığında ise davalı —— ayrılışı sonrasında davacı firmanın ticari ilişkisi olan şirketlerde keskin bir değişim veya davacı şirketten davalı şirkete geçiş gibi bir durumun görülmediği, davalı —– hakkında yapılan cezai şikayetin zamanaşımı münasebetiyle kovuşturmaya yer olmadığına yönelik karar verildiği, bu haliyle satl kopyalama eyleminden kaynaklı haksız rekabetin tüm unsurları ile her iki davalı bakımından vücuda geldiğinin kabulünün mümkün olmadığı, zira kusurun ağırlığı hükmedilecek tazminat miktarının belirlenmesinde önem taşıdığı, bu eylem sonucunda bir zararın mevcut olması gerektiği, hukuka aykırı fiil sonucunda bir zarar ortaya çıkmamışsa maddi tazminat talebinin karşılanmayacağı, açılan dava da maddi tazminat talebine ilişkin zararın davacı yanca ispatlanamadığı hususları hep bir arada değerlendirilerek davanın reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Haksız rekabetin önlenmesi ve sonuçlarının giderilmesi ve bağlı taleplerin REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 1.741,91 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 1.562,01‬ TL harcın davacılara İADESİNE,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı taraflar üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı ——tarafından yapılan 322,75 TL masrafın davacılardan tahsili ile davalı ——-VERİLMESİNE,
5-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiği için karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.ye göre tespit edilen 16.300,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana İADESİNE,Dair, Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde —– Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı —– vekilinin ve davalı —— vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.