Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/202 E. 2021/838 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/202 Esas
KARAR NO: 2021/838
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 20/12/2018
KARAR TARİHİ: 11/11/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri adlarına sahte olarak emre muharrer senet düzenlendiğini, söz konusu sahteliğin icra dosyasının satış aşamasında öğrenildiğini, —– soruşturma numarası ile şüpheli hakkında dolandırıcılık suçundan suç duyurusunda bulunduklarını,———- açılan ihtiyati haciz kararına davalı tarafından yatırılan teminatın davalıya ödenmemesi için uygun görülecek teminat karşılığında ihtiyatı tedbir kararı verilmesi, davacının vekiline ödemekle mükellef olduğu avukatlık asgari ücret tarifesi üzerinden tahakkuk edecek vekalet ücretinin davalılardan tahsiline karar verilmesini, davalıların yüzde 20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacılara usulüne uygun tebligat yapıldığını, imzaya itirazın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, bu nedenle davanın reddine, mahkememizce takibin durdurulması halinde davacının takip tutarının %10’u tutarında para cezasına hükmedilmesine, alacak tutarının %20’si tutarında inkar tazminatına hükmedilmesine ücreti vekalet ve yargılama giderlerinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Mahkememizce dosya bilirkişiye tevdii edilerek rapor alınmıştır. —- raporu özetle, —— analizi sonucunda elde edilen bulgular ışığında; inceleme konusu — atılan imza —— karşılaştırma belgelerindeki imzaları arasında —- tanı unsurları açısından saptanan yüksek derecede uyum ve benzerlikler nedeni ile, —– eli ürünü olduğu, inceleme konusu — atfen atılan imza ile —– karşılaştırma belgelerindeki imzaları arasında — unsurları açısından saptanan benzerlikler nedeni ile, —- bedelli senetteki imzanın —–eli ürünü olduğu sonuç ve kanaatine varmıştır.
Mahkememizce dosya — gönderilerek rapor alınmıştır. —– raporu özetle, İnceleme konusu belgede bulunan —– yazısı ve bu isme atfen atılı imza —– mukayese yazı ve imzaları arasında; ——-bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu yazı ve imzanın — ürünü olduğu, İnceleme konusu belgede —–adına atılı basit tersimli imza ile —– imzaları arasında; ——– eli ürünü olduğu, İnceleme konusu senette yazı hususunda sağlıklı değerlendirme yapılabilmesi için; —- inceleme konusu belge kendisine gösterilmeden—- yazısı hariç inceleme konusu belge içeriğinin tamamının aynı tip harflerle büyük küçük harflere dikkat edilerek dikte suretiyle ve normal yazma hızıyla birçok kez yazdırılması ile elde edilecek tutanakların temini, —– başka amaçlarla yazmış olduğu samimi yazılarını içerir; ———– temin edilerek, mevcutlar ile birlikte kurumumuza gönderilmesinin gerektiği hususlarını bildirir kanaat raporu sunmuşlardır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davaya konu ihtilafın, —- açılan ihtiyati haciz kararına konu —–olduğu anlaşılmıştır.
Söz konusu senede istinaden alacaklı—– sayılı dosyası üzerinden takip başlattığı anlaşılmaktadır.
İcra takibine, ihtiyati hacze ve—- dosyasına konu senette mevcut davacılar —- imzanın sahte olduğundan bahisle davacılar aleyhine başlatılan takip hakkında menfi tespit davasıdır.
Dosyada mevcut —- talimatı doğrultusunda — tarafından hazırlanan —– tarihli bilirkişi raporuna göre; ——–işbu davada davacı sıfatına haiz olduğu anlaşılmıştır.
—– numaralı——- incelendiğinde müşteki ———–müşteki adına atılı imza ve yazıları şüphelilerin yazarak müştekiyi icra takibinde borçlu duruma düşürdüklerine ilişkin yeterli kanıtın olmadığı anlaşılmaktadır.” şeklindeki gerekçelere yer verilerek şüpheliler hakkında yüklenen suçtan kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmıştır.
Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle senedin sahteliği hakkında bir karar verir—– Yukarıdaki şekilde yapılan incelemeye rağmen sahtecilik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa hâkim bilirkişi incelemesine karar verir — Bilirkişi incelemesi yapılmadan önce mevcutsa, o tarafa ait karşılaştırma yapmaya —— yerlerden getirtilir —-
—— tanzim tarihli —- bedelli senet üzerindeki imzanın —–ürünü olduğu, aynı şekilde takibe konu ———–ürünü olduğu, kanaatine varılmıştır.
Davacılar vekilinin itirazı üzerine dosya bir de ——- gönderilerek imza incelemesi yaptırılmıştır. —– sayılı raporu incelendiğinde;”6. BULGULAR ve SONUÇ:
6.1. İnceleme konusu belgede bulunan —–isim yazısı ve bu isme atfen atılı imza —– mukayese yazı ve imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu yazı ve imzanın —–eli ürünü olduğu,
6.2. İnceleme konusu belgede —adına atılı basit tersimli imza ile —– mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, —- —- eli ürünü olduğu,” şeklinde tespitlere yer verilerek senet aslındaki imzaların — —-ürünü olduğu kanaatini bildirdiği görülmüştür.
Sonuç olarak, davacı borçluların —— bedelli senet üzerindeki düzenleyen sıfatı ile imzalarının bulunduğu, davacıların imza itirazlarının yerinde olmadığı, senet üzerindeki yazıların düzenleyenlerin eli ürünü olmasını gerektirir yasal bir zorunluluğun bulunmadığı değerlendirilerek davacıların davaya konu bono altında yer alan imzalarının kendilerine ait olmadığı hususundaki itirazları bakımından yapılan değerlendirmede; dosyamız arasına alınan ——- tarihli raporu neticesinde davaya konu bononun altında yer alan imzaların düzenleyici sıfatıyla davacılara ait olduğu dava konusu senette herhangi bir sahtecilik ya da tahrifatın yapılmadığı sabit olmuş; imzaların davacıların eli ürünü olmadığına dair iddia ispatlanamamıştır
Bu haliyle davacılar imza inkarı yanında, her hangi bir irade fesadı haline dayanmamış olup, davaya konu senet (bono) TTK’da yer alan zorunlu unsurları taşıyan geçerli olarak tanzim edilmiş bir bonodur.
Alacağın dayanağını teşkil eden kambiyo senedinin hukuki niteliğini irdelemekte yarar vardır. Bu hususta —- yapılan değerlendirmesi de göz önünde bulundurularak; ——– ilamlarında da belirtildiği üzere; bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra, hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir ——-
Bonoda şekil şartları —–ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir. Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik unsurlar da vardır.
Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir ——-
—– kararlarında ve öğretide de kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse —— kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin—- senedin lehdarından —- karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü, kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, soyut bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin, eda edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Zira bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle, bir illete bağlı olması gerekmez.
Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel def’i nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.
Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespitini içeren davada ispat yükü, kural olarak senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı ——-kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı —–kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili ——- anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi talil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. Senette borcun nedeni —— olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir.
Hemen burada, menfi tespit (borçsuzluğun tespiti) konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira, davacı borçlu senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Somut olay değerlendirildiğinde; menfi tespit talepli iş bu davaya konu ——- bedelli senette Türk Ticaret Kanunu zorunlu unsurları yer almakta olup, usulune uygun olarak geçerli bir şekilde asgari şartları taşıyan bir senet olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bono sebebi ile borçlu olmadığını içeren davada; ispat yükü kural olarak senedin bedelsiz olduğunu iddia eden—- tarafa aittir. Ancak bir defa bir mal alışverişine dayandığı ‘malen’ kaydıyla ya da bir alacak – borç ilişkisine dayandığı ‘nakden’ kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulması gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili —– anlamına gelir ki; bu durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi talil eden savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer.
Bu bakımdan davaya konu bonoda ‘nakten’ ibaresinin bulunduğuna göre böyle bir bonoda paranın teslim alındığı borçlu tarafından ikrar edilmiştir. Alacaklının bonaya konu bedeli teslim ettiğini kanıtlamak yükümlülüğü yoktur. Yazılı ikrarın aksini diğer bir deyişle paranın alınmadığını borçlu-davacılar kanıtlamak zorundadır. Davaya ve takibe konu bono hukuken geçerli nitelikte olup, senet altındaki imza davacılara aittir. Hal böyle olunca davacılar usulune uygun olarak düzenlenmiş uyuşmazlığa konu senedin miktarı da göz önüne alındığında kesin delillerle bu hususu ispat edememiş, davacı tarafından ispat edilemeyen davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 72 maddesinin 4.fıkrası uyarınca; “…dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyatı tedbir dolayısıyla alacağın geç almış bulunmaktan doğan zararlarının gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez yüzde yirmisinden aşağı olamaz.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir.
Benzer konuya ilişkin —— sayılı ilamında kötü niyet taminatı hakkında; “İcra İflas Kanunu’nun 72/4. maddesi uyarınca ancak ihtiyati tedbir yoluyla icra takibinin durdurulması halinde alacaklının alacağını geç almış olmaktan dolayı zararı isteyebileceğinden mahkemece tensip zaptı ile birlikte davacının ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmesine ve İcra İflas Kanunu’nun 72/2-4 maddesindeki koşullar oluşmamasına rağmen davalı lehine tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.” şeklinde gerekçelere yer verildiği anlaşıldığından somut olayımızda mahkememizin—- sayılı ihtiyati tedbir konulması yönünde ara karar kurulmuş ise de ilgili icra dairesinin —- müzekkeremize cevap yazısında ihtiyati tedbir ara karar kapsamında herhangi bir işlem yapılmadığı bildirildiğinden icra takibinin ihtiyati tedbir kapsamında işlem yapılmadığından kötü niyet tazminatına hükmedilmemiştir
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Yasal şartları oluşmayan kötü niyet tazminat talebinin reddine,
3-Alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 1.280,82 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.221,52 TL harcın davacıya İADESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiği için karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.ye göre tespit edilen 10.550,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana İADESİNE,
Dair, Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde—— Adliye Mahkemesi’nde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 11/11/2021