Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/197 E. 2020/766 K. 10.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/163 Esas
KARAR NO : 2020/826
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/12/2018
KARAR TARİHİ : 26/11/2020
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının aynı zamanda ortağı bulunduğu davalı şirkete borç para verdiği, şirketin ortağına olan bu borcunun ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, borcun ödenmediği, bu nedenle açılan —— Sayılı dosya ile icra takibi başlatıldığını, takibe itiraz ettiği ve takibin durduğunu, bu nedenle davanın kabulü ile itirazın iptaline, davalının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkememizce dosya bilirkişiye tevdii edilerek rapor alınmıştır.— tarihli bilirkişi raporu özetle, Denetime elverişli rapor tanzim edebilmek için davalı—–tarihinde rapor ekindeki e-mailin gönderilmesine rağmen ticari defter ve kayıtların verilen sürede ibraz edilmemesi ve bunun üzerine —— tarihine kadar istenen ticari defter ve kayıtlar sunulmaması halinde dosya kapsamına göre rapor tanzim edilerek verileceğine dair tekrar e-mail gönderilmesine rağmen herhangi bir ticari defter ve kayıt sunulamadığından inceleme yapılamadığı sonucuna varmışlardır.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE:
Dava, borç ilişkisinden kaynaklı genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir.
İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir. İcra dosyası fiziken celp edilmiş, borçlunun ödeme emrine süresi içerisinde itiraz ederek takibi durdurduğu tespit edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde davalıya ait ticari defterleri delil olarak göstermek suretiyle müvekkilinin davalı şirkete borç para verdiğini, borçlunun ticari defterleri incelendiğinde müvekkilinin alacaklı olduğunun anlaşılacağından bahisle davanın kabulünü talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Taraflara ait deliller toplanmış ve ticari defter ve dayanak belgeleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş ve davalıya ticari defter ve dayanak belgelerini ibraz etmesi için HMK 222 ve devamı maddeleri gereği ihtarın tebliğ edilmesine rağmen davalının inceleme günü defterlerini ibraz etmediği ve mazeret de bildirmediği görülmekle davalı şirket ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmamıştır.
6100 sayılı HMK’nın 222/5. madde/fıkrasında; “Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” amir hükmüne yer verildiği görülmüştür.
Benzer konuya ilişkin —— sayılı ilamında; ” Davalı akdî ilişkiyi inkâr etmiş, davacı takip konusu faturaların davalı şirkete ait ticari defterlerde kayıtlı olduğunu iddia ederek—– tarihli dilekçe ile tüm delillerden vazgeçerek ve davalının ticari defterlerindeki kayıtları kabul ettiğini bildirerek delillerini davalı şirketin ticari defterlerine hasretmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 222/5. maddesi hükmüne göre taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir, ancak karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır. Davacı delillerini davalı şirketin ticari defterlerine hasrettiğinden mahkemece—– tarihli celsede davalı vekiline HMK 219. maddesi uyarınca defterlerini ibraz için 2 haftalık kesin süre verdiğinden ve davalı bu süre içinde defterlerini ibraz etmediğinden akdî ilişkinin varlığının kanıtlandığı kabul edilerek işin esasına girilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken akdî ilişkinin kanıtlanamadığı ve hatırlatılan yemin deliline de başvurulmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.” şeklinde gerekçelere yer verildiği görülmüştür.
Diğer yandan 6100 sayılı HMK’nın 220/3 madde/fıkrasında; “Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.” şeklinde hüküm cari olduğu anlaşılmıştır. Davacı taraf dava dilekçesinde davalının ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi halinde iddialarının ispatlanacağını ileri sürmüş, aynı şekilde —–nolu celsede davacı vekili bu hususu duruşmada yinelemiş, mahkememizde buna istinaden davalı şirkete defterlerinin ibrazı için 2 haftalık kesin süre verilmiş ve davalı bu süre içinde defterlerini ibraz etmediği anlaşılmış, bu husus nazara alınarak HMK’nın 222/5 ve 220/3. Maddeleri gereğince davacı alacağını kanıtladığı kabul edilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Alacağın likit olması konusunu ———— kararında; ”Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır. Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek, alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir. Davacı taraf şirketin ticari defter ve kayıtlarını delil olarak ileri sürmüş olması davalı tarafın ticari defterlerini yasal süresi içerisinde mahkememize sunmadığı bu haliyle davalı ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi neticesinde alacağın mevcudiyetinin ve miktarının belirlenebileceği değerlendirilmiş olup borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması nazara alınarak alacağın likit olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
Her ne kadar Mahkememizin —nolu celsesinin— nolu ara kararı gereğince davacı tarafa yemin delili hatırlatılması amacıyla ara karar kurulmuş ise de davalı vekilinin —– tarihli dilekçeleri ile ara karardan dönülmesine yönelik taleplerinin yerinde olduğu görülerek mezkur ara karardan dönülmüştür. Zira benzer konuya ilişkin ———- sayılı ilamında; ” HMK 129, 1/e maddesine göre, davalı, cevap dilekçesine, her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğini yazdığı, delil bir ispat aracı olarak, ileri sürülen bir vakıanın doğruluğunu ispat etmeye yaradığı için, cevap dilekçesinde her bir vakıa bakımından o vakıayı ispata yarayan ispat araçlarının da belirtilmesinin önemli olduğu, uygulamada, tarafların iddia veya savunmada bulunurken yeterli araştırma yapmadan vakıalar ileri sürdükleri veya bunların delillerini ortaya koymadan dilekçeler verdikleri, özellikle taraflarca hazırlama ilkesinin geçerli olduğu davalarda, Mahkeme’nin yargılamayı doğru yürütebilmesi ve makul bir sürede karar verebilmesi için, delillerin vakıalarla bağlantısı kurularak mahkeme önüne getirilmiş olması gerektiği, bunun da tarafların dayandıkları delilleri ve her bir delilin hangi vakıanın ispatı için kullanılacağını belirtmeleriyle mümkün olduğu, buna göre davacı, dava dilekçesinde; davalı ise cevap dilekçesinde delillerini, kural olarak, hasretmiş olacağı, yani cevap dilekçesinde ”delillerim şunlardan ibarettir” diyen ve bu şekilde delillerini hasretmiş olan davalı, sonradan başka(yeni) delil gösteremeyeceği, böylece, davalı yemin dahil bütün delillerinin nelerden ibaret olduğunu cevap dilekçesinde göstereceği, cevap dilekçesindeki ”sair kanunî deliller” deyiminin bir anlamı olmaz, cevap dilekçesinde sair deliller denilmiş olsa bile, (cevap dilekçesinde) açıkça yemin delili de yazılı değilse davalı, davacıya yemin teklif edemeyecektir, dolayısıyla mahkeme de davalıya yemin teklifine hakkı olduğunu hatırlatamayacağı ————— şeklinde gerekçelere yer verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜNE; davalı tarafından——-icra takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin DEVAMINA,
2-Davalının itirazında haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşıldığından asıl alacak olan 237.176,53 TL üzerinden % 20 oranında olmak üzere 47.435,30TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya VERİLMESİNE,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 16.201,52 TL karar ve ilam harcının, dava açılırken peşin olarak alınan 2.864,51 TL harçtan mahsubu ile bakiye 13.337,01‬ TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 25.052,36 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvuru harcı, 2.864,51 TL peşin harç toplamı 2.900,41‬ TL ile 1.913,3‬0 TL ( 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 6,50 TL müzekkere gideri, 5 Tebligat gideri 74,40 TL, 5 E-Tebligat gideri 32,40 TL) olmak üzere toplam 4.813,71 TL olan yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından dava dosyasına yatırılan gider avansı bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı tarafından dava dosyasına yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra davacıya iadesine,
Dair, Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde—– Mahkemesi’nde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 26/11/2020