Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/184 E. 2020/474 K. 08.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/184
KARAR NO : 2020/474
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 19/12/2018
KARAR TARİHİ: 08/09/2020
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkilin davalı ———— tutarlı çekin davalıya tevdi edildiğini fakat müvekkile teslim edilmesi gereken malların teslim edilmediğini, — ilgili çeki —– teminat amaçlı verdiğini fakat çekin teminat fonksiyonunun bulunmadığını, bu nedenle çekte rehin cirosunun bulunmasının mümkün olmadığını, anılan nedenlerle müvekkilin davalıya borcunun bulunmadığını tespitini, dava konusu çekin hükümsüzlüğü ile iptalini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı —— vekili cevap dilekçesinde özetle ; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, müvekkilin davacıya mal satarak teslim ettiğini, bunun karşılığında çek alındığını fakat çekin karşılıksız çıktığını, müvekkilin mağdur olduğunu ve davacının kötü niyetli olarak davayı ikame ettiğini, yetkisizlik kararı verilmesini ve davanın reddini talep etmiştir.
Davalı —- vekili cevap dilekçesinde özetle ;davalı —–ile müvekkil banka arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, —- kullandığı krediyi ödeme amacıyla müvekkile huzurdaki davaya konu çeki tevdi ettiğini, ancak çekin karşılıksız çıktığını, bu nedenle —– Sayılı dosyasından kambiyo senetlerine mahsus hacir yolu ile takip başlatıldığını, anılan nedenler ve müvekkilin iyi niyetli 3.kişi olmasından dolayı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Bilirkişi raporu, —- cevabi yazısı ve tüm dosya kapsamı.
Bilirkişinin —-tarihli raporunda özetle; davalı — davacı ——– tutarlı fatura düzenlediği, —- toplam tutarlı faturalara konu ürünlerin davacıya teslim edildiğini gösterir üzerinde çeşitli isim ve imzaların bulunduğu irsaliyelerin ibraz edildiği, buna karşın —- tarih — sıra numara ve —–toplam tutarlı faturaya konu ürünlerin teslim edildiğine dair herhangi bir irsaliyenin bulunmadığı yada ibraz edilmediği,davalının davacı adına düzenlediği tüm faturaları—- olarak ayrı ayrı düzenlendiği, davacının tüm faturaları 8 günlük yasal süre içerisinde itiraz etmeden kayıtlarına aldığı, söz konusu fatura tutarlarının tarafların —- beyannamelerinde usulüne uygun olarak yer aldığı,—– dava dilekçesi harçlandırma tarihi itibariyle davacı ———– alacaklı olarak göründüğü, davacı yevmiye defterinde —-tarihinde davalı cari hesabında düzeltme kaydı yapıldığı ve ilgili bakiyenin davacı şirket ortağı —– hesabına virmanlanarak davalının alacağının sıfırlandığının tespit edildiği, söz konusu hesap kapama kaydının gerçekte var olmayan bir işleme ait olduğu ve ilgili kaydın salt davalı cari hesap bakiyesinin sıfırlanması amacıyla gerçekleştirildiğinin anlaşıldığı, bu nedenle ilgili kayda değer verilmemesi gerektiği, bu itibarla —- tarihi itibariyle davacı ticari defterlerinde davalının —- alacaklı olduğu,—-sıra numaralı — tutarlı çekin davalı —- temlik cirosu ile diğer davalı —- devredildiği, bankanın yetkili hamil olduğu ve alacak hakkının bulunduğu, buna karşın çekin davalı ——tarihinde elektronik ortamda takasa konulduğu ve karşılıksız çıktığının anlaşıldığı beyan edilmiştir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE:
Dava, kambiyo senedinin bedelsizliğine dayalı menfi tespit talebine ilişkindir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran; iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu, ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira, davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
-İspat hukuku yönünden geçerli kurallar:
6100 sayılı HMK m.189/3; “Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar başka delillerle ispat olunamaz.” hükmünü amirdir.
Aynı Kanun’un m.200/I – II “senetle ispat zorunluluğu ” “senetle ispat gereken hallerde karşı tarafın açık muvafakati ile tanık dinlenebileceği” hususları düzenlenmektedir.
Yine aynı Kanun’un m.201; “Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler … liradan az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz. “denilmektedir;
Belirtilen mevzuat hükümlerinden anlaşılacağı üzere, usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def’i (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, m. 201’deki meblağdan az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, senede karşı senetle ispat zorunluluğuna ilişkin kuralın istisnaları da m. 203’de belirtilmiştir.
Somut olayda ; Davacı taraf davalı şirketten satın alacağı mallara ilişkin davalı tarafa bir adet ileri tarihli çek verdiğini, ancak satım konusunda anlaşılan malların teslimatının taraflarına yapılmadığını, davalı tarafında çeki diğer davalı bankaya teminat amacıyla verdiğini bu nedenlerle dava konusu çeke ilişkin borçlu olmadığı iddiasıyla çekin hükümsüzlüğü ve iptali ile çekten dolayı davalılara borçlu bulunmadığının tespiti talebi ile huzurdaki davayı ikame ettiği görülmüştür.
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; Huzurdaki davada yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere ispat külfetinin kural olarak davacı tarafa ait olduğu, ispat yükü kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesinin olmaması halinde, var ise taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi yazılı delil başlangıcı olarak sayılabilecek birtakım belgelerin dosyaya sunulması ile iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale gelebileceği ancak davacı tarafça dosyaya bu yönde herhangi bir delil ibraz edilemediği, bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası açan davacı borçlunun temel alacağın mevcut olmadığını, – karinenin aksini – hem taraflar arasındaki temel ilişkiyi hem de temel ilişkideki bir nedenle senedin bedelsiz kaldığını ispatla mükellef olduğu, ——- mahkememizce alınan bilirkişi raporu ile tespit edildiği üzere; davacı şirket kayıtlarında davalı tarafın alacaklı olarak göründüğü, davalı tarafından düzenlenen tüm faturaların davacı taraf kayıtlarında ve tarafların vergi dairesine yaptıkları bildirimler üzerine düzenlenen BA/BS formlarında yer aldığı, bu haliyle taraflar arasında mal alım satımına ilişkin ticari bir ilişkinin mevcut olduğu ancak davacı taraf ticari defter ve kayıtları ile BA/BS formları dikkate alındığında davalı tarafça davacıya mal tesliminin gerçekleştirildiğinin ispat edildiği, bu nedenle yemin delilinin davacı tarafa hatırlatılmasının davanın esasına etkili olmayacağı ve davacının çekin bedelsizliği iddiasını usulüne uygun olarak kanıtlayamadığı anlaşılmakla; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın düşümü ile geri kalan 18,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye İRAD KAYDINA,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalılar yargılamada kendilerini vekil marifetiyle temsil ettirmiş olmakla AAÜT gereği 2.000,00’er TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara ÖDENMESİNE,
5-Kararın kesinleşmesi ve talep halinde HMK 333. maddesi gereği artan gider avansının ilgili tarafa İADESİNE,
Dair; davacı ve davalı banka vekilinin yüzüne karşı davalı sigorta vekilinin tarafın yokluğunda gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/09/2020