Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1199 E. 2023/935 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1199
KARAR NO : 2023/935

DAVA : Alacak (Yetiştiricilik sözleşmesinden kaynaklanan )

DAVA TARİHİ : 31/12/2018

KARAR TARİHİ : 23/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Yetiştiricilik sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;

Müvekkili ile davalı —– Şirketi arasında, müvekkiline ait ——adreslerinde bulunan iki ayrı tavuk besi kümesi işletmesinde, 15.03.2017 ve 06.09.2017 tarihlerinde ikişer yıllık sürelerle teslim alınan civcivleri yetiştirme işi için iki ayrı “Fason Tavuk Yetiştiriciliği Sözleşmesi” adıyla akdedilen sözleşmeler gereğince, —– adresinde bulunan 200.000 tavuk kapasiteli, 12.986 m² yüzölçümü bulunan kümes ile —–adresinde bulunan 55.000 tavuk kapasiteli 2.145,95 m² tavuk besi kümesinde davalı tarafından verilen civcivlerin yetiştirilerek şirkete teslim edilmesi gerektiğini, sözleşmelerin ağır hükümlerine rağmen tüm edimlerin sözleşmeye uygun olarak yerine getirildiğini, her iki tesiste sözleşme gereğince teslim alınan civcivlerin yetiştirilmek suretiyle davalı şirkete teslim edildiği, davalı şirketin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmediği, daha sonraki dönemlerde ihtarlara rağmen, basiretli bir tacir olarak sözleşmeden doğan ve doğacak yükümlülüklerini yerine getirmediği, davacıya sözleşme gereği yetiştirmek üzere teslim etmek zorunda olduğu civcivleri —–tesise 2018 yılı Ocak ayından itibaren, —–tesise ise 2018 yılı haziran ayından itibaren) teslim etmediği, bu dönemde davacıya herhangi bir bildirimde bulunulmadığı, bu durumun tesisin boş ve atıl vaziyette kalmasına ve davacının büyük bir zarara uğramasına neden olduğu, her iki sözleşmede de davacıya ait tesislerin tamamında periyodik dönemler halinde civciv yetiştirmeye ilişkin hükümlerin düzenlenmiş olduğu, sözleşmeyle tesislerin bir kısmının istisna tutulmadığı, ayrıca civciv yetiştirilmesi konusunda periyodik süreler dışında dönemsel bir istisna belirtilmediği, davacının yapılan sözleşmelere uygun olarak kendisine ait tüm edimleri yerine getirmek suretiyle şirketin vereceği civcivleri yetiştirmek üzere her iki tavuk kümesinin tamamını hazır halde bulundurduğunu ve hali hazırda da kümeslerin boş durduğunu; davacı tarafından, —– Noterliği aracılığı ile gönderilen 31.05.2018 ve 09.08.2018 tarihli ihtarnamelerle, davalı şirketin her iki sözleşmeden kaynaklı ifa yükümlülüğünün yerine getirilmesi, civciv gönderilmeyen bu dönemlere ilişkin olarak uğranılan zararın tazmin edilmesi gerektiği, ancak zararların karşılanmadığı, davalı şirketin ihtarnamelere rağmen edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle davacı tarafından— Noterliğinin 20.09.2018 tarihli —– yevmiye numaralı ihtarname ile sözleşmelerden kaynaklı tüm yükümlülüklerin 7 gün içerisinde yerine getirilmesi, aksi taktirde temerrüde düşmüş olacağı ve sözleşmeyi haksız surette feshetmiş sayılacağı hususlarını içerir ihtarnamesini keşide edildiği, ihtarnamenin tebliğinden itibaren 7 günlük sürenin geçmesine rağmen davalı şirket tarafından sözleşmeyle belirlenen yükümlülüklerin yerine getirilmediği, ihtarnamede belirtilen hususlara ilişkin herhangi bir cevabın verilmediği, bu nedenle davalı şirketin temerrüde düşmüş olduğunu ve sözleşmelerin davalı şirketin kusuru ile 02.10.2018 tarihi itibari ile münfesih olduğu, sözleşmenin 3. maddesinin karşılıklı edimler içermesi, iki yıllık süre için yapılmış olması, davacının sözleşme için yaptığı hazırlıklar ve yatırımlar, Borçlar Kanunu’nun genel ve özel nitelikli emredici ve tamamlayıcı hükümleri, davalının gerekli ihbarlarda bulunmaması ve dosya kapsamı değerlendirildiğinde bunu kabulünün mümkün olmadığını, davalının temerrütü oluştuğundan zarardan sorumlu olduğu, sözleşmenin 3. maddesinde “mevsimsel nedenlerle, kümes durumu ve günün piyasa koşullarına göre teslim edilecek civciv miktarında değişiklik yapma hakkı şirkete aittir” şeklindeki ifade ile kastedilenin şirketin dilediğinde kendisine sözleşmeyle bağlı saymayarak müvekkiline iş vermeyebileceği şeklinde yorumlanamayacağını, maddede kastedilen hususun yalnızca zaman zaman verilecek civciv sayılarının değişebileceği olduğu, esasen sözleşme yapma aşamasında müvekkiline de bu şekilde açıklama yapıldığı, davalı şirketin sözleşmeye aykırı davranışı yüzünden davacı müvekkilinin uğradığı ciddi zararlar nedeniyle işbu davayı açmak zorunda kalındığı, bu suretle Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi de nazara alınarak, davacının iki yıllık sözleşme süresince sözleşmeye aykırılık nedeniyle oluşan müspet zararının ve mahkemece sözleşmenin fes edildiği kabul edilecek ise davacının kusurunun bulunmaması nedeniyle fesih tarihinden itibaren menfi zararın ve Borçlar Kanunu 125. maddesi kapsamından ayrıca yoksun kalınan kazanç kaybının belirlenerek işbu tazminat alacaklarına sözleşmeden kaynaklanmasından dolayı her bir alacağı tahakkuk ettiği muacceliyet tarihlerinden itibaren ticari işlerde uygulanan en yüksek faiz oranı üzerinden temerrüt faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi gerektiği, taraflar arasındaki iki ayrı yerdeki iki ayrı fason tavuk yetiştiriciliği sözleşmesi kapsamında, davalı şirketin haksız temerrüdü nedeniyle, davacının Borçlar Kanunu 125. maddesi kapsamında sözleşme sürecinde oluşan müspet zararın, mahkemece sözleşmenin fesinin kabul edilmesi halinde de fesih tarihinden itibaren menfi zararın da yoksun kalınan kazanç kaybının, her bir alacağını muacceliyet tarihlerinden itibaren ticari işlerde uygulanan en yüksek faiz ile birlikte tahsili kapsamında fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik her bir sözleşme için ayrı ayrı olarak 1.000 TL olmak üzere toplam 2.000 TL’nin davalıdan tahsili ile davacı müvekkiline ödenmesine, davalı şirkete sözleşmeler için verilen iki adet 1.500.000 TL ve 550.000 TL bedelli iki ayrı teminat senedinin hükümsüz kalması nedeniyle davalıdan alınarak davacı müvekkiline iadesine, bu olmadığı takdirde fekkine, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davalı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;
Davacı ile davalı müvekkili arasında sadece ——adresinde bulunan tavuk kümesi için 06.09.2017 tarihli etlik piliç yetiştirme hizmet sözleşmesi imzalandığı, taraflar arasında başka hiçbir sözleşmenin mevcut olmadığı, davacının —-adresinde bulunan kümesinde ise herhangi bir yazılı sözleşme akdedilmediği, bu adreste bir sürülük ticari ilişki kurulduğu, sürü alındığında da ticari ilişkinin bitmiş olduğunu, davacının piliç yetiştirmeyi istemesinin davalı şirketin de bu kümese piliç göndermeyi kabul etmesi halinde sözlü icap-kabul neticesinde kurulan devamlılık şartı olmayan bir ticari ilişki olduğu, davalı şirketin bu kümese sürü göndermeyi uygun görmemesi üzerine yeni sürü gönderimi teklif edilmediği ve yeni bir ticari ilişkinin de kurulmadığını, bu nedenle sadece mevcut süreye bakma icap-kabulünden ibaret ticari ilişki kuruldu gerçeği nedeniyle davacının iki yıllık sözleşme olduğ civciv gönderilmediğini iddia etmesinin hiçbir akdi ve hukuki dayanağının olmadığı, davalı şirketin sözleşme imzaladığı veya sözleşme imzalamaksızın civciv göndereceği yetiştiricilerden, ticari ilişki içerisinde göndereceği civcive malzemenin teminatı olarak yetiştiricilerden ipotek ve benzeri teminat almakta olduğunu bunun içinde standart ipotek sözleşmesini kullandığı, bu ipoteğin alınmasının taraflar arasında mutlaka yazılı bir sözleşme imzalandığını göstermediği gibi davalı şirketin mutlaka civciv göndereceği anlamına da gelmediğini, ipotek işleminin davalı şirketin tedbir olarak uyguladığı bir işlem olduğu, başka bir anlam taşımadığı, davacıya civciv gönderme garantisinin olmadığı, davacının taleplerinin bu nedenle haksız olduğu, —– bulunan kümes için taraflar arasında bir sözleşme olmadığı, diğer kümes açısından taraflar arasında sözleşme akdedildiği, düzenlenen sözleşmenin 2. maddesinde “Yetiştirici, şirketin üretim programı dahilinde tamamen şirketin belirleyeceği tarihte kümesini şirketin istediği şekilde hazırlayıp civciv koyacak, şirketçe kabul edilecek geçerli bir nedeni olmadığı takdirde süresinden önce civciv girişi.. gibi taleplerde bulunmayacaktır” hükmünün yer aldığı, sözleşmenin 3. maddesinde “mevsimsel nedenler, kümes durumu ve günün piyasa koşullarına göre teslim edilecek civciv miktarında değişiklik yapmak hakkı şirkete aittir” hükmünün mevcut olduğu, tüm bu hükümlerin davacıya civciv gönderme garantisi vermediği, civcivin verileceği tarihi ve programı belirleme yetkisinin davalı şirkete ait olduğu, davacının süresinden önce civciv girişi talep edemeyeceğinin açıkça düzenlendiği, yapılan işin niteliği gereği ne davalı şirketin ne de diğer entegre tesislerin hiçbirinin sözleşmeli yetiştiriciye böyle bir devamlılık garantisinin vermesinin mümkün olmadığı, bu şartlar altında davalı şirketin civciv göndermeyerek sözleşmeyi ihlal etmesi veya temerrüde düşürmesinin mümkün olmadığı, davacının mafyatik sorunları nedeniyle ticari ilişkinin sürdürülmesini imkansızlaştırdığı, can ve mal güvenliğini tehdit etmiş olup davacının taleplerinin sırf bu nedenle dahi haksız olduğu, davacının bir takım mafyatik olay veya kişilere bulaşması nedeniyle davalı şirketin iş yerine gelen kimliği belirsiz kişilerin davacının kümesine civciv gönderilmemesi, aksi taktirde kümesi yakacaklarını, gönderilecek civcive, malzemelere zarar vereceklerini söylediklerini, bir-iki defa daha bu durumun devam ettiği, davacıyı bu durumun sözlü olarak iletildiğini ve davacıya gönderilen cevabi ihtarnamelerde de bu sorunu çözülmesinin istendiği, davacının karışmış olduğu olaylardan dolayı silahla vurularak yaralandığının sabit olduğu, bu olaylar dikkate alındığında davalı şirketin ticari faaliyetinin tehdit edilmesinin davacının silahla yaralanması karşısında davalı şirketin bu ticari ilişkiyi sürdürmesinin ve tehlikeyi göze alarak çalışanlarının can güvenliğini ve kendi ticari güvenliğini, mal güvenliğini, iṫibarını tehlikeye atmasını beklenemeyeceğini, bu hususun dahi başlı başına davacı ile ticari ilişkilerini sürdürülmesinin beklenemeyeceğini gösterdiğini, davacının kümesin güvenliğini sağlayamadığı, bu olaylardan sonra davalı şirketin ofisine davacının kümeslerini kendisinin satın aldığı, bundan sonra kümesleri kendisinin işleteceği, kendisine civciv gönderilmesini isteyen bir şahsın geldiği, bu şahsın bir müddet davalı şirket yöneticileri ile iletişim kurmaya çalıştığı, taleplerini ilettiğini ve kendisine mevcut şartlarda çalışılamayacağının beyan edildiği, bu nedenle davacının halen bu kümeslerin sahibi olup olmadığının araştırılması gerektiği, davacının taşınmazda hak sahibi dahi olmayabileceğine, eğer davacının böyle bir satış işlemi yapmadıysa ve buna rağmen üçüncü kişileri davalı şirkete yönlendirdiyse bu durumda davacının davalı şirketi kandırmak ve 3. kişiler üzerinden kümesi işletmek amacıyla hileli yollara başvurduğunun kabul edilmesi gerektiği, davalı şirketin ve benzeri kurumsal şirketlerin bu tarz bir tacir ve ticari ilişki kurmasını çalışanları tehlikeye atması güven ilişkisinin olmadığı bir ticari ilişkiyi sürdürmesini mümkün olmadığı, davacının kusurlu hareketleri ile ticari ilişkinin sürdürülmesi imkanını ortadan kaldırdığı, kümesini boş olarak bekletmenin bir ticari ilişki kurmayı ve yükümlülüklerini yerine getirmeye yetmeyeceğinin açık olduğu, karşı tarafın can ve mal güvenliğinin tehdit edilmesine neden olan davacı ile ticari ilişkinin sürdürülmesinin beklenmesine makul olmadığı, davacının hiçbir zararı olmadığı gibi zararı olsaydı bile bundan kendisinin neden olduğu, davacının ihtarnamelerine karşılık gönderilen davalı şirketin —– Noterliğinin 1.06.2018 tarih —– yevmiye numaralı ihtarnamesinde karşılıklı anlaşma ile sözleşmenin feshedileceği veya başka bir firmayla çalışılabileceği gibi seçeneklerin bildirildiği, davacının hizmet sözleşmesinin feshedilmediği, davacının gönderdiği —– Noterliği 20.09.2018 tarih ve —— yevmiye numaralı ihtarnamesi ile kendisine 7 gün içinde civciv verilmezse sözleşmenin feshedilmiş sayılacağını belirttiği, bu ifadenin ancak sözleşmenin karşılıklı irade yoluyla feshedilebilmesi yönünde icap kabul edilebileceği, davalı şirketin 7 gün içinde civciv göndermemesi ile karşılıklı anlaşma yoluyla sözleşmenin feshedildiği şeklinde yorumlanabileceği, karşılıklı fesih halinde ise tarafların birbirinden menfi, müspet zarar talep edemeyeceklerinin açık olduğu, davacının temerrüt iddiasının yersiz olduğu, zira temerrüdün gerçekleşmesi için bir borcun muaccel olması gerektiği, davalı şirketin civciv gönderme garantisi ve taahhüdü dahi olmadığından civciv gönderip göndermemeyi, gönderme zamanını ve sayısını belirleme yetkisi tamamen davalı şirkete ait olduğundan temerrüt şartlarının gerçekleşmesinin söz konusu olmadığını, davanın reddine, dava masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Dava, taraflar arasındaki tavuk yetiştiriciliğine ilişkin sözleşmeden kaynaklı kar kaybı( kazanç kaybı) tazminatı istemine ilişkindir.
Tarafların iddia ve savunmaları yukarıda özetlenmiştir.
Taraflar arasında —- adresinde —için yazılı sözleşme bulunduğu, diğer kümes için yazılı bir sözleşme olmadığı görülmüştür.
TBK’nın 97. Maddesi ” Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça kendi borcunu ifa etmiş yada ifasını önermiş olması gerekir.” hükmüne haizdir.
TBK’nın 125/2. Maddesi ” alacaklı borcun ifasından yada gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir ” hükmüne haizdir.
Teminat senetlerinin iadesi talebi nispi harca tabi olup davacıya nispi harcı yatırması hususunda kesin süre verilmiş davacı yanca bu talebe ilişkin gerekli nispi harç süresinde yatırılmadığından 20.10.2020 tarihli duruşmada davacının bu talebi işlemden kaldırılmış, davacı yanca süresi içinde yenileme harcı da yatırılmadığından esas kararla birlikte davacının bu talebi yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Davacı tanığı —– duruşmadaki beyanında “….Kümeslere 7 sezon boyunca civciv geldi. Her bir sezon ortalama 45-48 günden oluşmaktaydı. Ayrıca 15 günde temizlik için süre veriliyordu, 2018 Haziran ayında son civciv geldi, Haziran ayından sonra bize tekrardan civciv gelecek çabuk temizlik yapın denildi, hatta biz yetiştire bilmek için dışarıdan kendi çocuklarımı çağırarak temizlik yaptık, ancak 6 ay boyunca kümeslere herhangi bir hayvan gelmedi.. ben davacının vurulma olayını bilmiyorum, telefon ile duydum..” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı tanığı —-beyanında “…—–köyündeki kümeste çalışmaktaydım, herhangi bir güvenlik problemi kümeste yaşanmadı, biz zaten gece gündüz kümeslerdeydik, herhangi bir sorun olmadı, dedi… silahla yaralanma olayının tarihini bilmiyorum, ancak bu olayın ticaret ile bir ilgisi yoktur, kişisel nedenlerde kaynaklıdır, —- tavuk vermeyi kestikten sonra kümesler atıl kalmıştır, bu süreçten sonrada başka bir firma ile de çalışmadık..” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı tanığı —-beyanında “… —-gelen birinin hazırlık yapmamız talimatı üzerine biz Haziran ayında kümesleri hazır hale getirmek için çalıştık, ancak kümesleri hazır hale getirmemize rağmen civcivler gelmedi, neden gelmediği hususunda bir bilgim yoktur, tanıklık ücreti talebim vardır, dedi… biz kümeste 3 kişi çalışan olarak 24 saat kümeslerde bulunmaktaydık, çalıştığımız dönemde kümesleri herhangi bir saldırı olmadı, herhangi bir güvenlik problemi yaşamadık, dedi… ben gününü tam hatırlayamama ile birlikte davacının silah ile yaralanmasını sadece telefon ile duyumunu aldık..” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı tanığı—- talimat mahkemesinde verdiği beyanında “…daha sonra tekrar civciv gönderilmesi için 165.000 tavukluk kümesi hazırladık, 200.000 ‘lik civciv göndereceklerini söylediler, gerekli olan bütün olan hazırlıklar yapıldı, kümes dezenfekte edildi, pazartesi gelmesi gereken civcivler gelmeyince aradığımızda cuma günü geleceğini söylediler, cuma günü de gelmeyince tekrar aradığımızda telefonları açmadılar, biz de Davacı—- ile birlikte—-gittik, —-Şubesi sorumlusu —- ile görüştük, biz size tavuk vermeyeceğiz, Genel Müdürlük —–Şubesinin riskli olduğunu söyledi, aynı şekilde—– kümes için de aynı şeyi söylediler, biz çiftliği —–satın aldık,—– Şubesi Müdürü —- bey arkadaşlardır, bize bu yüzden tavuk vermediklerini düşünüyoruz, diğer tavuk fabrikalarını da tehdit ederek bize tavuk verdirmediler…” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı tanığı—–talimat mahkemesindeki beyanında “…Davacı —- şahsen tanımıyorum, Davacı ile —- adresinde bulunan kümesle ilgili sözleşme yapılıp yapılmadığını bilmiyorum, —– köyü adresinde bulunan kümesle ilgili sözleşme yapılıp yapılmadığını bilmiyorum, ipotek konusunda da bir bilgim yoktur, yetiştiricilere civciv garantisi vermiyoruz, biz hiçbir yetiştiriciye civciv garantisi vermiyoruz nedeni ise kuluçkadan çıkan yumurta ve civciv sayısı bilinmediği için garanti vermiyoruz, davacı —-topçu köyündeki kümesleri ile ilgili şirkete birilerinin geldiğini, bizim müdürlerimizi tehdit ettiklerini buraya civciv verilmemesini gerektiği, Kümesi yakarız hayvanları yakarız şeklinde konuştuklarını biliyoruz, civcivleri alırken yükleme esnasında kim olduklarını bilmediğimiz davacı tarafın husumetli olduğu kişilerin civciv yüklemeye izin vermediklerini, jandarma çağırarak yükleme işlemi yapıldığını biliyorum, Davacı —– ayağından vurulduğunu —– öğrendik, hayvanlarla ilgili ticari değerinin ne kadar olduğunu bilmiyorum, biz operasyon kısmında çalışıyorduk mali konularda bir bilgim yoktur, davacının kümeslerini satıp satmadığını, yetiştiricilere ücret garantisi verilmiyordu, kg başına fiyat belirlenir ya da borçlu da kalabilir, hayvanın ölmesi veya sağlığı dikkate alınarak borçlu da kalabilir… —-civciv verilmediği dönemde civar kümeslere civciv verildiğini biliyorum—– gelen kişilerin tehdit etmesiyle ilgili birebir görmedim, kişileri biliyorum tehdit olayını görmedim, bu olayla ilgili tutanak tutulup tutulmadığını işlem yapılıp yapılmadığını görmedim, civciv yükleme esnasında Jandarma geldikten sonra kişiler dağıldı—– döneminde Jandarma ile ilgili bir defa olay yaşanmıştır, —– çalıştığı dönemi tam hatırlamıyorum, olaya ilişkin işlem kaydı yoktur..” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı tanığı—– talimat mahkemesindeki beyanında “… davacının —– köyündeki kümeste piliçler yetiştirildikten sonra kesime gönderilir, canlı araçları kümese gönderdiğimizde kümeste tanımadığımız kişiler piliçleri vermek istemediler, ben veya arkadaşlarım Jandarmayı aradık, jandarma gelince kişiler dağıldı, o süreçten sonra yine birileri geldi, bu kümeslere civciv verildiği taktirde sabote edeceklerini, verilmemesini kümesleri kendilerinin aldıklarını söylediler, davacının evinin önünde ayağından vurulduğunu bu şartlarda güvenli üretim yapabileceğini düşünmüyoruz, civcivler bakıma muhtaç olduğu için güvenli bir bakım yapamayacağını düşünüyoruz, davacının ayağından vurulduktan sonra herhangi bir şikayette bulunduğunu duymadık, kendini —–olarak tanıtan biri ofise gelerek üretim müdürü ile görüştü, —-kümesini satın aldığını çalışmak istediğini söyledi, kendisini tanımadığımız ve bu işi bilmediği için uygun görmedik… —– mühendisi olarak çalışıyorum, —– ile ilgili Jandarma olayıyla ilgili tutanak tutulup tutulmadığını bilmiyorum, malımızı aldığmız için suç duyurusunda bulunmadık—-civciv verilmediği dönemde başka yerlere civciv verilmiş olabilir, verilme kriterleri de bakım koşulları o bölgedeki sağlık koşulları üreticinin güvenirliği, bunlar dikkate alınarak eksik civciv varsa sorunlu olanlar verilmeyebilir…” şeklinde beyanda bulunmuştur.Davalı tanığı—- talimat mahkemesindeki beyanında “…. Davacının —– köyündeki kümesi ile ilgili yazılı sözleşme yapılmıştır, dava konusu kümeslere ipotek konulmadı ancak —– bulunan başka arazisine ipotek konulmuştu, civciv gönderme garantisi işin niteliğine göre zaten verilemez, civcivler gönderilirse şirkete gelen 2 kişi şirketin kamyonlarına lojistik ekipmanlarına zarar vereceklerini, hayvanlarının öldüreceklerini, elektriklerini keseceklerini, daha sonra basında —–silahla vurulduğunu öğrendik… —- köyündeki kümes için sözleşme yoktur, onun zaten kayıtları mevcuttur, tehdit eden şahıslarla bizzat kendim konuştum ancak bununla ilgili suç duyurusunda bulunmadık, çünkü o dönemde hayvanlarımızı almıştık böyle bir olayın içinde bulunmak istemedik… Jandarmanın tutanak tutup tutmadığını bilmiyorum biz herhangi bir suç duyurusunda bulunmadık çünkü biz hayvanlarımızı Jandarma geldiğinde aldığımız için suç duyurusunda bulunmadık…—- köyünde sözleşme yapmamızın nedeni davacının performansını gözlemlemek güvenirliğini görmek için sözleşme yapmadan ticari ilişkiye başlarız daha sonra sözleşme yaparız, damızlık civcivlerimiz vardır, kuluçkadan çıkan civcivlerin ne kadar çıkacağını bilemediğimizden böyle bir garanti veremiyoruz zaten işin doğasında da böyle bir garantiye yer yoktur, —– piliçleri alınırken kümes tanımadığını kişiler tarafından kapatılıp hayvan çıkışı engellendi, biz de Jandarmayı aradık Jandarmanın eşliğinde piliçleri teslim aldık..” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Dosyada mübrez —–CBS’nin—– Soruşturma sayılı dosyası incelenmiş müştekisinin —–olduğu, faili meçhul işlem kaydından dolayı daimi arama kararı verildiği, davacı —–12.04.2018 tarihinde 19:30 sularında davacının evinin kurşunlandığı, evin camının kırıldığı , failler bulunamadığından daimi arama kararı verildiği görülmüştür. Keza—–CBS’nin —– soruşturma sayılı dosyasından da yine davacının emlakçılık yaptığı —– isimli iş yerinin 10.04.2018 tarihinde kurşunlandığı, tanık beyanına göre 2-3 el ateş edildiği, failler tespit edilemediğinden daimi arama kararı verildiği görülmüştür.
—– Ağır ceza mahkemesinin—-Esas —— karar sayılı dosyası incelenmiş davacının katılan sanık sıfatına haiz olduğu,—- isimli şahısların da katılan sanık oldukları, —– isimli şahsın sanık sıfatı olduğu, suç tarihinin 22.05.2018 olduğu, bu dosyada ifade veren —– 2017 yılı 8 ayında davacıya tavuk kümesi sattığını ancak davacının parasını ödemediğini belirttiği, davacının ifadesinde şahısların kendisini telefonla arayarak kümesi devretmemesi durumunda ölümle tehdit ettiklerini beyan ettiği, hükümde katılan sanıklar—– tehdit suçundan hapis cezası verildiği, keza davacıya da tehdit suçundan ceza verildiği görülmüştür. Bu dosyada bulunan tanık beyanları incelenmiş —-08.06.2018 tarihli ifadesinde —- giderek —– mal vermeyin yakarım yıkarım şeklinde bu firma yetkililerini tehdit ettiğini belirttiği görülmüştür. Keza bu dosyada davacının 03.06.2018 de silahla yaralandığı tespiti vardır. Davacının ifadesinde de —– açtığı silah sonucu sağ bacağından yaralandığına dair beyanı vardır.
Davacının ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması hususunda mahal mahkemesine talimat yazılmış, 04.11.2021 tarihli rapor alınmıştır. Bu raporda belirtiği üzere davacının ticari defter ve kayıtlarını incelemeye sunmadığı, sadece davalı yanca düzenlenmiş olan sevk irsaliyeleri, teslim fişleri, nakil beyannameleri, kontrol kartları, civciv yetiştirilmesine dair veterinerlik, ilaçlama vb teknik hususlara ilişkin belgelerin sunulduğu, davacı tarafında herhangi bir ticari defter, beyanname, gelir tablosu, mali tablo yada tesisin işletilmesinden kar elde ediliyorsa elde edilen karın miktarına , bu kar için katlanılan maliyetleri içerir masraf kalemlerini gösterir hiçbir belge sıunulmadığı, bu nedenle davacının yetiştiricilik işinden ne kadar kar elde ettiğine dair bir tespitin yapılmasının mümkün olmadığı, kazanç kaybının hesaplanmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir.
Mahkememizce mali müşavir, —– yüksek mühendisi ve hukukçu bilirkişiden rapor alınmış, bilirkişi heyeti 27.04.2022 tarihli raporunda özetle davalı şirket ticari defter ve belgelerinin usule uygun tutulduğu, davalının kendi hayvanlarının canını korumak amacı ile sözleşmede bulunan maddeler ve tehditler nedeni ile civciv vermemesi kesmesinin haklı görülmesi halinde davacının tazminat talebinde bulunamayacağı, bir üreticinin kar zarar durumunun tespiti için mevsimsel giderleri, altlık malzemeleri, yakıt, elektirik, işçilik vb. Giderlerinin de tespiti gerektiğini, bu veriler olmadığından gider tablosundaki geçmiş kazançları ve çevre üreticilerden alınan beyanlar üzerine bir hesaplama yapıldığını, bu belirlemelere göre 2 kümes için kazanç kaybı hesapladıklarını ancak davacının geçmiş zamanlardaki net gelir-gider tablosu, kar elde ettiğiniş gösterir verilerin sunulmamasından dolayı gelecek performansları da bilinemeyeceğinden yapılan bu hesaplamaların da net kazanç kaybını göstermeyeceğini belirtmiştir. Davacı bu rapora göre davasını ıslah etmiş dosya heyete 18.01.2023 tarihinde tevdii edilmiştir.
29.03.2023 tarihli duruşmada yapılan yargılamada eksik hususlar tespit edilmiş Yargıtay—-. HD. —-karar sayılı ilamında belirtildiği üzere davacının aynı nitelikte bir işi bulabileceği “makul süre ” tespit edilerek (davacının söz konusu taşınmazları sözleşme süresi içerisinde sattığı veya tavuk yetiştiriciliği işini bu süre zarfında bıraktığı tespit edilir ise bu durumunda bilirkişi heyeti tarafından dikkate alınmasına) bu süre için kar kaybının her iki kümes için ayrı ayrı hesaplanmasının istenmesine, Davalının rapora itirazında davacının 6 işçisi olduğu, 2 yılda 12 dönem olmasına rağmen 13 dönem üzerinden hesaplama yapıldığı yolundaki itirazlarının da değerlendirilip karşılanmasının istenmesine, önceki raporun 19. Sayfasındaki gibi maliyet dönem masrafları da dikkate alınarak bir değerlendirme ve hesaplama yapılmasının istenmesi istenmiş aynı zamanda aynı celse —-nolu ara karar gereği tavuk yetiştiriciliği yapan davacının dosyadaki mevcut deliller nazar alındığında davalı ile ticari ilişkisinin sonlanması sonucu aynı nitelikteki bir işi bulabileceği MAKUL SÜRENİN NE KADAR OLDUĞUNUN tespiti hususunda da mahal mahkemesine talimat yazılarak rapor alınmıştır.Bilirkişi heyeti 26.08.2023 tarihli ek raporunda davacının —— kümesi için talep edebileceği kazanç kaybının 75.162,00 TL , topçu kümesi için talep edebileceği kazanç kaybının ise 216.746,72 TL olduğunu belirtmiştir. Bilindiği üzere bilirkişi raporları takdiri delil olup hukuki nitelendirme mahkemeye aittir.
Yargıtay —-. HD. —–. Sayılı ilamında “….Dava, davalıya ait hurdaya ayrılan atık ve demirbaş malzemelerin toplanması ve satışına ilişkin sözleşmenin haksız feshinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Taraflar arasında bağıtlanan sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiği ve ayrıca davacının kusursuz olduğu anlaşılmakla, davacının müspet zarar kapsamında kâr kaybı isteyebileceği, kâr kaybının TBK’nın 480. maddesinin 2. cümlesi (BK m. 325 kıyasen) uyarınca kesinti yöntemine göre hesaplanacağı bu bağlamda sözleşmenin feshi zamanında yapılmayan-kalan iş bedeli ve işin tamamlanmaması nedeniyle davacının yapmaktan kurtulduğu işçilik, malzeme, vergi, sigorta, amortisman ve sair giderleri ile kalan sürede başka bir iş yaparak kazandığı ve kazanmaktan kaçındığı yararların düşülmesi suretiyle davacının istemde bulunacağı göz önüne alınarak değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun olmayan gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…” belirtmiştir.
Yargıtay—-hD. —– Sayılı ilamında “…taraflar arasında imzalanan sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğinin anlaşıldığı, bu durumda davacının B.K. 106 vd. maddeleri gereğince müspet veya menfi zararını isteyebileceği…” belirtmiştir.
Yargıtay—-HD. —— Sayılı ilamında “…. sözleşmeyi haksız şekilde fesheden davalının davacının bu nedenle uğradığı zararını tazmin etmesi gerektiği, tazmin edilecek zararın sözleşmenin süresinde önce haklı sebep olmaksızın feshedilmiş olması nedeniyle davacının uğramış olduğu kâr kaybı olduğu,.Müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi ya da vaktinde ifa edilmemesinden doğan alacaklının mal varlığının mevcut durumuyla, borç ifa edilseydi alacağı durum arasındaki farkı menfi zarar ise sözleşmenin geçerli olarak kurulduğu inancının boşa çıkmasından doğan zararı ifade eder.Müspet zarar, borcun ifası borçlunun kusuru ile imkansız hale gelmişse alacaklının malvarlığının mevcut durumuyla, borç ifa edilseydi alacağı durum arasındaki farkı, menfi zarar ise sözleşmenin geçerli olduğu inancıyla kaçırılan kazanç olanaklarını ifade eder. (—– sayfa)
Kâr kaybı ise kardan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır. Genelde sözleşmeyi kusuruyla fesheden taraftan istenir.Aslında kâr kaybı açısından kardan yoksun kalan tarafın malvarlığında kusurlu fesihten önce ve sonra bir değişiklik yoktur. Burada kardan yoksun kalan kusurlu fesih yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalır. Kâr kaybı zararının müspet zarar kapsamında bulunduğu şüphesizdir. ( Yargıtay —–. HD.—– Sayılı ilamı )
Yukarıda yer verilen emsal yüksek mahkeme kararlarında da belirtildiği üzere müspet zarar sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesi yada vaktinde ifa edilmemesinden doğan zarardır. Müspet zarar alacaklının tam ve doğru bir ifaya ilişkin menfaatidir. Müspet zarar edim borçlu tarafından tam ve gereği gibi yerine getirilse idi alacaklının mal varlığının göstereceği durum ile halihazırda göstereceği durum arasındaki farktır. Müspet zarar fiili zarar ve yoksun kalınan kar olmak üzere ikiye ayrılır. Yoksun kılınan kar da müspet zararın bir parçasını oluşturur. Borca aykırı bir davranış olmasa idi alacaklının mal varlığının göstereceği artışa denir. Kar kaybının talep edilebilmesi için talep edenin kusursuz olması gerekir. Her iki taraf da dönem veya fesihte kusurlu ise olumlu zarar ve kar kaybı istenemez. Tüm bu anlatılan hususlar, atıf yapılan emsal yüksek mahkeme kararları, bilirkişi raporları, tanık beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacının önceki kümes sahipleri ile arasındaki sorunlar nedeni ile adli mercilere de intikal eden sorunlar yaşadığı, bu ticari ilişkisinde kimin haklı daha doğrusu kimin alacaklı olduğunun bu davanın konusu olmadığı, üçüncü kişilerin davacının evini, iş yerini kurşunladıkları aynı zamanda davacıyı da silahla yaraladıkları, davacının da bu şahıslara karşı cürüm işlediği ve ceza mahkemesinde nitekim mahkumiyetlerine karar verildiği, davalı tanık beyanlarından ve ceza davasında dinlenen tanık —– beyanlarından açıkça anlaşıldığı üzere bu üçüncü kişilerin davalı şirkete giderek davacıya mal verilmemesi hususunda tehditte bulundukları, her ne kadar davalı yanca hayvanların sağ salim teslim alınması nedeni ile şikayette bulunulmamış ise de bu beyanların farklı tanık beyanları ile doğrulandığı, keza davacıya verilen hayvanlara bu şahısların el koyduğu, kolluk güçlerinin olay yerine gelmesi ile davalının hayvanlarını alabildiği, davacının içinde olduğu durumun tam da hayvan verilmeyen döneme denk geldiği, davacının içinde olduğu tehdit, yaralama, hayvanlara el konulması vs. Gibi olaylar bir bütün olarak değerlendirildiğinde davalı şirketin hayvanlarının canını düşünerek davacıya mal vermemesinin sözleşmeye aykırı bir davranış olarak nitelendirilemeyeceği, hiçbir kurumsal şirketin bu şekilde sorunları olan bir yetiştiriciye mal vermesinin beklenemeyeceği, yukarıdaki emsal yargıtay kararında da ifade edildiği üzere kazanç kaybının genellikle sözleşmeyi kusuru ile ihlal eden taraftan istenebilecek bir tazminat olduğu, davalının hayvanlarının canını düşünerek davacıya mal vermemesinin sözleşmeyi ihlal olarak nitelendirilemeyeceği, nitekim karşı ihtarlarda da davacıya bu sorunlarını ( 3. Kişilerle olan ihtilaflarını) çözmesi hususunun ihtar edildiği görülmüştür. Davalının davacıya mal vermemesi haklı nedene dayandığından davanın reddi gerekmektedir. İddia eden iddiasını ispatla yükümlüdür. Öte yandan davanın zaten yukarıdaki nedenle reddine karar verilmiş olmakla birlikte alınan bilirkişi kök raporunda da ifade edildiği üzere davacı yan ispat külfeti altında olmasına rağmen ticari defterlerini sunmamış,geçmiş zamanlardaki net gelir-gider tablosunu, kar elde ettiğini gösterir verileri sunmamıştır. Davacı tarafından herhangi bir ticari defter, beyanname, gelir tablosu, mali tablo yada tesisin işletilmesinden kar elde ediliyorsa elde edilen karın miktarına , bu kar için katlanılan maliyetleri içerir masraf kalemlerini gösterir hiçbir belge de sunulmamıştır. Bilirkişi heyetinin yaptığı hesaplama da varsayımsal olup çevre üreticilerin beyanlarına göre hazırlanmıştır. Neticede davacı buy yönü ile de davasını ispat edememiştir.
Tüm dosya kapsamı, yukarıda anlatılan hususlar bir bütün olarak değerlendirilmiş kazanç kaybı yönünden davanın reddine, diğer talep yönünden davanın açılmamış sayılmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

Avukatlık asgari ücret tarifesinin 13/4. Madde ve fıkrası maddi tazminat istemli davaların tamamen reddi durumunda hükmedilecek avukatlık ücretinin tarifenin ikinci kısmının 2. Bölümüne göre hükmedilmesi gerektiğini belirtmiştir.Davacı kazanç kaybı zararının tazminini talep etmiş olup dava özünde maddi tazminat istemine ilişkindir. Davanın tamamen reddi durumunda hükmedilmesi gereken vekalet ücreti de AAÜT’nin 13/4 madde ve fırkası gereği maktudur. Davacı aynı zamanda teminat senetlerinin iadesini talep etmiş bu talebi yönünden gerekli harcı yatırmadığından bu talebi yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Davadaki istemler her biri bağımsız dava konusu olan taleplerin yığılması şeklinde açılmış bir dava türü olup bu talep yönünden de maktu vekalet ücreti takdir edilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davacının teminat senetlerinin iadesi talebi yönünden Davanın açılmamış sayılmasına,
2-Davacının yoksun kalınan kazanç kaybı talepleri yönünden; Davanın reddine,
3-492 Sayılı Harçlar Kanununa göre alınması gereken 269,85 TL maktu harcın, peşin alınan 12.313,68 TL’den mahsubu ile fazla yatırılan 12.043,83 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 5.400,00 TL bilirkişi ücreti ile tebligat, posta gideri ve diğer yargılama giderleri toplamı 297,50 TL olmak üzere 5.697,50 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6- Kazanç kaybı yönünden; Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre, 17.900 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,
7-Teminat senetlerinin iadesi yönünden ; Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre, 17.900 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,
8-6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince bakiye gider avansının talep halinde taraflara iadesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, —-Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, tarafların yüzüne karşı, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.