Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1193 E. 2021/297 K. 31.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1193
KARAR NO : 2021/297
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/12/2018
KARAR TARİHİ : 31/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında uzun yıllardır devam eden bir iş ve cari hesap ilişkisi bulunduğu, müvekkilinin davalı şirketin —– yapmış olduğu inşaat ve diğer işlerde alt yüklenici olarak çalıştığı, bu sözleşmelerin konusunun malzeme teminli eser sözleşmesi olduğunu, sürekli devam eden bu iş ilişkisi kapsamında da taraflar arasında cari hesap ilişkisi oluştuğu, tarafların —- tarihinde —– yapılması amacıyla sözleşme imzaladıkları, müvekkilinin işini eksiksiz olarak tamamladığı, iş bu sözleşmenin bedelinin—– olduğu, işin yapılması esnasında davalı borçlunun ekstra taleplerde bulunduğu, bu hususların da yerine getirildiğini; işin eksiksiz olarak yapıldığı, davalı ile yapılan mail yazışmalarından da sabit olduğunu, bunun yanı sıra taraflar arasındaki iş ilişkisine dayalı olarak kesilen faturaların hiçbirinin iade edilmediği, tarafların ticari defterlerine işlendiğini; davalı ile yapılan iş karşılığında bir kısım ödemeler yapmış ise de kalan bakiye olan ——- hesap bakiyesini ödemediğini, bu sebeple davalı ile defalarca iletişime geçilmiş olmasına karşın herhangi somut bir yanıt alınamadığı gibi ödemenin de yapılmadığını, ödemenin yapılmaması üzerine müvekkilinin ——— sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı, davalı borçlunun haksız ve kötü niyetli olarak icra takibine —– tarihinde itiraz ettiğini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla borçlunun —– sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamını, kötü niyetli borçlu aleyhine % 20 ‘den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalıya yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; takibe dayanak faturanın tarihinin—- olduğunu; takipten yaklaşık — yıl öncesine dayanan bakiye alacağın varlığı iddiasıyla takip başlatıldığını, davanın —- yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, öncelikle davanın zamanaşımı sebebiyle reddini, tahakkuk ettirilen faturalara ilişkin davacının müvekkili şirketten herhangi bir hak edişi bulunmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin —— maddesinde düşey trafik işaretlerinin —- standartlarında ve onaylı projelere uygun olarak imal edilip yola monte edilmesinin kararlaştırıldığını; yine—– maddesinde, trafik işaretleme projelerinin çizilmesi ve onayının alınması, projede belirtilen levhaların imalatı, levhaların projeye uygun olarak yerlerine montajının —-tarafından yapılması, yine sözleşmenin — maddesinde, —- bir tutanakla işin onaylı projesine göre idarenin onayına sunmasından sonra —- teslim edilmesinin kararlaştırıldığını; sözleşmenin —-uyarınca da, proje bedelinin — avans olarak—-çek ile——malzeme sevkiyatı yapıldığında, kalan — ise, işin —- teslimi tarihinde —- günlük çek ile yapılacağının kararlaştırdığını, dolayısıyla davacı şirketin hak edişlerinin kesin kabule bağlı olduğunu, somut olayda, kesin kabul ve kesin hakedişin gerçekleşmediğini, durumun —– sorulması gerektiğini, henüz idare tarafından kesin kabul yapılmadığını, bu nedenle de —– teminatın müvekkili şirket uhdesinde tutulduğunu, iddianın aksine taraflar arasında yıllardır devam eden bir iş ve cari hesap ilişkisi bulunmadığını, —– proje dışında başka bir ticari ilişkileri bulunmadığını, davacının hesaplama yaparken kesintileri dikkate almadığını, — nakit ödenen ve — yapılan — tutarındaki harcama, —-kesin kabul teminatı, idare tarafından uygulanan —- gecikme cezası mahsup edildiğinde, davacıya iddia edildiği tutarda bir borcu bulunmadığının aşikar olduğunu, davacıya defaten belirtildiği üzere, sadece—- nakit teminat ve—–kesin kabul teminatı tutulduğunu, sözleşmenin teminata ilişkin hükümlerine göre, teminatın uhdesinde tutulmasının yerinde olduğunu, kesin hesabın yapılması ile teminatların ödenebilir hale gelmesi halinde, müvekkili şirket tarafından ödeme yapılacağını, ancak, asıl iş sahibi idare tarafından müvekkili şirkete ceza, masraf vb. kesinti uygulaması halinde davacıya yansıtılacağından bahisle, yerinde olmayan davanın reddiyle, davacının % 20 kötü niyet ödencesine mahkum edilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:s
Dava eser sözleşmesinden kaynaklı taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinden kaynaklı başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı —– sayılı dosyasından davalı aleyhinde —- tarihinde icra takibine girişmiş, davalının —-tarihli itirazı ile takip durmuş, davacı eldeki bu davayı —- tarihinde açmıştır. Davacı icra takibinde —- asıl alacak talep etmiştir.
Mahkememizce taraf delilleri toplanmış dosya alanında uzman bilirkişiye tevdii edilmiştir. Bilirkişi —- tarihli bilirkişi raporunda —Taraflar arasında düzenlenen —— tarihli sözleşme kapsamında, davalının edimini verine getirip getirmediği; kesin kabulün gerçekleşip gerçekleşmediği; buna göre davacının bakiye iş bedeli alacağının ne olduğu noktasında toplandığı;
2.Genel Olarak
Taraflar arasında TBK.m.470 vd. hükümleri uyarınca, kurulan eser sözleşmesi olduğu; eser sözleşmelerinde işi yapıp teslim ettiğinin ispat yükünün yüklenicide, iş bedelini ödediğini ispat yükünün iş sahibinde olduğu;
3.Somut Olayın İncelenmesi
A)İşin teslim edilip edilmediği yönünden, ispat yükü kendisine düşen davacı tarafından ibraz edilen belge bulunmamakla beraber, davalının cevap yazısı ekinde sunulu ——başlıklı belgeden hareketle, en azından geçici kabulün gerçekleştiği sonucuna varıldığı;
Zira kesin hakediş başlığı altında—–kesin kabul teminatı düşülmesine göre, geçici kabulün gerçekleştiği sonucuna varıldığı; belgenin davalı tarafından ibraz edilmesine göre, davalının geçici kabul yapıldığını ikrar ettiği sonucunun ortaya çıktığı;
B)Davalı şirketin —- mukim olduğu; ancak, yurtdışında —- üstlendiği işin, oradaki şubesi aracılığıyla yürüttüğü; yurtdışında yürütülen işlerin mali kayıtlarının —- üzerinde tutulduğu; kural olarak sonuç hesaplarının —- aktarılması gerektiği; yapılan incelemede, işten zarar edilmesi sebebiyle, sonuç hesaplarına aktarılmadığının beyan edildiği;
1. Uyuşmazlık Konusu
Dolayısıyla davalı ticari defterlerinden vardım alınamadığı;
C)Davacının ticari defterlerinde, davacıdan alacak bakiyesinin takipteki talebi gibi, —- olduğu; ancak davalının, idare tarafından ceza ve masraf kesintisi veya benzeri bir kesinti uygulanması halinde, davacıya yansıtılacağının savunulduğu; sözleşmede işin süresinin kararlaştırıldığı; gecikme halinde, cezai şart uygulanacağı yönünde bir düzenleme bulunmadığı; sözleşmenin — maddesinin teslimden sonra ortaya çıkan olumsuzluklara yönelik olduğu; —-maddesinin garanti süresine ilişkin olduğu; teminata ilişkin hükümleri düzenleyen — maddede hak edişten kesilecek– teminatın —diliminin geçici kabülde. kalan —— diliminin kesin kabulde serbest bırakılacağı düzenlemesi bulunduğu;
Davalının cevap dilekçesi ekinde sunduğu; —– başlıklı belgede, idare tarafından uygulanan gecikme cezası —–olarak gösterildiği; bu belge altındaki davacı şirkete atfen atılan imzanın davacıyı bağlayıp bağlamadığının belirlenemediği; ancak, gecikme cezası uyguladığını ileri süren davalının sözleşmede bu yönde cezai şart hükmü bulunmadığı halde dayanağını açıklamadığı halde, gecikme cezasının davacıdan kaynaklandığında somutlaşmadığı;
Hal böyle olunca, mevcut delil durumuna nazaran, hak edişten cezai şart kesintisinin akdi dayanakları ile fiili durum dosyaya yansımadığından, değerlendirilmediği;
D)Yukarıda da açıklandığı üzere, davacının cevap yazısı ekinde sunduğu kesin hakediş başlıklı belgede, —nakit ödenen ve — yapılan harcamalar başlığı altında —- gösterildiği;
Davacının ticari defterinde davalı ödemesinin —- olarak yer aldığı; aradaki farklılığın —– olduğu;
Davalının, cevap yazısı ekinde sunulan muavin kayıt başlıklı belgede, davalı şirket adına atılan imzanın davacıyı bağladığının anlaşılması halinde, listede dökümü yapılan davacının defterinde yer alan ödemeler ile birlikte toplamının —- olarak gözüktüğü;
E)Sözleşmede iş bedelinin —- olarak gösterildiği; davalının — adet fatura toplamının —- olduğu; sözleşme ücreti ile farklılığın açıklanmadığı;
Hal böyle olunca, davalının kendi sunması sebebiyle aleyhine delil niteliği taşıyan kesin hakediş belgesinde ver alan toplam imalat bedeli olarak —– davacının iş bedeli olarak belirlendiği;
F) Yukarıda da açıklandığı üzere, geçici kabulün yapıldığının ——- anlaşıldığı; tarihinin belirlenemediği; asıl iş sahibinin davalı şirket olduğu; yüklendiği işin —– kavşağı yapım işi olduğu sonucuna varıldığı; dolayısıyla işin bir bütün olduğu; trafik işaretlemesinin alt yükleniciye ait kısmi iş olduğu;
Hal böyle olunca, kesin kabulün idare nezdinde tamamlanması işlerinin davalıya ait olduğu; zira trafik işaretleme işinin işin bütünü içinde birlikte değerlendirileceği; ——teminat keserek geçici kabulü benimsemesine, bu konuda eksik iş bulunduğu yönünden tutanakta şerh bulunmamasına göre, kesin kabulün davalının süresiz takdirine bırakılamayacağının düşünüldüğü;
Buna göre, kesin kabulde serbest bırakılacak —— teminatın serbest bırakılması gerektiği sonucuna varıldığı;
G) Vaki bu tespitlere göre, davacının bakiye iş bedeli alacağı;
—– Davalının Kabulünde Olan İş Bedeli
—–Davacının Kabulünde Olan Ödeme
—– Bakiye İş Bedeli Alacağı
Davalının cevap yazısı ekinde sunduğu belgelerin altında davacı şirkete atfen atılan imzaların davacıyı bağlayacak güçte olduğunun tespiti halinde ise, bu tutardan—- davacıya yapılan ödemeler kapsamında —– belgede kabul edilen —-yukarıda belirlenen bakiye is bedeli olan ———- tenzili gerekeceği;
Yukarıda (ll/1) sayılı bentte irdelenen takip dosyasındaki istem biçimine nazaran davacının takip tarihi itibarıyla —- döndüğü sonucu ortaya çıktığından, —takip tarihinde —– itibariyle açıkladığı —- kurunun——olmasına göre, —– bakiye iş bedelinin alacak olarak belirlenmesi durumunda davacının isteyebileceği —— olduğu hesaplanmıştır.
IV- SONUÇ
Sayın Mahkeme’nin görev tevdi eden ara kararı uyarınca, uyuşmazlık kapsamında yapılan incelme sonunda;
1. Yukarıda değerlendirme baslığı altında —– sayılı bentte saptanan uyuşmazlık konusunun bağlandığı teorik sorun —– sayılı bentte tanıtılarak, somut olay özelinin —– sayılı bentte yapılan incelemesine göre;
A)Davalı iş sahibinin cevap yazısı ekinde sunduğu belgenin davacının teslimi yönünden kendi aleyhine delil teşkil ettiği;
B)Davalının —— işi şubesi aracılığıyla takip ettiği; ilgili bölümde açıklanan nedenlerle ticari defterlerine aktarılmadığı;
C)Davacının ticari defterlerinin usul bakımından yasaya uygun tutulduğu ancak, düzenlediği fatura toplamının da sözleşme ile uyuşmadığı;
D)Davalının cevap yazısı ekinde sunduğu kendi aleyhine delil teşkil eden belgesinde yer alan tutara nazaran, iş bedelinin —– olduğu sübuta ermekle, davacının kabulünde olan ve ticari defterlerinde kayıtlı —-ödemesinin tenzili ile bakiye iş bedeli alacağının —- olduğu; davacının itirazın iptaline ilişkin takip dosyasında, —- yönünden seçimlik hakkını kullandığı sonucuna varılmakla (TBK.m.99) ——- açıkladığı gösterge niteliğindeki kura göre ——- olduğu;
E)Davalının cevap yazısında savunduğu ve ekinde sunduğu belgelerin altındaki imzanın davalı şirketi bağladığının kabulü halinde, —- davacıya yapılan ödemeler kapsamında —- ile belgede kabul edilen —- yukarıda belirlenen bakiye iş bedeli olan —— tenzili sonrasında kalan miktara yukarıda açıklanan kurun uygulanması sonucu bulunacak tutarın takip tarihi itibariyle alacak miktarı olacağı;
Anılan belgenin davacıyı bağlamadığının anlaşılması halinde ise, mahsuba konu tutarların ispat yükü kendisine düşen davalı tarafından delillendirilmesi gerekeceği; —-kabul teminatına ilişkin savunmanın da yukarıda ilgili bölümde değerlendirildiği…” yolunda rapor sunmuşlardır.
Eser sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu —- maddeleri arasında düzenlenip md.—- yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Sözleşmenin her iki tarafının da bu borçları üstlenmesi sebebiyle tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Sözleşmenin meydana gelmesi için tarafların, yüklenicinin meydana getirmeyi üstlendiği eser ve bunun karşılığında ödenecek bedel hususunda anlaşması gereklidir.
Davalı taraf davanın zamanaşımına uğradığını savunmuştur. Uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Eser sözleşmesinde işin teslim edildiğinin ispatının yükleniciye, bedelin ödendiğinin ispat külfetinin iş sahibine aittir. Eser sözleşmesinden kaynaklı alacaklar Borçlar kanunun 147/6. Maddesi gereği 5 yıllık zamanaşımına tabidir. işin ne zaman teslim edildiğinin somut olayda belli olmadığı ancak davalı yanca ibraz edilen ve aleyhinde delil teşkil eden muavin defter kaydının dönemi olarak —- olarak belirtildiği, bu durumda —–tarihine kadar en azından tarafların ticari ilişki içerisinde olduklarının kabulü gerektiği, icra takibine —–tarihinde başlandığı anlaşılmakla davalının zamanaşımı defiinin reddine karar verilmiştir.
İşin teslim edilip edilmediği yolunda ispat külfeti kendisinde olan davacı yanca bu yolda yazılı bir delil sunulmamıştır. Davalı yan işin kesin kabulünün yapılmadığını bu nedenle davacının bir talepte bulunamayacağını iddia etmiştir. Davalı yanca sunulan ve aleyhinde delil teşkil eden ——-başlıklı belge incelenmiş işin geçici kabulünün davalı yanca yapıldığının ikrar edildiği anlaşılmıştır. Asıl iş sahibinin davalı şirket olduğu, yüklendiği işin —– kavşağı yapım işi olduğu , dolayısı ile işin bir bütün olduğu ve trafik işaretlemesi işinin davacı şirkete verildiği, hal böyle olunca kesin kabulün idare nezdinde tamamlanması işlerinin davalıya ait olduğu, zira trafik işaretleme işinin işin bütünü içinde değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Davalı yanca davacının işi eksik yaptığı, ayıplı yaptığı gibi bir itirazda da bulunulmamıştır. Sadece işin kesin kabulünün yapılmamış olduğunu ileri sürerek ödeme yapmaktan kaçınmıştır. Bilirkişi raporunda isabetli şekilde belirtildiği üzere asıl iş —–kavşağı yapım işi olup iş bir bütündür. Bu işin trafik işaretlemesi işinin davacı şirkete verildiği anlaşılmıştır. Kesin kabulün süresiz davalı takdirine bırakılamayacağı da açıktır.
Bilirkişi heyeti raporunda davacının seçimlik hakkını Türk parasından yana kullandığı tespitini yapmıştır. Türk Borçlar Kanunun 99. Maddesi ” Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.” hükmünü getirmiştir.
Yabancı para borçları, yabancı paranın mutlaka yabancı para birimiyle ödenmesinin gerekli olup olmadığına göre gerçek – gerçek olmayan yabancı para borçları olarak ikiye ayrılmaktadır.Mutlaka yabancı para birimiyle ifası gereken, borçlunun ifa yeri milli para birimiyle ödeme yapma yetkisinin bulunmadığı yabancı para borçları, gerçek, efektif yabancı para borçları olarak anılmaktadır. Yabancı para borçlusunun, para borcunu, döviz olarak aynen ödemek yanında, —– ile ödenme imkânına sahip olup olmadığı, tarafların iradesine göre belirlenir.Taraflar arasında imzalanmış eser sözleşmesinin —- Maddesinde iş bedeli yabancı para olarak belirlenmiştir. Bilirkişi heyeti davacının itirazın iptaline ilişkin takip dosyasında —- parası yönünden seçim hakkını kullandığını bu nedenle artık yabancı para birimi üzerinden talepte bulunamayacağını belirtmiştir. Takip talebi incelenmiş davacının takipte —- alacağını talep ettiği ve bu miktarın takip tarihindeki kur karşılığı harcı ödediği anlaşılmıştır. Takibe bakıldığında davacının alacağını döviz cinsinden talep ettiği —– olarak belirtilen rakamın harca esas değerin tespiti için yazıldığı anlaşılmıştır.Nitekim döviz cinsinden bir alacağın harca esas — değeri yazılmadan ve harcı ödenmeden takip yapılması da mümkün değildir. Bilirkişi heyetinin bu görüşüne katılmak mümkün görülmemiştir. Davacının alacağını döviz cinsinden talep ettiği açıktır.
Davalı yanca sunulan ve aleyhinde delil teşkil eden —– —başlıklı bila tarihli belgede yapılan imalatların toplam bedeli —— olup davacının kabulünde olan ödeme ——– Davacının bakiye iş bedeli alacağı bilirkişi heyeti tarafından —- olarak tespit edilmiştir.
Taraflar arasındaki diğer bir ihtilaflı husus davacının belirlenen bakiye iş bedeli alacağından bila tarihli kesin hak ediş başlıklı belgede belirtilen —– idare tarafından uygulanan gecikme cezası ve bu belgede belirtilen davacıya ödediği belirtilen —— bedellerin alacaktan mahsup edilip edilmeyeceği hususundadır. Davalı taraf cevap dilekçesinin —– Sayfasında idare tarafından kendilerine bir ceza, kesinti vs. Uygulanması halinde davacı alacağından mahsubu gerektiğini savunmuştur. Taraflar arasındaki sözleşme incelenmiş gecikme halinde gecikme cezası uygulanacağına dair bir hüküm olmadığı görülmüştür. Davalı taraf söz konusu belgede davacı şirketi temsilen imza atan kişinin davacı şirketin yetkilisi olduğunu bu nedenle bu belgede yazan gecikme cezası ve yine davacıya ödendiği belirtilen yukarıdaki iki kalem bedellerin alacaktan mahsubu gerektiğini savunmuştur. Bu belgede davacı şirkete atfen atılan imzanın davacı şirketi bağlayıp bağlamadığı irdelenecektir. Söz konusu belge incelenmiş davacı şirket firma yetkilisi altında … imzası ile belgenin imzalandığı anlaşılmıştır. Bu kişinin aynı zamanda davalı şirket tanığı olarak ismi verilmiştir. Söz konusu bu şahıs mahkemeye celp edilerek beyanı alınmıştır. Beyanlarında özetle belgedeki imzaların kendisine ait olduğunu, o tarihlerde davacı şirkette işçi olarak çalıştığını, ekip başı olduğunu —-maaş aldığını, en yetkili kimsenin orada kendisi olduğunu, kendisine verilmiş bir yetki belgesi olmadığını, aynı zamanda şöfor olduğunu, davacı firma tarafından kendisine hak ediş imzalama yetkisi verilmediğini ancak bu hak edişten davacı firmanın haberi olduğunu , onların bilgisi dahilinde bu belgeyi imzaladığını , davacı firmanın ceza yediğini de bildiğini, başka işlerde hiçbir zaman hak ediş imzalamadığını davacı şirketle işçilik alacaklarına dair derdest davası olduğunu belirtmiştir.
Bu şahsın —- celp edilmiş ” şöför” meslek kodu ile davacı nezdinde çalıştığı, — tarihinde —- işine son verildiği görülmüştür. Yine davacı şirket ile husumetli olduğu, davacı şirkete karşı —- Sayılı dosyasında işçilik alacaklarına dair davası olduğu,—- tarihinde dosyasının karara çıktığı, kararın istinaf edildiği anlaşılmıştır.
—–.Davalı vekili cevabında, takibin itirazsız kesinleştiğini, ödeme yapıldığı iddia edilen —— tarihine kadar çalışan işçi olup, davalı adına para alışverişi yapma, kıymetli evrak düzenleme yetkisi bulunmadığını, sadece sipariş edilen unları adresine teslim ettiğini, müşterilerden para istemek, aldığı paraları şirkete iletmemek gibi şikayetler üzerine işine son verildiğini, adı geçenin işten çıkarıldıktan sonra müvekkilini zor durumda bırakmak için borçlu davacıya, para almadığı halde tahsilat yapmış gibi sahte makbuz verdiğini, bu eylemi nedeniyle —– şikayette bulunduklarını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre —– davalı çalışanı iken uyuşmazlığa konu senetlerin düzenlendiği tarihte işyerinden ayrıldığı, adı geçenin davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili bulunmadığı, dava konusu satış işlemi, bonolar ve ödemelerin taraf defterlerinde yer almadığı, söz konusu şahsın çalıştığı dönemde davalı şirketi temsilen benzeri tahsilatlar yaptığına dair bazı makbuzlar sunulmuş ise de, bu belgelerin ancak —– çalıştığı dönemdeki işlerine icazet verildiği anlamına gelebileceği, işlem tarihleri —–itibariyle para tahsil etmek ve makbuz vermek yönünden davalı şirketi temsile yetkili olmayan kişi durumunda olduğu, yetkisiz kişiye yapılan ödemenin borçluyu borçtan kurtarmayacağı, temsilci ile işlem yapan kimsenin temsilcinin yetki sınırlarını araştırmak zorunda olduğu davacının yaptığı ödemede hem senedi teslim almadan ödeme yapmakla hem de ödeme yaptığı kişinin temsil yetkisi bulunup bulunmadığını,araştırmamakla kusurlu davrandığı, davalı defterlerinde de ödeme ile ilgili bir kayda rastlanılmadığından senet bedellerinin mükerrer tahsil edildiği iddiasının yerinde görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA..” karar vermiştir.
—— sayılı ilamında “….Dosyandaki ihtilafın çözümü için yetkisiz temsil ile ilgili hukuki durumun çözümlenmesi gerekecektir. Dava dışı satış elemanının şirketi temsil ve ilzama yetkili bulunmadığı görülmektedir. Bu durumda bir yetkisiz temsil durumunun varlığından söz edilebilecektir. Yetkisiz temsilde ; temsil edilen yetkisiz temsilcinin iş ve işlemlerine açık veya kapalı olarak onay vermesi halinde temsilcinin iş ve işlemleri ile kendisini bağlı hale getirmektedir….” belirtmiştir.
——- Sayılı ilamında “…Dosya kapsamından, davacı ile davalı çalışanı arasında gönderilen elektronik postalarda adı geçen davalı çalışanı —— davalı hastane bünyesinde hasta hesapları sorumlusu olarak görev yaptığı, hasta hesapları sorumlusu olarak davalı adına sözleşme yapma yetkisinin bulunduğuna dair bir delilin bulunmadığı ve davalı şirkete ait yönetim kurulu kararında davalı şirketi temsile yetkili kişiler arasında —–belirtilmediği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Temsil olunan davalının, çalışanı —– temsil yetkisi olduğunu üçüncü kişilere bildirdiği ve üçüncü kişilerin de iyi niyetli oldukları hususunu ispat edecek bir delilin sunulmadığı dosya kapsamında sabittir. Keza, hukuki görünüş ilkesi gereğince taraflar arasında dava konusu olaya benzer sözleşmelerin yapıldığı hususunda da bir delil dosyada mevcut değildir. Davacı taraf ile davalı çalışanı —– arasında yapılan sözleşme temsil olunan davalı tarafça da onaylanmamıştır. Somut olayda taraflar anonim şirket olup, anonim şirketlerde temsil yetkisi 6102 sayılı TTK.nun 370 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Temsil olunduğu iddia edilen davalı şirketin yönetim kurulu kararında çalışanı —– temsil yetkisi verilmediği ve daha sonradan da davacı şirketi ile çalışan —– arasındaki işlem onaylanmamıştır. Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı iddiasını ispat edemediğinden ve dava dışı çalışanın davalı şirketi temsile yetkisi bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmektedir.” belirtmiştir.
Somut olayda davacı şirket adına kesin hak ediş başlıklı belgeye imza atan kişi davacı şirketin çalışanıdır. Bu kişinin şöför olduğu —-kayıtlarından anlaşılmış yine kendi beyanından aylık —–maaş ile çalıştığı görülmüştür. Bu işçi aynı zamanda davacı şirket ile husumetli konumdadır. —– verilmiş, işçilik alacaklarına dair davası da halen istinaf aşamasındadır. Bu işçiye davacı şirket adına bir temsil, vekalet verildiği ispat edilememiştir. Nitekim işçi de zaten kendisine böyle bir belge verilmediğini , daha önce de davacı şirket adına hiçbir hak ediş belgesine imza atmadığını belirtmiştir. Temsilci ile işlem yapan kimsenin temsilcinin yetki sınırlarını araştırmak zorunda olduğu yukarıda belirtilen yüksek mahkeme kararında da belirtmiştir. Davacı yanca yetkisiz temsilci konumunda olan bu kişi ile yapılan işleme sonradan icazet verildiği de davalı yanca ispat edilememiştir. Bu nedenle kesin hak ediş başlıklı belgede belirtilen idare tarafından uygulanan gecikme cezası ve davacıya yapıldığı belirtilen ödemeler olarak zikredilen —- kalem bedelin davacı alacağından mahsup edilmesi hukuken mümkün değildir.
Tüm dosya kapsamı yukarıda yapılan tüm açıklamalar ve nitelendirmeler kapsamında davacının davalıdan alacağının takip tarihi itibarı ile —–olduğu sonucuna varılmıştır.
——- sayılı ilamında da açıklandığı üzere; genel bir kavram olarak “likid (liqiude) alacak”; “tutarı belli (muayyen), bilinebilir, hesaplanabilir alacaktır” Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için; ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa, likit bir alacaktan söz edilemez ——– Likit alacak bakımından aranan “borçlunun, talep edilen alacağı veya alacağın bütün unsurlarını bilmesi veya bilmek —– durumunda olması; bu bağlamda alacağın miktarının belirlenmesi için tarafların ayrıca mutabakata varmasına —- veya mahkemenin tayin edeceği bilirkişi eliyle bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç bulunmaması, diğer bir anlatımla borçlunun, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması” ölçütü birçok tartışmayı sona erdirmekle beraber, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesinin, alacağın likit olup olmadığı ile ilgili başlı başına bir kıstas olarak kabul edilmesi de doğru değildir. Çünkü mahkeme uygulamasında “hesap işi”, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerden olduğundan borçlunun, kendi başına hesaplayabilecek durumda olduğu asıl alacak ve temerrüt faizine itiraz etmesi halinde, mahkemenin, alacaklının alacağının miktarını, bizzat tespit etmeyip bilirkişi vasıtasıyla belirleyeceğinden, likit olan bir alacağın sırf bilirkişi incelemesi yapıldığı gerekçesi ile likit sayılmaması doğru olmayacaktır. ——
Somut olayda davacının yaptığı tüm imalatlar toplamı davalının sunduğu ve aleyhinde delil teşkil eden kesin hak ediş başlıklı belgeden —– olarak tespit edilmiştir.Davalı, davacıya yaptığı ödemeleri de bilebilecek durumdadır. Bu nedenle alacak likittir. Likit alacağa vaki haksız itiraz nedeni ile davalı yan icra inkar tazminatına mahkum edilmiştir.
——Sayılı ilamında “…Buna göre, mahkemece harcın, dava tarihindeki kur karşılığı —– üzerinden karar tarihindeki nispi harç oranına göre alınması, yine davacı yararına kabul olunan kısmın dava tarihindeki kur karşılığı —-üzerinden karar tarihindeki tarifeye göre,davacı yararına nispi vekâlet ücreti tayini gerekirken fazla ilâm harcı ve kabul olunan kısım için davacı yararına fazla vekâlet ücreti tayini usul ve yasaya aykırı olup..” belirtmiştir. Kabul edilen alacak —- olup dava tarihinden bir gün önceki ———- Kabul edilen alacak —–Harç ve vekalet ücreti bu rakama göre hesaplanmıştır. Tüm dosya kapsamı ve yukarıda yapılan tüm açıklamalar kapsamında davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmış buna dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davacı tarafından davalı aleyhine açılan işbu itirazın iptali davasının KISMEN KABULÜNE, davalının—– sayılı icra takibine yapmış olduğu itirazın —– üzerinden iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya dair istemin reddine,
2-Likit alacağa vaki haksız itiraz nedeni ile asıl alacak olan —- —- takip tarihi — tarihindeki efektif satış kuruna göre —- üzerinden hesaplanan %20 oranındaki —- icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
3- Alınması gerekli 34.946,07 TL nispi harçtan davacı yanca yatırılan 6.761,85 TL peşin harç ve 2.831,02 TL tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 25.353,20 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvuru harcı ve 6.761,85 TL peşin harç, 2.831,02 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 9.628,77 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 322,45 TL tebligat ve müzekkere masrafı olarak toplam 2.322,45 TL yargılama giderinden kabul ve reddedilen orana göre hesaplanan 2.115,12 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı taraf yargılamada kendisini vekil marifetiyle temsil ettirmiş olmakla kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan AAÜT gereği 42.629,04 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ÖDENMESİNE,
7-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden red edilen miktar üzerinden hesaplanan 7.318,85 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ÖDENMESİNE,
8-Kararın kesinleşmesi ve talep halinde HMK 333. maddesi gereği artan gider avansının yatırana İADESİNE,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, ———–Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı. 31/03/2021