Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/112 E. 2021/386 K. 15.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/112 Esas
KARAR NO : 2021/386

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/12/2018
KARAR TARİHİ : 15/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin —— olan faturaları tanzim ederek davalı tarafa gönderdiğini ve faturaların davalı tarafça kabul edildiğini, davalı tarafın— gönderdiğini, fatura bedellerinin ileri tarihli çek ile ödeneceğine dair taraflar arasında herhangi bir muvafakat veya yazılı sözleşme olmadığından borcun fatura tanzimi ile muaccel hale geldiğini, fatura üzerinde ödeme süresinin— olduğunu bu sürenin dışında karşılıklı bir mutabakatın yapılmış olduğunu ispatlama yükümlülüğünün davalı tarafa ait olduğunu, müvekkili şirketin fatura bedellerinin 400.000 -TL miktarlı kısmının ileri tarihli çek ile ödenmesini kabul etmediğini ihtirazı kayıtlı olarak ve şimdilik kayıtlarına alındığını, vade– müvekkili şirket tarafından –tanzim tarihli — bedelli fatura tanzim edildiğini, fatura bedellerinin bakiye 41.295,22 TL miktarlı kısmı ile ilgili herhangi bir ödeme yapılmadığını veya çek gönderilmediğini, davalı tarafın ödeme yapmaması üzerine—– ihtarnamesi ile keşide çeklerin iade alınarak ödeme yapılmasının islendiğini; davalı şirketin — sayılı ihtarnamesinde, bakiye borç ile ilgili olarak — incelendiğini beyan ettiğini ve ödeme yapmaktan kaçındığını, müvekkili şirketin tüm taleplerine rağmen ödeme yapamamasından ötürü bakiye fatura bedelleri ile ileri tarihli çekten ötürü kaynaklanan vade farkı alacaklarının tahsili için İş bu davayı açmak zorunda kaldıklarını belirterek fazlaya ilişkin dava ve talep haklarının saklı kalmak kaydı ile davanın kabulü ile 41.295,22 TL bakiye fatura bedeli alacağı ve — vade farkı alacağı toplam–itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama harç ve giderleri ile avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile faturadan kaynaklı ticari ilişki olduğunu, faturalara karşılık —-çekler ile ödeme yapıldığını; çeklerin davacı tarafından alındığını iade edilmediğini, —ödendiğini, diğer çekin ise 22.03.2019 tarihinde ödeneceğini, taraflar arasında herhangi bir sözleşmenin olmadığını, vade farkına ilişkin herhangi bir yazılı/sözlü anlaşmanın da olmadığım, davacının çek ile ödemeyi almasına rağmen hiç bir dayanağı olmadan —–tahsil etmeye çalıştığını, davacının çekleri iade etmediğini tahsilatlarını —— talebinin yersiz ve dayanaksız olduğunu, davaya konu edilen —- tarihinde davacı hesabına ödendiğini, davacının ödemelerin yapılmadığına ilişkin itirazı var ise —- müzekkere yazılmasını talep ettiklerini, çeklerin tahsil edilmediğine ilişkin davacının bir itirazı var ise bu —- müzekkere yazılarak tahsilatın yapılıp yapılmadığı hususunun sorulmasını talep ettiklerini, müvekkili şirketin —- taraflar arasındaki ilişkinin faturadan kaynaklı olduğunu, taraflar arasında sözleşme de olmadığını bu nedenle—- —— — adresi olduğunu belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
RAPOR: Bilirkişinin raporunda özetle; Taraflar arasında ticari bir ilişkinin olduğunu,—–defterleri ve dayandığı belgeler —–teyid etmesi ve usulüne uygun tutulmuş olması nedeniyle HMK 222.
madde gereğince sahibi lehine delil olarak kullanılma niteliğinde bulunduğunu, davalı —– defterlerinin TTK’nun 64 ve müteakip maddelerinde belirli kanuni şartları tam olarak taşıdığını, diğer —-sahibi lehine delil gücüne sahip olduğunun, davacı ve davalı defter kayıtlarının birbirini teyit ettiğini, davacı tarafın davaya konu ettiği vade farkına dayanak dava dilekçesi ekinde sunulan ——– tutarlı vade farkı açıklamalı —– davacı ve davalı yasal defterlerinde kayıtlı olmadığının, davacının davaya konu ettiği ödenmeyen bakiye fatura alacağı—— dava tarihi —- tarihinde ödendiğinin, tarafların cari hesap bakiyelerinin —- olduğunun, 2019 yılında ise taraflar arasında herhangi bir ticari ilişkinin olmadığının, taraflar arasında ispat edilmiş yazılı veya sözlü bir anlaşma veyahut teamülün oluştuğuna ilişkin bilgi ve belge olmadığından, davacının vade farkı talebini ihtiva eden faturayı davalıya göndermekle, vade farkt istemine hak kazanamadığının sonuç ve kanaatine varıldığını beyan etmişlerdir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE:
Dava, ticari satımdan kaynaklı alacak davasıdır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak İsviçre Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır. Davacı taraf ,bedeli ödenmeyen faturalara dayalı alacak talebinde bulunmaktadır. Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”. TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın —– arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu, süresinde itiraz edilmemekle — sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır. Fatura düzenleyen— karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.
Davacı taraf alacağının olduğundan bahisle —– miktarlı kısmı hakkında ödemenin yapılmadığını ileri sürerek 123.530,05 TL’nin ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
24/03/2021 tarihli heyet bilirkişi raporunda; davacı ve davalı defter kayıtlarının birbirini teyit ettiği, davacı tarafın davaya konu ettiği vade farkına dayanak dava dilekçesi ekinde sunulan —-tutarlı vade farkı —- davacı ve davalı yasal defterlerinde kayıtlı olmadığı, davacının dayaya konu ettiği ödenmeyen bakiye fatura alacağı— tarafından dava tarihi olan —– tarihinde ödendiği, tarafların cari hesap bakiyelerinin sıfırlanmış olduğu yönünde kanaat bildirildiği görülmüştür.
Sonuç olarak, davacı şirket davalı hakkında alacak davasında bulunduğu, davalı şirketin davanın reddini talep ettiği, davanın özünü davacı şirket tarafından düzenlenen faturalardan kaynaklı bakiye alacağının olup olmadığı ve aynı şekilde vade farkı alacağının bulunup bulunmadığı noktalarında toplandığı, davacının dayaya konu ettiği ödenmeyen bakiye fatura ———- dava tarihi olan —- tarihinde ödendiği, ödeme definin yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceğinin—gördüğü, daval—— tarihli cevap dilekçesi ile ödeme definde bulunduğu, bilirkişi tarafından —– tarihinden sonra 28/12/2018 tarihinde ödendiğinin tespit edildiği, tüm bu nedenlerle —- alacak hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA karar vermek gerekmiştir.
Diğer yandan, davacı ve davalı— birbirini teyit ettiği, davacı tarafın davaya konu ettiği vade farkına dayanak dava dilekçesi ekinde sunulan — vade farkı açıklamalı —- davacı ve davalı yasal defterlerinde kayıtlı olmadığı taraf ticari defterlerinin bilirkişi incelemesi neticesinde anlaşılmıştır. Benzer konuya —- vade farkının istenebilmesi için taraflar arasında yazılı sözleşme veya teamülün olması gerektiği hususunda; “O halde yerel mahkemece yapılacak iş; — arasında vade farkı uygulacağına ilişkin yazılı sözleşme, teamül halini alan fiili bir kararlaştırma ve uygulama bulunmadığından, davalının usulüne uygun tutulmuş olan ticari defterinde davacı-birleşen dosya davalısı satıcının vade farkı ile ilgili düzenlediği iki adet faturası kayıtlı olmadığından, vade farkı faturalarına ilişkin istemin reddine karar vermekten ibarettir.” şeklindeki açıklamalara yer verildiği görülmüştür. Netice itibariyle taraflar arasında ispat edilmiş yazılı bir anlaşma veyahut teamülün oluştuğuna ilişkin bir bilgi ve belge mahkememize sunulmadığından, davacının kendi ticari defterlerinde kayıtlı bulunmayan vade farkı talebini içerir faturayı davalıya göndermekle vade farkı istemine hak kazanamayacağı değerlendirmeleri ile 08/11/2018 tarihli, 82.234,83 TL tutarlı vade farkı alacağı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava açıldıktan sonra dava değerinin bir kısmının ödenmesi durumunda, ödenen miktar bakımından dava konusuz kalmış kabul edilmektedir ve bu miktar bakımından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA kararı verilmelidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 331/1 maddesi uyarınca; davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde— davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder. Bu konuya ilişkin— tarihli kararında özetle: “Konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına hükmedilip, dava açıldığı tarihteki haklılık durumu göz önüne alınarak yargılama giderlerinin davalıdan alınmasına karar verilmesi ve davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken…” şeklinde konuya açıklık getirilmiştir. Bu durumda davanın açılmış sayıldığı tarih itibariyle bir değerlendirme yapılıp, buna göre yargılama giderlerinin hangi tarafa ve ne oranda yükleneceği hususunun belirlenmesi gerekmektedir. Dava tarihi olan 18/12/2018 itibariyle davacının dayaya — ödenmeyen bakiye fatura alacağı 41.295,22 TL bakımından alacaklı olduğu sabittir. Dolayısıyla bu kısım bakımından davacının —— olmakla birlikte söz konusu miktar üzerinden hesaplanacak olan yargılama giderleri ve vekalet ücreti davalı tarafa yükletilmesi gerekmektedir. Talep edilen diğer bir —-bedelli fatura bakımından, yukarıda yapılan açıklamalar gereğince davacı taraf davasını ispatlayamamıştır. Dolayısıyla bu miktar bakımından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması ve karşı vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesi şeklinde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının dava sonrası yapılan ödeme olan 41.295,22 TL bakımından davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Davacının bakiye 82.234,83 TL bakımından davanın REDDİNE,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 8.438,33 TL harçtan, dava açılırken peşin olarak alınan 2.109,59 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.328,74‬ TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvuru harcı, 2.109,59 TL peşin harç toplamı 2.145,49‬ TL ile 3.192,30 TL ( Bilirkişi ücreti, tebligat gideri, müzekkere gideri, Dosya ücreti) olmak üzere toplam 5.337,79‬ TL yargılama giderinden — davanın (karar verilmesine yer olmadığına) 0,33 ve red 0,67 oranına göre hesaplanan 1.761,47 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden ve dava açılma aşamasında haklı olduğu değerlendirilen miktar üzerinden — vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden red edilen miktar üzerinden hesaplanan— göre alınması gereken 11.490,53 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
7-Davalı tarafından dava dosyasına yatırılan gider avansı bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davacı tarafından dava dosyasına yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra davacıya iadesine,
Dair, Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.