Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1097 E. 2022/807 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1097
KARAR NO : 2022/807

DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/12/2018
KARAR TARİHİ : 07/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 02.01.2018 tarihli —–konulu anahtar teslimli eser sözleşmesinin akdedildiği, ek protokol ile sözleşme bedelinin 200.000 TL+KDV teminat mektup tutarının 20.000 TL tutarında artırılarak toplam sözleşme bedelinin 41.223.310,80 TL+KDV olarak belirlendiği, davalının 26.08.2018 son teslim tarihine kadar teslim borcunu yerine getirmemesinden dolayı sözleşmenin haklı olarak feshedildiği, bu kapsamda davalıdan sözleşmenin 8. maddesi uyarınca 4.294.497,08 TL cezai şart tutarının sözleşmenin 36. maddesi kapsamında müvekkili nezdinden oluşan menfi ve müspet zararların tazminini, bu kapsamda sözleşmenin 19. maddesi 4. fıkrasında belirtilen ve davalıya 45 günlük vade süresinden önce ödenen hakediş bedellerinin 33.723,31 TL tutarlı erken ödeme iskontosu fark bedeli zararının, 232.841,84 TL tutarlı sözleşme damga vergisi bedelinin, müvekkili tarafından ödenen ve davalıya ait olan 645.891,87 TL tutarlı —– prim borcunun, ——yapılan 207.433,62 TL hizmet bedelinin, ikmal işleri sebebiyle oluşan ilave 5.628.089,72 TL tutarlı fark bedelinin, davalının sözleşmeden doğan yükümlülüklerini zamanında ifa etmesi durumunda müvekkilinin hızlıca istihdam yaratarak üretime başlayacağı, ancak teslimin zamanında yapılmaması nedeniyle bu hususun gerçekleşmediği, bu kapsamda müvekkili nezdinde doğan kar kaybı tutarının davalıdan talep edildiği, davalıdan alınan 4.102.331,00 TL ile 20.000 TL bedelli kesin teminat mektuplarının cezai şart alacağına mahsuben nakde çevrildiği ve irat kaydedildiği, bu nedenle anılan teminat mektuplarının dava konusu yapılmadığı, bunun haricinde 3.120.052,66 TL tutarlı avans teminat mektubu ile 524.716,72 TL nakit avans tutarlarının cezai şart, menfi ve müspet zarar alacaklarına mahsuben nakde çevrildiği, müvekkilinin menfi zarar toplamının 11.042.477,44 TL olduğu göz önünde bulundurulduğunda nakde çevrilen 3.644.769,38 TL tutarlı teminatların ilgili tutardan mahsup edilmesi neticesinde davalıdan talep edilen menfi zarar bakiyesi olan 7.397.708,06 TL’nin muacceliyet tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin borçlulara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacıya ait—— işinin 26.08.2018 tarihinde teslim etmeyi sözleşme ile üstlendiği, ülkede yaşanan ekonomik krizler nedeniyle müvekkilinin zamlardan olumsuz etkilendiği, davacının müvekkili şirkete depo yeri ve depolama alanı göstermemesinden dolayı kaba inşaat malzeme bağlantılarının uzun vadede yapılamadığı, piyasada yaşanan sıkıntıların tedarikçileri etkilemesinden dolayı malzeme temininde davacıdan bağımsız olarak gecikmeler yaşandığı, bu durumun ——aracılığıyla davacıya bildirildiği, olumsuz hava koşulları nedeniyle yaşanan gecikmelerin davacıya anlık bildirildiği, davacının iddia ettiği işin gecikmesi ile müvekkiline yazılı veya sözlü olarak uyarıda bulunmadığı, sözleşmenin fesih tarihi ile iş bitim tarihi arasındaki geçen sürede temlik yapıldığı halde davacı şirketin müvekkili şirkete yeni iş bitim tarihi bildirmediği, bu nedenle imalatın devam ettiği, müvekkilinin konkordato ilan edeceği korkusuyla davacının sözleşmeyi haksız olarak feshettiği, sözleşmenin 36. maddesinde belirtilen işin teslim süresinin temlik yapılmadan ve sorunlar olmadan önceki standart taahhüt işini kapsadığı, dolayısıyla müvekkiline ek süre verilmesinin etkisiz olacağının düşünülmesinin yersiz ve mesnetsiz olduğu, yer tesliminde yaşanan 4 aylık gecikmeye rağmen iş bitirme süresinin revize edilmediği, bu yönüyle davacının kusurlu olduğu, temlik sözleşmesi ile müvekkilinin iş süresinin bitiş tarihinden sonra yapılan temlik ödemelerinin davacının sözleşme süresini uzattığını gösterdiği, revize edilen sürenin belli olmadığı, fesih tarihinde işin bitirilme oranının %96 olduğu, müvekkiline yansıtılan 4.294.497,08 TL tutarlı cezai şartın fahiş olduğu ve kabul edilmediği, sözleşmede süreler belirtilirken müvekkili şirketi koruyucu madde ve hükümlerin belirtilmediği, bu nedenle cezai şart alacakları, menfi ve müspet tazminat taleplerinin geçerliliği olmadığı, müvekkilinin inşaata devam ederken davacının şirket şantiyesine girdiği, üretim binası ile şantiyenin tamamına yerleştiği, üretime başladığı, bu nedenle davacının üretiminde herhangi bir aksaklığın yaşanmadığı, davacının kazanç elde ettiği, bu nedenle talep edilen menfi müspet zararların kabul edilmediği, düzenlenen hakkedişlerin hiçbir gerekçe gösterilmeden kabul edilmediği, davacının müvekkiline ödediği nakit avans bedellerinin hakkedişlerden kesilmiş olmasına rağmen söz konusu nakit avans tutarlarının sanki hiç yapılmamış gibi teminat mektuplarının nakde çevrildiği, bu nedenle ilgili tutarların ikinci kez müvekkilinden tahsil edildiği, talep edilen 45 günlük erken ödeme iskontosunun fark bedelinin aylık hakkedişlerden düşüldüğü, bu nedenle davacı yanın talebinin kabul edilmediği, ikmal işleri sebebiyle oluşan ilave maliyet kalemlerinin ülkedeki ekonomik sıkıntılar nedeniyle %50’yi aştığı, dolayısıyla sözleşme imzalanma tarihi ile yaşanan ekonomik dalgalanmalardan sonraki maliyetlerin arasındaki farkın müvekkilinden talep edilemeyeceği, zira ilgili fark tutarlarının müvekkilini de olumsuz etkilediğini, işin %96 oranında tamamlanmasına rağmen sözleşmenin 06.10.2018 tarihinde feshedilerek kalan işlerin tamamlanmayan ikmal işlerine dönüştüğünden hareketle yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında 02.01.2018 tarihinde—–Bölgesinde bulunan taşınmaza konu —— ve 27.04.2018 tarihli ek protokol gereğince gereğince yüklenicinin temerrüdü nedeni ile sözleşmenin iş sahibi tarafından feshedilmesi nedeni ile iş sahibi tarafından açılan cezai şart,ikmal işleri, erken ödeme fark iskonto bedeli,ödenen —— borçlarının tahsili, damga vergisi ve işin uzaması nedeni ile—–ödenen fark bedellerinin tahsili istemine ilişkindir.
Aşağıda sözleşmenin önemli ve ilgili maddeleri alıntılanacak, bilirkişi raporlarının sonuç kısımları aynen alıntılanacak, bir kısım emsal yüksek mahkeme kararlarına atıf yapılacak ve sonuca gidilecektir.Mahkememizce taraf delilleri toplanmış dosya uzman bilirkişi heyetine tevdii edilmiştir.Safahatta mahkememizce alınan 20.04.2020 tarihli bilirkişi raporu ve aynı heyetten alınan ek bilirkişi raporları denetime uygun olmadığından bu raporlara itibar edilmemiştir.
03.02.2021 tarihi duruşmada bilirkişi heyeti kök ve ek raporların denetimen uyun olmadığı, itirazların karşılanmadığı, sunulan delillerin değerlendirilmediğinden rapor tanzim edildiği anlaşılmakla başka bir heyet oluşturularak rapor alınmasına karar verilmiş, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde mali müşavir, inşaat mühendisi, nitelikli ——bilirkişi tayin edilerek rapor tanziminin istenilmiştir. Bilirkişi heyeti 16.11.2021 tarihli bilirkişi kök raporunda ” .Davacıya ait yasal defterlerin Vergi Usul Kanunun 183-184-185 maddeleri ve 6102 Sayılı TTK’nın 64.maddesinde belirtilen usul ve esaslara uygun olarak tutulduğu, kayıtların usulüne uygun olarak gerçekleştirildiği, Vergi Usul Kanunu 223-224-225 maddeleri ile TTK’nın ilgili hükümlerine uygun olarak noter açılış tasdiklerinin süresi içerisinde alındığı ve dolayısıyla ticari defterlerin delil niteliğine haiz olduğu,Davalıya ait yasal defterlerine ait —— onaylı e-beratların süresi içerisinde alındığı, envanter defteri noter açılış tasdikinin ise ibraz edilmediği, bu yönüyle davalı ticari defterlerinin delil kabiliyeti ile ilgili nihai değerlendirmenin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu,Taraflar arasında 02.01.2018 tarihli —– konulu anahtar teslimli eser sözleşmesinin akdedildiği,—– konulu anahtar teslimli eser sözleşmesinin son teslim tarihinin 26.08.2018 olduğu ancak bu tarihte teslimin gerçekleşmemiş olduğu,31.12.2018 itibariyle davacı nezdinde davalının 321.570,60 TL borçlu, aynı tarih itibariyle davalı nezdinde davacının 147.035,20 TL borçlu olarak göründüğü, taraf ticari defterlerinde nakit teminat kesintileri ile temlik virmanlarının toplu olarak kayıt edilmesinden dolayı fark sebeplerinin tespit edilemediği,Davalıdan toplamda 8.888.086,69 TL tutarlı avans ve kesin teminat mektubu alındığı, anılan tutarın tamamının nakde çevrildiği,
Dava dışı —— işin gecikmesi kaynaklı fazladan ödenen tutarlar yönünden davacı tarafından talep edilebilecek meblağın 182.993,96 TL olduğu,Davacının 33.723,31 TL tutarlı erken ödeme iskontosu talebiyle ilgili düzenlediği faturaların davalı nezdinde kayıtlı bulunduğu, ilgili faturalara 8 günlük süre içerisinde itiraz edilmediği, bu noktada davacının mevcut talebine iştirak edildiği,Davacının toplamda 4.294.497,08 TL tutarlı cezai şart faturası düzenlediği, faturanın davalıya —— üzerinden başarıyla teslim edildiği ancak ilgili faturanın davalı nezdinde kayıtlı bulunmadığı, davacının dava dışı firmalara ikmal işleri nedeniyle 16.292.437,33 TL’ ödediği; ikmal işleri sebebiyle üçüncü kişilere yapılan ödeme nedeniyle uğradığı zararın teknik raporda 6.748.533,28 TL olarak saptandığı; (Talep 5.628.089,72 TL)
Uygulanabilecek cezai şartlar yönünden
Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 8 Nolu maddesi gereği 4.102.331,08-TL gecikme cezası kesintisine gidilebileceği ,
Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin madde 26 idari para cezaları gereği 136.666,00 TL (51.666,00 TL+ 85.000,00 TL )——ve temizlik kesintisine gidilebileceği,Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 14.1 Nolu maddesi gereği 55.500,00-TL personel bulundurmama kesintisine gidilebileceği;
Yukarıda cezalar toplamı olan (136.666,00 TL +55.500,00TL=) 192.166,00 TL’den; daha evvel davalının hakkedişlerden kesilen tutarın 4.130,00 TL olmakla, tenzili sonrasında kalan miktarın 188.036,00 TL olduğu,Davacının 645.891,87 TL tutarlı geçmiş dönem—–prim borcu ödediğini gösterir dekontların ibraz edildiği, bunun 762.152,41 TL’sinin davalı adına fatura edildiği, faturanın—— e-fatura portalı aracılığıyla davalının posta kutusuna başarılı bir şekilde teslim edildiği, ödenen ile talep edilen arasındaki 116.260,54 TL tutarlı farkın %18 oranında uygulanan kdv tutarından kaynaklandığı, mevcut durumda, davalının 8 günlük yasal itiraz süresi içerisinde adına düzenlenen faturaya itiraz etmediği veya iade faturası da düzenlemediği görüldüğünden davacının düzenlediği faturanın geçerli olduğu kanaatine varıldığı ancak, ödenen geçmiş dönem —– prim borçlarının hangi alt taşeronlara veya hangi firmalara ait olduğunu gösterir ——tahakkuk fişleri ile hizmetli listelerinin ibraz edilmemesi nedeniyle davacının mevcut talebiyle ilgili net bir sonuca gidilemediği, hususla ilgili nihai değerlendirmenin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu,
Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin toplam damga vergisi tutarının 413.805,56 TL olarak davacının 2018 ağustos ayı damga vergisi beyannamesinde tahakkuk ettirildiği, ödemenin tamamının davacı tarafından gerçekleştirildiği, 180.963,76 TL tutarlı damga vergisinin——. Sayılı dosya ile istendiği, kalan 232.841,84 TL tutarlı damga vergisinin ise huzurdaki dava ile istendiğinin anlaşıldığı, mevcut durumda davacı talebine iştirak edildiği,
Davacının dava dilekçesinde son bölümde hukuki nedenler bölümünün üstünde nakde döndürülen kesin teminat mektupları hariç, avans teminat mektubu toplamı olan 3.644.769,38 TL’yi mahsup ettiği; hal böyle olunca, bu tutarın yukarıda hesaplanan zararlardan mahsubu gerektiği;Kesin teminat mektuplarında nakde dönen kısmın ise 5.243.317,31 TL olduğu; bu tutarın (5.243.317,31 TL) cezai şart olarak gelir kaydının mümkün olduğu esasının benimsenmesi halinde, mahsubunun gündeme gelmeyeceği; aksi görüşün benimsenmesi halinde, hesaplanan zararlardan indirilmesi gerekeceği;
Davalının üstlendiği işi tamamlamaması iddiasıyla ilgili davacının kar kaybı talebinin bulunduğu, taleple ilgili hesaplamanın teknik olarak yapılabilmesi için davalının üstlendiği tesisin tamamlanmış olması halinde yıllık olarak gerçekleştirilecek üretim ve satış adetleri ile bu tesislerde üretilecek ürünlerin muhtemel satış fiyatlarının somut ve makul düzeyde bilinmesi gerektiği, buna karşın böyle bir verinin ibraz edilmemiş olması nedeniyle taleple ilgili hesaplama yapılamadığı, görüş ve kanaatinde olduklarını” Belirtmişlerdir. Davalı yanca 16.11.2021 tarihli rapora itiraz edilmemiş ise de raporda bir kısım çelişki görülmüş, Mahkememizce 26.01.2022 tarihli ara karar ile ” Davalı yanın cevap dilekçesinde erken ödeme fark iskontosuna dair davacı iddialarını kabul etmeyip bu alacak açısından davalı şirkete yapılan aylık hak edişlerde iskonto tutarı kadar farkın düşüldüğü yolunda itirazda bulunduğu nazara alınarak, iş süresince düzenlenen tüm hak edişler incelenmek sureti ile söz konusu erken ödeme iskontosunun davalı hak edişlerine yansıtılıp yansıtılmadığı , mükerrer talepte bulunulup bulunulmadığı hususunda EK rapor istenmesine,
– Raporda ikmal işleri fark bedeli olarak işin davalı tarafından tamamlanması halinde işin 33.771.364,19 TL ye mal olacağının belirtildiği, bu rakamın sözleşmede belirlenen rakamın altında olduğu, aynı zamanda raporda beton, çelik , inşaat demir için maliyet artışı olacağının belirtildiği, kendi içinde çelişkili olduğu , hangi iş kalemlerinde azalış meydana geldiğinin belli olmadığı, bu sonuca nasıl varıldığının denetime uygun şekilde izah edilmediği anlaşılmakla bu nitelendirme yönünden de ek rapor alınmasına,” gerekçeleri ile ek rapor alınmasına karar verilmiş Bilirkişi heyeti 13.06.2022 tarihli ek raporunda “—– konulu anahtar teslimli eser sözleşmesinin son teslim tarihinin 26.08.2018 olduğu ancak bu tarihte teslimin gerçekleşmemiş olduğu,
31.12.2018 itibariyle davacı nezdinde davalının 321.570,60 TL borçlu, aynı tarih itibariyle davalı nezdinde davacının 147.035,20 TL borçlu olarak göründüğü, taraf ticari defterlerinde nakit teminat kesintileri ile temlik virmanlarının toplu olarak kayıt edilmesinden dolayı fark sebeplerinin tespit edilemediği,
Davalıdan toplamda 8.888.086,69 TL tutarlı avans ve kesin teminat mektubu alındığı, anılan tutarın tamamının nakde çevrildiği,
Dava dışı —– işin gecikmesi kaynaklı fazladan ödenen tutarlar yönünden davacı tarafından talep edilebilecek meblağın 182.993,96 TL olduğu,Dosyaya ibraz edilen 7 adet hakediş formlarının tekrar incelendiği, tüm hakedişlerde 6.558.959,98 TL Avans, 450.735,14 TL Nakit Teminat, 4.130,00 TL—– kesintisi haricinde başka bir kesintinin gerçekleştirilmediği, ayrıca hakediş formları ile davacının ibraz ettiği cari hesap ekstrelerinin uyumlu olduğu görüldüğünden kök rapordaki tespitin cari olduğu sonucuna gidildiği,
Davacının toplamda 4.294.497,08 TL tutarlı cezai şart faturası düzenlediği, faturanın davalıya —– üzerinden başarıyla teslim edildiği ancak ilgili faturanın davalı nezdinde kayıtlı bulunmadığı, davacının dava dışı firmalara ikmal işleri nedeniyle 16.292.437,33 TL’ ödediği; ikmal işleri sebebiyle üçüncü kişilere yapılan ödeme nedeniyle uğradığı zararın teknik raporda 6.748.533,28 TL olarak saptandığı; (Talep 5.628.089,72 TL) Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 8 Nolu maddesi gereği 4.102.331,08-TL gecikme cezası kesintisine gidilebileceği ,Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin madde 26 idari para cezaları gereği 136.666,00 TL (51.666,00 TL+ 85.000,00 TL ) —–ve temizlik kesintisine gidilebileceği,Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 14.1 Nolu maddesi gereği 55.500,00-TL personel bulundurmama kesintisine gidilebileceği;
Yukarıda cezalar toplamı olan (136.666,00 TL +55.500,00TL=) 192.166,00 TL’den; daha evvel davalının hakkedişlerden kesilen tutarın 4.130,00 TL olmakla, tenzili sonrasında kalan miktarın 188.036,00 TL olduğu,Davacının 645.891,87 TL tutarlı geçmiş dönem——prim borcu ödediğini gösterir dekontların ibraz edildiği, bunun 762.152,41 TL’sinin davalı adına fatura edildiği, faturanın —— aracılığıyla davalının posta kutusuna başarılı bir şekilde teslim edildiği, ödenen ile talep edilen arasındaki 116.260,54 TL tutarlı farkın %18 oranında uygulanan kdv tutarından kaynaklandığı, mevcut durumda, davalının 8 günlük yasal itiraz süresi içerisinde adına düzenlenen faturaya itiraz etmediği veya iade faturası da düzenlemediği görüldüğünden davacının düzenlediği faturanın geçerli olduğu kanaatine varıldığı ancak, ödenen geçmiş dönem—– prim borçlarının hangi alt taşeronlara veya hangi firmalara ait olduğunu gösterir—— tahakkuk fişleri ile hizmetli listelerinin ibraz edilmemesi nedeniyle davacının mevcut talebiyle ilgili net bir sonuca gidilemediği, hususla ilgili nihai değerlendirmenin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu,Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin toplam damga vergisi tutarının 413.805,56 TL olarak davacının 2018 ağustos ayı damga vergisi beyannamesinde tahakkuk ettirildiği, ödemenin tamamının davacı tarafından gerçekleştirildiği, 180.963,76 TL tutarlı damga vergisinin—— Sayılı dosya ile istendiği, kalan 232.841,84 TL tutarlı damga vergisinin ise huzurdaki dava ile istendiğinin anlaşıldığı, mevcut durumda davacı talebine iştirak edildiği,
Davacının dava dilekçesinde son bölümde hukuki nedenler bölümünün üstünde nakde döndürülen kesin teminat mektupları hariç, avans teminat mektubu toplamı olan 3.644.769,38 TL’yi mahsup ettiği; hal böyle olunca, bu tutarın yukarıda hesaplanan zararlardan mahsubu gerektiği;Kesin teminat mektuplarında nakde dönen kısmın ise 5.243.317,31 TL olduğu; bu tutarın (5.243.317,31 TL) cezai şart olarak gelir kaydının mümkün olduğu esasının benimsenmesi halinde, mahsubunun gündeme gelmeyeceği; aksi görüşün benimsenmesi halinde, hesaplanan zararlardan indirilmesi gerekeceği görüş ve kanaatinde oldukları..” yönünde görüş bildirmişlerdir. Bilirkişi heyeti iş bu ek raporununda 41.223.310,80 TL +KDV nin özleşme bedeli olmayıp keşif bedeli olduğunu, oysaki kesin iş bedelinin iş bitiminde net metraj-adet sonucunda şekilleneceğini, dosya içindeki kesin hesap dökümleri hak edişler ve işlerin adet ve metrajları incelendiğinde ve bu metrajlar davalının sözleşmede belirttiği birim fiyatlar ile çarpıldığında kesin hesap sonucunun 41.223.310,80 TL olmayacağını, davalının işi tamamlaması halinde kesin hesap bedelinin 33.771.364,19 TL olacağını burada meydana gelen azalmanın birim fiyat azalması olmayıp yapılan iş kalemlerinin metraj ve adetlerinin ön görülenin altında olmasından kaynaklandığını belirtmiş, ek raporun 2 ve davamı sayfalarında da hesap yöntemi belirtilmiştir. Bilirkişi ek raporu denetime uygun bulunmuştur.
Eser sözleşmesinde teslim için kararlaştırılan süre geçmesine yada teslim süresi kararlaştırılmayan hallerde iş sahibince tanınan makul süre de geçmesine rağmen tamamlanıp teslim edilmemiş ve süre uzatımını gerektiren haller bulunmazsa yüklenici temerrüdü gerçekleşmiş olur. Süre verilmesi temerrüt için değil borçlunun temerrüde düşmesinden sonra alacaklının TBK’nın 125 ve 126. Maddesi uyarınca sahip olduğu seçimlik hakların kullanılabilmesi için gereken süredir. Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumdan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa ayrıca bir süre vermeden alacaklı seçimlik haklarını kullanabilecektir. Bu hallerin neler olduğu kanunda sayılmamış olup somut olayın özelliğine göre hakim tarafından değerlendirilecektir. Uygulamada eser sözleşmelerinde yüklenicinin başladığı işi nedensiz olarak bırakıp iş yerini terk etmesi,teslimi gereken tarih gelmesine rağmen kalan işin çok fazla olması ve verilecek sürenin yükleniciye temerrüdüne rağmen orantısız bir imkan sağlayacak olması gibi hallerde süre verilmesinin etkisiz olacağı haller olarak kabul edilmektedir.Eser sözleşmelerinde teslim yüklenicinin tamamladığı eseri sözleşmeyi ifa etmek niyeti ile iş sahibinin fiili hakimiyetine geçirmesi olarak tanımlanmaktadır. Taşınmaz yapılarda teslim borcu, taşınmaz üzerinde kararlaştırılan eserin yapılıp tamamlanmasından sonra iş sahibinin fiili hakimiyetine terk veya kullanmasına engel olan durumların ortadan kaldırılması sureti ile gerçekleşir.Olumsuz (menfi) zarar; sözleşmenin, karşı tarafça yerine getirileceğine olan güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan eylemli zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı, uğranılmayacak olan zarardır. Dolayısıyla, karşı tarafın malvarlığına girsin veya girmesin, sözleşme nedeniyle alacaklının cebinden (malvarlığından) çıkan ve yasal olarak harcanan paradır. Doktrinde hakim olan görüşe ve Yargıtay uygulamasına göre, burada oluşan zarar menfi (olumsuz) zarardır. Menfi zarar genel bir anlatımla hukuken geçerli olmayan bir borç ilişkisinin geçerli olduğuna inanmaktan (güvenmekten) doğan zarardır. Kısaca bu zarar, alacaklının sözleşme yaptığı için uğradığı, sözleşme yapmamış olsa idi uğramayacağı zarar olup, sözleşmeye güvenilerek yapılan harcamaların (giderlerin) tamamı, başka bir anlatımla karşı tarafın Malvarlığına girmese bile o sözleşme nedeniyle cepten çıkan paradır.
Müspet zarar ise, sözleşme nedeniyle cebe girmesi gereken paranın, girmemesi nedeniyle meydana gelen zarardır. Bu niteliği gereği, müspet zarar daima ileriye dönük olup, bir beklenti kaybıdır. Diğer bir ifadeyle müspet zarar, akdin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden doğan zarar şeklinde de tanımlanabilir.
Olumsuz zarar, sözleşmeden dönen alacaklının haklı olması halinde, kusurlu borçludan isteyebileceği, diğer anlatımla, borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi nedeniyle sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkan zarardır. Sözleşmenin feshini isteyen ve fesihte haklı olan tarafın TBK’nın 125. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi uyarınca menfi zararını talep etme hakkı vardır.Olumlu (müspet) zarar, tamamen haklı olan tarafın sözleşmeden tamamen haksız olarak dönen taraftan isteyebileceği tazminatın konusunu oluşturup, olumlu zarar kapsamında kalan kâr mahrumiyeti sözleşmeden dönen tarafın tamamen haklı dahi olsa isteyebileceği alacak kalemlerinden değildir. Sözleşmeden dönmenin bir başka sonucu olan olumlu zararın tazmininde; tazminat isteyen kişi hem sözleşmeden dönen taraf olmamalı ve hem de kusuru bulunmamalı; tam aksine, karşısındaki kişi hem sözleşmeden dönen taraf ve hem de dönmede kusurlu olmalıdır. Sözleşmeden haklı olarak dönen (davacı) taraf, direnime düşmekte tamamen kusurlu olan (davalı) taraftan ancak olumsuz zararını isteyebilir. Her iki tarafın da kusuru varsa, olumlu ya da olumsuz zararın tazmini talebinde bulunamazlar; sadece, birbirlerine kazandırdıkları yararlı şeylerin iadesini, nedensiz zenginleşme kurallarına göre talep edebilirler. (Aynı yönde—— sayılı ilamı)6098 sayılı TBK’nın 124/1. Maddesi ” Aşağıdaki durumlarda süre verilmesine gerek yoktur: 1. Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa.” hükmüne haiz olup davalının teslim süresi geçmesine rağmen ifa ettiği edimin düzeyi nazara alındığında süre verilmesinin bir anlam ifade etmediği ve süre verilmesine gerek olmadığı görülmüştür. Davalının temerrüt halinde olması ve içinde bulunduğu durum nedeni ile süre verilmesine de gerek olmadığı, davacının sözleşmeyi haklı nedenlerle feshettiği kanaatine varılmıştır.
6098 sayılı TBK’nın 125. Maddesi ” Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir. Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir. Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.” hükmüne haizdir.
Taraflar arasında düzenlenen birim fiyatlı götürü ücretli inşaat yapım sözleşmesi uyarınca yer tesliminden itibaren davalının 233 günde teslim yükümlülüğü bulunduğu (Sözleşme madde 7), Davalının vaki savunmasında revizyonlar ve ödemelerin aksamasına bağlı yaşanan temlikler dikkate alındığında süre vermesi gerektiğini ileri sürmüş ise de, sözleşmenin bu hükmünün değiştirildiğine ilişkin yasal delilin dosyada bulunmadığı; —— 28.08.2018 tarihinde davalı şirkete düzenlediği—–sayılı yazıyla sözleşmenin 28. maddesi hükmüne uygun olarak 26.08.2018 tarihine kadar geçici kabulü hazır hale getirilmesi gerektiği ; 27.08.2017 tarihli inşaatın fotoğraflarının eklenerek, sözleşmenin 8 ve 12. maddesi kapsamında işverenin ceza hakkının hatırlatıldığı,—— sayılı dosyasında seviye tespiti yapılmadığı; bir başka anlatımla, fiziki oran belirlenmediği; davalının imalatlarının KDV hariç 29.556.288,60 TL olduğunun mütalaa edildiği; taraflar arasındaki sözleşmenin 3. Maddesinde sözleşme bedelinin teklif birim fiyat usulüne göre, götürü ücretli KDV hariç 41.023.310,80 TL olduğu; ayrıca ek sözleşme ile ilave iş kapsamında götürü ücretli KDV hariç 200.000,00 TL tutarlı iş olduğu buna göre toplam iş bedelinin KDV hariç 41.223.310,80 TL olduğu; Buna göre fiziki oranın 29.556.288,60 TL / 41.223.310,80 TL =%71,70 olduğu; bir başka anlatımla eksiklik düzeyinin % 28,30 olduğu; ancak kök raporun teknik değerlendirme bölümünde yer alan karşılaştırma tablosunda, sözleşmede ön görülen bedellere nazaran tamamlanma halinde öngörülen bedelden daha düşük sonuç vereceğinin değerlendirildiği; yine tespit raporundan farklı olarak imalat tutarının 26.235.836,02 TL belirlendiği , bu değerlendirmeye göre ise 26.235.836,02 TL /33.771.364,19 TL olduğu; bir başka anlatımla, edimini ifa düzeyinin % 77,69; eksiklik düzeyinin % 22,31 olduğu; —– ile olan 21.03.2018 tarihli sözleşmenin de feshi aşamasına gelmesi sebebiyle, ortaya çıkan durum bir bütün olarak değerlendirildiğinde, huzurdaki davacı şirketle olan 02.01.2018 tarihli sözleşmedeki kararlaştırmaya göre Ağustos ayı sonu itibari ile geçici kabule hazır hale getirilmesi gerektiği, 03.10.2018 tarihli ihtarname tarihi itibari ile edim düzeyi ve tespit raporu ve vaki temlikler ile teknik değerlendirme dikkate alındığında artık süre verilmesinin anlam ifade etmediği (TBK.m.124/b.1) davacının sözleşmeyi haklı nedenlerle feshettiği sonucuna varılmıştır.
Davacı ilk olarak ana ve ara terminlerde yaşanan gecikmeler ve teknik personel bulundurmama nedeni ile doğan cezai şart alacaklarını talep etmiştir.
——Sayılı ilamında “.——Söz konusu ceza, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 158/II ve 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın 179/II. maddesinde düzenlenen ifaya ekli ceza niteliğindedir. Sözleşmelerde fesih halinde de ifaya ekli cezanın isteneceğine dair bir hüküm bulunmadığı gibi davacı ile dava dışı iş sahibi arasında imzalanan sözleşme ya da sözleşmeler gereğince davacıya tahakkuk ettirilen gecikme cezalarının, davalı taşerona yansıtılacağına dair bir hüküm bulunmamaktadır——Dava dışı iş sahibinin gecikme nedeniyle davacı iş sahibine tahakkuk ettirdiği gecikme cezalarının, menfi zarar olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Taraflar arasında imzalanan sözleşmelerde, gecikme halinde cezai şart öngörülmüş ise de sözleşmelerde aksi kararlaştırılmadığı ve davacı tarafça sözleşmeler feshedildiğinden sözleşmelerde yer alan ifaya ekli cezai şartın da talep edilmesi mümkün değildir.” belirtmiştir. —— Sayılı ilamında “.——818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 158/II, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 179. maddesi hükmüne göre; borcun kararlaştırılan yerde veya zamanda ifa edilmemesi durumunda ceza ödenmesi kararlaştırılmışsa ifaya eklenen cezai şart söz konusudur. Davacı iş sahibi akdi feshettiğinden mahkemece ifaya ekli ceza isteminin reddi isabetli olmakla birlikte…” belirtmiştir.——- Sayılı ilamında “…TBK’nın 179/2. maddesindeki ifaya ekli cezai şarttır. Sözleşmeye aykırılık halinde, aksine hüküm olmadıkça alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir. Taraflar arasındaki sözleşmede, fesih halinde ayrıca cezanın da ödeneceğine ilişkin bir hükme yer verilmediğinden ve davacı sözleşmeyi feshettiğinden, feshedilen sözleşmeye dayanılarak ifaya ekli cezai şartın da ödenmesi istenemez.” belirtmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 8. Maddesinde ” 7. maddede kararlaştırılan sürede işin tamamlanamaması halinde sözleşme bedelinin %0,02 asıl edimine ilave olarak günlük cezai şart ödeyeceği; bu cezaların sözleşme bedelinin % 10’unu geçemeyeceği kararlaştırması yer aldığı; onaylı iş programına göre teslim edilecek denetim noktalarının gecikmesi durumunda yukarıda belirtilen cezanın %50’sinin beher güne uygulanacağı” kararlaştırması yer aldığı;bilirkişi raporunda teknik değerlendirme bölümünde ara termin gecikmeleri kapsamında hesaplanan tutarın sözleşme bedelinin % 10 üst sınırının geçemeyeceği kuralın kapsamında 4.102.331,08 TL olarak hesaplandığı;Vaki kararlaştırmanın ifaya ekli ceza olup, aksi kararlaştırılmadığı sürece, istenebilmesinin akdi ilişkinin devamına bağlı olduğu; ancak taraflar arasındaki sözleşmenin 8. Maddesinde “sözleşmenin sona erdirilmesi halinde, yükleniciden sözleşmenin sona erdirilmesine kadar geçen sürede sözleşmeye dayanılarak tahsili gereken ceza, cezai şart olarak ayrıca tahsil edilir” ve yine aynı maddenin son fıkrasında “gecikme cezaları ifaya eklenen cezai şart olarak ön görülen işverenin uğradığı zararın tazmini için talep edilecek meblağlardan indirilemeyeceği’ düzenlemesi yer aldığı,hal böyle olunca, ana kuraldan ayrık olarak ortadan kalkan sözleşme sebebiyle ifaya ekli cezai şartın kararlaştırma kapsamında istenebilir hale dönüştüğü, sözleşmenin 8. Maddesi gereği davalıdan 4.102.331,08 TL cezai şart talep edilebileceği anlaşılmıştır. Yine kök bilirkişi raporunun 14 ve davamı sayfalarında davacının davalıdan talep edebileceği teknik personel bulundurmama,—— cezası ve temizlik cezası kapsamında toplam 192.166,00TL talep edebileceği, davalı hak edişlerinden daha evvel kesilen tutarın 4.130,00 TL olması nedeni ile 188.036,00 TL talepte bulunabileceği anlaşılmıştır. Davacı yanca talep arttırım yapılırken davalının daha evvel hak edişlerinden yapılan 4.130,00 TL kesinti dikkate alınmamıştır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 36.1.1. Maddesi gereği ” yüklenicinin yukarıda belirtilen davranışları sonucu sözleşmenin iş veren tarafından sona erdirilmesi halinde yüklenicinin kesin teminat mektubu tutarı iş veren tarafından ifaya ekli cezai şart olarak gelir kaydedilir.” hükmüne haizdir. İlgili düzenleme uyarınca avans teminat mektuplarının cezai şart olarak nakde çevrilmesi mümkün değildir. Avans teminat mektubu bedelinin toplam alacaktan mahsup edilmesi gerektiği açıktır. Nitekim bilirkişi heyeti tarafından da avans teminat mektubu tutarı olan 3.644.769,38 TL nin davacı alacaklarından mahsubu gerektiği belirtilmiştir. Davacı yanın da bu hususa bir itirazı olmamış talep arttırım yapılırken söz konusu durum gözetilmiştir. Sadece yukarıda ifade edildiği üzere davalı hak edişlerinden safahatta yapılan 4.130,00 TL lik kesinti dikkate alınmayarak talep arttırımda bulunulmuştur. Mahkememizce söz konusu meblağ ikmal işleri nedeni ile talep edilebilecek alacaktan mahsup edilmiştir. Davacının talep edebileceği cezai şart alacakları 4.102.331,08 TL, teknik personel bulundurmama, ——kesintisi ve temizlik cezası miktarının toplam 188.036,00 TL olduğu anlaşılmıştır. Talep arttırım yapılırken avans teminat mektubu tutarı 3.644.769,38 TL bu alacaktan ve bakiye miktarı da ikmal işleri fark bedelinden mahsup edilmiştir.—–Sayılı ilamında “—– Davalının, sözleşmeye uygun edimini yerine getirmediğinden temerrüde düştüğü ve davacının BK’nın 106. maddesinde belirtilen seçimlik hakkını, akdin feshi yönünde kullanmakta haklı olduğunun kabulü gerekir. Ancak akdin haklı feshi halinde istenebilecek zarar, BK’nın 108. maddesi uyarınca, akdin yapılmaması halinde uğranılmayacak olan zararlardan ibaret olup, menfi zarar olarak tanımlanmaktadır. Menfi zararın nelerden ibaret olduğu ve nasıl hesaplanacağı ——sayılı kararında açıklanmıştır. Dairemiz uygulaması da bu karara uygundur. Oysa davadaki istem, fiyat farkına ilişkin olup, olumlu zarar niteliğinde olduğundan ve bilirkişi raporu da fiyat farkıyla olumlu zarar hesapladığından hükme esas alınamaz.” belirtmiştir. Davacı davalı yüklenicinin eksik bıraktığı işlerin üçüncü kişilere yaptırılması nedeni ile ikmal işleri nedeni ile uğradığı zararın tazminini talep etmiştir. Taraflar arasında birim fiyatlı götürü ücretli inşaat yapım sözleşmesi olduğu; götürü ücretli sözleşmelerde fiziki olan prensibinin—— cari olduğu; bir başka anlatımla, gerçekleşme oranının götürü ücreti uygulanması sonucu elde edilen tutarın davalının iş bedeli alacağı; dolayısıyla gerçekleşmeyen kısma isabet eden oranında, davacının, sözleşmeyi davalı ifa etmiş olsaydı ona ödeyeceği ücret ile yapılmayan kısım için 3. Kişiye ödediği ücret arasındaki farkın zararı temsil edeceği, Yukarıda da açıklandığı üzere, sözleşme bedeli KDV hariç 41.233.310,80 TL olduğu; kural fiziki oranın uygulanması yönünde olmakla beraber, teknik değerlendirmede, işin tamamlanması halinde bedelin kararlaştırmanın altında kalacağı ve KDV hariç 33.771.364,19 TL’ye baliğ olacağının Mütalaa edildiği; davacının ifa ettiği edimin sözleşme fiyatlarıyla 26.235.836,02 TL olduğunun teknik yönden belirlendiği; eksik kalan ediminin parasal değerinin 7.535.528,17 TL olduğu, Eksik kalan işlerin üçüncü kişilere yaptırılması nedeniyle ödenen tutarın 14.284,061,54 TL olduğu; buna göre fark bedelin (14.284,061,54 TL -7.535,528,17 TL ) 6.748.533,37 TL olduğu sonucuna varılmıştır. Davacının bu talebi mahiyeti itibarı ile ileriye etkili fesih halinde istenebilecek müspet zarar istemine ilişkindir. Ancak Taraflar arasındaki sözleşmenin 36.1.1. Maddesinin “…yükleniciden ya aynen ifa ve gecikme zararının ya da aynen ifadan vazgeçerek sözleşmeyi fesh etme ve oluşan tüm zararlarını veya bu hakkı mahfuz saklı kalmak kaydıyla yüklenici nam ve hesabına aradaki fiyat farkını ve masraflarını yükleniciden tahsil etmek kaydıyla üçüncü şahsa yaptırmaya.” düzenlemesi bulunduğu, ana kuraldan ayrık olarak sözleşmede düzenleme yapıldığı bu nedenle fesih halinde de istenebilir duruma geldiği, eksik kalan işlerin 3. Kişilere yaptırılması nedeni ile fark bedelinin uzman heyet tarafından 6.748.533,37 TL olarak hesaplandığı görülmüştür. Bilirkişi raporu hesap yöntemi ve içerik olarak denetime uygun bulunduğundan itibar edilmiştir.Davacı erken ödeme nedeni ile fark iskonto bedeli talep etmiştir. Davacı, hak ediş bedellerinin sözleşmenin 19. maddesinin 4. fıkrasında belirlenen 45 günlük süre beklenmeksizin vadesinden önce ödenmesi nedeniyle şimdilik kaydıyla 33.723,31 TL’nin tahsilini istediği; TBK.m.96’da “Sözleşmenin hükümlerinden veya özelliğinden ya da durumun gereğinden tarafların aksini kastettikleri anlaşılmadıkça borçlu, edimini sürenin sona ermesinden önce ifa edebilir. Ancak, kanun veya sözleşme ya da âdet gereği olmadıkça borçlu, erken ifada bulunması sebebiyle indirim yapamaz.” düzenlemesi bulunduğu, Hal böyle olunca, kural olarak, davacının erken ödeme sebebi ile sözleşmede özel hüküm bulunmadığından ıskonto talep edemeyeceği; hal böyle olmakla beraber, yapılan mali incelemede davalının iskonto faturalarını kendi ticari defter ve kayıtlarına işlediği belirlendiğinden, aleyhine delil teşkil eden ticari defter ve belgeleri gereği davacının 33.723,31 TL’yi isteyebileceği anlaşılmıştır.Davacı damga vergisi alacağı talep etmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 38. Maddesinin 1. Fıkrasının son cümlesinde “iş bu sözleşmeden doğan damga vergisi işveren tarafından ödenecek olup, tamamı yüklenicinin ilk hak edişinden kesilecektir” düzenlemesi yer aldığı; anlaşıldığı kadarıyla iş bu davaya konu edilen damga vergisinin taraflar arasındaki ana sözleşmenin damga vergisi olmadığı; Sözleşmelerin damga vergisinin 488 sayılı Damga Vergisi Kanonu uyarınca binde 9,48 olduğu;Mükellefinin kağıdı imzalayanlar olduğu; işbu davaya konu edilen tutarın protokolden kaynaklandığı, protokolün eki temlik listesinde yer alan 43.650.375,00 TL’nin matraha esas alınması halinde damga vergisi tutarının 413.805,55 TL olduğu, —— yansıtılan 180.963,76 TL olduğu, kalan miktarın 232.841,84 TL olduğu, kural olarak protokolün yürütüleceği inancı ile yapılan bu giderin menfi zarar kapsamında davalıdan sözleşmenin yukarıda alıntılanan maddesi gereği talep edilebileceği anlaşılmakla davacının bu talebi kabul edilmiştir.Davacı taraf davalıya ait olan —— prim borçlarının davacı yanca ödenmesi nedeni ile doğan alacağı talep etmiştir. Bilirkişi kök raporunun —– sayfasında detaylı izah edildiği üzere davacının 645.891,87 TL olarak ödediği geçmiş dönem—-prim borçlarını davalıya 762.152,41 TL olarak fatura ettiği, fatura —— aracılığıyla davalının posta kutusuna başarılı bir şekilde teslim edildiği görülmüştür. Ödenen ile talep edilen arasındaki 116.260,54 TL tutarlı farkın % 18 oranında uygulanan kdv tutarından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Mevcut durumda, davalının 8 günlük yasal itiraz süresi içerisinde adına düzenlenen faturaya itiraz etmediği veya iade faturası da düzenlemediği görüldüğünden davacının düzenlediği faturanın geçerli olduğu kanaatine varılmış, davacının bu talebi kabul edilmiştir.Davacı —– işin zamanında teslim edilmemesi nedeni ile ödenen fark bedelini talep etmiştir. Davalının teslim borcunda temerrüde düşmesi nedeni ile işin süresi uzamıştır. Davacı bu dönemde —— fazladan ödeme yapmıştır. Kök raporun —–Sayfasında belirtildiği üzere işin uzamasından kaynaklı olarak 515.835,98 TL lik ilk sözleşme tutarının 745.969,70 TL olarak yeniden revize edildiği, Dava dışı —– tarafından düzenlenen 10 adet hak ediş ve hakkedişlere yönelik 10 adet faturalarının toplam tutarı, bir başka deyişle —– ile yapılan kesin hesabın toplam tutarı 698.829,94 TL olduğu görüldüğünden ——kesin hesap tutarından ilk sözleşme bedeli arasındaki fark olan 182.993,96 TL alacağın davalıdan talep edilebileceği sonucuna varılmıştır.
Davacı son olarak kar kaybı talep etmiştir. Kar kaybı olumlu( müspet zarar) zarar kapsamındadır. Kar kaybı talep edilebilmesi için talep edenin kusursuz olması gerekir. Her iki taraf dönme ve fesihte kusurlu ise olumlu zarar ve kar kaybı istenemez. Keza ortak irade ile tasfiyeye karar verilmesi halinde de kar kaybı talep edilemez. Sözleşmeden dönme veya fesih halinde yüklenici iş bedelini isteyemez ise de bundan dolayı uğradığı zararlarını ve bu kapsamda müspet zarar niteliğinde olan kar kaybını isteyebilecektir. ——nolu ara kararı ile taraf vekillerinin yüzüne karşı henüz sunmadıkları delilleri ibraz etmeleri için kesin süre verilmiş ve sonuçları ihtar edilmiştir. 16.11.2021 tarihli bilirkişi heyeti kök raporunun ——Sayfasında belirtildiği üzere davacının talebi ile ilgili hesaplamanın teknik olarak yapılabilmesi için, davalının üstlendiği tesisin tamamlanmış olması halinde yıllık olarak gerçekleştirilecek üretim ve satış adetleri ile bu tesislerde üretilecek ürünlerin muhtemel satış fiyatlarının somut ve makul düzeyde bilinmesi gerekmektedir. Davacı yanın söz konusu kar kaybı alacağı için dava dilekçesinde davacı şirket ticari defter ve belgelerine dayandığı, bilirkişi heyetinin ticari defter ve kayıtlardan söz konusu alacağı tespit edemediği,raporda belirtilen hususlarda somut ve makul bilgi bulunması gerektiği, kaldı ki davacının bu alacağına dair delillerini de sunmamış olduğu anlaşılmış ispat edilemeyen bu talebin reddine karar verilmiştir.Dava öncesi miktar içeren somut bir temerrüt ihtarı bulunmadığı anlaşılmış tespit edilen alacaklara dava tarihinden itibaren faiz işletilmiştir. Dava belirsiz alacak davası olduğundan alacağın tamamı için dava tarihinde temerrüt oluştuğundan alacaklara dava tarihinden itibaren faiz işletilmiştir. ( Belirsiz alacak davasında alacakların tümüne dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğine dair karar için bkz. ——
Tüm dosya kapsamı denetime uygun bulunan 16.11.2021 tarihli kök ve 13.06.2022 tarihli ek raporu birlikte değerlendirilmiş davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın Kısmen Kabul ve Kısmen Reddi ile;
A-Davacının kar kaybı talebinin REDDİNE,
B-1.000.000 TL Ana ve ara terminde yaşanan gecikmeler ve teknik personel bulundurmama nedeni ile doğan cezai şart alacaklarının dava tarihi 30.12.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
C- 33.723,21 TL erken ödeme fark iskonto bedelinin dava tarihi 30.12.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
D-232.841,84 TL damga vergisi alacağının dava tarihi 30.12.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
E-762.152,41 TL ——- borçlarının ödenmesi nedeni ile doğan alacağın dava tarihi 30.12.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
F-182.993,96 TL—— ödenen fark bedelinin dava tarihi 30.12.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
G-6.394.130,98 TL ikmal işleri nedeni oluşan alacağın dava tarihi 30.12.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Fazlaya dair istemlerin reddine,
2-Alınması gerekli 587.865,09 TL karar ve ilam harcından davacı yanca yatırılan 209.164,89 TL peşin harç, 15.139,00 TL tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 363.561,20 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı yanca yatırılan 35,90 TL başvuru harcı, 209.164,89 TL peşin harç, 15.139,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 224.339,79 TL harcın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 18.750,00 TL bilirkişi ücreti, 494,30 TL tebligat ve müzekkere masrafı olarak toplam 19.244,30 TL yargılama giderinden kabul ve reddedilen orana göre hesaplanan 12.609,12 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı taraf yargılamada kendisini vekil marifetiyle temsil ettirmiş olmakla kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan—– gereği —— nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ÖDENMESİNE,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden red edilen miktar üzerinden hesaplanan 278.571,40 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ÖDENMESİNE,
7-Kararın kesinleşmesi ve talep halinde HMK 333. maddesi gereği artan gider avansının yatırana İADESİNE,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle,——Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.