Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1073 E. 2021/359 K. 21.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/1073
KARAR NO : 2021/359

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/12/2018
KARAR TARİHİ : 21/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; takipte borçlu olan şirket hakkında——sayılı dosyasından yasal takip başlatıldığı, borçlu şirkete gönderilen ödeme—— tebliğ edildiğini, süresinde borçlu şirket vekili tarafından yapılan haksız itiraz ile takibin durduğunu, borçlu şirketin müvekkiline hiçbir borcunun bulunmadığını belirttiğini, ancak davalı borçlu şirket ile müvekkili şirket arasında—-satış sözleşmesi imzalandığı, sözleşme gereğince 320.000,00 TL karşılığında davalı borçlu —– tarihine kadar müvekkili şirkete devrinin yapılacağının kararlaştırıldığını, sözleşme gereğince müvekkili şirketin yerine getirmesi gerekli edimi olan —– davalı borçlu şirketin hesabına banka havalesi yoluyla gönderildiği, kalan —– tarihli çek ile davalı borçlu şirkete ödendiğini, müvekkili şirketin kendi üzerine düşen edimini yerini getirdiğini, davalı borçlu şirketin sözleşmede taahhüt ettiği üzere en geç 31.05.2018 tarihine kadar devir ve satışını yapacağı dairenin satışını yapmadığı, arada geçen şifahi konuşmalarda da müvekkili şirkete devrin yapılmayacağının beyan edildiği, bunun üzerine—– numaralı ihtar ile sözleşmeye konu dairenin devrinin yapılması talep edilmiş ise de davalı borçlunun edimi yerine getirmediğini, müvekkili şirketin davalı borçlu şirkete sözleşmede belirlenen 320.000,00 TL yi ödemeyi gerçekleştirdiği, sözleşme gereği—- alamayan müvekkili şirketin davalı borçlu tarafından zarara uğratıldığını, davalı borçlu ile uzlaşma imkanı kalmadığının anlaşılması üzerine icra takibi yapılmasının zaruretinin hasıl olduğunu, dava ve takiplerinin ——kalmaması için davalı adına — üçüncü kişilere devrinin engellenmesi için ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir konulmasını, davalı borçlu tarafından,——- Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptalini, takibin devamını, fazlaya ve zararlarına ilişkin haklarının saklı tutulmasını, alacak likit olduğundan davalı borçlunun asıl alacak ve takip öncesi işlemiş faiz alacağının (324.217,53TL nin) %20’sinden az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatı ile cezalandırılmasını, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Daire devir ve satış sözleşmesinin müvekkili şirketi temsile yetkili kişiler tarafından imzalanmadığını, müvekkilinin sözleşmenin tarafı olmadığını, müvekkili şirketin—– kararının, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uygun olarak —- —- ilan edildiğini; yönetim———- üyeden herhangi ikisinin—— ile şirketlerinin her konuda ve en geniş anlamda temsil ve ilzama yetkili kılındıklarını, müvekkili şirketin TTK. madde 373’e uygun olarak şirketi temsile yetkili kişileri ve temsil şeklini gösterir kararını—- ettiği, buna göre şirketin,—— tarihinde, yukarıda isimleri belirtilen üç üyeden herhangi ikisinin müşterek imzasıyla temsil edildiğini, bahse — TTK madde– öngörüldüğünü, davacı tarafın borcuna dayanak olarak gösterdiği — müvekkil şirketin adının kullanıldığı, kim tarafından atıldığı belirsiz olan tek bir imza ile imzalandığı, şirket adına yetkili şirket temsilcilerinin—bu sözleşmenin müvekkili şirketi hiçbir şekilde bağlamadığını, müvekkilinin bu sözleşmenin tarafı olmadığını; davacının — bilmediğini iddia edemeyeceğini, iyi niyetli üçüncü kişi olmadığını; davada, davacı tarafından ilgili sözleşmeyle müvekkili şirketin borcu olduğu ve 320.000 TL ödeme yapıldığı iddia edilmekteyse de, müvekkili şirketin sözleşmenin tarafı olmadığı, dolayısıyla sözleşmeyle ilgili herhangi bir taahhüdünün de bulunmadığını, müvekkili şirkete davacı tarafından hiçbir ödeme de yapılmadığını, Yargıtay’ın istikrarlı kararlarıyla sabit olduğu üzere, davacı tarafın iddialarının mesnetsiz ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin hiçbir borcu ve sorumluluğunun bulunmadığını, davanın reddini, kötü niyet tazminatı, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava —–tarihli sözleşme gereği davacının ödediği 320.000 TL bedelin davalıdan tahsili amacı ile başlatılan icra takibine vaki davalının itirazının iptali istemine ilişkindir. Davalı tarafın söz konusu daireyi teslim edemediği sabit olup davalı yan söz konusu sözleşmenin kendisini bağlamadığını, —- oysaki sözleşmede tek imza olduğunu, sözleşmenin tarafı olarak değerlendirilemeyeceklerini savunmuştur.
Taraflar arasındaki söz konusu sözleşme incelenmiş sözleşmeye göre davalının davacıya en geç —- karşılığında davacı yanın 320.000 TL ödeyeceği anlaşılmıştır.
Mahkememizce taraf delilleri toplanmış dosya uzman bilirkişi heyetine tevdii edilmiştir. Bilirkişi heyeti raporunda özetle davalı — kurulunun—- oluştuğunu, şirket ——-imzası ile temsil ve imzaya yetkili kılındıkları, temsil yetkisi kapsamında davalı şirketi bağlayıcı gücü olmayan sözleşme kapsamında sözleşmeye konu çeklerin ——- davalı şirket olduğunu ——— sözleşmenin benimsendiğini, TMK 2/1 hükmüne , davalı ——- iktisap ettiği bu çeklerin başka bir ticari ilişki kapsamında bir başka anlatımla davada yaslanılan sözleşme dışında davacının başka bir borcu için alındığına dair ticari defter kaydı ibraz etmemesi nazara alındığında çeklerin davalı uhdesinde sebepsiz kaldığı, temeldeki sözleşmenin geçersiz olduğunu, sebepsiz zenginleşme kuralları gereği tarafların aldıklarını iade yükümlülükleri olduğunu, davacının 320.000 TL alacaklı olduğunu,temerrüdün oluşmadığını belirtmiştir.
Tanık olarak dinlenen ———olarak çalışıyorum.—–usulü daire veriyorduk. —- olmasına rağmen bizim ——- çıkmamıştı. —- daire veremiyorsanız çek verin dedi. Ancak o dönemde ——– nedenle ben çalıştığım şirkete—-verin, onlarda kabul etti— verdik. Ayrıca —- bu daire karşılığı—- yaptı. Ayrıca —– değerinde aracı da —–doğrudan devretti. Toplamda ——bir ödeme yapmış oldu. Dairelerin tapularını almamıza rağmen biz —– veremedik. Veremememizin sebebi — ortakları arasında anlaşmazlık çıktı.—- devredebiliyoruz, iki ortak imzalama yapmadı. Biz —- şekilde satıyorduk. Bu da tek imza ile oluyordu. Olması gereken —- ile sözleşme yapmaktır. —- itirazı bu yöndedir—-imza ile cirolanarak — verilmiştir, diyeceklerim bundan ibarettir, ayrıca tanıklık ücreti talebim yoktur,” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmeler resmi şekle tabidir. Taraflar arasındaki sözleşme resmi şekil kurallarına uymadığı için geçersiz olup bu konuda bir ihtilaf mevcut değildir. Nitekim davacının zaten — yoktur. Geçersiz sözleşmelerde taraflar aldıklarını sebepsiz zenginleşme kurallarına göre iade etmekle yükümlüdür.
Davalı taraf söz konusu sözleşmenin tek imza ile imzalanmış olması nedeni ile şirketi bağlamadığını savunmuştur. Birlikte temsil esasının geçerli olduğu durumlarda — yapılan hukukî işlemin şirket için bağlayıcı olabilmesi, bu yetkiye sahip kişilerin (———-Bir hukukî işlemin geçerli olabilmesi için, yapanın gerekli yetkileri haiz olması lâzımdır. Bu anlamda, temsilcinin hukukî işleme yöneltmiş olduğu irade beyanının geçerli olabilmesi için, temsil yetkisini haiz olması mecburidir. Temsil olunan temsil yetkisini bir tek kimseye verirse, tek temsil ilişkisi söz konusu olur. Buna karşılık, temsil olunan temsil yetkisini birden fazla kişiye verdiği takdirde, birlikte temsil ilişkisinden bahsedilir. Birlikte temsil ilişkisinde temsil olunan hukukî işlemin gerçekleşmesi için birden çok temsilci ataması ve bu temsilcilerin yaptığı işlemin hukuk hayatında sonuç doğurabilmesi için, birlikte hareket etmeleri gerekir. Ancak temsilcilerin birlikte hareket etmeyip, tek temsil ilişkisinde olduğu gibi, her birinin hukukî işlemi tek başlarına yapmalarında da işlem yine yetkisiz temsil hükümlerine —- olmadan yapmış olduğu hukukî işlem, temsil olunanı bağlamaz. Ancak yapılan hukukî işlemden doğan hak ve borçların, temsil olunana ait olabilmesi için onun işleme daha sonradan—- gerekmektedir. Temsil olunan, temsilcinin, yetkisi olmaksızın yapmış olduğu— verebilir. Böyle bir halde temsil ilişkisine ait sonuçlar, geçmişe etkili olarak, işlemin yapıldığı tarihten itibaren meydana gelmiş olur. Buna karşılık, temsil olunan—- verinceye kadar veya durum ve şartlardan anlaşılıncaya kadar, temsilcinin yapmış olduğu hukukî işlemler askıda geçersizdir. Zira yetkisiz temsilcinin üçüncü kişiyle yaptığı sözleşmenin hüküm ve sonuçlarının doğmasını engelleyecek yetki unsuru eksik olup, bu tür bir işlem askıdadır.
Yetkisiz temsilci ile üçüncü kişi arasında yapılan hukukî işlemler, geçerlik şartlarını sağlamadığından, eksik bir işlemdir. Bu sebeple söz konusu işlemler,daha önce de ifade edildiği üzere, temsil olunanın —- askıda hükümsüzdür. Buna karşılık, üçüncü kişi yapılan söz konusu hukukî işlemle, temsil olunan tarafından açık veya —– olarak reddedilinceye kadar bağlıdır. Üçüncü kişinin bağlı kaldığı süre zarfında temsil olunan işleme—- vermez veya hiçbir irade beyanında bulunmazsa, üçüncü kişi süre sonunda işlemle bağlı olmaktan kurtulur. Yetkisiz temsilcinin yapmış olduğu hukukî işleme temsil olunan — verdiği takdirde, işlem baştan itibaren geçerli hale gelir.
—–Yetkisiz temsil durumunun varlığı halinde, işlemin geçerli olabilmesi temsil olunanın işleme —– vermesine bağlıdır. Bu nedenle —– yenilik doğuran bir işlem olarak kabul edilmelidir.— temsil olunan tarafından tek taraflı ve varması gereken bir beyanla verilir ve temsilcinin veya üçüncü kişinin hakimiyet alanına girdiği andan itibaren sonuçlarını meydana getirir.— verilmesi kural olarak şekle tabi değildir. Açıkca verilebileceği gibi, — verilmesi mümkündür. — verilmesine ilişkin bir diğer — olarak yorumlanmasının mümkün olup olmadığıdır. —- kural olarak bir irade beyanı ve buna bağlı olarak da bir—–kabul edilmesi mümkün değildir. Özellikle temsil olunanın yapılan hukuki işlem hakkında bilgisinin olmadığı hallerde durum böyledir. Ancak istisnai olarak temsil olunan kimseden dürüstlük kuralı uyarınca hukuki işleme itiraz etmesinin, diğer bir ifade ile söz konusu hukuki işlemi onaylamadığını bildirmesinin beklenebildiği hallerde —- sayılabileceği kabul edilmelidir. Böylece, Borçlar Kanunu’nun 6. maddesindeki istisna burada da kıyasen uygulama alanı bulmalı ve özellikle bağışlama gibi temsil olunanın yararına yapılan sözleşmeler ile vekalet sözleşmesine ilişkin Borçlar Kanunu’nun 387. maddesinde olduğu gibi icabı reddetmemenin kabul sayılacağı durumlarda susmak yetkisiz olarak yapılmış olan hukuki —- —– sayılmalıdır. —– sayılabilmesi için gereken ön şart temsil olunanın yetkisiz olarak yapılmış olan işlemden haberdar olmasıdır. Zira aksi takdirde temsil olunandan söz konusu hukuki işleme itiraz etmesinin beklenilmesi mümkün olmayacaktır. Ayrıca, bir hukuki işlemin yetkisiz olarak yapılması durumunda,—- olduğunu iddia eden kimse bu hususu kendisinin ispat etmesi gerekecektir.Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, davacı şirket adına hesabın, müşterek temsilci ——– —- sermaye taahhüdü olarak tüm ortaklar ——- tarafından çekildiği, ——tarihinde —— tarafından—–yapıldığı makbuzda ——-bulunduğu, ayrıca bu davanın konusu olan ödemelerden sonra, hesaba,— tarafından bir çok defa para yatırılmış ve çekilmiş olması karşısında, tüm işlemler, özellikle dava konusu paraların çekilmesinden sonra şirket yetkilisi tarafından yapılan birçok işlem değerlendirildiğinde, davacı şirketin, dava dışı—- tarafından dava konusu paraların çekildiğinden haberdar olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum karşısında, davacının yetkisiz olarak yapılmış olan işlemden haberdar olmasına rağmen uzun süre sessiz kalması, itiraz etmemesi karşısında, olayın özelliği ve dürüstlük kuralı gözönüne alındığında, davacının dava konusu işlemlere —– verdiğini ortaya koymaktadır.” belirtmiştir.
Türk Medeni kanunun 2. Maddesi ” Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. ” hükmünü getirmiştir.
Somut olaya dönecek olursak taraflar arasındaki geçersiz sözleşmenin 3.1. Maddesi ödeme şeklini belirtmiş buna göre ;
—– çek ile ödeneceği, —- nakden ödeneceği kararlaştırılmıştır. Dosyada —- göre davacının davalı ———-ödeme yaptığı, davacının keşidecisi davalının lehdarı —–çekin davalının şirket kaşe ve çift imzası ile cirolanarak tedavüle sokulduğu, ——- bedelli çekin davalının —- cirolanarak tedavüle sokulduğu ve son olarak — bedelli çekin davalının şirket kaşe ve — ile cirolanarak tedavüle sokulduğu anlaşılmıştır. Davacı geçersiz sözleşmeye istinaden sözleşmenin 3.1. Maddesinde belirtilen ödemelerini sözleşmede belirtilen şekilde aynen yerine getirmiştir. Her ne kadar sözleşmede davalı—– var ise de sözleşme gereği verilen çekler davalı — iki yetkilinin imzası ile tedavüle sokulmuştur. Yine — ödeme de sözleşmede belirtildiği gibi davalı şirket hesabına nakden yatırılmıştır. Davalı yan söz konusu çekleri — sokmak sureti ile yetkisiz temsil kapsamındaki işleme sonradan icazet vermiştir. Davalının yetkisiz temsil kapsamında yani tek yetkilisi tarafından imzalanan sözleşme kapsamında davacıdan 320.000 TL tahsil ettiği sabit olup sözleşme gereği verilen çekleri de çift imza ve şirket kaşesi ile tedavüle soktuktan sonra iş bu davada sözleşmenin kendisini bağlamadığı yolundaki itirazları da MK’nun 2. Maddesine de aykırıdır.
Bilirkişi temerrüdün oluşmadığını belirtmiştir. —– Karar sayılı ilâmında da “…Alacaklı tarafından gönderilen ihtarnamenin borçluyu temerrüde düşürücü etkisinin olduğunun kabul edilebilmesi için, ihtarnamenin belirli bir süre içerisinde bir borcun ödenmesi ihtarını içermesinin zorunlu olduğu; bir bedel içermeyen ya da içeriğinden bedel belirlenemeyen ihtarnamelerin borçluyu temerrüde düşürücü nitelikte kabul edilemeyeceği” belirtilmiştir——- Davacı yanca davalıya gönderilen ihtarname incelenmiş ihtarnamede açıkça ödediği bedelin iadesinin istenmediği,taşınmazın devrinin istendiği, yapılmadığı taktirde kar kaybı, kira bedeli, ileride doğacak zararlardan bahsedildiği bir bedel içermediği ya da içeriğinden bedel belirlenemediği anlaşılmıştır. Bu nedenle takipte istenen faiz yönünden red kararı verilmiştir.
——-. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; genel bir kavram—— söz edilebilmesi için; ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa, likit bir alacaktan söz edilemez——-sayılı ilamı). Likit alacak bakımından aranan “borçlunun, talep edilen alacağı veya alacağın bütün unsurlarını bilmesi veya bilmek (kolayca hesap edebilmek) durumunda olması; bu bağlamda alacağın miktarının belirlenmesi için tarafların ayrıca mutabakata varmasına (anlaşmasına) veya mahkemenin tayin edeceği bilirkişi eliyle bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç bulunmaması, diğer bir anlatımla borçlunun, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması” ölçütü birçok tartışmayı sona erdirmekle beraber, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesinin, alacağın likit olup olmadığı ile ilgili —– olarak kabul edilmesi de doğru değildir. Çünkü mahkeme uygulamasında —- gerektiren hallerden olduğundan borçlunun, kendi başına hesaplayabilecek durumda olduğu asıl alacak ve temerrüt faizine itiraz etmesi halinde, mahkemenin, alacaklının alacağının miktarını, bizzat tespit etmeyip bilirkişi vasıtasıyla belirleyeceğinden, likit olan bir alacağın sırf bilirkişi incelemesi yapıldığı gerekçesi ile likit sayılmaması doğru olmayacaktır.—- Somut olayda Alacak likit ve davalı itirazında haksızdır. Davacının yaptığı ödemeler davalı yanca bilinmektedir. Tüm dosya kapsamı yukarıda yapılan tüm açıklamalar, hukuki nitelendirmeler, denetime el verişli bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirilmiş davanın kısmen kabulüne, davalının likit alacağa vaki haksız itirazı nedeni ile icra inkar tazminatına mahkum edilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE;
A-Davalının —– Sayılı dosyasına vaki itirazının kısmen iptali ile; Takibin 320.000 TL asıl alacak üzerinden devamına,
B-Likit alacağa vaki haksız itiraz nedeni ile asıl alacak üzerinden %20 oranında hesaplanan 64.000 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-Alınması gerekli 21.859,20 TL harçtan davacı yanca dava açılırken peşin yatırılan 3.915,74 TL harcın mahsubu ile bakiye 17.943,46 TL harcın davalıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
3-Davacı yanca yatırılan 35,90 TL başvuru harcı 3.915,74 TL peşin harç olmak üzere toplam 3.951,64 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4- Davacı yanca yapılan 2.000 TL bilirkişi ücreti, 458,60 TL post vs. Masraflar olmak üzere 2.458,60 TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre hesaplanan 2.426,61 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan gider/delil avansınından arta kalan kısmın taraflara veya ahzu kabza yetkili vekillerine iadesine,
6- Davacı vekille temsil edildiğinden yürürlükte olan ——tarifesi hükümleri gereği kabul edilen kısım üzerinden hesaplanan 30.850,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
7-Davalı yan vekille temsil edildiğinden red edilen miktar üzerinden hesaplanan 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar , oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.