Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1070 E. 2020/854 K. 08.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1070 Esas
KARAR NO : 2020/854
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/12/2018
KARAR TARİHİ : 08/12/2020
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili ——- harç tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin —– olarak faaliyet gösterdiğini ve davalıya ——- fatura karşılığı ———— tutarlı araç bakım onarım hizmetinin verildiğini, borcun ödenmemesi nedeniyle davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını fakat davalının borca haksız olarak itiraz ettiğini, anılan nedenlerle gerçekleştirilen itirazın iptali İle icra takibinin devamrnı, itirazın kötü niyetli olması nedeniyle alacağın %20’sinden az olmamak üzere davalrnın İcra İnkar tazminatına mahkum edilmesini iddia ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekilin savunma dilekçesinde —–; müvekkil ile davacı arasında cari hesap ilişkisi bulunduğunu ve davacıya düzenli alarak ödemeler yapıfdığını, davacı ya —- tarihinden sonra —–ödeme yapıldığını, son ödemenin ise—– tarihinde————olarak gerçekleştirildiğini, taraflar arasında yıllardır süren vade uygulamasında değişikliğe gidilmediğini, davacının borcun ödenmesi İçin haklı bir ihtarının bulunmadığını, davacrnın muaccel olmayan alacağına ilişkin vadesi geimeyen ve müvekkil tarafından kabul edilmeyen fatura fara ilişkin İcra takibi başlatıldığını, davacının ——- tutarlı oiarak düzenlediği fatura —— kabul edilmediğini ve fatura içeriklerinin ispatlanması gerektiğini, davacının icra takibinde ——— ——— tarihli ——– tutarlı faiz talep ettiğini fakat muaccel olmayan borç için fafz işletilemeyeceğini, tarihin neye göre belirlendiğinin anlaşılamadığını, icra takibinde istenen —— faiz oranınrn fahiş olduğunu çünkü taraflar arasında gecikme halinde uygulanacak faiz oranı konusunda bir anlaşma bulunmadığını, bu oranın ancak %9 olabileceğini, anılan nedenlerle davanın reddini ve davacının %20 oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava faturalar kaynaklı açık hesap ilişkisine dayalı takipte ödeme emrine yapılan itirazın iptali davasıdır.İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.İcra dosyası fiziken celp edilmiş ,ödeme emrinin borçluya —– tarihinde tebliğ edildiği ve borçlunun ödeme emrine süresi içerisinde ——- tarihinde itiraz ederek takibi durdurduğu tespit edilmiştir.
Her ne kadar takip cari hesap alacağı adı altında başlatılsa da uygulamada takip başlatan vekil ve asiller tarafından sıklıkla açık hesap ilişkisi ve cari hesap sözleşmesinin karıştırıldığı görülmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz.
Taraflar arasındaki ilişkinin cari hesaba değil açık hesap ilişkisine dayalı olduğu anlaşılmış ve mahkememizce bu yönde yargılama sevk ve idare edilmiştir.
——-takip dosyasının dosyamız arasına celp edildiği görüldü.
——- tarihli ara karar ile dosyanın bir mali müşavir konusunda uzman bilirkişisine tevdi edilerek bilirkişi raporu alınması yönünde ara karar kurulmuş ve —— tarihli bilirkişi raporu mahkememize teslim edilmiştir.
Bilirkişi raporunda özetle;
1.Her iki taraf ticari defterlerinin vergi Usul Kanunun 183-184-185 maddeleri ve 6102 Sayılı TTK’nın 64.maddesinde belirtilen usul ve esaslara uygun olarak tutulduğu, kayıtlann usulüne uygun olarak gerçekleştirildiği, Vergi Usul Kanunu 223-224-225 maddeleri ile TTK’nın ilgili hükümterine uygun olarak noter açılış tasdiklerinin süresi içerisinde alındığı ve dolayısıyla ticari defterlerin her iki taraf İçinde delil niteliğine haiz olduğu anlaşıldığı,
2.Defter kayıüarında takip konusu tutar kadar davacıdan alacaklı gözüken davalının —— borçlandırdı nitelikteki belgeyi ——-olarak ayrı ayn düzenlediği, fatura ve irsaliyelerin teslim alan kısmında herhangi————- yer almadığı, buna karşın davaaya verildiği İddia edilen araç tamir bakımına ilişkin —— formalarında teslim alan kısmında——– İsmindeki şahıslann imzasının bulunduğu, mevcut isimlerin davalı ile olan bağının dosya kapsamından anlaşılmadığı,
3.Davacının düzenlediği tüm faturaların —- günlük yasal itiraz süresinde iade edilmeden usulüne uygun olarak davalı kayıtlannda yer aldfğı ve taraflann ———–tutarlı borç alacak miktan konusunda mutabık kaldığının anlaşıldığı,
4.Davalı vekilin taraflar arasında yıllardır süren vade uygulamasında değişikliğe gidilmediği yönündeki savunmasını ispat edemediği, zira davacıya yapılan Ödeme tarihlerinin herhangi herhangi bir tarih aralığı olmadan gerçekleştirildiğinin anlaşıldığı,
5.Davalı adına düzenlenen faturaların ödeme vadesini gösterir nitelikte taraflar arasında kurulmuş bîr sözleşmenin bulunmadığı, bu noktada huzurdaki davaya konu faturalann davalıya teslim edildiği 30.günden itibaren ödenmesi gerektiği hususunun TTK’nın 1530/4 maddesi hükmünden anlaşıldığı,
6.Sayın Mahkemenin kısmen yada tamamen davacı lehinde hüküm kurması halinde, temerrüt halinde uygulanacak faiz oranını gösterir nitelikte herhangi bir sözleşmenin bulunmamasına karşın tarafların tacir olması, işin ticari iş olması nedeniyle hükmolunan davacı alacağı için takiple istenen ———- oranındaki faizin 3095 sayılı kanunun 2/2 maddesine uygun olduğu, nihai değerlendirmenin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu tarafımca tespit edilmiş hesaplanmışsa da, Takdir Yüce Mahkemeye ait olmak üzere iş bu bilirkişi raporu tarafımca düzenlenmiştir. ” şeklinde tespitte bulunduğu görülmüştür.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak İsviçre Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır.Davacı taraf bedeli ödenmeyen faturalardan kaynaklanan açık hesap ilişkisine dayalı alacak talebinde bulunmaktadır.Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür.6102 sayılı TTK’nın 21/2.maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”.TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu,süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine,adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir.Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır.Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle,adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması,faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir.Taraf ticari defterleri incelendiğinde alacağa konu davacı tarafından kesilen faturaların dvalı ticari defterlerinde bulunduğu anlaşılmıştır.Her iki taraf ticari defterlerinin biribiri ile uyumlu olması ve her iki tarafın ticari defterlerinde de davacının ——- alacaklı gözükmesi nedeniyle asıl alacak yönünden bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir.Her ne kadar davalı vekili tarafından muacceliyet itirazında bulunulmuşsa da davalının —- ayda bir ödeme yaptığı ancak —– tarihli ödemeden sonra yapmış olduğu ödemenin 4 ay sonra yani —– tarihinde olduğu görülmekle taraflar arasında alışagelmiş hale gelen bir vade uygulamasının olmadığı anlaşılmıştır.Taraflar arasında ödemelerin 2 ayda bir yapılacağına ilişkin yazılı bir sözleşme bulunmaması,yapılan ödemelerin hepsinin 2 ayda bir olmaması dolayısıyla taraflar arasında vade uygulamasından söz edilemeyeceği,göz önüne alınarak davalı vekilinin muacceliyet itirazı reddolunmuştur.Davalının davacı tarafından takipten önce temerrüde düşürülmediği anlaşılmakla işlemiş faiz talebinin yerinde olmadığı görülmüş ve işlemiş faiz yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Alacağın likit olması konusunu ————kararında; ”Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır.Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek,alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir.
———— kararlarına göre fatura alacakları likit niteliktedir. —————- Numaralı kararına göre; “Uyuşmazlık, davacının davalıya faturayla sattığı mal bedelinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, borcun miktarı belirlenebilir ——- olduğundan, dava dilekçesinde icra inkar tazminatı isteyen davacı yararına İİK.nun 67/2 nci maddesi uyarınca tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu istemin reddi doğru görülmemiştir.” denilerek fatura alacağının likit niteliği belirtilmiştir. Alacağın faturaya bağlı alacak olması nedeniyle kabul edilen asıl alacağın yüzde 20si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Tarafların tacir olduğu görülmekle takipte takip tarihinden itibaren talep edilen faizin yerinde olduğu anlaşılmış ve asıl alacak yönünden itirazın iptaline karar verilmiştir.
Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın kısmen kabulü ile,
1———takip dosyasına yapılan itirazın ——— asıl alacak üzerinden iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren ticari faiz işletilerek takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Asıl alacak miktarı olan ——- üzerinde hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar yasası uyarınca davanın kabul edilen 34.076,05 TL lik kısım yönünden alınması gereken 2.327,73 TL harçtan peşin alınan 152,96 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.174,77 TL karar harcının davalıdan tahsiliyle hazineye İRAD KAYDINA,
4-Harçlar yasası uyarınca davacı tarafından yatırılan 152,96TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan A.A.Ü.T.’ye göre alınması gereken 5.111,41 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen miktar üzerinden hesaplanan A.A.Ü.T.’ye göre alınması gereken 2.390,29‬ TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
7-Davacı tarafından yapılan toplam 800,00 TL bilirkişi ücreti ve 139,70 TL posta gideri olmak üzere toplam 939,70 TL yargılama giderinden kabul-red oranına göre belirlenen 878,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, geri kalan bakiyenin davacı üzerinde bırakılmasına, kalan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine, davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Dair; Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/12/2020