Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1069 E. 2020/233 K. 10.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

KARAR
ESAS NO : 2018/1069 Esas
KARAR NO : 2020/233

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/12/2018
KARAR TARİHİ : 10/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekilinin —– harç makbuz tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacı şirket tarafından davalı şirkete ait —– plakalı —– arasın tüm bakım ve onarımlarının yapılarak 5 adet fatura düzenlendiğini, 5 adet faturaya ilişkin toplam alacağın 13.714,82 TL olduğunu, davalı şirket tarafından 08.06.2017 tarihinde 3.000,00 TL. ödeme yapıldığını, bakiye borcun 10.714,82 TL olduğunu, davacı tarafından tahsil edilemeyen alacağın faiziyle birlikte 11.352,54 TL üzerinden istanbul Anadolu —. İcra Müdürlüğünün—- tarihinde takip başlatıldığını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu beyanla, haksız itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini vekaleten talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekilinin 14.02.2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının yapmış olduğu işlerin bedelinin ne kadar olduğuna ilişkin davalı şirket tarafından verilmiş herhangi bir onayın mevcut olmadığını, davalının onayı olmaksızın davacı tarafından yapılan işlerin kabul edilemeyeceğini, taraflar arasında herhangi bir anlaşma bulunmadığından verilen hizmetin bedelinin ne olacağı hususunun bilirkişi marifetiyle belirlenmesi gerektiğini, davacının kendisinden talep edilen mal ve hizmeti eksiksiz bir şekilde yerine getirmediğini, davacının sunmuş olduğu mal ve hizmetin kusurlu olduğunu, ayrıca davacı tarafından sipariş konusu malları ayıptan ari olarak teslim edemediğini, ayıp oranında bedelde indirim yapılması gerektiğini, davacı tarafından talep edilen tutarlar ile davalı nezdindeki cari hesap kayıtlarının uyuşmadığını, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılması gerektiğini, borcu kabul anlamına gelmemekle birlikte, davacı tarafından fatura konusu malların davalı şirkete teslim edildiğine dair yazılı kanıt sunulmadığı sürece defter incelemesi sonucunda alacaklı olduğu sonucuna varılsa dahi iş bu davanın reddi gerektiğini, davacının talep etmiş olduğu takip öncesi faizin kabul edilemeyeceğini beyanla, haksız davanın reddine karar verilmesini vekaleten talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava faturaya dayalı takipte ödeme emrine yapılan itirazın iptali davasıdır.İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.İcra dosyası fiziken celp edilmiş ve incelenmesinde ödeme emrinin borçluya 11/05/2018 tarihinde tebliğ edildiği,borçlunun 11/05/2018 tarihinde yasal itiraz süresi içerisinde ödeme emrine itiraz ettiği görülmüştür.
06/11/2019 tarihli ara karar ile dosyanın bir mali müşavir bilirkişisine tevdi edilerek bilirkişi raporu alınması yönünde ara karar kurulmuş ve —– tarihli bilirkişi raporu mahkememize teslim edilmiştir.Bilirkişi raporunda özetle : ”Davacının 2017-2018 takvim yıllarına ait incelenen resmi defterlerinin sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu ve 07,05.2018 icra takip tarihi itibarıyla davacının 10.714,82 TL. davalıdan alacaklı olduğu,
Davalının 2017-2018 takvim yıllarına ait incelenen resmi defterlerinin sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu ve 07.05.2018 icra takip tarihi itibarıyla davalının 10.714,82 TL. davacıya borçlu olduğu,
Davacının 10.714„82 TL.lik asıl alacak talebinin yerinde olduğu,
Davacının icra takip tarihi itibarıyla işleyecek yasal faiz talep edebileceği ” yönünde tespitlerde bulunarak rapor tanzim ettiği görülmüştür.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak İsviçre Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır.Davacı taraf bedeli ödenmeyen faturalardan kaynaklanan alacak talebinde bulunmaktadır.Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür.6102 sayılı TTK’nın 21/2.maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”.TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu,süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine,adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir.Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır.Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle,adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması,faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir.Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.Tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme ile alınan bilirkişi raporu ile uyuşmazlığa konu faturaların her iki tarafın da ticari defterlerinde kayıtlı olduğu,her iki tarafın ticari defterlerinde davacının 11.269,00 TL alacaklı olduğu görülmekle taraflar arasında ticari ilişki olduğu ve davacının bu miktarca alacaklı olduğu anlaşılmıştır.Davalı tarafça her ne kadar yapılan işin ayıplı olduğu iddia edilmiş ise de uyuşmazlığa konu faturaların her iki tarafın da ticari defterlerinde kaydedilmiş olması ve davalı tarafın faturalara 8 gün içerisinde itiraz ettiğine ilişkin belge ibraz edilmemiş olması nedeniyle ispat yükü yer değiştirmiştir.Buna göre 6102 sayılı TTK’nın 21/2. Maddesi uyarınca fatura içeriğinin gerçeği yansıtmadığını dile getiren taraf faturaya 8 gün içerisinde itiraz etmelidir.Faturaya itiraz edilmediği takdirde faturanın içeriğine dahil olan hususlar fatura düzenleyenin lehine,fatura düzenlenenin ise aleyhine delil teşkil edecektir.Davalı taraf faturaya itiraz etmedğine göre işlerin gereği gibi ifa edilmediğini ispat yükü davalı taraf üzerindedir.Davalı tarafça bu konuda bir delil sunulmamış olup bu konuda yer alan iddialar soyut kalmaktadır.Kaldı ki uyuşmazlığa konu faturaların davalı tarafın ticari defterlerinde yer alması da davacının iddialarını ispat eder niteliktedir.Davacı tarafın, takip öncesinde davalıyı temerrüde düşürmediği anlaşılmakla ,işlemiş faize ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Alacağın likit olması konusunu Yargıtay Genel Kurulu ,————–. Numaralı kararında; ”Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır.Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek,alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir.
Yargıtayın yerleşik kararlarına göre fatura alacakları likit niteliktedir. Yargıtay —-. Hukuk Dairesi’nin —- — 2007/741 K. Numaralı kararına göre; “Uyuşmazlık, davacının davalıya faturayla sattığı mal bedelinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, borcun miktarı belirlenebilir (likit, hesap edilebilir) olduğundan, dava dilekçesinde icra inkar tazminatı isteyen davacı yararına İİK.nun 67/2 nci maddesi uyarınca tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu istemin reddi doğru görülmemiştir.” denilerek fatura alacağının likit niteliği belirtilmiştir. Alacağın faturaya bağlı alacak olması nedeniyle yüzde 20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Tarafların tacir olduğu görülmekle takipte talep edilen faizin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre ; bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek nitelikte bilimsel ve yeterli teknik nitelikte olduğu görülmüş,Davanın kısmen kabulü ile davanın kısmen kabulü ile; İstanbul Anadolu ——. İcra Müdürlüğünün—- Esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın 10.714,82 TL asıl alacak yönünden iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine,asıl alacak miktarı olan 10.714,82 TL üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen kabulü ile; İstanbul Anadolu —–İcra Müdürlüğünün— Esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın 10.714,82 TL asıl alacak yönünden iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Asıl alacak miktarı olan 10.714,82 TL üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar yasası uyarınca davanın kabul edilen 10.714,82 TL lik kısım yönünden alınması gereken 731,92 TL harçtan peşin alınan 137,12 TL harcın mahsubu ile bakiye 594,80 TL karar harcının davalıdan tahsiliyle hazineye İRAD KAYDINA,
4- Harçlar yasası uyarınca davacı tarafından yatırılan 137,12 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan — göre alınması gereken 3.400,00 -TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6- Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen miktar üzerinden hesaplanan —- göre alınması gereken 637,72 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
7-Davacı tarafından yapılan toplam 800 TL bilirkişi ücreti ve 34,20 TL posta gideri olmak üzere toplam 834,20 TL yargılama giderinden kabul-red oranına göre belirlenen 787,33 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, geri kalan bakiyenin davacı üzerinde bırakılmasına, kalan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine, davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Dair;gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.