Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/102 E. 2021/881 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/102 Esas
KARAR NO: 2021/881
DAVA: Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 18/12/2018
KARAR TARİHİ: 01/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalının —-imzaladığını, buna göre işçilik dahil toplam sözleşme bedelinin —- olduğunu, sözleşme imzalandıktan sonra sözleşme bedelinin —oranında avans ödemesi olarak — vadeli, — bedelli çekin verildiğini, —– çekin tahsil tarihinde — tekabül ettiğini, halbuki düzenlemede açıkça belirtildiği üzere davalının — avans ödemesi yapmakla yükümlü olduğunu, dolayısı ile — ödendiğini, ayrıca —- akdedilmesinden sonra —- haftalık süre içinde kalan sözleşme bedelinin —- daha ödenmesi gerektiğini, Müvekkili şirketin inşaat alanında gerekli çalışmaları başlattığını, eksikliklerin giderilmesi ve kuyularının tesliminin talep edildiğini,— üretiminin bitmesi sonrasında bu hususun davalıya bildirildiğini ve tahsilatın sağlanabilmesinin istendiğini, ancak herhangi bir sonuç alınamaması üzerine—– numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini, yine sonuç alınamaması nedeniyle bu kez—- tarihinde tekrar ihtarname gönderildiğini, davalı tarafından leasing işlemleri yapılmadığından ilgili malzemelerin davalı yana fatura edileceğini, bu kapsamda —–için ödenmesi gereken toplam bedelin —- olduğunu, malzemelerin —- ise ödemesi gereken toplam tutarın — olduğunu, davalının malzemeler için —tenzil edildiğinde ödenmesi gereken bedelin — olduğunu, davalının —-gelen malzeme bedellerini ödememesi nedeniyle —- bedelinden kaynaklanan alacaklarının da davalıya fatura edildiğini, dolayısı ile müvekkili şirketin —- alacaklı olduğunu beyan ederek, davanın kabulüne, davalı itirazının iptali ile takibin devamına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi özetle; —- nedeniyle maliyet artışının öngörülemediğini, bu nedenle müvekkili şirketin alması gereken bazı ödemeleri alamadığını bazı ödemeleri de yerine getiremediğini, davacı yanın davaya konu asansörleri kendilerine teslim etmediğini, böyle bir halde sözleşme bedelinin tamamını talep etmesinin hukuka aykırı olduğunu, ihtarname ile —- talep edilirken kendilerinden daha yüksek bir bedel istenmesinin taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğunu, sözleşme metninde davacının ödemekle yükümlü olduğu gümrük ve ardiye masraflarını müvekkilinden talep edebileceğine dair herhangi bir hüküm mevcut olmadığını, davacının bu yönde talepte bulunamayacağını, sözleşme başlığında mücbir sebepler kısmında ” sözleşme yapıldığı sırada mevcut değilken, sonradan gerçekleşen, önceden tahmin edilemeyen, taraflara kabili isnat olmayan, önlenemeyen ve giderilemeyen sebepler” mücbir sebep olarak sayılmış ve bu durumlarda edimini yerine getiremeyen tarafın sorumlu tutulamayacağı hüküm altına alındığını, son bir yıl içerisinde inşaat sektöründe ekonomik kriz olduğunu, bu nedenle müvekkilinin edimini yerine getiremediğini, izah edilen nedenlerden de anlaşılacağı üzere haksız ve hukuka aykırı olarak açılan davanın reddi ile birlikte yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava taraflar arasında imzalanmış olan —- — tarafından imal edilerek davalının iş yerine —- yapılması ve çalışır durumda davalıya teslimine dair eser sözleşmesinden kaynaklı bir uyuşmazlıktır.
Davacı vekili dosya kapsamında ıslah dilekçesinde talep ettikleri alacaklarının davalı yanca ödendiğini, davanın konusu kalmadığını ancak vekalet ücreti alacaklarının ödenmediğini, vekalet ücreti yönünden davalıdan talepleri olduğunu belirtmiştir.
Davalı vekili de karar celsesinde davacının alacaklarının ödendiğini, davanın konusuz kaldığını ancak davacının vekalet ücretinin ödenmediği hususunun doğru olduğunu belirtmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 331. maddesinde; “Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.” şeklinde hüküm tesis edildiği görülmüştür.
Davacının davalıdan vekalet ücreti talebi bulunduğu anlaşılmakla vekalet ücretinin belirlenmesi ve yargılama giderlerinin hesaplanması için davanın açıldığı tarihteki haklılık durumu irdelenecektir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin —-sözleşme bedelinin— davalı yanca peşin ödeneceği belirlenmiştir.—yapılacağı, — yapılması durumunda ödeme tarihindeki — esas alınacağı belirtilmiştir. — Maddesi gereği davalının sözleşme bedelinin %20 sini peşin ödeyeceği karşılıklı kararlaştırılmıştır. Buna göre davalının sözleşme gereği ödemesi gereken bedel — Davalı yanca — avans olarak verilmiş olup söz konusu çekin karşılığı davacı yanca — tarihinde tahsil edilmiştir. Çekin tahsil edildiği bu tarihte esas alınan —–önceki iş günü olan —tarihindeki — Açıklanan bu nedenlerle davalı yanca yapılan —tutarlı ödemenin karşılığı taraflar arasındaki— Davacı yanca daha başlangıçta —eksik ödeme yapılmıştır.
Eser sözleşmesi,—-bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Sözleşmenin her iki tarafının da bu borçları üstlenmesi sebebiyle tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Sözleşmenin meydana gelmesi için tarafların, yüklenicinin meydana getirmeyi üstlendiği eser ve bunun karşılığında ödenecek bedel hususunda anlaşması gereklidir. Davacı yanca sözleşme konusu —— yurt dışındaki fabrikasında imal edilip —-getirilmiş olup ihtarlara rağmen davalı yanca söz konusu ——— davacı yana teslimi sağlanmamış, asansörlerin gümrüğe varış tarihi belirtilmesine rağmen davalı yanca bakiye sözleşme bedelleri de ödenmemiştir. Davalı yanca asansör kuyularının davacıya teslim edilmediği ve başlangıçta avans olarak ödenen meblağ haricinde başkaca bir ödeme de yapılmadığı hususu zaten davalının kabulündedir. Davalı vekili savunmasında sözleşmenin imza tarihi ve ifa tarihleri arasında —– meydana gelen aşırı yükselmenin mücbir sebep teşkil ettiğini ve ifa imkansızlığı yarattığını işlem temelinin çöktüğünü, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasındaki — mücbir sebepler düzenlenmiştir. — Avans ödemesinin yapıldığı tarihte — olup, söz konusu asansörlerin gümrüğe varış tarihleri olan —– Davalı yan —– aşırı artışın mücbir sebep olduğunu belirtmiş işlem temelinin çöktüğünü ileri sürmüştür.
Sözleşme imzalanırken mevcut olan denge, sonradan objektif olarak bozulmuşsa ve bu bozulma sonucunda taraflardan birinin sözleşmeyi ifa etmesini beklemek dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacaksa işlemin temelinden çöktüğünden bahsedilebilir. ——— uygulamalar doğrultusunda, —– hem de işlem temelinin çökmesi kuramı uygulanmak suretiyle, uyarlanma davalarının görülebilir olduğu benimsenmiş ise de işlem temelinin çökmesi kavramının uygulanabilmesi için, sonradan meydana gelen değişikliklerin önceden teşhis ve tahmin edilememiş olması gerekir —— bu hususu yasal düzenlemeye kavuşturan ——yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen —-sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir.İşlem temelinin çökmesi ilkesinin somut olaya ne şekilde uygulanacağı hususu da irdelenmelidir. Yukarıda anıldığı gibi, uyarlama kurallarının uygulanması için öngörülmez bir dış olayın meydana gelmesi gerekir.Bilindiği gibi, —- alınan tedbirlere rağmen istikrarlı bir duruma gelmediği bilinen bir gerçektir. —- kurulmasından sonra ülkeler paralarını —- göre tanımlamışlar, gerçekçi bir kur politikası arayışı içinde —– çıkarılmış, —– göre aşırı derecede düşürülmüş, bu uygulama yıllar boyunca devam etmiştir. ———– —oranında düşürülmüş—- olmuştur. Bu uygulama ile, —– olmak üzere, kira bedelleri, —– ulaşmış, günlük ve gecelik faizler düşünülmeyecek kadar artmıştır. —————–yakın bir ayarlama ile — çıkarılmıştır. Bu—– oranında —- onaylamıştır. —- kararlar alınmıştır. Bu kararlar sonucunda borsalar, para piyasaları, banka kredi faizleri aşırı derecede artmış; —– ulaşmıştır.
—- karşısındaki değer kaybının —-düşürülmesi amacıyla, —-açıklamış;—— bankacılık sisteminden kaynaklanan kriz nedeniyle, repo faizleri ve iç faizler rekor düzeyde yükselmiştir. Krizin giderek derinleşmesi sonucu döviz piyasalarından kaynaklanan —- krizi yaşanmış, ekonomideki bu açmazlar sonucunda hisse senedi borsaları çökmüş, bankalara — el koymak zorunda kalmıştır. —– başvurarak ekonomisine bir yön vermeye çalışmıştır. —- —- suretiyle doların, faizin, enflasyonun aşırı artmasına engel olmaya çalışılmıştır. —– kararında da aynı hususlara işaret edilmiştir.
Somut olayda da davacı kendi özgür iradesi ile — üzerinden ve kredi faizi ödemek suretiyle konut kredisi kullanabilecekken, — üzerinden kredi kullanmış, —- başlamasına kadar yaklaşık üç buçuk yıl sözleşmeyi benimseyerek taksitlerini ödemiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin eki mahiyetindeki ödeme planında ——- olarak takip edildiği için kur riski müşteriye aittir. Müşteri, —— yükselmesi durumunda; ilgili taksit içerisindeki anapara üzerinden hesaplanacak kredi kullandırım tarihi ile taksit ödeme tarihi arasında doğacak kur farkı nedeniyle tahakkuk edecek —– taksit ödemelerini yaparken ayrıca ödeyeceğini kabul, beyan ve taahhüt eder.” şeklinde açıklama mevcuttur. Davacı——- üzerinden sekiz yıl vadeyle kredi kullanırken —- değer azalması söz konusu olduğunda —– karşılığı ödemelerinde de azalma olabileceğini değerlendirerek tercih hakkını kullandığı gibi, günümüz ülke koşullarında ilerleyen yıllarda —– ödeme güçlüğü doğuracak dalgalanmalarla karşılaşabileceğini de öngörebilir durumdadır. Sözleşmenin imzalanmasından sonra değişen koşulların ödeme güçlüğü doğurması yukarıda izah edildiği üzere tek başına sözleşmenin uyarlanması için yeterli olmadığından, Yerel Mahkemece uyarlama için aranan öngörülemezlik koşulunun somut olayda gerçekleştiğinin kabul edilemeyeceğinin gözetilmemesi hatalıdır.
—— yapılan görüşmelerde; sözleşme imzalanırken mevcut olan denge, sonradan objektif olarak bozulmuşsa ve bu bozulma sonucunda taraflardan birinin sözleşmeyi ifa etmesini beklemek dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacaksa işlemin temelinden çöktüğünün kabul edilmesi gerektiği, somut olayda kredi çekilirken —–, dava tarihinde %100’ün üzerinde artışın gerçekleştiği, diğer —- böyle bir artışın söz konusu olmadığı, tüketicinin basiretli tacir gibi hareket etmesinin beklenemeyeceği de gözetildiğinde uyarlama koşullarının oluştuğu, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği yönünde ileri sürülen görüş, yukarıda açıklanan nedenlerle ——- tarafından benimsenmemiştir.” belirtmiştir.
— yıllardan beri —-açılmakta, ancak istikrarlı bir ekonomiye kavuşamamaktadır. —— açısından önceden tahmin edilemeyecek bir keyfiyet olmadığı, ———-değişebileceği bir gerçektir. —– krizlerin aniden oluşmadığı, piyasadaki belli —– meydana geldiği bilinmektedir.
—– ilan edilmekte sık sık para ayarlamaları yapılmakta,— değeri dolar ve diğer —– karşısında düşürülmektedir.— istikrarsız ekonomik durum davacı tarafından tahmin olunabilecek bir keyfiyettir. Somut olayda uyarlamanın koşullarından olan öngörülmezlik unsuru oluşmamıştır.———-
Kaldı ki davalı yan basiretli bir iş adamı gibi davranmak zorunda olan tacir vasfına haizdir. Basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümü aslında objektif bir özen ölçüsü getirmekte ve tacirin ticari işletmesi ile ilgili faaliyetlerinde kendi yetenek ve imkanlarına göre ondan beklenebilecek özeni değil, aynı ticaret dalında faaliyet gösteren tedbirli ön görülü bir tacirden beklenen özeni göstermesinin gerekli olduğu kabul edilmektedir. Gerekli tedbirleri almadan sözleşme yapan ve borç altına giren tacirin alacabileceği tedbirler ile önleyebileceği bir imkansızlığa dayanması kabul edilebilecek bir durum değildir.—– yılından beri devalüasyonlar ilan edilmekte sık sık para ayarlamaları yapılmakta, —- paralar karşında düşürülmektedir.—– istikrarsız ekonomik durum tacir olan davalı tarafından tahmin olunabilecek bir keyfiyettir. Somut olayda uyarlamanın koşullarından olan ön görülemezlik koşulları da oluşmamıştır. Davalının —— ani artışının mücbir sebep teşkil ettiği iddiası da yersiz olup sözleşmenin uyarlanması koşulları da oluşmamıştır. Davalı yanın bu iki iddiasının hukuki mesnedi olmayıp yukarıda belirtilen nedenlerden ötürü bunlara itibar edilmemiştir. ” belirtmiştir.
Davalı yan cevap dilekçesinde davacının —–talep etmesine rağmen davada daha yüksek bir bedel istediğini , taleple bağlılık ilkesine bu durumun aykırı olduğunu savunmuştur. ——konusu ürünlerin avanstan sonra kalan —– bedeli malzemeler gümrüğe indiğinde ödenmesi gerekmektedir. Davalı yanın sözleşmenin bu maddesi gereği malzemeler gümrüğe inmeden —- önce finansal kiralamaya dair belgeleri ibraz etmesi gerekmektedir. Davalı tarafından leasing işlemleri yapılmadığından mallar davalıya fatura edilecektir ve bu durumda —- de —olacaktır. Aradaki farkın kaynağı davacının davalının leasing ile malzeme alımını gerçekleştireceğine dair kanaati ve bu nedenle —– alacağının hesaplanmamasından kaynaklanmaktadır.
——–sözleşmesinde yüklenicinin iş bedeline hak kazanabilmesi için işi, sözleşme ve ekleri ile fen ve tekniğine uygun olarak tamamlayıp iş sahibine teslim etmiş olması gerekir. Davalı iş sahibinin tamamlanmış olan eseri teslim almaktan haklı bir neden olmaksızın kaçınması halinde de alacaklı temerrüdüne düşeceğinden yüklenici imalâtın gerçekleştirdiği kısmının bedelini talep etmeye hak kazanacaktır. ” belirtmiştir.
Davacın söz konusu eseri meydana getirdiği ve teslime hazır olduğununu belirtmesine rağmen davalı yanın haklı bir neden olmaksızın eseri teslim almaktan imtina ettiği temerrüt halinde olduğu, bakiye sözleşme bedelini de davacıya ödemediği hususu sabittir. Bilirkişi raporundaki temerrüt faizine ilişkin hesaplamalar yersiz olup davacı yanca zaten dava tarihinden itibaren faiz istenmiştir.
——Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili amacıyla açılmış alacak davasıdır. Davacı şirket yüklenici, davalı şirket ise; iş sahibidir. Davacı şirket vekili, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesi gereğince mal üretildiğini, malların teslim alınmadığını ve bedelinin de ödenmediğini belirterek iş bedelini talep etmiş, davalı şirket vekili davacıya sipariş verilmediğini ve sipariş formu altındaki imzanın müvekkili şirketi bağlamayacağını, sözleşme geçerli olsa dahi —- teslim süresinin çok geçtiğini, davacının edimini yerine getirmediğini ve bedel talep edemeyeceğini savunarak davanın reddini talep etmiş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş, verilen karar davalı vekilince süresinde temyiz edilmiştir. Taraflar arasında —–başlıklı belge ile eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasında düzenlenen bu sözleşme düzenleme tarihinde yürürlükte bulunan——düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olup, uyuşmazlığın bu hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği açıktır. Genel olarak eser sözleşmelerinde teslimi kanıtlama borcu yükleniciye düşmektedir. Bir başka deyişle yüklenici, eseri, iş sahibine sözleşmeye uygun teslim ettiğini kanıtlamak zorundadır. Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen —- göre teslim süresi —- teslim yeri davalı iş sahibinin iş yeri adresi olarak belirlenmiş durumdadır. Öyleyse davacı yüklenicinin bedele hak kazanabilmesi için eseri iş sahibine süresi içerisinde iş sahibinin iş yerinde teslim ettiğini kanıtlamakla yükümlüdür. Teslim kanıtlanmadığı takdirde alacaklının temerrüdünün gerçekleştiğinin davacı tarafından kanıtlanması zorunludur. Davacı yüklenici sipariş formuna uygun ürettiği malları deposunda hazır bekletmesine rağmen davalı tarafından teslim alınmadığı iddiasına dayanarak davayı açmış bulunmaktadır. O halde uyuşmazlığın çözümü için alacaklının temerrüdünün gerçekleşip gerçekleşmediği sorununun çözümlenmesi gerekmektedir.Alacaklının temerrüdü, ——– devamı maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Öğretide alacaklının temerrüdü, borca uygun şekilde borçlu tarafından teklif edilen edimin haklı bir nedene dayanmaksızın alacaklı tarafından kabul edilmemesi olarak, bir başka anlatımla; yapılacak veya verilecek şey usulüne uygun kendisine arzedildiği halde alacaklının haklı bir nedeni olmaksızın onu reddetmesi veya borçlunun borcunu ifa edebilmesinin daha önce alacaklı tarafından yapılması gereken işlemlere bağlı olması halinde, alacaklının gereken işlemleri yapmaktan kaçınması olarak tanımlanmakta, koşulları; a)Borç muaccel olmalı, b)Borçlu ifayı borca uygun şekilde teklif etmiş olmalı, c)Alacaklının ifayı haklı bir nedene dayanmaksızın reddetmiş olmalı, şeklinde sayılmaktadır.” belirtmiştir. Eser sözleşmesinde yüklenicinin, öncelikli edimi kapsamında sözleşme konusu işi, iş sahibine teslim ettiğini ya da teslime hazır olduğu halde iş sahibi davacının alacaklı temerrüdüne düşmüş olduğunu yasal delillerle kanıtlaması gerekir. —– Somut olayda işin teslimine dair somut bir tarih belirlenmediği görülmüştür.Dosyada mübrez ——– malzemelerin ödenmesinde iş verenden kaynaklı gecikme olursa ürünlerin gümrükten çekilmesinde gecikilecek süre iş bu programa eklenecektir” ifadesi yazmaktadır. Davalı yan sözleşme gereği ödemesi gereken avansı eksik ödemiş bakiye kısmı ise hiç ödememiştir.Davacı yanın —— tarihinde —– hazır ettiği, davalı yanın asansörleri teslim almaktan haklı bir neden olmaksızın imtina ettiği, davacının davalıyı —- tarihli ihtarnamesi ile temerrüde düşürdüğü dosya kapsamındaki belgelerden anlaşılmıştır. Somut olayda sözleşmeye —–sözleşme bedelinin %20 si avans ödemesi olarak yapılacak bakiye bedel ise malzemeler gümrüğe geldiğinde davacıya ödenecektir. Davalının ihtara rağmen bakiye sözleşme bedelini ödemediği eseri haklı bir neden olmaksızın teslim almaktan imtina ettiği ve temerrüt halinde olduğu sabittir. Sözleşme gereği söz konusu asansörlerin bedeli —-olup toplam bedel —-Davalı yanca yapılan — avans ödemesi düşüldüğünde davacının bu kalemden bakiye alacağı ——-
Davacı yanca işçilik bedeli zaten talep edilmemiştir. Davalının bu husustaki itirazı yersizdir.Taraflar arasındaki —– haklı bir neden olmaksızın iş verenin işi teslimden imtina etmesi halinde yüklenicinin her türlü alacak ve sair haklarının muaccel olacağı belirtmiş, bu durumda yüklenicinin teslim yapılmış sayılarak bundan doğan alacaklarının da iş verene fatura edileceği hükmü düzenlenmiştir. Davacı taraf davalının gümrüğe gelen malzeme bedellerini ödememesi nedeni ile ödenmek zorunda kalınan—- ardiye masrafları ve ödenmek zorunda kalınan —– davalıdan tahsilini talep etmiştir. —— malların tamil ve tahliyesinin geç yapılması sonucu taşıma aracının belirlenen sürenin üzerinde meşgul edilmesi gerekçesi ile taşıyana taşıtan tarafından yapılan ek ödemedir. Söz konusu ———- faturasının okunaklı halleri davacı yanca ibraz edilmiş yapılan incelemede dava konusu ünitelerin taşındığını gösterir kanişmento içeriğinin —- bedelli fatura bedeli ile uyumlu olduğu tespit edilmiştir. Yine davacı yanca davacının söz konusu üniteleri teslim almaktan haksız yere imtina etmesi nedeni ile davacı yanca —-ardiye masrafı yapılmak zorunda kalınmıştır. Söz konusu ——— bedeli ve ardiye masraflarının da ——- gereği davalıdan tahsili gerekmektedir.
Davacı ıslah dilekçesi ile ve davalının ıslah dilekçesine karşı beyan dilekçesinde ıslah dilekçesinde talebini yaklaşık — düşürdüğünü belirtmiştir. Yeri gelmişken ifade etmek gerekir ki davalının ıslah dilekeçsine karşı beyan dilekçesinde ileri sürdüğü davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağı vs gibi itirazları yersizdir. Çünkü dava belirsiz alacak olarak değil kısmi dava olarak açılmıştır. Davacı az önce ifade edildiği üzere talebini düşürdüğünü belirtmiştir.
—–Davacının talep sonucunu azaltması davayı değiştirme sayılmaz. Bu nedenle talep sonucunun azaltabilmesi için kural olarak davalının muvafakatine ihitiyaç olmadığı gibi, ıslah yoluna başvurulmasına da gerek yoktur. Davacının talep miktarını azaltması kısmi feragat anlamına gelir. Bu nedenle, davacının asıl davada —tarihli dilekçesi ile talep ettiği — asıl dava için ve birleşen davada dava dilekçesi ile talep ettiği — birleşen dava için dava değeri olduğu, davacı tarafın — tarihli dilekçesi ile fazlaya ilişkin talebinden feragat etmiş olduğu kabul edilmelidir.” belirtmiştir.
—-Davacı,—-üzerinden dava değerini belirleyerek nisbi karar ve ilam harcını yatırmış olup, — tarihli celsede mahkeme tarafından ek bilirkişi raporu alınmayacak ise taleplerini —— olarak belirlediğini beyan etmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 176/1. maddesine (HUMK’ un 83. maddesi) göre, “taraflardan her biri yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir.” davacının beyanı bir usul işlemi olmayıp maddi hukuka taalluk eden kısmi feragattir. Doktrinde buna talep sonucunun daraltılması da denilmektedir. Davacının talep sonucunu azaltması davayı genişletme ya da değiştirme sayılmaz. Tam veya kısmi feragat için karşı tarafın iznine ve ayrıca bunun için ıslah yoluna başvurulmasına gerek yoktur. Davacı talebini —- olarak belirterek talebini küçültmüştür. O halde, mahkemece, davacının kısmi feragat niteliğindeki beyanı dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir——
—-Buna göre, mahkemece harcın, dava tarihindeki kur karşılığı —– üzerinden karar tarihindeki nispi harç oranına göre alınması, yine davacı yararına kabul olunan kısmın dava tarihindeki kur karşılığı —- üzerinden karar tarihindeki tarifeye göre,davacı yararına nispi vekâlet ücreti tayini gerekirken fazla ilâm harcı ve kabul olunan kısım için davacı yararına fazla vekâlet ücreti tayini usul ve yasaya aykırı olup..” belirtmiştir. Dava esastan karara bağlanacak olsa idi davacı lehine hükmedilecek alacak —- olup dava tarihinden bir gün önceki ——-Kabul edilmesi lazım gelen alacak ——Yukarıda ifade edildiği üzere davacının ıslah dilekçesi ile talebini azaltması kısmı feragat hükmündedir. Feragat nedeni ile red edilmesi lazım gelen kısım ise —- Davacı lehine hükmedilmesi gereken nispi vekalet ücreti — olup davalı lehine red edilen kısım yönünden verilmesi lazım gelen vekalet ücreti —– Tüm bu anlatılan nedenlerden ötürü davalı yanca dosya kapsamındaki borcun haricen ödenmesi nedeni ile konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, 6100 sayılı HMK’nın 331. Maddesi uyarınca dava tarihindeki haklılık durumuna göre taraflar lehine vekalet ücreti takdir olunmuş yine haklılık durumuna göre yargılama giderleri oranlanmış buna dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Konusuz kalan dava hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu harcın peşin alınan 10.786,89 TL’den mahsubu ile fazla yatırılan 10.727,59 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan toplam 1.294,60 TL yargılama giderinin dava tarihindeki haklılık durumuna göre yapılan oranlama gereği 1.256,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4- Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Davalı yanca yapılan masraf olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı vekille temsil edildiğinden 6100 sayılı kanunun 331. Maddesi uyarınca yürürlükte olan A.A.Ü.T. Gereği 47.746,13 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
7-Davalı taraf kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’ye göre 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının taraflara iadesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, —- Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, tarafların yokluğunda, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/12/2021