Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1013 E. 2022/580 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/1013 Esas
KARAR NO: 2022/580
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 28/12/2018
KARAR TARİHİ: 29/09/2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı ile Davalı tarafın —- tarihinde —— imzaladıklarını, iş bu sözleşmeye istinaden davalı tarafın —-hazır betonu alıcının talebine uygun şekilde hazırlayarak teslim edeceğini, buna karşılık Davacıda——- çek bedeli ile ödemenin yapacağını, davacı tarafın edimini yerine getirerek ——-adet çeki davalı tarafa teslim ettiğini, davalı tarafın imalatı durdurduğu gerekçesi ile ——– davacıya teslim etmemiş olduğunu, davacı tarafın davalı taraf ile iletişime geçerek ibraz etmiş olduğu çekin iadesini istemiş ise de davalı tarafın imalatın bu aşamada durduğunu hazır betonu teslim edemediklerini, bahse konu çeki de bu aşamada iade edemediklerini söylediklerini, yazılı nedenlerle davalarının kabulü ile, davacı tarafından davalı tarafa verilen —– bir adet çekin iptaline, ilgili çekin —— eline geçmesi halinde tahsiline mahal vermemek amacıyla öncelikle ——– için de tedbiren ödeme yasağı konulmasına, davacının davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine, davalı aleyhinde kötü niyet tazminatı tayinine, tüm yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;
Mahkememizin —– tarihli ara kararı uyarınca her ne kadar ilgili çeke ödeme yasağı konulması hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmiş ise de müvekkili şirketin konkordato sürecinde olduğunu ve müvekkil şirket aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilmesinin mümkün olmadığını, davacının dava dilekçesi ile ikame etmiş olduğu davanın çek iptali davası olduğunu belirtmiş ve dava dilekçesinin netice ve talep kısmında müvekkil şirkete beton alım satım sözleşmesi uyarınca vermiş olduğunu iddia ettiği çekin iptalini talep ettiğini, ancak ——- doğrultusunda —– çek iptali davası açamayacağının sabit olduğunu, İhtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, davanın tümüyle reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep edilmiştir.
RAPOR: Bilirkişi raporunda özetle;”Davacı —- yılına ait ticari defterlerin açılış tasdiklerinin kanuni süresi içinde yapıldığı —- kapanış tasdiklerinin yapılmadığı tespit edilmiştir. Davacı — Davalı ——-tespit edilmemiştir.” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı beyan edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalılar ile aralarında —– bulunduğunu ve bu kapsamda davalıya——- adet çeki Davalı tarafa teslim edildiğini, ancak davalının malları teslim etmediğini, bu nedenle verilen çek ile ilgili davalıya borç bulunmadığının tespiti ile ilgili çekin iptalini talep ve dava edilmiştir.
Davalı vekili davanın reddini talep etmiştir.
İİK 72. maddesinde; ” Borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir” hükmüne yer verilmiştir.
Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır.
Dava, İİK 72. maddeye dayalı ve icra takibinden önce açılmış olan MENFİ TESPİT davasıdır.
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı —, davalının —- varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi —– sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, eş söyleyişle bu hukukî ilişkinin —– hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, menfi tespit davasını açan davacı (borçlu), davalının (alacaklı) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir nedenle hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacıya düşer. Örneğin; alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer ——–
Borçlunun, temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek açtığı menfi tespit davası, öğreti ve uygulamada bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Bedelsizlik ise, bir kambiyo senedinin ihdasına neden olan temel alacağın herhangi bir nedenle mevcut olmamasıdır —— Başka bir deyişle bir kambiyo taahhüdünün temel alacağı geçersizse ya da sona ermişse, o kambiyo taahhüdü bedelsiz demektir. Bu anlamda senedin bedelsiz sayılmasında esas alınan husus, temel borç ilişkisinin kendisi değil, bu temel borç ilişkisinden doğan temel alacaktır. Bu itibarla bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası ile maddi hukuk bakımından borcun mevcut olup olmadığının tespiti amaçlanmakta; borçlu olmadığını iddia eden borçluya, genel hükümlere göre bu durumu tespit imkânı verilmektedir. Dava neticesinde borçlu olunmadığının tespiti hâlinde ise davacı (borçlu) hakkında bir icra takibi başlatılması engellenmiş olacak veya başlatılan ve devam eden icra takibi iptal edilerek, davacının mevcut olmayan bir borcu ödemesi engellenmiş olacaktır.
Bedelsizlik iddiası, eTTK’nın 599. ——–maddesi anlamında bir kişisel def’idir. Bedelsizlik bir kişisel def’i olduğundan düzenleyen tarafından kural olarak ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebilir. Ancak borçlu, hamilin senedi bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’ini ileri sürebilir.
Bedelsizliğe dayalı menfi tespit davasının yasal dayanağı 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 61 vd. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 77 vd.) maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmedir. Zira kambiyo senetlerinde geçerli olan mücerretlik (soyutluk) ilkesi gereğince, temel alacağın mevcut olmaması veya geçersiz olması, kambiyo senedinin hükümsüzlüğü sonucunu doğurmamakta; buna karşılık temel ilişkideki sakatlık, kambiyo borçlusuna, borçlu olmadığının tespitiyle birlikte, alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşme def’ini dermeyan etme hakkını vermektedir.
Kambiyo senedi düzenlenmesine neden olan hukukî ilişkinin, karşılıklı borç yükleyen sözleşme olması ve bu sözleşmeden doğan borcun ifası için kambiyo senedinin düzenlenmesi hâli ise sıklıkla karşılaşılan bir durumdur.
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, temel borç ilişkisindeki para borcunun —– karşılığı olan edimin ifa edilmemesi hâlinde kambiyo senedinin bedelsizliğinden bahsedebilmek için, borçlunun ———- haklardan borcun ifa edilmemesi sebebi ile olumlu zararının tazminini veya sözleşmeden dönerek olumsuz zararının tazminini talep yolunu seçmesi gerekir. Zira seçimlik haklardan ilki olan borcun ifası ve gecikme tazminatının talep edilmesi durumunda, sözleşmenin ifasını talep eden taraf kendi borcunu ifa ile yükümlü olduğundan, senet henüz bedelsiz kalmayacaktır. Borçlunun zaten var olan borcun ifası ile gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçmesi ile alacaklı —— ifayı talep etmek hakkını kaybederken, borçlu da asli edim yükümlülüğünü yerine getirme borcundan kurtulur. İşte bu noktada senedin bedelsizliği bu hâllerde gündeme gelecektir.—-
Somut olayda dava konusu çekte keşidecinin davacı — muhatap bankanın ——olduğu görülmektedir. Bu yönüyle huzurdaki davaya konu çekte ciro silsilesinde bir kopukluk olmadığı ve çekin TTK hükümleri nezdinde geçerli olduğu anlaşılmıştır.
Davalı Şirket Ticari Defter ve Kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucunda Talimat Mahkemesince aldırılan bilirkişinin ——- tarihinde verdiği raporda, “Davalının defter kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, anlaşılabilir ve denetlenebilir olduğu… davacının davalıya dava konusu ettiği çekten dolayı borçlu olmadığı…” yönünde tespitlerde bulunduğu görülmüştür.
Sonuç olarak, dava İİK 72 maddesine göre icra takibinden önce açılan menfi tespit davası niteliğinde olup, menfi tespit davasında ispat yükünün, kural olarak davalı alacaklıya düştüğü, ancak alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğu yönünde iddia varsa ispat yükünün, davacıya —- ait olduğu, iş bu davada davacı ——davaya konu senedin karşılıksız olduğu yönünde iddiasının olduğu, bedelsizlik bir kişisel def’i olduğundan düzenleyen tarafından kural olarak ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebileceği, davanın özünde de davacının düzenleyen davalının senet lehtarı olduğunun anlaşıldığı, tarafların bilirkişi marifetiyle incelenen ticari defter ve kayıtlarından —— davacının davalıya dava konusu ettiği çekten dolayı borçlu olmadığının açıkça ortaya konulduğu, bu haliyle davacının davalıya yönelik borçlu olmadığına ilişkin davasını ispatladığı anlaşılmakla aşağıdaki gibi karar hüküm kurulmuştur.
Her ne kadar davacı yan kötü niyet tazminat talebinde bulunmuş ise de talebinin yerinde olmadığı anlaşılmakla icra inkar tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Zira benzer konuya ilişkin—– Genel haciz yoluyla ilamsız takibe süresinde yapılan itiraz üzerine takip durur. (İİK.m.66).Takibin dayanağı belge itirazın kesin kaldırılmasını (İİK.m.68, 68 a) sağlayan belgelerden ise borçlunun itirazdan sonra menfi tespit davası açmakta hukuki yararı vardır. Zira alacaklı itirazın tebliğinden itibaren —– ay içinde icra mahkemesine başvurarak itirazın kesin kaldırılmasını sağlayabilir. Bu durumda borçlunun mallarının haczedilmesi ve satılması tehlikesi bulunmaktadır. Borçlunun bu durumda açtığı menfi tespit davasını kazanması halinde lehine %40 tazminata karar verilmemelidir. İİK.nun 72/5.maddesine göre borçlu yararına tazminata hükmedilmek için borçluya menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli olması gerekir. Oysa itirazla takip durduğuna göre borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan bir takibin mevcut olduğu kabul edilemez.” şeklinde tespit ve değerlendirmelerde bulunulduğu, davaya konu menfi tespit davasının takipten önce açılan menfi tespit davası olduğu, bu haliyle davacının kötü niyet tazminatına hak kazanmadığı anlaşılmakla yukarıdaki gerekçelere istinaden talebin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1.Davacının davasının KABULÜ ile —— çekten kaynaklı davacının davalıya borçlu olmadığının TESPİTİNE,
2- İİK 72/4 md. Kapsamında talep edilen kötü niyet tazminatının yasal şartları oluşmadığı anlaşılmakla davacının bu yöndeki talebinin reddine,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 9.221,85 TL karar ve ilam harcının, dava açılırken peşin olarak alınan 2.305,47 TL harçtan mahsubu ile bakiye 6.916,38‬ TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 21.250,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvuru harcı, 2.305,47 TL peşin harç toplamı 2.341,37‬ TL ile 2.481,20 TL (Bilirkişi Ücreti, Kep Reddiyatı, Tebligat Gideri, Posta Masrafı ve Dosyadaki Diğer Masraflar ) olmak üzere toplam 4.822,57‬ TL olan yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından dava dosyasına yatırılan gider avansı bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı tarafından dava dosyasına yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra davacıya iadesine,
Dair, Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde —– Adliye Mahkemesi’nde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 29/09/2022