Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2023/195 E. 2023/272 K. 08.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/195
KARAR NO : 2023/272

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)

DAVA TARİHİ : 28/08/2015

KARAR TARİHİ : 08/12/2023

Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinin yapılan açık yargılaması sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle,
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılama sonucunda; Davacı vekili —– FSHHM’ne sunduğu dava dilekçesini duruşmada tekrarla; müvekkilinin “—- ibaresini hem grup şirketlerinin ticaret unvanlarındaki çekirdek unsur, hem de üretip sattığı ve sunduğu mal ve hizmetlerde markasal olarak yıllardır kullandığını, müvekkilinin dünya çapında onlarca ülkede tescilli ve tanınmış “—–” markasının, TÜRKPATENT nezdinde —- numaralı “—- numaralı—- numaralı —-15.09.1993 başvuru tarih —-numaralı “—–, 04.05.1994 başvuru tarih —- numaralı—- 17.10.1994 başvuru tarih —- numaralı —- —-başvuru numaralı—- numaralı —-” markalarının sahibi olduğunu, —- sayılı “—–marka başvurusuna, başvurunun 12.04.2012 tarih —- sayılı —– yayınlanması üzerine 09. sınıftaki “koruyucu giysiler, gözlükler, güneş gözlükler, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları” ve 03, 26, 28. sınıflar kapsamında yer alan mallar bakımından kısmen itiraz edildiğini, markalar dairesi başkanlığı tarafından davacıya 30.04.2013 tarihinde tebliğ edilen —– sayılı karar ile 03. 09. ve 28. sınıfta yer alan bir kısım emtialar bakımından malların çıkarılmasına karar verildiği; ancak itirazlarına konu diğer mallar bakımından itirazlarının kısmen reddedildiğini, bunun üzerine davacının itirazlarının 09. sınıfta yer alan “koruyucu giysiler” ve 26. sınıfta yer alan mallar bakımından reddine ilişkin kararının yerinde olmadığı gerekçesi ile itiraza konu başvurunun tescili istenen 09. sınıfta yer alan “koruyucu giysiler” ve 26. sınıfta yer alan mallar bakımından da kısmen reddedilmesi talebi ile 01.07.2013 tarih ve ——sayılı evrak ile kısmen itiraz edildiğini, öte yandan başvurucu şirketin, Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı davacının itirazının kısmi kabul kararına ilişkin kısım yönünden itirazda bulunduğunu, davacı ve davalı tarafların itirazlarının sevk edildiği YİDK nezdinde hem davacının, hem de davalı şirketin sunmuş olduğu karara itirazların birlikte incelendiğini, YİDK’nın —–sayılı kararında davacı itirazının reddine ve davalı şirket itirazının kabulüne karar verildiğini, yaklaşık 2 yıl süren incelemeden sonra verilen kararın usule ve yasaya uygun olmadığını, karara itirazın sunulmuş olduğu 2013 yılında itiraza mesnet olarak gösterilen davacı markaları hakkında verilmiş bir iptal kararı mevcut olmadığı, davacının o tarihte geçerli markalara dayalı itirazları yaptığı, davalı tarafın 29.05.2012 tarih ve —– sayılı karara itiraz dilekçesinden görülebileceği üzere davacının markaların iptal edildiğine dair kesinleşmiş bir mahkeme kararının o tarihte mevcut olmadığını, YİDK’nın karar tarihinde geçerli ve tescilli olan markaların, davacı tarafa ait yayına itirazın yeniden incelenmesi ve davalıya ait karara itiraz dilekçelerinin sunulmasından yaklaşık 2 yıl sonraki durumlarını esas aldığını, bu itibarla davacıya ait itirazın reddine ve başvuru sahibi şirketin karara itirazının ise kısmen kabulüne karar verildiğini, yayına itirazın yeniden incelenmesi sırasında Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından verilen kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığının denetlenmesi gerekirken ilgili süreçte değişen koşullara göre karar verilmesinin yerinde olmadığını, davacının —– sayılı markasına karşı açılan kullanmama nedeniyle hükümsüzlük davasının AYM kararı doğrultusunda artık hükümsüzlük değil iptal davası olarak yorumlanması gerektiğini, TPE Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazın incelenmesi sırasında davacı markalarının gerekçe markalar arasında sayılması isabetli iken YİDK tarafından itirazların incelenmesi sırasında bahsedilen markaların gerekçe markalar arasından çıkarılmasının usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, davaya konu markanın davacının tanınmış markalarına arz ettiği benzerlik sebebiyle KHK madde 8/1 çerçevesinde hükümsüz kılınması gerektiğini, davaya konu markanın, davacının tanınmış —–” markası ile aynı olduğunu, davaya konu marka kapsamında yer alan malların bir kısmının davacının tescilli markası kapsamında yer alan mallar ile benzer olduğunu, davalı TPE’nin pek çok kararında 09. sınıfa ait mallar ile davacının markası kapsamında yer alan malları ve hatta bu malların perakendecilik hizmetlerine ilişkin hizmetlerle davacının markaları kapsamındaki malları benzer kabul ederek itirazlarının kabulüne karar verdiğini, davacının, sadece kendi faaliyet alanını birebir kapsayan mallar için dava açtığını; davalı şirketin ise kötü niyetli olarak kendi faaliyet alanını ilgilendirmeyen davacı markalarının kapsamındaki mallar ve bu mallar ile karıştırılabilecek nitelikteki mallar üzerine tescil almaya çalıştığını, davacının “—– markasının tanınmış marka olmasının ve davacının gerçek hak sahipliğinin de karıştırılma ihtimalinin varlığının belirlenmesinde dikkate alınması gerektiğini, davaya konu markanın KHK madde 35 uyarınca da kısmen hükümsüzlüğünün gerektiğini, davacının başvurucu davalı şirkete ait olan eski tescillerden haberdar olduğunu, dava konusu marka kapsamında yer alan ve davacının faaliyet alanı ile ilgili olmayan mal ve hizmetlere itiraz etmemekte olduğunu, yahut dava açmadığını, hem davacının tanınmışlığı, hem de taraflar arasında süregelen uyuşmazlıkların varlığına rağmen davalının hala söz konusu hizmetler üzerinde tescil almaya çalışmasının kötü niyetli olduğunu beyan ederek, YİDK’nın 23.06.2015 tarih ve —– sayılı kararının itirazlarının reddine ve başvuru sahibinin itirazının 3. sınıfta yer alan “parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler.” ve 09. sınıfta yer alan “koruyucu giysiler, koruma ve can kurtarma amaçlı donanımlar. Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları.” malları bakımından kabulüne ilişkin kısmının kısmen iptaline karar verilmesini, davaya konu —– sayılı “—–” markasının 15.07.2015 tarihinde tescil edilmiş olduğu dikkate alınarak kapsamında yer alan 03. sınıfta yer alan “parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler.” ve 09. sınıfta yer alan “koruyucu giysiler, koruma ve can kurtarma amaçlı donanımlar. Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları.” malları bakımından kısmen hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

DAVAYA CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; davacı tarafından tescilli —– ve başvuruya ve davaya konu markanın aynı olduğu iddia edilse de bu markalar aynı kelimelerden oluşsa bile temsil ettikleri mal ve hizmetler bakımından tamamen farklı ürünleri temsil ettiklerini, bu sebeple YİDK kararının yerinde olduğunu, davaya konu başvuru kapsamındaki marka 03. ve 09. sınıfındaki mal ve hizmetlerle ilgili olduğu halde davacının markasının 14. 18. ve 25. sınıftaki mal ve hizmetleri temsil ettiğini, bu nedenle davaya konu marka kapsamında yer alan malların bu mallar ile ilişkili olduğu iddiasının çok geniş yorumlandığını, markaların 556 sayılı KHK m.8/1-b kapsamında aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunun tespiti için gereken 4 unsurdan “davaya konu başvuru kapsamındaki mal ve hizmetler sınıfları farklı olduğundan” dört şartın gerçekleşmediğini ve davanın hukuki bir dayanağının bulunmadığını, davacının tanınmışlık itirazının yerinde olmadığını zira YİDK kararında vurgulandığı üzere “itiraz gerekçesi markanın giyim sektöründe bilinirliği olduğu dikkate alındığında” demek suretiyle markanın temsil ettiği mal ve hizmetlerin farklı olduğunun vurgulandığını, davacının dava dilekçesinde KHK 35. maddesi kapsamında kötü niyet iddiasında bulunmuşsa da, bu iddiasının soyut bir iddia olduğunu, çünkü marka işlem dosyasında yer alan belgelerden davacının iddialarını doğrulayacak bir bulguya rastlanmadığını, başvuruya konu markanın temsil ettiği mal ve hizmet sınıfları farklı olduğundan ve farklı bir tüketici portföyüne hitap ettiğinden kötü niyet iddiasının hukuki bir temeli bulunmadığını, TPE YİDK’nın 23.96.2015 tarih ve—– sayılı kararının davacı itirazlarının reddine ve başvuru sahibinin itirazlarının 03. ve 09. sınıflarda yer alan malları bakımından kabulüne ilişkin kısmının kısmen iptaline ilişkin talebinin reddine karar verilmesini, davaya konu —- sayılı —-” markasının 15.07.2015 tarihinde tescil edilmiş olduğu dikkate alınarak marka kapsamında 03. ve 09. sınıfta yer alan malları bakımından kısmen hükümsüzlüğüne ilişkin talebinin reddine karar verilmesini, davacı vekilinin davalı aleyhine olan sair taleplerin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
—–. FSHHM’nce marka hükümsüzlüğü davasının —- Esas sayılı YİDK kararının iptali davasından tefrik edilmesine karar verilerek ayrı bir esasa kaydedilmiş, yapılan yargılama sonucunda da —- Esas—–Karar sayılı kararı ile yetkili mahkemenin —– FSHHM olduğu belirtilerek davanın yetki yönünden reddine karar verilmiş, karar Yargıtay’dan geçerek kesinleştikten sonra dosya mahkememize gönderilmiştir.

TARAFLAR ARASINDAKİ UYUŞMAZLIK:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın kaynağını, davalı şirkete ait —-sayılı —–ibareli marka başvurusuna ilişkin itirazı reddeden TPE YİDK ‘nın —- sayılı kararının kısmen iptalini, 15/07/2015 tarihinde—–sayı ile tescil edilen davalı markasının 03 ve 09 sınıfta yer alan bir kısım mallar için kısmen hükümsüzlüğü şartlarının oluşup oluşmadığı hususu oluşturmaktadır.

UYUŞMAZLIK HAKKINDA TOPLANAN DELİLLER:
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla, ön inceleme duruşması sonrası dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanının bulunmadığının tespiti ile, uyuşmazlık noktaları belirlenerek tahkikat aşamasına geçilip deliller toplanmıştır.
Mahkememizin 19.11.2020 tarihli —-Esas , —– Karar Sayılı kararı sayılı kararı ile davanın kısmen kabülüne kısmen reddine, “..Davalı adına tescilli —– numaralı —– markasının 03.sınıfta tescilli olduğu “parfümeri, kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler” ve 09.sınıfta tescilli olduğu “gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları” emtiaları açısından kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davacının fazlaya ilişkin taleplerinin reddine,..” şeklinde karar verilmiş olup, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay —– H.D’ sinin —– esas —– karar sayılı kararı ile “Davaya dayanak olarak gösterilen —– sayılı —– ibareli markaların itirazın incelendiği tarihte mahkeme kararı ile sicilden terkinine karar verildiği ve Yargıtay —–Hukuk Dairesi’nin 26.06.2019 tarih, —— sayılı ilamı ile kararın kesinleştiği gibi davaya dayanak yapılan diğer tescilli markalarının başvuru tarihleri ise davalının markasının başvuru tarihinden sonra olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda gerek daha önce hükümden düşürülen markalar gerekse davalının marka başvurusundan önce tarihli markaları davalının markasının hükümsüzlüğüne mesnet olamayacağından davanın tümüyle reddi gerekirken bu husus değerlendirilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir…” denilerek bozulmuştur.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun Yargıtay bozma ilamına uyulmak suretiyle yargılamaya —–Esas numarası üzerinden devam edilmiştir.

UYUŞMAZLIK HAKKINDAKİ YASAL DÜZENLEME:
556 sayılı KHK’nın 8. Maddesinde; “Tesciledilmiş veyatescil için başvuru yapılmış birmarkanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumundaaşağıdaki hallerdemarkatesciledilemez:
a) Tescil için başvurusu yapılanmarka, tesciledilmiş veyatescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,
b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu
yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerleaynı veya benzer ise, tesciledilmiş veyatescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılmaihtimali varsa ve bu
karıştırılmaihtimali tesciledilmiş veyatescil için başvurusu yapılmış birmarkaileilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa.
556 Sayılı KHK’nın 42. Maddesinde hükümsüzlüğe ilişkin düzenlemede; Aşağıdaki hallerdemarkanın hükümsüz sayılmasına yetkili mahkeme tarafından karar verilir:
……
b) 8 inci maddede sayılan haller. Hükmü düzenlenmiştir.
GEREKÇE:
Dava; 556 sayılı KHK’nın 42/2 ve 556 sayılı KHK’nın 8. Maddesinden kaynaklı markanın kısmen hükümsüzlüğü davasıdır.
Mahkememizce bozma kararı öncesi taraflar arsındaki uyuşmazlık yönünden yapılan yargılamada;
Davacı marka hükümsüzlüğü davasını, dava açıldığı tarihte yürürlükte olan 556 sayılı KHK’nin 8/1-b, 8/4. maddeleri ile markanın kötüniyetli tescil edildiği iddiasına dayandırmıştır.
Bu nedenlerin ayrı ayrı incelenmesi gerekli olup, alınan bilirkişi raporundaki tespitler ile marka tescil kayıtları, daha önce verilip kesinleşen—–FSHHM’nin kararı da dikkate alınarak, değerlendirme yapılmıştır.
Markaların karıştırılma ihtimali bulunması 556 sayılı KHK’de hükümsüzlük sebebi olarak sayılmıştır. Karıştırılma (iltibas) tehlikesi 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesinde düzenlenmiş olup, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle, sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir. Diğer bir tanıma göre karıştırılma ihtimali, bir -tescilsiz- işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önce tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple ya aynı, ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesidir.
Yapılacak incelemede karıştırılma (iltibas) ihtimalinin araştırılmasına ilk önce markalar arasında ayniyet ya da benzerlik bulunup bulunmadığından başlanması gerekir. Bunun için de ilk önce markalar arasında ayniyet veya benzerlik ve daha sonra mal ve/veya hizmetler arasında ayniyet veya benzerlik olup olmadığı araştırılmalıdır. Burada iltibas tehlikesinin belirlenmesinde, benzerliğin vasat düzeydeki tüketicilerin ilk bakışta ürün veya hizmetin karıştırılmasına sebep olması veya karıştırma tehlikesinin bulunması ölçütü esas alınır. Ancak —– olan hedef kitle de somut olayda nazara alınabilir.
Bu yasal düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında, her iki tarafın markalarının esas unsuları —- ibaresi olup, markalar görsel ve işitsel olarak aynıdır. Markaların tescilli oldukları davaya konu mallarla ilgili olarak hitap ettikleri tüketici kitlesi ortalama tüketici kitlesi olması nedeniyle, markalar arasında karıştırılma ihtimali mevcuttur. Mal veya hizmetin benzerliğinde, ortalama alıcı kitlesi, son kullanıcıları, malın alımına ayrılan zaman, satışa sunulma kanalları ve biçimi, birinin diğerini ikame etmesi gibi faktörler etkili olur. Karıştırma ihtimali kavramına bağlantı kurma suretiyle karıştırma da dahildir. Bir başka deyişle tüketicinin, marka ve malların benzerliği nedeniyle her iki malın kaynağının aynı firma olduğu düşüncesi ile biri yerine diğerini tercih etme riski mevcut ise, karışıtıılma ihtimali mevcuttur. Davacının davaya konu edilen 3. ve 9. sınıf için tescilli bir markası mevcut değildir. Ancak pek çok giysi ve tekstil üretimi yapan firmanın genellikle kişisel bakım ürünleri ve güneş gözlüğü gibi ürünleri de ürettikleri, bu nedenle davacının markalarının tescilli olduğu 25. sınıfta yer alan tekstil ve giyim ürünleri ile davalının markasının hükümsüzlüğü istenilen 03.sınıftaki “parfümeri, kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler” ve 09.sınıftaki “gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları” emtialarının bağlantılı olduğu anlaşılmıştır. Her ne kadar davacı tarafça “koruyucu amaçlı giysiler, koruma ve can kurtarma amaçlı donanımlar” içinde hükümsüzlük talep edilmişse de, koruyucu giysiler, koruma ve can kurtarma amaçlı donanımlar moda sektörünün bir parçası olmadığı gibi, moda mağazalarında satılmadıkları, aynı müşteri kitlesine hitap etmedikleri, aynı dağıtım kanallarından pazarlanmadıkları dikkate alındığında, koruyucu giysiler ile koruma ve can kurtarma amaçlı donanımların genelde sanayinin yoğunlaştığı ayrı yerlerde ve özel olarak bu ürünleri satan mağazalarda, korunma ve güvenlik amacı ile satıldıklarından, “koruyucu giysiler, koruma ve can kurtarma amaçlı donanımlar ” davacının markalarının tescil sınıfındaki giysi emtiaları ile bağlantılı değildir.
Markalar arasındaki karıştırılma ihtimali incelenmişse de, 556sayılı KHK’nin 8/1- b maddesinin uygulanabilmesi için tescil için başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer olması gerekir. Davacının dava açıldığı tarihte 24. ve 25. sınıfta tescilli bir markası mevcut olmayıp, davalının markasından önce tescil edilmiş olan —– numaralı “—–” markası,—- numaralı “—-” markası,—- numaralı —” markası ve —- numaralı —– markası kullanılmadıkları gerekçesiyle iptal edilmişlerdir. Davaya dayanak yapılan diğer tescilli markalarının başvuru tarihleri ise davalının markasının başvuru tarihinden sonrasına ait olduğundan, 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesindeki koşullar mevcut değildir.
556 sayılı KHK’nin 8/4. maddesinde ise, bir markanın aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılabileceği, ancak toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir markanın, aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, marka başvurusunun itiraz üzerine reddedileceği düzenlenmiştir.
Tanınmış marka kavramı, gerek Paris Sözleşmesi ve TRİP’s Anlaşması, gerekse mevzuatımızda tanımlanmış değildir. Bununla birlikte, Yargıtay kararlarında tanınmışlık “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” tanımlanmaktadır. Tanınmışlığın belirlenmesi konusunda bir takım kıstaslar, —- Tanınmış Markalar Uzmanlar Komitesi tarafından 1999 yılında yayınlanmıştır. Buna göre, markanın, halkın ilgili kesiminde tanınma derecesi, markanın kullanım süresi, derecesi ve coğrafi bölgesi, markanın uygulandığı ürün ya da hizmetlerin fuar veya sergilerdeki tanıtımları, reklam ve sunumlarının süresi, derecesi ve coğrafi bölgesi, markanın tanınmasını ya da kullanımını etkileyen başka tescillerinin veya tescil başvurularının süresi ve coğrafi bölgesi olarak özetlenebilir. Ancak, bu kıstaslar sınırlı sayıda olmadığı gibi, her olaya göre ayrı ayrı değerlendirme yapılarak, yalnızca bir kısmının mevcut olması da tanınmışlığın kabulü için yeterli olabilir. —- “halkın ilgili kesimi” ifadesinin ise, markanın uygulandığı mal ya da hizmetlerin gerçek ya da potansiyel tüketicileri, dağıtım kanallarında görevli kişiler ve söz konusu mal veya hizmetlerle ilgili olan iş çevrelerini kapsayacağını kabul etmiştir.
Davacıya ait “—-” markası menşe ülkede uzun zamandan beri yoğun bir şekilde kullanılan bir giyim, moda markasıdır. “—– mağazalarında, tıpkı ülkemizdeki diğer moda markalarında olduğu gibi, giysiden aksesuara, parfümlere kadar geniş ürün yelpazesinde ürünler pazarlanmaktadır. Markanın 1982 yılında kurulduğu ve gerek —-, gerekse diğer ülkelerde pek çok mağazası olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla—– markası Paris Anlaşması anlamında tanınmıştır. Buna ilişkin verilen ve kesinleşmiş yargı kararları da mevcuttur.
Paris Sözleşmesi’nin 1. Mükerrer 6. maddesi “bilindiği mütalaa edilen” markadan bahsettiği için Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış bir markanın ülkemizde hiç kullanılmasa ve bilinmese bile, menşe ülkedeki tanınmışlığı nedeniyle “bilinebilir olması” yeterlidir. Paris Anlaşması’nın tarafı olan bir ülkede tescilli tanınmış marka ve bu markalı ürünler Türkiye’ye hiç getirilmemiş olsa bile sözü edilen anlaşmanın mükerrer 6. maddesi uyarınca Türkiye’de bu nedenle korunması gerekir. Davacının markasının bu tanınmışlığı, sonraki markanın önceki marka ile karıştırılması ihtimalini de arttıracaktır.
Davacıya ait —– markasının tanınmış bir moda, giyim markası olduğu, davalının—–esas unsurlu markaları ise elektronik cihaz üretimi ve satışı için sektörel tanınmışlığa sahip olduğu tespit edilmiştir. 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesinde yer alan, sonraki markayla, önceki markanın toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarar sağlanabilmesi, markanın itibarına zarar verebilmesi veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabilmesi ihtimallerinin mevcut olup olmadığının da incelenmesi gerekir. Davalının markasının, davacının moda ve giyim sektöründeki tanınmışlığından haksız bir yarar sağlayabilmesi veya markanın itibarına zarar verilebilmesi ihtimallerinin mevut olması gerekir. 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi kapsamında markaların benzerliği incelenmiş, markaların bazı mal ve hizmetler için bağlantılı, dolayısıyla benzer oldukları tespit edilmiştir. Bu nedenle, davacının tanımış olduğu sektörde davalı tarafça bu markanın kullanılmasından haksız bir yarar sağlayabileceği, markanın ayırt edici karakterinin zedelenebileceği, 556 sayılı KHK’nin 8/4. maddesindeki hükümsüzlük koşullarının mevcut olduğu anlaşılmıştır.
Kötü niyetli tescil iddiasıyla yapılan incelemede; dava tarihinde yürürklükte olan 556 sayılı KHK’de kötüniyetli tecsil hükümsüzlük nedenleri arasında açıkça sayılmamıştır. Ancak, MK’nun 2. maddesinde, ‘Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz’ hükmü mevcut olduğundan, Yargıtay kararları ile de kötüniyetli marka tescilinin korunamayacağı uygulamada kabul edilmiştir.
KHK’ye kaynaklık eden AB Direktifi ve Topluluk Marka Tüzüğünde ise kötüniyetli tescil hükümsüzlük nedeni sayılmıştır. Nitekim ülkemizde de dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren SMK’nun 25. ve 6/9. maddelerinde kötüniyetli tescil hükümsüzlük nedeni olarak açıkça belirtilmiştir.Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Tescil başvurusunda bulunan kişinin kötü niyetli olduğuna emare teşkil edebilecek olgu ve olayların varlığı, kötü niyetli marka başvurusunun kabulü için yeterli sayılmaktadır.Somut olayda davacı, markasının tanınmışlığı ve davalı tarafça daha önceden bilindiği gerekçeleriyle, davalının marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını iddia etmektedir. Ancak davalının da uzun süreden bu yana “—–” ibareli seri markaları tescilli olup, davaya konu edilen emtia açısından daha önce bir kullanımı bulunmasa da, hak sahibi olduğu inancıyla söz konusu markayı tescil ettirmiştir. Bu nedenle markanın kötüniyetli olarak tescil edildiği iddiasının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.Her ne kadar davalı taraf, davaya konu edilen emtiaları da kapsayacak şekilde “—–” esas unsurlu pek çok tescilli markaları olduğunu belirterek, öncelik hakkına dayanmışsa da, mükerrer marka sahiplerinden birisinin yaptığı ve tescilli markasının serisi niteliğindeki yeni bir başvurunun 556 Sayılı K.H.K.deki tescil engellerinin varlığına rağmen müktesep hak ilkesinden yararlanarak tescil edilebilmesi için; daha önceki markasının tescil ve kullanımıyla ilgili olarak mükerrer marka sahipleri arasında bir uyuşmazlık çıkartılmaksızın markaların kullanılmakta olması gereklidir. Seri marka; bir işletme tarafından uzun süredir kullanılan markanın asıl unsurunun muhafaza edilerek, markanın tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle yeni markalar yaratmaktır. Seri marka olduğu iddia olunan markaların piyasada belli bir yoğunlukta kullanılıyor olması gerekir. Dolayısıyla sadece şekli bir tescil davalıya uyuşmazlık konusu olan emtia açısından kazanılmış hak sağlamaz, söz konusu sınıflar açısından belli bir kullanımla markalara ayırt edicilik de kazandırması gerekmektedir.
—. FSHHM’nin —- Esas,—– Karar sayılı kararı ile davacı … tarafından Türk Patent Enstitüsü ve—– Aleyhine bu davanın da konusunu oluşturan davalıya ait markayla ilgii TPMK tarafından davacının itirazlarının reddine dair verilen 23/06/2015 tarihli ve —– sayılı YİDK kararının iptali davasının reddine karar verilmiş ve karar kesinleşmişse de, bu davada yalnızca itiraz nedenleri ve itiraz tarihindeki duruma göre YİDK kararıyla ilgili inceleme yapılmış olup, mahkememizde açılan hükümsüzlük davası için kesin hüküm oluşturmayacağı sonucuna varılmıştır.Tüm bu nedenlerle, davacının tekstil ve moda sektöründe tanınmış markası olan “——markasının koruma kapsamına yer alan 03.sınıftaki “parfümeri, kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler” ve 09.sınıftaki “gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları” emtiaları açısından davalının—- numaralı —- markasının hükümsüzlüğüne, “koruyucu amaçlı giysiler, koruma ve can kurtarma amaçlı donanımlar. ” emtiaları için hükümsüzlük koşulları oluşmadığından davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine gerekçesi ile davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.
Verilen bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş, —- BAM —-. HD’nin —– Sayılı ilamı ile kanun yolu inceleme yetkisinin Yargıtay’ca yapılması gerektiği belirtilerek dosyanın geri çevrilmesine karar verilmiş, bu karar doğrultusunda dosya Yargıtay —- HD’sine gönderilmiştir.
Yargıtay —–HD. Tarafından —– Sayılı ilamı ile “Davaya dayanak olarak gösterilen —-sayılı —-” ibareli markaların itirazın incelendiği tarihte mahkeme kararı ile sicilden terkinine karar verildiği ve Yargıtay —–. Hukuk Dairesi’nin 26.06.2019 tarih, —- ve —- -. sayılı ilamı ile kararın kesinleştiği gibi davaya dayanak yapılan diğer tescilli markalarının başvuru tarihleri ise davalının markasının başvuru tarihinden sonra olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda gerek daha önce hükümden düşürülen markalar gerekse davalının marka başvurusundan önce tarihli markaları davalının markasının hükümsüzlüğüne mesnet olamayacağından davanın tümüyle reddi gerekirken bu husus değerlendirilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir” gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma kararı sonrası dosya Mahkememizin yeni esasına kaydedilmiş, Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş ve yargılamaya devam olunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı taraf adına tescilli 23.02.2012 başvuru tarihli —- numaralı —–, 06.10.2011 başvuru tarihli —- numaralı —–, 26.09.2011 tarihli —– numaralı —-markaları ile 15.09.1993 başvuru tarih —– numaralı —– 04.05.1994 başvuru tarih—– numaralı —–, 17.10.1994 başvuru tarih —– numaralı “——, 09.09.1996 başvuru numaralı —– numaralı —– markalarına dayanılarak dava konusu davalı adına tescilli—–sayılı —– markasının 03. sınıfta yer alan “parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler.” ve 09. sınıfta yer alan “koruyucu giysiler, koruma ve can kurtarma amaçlı donanımlar. Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları.” malları bakımından kısmen hükümsüzlüğü istemine ilişkin olduğu,556 sayılı KHK’nın 8. Maddesine göre davaya dayanak olarak gösterilen —–sayılı —— ibareli markaların itirazın incelendiği tarihte mahkeme kararı ile sicilden terkinine karar verildiği ve Yargıtay —–. Hukuk Dairesi’nin 26.06.2019 tarih,——sayılı ilamı ile kararın kesinleştiği, davacı adına tescilli —- numaralı —-numaralı—–numaralı—— markalarının da davalı taraf adına tescilli —— tescil numaralı markasının marka tescil başvuru tarihi olan 25.08.2011 tarihi dikkate alındığında 556 sayılı KHK’nın 8. Ve 42. Maddesinde belirtilen şartları taşımadığı kabul edilerek davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM /Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
Davanın REDDİNE,
Alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin alınan 27,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 242,15‬ TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
Davalı vekiline Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,Davalı tarafından yapılan 200,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgililere iadesine,Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 2 haftalık süre içersinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.