Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/259 E. 2023/183 K. 26.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/259
KARAR NO : 2023/183

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/10/2017
KARAR TARİHİ : 26/09/2023

Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinin yapılan açık yargılamasında;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesini duruşmada tekrarla; müvekkilinin tütün sektöründe faaliyet gösterdiğini, alanında lider bir firma olarak —-gibi tütün sektöründe tanınmış markaların üreticisi ve tescilli tek ve gerçek sahibi olduğunu, —- marka sigaraların ilk olarak 1913 senesinde —piyasaya takdim edilmiş olup, halihazırda Türkiye de dahil olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde satıldığını, “—-” markasının Türkiye dahil 110 ülkede müvekkili adına tescil edildiğini, TPMK nezdinde de —– numarası ile tescilli olduğunu, markanın tanınmış marka statüsünde yer aldığını ve bu kapsamda özel olarak korunduğunu, davalı şirketin ise “—–” ibareli marka başvurusunu TPMK nezdinde 28.12.2006 tarihinde gerçekleştirdiğini, söz konusu markanın 12.06.2007 tarih ve—– numaralı —– Bülteninde yayınlanmasını takiben TPMK tarafından —-no ile 43.sınıfta 10.01.2008 tarihinde tescilli edildiğini, davalı markasında yer alan “—–” ibaresinin —- dilinde —– anlamına geldiğini ve ayırt ediciliği bulunmadığını, “—–” ibaresinin marka algısı yaratmadığını, söz konusu logoyu markalaştıran ayırt edici ve baskın unsurun “—–” ibaresi olduğunu, markanın esaslı unsurunu “—–” ibaresi oluşturduğunu, müvekkiline ait “—–” markası ile davalı markasının görünüş, okunum, anlam ve genel izlenim olarak ortalama tüketici nezdinde karıştırılmaya sebebiyet verdiğini, bu nedenlerle davalı adına tescilli —- numaralı—– markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, maddi, manevi ve itibar tazminatı talep etme hakları saklı kalmak kaydıyla davacının marka haklarına tecavüz ve haksız reakebtte bulunduğunun tespitine, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden eylemlerin önlenmesine (menine) ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, kararın masrafı davalıdan alınarak tirajı yüksek üç gazeteden birinde yayınlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; —-numaralı “—–” markasının 43.sınıfta 28.12.2006 tarihinde tescil edildiğini ve ——.Noterliğinin 12.10.2010 tarih ve—– yevmiye numaralı Marka Devir Sözleşmesi ile müvekkili şirkete devredildiğini, müvekkilinin “——” markası üzerinde 2006 yılından beri hak sahibi olduğunu, söz konusu markayı fiili olarak kullandığını, markanın başvuru ve tescil aşamasında davacı tarafça herhangi bir itirazda bulunulmadığını, aradan yıllar geçtikten sonra açılan bu davanın kötü niyetli olduğunu, davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, taraf markalarının tescilli oldukları mal ve hizmetlerin birbirinden farklı olduğunu, tüketici nezdinde karıştırmaya sebebiyet verecek bir durumun bulunmadığını, müvekkilinin dava konusu markayı kullandığı işletmesinde tütün ürünleri dahi satmadığını, hükümsüzlük koşullarının oluşmadığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, davacı adına tescilli —— numaralı “——” ibareli markanın davalı tarafça iltibas oluşturacak şekilde kullanılması sebebiyle meydana geldiği iddia edilen markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ve men’i ile davalı adına tescilli—–numaralı—– ibareli markanın hükümsüzlüğüne ilişkindir.Mahkememizce 23/06/2020 tarihli karar ile bilirkişi raporları ve marka tescil kayıtları ile, davacının “——” esas unsurlu pek çok markasının genellikle 34. sınıfta yer alan “tütün ve tünün ürünleri” emtiası için 1943 yılından bu yana tescilli olduğu, ayrıca dünyanın pek çok ülkesinde 34. sınıftaki mal ve hizmetler için tescilli markaları bulunduğu, yaygın bir satış ve pazarlama ağının bulunduğu, davacının markasının TPMK’nda —– numarası ile tanınmış marka olarak tescilli olduğu tespit edilmiştir. Davalının —- numaralı —– markasının ise 43. sınıfta tescilli olduğu, her iki tarafın markalarının esas unsurunun —– olduğu, davalının markasında yer alan “—–” ibaresinin—–anlamına geldiği ve markaların farklılaşması için yeterli olmadığı, her ne kadar davalının markasının davacının markalarının tescilli oldukları sınıflarda tescilli olmasa da, davalının markasının tescilli olduğu restoran hizmetler, kafeterya hizmetleri gibi hizmetler ile bağlantı kurulabileceği, SMK’nun 6/1. maddesindeki ilişkilendirilme ihtimalinin dahi hükümsüzlük nedeni olarak sayıldığı, bu nedenle SMK’nun 6/1.maddesindeki hükümsüzlük koşullarının mevcut olduğu sonucuna varılmıştır.Her ne kadar davalı tarafça dosyaya 04/12/2019 tarihli Prof. Dr. —— alınan hukuki mütalaada davalının markasını ——” şeklinde kullanması nedeniyle markaların farklılaştığı ve benzerliğin söz konusu olmadığına dair görüş bildirilmişse de, davalının markasının “—–” olarak tescilli olması nedeniyle, tescil edildiği şekilden farklı şekilde kullanılmasının hükümsüzlüğe engel teşkil etmeyeceği açıktır.Ayrıca davacının “—–” esas unsurlu ve daha çok sigara ve tütün ürünleri için tanınmış olan markalarının tanınmışlığından yararlanmak amacıyla tescil edilmiş olan “——” markasının farklı sınıfta olsa bile hükümsüz kılınması gerektiği, davalının kullandığı markanın davacıya ait tanınmış markayı tüketici gözünde sıradanlaştırdığı, bu nedenle markanın sulandırılma tehlikesi bulunduğu, davalının marka tescilinin iyi niyetli olmadığı, davacının markasının tanınmışlığından haksız yararlanma amacıyla tescil edilmiş olduğu, SMK’nun 6/5. maddesindeki hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, davalının markasında yer alan “—–” ibaresinin markaları farklılaştırmak için yeterli olmadığı, yine davalı tarafından “—–” şeklinde kullanılmasının da markaları farklılaştırmadığı, markanın ilk bakışta ön plana çıkan ve esas unsurunu oluşturan kelimenin “——” kelimesi olduğu, davalının davacıya ait tanınmış markasının ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmasının SMK’nun 155.maddesi uyarınca davacının marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet niteliğinde olduğu anlaşılmakla,

“Davanın KABULÜNE, davalıya ait —– numaralı “—–” markasının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE VE SİCİLDEN TERKİNİNE, davalının davacının markası ile iltibas yaratacak derecede benzer olan “——” markasını işletme adı olarak kullanmak suretiyle marka hakkına TECAVÜZ ETTİĞİNİN VE HAKSIZ REKABETTE BULUNDUĞUNUN TESPİTİNE, Marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden eylemlerin ÖNLENMESİNE VE SONUÇLARININ ORTADAN KALDIRILMASINA, Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin masrafı davalıdan alınarak Türkiye’de yayın yapan tirajı yüksek üç gazeteden birinde ilanına, ” şeklinde karar verilmiştir.Mahkememiz hükmü davalı tarafça istinaf edilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Davanın süre yönünden reddi gerektiğini, 5 yıllık hak düşürücü süreden sonra dava açıldığını, sessiz kalma yolu ile hak kaybı oluştuğunu, davacının—–şirketi olduğunu, yabancılık unsuru nedeni ile teminat alınması gerektiğini, Bilirkişi heyetinin yeterli uzmanlığı olmadığını, yeni rapor alınması talebinin reddinin yerinde olmadığını, davacının markası türün ve sigara ürünleri alanında tanınmış marka olduğu ortada iken, davalı ile farklı sınıf olan tatil köyü, —-, kafe, restaurant hizmetinde markayla karıştırılma ihtimalinin olmadığını, müvekkilinin markasının aynı zamanda —– en turistik plajlarından birinin, bölgenin adı olduğunu, bu hususta delillerini de sunduklarını, markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, sıradanlaştırılması, markanın sulandırılmasının mümkün olmadığını, mahkemenin kararının rapordaki bu tespite dayandığını, raporun tamamen varsayımsal olduğunu, müvekkili şirketin işletmesinde sigara dahi satmadığını, —– markası adı altında —— işletmeciliği yapılmakta olduğunu, —– isminin davacı tarafından icat edilmiş isim olmadığını, davacının tanındığı sektör dışında —– isminin davacının tekelinde olmasının mümkün olmadığını, Kök ve ek raporun çelişkili olduğunu, müvekkilinin markayı farklı sınıflarda farklı emtialarda kullanmakta olduğunu, haklı sebebe dayalı savunmanın mahkeme tarafından değerlendirilmesi gerekli olduğunu, —— belediyenin tabelalarında, basında acenta tanıtımlarında yer belirten “anonim hale gelmiş” unsur olarak kullanıldığını, Raporda markaya tecavüz olmadığının belirtildiğini, Müvekkilinin davacıya ait —–markasının tanınmışlık düzeyinden faydalanma, haksız yarar sağlamasının mümkün olmayıp bu konuda delil de olmadığını, Dosyada mevcut hukuki mütaalanın dikkate alınması gerektiğini, Tanınmış markaların sınırsız kullanım hak ve yetkisi bulunmadığını, Müvekkilinin markasını tescile uygun şekilde kullandığını, davacının 11 yıl boyunca sessiz kaldığını, davacının tanınmışlığından faydalanılığı, itibarına ve karakterine zarar verildiği iddia edilmiş ise de hiçbir delil sunulmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
—– Bölge Adliye Mahkemesi—–Hukuk Dairesi —-Esas, —— karar sayılı kararında ise ” İsviçre, Lahey Sözleşmesi’ne taraf olduğu gibi, Türkiye ile İsviçre arasında yabancılık ve yargılama teminatında muafiyet konusunda ikili anlaşma bulunması nedeniyle MÖHUK’nun 32. maddesi uyarınca davacıdan teminat alınmasına gerek bulunmadığından bu yöndeki istinaf isteminin reddi ile esasa ilişkin istinafın incelenmesi gerekmiştir. Marka hükümsüzlük davası 5 yıllık hak düşürücü süreye tabidir. Kötü niyetle tescil edilen markalar yönünden ise hükümsüzlük davası açma hakkı hak düşürücü süreye bağlı değildir. Ancak bu halde, dava açan kişinin karşı tarafın kötüniyetini ispat etmesi gerekir. Tek başına tanınmış bir markanın aynı/benzer tescil edilmiş olması markanın kötüniyetli tescil edildiği anlamına gelmeyeceği gibi kötüniyetin markanın başvuru tarihine göre değerlendirilmesi gereklidir. Dava tarihindeki SMK 6/5 .md “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” şeklindedir.Somut uyuşmazlıkta; davalının —– numaralı ——ibareli 43.sınıftaki markası 28.12.2006 başvuru tarihli, 10.01.2008 tescil tarihli olup dosyaya yansıyan kararlara göre davacının —–markası 34.sınıfta tanınmış markadır. Dava tarihi olan 06.10.2017 tarihi itibarı ile 5 yıllık sürenin dolduğu sabittir. Bu durumda; öncelikle davalının tescilde kötüniyetli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Davacı kötüniyetin ispatı için tanınmış marka iddiasına ve kullanıma ilişkin görsellere dayanmış; davalı taraf ise—– ibaresinin belediyenin tabelalarında, basında acenta tanıtımlarında yer belirten “anonim hale gelmiş” unsur olarak kullanıldığını, uzun süredir markanın tescile uygun olarak kullanıldığını, sessiz kalma yolu ile hak kaybı oluştuğunu, markaların tescil sınıflarının farklı olduğunu, kötüniyetten söz edilemeyeceğini savunmuş, bir kısım görseller sunmuştur. Bilirkişilerin raporları incelendiğinde; kök raporda kullanımın davacının tanınmış markasının ayırt edici karakterini zedeleyebileceğini, markanın sıradanlaştırıldığı, markanın sulandırılması tehlikesi olduğu yönünde görüşe yer verilmişken, ek raporlarında ise davalının markasının kullanımının ayırt edicilik vasfı zedelenmeyecek şekilde olduğunu, kullanımın davacının markasına tecavüz teşkil etmeyeceğini belirtildiği, davalının raporlara ayrıntılı itirazları giderilmediği, raporun eksik incelemeye dayalı olduğu görülmektedir. Bu durumda mahkemece öncelikle TPMK’dan davacının tanınmış marka kaydının getirtilerek, davalı markasının başvuru tarihi itibarı ile davacı markasının tanınmışlık düzeyi ve davalının savunmaları üzerinde durulması, davalının raporlara ayrıntılı itirazlarının değerlendirilerek, davalının marka başvurusunda kötüniyetli olup olmadığı, sessiz kalma yolu ile hak kaybı oluşup oluşmadığı yönünden davalının kullanımı ve marka sınıfları da dikkate alınarak yeni bir heyetten rapor alınması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde görülmemiştir, gerekçesi ile davalı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulüne,—–. FSHHM’nin —- Esas,—-Karar sayılı, 23.06.2020 Tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince Kaldırılmasına, Yargılamaya devam olunmak üzere, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, ” karar verilerek dosya mahkememize gönderilmiştir.Mahkememizce yeniden yargılama yapılmış, konunun incelemesi uzmanlık gerektirdiğinden bilirkişi raporu alınmıştır.
Bilirkişi rapor içeriğine göre;” Taraf markaları arasında bu markaların esas unsurunu oluşturan —– ibaresinin ortak unsur olmasından kaynaklı bir benzerliğin söz konusu olduğu; SMK m.6/1 anlamındaki benzerlik karıştırma ihtimali yaratan bir benzerlik iken, SMK
m.6/5 kapsamındaki benzerlik için bu şekilde karıştırma ihtimali doğuran bir benzerliğin aranmadığı, düşük seviyede bir benzerliğin yeterli olduğu, sonraki markanın tanınmış markayı çağrıştırmasının yeterli olduğu;
Taraf markaları kapsamındaki 34. sınıf malları ile 43. sınıf hizmetlerinin farklı olduğu;ancak, tanınmış markalar bakımından tanınan korumanın normal markalara göre daha geniş olduğu, bu nedenle SMK m.6/5 kapsamında tescilin önlenmesi veya hükümsüz
kılınabilmesinin farklı mal veya hizmetler bakımından da mümkün olduğu;
34. sınıf kapsamındaki mallar ile 43. sınıf kapsamındaki hizmetler bakımından Yargıtay’ın bazı hallerde söz konusu mal ve hizmetler farklı olsa da aralarında bağlantı olduğu, bazı hallerde ise bağlantı olmadığı görüşünde olduğu;Dosyaya sunulu belgelerden ve Türk yargı kararlarından, davacı markasının tütün mamulleri sektöründe gerek dünyada gerekse ülkemizde davalı markasının tescil
başvurusu tarihinde tanınmış marka olduğu;
İşaretler arasında var olan benzerlik, davacı markasının tanınmışlığı, hitap edilen halkın aynı genel halk olması sonucunda sonraki davalı markasını gören tüketicinin aklına davacı markasının gelmesi suretiyle bir bağlantı kurulmasının mümkün olduğu; ancak, davalıya ait—– ibaresini gören tüketicinin aklına davacıya ait —–markasının gelmesi suretiyle bir bağlantı kurulması mümkün ise de, gerek —– ibaresi —– gerek “—– ibaresi “—–” anlamına geldiğinden —– ve/veya —–şeklinde tüketici tarafından anlaşılacak olan ve bünyesinde restoran/kafe hizmetleri ile geçici konaklama hizmetleri veren bir işletmenin davaya konu —–ibaresini markasında kullanmasından kaynaklanan bir
imaj transferinin veya tanınmışlıktan haksız yararlanmanın söz konusu olmayacağı;Davalı markası bünyesinde yiyecek ve içecek hizmetleri ile geçici konaklama hizmetleri de içeren belirli bir —hizmetine işaret eden —– şeklinde olduğundan,tütün ürünleriyle davalı markasının tescilli olduğu hizmetler arasında yakın bir ilişkinin kurulması suretiyle SMK m.6/5’de belirtilen markanın tanınmışlığından haksız bir
yararın sağlamasının veya itibarına zarar verilmesinin veya ayırt edici karakterinin zedelenmesinin söz konusu olmayacağı, Mahkemece aksi kanaate varılması halinde, Davalıya ait —— markasının söz konusu markanın kullanıldığı —–ilinin —–ilçesindeki bölgenin adı olmasının SMK m.6/5 anlamında haklı neden teşkil etmediği,Davalı markasının tescilinin davacı bakımından kötü niyet teşkil etmediği, bu bakımdan
hükümsüzlük davasının SMK m.25/6’da belirtilen süreye tabi olduğu, ancak davalının, davacının davaya konu markanın tescil tarihinden sonraki kullanımına birbirini izleyen 5 yıl boyunca sessiz kalmak suretiyle huzurdaki hükümsüzlük davasını açmakta hak kaybına uğradığını ispatlayamamış olduğu,davalının hizmet verdiği bölgenin adından teşkil —– ibaresini verdiği hizmetin coğrafi kaynağına işaret eder şekilde ve ayrıca—– ibaresi ile birlikte kullanması sonucunda söz konusu kullanımın SMK m.7/5-b kapsamında kaldığı ve davacı tarafından engellenemeyeceği; aksinin kabulü halinde de tecavüz iddiaları
bakımından SMK m.7/2-ç koşullarının oluşmamış olduğu,
” yönünde görüş bildirilmiştir.Bu tespitlerden sonra taraflar arasındaki marka hakkına tecavüz edildiğine yönelik talep dikkate alındığında SMK m.6/1 anlamındaki benzerlik karıştırma ihtimali yaratan bir benzerlik iken, SMK m.6/5 kapsamındaki benzerlik için bu şekilde karıştırma ihtimali doğuran bir benzerliğin aranmadığı, düşük seviyede bir benzerliğin yeterli olduğu, sonraki markanın tanınmış markayı çağrıştırmasının yeterli olduğu, tarafların marka sınıflarının farklı olduğu ancak tanınmış markalar bakımından tanınan korumanın normal markalara göre daha geniş olduğu, bu nedenle SMK m.6/5 kapsamında tescilin önlenmesi veya hükümsüz kılınabilmesinin farklı mal veya hizmetler bakımından da mümkün olduğu, davacı markasının tütün mamulleri sektöründe gerek dünyada gerekse ülkemizde davalı markasının tescil başvurusu tarihinde tanınmış marka olduğu, İşaretler arasında var olan benzerlik, davacı markasının tanınmışlığı, hitap edilen halkın aynı genel halk olması sonucunda sonraki davalı markasını gören tüketicinin aklına davacı markasının gelmesi suretiyle bir bağlantı kurulmasının mümkün olduğu, Ancak, davalıya ait —–ibaresini gören tüketicinin aklına davacıya ait —– markasının gelmesi suretiyle bir bağlantı kurulması mümkün ise de, gerek —- ibaresi —-gerek —- ibaresi —– anlamına geldiğinden —- ve/veya —- şeklinde tüketici tarafından anlaşılacak olan ve bünyesinde restoran/kafe hizmetleri ile geçici konaklama hizmetleri veren bir işletmenin davaya konu —– ibaresini markasında kullanmasından kaynaklanan bir imaj transferinin veya tanınmışlıktan haksız yararlanmanın söz konusu olmayacağı, davalı markası bünyesinde yiyecek ve içecek hizmetleri ile geçici konaklama hizmetleri de içeren belirli bir —- hizmetine işaret eden —–şeklinde olduğundan, tütün ürünleriyle davalı markasının tescilli olduğu hizmetler arasında yakın bir ilişkinin kurulması suretiyle SMK m.6/5’de belirtilen markanın tanınmışlığından haksız bir yararın sağlamasının veya itibarına zarar verilmesinin veya ayırt edici karakterinin zedelenmesinin söz konusu olmayacağı,—– Bölge Adliye Mahkemesi —– Hukuk Dairesi —– Esas—– karar sayılı kaldırma kararı gerekçesinde belirtilen davalının marka başvurusunda kötüniyetli olup olmadığı, sessiz kalma yolu ile hak kaybı oluşup oluşmadığı yönünden yapılan incelemede, davaya konu —– ibaresinin, —- bulunduğu —– olarak adlandırılan —– ilçesinde bir —–adı olarak kullanıldığı, Belediye tabelalarında bile bu ibarenin yer aldığı göz önünde bulundurulduğunda, anılan yerde kullanılmak üzere tescil edilen markanın davacı açısından kötü niyet teşkil etmediği markanın kullanıldığı coğrafi bölgedeki kullanım dışında bir kullanım bulunmadığı değerlendirildiğinde —– ibaresinin dürüstlük kurallarına aykırı bir şekilde davacı markası ile iltibas oluşturmak veya davacının ticaretini engellemek, şantaj yapmak veya marka ticareti yapmak için tescil ettirilmemiş olduğu, davalı markasının tescilinin davacı bakımından kötü niyet teşkil etmediği kabul edilmiştir.
Davacı tarafın sessiz kalma yoluyla hak kaybı oluşması haline dair inceleme de yapılmış, davalı tarafın davacının hangi tarihten bu yana markanın kullanımını bildiğini ve buna rağmen sustuğuna ilişkin bir veri dosyaya sunmamış, dosyaya sunulan haber içerikleri ve belgelerde belirtildiği üzere,—–ili,—–ilçesinde bir coğrafi yere ilişkin internet haberleri olup davalı kullanımına ilişkin olmadığı, bu sebeple somut olayda davalının, davacının davaya konu markanın tescil tarihinden sonraki kullanımına SMK m.25/6 anlamında birbirini izleyen 5 yıl boyunca sessiz kalmak suretiyle huzurdaki hükümsüzlük davasını açmakta hak kaybına uğramayacağı, ancak yukarıda ifade edildiği üzere davacı tarafın talepleri ve davalı tarafın itirazları bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacı tarafın SMK’nın 5 ve 6. Maddeleri gereği davalı adına tescilli markanın “Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.” ve “Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması. ” hallerinin varlığı sebebiyle davalı tarafın markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ettiği alınan bilirkişi raporu ile davalıya ait —–ibaresini gören tüketicinin aklına davacıya ait —— markasının gelmesi suretiyle bir bağlantı kurulması mümkün ise de, gerek “—–” ibaresi “—–”, gerek “—–” ibaresi “—–” anlamına geldiğinden —– ve/veya —— şeklinde tüketici tarafından anlaşılacak olan ve bünyesinde restoran/kafe hizmetleri ile geçici konaklama hizmetleri veren bir işletmenin davaya konu —— ibaresini markasında kullanmasından kaynaklanan bir imaj transferinin veya tanınmışlıktan haksız yararlanmanın söz konusu olmayacağı, davalı markası bünyesinde yiyecek ve içecek hizmetleri ile geçici konaklama hizmetleri de içeren belirli bir —– hizmetine işaret eden —–şeklinde olduğundan, tütün ürünleriyle davalı markasının tescilli olduğu hizmetler arasında yakın bir ilişkinin kurulması suretiyle SMK m.6/5’de belirtilen markanın tanınmışlığından haksız bir yararın sağlamasının veya itibarına zarar verilmesinin veya ayırt edici karakterinin zedelenmesinin söz konusu olmayacağı, bu haliyle ne marka hakkına bir tecavüz ne de haksız rekabet oluşturmayacağı, yine hükümsüzlük halleri bakımından da alınan bilirkişi raporunda davalı tarafa ait markanın davalı tarafa ait markanın davaya konu —– ibaresinin, —- bulunduğu —–olarak adlandırılan—–ilçesinde bir —– adı olarak kullanıldığı, Belediye tabelalarında bile bu ibarenin yer aldığı göz önünde bulundurulduğunda SMK’nın 25/4 maddesine göre Bir marka, 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamayacağı dikkate alınarak hükümsüzlük talebi yönünden de davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM /Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 238,45 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hükümsüzlük davası yönünden takdir olunan 25.500,00 TL ve marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet yönünden takdir edilen 25.500,00-TL olmak üzere toplam 51.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 82,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgililere iadesine,Dair; davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 2 haftalık süre içersinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.