Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/209 E. 2023/139 K. 18.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/209 Esas
KARAR NO: 2023/139
DAVA: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 29/11/2021
KARAR TARİHİ: 18/07/2023

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan davasının yapılan açık yargılama sonucunda;

İSTEM / Davacı vekili dava dilekçesini duruşmada tekrarla; davalı tarafından——–ibareleri ile gerçekleştirilen kullanımların, SMK’nun 7. maddesi kapsamında marka tescillerinden doğan ve münhasıran müvekkiline ait olan haklar kapsamında olduğunu, müvekkilinin, ——– tescil numaralı seri markalarının —– tescilli olduklarını, davalının —– ibaresini müvekkilinin markalarının tescilli olduğu mal ve hizmetler ile aynı, aynı tür, benzer mal ve hizmetlere ilişkin olarak kullandığını, bu durumun davalı kullanımlarının müvekkilinin tescilli markaları ve ticaret unvanı ile karıştırılma ihtimaline neden olduğunu, izinsiz kullanım nedeniyle davalının, kendisini müvekkili ile ilişkilendirmek suretiyle haksız yarar sağladığını, —–ibaresinin, davalının ticaret unvanının kılavuz unsuru olarak da tescil ettirildiğini, davalının —— tarihli olduğunu, söz konusu tescilin, müvekkilinin seri markalarının tescilinden sonraki tarihli olduğunu, işbu ticaret unvanı ve unvanın kullanımının da müvekkilinin tescilli markalarından doğan haklarını ihlal eder durumda olduğunu, müvekkilinin tescilli markalarının yanı sıra ticaret unvanında da asli unsuru —– ibaresi olup, ticaret unvanı tescilinin de davalının ticaret unvanı tescilinden önceki tarihli olup, müvekkili şirketin, —— tescil edildiğini, müvekkilinin tescilli markaları ve ticaret unvanı kapsamındaki faaliyetlerinin çok daha geniş nitelikte olup,———- üretimi, ticareti ve bunlara ilişkin yeme-içme faaliyetlerini de kapsamakta olduğunu, davalının kullanımları ile müvekkilinin tescilli haklarından sonra tescil edilen ticaret unvanı altındaki faaliyetleri olan ——- ürünlerinin ticaretine ilişkin kullanımlarının hukuka aykırılık içerdiği ve bu hukuka aykırı ve müvekkilinin izni olmaksızın gerçekleştirilen kullanımların, müvekkilinin marka sicilinden ve ———-doğan haklarını ihlal ettiği ve haksız rekabet oluşturduğunu, davalının basiretli tacir olmanın gereklerine aykırı olan ve tescilli marka hakları ile ticaret unvanından doğan haklarını ihlal eden kullanımlarından oluşan davranışlarının, kendilerine, —— yevmiye nolu ihtarnamesinin gönderilmesine rağmen devam ettiğini, davalının, müvekkilinin ticaret unvanından, tescilli seri markalarından ve ilgililer nezdinde oluşturduğu kalite ile güvenden haksız yarar sağlamaya ilişkin ısrarını hukuka aykırı kullanımları ile sürdürdüğünü beyanla, müvekkilin fazlaya dair her türlü talep hakları ile sair dava ve şikâyet hakları saklı kalmak kaydı ile; davalı kullanımlarının müvekkili adına tescilli —— markalar sicilinde kayıtlı bulunan markalarına yönelik tecavüzünün tespitine, önlenmesine, men’ine, ref’ine, kaldırılmasına, tecavüze konu her türlü araç – gerece el konulmasına ve bunların imhasına, davalının hukuka aykırı eylemleri nedeniyle müvekkilinin yoksun kaldığı kazancın tazminine, bu kazancın hesaplanması bakımından SMK m. 151/2-b’ye ilişkin taleplerinin dikkate alınmasına, hesaplamalarda davalının vergi mükellefiyetinin başlangıcından itibaren gerçekleşmekte olan hak ihlallerinin dikkate alınarak hesaplamaların bu tarihten itibaren yapılmasına, müvekkilinin, ticaret unvanının ve markalarının bilinirliği ile ilgili tüketiciler nezdine oluşturduğu kalite de dikkate alınarak verilen manevi zararların tazmini bakımından sembolik olarak 40.000,00 (kırkbin) TL ye hükmedilmesine, davalının haksız ve kötüniyetli kullanımlarına konu olan ticaret unvanının terkinine karar verilmesini, davalının müvekkilin tescilli marka ve ticaret unvanını ihlal eden kullanımları ile gerçekleştirdiği TTK’nun haksız rekabet hükümlerine aykırı davranışlarının tespitine ve haksız rekabetin önlenmesine, davalının ticaret unvanının terkinine ve dava sonucunun sürüncemede kalmaması için davalının ticaret unvanının devrinin önlenmesi için ——- kayıtlarına üçüncü kişilere devrin engellenmesi için ihtiyati tedbir konulmasına, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

DAVAYA CEVAP / Davalı vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; davaya bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemesine ait olduğunu, ayrıca zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediğini, bu nedenlerle davanın usulden reddine karara verilmesi gerektiğini, davayı kabul etmemek kaydı ile her ne kadar haksız rekabet gerçekleşmişse dahi TTK’nun 60. maddesi uyarınca ilgili davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, TTK’ na göre haksız fiil talepleri haklarının doğumunu öğrendiği günden itibaren bir yıl ve her hâlde bunların doğumundan itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğradığını, davacı şirketin ticaret unvanını —– tarihinde almış olup, davalı müvekkili şirketin ticaret unvanının 07/11/2012 tarihinde alındığını, haksız rekabete ilişkin zaman aşımı süresinin 13/11/2015 tarihinde dolduğunu, haksız rekabete ilişkin zamanaşımı süresinin söz konusu olmadığı düşünülürse TTK uyarınca usulen tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanmak hakkının, münhasıran sahibine ait olup, terkin edilinceye kadar tescilli bir ticaret unvanının kullanılmasının TTK uyarınca haksız rekabet teşkil edemeyeceğini, marka ve ticaret unvanının birbirinden tamamen bağımsız olduğunu ve farklı işlevlere sahip olduklarını, davacı tarafın dosyaya sunduğu markalarının tescil edilerek korunmaya başladığı tarihlerden en erkeninin 28/10/2012 tarihli olduğunu, markanın —– ibaret olduğunu, sonraki davalıya ait isim ile benzerlik taşıyan markaları ise —– ibaresi olduğunu, bu markanın tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade edeceğini, bu bakımdan tescil edilmiş olan marka görseli ve ———ibaresinden 2 sene önce tescil edilmiş olan —— ilgili markanın haklarına tecavüz etmesi durumunun mümkün olmadığını, ilgili markaların neredeyse tamamının davalı müvekkilinin———– tescilinden sonra tescil edilmiş olması sebebiyle, herhangi bir marka hakkı ihlalinden söz edilemeyeceğini, davacının —– tarihinde kötü niyetle müvekkili davalıya ait olan ticaret unvanı ile aynı adı taşıyan ve halen başvuru aşamasında olan —- markasına davalı müvekkili tarafından tecavüz edilmesinin de söz konusu olmadığını, davalının 07/11/2012 tarihinde tescil edilen ticaret unvanından önce tescil edilmiş markalarının dayanak olması gerektiğini, davacının dava dilekçesinin ekinde sunmuş olduğu, görsellerde bulunan ————- çıkartmalarının değiştirildiğini ve fişlerin tamamen hukuka uygun olup, herhangi bir şekilde bir marka tecavüzüne sebebiyet vermediklerini, ticaret unvanı sayesindeki unvan hakkını hukuka uygun bir şekilde kullandığını, ticaret unvanını işletmesinde kullandığını, davacı tarafın sunmuş olduğu markalara benzer herhangi bir görsel bulunmadığını, işletmenin camlarında bulunan ——-figürünün de aynı şekilde davacının tescil ettirmiş olduğu herhangi bir markaya benzemediğini, ———-figürünün ve cins belirten kelimenin tek başına marka olamayacağını, markanın zayıf unsuru olduğunu, davacının her türlü ——–ibaresinin marka hakkını alarak tekel oluşturmak istediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

D E L İ L L E R V E G E R E K Ç E / Dava, markaya tecavüzün tespiti, durdurulması, önlenmesi, ticaret unvanının terkini ile maddi ve manevi tazminat davasıdır.Davacı vekiline tensip tutanağı ile maddi tazminat talebini açıklaması için kesin süre verilmiş, süresinde sunduğu dilekçe ile 2.000,00 TL maddi tazminat talep ettiklerini bildirmiştir.Her ne kadar davalı tarafça zamanaşımı itirazında bulunulmuşsa da, davalının marka kullanımları halen devam ettiğinden zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı, ayrıca davada tazminat talepleri dışında başkaca talepler mevcut olup, objektif dava yığılması söz konusu olduğundan arabuluculuk dava şartına tabii olmadığı anlaşılmakla, davalının usuli itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.Dosyaya —— kayıtları getirtilmiş olup, incelendiğinde; —- markasının —– tarihinde tescil edildiği, — markasının —- tarihinde, —- sınıflarda —- tescil numaralı —- sınıflarda — tarihinde, —-tescil numaralı —- markasının —– markasının —— sınıfta — tarihinde davacı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.Taraflara ait ticaret sicil kayıtları dosya içerisine getirtilmiş olup, incelendiğinde, Davacı ——tarihinde aynı unvanla —- sicil numarası ile kayıt olduğu, çalışma konusunun —— deniz ürünleri yetiştiriciliği ve bunların alımı satımı ile beraber ürünlerini değerlendirmek ———— olduğu, davalı ——- sicil numarası ile kayıt olduğu, çalışma konusunun ——-yazdığı, tespit edilmiştir. Davalının vergi kaydının ilk başlangıç tarihi ve işletme adı —-sorulmuş olup, incelendiğinde, —–vergi kimlik numarasında kayıtlı
— tarih dosyası ve —adresinde —– mala tahsis edilmiş mağazalarda balık, kabuklu hayvanlar ve yumuşakçaların perakende ticareti —– işi ile faaliyete başladığı ve halen kayıtlarda faal olduğu, —– tarih 1 nolu yazarkasa Z Raporu günlük mali dökümünde —- isim ve unvanının yer aldığı görülmüştür.Dava konusu teknik bilgi gerektirdiğinden Mahkememizce bilirkişi incelemesi yaptırılmış, marka uzmanı —-sektöründen seçilen —- muhasip —-oluşan bilirkişi heyeti — tarihli bilirkişi heyet raporunda, davacının —- markalarının tescilli hak sahibi olduğu, davacı — numarası ile — tarihinde tescil edildiği, davalı — unvanlı firmanın —- numarası ile sicile kaydedildiği, tarafların ticari sicil kayıtlarında belirtilen faaliyet alanlarının benzer olduğu, davalının ticaret unvanının—–olduğu ve söz konusu unvanını ilk kısmını ticari işletmesine ilişkin işlemleri yaparken ve bu işlemler ile ilgili senet ve sair evrakları oluşturup imzalarken kullandığı, sadece ——- şekilde ilk işyeri tabelasında ve ———— verdiği işyerinde, tüm yıllarda satış ve alış faturaları üzerinde kullandığının tespit edildiği, davalının satış evrakları üzerinde ——– ürünü satışını gerçekleştirdiği ve davacı markalarına ait mal ve hizmet sınıflarından ——— kapsamında yer aldığı, davalının hem markasal kullanımları, hem de ticaret unvanının terkini talebi açısından davacının sessiz kalma suretiyle hak kaybına uğraması için gerekli koşulların mevcut olmadığı kanaatlerinin oluştuğu, davalının kullanımlarının, davacının tescilli markalarından doğan haklarına tecavüz teşkil eder mahiyette olduğu, davalının hem ticaret unvanının, hem de markasal kullanımlarının TTK hükümleri uyarınca haksız rekabet teşkil ettiğine dair görüş bildirmişlerdir.Her ne kadar davacı taraf, davalının ticaret unvanını kullanmasının kendilerine ait marka haklarına ve ticaret unvanına tecavüz teşkil ettiğini iddia etmişse de,—— yerleşik uygulamalarına göre, tescilli ticaret unvanının tescile uygun kullanılması markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmez.Dava tarihine kadar davalının ticaret unvanının terkin tarihinin üzerinden yaklaşık 9 yıl geçmiş olduğundan, davalının ticaret unvanının terkini talebiyle ilgili sessiz kalma yoluyla hak kaybının oluşup oluşmadığının incelenmesi gerekmiştir.Her iki tarafın ticaret unvanının da esas unsuru —– ibaresi olup, diğer unsurlar tali nitelikte ve açıklayıcı unsurlardır. Her iki tarafın da iştigal alanı aynıdır. Davacının ticaret unvanı davalının ticaret unvanından daha eski bir tarihte tescil edilmiştir. 6102 Sayılı TTK’nun 50. maddesinde belirtildiği üzere, usulünce tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanma hakkı sadece sahibine ait olup, bu madde ile unvan koruması hüküm altına alınmıştır. 52. maddede ise, ticaret unvanının ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması halinde hak sahibinin bunun tespitini, yasaklanmasını, haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmiş ise kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, gereğinde araçların ve ilgili malların imhasını ve zarar var ise kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat da isteyebileceğini belirtmiş, başka bir anlatımla unvana tecavüz halinde unvan sahibinin kullanması gereken yasal hakları bu maddede hüküm altına alınmıştır. Ancak ticaret unvanına yapılan tecavüz nedeniyle makul bir sürede dava açılmaması halinde sessiz kalma nedeniyle hak kaybı söz konusu olabilir. Sessiz kalma yoluyla hak kaybında, hak genel olarak sona ermemekte, sadece bu haktan eylemine sessiz kalınan kişi ya da kişilerin yararlanmasına katlanılmaktadır. Zira tacirin, bir hakkını bilerek isteyerek belli bir süre kullanmaması sebebiyle ticaret unvanından doğan hakkı kaybolmamakta, sadece uzun süredir var olan kullanıma/tescile sessiz kalmış olması sebebiyle bu duruma zımnen icazet verildiği kabul edilmektedir.Sessiz kalma yoluyla hak kaybından bahsedilebilmesi için, önceki hak sahibinin ticari ad ve işaretin aynısının veya benzerinin ticaret unvanı olarak tescil ettirildiğini veya başkaları tarafından kullanıldığını bilmesi ve buna rağmen sessiz kalmış olması gereklidir. Buna karşın ticaret unvanlarının ——–tescil edilmek zorunda olmaları ve tescilin olumlu etkisi nedeniyle tescil ve ilan edilmiş ticaret unvanının bilinmediği ileri sürülemeyecektir. Bununla birlikte önceki hak sahibinin uzun süre sessiz kalması mücbir sebep ya da objektif imkânsızlık gibi haklı bir nedene dayanıyorsa ve bunun ispatlanması hâlinde sessiz kalma yoluyla hak kaybı söz konusu olmayacaktır. Önceki hak sahibi, ticari ad ve işaretin bir başkası tarafından ticaret unvanı olarak tescil edilmesine veya kullanılmasına sessiz kalmayarak dava yoluna başvurursa artık sessiz kalma sebebiyle hak kaybı söz konusu olmamaktadır. Bununla birlikte önceki hak sahibi dava yoluna başvurmadan önce ihtarname göndermesi de sessiz kalmadığı anlamına gelmelidir. Ancak kullanımın daha fazla devamını istemeyen önceki hak sahibi, bu arzusunu açıklayan bir ihtarname gönderdikten sonra da makul bir süre içinde bu iradesini dava yoluyla da göstermelidir.Sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu olabilmesi için, önceki hak sahibinin, ticaret unvanının aynısının veya benzerinin kullanılmasına belirli bir süre sessiz kalmış olması gereklidir. Ancak ticaret unvanı yönünden sessiz kalmanın ne kadar süre geçtikten sonra hak kaybına sebep olacağı TTK’de düzenlenmiş değildir. Bununla birlikte 10/01/2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı SMK ile ilk defa marka hukukunda hükümsüzlük davaları yönünden sessiz kalma yoluyla hak kaybına ilişkin bir düzenleme getirilmiştir. SMK’nin 26/6. maddesi; “Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötü niyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez” hükmünü haizdir. Buna göre markahükümsüzlük davalarında sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin uygulanabilmesi için beş yıllık sürenin geçmiş olması gerekmektedir. Ancak ticaret unvanı yönünden mevzuatta bir süre belirlemesi bulunmadığından TMK’nin 2. maddesi de gözetilmek suretiyle her somut olayın özellikleri dikkate alınarak sürenin belirlenmesi gerekmektedir.Sessiz kalma nedeniyle dava açılamayacağı yönündeki savunma bir def’i olmayıp itirazdır. Zira sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin dayanağı TMK’nın 2. maddesi olduğuna göre, dava açılması açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve bu durum dava dosyasından ortaya konulabiliyorsa, sessiz kalma yoluyla hak kaybı bir itiraz olarak kabul edilip, hâkim tarafından resen dikkate alınmalıdır. Keza TMK’nin 2/2. maddesi gereğince bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının davalı tarafa —— numaralı ihtarnamesini gönderdiği, davanın ise —- tarihinde açıldığı, davalı şirketin ticaret sicile tescil edildiği — tarihinden ihtarname tarihine kadar yaklaşık 8 yıl 10 ay, davanın açıldığı —— tarihine kadar ise yaklaşık 9 yıl süre geçtiği, davacının bu süre içinde davalıya karşı ticaret unvanıyla ilgili dava açmadığı, başkaca bir yasal yola başvurmadığı, bunun için mücbir bir sebep ya da objektif imkânsızlık gibi haklı bir nedene dayanmadıkları, aynı sektörde faaliyet göstermeleri ve ———— herkese açık olması nedeniyle bu kadar sürede davalının ticaret unvanından haberdar olmadığının düşünülemeyeceği, farklı yerlerde faaliyet göstermelerinin bu durumu değiştirmeyeceği, bu nedenle bu konuda aksine görüş belirten bilirkişi raporuna itibar edilemeyceği, davalının bu süre içinde ticaret unvanına belli bir yatırım yaptığı, tanıtımı için emek harcadığı, kötü niyetli olduğuna dair bir delil elde edilemediği, tüm bu nedenlere yaklaşık 9 yıl sonra bu davanın açılmasının MK’nun 2/2. maddesi uyarınca hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu ve davacıların davalıya ait ticaret unvanının terkini konusunda sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradıkları kanaatine varılmıştır.Davalının marka kullanımlarıyla ilgili yapılan incelemede ise; Sınai Mülkiyet Kanununun 29. maddesinin yollamasıyla SMK’nun 7/2-b maddesinde tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması marka hakkına tecavüz olarak tanımlanmıştır. Yine Sınai Mülkiyet Kanununun 149. maddesinde marka hakkına tecavüz edilen marka sahibinin fiili tecavüzün olup olmadığının tespitini, muhtemel tecavüzün durdurulmasını, tecavüz fiillerinin durdurulmasını, tecavüzün kaldırılmasını, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabileceği düzenlenmiştir.Markaların karıştırılma (iltibas) tehlikesi, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle, sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir. Diğer bir tanıma göre karıştırılma ihtimali, bir -tescilsiz- işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önce tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple ya aynı ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesidir
Yapılacak incelemede karıştırılma (iltibas) ihtimalinin araştırılmasına ilk önce markalar arasında ayniyet ya da benzerlik bulunup bulunmadığından başlanması gerekir. Bunun için de ilk önce markalar arasında ayniyet veya benzerlik ve daha sonra mal ve/veya hizmetler arasında ayniyet veya benzerlik olup olmadığı araştırılmalıdır. Burada iltibas tehlikesinin belirlenmesinde, benzerliğin vasat düzeydeki tüketicilerin ilk bakışta ürün veya hizmetin karıştırılmasına sebep olması veya karıştırma tehlikesinin bulunması ölçütü esas alınır. Ancak özel alıcı grubu olan hedef kitle de somut olayda nazara alınabilir.Bu yasal düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında, davalıya ait ticaret sicil kaydı, vergi kaydı, davalının marka kullanımına ilişkin ——— raporu fişi, diğer ticari defter ve belgeleri, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı ile davalının —- tarihinde —- unvanı ile işletmesini tescil ettirdiği, o tarihten itibaren —-mal ve hizmetleri için ticaret unvanını yazar kasa —– raporunda, faturalarında marka olarak kullandığı, iş yeri tabelalarında da —- markasını kullandığı tespit edilmiştir. Davalının ticaret unvanında yer alan —-ibaresinin davalının markayı kullanmaya başlamadan önce davacı adına tescil edilen ve —– markalarının esas unsurlarında da yer aldığı, davacının davalının —- tarihinden önceki markalarından yalnızca—– sınıfta —–markası ile davalının kullandığı markanın herhangi bir benzerliği bulunmadığı, davacının —- için tescilli ve esas unsurları —— markalarının esas unsurlarında yer alan — davalının markasında da aynen mevcut olduğu, davalının markasının davacını markalarının —– tescilli oldukları benzer mal ve hizmetler için kullanıldığı, markaların ortalama tüketiciye hitap etmeleri nedeniyle karıştırılma ve ilişkilendirilme ihtimallerinin mevcut olduğu kanaatine varılmıştır.
Ancak davacı tarafça davalının —-yılından dava tarihine kadar geçen —– markasını kullanmasına itiraz etmediği, davalı tarafa —— yevmiye numaralı ihtarnamesini gönderdikleri, davanın ise —- tarihinde açıldığı, davalı şirketin markayı kullanmaya başladığı 07/11/2012 tarihinden ihtarname tarihine kadar yaklaşık—– tarihine kadar ise yaklaşık 9 yıl süre geçtiği, bu süre içinde davalının markasına belli bir yatırım yaptığı, tarafların farklı yerlerde faaliyet göstermelerinin davacının bu marka kullanımından haberdar olmadığını kabul için yeterli olmadığı, zira davalının —– ibaresini içeren ticaret unvanının ticaret sicil kaydında tescilli olduğu, davacının basiretli bir tacir gibi davranarak bu ticaret unvanını kullanan işletmenin faaliyetlerini de takip etmesi ve marka kullanımlarına makul bir süre içerisinde itiraz etmesi gerektiği, bu nedenle bilirkişi raporunda marka hakkına tecavüzle ilgili sessiz kalma nedeniyle hak kaybının oluşmadığına dair görüşe itibar edilemeyeceği, ticaret unvanının terkini talebiyle ilgili belirtilen gerekçelerle davalının marka kullanımına da sessiz kalınması nedeniyle hak kaybına uğradıkları anlaşılmakla, davanın reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜ K Ü M /Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
Davanın REDDİNE,
Alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55‬ TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
Davalı vekiline markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve durdurulması davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Davalı vekiline ticaret unvanının terkini davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Davalı vekiline maddi tazminat davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 2.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Davalı vekiline manevi tazminat davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafça yargılama gideri yapılmadığından karar verilmesine yer olmadığına,
Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgililere iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 2 haftalık süre içersinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.18/07/2023