Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/125 E. 2023/15 K. 24.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/125 Esas
KARAR NO: 2023/15
DAVA TARİHİ: 08/07/2021
KARAR TARİHİ: 24/01/2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan davasının yapılan açık yargılama sonucunda;
İSTEM Davacı vekili dava dilekçesini duruşmada tekrarla; davacı ——- —– yevmiye numaralı —- kurulduğunu,——– olarak anılacağının kararlaştırıldığını,—— tarihli kararı ile—– tesciline karar verildiğini, o tarihten bu yana davacı ——— kuruluş amacına uygun bir çok iş yaptığını ve yapmaya devam ettiğini, markasının——- çapında tanınır ve bilinir hale geldiğini, ——– ortamında yapılan aramalarda —— yazıldığında davalı —– da adının çıkması üzerine bu kullanımdan vazgeçmeleri için kendilerine bildirim yapılmışa da olumsuz cevap verdiklerini, davalı —– yılında kurulduğunu, aynı kısaltma adını kullanmasının karışıklığa ve davacının hak kaybına neden olduğunu belirterek; davanın kabulü ile, davalı tarafça kullanılan —— markasının/isminin hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,——-markasının/isiminin davacı vakıf adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVAYA CEVAP / Davalıya usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen cevap dilekçesi sunmamış ve duruşmaya katılmamıştır.
D E L İ L L E R V E G E R E K Ç E / Dava, davalı adına tescilli ——- markasının hükümsüzlüğü ile sicilden terkini davasıdır.
Dosyaya —– getirtilmiş olup, incelendiğinde; ——–sınıfta davalı adına tescilli olduğu tespit edilmiştir.
—–taraflara ait ——- istenilmiş ve dosya içerisine konulmuştur. Davacı ———- sayılı kararıyla tescil edildiği, davalı————sayılı kararı ile tescil edildiği tespit edilmiştir.
Dava konusu teknik bilgi gerektirdiğinden Mahkememizce bilirkişi incelemesi yaptırılmış, —— davacının —– olarak kullanıp kullanmadıkları, davalının markasının tescil başvuru tarihinden önce bu marka üzerinde hak elde edip etmedikleri, davalı adına tescilli —-numaralı marka ile davacının isminin kısaltması olarak ve markasal olarak kullandığı —– iltibas yaratacak derecede benzer olup olmadığı konusunda marka uzmanı—- muhasip bilirkişi ——-oluşan bilirkişi heyetinden rapor istenilmiş, —tarihli heyet raporunda; davacının—-şeklinde kurulduğu——- davası açığı, yargılama neticesinde ——- tesciline karar verildiğine, davacının —– olması nedeniyle gelirlerinin tamamı için bağış makbuzu düzenlediğini, farklı yıllarda düzenledikleri ve taraflarına ibraz edilen bağış makbuzlarındaki ——– ibaresinin markasal kullanım sayılabileceğine, davalının marka başvurusunu yaptığı ve kurulduğu —- yılından öncesine dayanan—– yıllarına ait makbuzlarda, davacı ——- ————üzerinde davacının üstün ve öncelikli hak sahipliği bulunduğuna, taraf markalarının kısmi görsel benzerliği, kısmi işitsel benzerliği, kavramsal benzerliği, verilen hizmetlerin aynı/benzer olması, davacı tarafın faaliyet alanlarına bakıldığında, davalı markasının kapsamındaki ——– hariç diğer hizmetlerde faaliyet yetkisinin bulunduğu, bu sebeple davalı markasının tescili kapsamındaki ——— diğer hizmetlerde, davacı markasıyla iltibas yaratacağına dair görüş bildirmişlerdir.
Mahkememiz huzurunda dinlenen davacı tanığı ——emekli öğretmen olduğunu, davacı ———- bulunduğu yere yakın oturduğundan —— olduğunu, cenazeler olduğunda kendilerine bu konuda mesaj gönderdiğini, bu mesajların —– adıyla kendilerine geldiğini, kendilerinin de ——– olarak bildiğini, davalı—– bilgisinin olmadığını, sadece davacı —— sonra kurulduğunu bildiğini beyan etmiştir.
Davacı tanığı—— yılında————- kurucularından birisi olduğunu, o tarihten bu yana ——- çeşitli görevler aldığını, halen de ——olduğunu, davacı vakfın kuruluşundan bu yana——– adını kullandığını, makbuzlarını bu isimle kestiklerini, tabelalarında—– yazıldığını, ayrıca tüm faaliyetlerini, ibadetlerini ——–adı altında yaptıklarını, kendisinin davalı —– daha önce haberdar olmadığını, dava açıldıktan sonra bu markadan ve —- haberdar olduğunu, davacı—- yöneticilerinin markanın tescil edildiğini öğrenir öğrenmez bu davayı açtıklarını, kendisinin bu durumdan daha sonra haberdar olduğunu beyan etmiştir.
Sınai Mülkiyet Kanununun 25/1. maddesinde marka hükümsüzlüğü halleri sayılmış olup, SMK’nun 5. ve 6. maddelerinde sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde Mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verileceği belirtilmiştir.
SMK’nun 6/3. maddeleri uyarınca, başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin marka hükümsüzlüğü talebinde bulunabileceği düzenlenmiştir.
Yine SMK’nun 6/6. maddesinde ise tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ——— veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusunun reddedileceği düzenlenmiştir.
Davacı taraf hükümsüzlük nedeni olarak bu iki maddeyi göstermiştir.
Öncelikle davalının tescilli markasının davacı tarafça tescilsiz olarak kullanıldığı iddia edilen ——- markası ile benzer olup olmadığının incelenmesi gerekir. Karışıtırılma ihtimali, bir markanın aynen veya benzerinin kullanılması suretiyle, alıcı zihninde gerek emtiaların gerekse müteşebbisin kaynağı açısından yanlış kanaatler uyandırılması ve bunların aynı yerden piyasaya sürüldüklerinin düşündürülmesi, bu yönde çağrışımlar yaptırmasıdır. Karıştırılma ihtimalinin varlığına her iki marka aynı anda göz önünde bulundurularak karar verilemez. Zira, alıcılar çoğu zaman bunları aynı anda görerek karar verme durumunda olmayacaklardır. Alıcılar bu markalan farklı an ve yerlerde görebileceklerdir. Birbirine benzer olan markaları aynı an ve yerlerde görmekle, farklı an ve yerlerde görmek arasında markalar arasındaki farkları tespit açısından ciddi farklılıklar mevcuttur. Karıştırılma ihtimali ve benzerliklerinin tayini, markaları aynı anda görebilen ve farklarını seçebilmek için yeterli zamana sahip olabilen müşteriler bakımından değil, markaları aynı anda göz önünde bulunduramayan fakat aradığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan alıcılar bakımından yapılmalıdır.
Buna göre somut olay incelendiğinde; davalıya ait marka tescil kaydı, davacı ve davalı ——— senetleri, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı ile, davalı adına —- tarihinde tescil başvurusu yapılarak tescil edilen—–markasının esas unsurunun —- olduğu, diğer ibarelerin davalı —— adı olduğu, davacı—– gerek adında gerekse faaliyetlerinde marka olarak kullandığı—– davalının markasının esas unsurunun birebir aynı oldukları, her iki —— da yardım amacıyla kurulan ve——- kapsamında benzer faaliyetler yürüten ———olduklarının dosyada mevcut vakıf senetleri ile tespit edildiği, davacı ———kullandığı hizmetlerin davalının markasının tescilli olduğu —–dışındaki hizmetlerle aynı oldukları, bu nedenle davalının markasının esas unsuru olan —— davacı tarafça davalının tescil tarihinden çok daha önce marka olarak kullanılmaya başlandığı, davacının —— için tescilsiz kullanım nedeniyle hak elde edildiği, ayrıca davalının markasının davacı —— adıyla da iltibasa neden olabileceği anlaşılmıştır.
Ancak davalı —— markasının tescil edildiği—-tarihinden dava tarihine kadar aradan yaklaşık —- yıldan fazla zaman geçtiği, davalı ——— gönderilen ihtar yazısının— olduğu, yine marka ve davalı ———– tescil tarihlerinden itibaren — yıldan fazla süre geçtikten sonra gönderildiği, davacı —– davalı——- —– faaliyet gösterdiği, her iki ilçenin yakınlığı, tarafların aynı amaçla kurulan ve faaliyet gösteren——- olması ve davalı ———— internet ortamında da bu marka ile tanıtımını yaptığı düşünüldüğünde, davacı —– davalı ——– markasından bu güne kadar haberdar olmamasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, dinlenen tanık anlatımları ile de bu markadan haberdar olamadıklarını veya neden haberdar olamadıklarını inandırıcı şekilde ispat edemedikleri tespit edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile ilk defa marka hukukunda hükümsüzlük davaları yönünden sessiz kalma yoluyla hak kaybına ilişkin bir düzenleme getirilmiştir. SMK’nin 26/6. maddesi; “Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötü niyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez” hükmünü haizdir. Buna göre marka hükümsüzlük davalarında sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin uygulanabilmesi için beş yıllık sürenin geçmiş olması gerekmektedir. Ancak davacı ——— unvanı yönünden mevzuatta bir süre belirlemesi bulunmadığından TMK’nin 2. maddesi de gözetilmek suretiyle her somut olayın özellikleri dikkate alınarak sürenin belirlenmesi gerekmektedir.
Sessiz kalma nedeniyle dava açılamayacağı yönündeki savunma bir def’i olmayıp itirazdır. Zira sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin dayanağı TMK’nın 2. maddesi olduğuna göre, dava açılması açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve bu durum dava dosyasından ortaya konulabiliyorsa, sessiz kalma yoluyla hak kaybı bir itiraz olarak kabul edilip, hâkim tarafından resen dikkate alınmalıdır. Keza TMK’nin 2/2. maddesi gereğince bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.
Bu yasal düzenlemeler ve yerleşmiş yargı kararları uyarınca, davalı tarafından internet üzerinde de kullanıldığı anlaşılan——– markasının tescil tarihinden bu yana ——- yıldan fazla zaman geçtiği, davalının markasını kötü niyetle tescil ettirdiğinin iddia ve ispat edilmediği, bu nedenle davacının davalıya ait markanın hükümsüzlüğünü SMK’nun 26/6. maddesindeki hak düşürücü süre ve sessiz kalma nedeniyle hak kaybına uğramasından dolayı talep edemeyeceği anlaşılmakla, davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M /Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
Davanın REDDİNE,
Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,6‬0 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgililere iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 2 haftalık süre içersinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.24/01/2023