Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/106 E. 2023/25 K. 14.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/106 Esas
KARAR NO : 2023/25

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 20/09/2009
KARAR TARİHİ : 14/02/2023

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan davasının yapılan açık yargılama sonucunda;
İSTEM / Davacı vekili ——- sunduğu dava dilekçesini duruşmada tekrarla; —– —————- kullanımını teşvik amacı ile ————- yarışmasına davacının davalılardan ——– danışmanlığından katıldığını, yarışmada bu projenin ikincilik ödülünü aldığını, —- projenin tamamlanması için harcamalarda kullanılmak üzere —- tutarında mali katkı almaya hak kazandığını, davacının kendi ——- projenin uygulanması için bina inşa ettiğini, burada elde edilen verilerin —- ——— ile paylaşıldığını, proje henüz tamamlanmadan taahhüt edilen katkı payının —- davalılardan————– olarak diğer davalı …’—-hesabına yatırıldığını, davacı tarafa ödenmesi en azından karşılıklı mutabakat çerçevesinde paylaşılması gereken bu tutarın davalı … tarafından tahsil edildiğini ve davacıdan saklandığının öğrenilmesinden itibaren davalıların iyi niyet kuralları gereğince uyarıldığını, ancak davalıların sessiz kaldığını ileri sürerek, davalılar tarafından tahsil edilen meblağın yarısı olan —– temerrüt faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.
—– sayılı kararı ile görevsizlik kararı verilerek dosya Mahkememize gönderilmiştir.

DAVAYA CEVAP / Davalı vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; davalılardan——- vekili 01/12/2009 tarihli cevap dilekçesinde özetle, davalının bu davada hasım sıfatının olmadığını, söz konusu projenin diğer davalı—- tarafından hazırlanan ve yürütülen—- olduğunu davalının diğer davalı —-olduğunu, tüm hak ve borçların diğer davalıya ait olduğunu, meblağın şirket adına tahsil edildiğini davalı —– itibaren davacı ile bazı faaliyetler yürüttüğünü, son olarak davacının ———-binasında —— davalının bu aşamada söz—- yarışmasından haberdar olduğunu, davacı ile görüşüldüğünü ve davacı binasının projede öngörülen —- edilmesinin, — davacının isminin duyulmasının ve tanınırlık kazandırılmasının sağlandığını, davacının da kendisine sağlayacığı bu imkanlardan yararlanmak amacıyla projenin kendi binasına uygulanmasını talep ve kabul ettiğini, uzmanlık alanı bu olan davalının kapsamlı ve ——–hazırladığını, bu projenin yarışmaya sunulduğunu ve ———— davacıya ait bina üzerinde gerçekleşeceğini, ancak bu çalışmaların hiç bir zaman davacı tarafa projeye ortak sıfatı verecek bir çalışma olmadığını, davacı ile davalılardan ———–bu yönde bir anlaşmanın olmadığını, bu nedenle ortağı olmadığı, tarafı olmadığı bir ödülden hak iddia edilemeyeceğini, sözleşmelerin davalı ile projenin sunulduğu ———- imzalandığını, bu sözleşmede ödülden bahsedildiğini, davacının sözleşmenin tarafı olmadığını, ticari uyuşmazlıklarda öncelikle emredici hükümlerin arkasından ise sözleşme hükümlerinin uygulanacağını,davacının benzer taleplerini davalılara gönderdiği ihtarnameler ile dile getirdiğini, ilgili ihtarnameler ile dava dilekçesindeki beyanların çeliştiğini, bu durumun davacının kötü niyetini gösterdiğini iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

D E L İ L L E R V E G E R E K Ç E / Dava, sözleşme ilişkisine dayalı olarak davalılar tarafından tahsil edildiği iddia edilen paranın yarısının tahsili davasıdır.
Taraflara ait —- kayıtları dosya içerisine getirtilmiş olup, davacı şirketin eski —-olduğu ve —- tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır.
Davalı şirketin ise tasfiye edildiği anlaşıldığından davacıya davalı şirketin ihyası için dava açması konusunda süre verilmiş, —- sayılı karı ile davalı —- ihyasına ve ——-olarak atanmasına karar verilmiş, taraf teşkili bu şekilde sağlanmıştır.
Mahkememizin ——– dosyası ile açılan tecavüzün önlenmesi davasında, ———– içermesi, bu verilerin hazırlanmasında—- —– bilgisinin gerektirmesi taraflar arasındaki ——— dilekçeler kapsamında tarafların ——- üzerinde birlikte çalıştıkları anlaşılmış olup, eser sahibinin ———- olduğuna ilişkin olarak yapılan incelemede, FSEK’nun 9. maddesi gereğince birden fazla kişinin birlikte —-kısımları ayrılması mümkünse, bunlardan her birinin meydana getirdikleri kısmın sahibi sayılır ise de, somut uyuşmazlıkta —- bütün olup, bölümlere ayrılması mümkün olmadığından, FSEK’nun 10. maddesi kapsamında —- halinde eser sahipliğinin kabul edilmesi, kural olarak eser sahipliği sadece gerçek kişilere ait olabileceğinden, FSEK’nun 18. maddesinde yer alan istisna hükmüne göre, eserin işlerin gereği olarak meydana getirilmiş olması halinde eser sahipliğinden doğan mali hakların bunları çalıştıran veya tayin eden kişiye, bu kişi tüzel kişi ise, ona ait olacağı, —–sadece mali haklar açısından söz konusu olacağı, davalı ..—-davalı şirketin müdürü ve hissedarı olup, şirket içindeki görevinin——————- hazırlamak olmakla, şirketin iştigal alanı içinde şirket adına bu projelere gerçekleştirdiği, birlik halinde meydana getirilen eserin davalı … tarafından oluşturulan kısmının mali haklarının davalı şirkete ait olduğu, davacı şirket çalışanlarının da davacı şirketteki mesleklerinin gereğini yerine getirmek suretiyle eseri hazırladıkları, oluşturulan kısım üzerindeki mali hakların davacı şirkete ait olduğu, ——- birlik olması durumunda uygulanacak adi ortaklık hükümlerinin burada uygulanması gerektiği, sözleşmede özel bir hüküm olmaması halinde kar ve zararın eşit olarak paylaşılacağı gerekçesiyle davanın kabulüne, ———— tahsil tarihlerinden itibaren ——— hesabına uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Kararın davalı —– edilmesi üzerine ————— ilamı ile; “Dava, sözleşme ilişkisine dayalı olarak davalılar tarafından tahsil edildiği iddia edilen paranın yarısının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulü ile —- tarihlerinden itibaren ———- uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Oysa, HMK’nın 297 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. Anılan Yasa’nın anılan hükmünün son fıkrasında hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hükmün, infazı kabil, uygulanabilir olması gerekmektedir. Somut olayda mahkemece, davalılardan tahsiline hükmedilen meblağın, tahsil miktarları ve tarihlerinin açıkça belli edilmemesi infazda tereddüt yaratacak nitelikte olduğu kuşkusuzdur.Bu nedenle mahkemece anılan hüküm itibariyle infazı kabil bir karar verilmek üzere kararın davalılar yararına bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilerek dosya Mahkememize iade edilmiştir.
Mahkememizce bozmaya uyularak yargılamaya devam olunmuş,—- sayılı kararı ile; davacı ve davalı —- ortaklık ilişkisi kurularak hazırlanan —– tarafların hususiyetini taşıdığı ve FSEK kapsamında bulunduğu, sözleşmede kârın ve gelirin nasıl paylaşılacağının düzenlenmediği, bu durumda genel hükümlere göre gelirin eşit oranda paylaşılması gerektiği kanatına varıldığı, davalı ….————— yargılamanın tüm aşamalarında ve tarafımızca verilen 2 haftalık kesin süre içerisinde ibraz ettiği —- dilekçesinde, dava dışı —- tarafından yapılan ödemelerin müvekkili şirket tarafından kesilen faturalar mukabilinde müvekkili şirkete yaptığını beyan etmişse de, ödemelerin davalının ismine ödendiği anlaşılmakla, davalı tarafından ödemelerin davalı şirkete devredildiğine dair delil sunulmadığından her iki davalının bu ödemelerin yarısını ödeme tarihlerinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi uyarınca işleyecek faizi ile davacıya iade etmekle müteselsilen sorumlu olduğu kanaatına varıldığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, ——- tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Kararın davalı —- —— temyiz edilmesi —————– karar sayılı kararı ile; “…dava, sözleşme ilişkisine dayalı olarak davalılar tarafından tahsil edildiği iddia edilen paranın yarısının tahsili istemine ilişkindir. Dava dilekçesiyle, davacı ve davalı şirketçe ————- için harcamalarda kullanılmak üzere taahhüt edilen mali katkı payının davalı şirketin talebi sonrasında davalı …—– hesabına yatırıldığı, davalılar tarafından tahsil edilen meblağın yarısının davacıya ödenmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Dosya kapsamından dava konusu projenin davacı ve davalı —– kurularak oluşturulduğu anlaşıldığından ilişkiye adi ortaklık hükümleri uygulanacaktır. Dolayısıyla taraflar arasındaki ilişki adi ortaklık biçiminde nitelendirileceğine göre, davalılarca tahsil edilen bedelin de adi ortaklık adına alınmış olduğu kabul edilerek, davada dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanununun 520 ve devamındaki — düzenlemelerinin uygulanması, dava konusu edilen alacağın da —- hükümlerine göre tahsili gerekmektedir. Mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlık adi ortaklığı düzenleyen hükümler nazara alınarak değerlendirilmeli, —- uygulanarak sonucuna göre bir karar verilmeliyken, bu hususta bir değerlendirme yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiş, Mahkememizce bozma kararına uyularak yargılamaya devam edilmiştir.
Dava konusu —– gerektirdiğinden Mahkememizce bilirkişi incelemesi yaptırılmış, dosyada mevcut tüm deliller ve daha önce sunulan delillerde incelenerek 818 sayılı borçlar kanunun 520 ve devamındaki adi ortaklık düzenlemelerine göre adi ortaklığın tasfiyesi halinde davacı tarafın alacak tutarının hesaplanması için şirketler konusunda uzman ——– heyetinden rapor aldırılmış olup, taraflar arasında oluşturulduğuna hükmedilen adi ortaklığın gelir ve giderlerine ilişkin hesap ve defterlere ulaşılamadığı, dava dosyasına sunulu olan ödeme tutarları ve alınan katkı paylarından hareketle ortaklık sermayesinin ve kâr payının tespit edildiği, taraflar arasında adi ortaklıktaki paylarının ne olduğuna ilişkin yazılı bir düzenleme bulunmadığından 818 sayılı Borçlar Kanunu 521/I. maddesi gereğince
tarafların —- olduklarının kabul edilmesi gerektiği, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 520 ve devamındaki adi ortaklık düzenlemelerinin uygulanması neticesinde davacının —- alacaklı olduğu, taraflar arasındaki adi ortaklığın ——tarihinde sona ermiş olduğuna dair görüş bildirmişlerdir.
Davalı ———- olduğu, dava ——-hem davacının hemde davalıların hususiyetini taşıyan FSEK kapsamında eser niteliğine sahip olduğu, eser üzerinde kime veya kimlere ait olduğunun belirtilmediği, FSEK’nun 10. maddesi gereğince “elbirliği halinde eser sahipliğinin ” söz konusu olacağı ve idaresinde adi ortaklık hükümlerinin uygulanacağı, kural olarak eser sahipliği gerçek kişilere ait olmakla birlikte FSEK’nun 18.maddesinde düzenlenen istisna ile ” eserin, işlerinin gereği olarak meydana getirildiği hallerde ,eser sahipliğinden doğan mali haklar ,bunları çalıştıran veya tayin eden kişiye, bu kişi —–kişiye ait olacağı” düzenlenmekle, eser sahipliğinden kaynaklanan mali hakların—– olacağı, dosya kapsamından ve— kayıtlarından davalı …—— davalı—– olduğu, şirket içindeki ——- projelerinin hazırlanmasına ilişkin bulunduğu,—–içerisinde ve şirket adına geliştirdiği, projenin 8.maddesinde ——-davalı şirket olduğu, irtibata geçilecek kişinin davalı … olduğunun bildirildiği, davalı şirketin FSEK’nun 18.maddesi gereğince eserin mali haklarının sahibi olduğu, davacı şirket çalışanlarının da şirketteki görevleri gereği eseri hazırladıkları,—- hakların davacı şirkete ait olduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin—- dilekçesi ekinde sunulan —————- tercümelerinden; ————— ödemenin …—–hesabına ödendiği, ödemenin açıklamasında—— ödeme yapıldığı görülmüştür.
Davacı ve davalı—– kurularak hazırlanan ————- tarafların hususiyetini taşıdığı ve FSEK kapsamında eser niteliğinde olduğu, taraflar arasındaki sözleşmede kârın ve gelirin nasıl paylaşılacağının düzenlenmediği, ancak davaya konu olan projenin davacı ve—- tarafından birlikte geliştirildiği dosya kapsamı ile sabit olmuştur. Ayrıca —– uyulan her iki bozma kararında da taraflar arasındaki ilişkinin adi ortaklık ilişkisi olduğu tespit edilmiştir. Taraflar arasında adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin yazılı bir sözleşme bulunmadığından, adi ortaklığın tasfiyesinin talep edildiği dava tarihinde sona erdiğinin kabulü gerekir.
Adi ortaklık ilişkisi, davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı BK’nun 538. maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleriyle alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır.
Tasfiye usulünü düzenleyen 818 sayılı BK’nun 540. maddesi gereğince; ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
Aynı Kanun’un kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 539. maddesi gereğince; ortaklığın borçları ödendikten, ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslarla, ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç ortaklar arasında paylaştırılır. Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.
818 sayılı BK’nun 538. maddesi uyarınca, katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.
Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir. Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder. Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.
Bu yasal düzenlemelere göre öncelikle mahkememizce; ortakların anlaşarak —- belirlemelerini sağlanması, ancak bu konuda anlaşılamaması halinde tasfiye işlemini gerçekleştirecek, ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir kişiyi — olarak re’sen atanması gerekmektedir.
— yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.
Taraflar arasındaki —————-edilebilmesi için Mahkememizce taraf vekillerine davaya konu proje ortaklığı için yapmış oldukları harcamaları ve ödemeleri gösteren delilleri sunmaları ve bu proje ile ilgili ellerinde bulunan mal varlığı mevcutsa bu konuda beyanda bulunmaları için ikişer haftalık kesin süre verilmiş, davalılar vekili müvekkilinin bu proje için yaklaşık —harcama yaptığını, müvekkili şirketin tasfiye edilmesi ve müvekkili ..— uzun süredir yurt dışında yaşaması nedeniyle ticari defter ve kayıtlarını sunamadıklarını, projeyle ilgili ellerinde herhangi bir aktif varlığın bulunmadığını, davacının ise bu projenin binasında uygulanması sebebiyle, — aktif ve pasif sistemleri kullanılarak yenilenebilir —bağlı ——– olarak elde ettiği — fayda ve kazanımların hasılat olarak hesaba dahil edilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
Davacı vekili ise beyanda bulunması için Mahkememizce verilen kesin süreyi geçirdikten sonra sunduğu dilekçesi ile; müvekkili şirkete ait —olarak kullanılmak üzere — donanım giderlerinin davacı müvekkilince karşılandığını, binada ——- müvekkili şirket çalışanları — tarafından ————edilen yarışmada bu projenin sunumu bakımından ——— veren davalı şirket ile birlikte katkı payını almaya hak kazandığını,——– firmanın birlikte —- olarak kabul edildiğini, bu bakımdan müvekkilinin katkı payı üzerinde ortaklığa ve yarı yarıya hakka sahip olduğunu, taraflar arasındaki —— hem davacı şirket çalışanlarının, hem de davalı gerçek şahsın birlikte oluşturduğu —- dosyasının kazandığı katkı payı üzerinde olduğunu, dolayısı ile davalılardan … tarafından tahsil edilen katkı payı tutarının yarı yarıya bölüşülmesi gerektiğini beyan etmiştir.
——- —– verdiklerini ve masraflar yaptıklarını iddia ediyorlarsa, bunların da 858 sayılı BK’nın 539. maddesi gereğince ortaklığın tasfiyesinde istenebilmesi ve bilhassa ortaklığın mahkemece yapılan tasfiyesi esnasında dikkate alınması olanağı vardır. Ancak, bu gider ve masrafların talep edilebilmesi için, ispat edilmesi zorunludur. Bu ispat ise yasal delillerle ve duruma göre takdiri delillerle ve özellikle bilirkişi incelemesi ile yaptırılabilir.
Taraflarca davaya konu projeyle ilgili yaptıkları harcamalara ve ellerinde kalan mal varlığına ilişkin belge ve ———–dosyaya sunulmadığından, dosyaya sunulan bir takım harcama belgelerinin davaya————- için yapılan harcamalar olup olmadığını tespiti yapılamamış ve davacı şirkete ait projenin uygulandığı binanın—–davacı tarafça karşılandığına dair beyanının aksine davalılar tarafından bir savunmada bulunulmamıştır. Bu nedenle taraflar arasındaki adi ortaklığın aktifinin davalılara ödenen———- davacıya ———– uygulanması nedeniyle adi ortaklığın fesih tarihi olan dava tarihine kadar davacıya sağladığı maddi katkı olduğu, adi ortaklığının herhangi bir borcunun——- olmadığı kanaatine varılarak———— atanmasını gerektirecek bir mal varlığı, alacak ve borç mevcut olmadığından, usul ekonomisi açısından tasfiyenin Mahkememizce yapılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce ——— yazılarak, ————-uzman mühendis bilirkişi ile birlikte davacı şirkete ait dava konusu projenin ——- keşif yapılarak —– incelenmek suretiyle, davacı şirkete davanın açıldığı tarihteki ve keşif tarihindeki katma değerinin ne kadar olduğuna dair rapor istenilmesine karar verilmiş, ——- dosyasından yenilenebilir enerji konusunda uzman bilirkişi ile birlikte davacı şirkete ait dava konusu projenin uygulandığı ——- binasında keşif yapılarak alınan raporda; yapılan teknik hesaplamalar ile projenin dava tarihi——- itibari ile davacı —–değerinin ——- olarak hesaplandığı, keşfin yapıldığı ———- tarihi itibari ile davacı——- hesaplandığına dair görüş bildirilmiştir.
Toplanan deliller, taraflar arasındaki sözleşme ve ödeme belgeleri, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı ile, davacı ile davalı şirket arasındaki adi ortaklığın dava tarihi itibariyle sona erdiği, davalılara ödenen —— davacı şirkete ait binaya dava konusu projenin uygulanması nedeniyle sağlanan—- olmak üzere ——– olduğu, taraflar arasında aksine bir hüküm bulunmadığından bu bedelin ortakların her birine eşit olarak paylaştırılması gerektiği, buna göre 77.554,10 Euro aktif varlıktan davacının ve davalı şirketin alması gereken ortaklık paylarının —- payı davacı şirketin elinde olduğundan, ortaklık payından bu tutarın düşülmesi gerektiği, sonuç olarak davacı şirkete davalılar tarafından ödenmesi gereken ortaklık payının 28.119,85 Euro olduğu, bu alacağa adi ortaklığın sona erdiği dava tarihinden itibaren faiz uygulanması gerektiği anlaşılmakla, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar vermek gerekmiş, dava açıldığı tarihte —– olması nedeniyle, yapılan hesaplamaya göre kabul edilen kısım 60.738,87 TL, reddedilen kısım 11.509,77 TL olduğundan, harç ve vekalet ücretleri bu değerler üzerinden hesaplanmıştır.

H Ü K Ü M /Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
Davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
—– dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
Davacının fazlaya ilişkin taleplerinin REDDİNE,
Alınması gereken 4.149,00 TL harçtan peşin alınan 967,30 TL harcın mahsubu ile bakiye —- harçtan, bozmadan önce davalılar adına harç tahsil müzekkeresi olarak yazılan ——- harcın tahsil edilmiş olması halinde, —- harcın isteği halinde ve karar kesinleştiğinde davalılara iadesine,
Davacı vekiline davanın kabul edilen kısmı üzerinden —– takdir olunan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
Davalılar vekiline davanın reddedilen kısmı üzerinden ——- gereğince takdir olunan 11.509,87 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara ödenmesine,
Davacı tarafından yatırılan 967,30 TL peşin harç, 15,60 TL başvurma harcı ve 571,90 TL keşif harcı olmak üzere toplam 1.554,8‬0 TL harç giderinin davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
Davacı tarafından yapılan 1.691,9‬0 TL tebligat ve müzekkere masrafları ile 3.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam —– yargılama giderinden, davanın kabul ve red oranına göre, (%84) 4.361,196‬ TL’nin davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, bakiye (%16) 830,70 TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalı —– tarafından yapılan 100,00 TL yargılama giderinden davanın red ve kabul oranına göre, (%16) 16,00 TL’nin davacıdan tahsili ile davalı …ödenmesine, bakiye (%84) 84,00 TL’nin davalı ———– üzerinde bırakılmasına,
Davalı … tarafından yapılan 146,20 TL yargılama giderinden davanın red ve kabul oranına göre, (%16) 23,40 TL’nin davacıdan tahsili ile davalı … ödenmesine, bakiye (%84) 122,8‬0 TL’nin davalı … üzerinde bırakılmasına,
Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgililere iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 2 haftalık süre içersinde YARGITAY yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.