Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/5 E. 2019/329 K. 10.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/5
KARAR NO : 2019/329

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/11/2014
KARAR TARİHİ : 10/12/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
TALEP / Davacı vekili İstanbul Anadolu —-.Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sunduğu dava dilekçesini duruşmada tekrarla; müvekkili —– dondurma sektörünün Türkiye’deki ilk üreticilerinden olduğunu ve—- ürününün yaratıcısı ve ilk üreticisi olduğunu, müvekkili —– satın alarak yeniden canlandırma hamlesine girdiği dondurma olan “—– ilk endüstriyel, yani seri olarak üretilebilen——- yıllarda ilk kez üretilen —- ürününün, —- ilk —– üretim tesisinde yine bir ilk olarak endüstriyel olarak üretildiğini, müvekkili——ilgili markalarını diğer—- ürününün üretimini elinde olmayan sebeplerden dolayı azalttığını ve dağıtım ağını küçülttüğünü, ancak bunun etkisinin tüketici nezdinde müvekkil ürününün bilinirliğinin azalması şeklinde gelişmediğini, tam aksine ürünün nostaljik değerini arttırarak müvekkiline ürünü tekrar piyasaya sürmesi için tüketicilerce baskı yapılmaya başlandığını, tüketicilerin büyük talebi üzerine müvekkillerden—- tekrar üretim yapmak amacıyla girişimlerde bulunduğunu, 2012 yılında bir ortaklık üzerinde uzlaşmaya varıldığını, ancak bu anlaşmanın sonuçlandırılamaması neticesinde müvekkilinin tekrar ortaklık arayışına girerek—– ile görüşmelere başladığını ve—tarihinde toplantı yaparak devralmaya ilişkin ön hazırlıkların başladığını, henüz satış gerçekleşmeden bazı haberler ve kullanıcı yorumlarının dolaşmaya başladığını, davalının —- markası ile dondurma satışı yapmakta ve faaliyetini sürdürmekte olduğunu, istisnasız olarak davalının —- geldiğinde üretimini arttırmakta olduğunu, reklamlarını ilgili mecralarda yayınlatmakta, kısaca ilkbahar aylarında tekrar piyasaya çıktığını duyurmakta olduğunu, müvekkili —- ürünlerinin yapılan ortaklıkla diğer müvekkili — tarafından tekrar piyasaya sürüleceğini—- sektöründe bulunan bir şirket olarak tüketicilerden hayli hayli önce haber alacağı tartışmasız olan davalının, tüketicilerin yanılmasına sebep olacak şekilde derhal bir reklam kampanyası başlattığını ve müvekkil ürünüyle karıştırılacak şekilde—– —- şeklinde reklamlar hazırladığını, davalının müvekkilin uzun yıllar artan tüketici baskısı sonucu piyasaya tekrar ürün çıkaracak olmasını kullandığını, sanki yıllardır kendi ürünü hiç üretilmiyormuşçasına ve çok talep gören bir marka gibi hareket ettiğini, tüketicilerce müvekkil markasının tekrar piyasaya kendi namları altında çıkacağı izlenimini uyandırdığını,—- ürününün satış payının —— özdeşleşmiş ve bilinen—– marka olmadığını, bu nedenle davalının yaptığı bu şekilde eylemlerin TTK’nın 55.maddesi hükmüne uygun olup, haksız rekabet oluşturduğunu, davalının işbu haksız rekabet sonucu elde ettiği kazancın hiçbir şekilde bilinmediği için huzurdaki davanın belirsiz alacak davası olarak açılması zorunluluğu doğduğunu beyanla, davalının yaptığı eylemlerin TTK’nun 56/1. maddesi uyarınca haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, davalının gerçekleştirdiği haksız, rekabetin ortadan kaldırılmasına, alacağın belirsiz olması nedeniyle şimdilik ——-manevi tazminatın davalıdan alınarak müvekkile verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İstanbul Anadolu—-.Asliye Ticaret Mahkemesi’nce yapılan yargılama sonucunda; dava konusu ürünün “—- -markası ile tescil ettirildiğinin tartışmasız olduğu, davacı iddiasının tescilli markaya davalı tarafından yapılan reklam ile haksız rekabette bulunup bulunulmadığı konusunda olduğu gerekçesiyle ve HMK 114/1-c 115/2. maddeleri gereğince görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine, karar kesinleştiğinde ve süresi içinde talep edildiğinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, kararın kesinleşmesi üzerine dosyanın Mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin—- Karar sayılı ve—-tarihli kararı ile; Mahkememizin görevsizliğine ve davaya bakma görevinin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesine ait olduğuna karar verilmiştir.
Mahkememizin bu kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuş; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ——.Hukuk Dairesi —– Karar sayılı ve — tarihli ilamı ile ; 6100 sayılı HMK nın 21 ve 22.maddeleri gereğince İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verilmiş, bu karar uyarınca yargılamaya mahkememizde devam olunmuştur.
DAVAYA CEVAP / Davalı vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; TPE kayıtlarından da görüldüğü üzere —–” markasının müvekkili şirket adına 1984 yılında tescil ettirildiğini, ——-” markasını taşıyan —– davacı yanın da açık kabulünde olduğu ve dava dilekçesinde bildirildiği üzere sadece sinema salonlarında satışı yapılan ürünler iken,——krizinden sonra mali güçlük içerisinde piyasadan çekildiğini ve —-” markasının uzun bir sessizliğin ardından 2014 yılında diğer davacı —–. tarafından salın alındığını, bu durumun davacıların da kabulü olduğunu ve ——– resmi web sayfasında markanın devri ve lansmanına ilişkin ilk duyurunun 15.10.2014 tarihinde yapıldığını, davacı yanın piyasada bulunduğu sürede sadece sinema salonlarında tüketici karşısına çıkarılan ve uzunca yıllardır piyasada aktif ve yaygın olarak yer almayan bir markayı 2014 yılının sonlarında devraldıktan sonra müvekkil şirket tarafından çok uzun bir süredir piyasada yoğun ve aktif bir biçimde yer alan ve hatta tüketici talebi üzerine çok kısa bir süre ara verildikten sonra satışına devam edilen tanınmış —–” markalı ürün lansmanmda kullanılan ve bir yıldan uzun bir süre önce yaratılmış ——- sıfatının kendisine ait olduğunu ve kendi ürününü çağrıştırdığı anlayışına dayalı haksız rekabet iddiasının hukuki dayanağının bulunmadığını, davacıların, dava dilekçelerindeki iddialarını Marka Haklarına dayandırmadıkları gibi —- başvuru numaralı başvuruları ile TPE nezdinde —–” ibareli markayı tescil ettirme çabası içinde olduklarından söz etmediklerini, kendi markalarının —— sıfatına haiz olduğunu ve bu sıfatın tüm Türkiye tarafından kendi markalarına atfedildiğini, bu sloganın müvekkil şirketten önce kendileri tarafından kullanıldığı iddialarını somut delillerle ispata davet ettiklerini, müvekkili şirketin, ülkemizde —– markasını taşıyan ürünlerin satış ve pazarlamasına 2005 yılında başlamış olup, 2013 yılına kadar aralıksız, ciddi ve yaygın bir şekilde kullanıldığını, 2013 yılında ise üretimine kısa bir süre için ara verilen bu markayı taşıyan ürün için tüketicilerden gelen yoğun talep üzerine 2013 yılı sonu itibarıyla hazırlıkların tamamlandığını, 2014 yılı başında poster ve reklamlar hazırlandığını, Nisan ayında “—–” sloganı ile ürünün satışına yeniden başlandığını, eş deyişle müvekkili şirketin —-” konsepti bakımından öncelikli kullanım hakkına sahip olduğunu, haksız rekabet teşkil eden hareketlerle rakibe rahatsızlık veren hareketleri birbirine karıştırmamak gerektiğini, zira rakiplerin mesleki faaliyetlerini güçleştirmekle birlikte, kanuna, dürüstlük kurallarına, örf ve adet kurallarına aykırılık oluşturmayan hareketlerin haksız rekabet sayılamayacağını, 2014 yılı dondurma sezonu için 2013 yılı sonunda fikir, afiş, sipariş ve reklam hazırlıklarının tamamına başlayıp,—–sloganını kullanan müvekkili şirketin, piyasada bulunmayan bir ürünün tanmmışlığından haksız yararlanma niyetinde olduğunun, kötü niyetle bu sloganı seçip kullandığının söylenemeyeceğini, davacıların—–” markasıyla yeniden tüketici huzuruna çıkma aşamasında olduğunu, müvekkilin ise ——- markasıyla 2005 yılmdan bugüne tüketici huzurunda olduğunu, tüketicilerin iki markayı karıştıracakları/birinin yerine diğerini satın alacakları, iki işletme veya ürün arasında bağlantı olduğunu düşünecekleri bir piyasa ortamının mevcut olmadığını beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
D E L İ L L E R V E G E R E K Ç E / Dava, haksız rekabetin tespiti, men’i ve kaldırılması ile maddi ve manevi tazminat davasıdır.
Taraflara ait marka tescil kayıtları dosya içine getirtilmiş, incelendiğinde;—- numaralı ——– markalarının müddet olduğu,
Davac——
—- numaralı ——” markasının —- sınıfta tescilli olduğu, başvuru tarihinin —— tescil tarihinin—-olduğu,
—–numaralı ——- markasının —— tescilli olduğu, başvuru tarihinin — tescil tarihinin—— olduğu,
—- numaralı —– markasının —. sınıfta tescilli olduğu, başvuru tarihinin—-tescil tarihinin —olduğu,
—– numaralı —–” markasının —. sınıfta tescilli olduğu, başvuru tarihinin —- olduğu,
—- numaralı —— markasının —. sınıfta tescilli olduğu, başvuru tarihinin —- olduğu,
—-numaralı “—–” markasının —. sınıfta tescilli olduğu, başvuru tarihinin —– olduğu,
—- numaralı —–” markasının —–. sınıfta tescilli olduğu, başvuru tarihinin —-tescil tarihinin —– olduğu,
—– numaralı “—-” markasının — sınıfta tescilli olduğu, başvuru tarihinin —- tescil tarihinin —
—– numaralı “—–” markasının — sınıfta tescilli olduğu, başvuru tarihinin —, tescil tarihinin —
—–numaralı —– markasının —sınıfta tescilli olduğu, başvuru tarihinin —, tescil tarihinin —
—- numaralı “—- markasının —-. sınıfta tescilli olduğu, başvuru tarihinin—–, tescil tarihinin—- olduğu tespit edilmiştir.
Davalının ise; — numaralı —-” markasının —–. sınıfta tescilli olduğu, başvuru tarihinin —, tescil tarihinin —-
İstanbul Anadolu —. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, dosya içerisine alınan 15.06.2016 tarihli bilirkişi raporunda; —- sıfatının davanın taraflarına ait ürünlerden (davacıya ait)—- ile bütünleşmiş olduğu, davalı tarafın “— şeklinde yapmış olduğu reklamların, TTK’nun 54. maddesi vd. hükümleri çerçevesinde davacının ürünlerinin bilinirliğinden, emeğinden faydalanılmaya yönelik olduğu, bu yönü ile parazit rekabet teşkil eder nitelikte olduğu, ayrıca davacıya ait ürünler ile karıştırılmaya sebebiyet verebilecek şekilde kullanılmış olduğu, belirtilen sebeplerle davalı fiilinin TTK’nun 55/I,a-4 maddesi anlamında haksız rekabet teşkil edeceği, dava konusu markalı ürünlerin, davacı tarafça hangi zaman aralıkları itibarıyla satışının gerçekleştirildiği ve davalı tarafın haksız rekabet oluşturan eylemleri nedeniyle uğrandığı belirtilen zararın hesabına elverişli net satış, maliyet ve kârlılıklarına ilişkin verilere dava dosyasında rastlanmadığı gibi, bu faaliyet verilerinin seyrinde değişim bulunup bulunmadığı ile ilgili finansal yönden tespit ve analiz yapmaya elverişli verilere de rastlanmadığı, ancak somut olayda olduğu gibi zararının varlığı mevcut olup, miktarının belirlenemediği hallerde TBK md.50 ve 51 (BK’nun 42. ve 43) maddeleri gereğince zararın boyutu hakim tarafından belirlenerek, uygun bir tazminata hükmedilmesinin gerektiği, bu bağlamda, davacı lehine bir miktar maddi tazminata hükmedilmesi gerekeceği, haksız rekabetin tespit ve menine karar verilmesi halinde davacı yararına uygun bir manevi tazminata da hükmedilmesi gerektiğ, tespit ve görüşlerine yer verilmiştir.
Davalı tarafça dosyaya sunulan uzman görüşünde —; dava dosyasında davacının kendi ürünü için “— bunları kullandığını ve ürünleri ile bağlantılı olarak ayırt edici ve bilinir hale getirdiğini ispatlayıcı bir delilin bulunmadığı, davacının davasına dayanak gösterdiği takipçi yorumlarının davacının ürününe dair değerlendirmeler olduğu, piyasanın tamamı bakımından böyle bir değerlendirme yapıldığına dair bir istatistiğin dosyaya sunulmadığı, buna karşılık “– kelimesini ilk olarak davalının kullandığı, bu durum karşısında, haksız rekabetin özellikle iltibas hali için ilk kullanım, öncelikli kullanım olgusunu davacının ispatlayamadığı, bu nedenle de haklı kullanımdan da emeğin sömürülmesinden de bahsedilemeyeceği, aksine davalının ilk kullanıma dayalı öncelik hakkının bulunduğunun söylenebileceğ—– sloganında “—-” sözcüğünün—- nitelendirdiği, sübjektif bir değerlendirmeyi içerdiği, reklamın doğasında yer alan kendi ürünü övme şeklinde nitelendirilebileceği, bu haliyle haksız rekabetin varlığının ileri sürülemeyeceği, —-” kelimesinin, salt çok eskiye dayanma anlamıyla kullanılmadığı, deyimsel anlamının da bulunduğu, Türk Dil Kurumu’nun deyimsel anlamını da kabul ettiği, dondurmanın hitap ettiği ortalama bir tüketicinin her iki tarafın ürününü rahatlıkla ayırt edebileceği, davalı kullanımında davacının markasına veya herhangi bir diğer tanıtma işaretine yer verilmediği, kaldı ki uzun süreli marka tescili ve kullanım olguları karşısında artık marka hükümsüzlüğü şartlarından bahsetmenin de yersiz olduğu, davacının —–” sözcüğünü ilk ve haklı olarak kullandığını ispatlayamaması neticesinde artık iltibas olgusuna dayalı haksız rekabet iddiasının dinlenmemesi gerektiği, davalı ürünün daha geniş bir pazar payına ve dağıtım ağına sahip olduğu, bunun için uzun bir sürece önemli yatırımlar yapıldığı düşünüldüğünde, davalının davacının emeğini sömürme gayesiyle hareket ettiğinin kabulünün dayanaksız kaldığı, markanın öncelikle tescil edilmesinin davacıya —–” sözcüğünü kullanma hakkını vermediği, kaldı ki tescil kapsamında — şeklinde bit kelime veya kullanım olmadığı, davalının üretime bir süreliğine ara vermesinin “—-kullanmasının gerçekle uygunluk ve meşru bir zemin oluşturduğu, davalı tarafından yaptırılan reklamda davacı şirketin tescilli veya tescilsiz herhangi bir markasının yahut tanıtıcı işaretinin hedef alınmadığı, ayrıca davacı markasının davalı tarafından devralındığı imajının da oluşturulmadığı, tüm bu hususlarla birlikte, ne aldatma ne de karıştırılmaya dayalı haksız rekabet hallerinin somut olayda bulunmadığına ilişkin görüş bildirmiştir.
Davalı tarafça dosyaya ——-alınan uzman görüşü sunularak, bilirkişi raporuna itiraz edilmiş, rapora davalı tarafça itiraz edilmesi üzerine, itirazların değerlendirilmesi için ek rapor alınmış, 20.03.2017 tarihli bilirkişi ek raporunda; davalı tarafça dosyaya sunulan uzman görüşü ile bilirkişi raporu arasında ortaya çıkan farklılıkların tamamen dava konusu uyuşmazlığa ilişkin farklı hukuki nitelendirmelerden kaynaklanığı, nihai takdir mahkemeye ait olmak üzere , uzman görüşüne dair bir değerlendirme yapmalarının mümkün olmadığı, düzenledikleri ilk bilirkişi raporunda davalının eyleminin TTK’nun 55/1/a-4 bendi çerçevesinde bir haksız rekabet eylemi teşkil ettiği kanaatini bildirdikleri, bundan da kastettiklerinin özellikle haksız rekabette emek ilkesi olduğu, uzman görüşünde ise bu ilkenin uygulanamayacağının savunulduğu, bu nedenle söz konusu hukuki nitelendirmeye ilişkin nihai takdirin mahkemeye ait olduğu, kök raporda ulaştıkları görüşü aynen sürdürdükleri, buna karşılık farklı hukuki nitelendirmeyi içeren uzman görüşünde ulaşılan sonucu benimseyip benimsememenin takdirinin mahkemeye ait olduğuna dair görüş beyan etmişlerdir.
Türk Ticaret Kanununun 55. maddesinde, dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışların haksız rekabet olduğu belirtilmiş, 56. maddede ise, bu durumdan zarar gören tarafın haksız rekabetin önlenmesini talep etme, maddi ve manevi tazminat talep edebileceği düzenlenmiştir.
Haksız rekabetin önlenmesindeki amaç, serbest piyasa düzeninde herkesin dürüstlük kuralları içerisinde hareket etmek suretiyle rekabet kurallarına uygun olarak piyasada faaliyet göstermesi ve sonuçta; mal ve hizmetlerin nihai tüketicilerinin aldatılmasına izin verilmeksizin kaliteli mal ve hizmetlerin piyasa kurallarına göre oluşan en uygun fiyatla satışa sunulmasıdır. Bu durumda, sonradan aynı sektörde faaliyet gösteren kişiler ticari hayatta dürüstlük ilkesine uygun bir şekilde ve iltibastan kaçınmak suretiyle piyasaya mal veya hizmet ürettikleri takdirde, piyasada ilk kez üretim yapan ürünün tanınmasını sağlayan kişinin üstün hakkı bulunduğundan bahisle, sonradan faaliyete başlayan kişilerin eylemleri haksız rekabet olarak nitelendirilemez. Böyle bir üstün hakkın varlığının kabulü aynı zamanda, rekabet hukuku ilkelerine aykırı olarak piyasada o mal veya hizmetle ilgili tekel yaratılması ve serbest rekabetin ortadan kaldırılması suretiyle ekonominin sağlıklı bir biçimde gelişmesini engelleyeceğinden kabul edilemez.
Toplanan deliller, taraflara ait marka tescil kayıtları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı ile, davacıların — dava tarihinde —” ibaresini içeren bir markalarının mevcut olmadığı, davacı ——- numaralı “—–” markasının başvuru tarihinin —-, tescil tarihinin ise — olduğu, davalının—- reklam kampanyasını ise 2014 yılının ilk aylarında başlattığı, yani davalının reklam kampanyasının başladığı tarihte davacıların —- ibaresini içeren bir marka başvurularının bulunmadığı tespit edilmiştir.
Davacı tarafça kendilerine ait—-” ürünün üretim tarihinin davalının “—- markalı üründen daha eski olması nedeniyle davalının “—e, davalı tarafın davacılar tarafından —-” isimli ürünün yeniden üretileceğini veya davacılar arasında marka devrine ilişkin görüşmelerin yapıldığını reklam kampanyasından önce bildiğine dair bir delil elde edilemediği gibi, davalı tarafça da “—–” markalı ürünün üretimine bir süre ara verilmiş olması nedeniyle, yeniden üretime başlarken eski ürünü ile bağlantı kurabilmek için bu sloganın kullanılmasının olağan olduğu, ayrıca —-kelimesini——anlamında da kullanıldığı, mutlaka eski bir üründen söz edildiği anlamının çıkartılamayacağı, davacılar tarafından davalının reklam kampanyasından önce—-” ibaresinin davaya konu —–” ürünü için hiç kullanılmadığı, bu sloganın tanınması için davacıların bir emek ve çaba harcadığının kanıtlanamadığı, bu nedenle bu ibare üzerinde öncelik haklarının bulunmadığı, davalının bu slogan ile davacının emek ve çabasından haksız şekilde yararlanmaya çalıştığının kabul edilemeyeceği, her iki tarafın ürününün bir cins dondurma ürünü olması nedeniyle ortalama tüketiciye hitap ettiği, bu nedenle taraflara ait markaların karıştırılma ihtimalinden söz edilebileceği, ancak davalının —- markasının— tarihinden beri tescilli marka olarak korunduğu, davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 556 sayılı KHK hükümlerine göre, davalının tescilli markasını tescilli olduğu mal ve hizmetler üzerinde kullanmasının marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturmayacağı, yalnızca ——–” sloganıyla reklam yapılmasının davalının ürünü ile davacıların ürünü arasında bağlantı kurulmasına neden olamayacağı, bu nedenle haksız rekabet koşullarının mevcut olmadığı anlaşılmakla, davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2- —-TL karar ve ilam harcı tayini ile peşin alınan — TL harcın mahsubu ile bakiye TL harcın davalıdan tahsiline,
3- Davalı yararına “haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi yönünden” karar tarihinde yürürlükte bulunan —- gereğince — vekalet ücreti takdiri ile davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
Davalı yararına “maddi tazminat yönünden” karar tarihinde yürürlükte bulunan —- vekalet ücreti takdiri ile davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
Davalı yararına “manevi tazminat yönünden” karar tarihinde yürürlükte bulunan —- vekalet ücreti takdiri ile davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
4- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar tesisine yer olmadığına,
Taraflarca yatırılan gider avanslarından kullanılmayan miktarların karar kesinleştiğinde ve istek halinde taraflara iadesine,
Dair; davacılar vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.