Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/475 E. 2019/114 K. 04.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/475
KARAR NO : 2019/114

DAVA : Marka (Tecavüzün Giderilmesi İstemli)
DAVA TARİHİ : 15/09/2011
KARAR TARİHİ : 04/04/2019

İstanbul Anadolu —–. Asliye Ticaret Mahkemesinin — Esas sayılı dosyası görevsizlik kararı üzerine mahkememize tevzi edilmekle, davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan tescilli markanın ticaret unvanında kullanılması suretiyle meydana geldiği iddiası ile açılan markaya tecavüzün tespiti ve maddi tazminat davasının yapılan açık yargılama sonucunda;
İDDİA / Davacı vekili İstanbul Anadolu —–. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sunduğu dava dilekçesini duruşmada tekrarla; davacı şirketin— yılında kurulduğunu, kuruluşundan beri———-. unvanını kullandığını, ——— alanında tüm — tanınmış bir firma olduğunu, yurt dışında da — ülkeye ihracatının bulunduğunu, davacının erişmiş olduğu tanınırlık sebebiyle, ticaret unvanında yer alan ve fiilen tanınır marka haline gelen —-” ibaresini tescil ettirdiğini, —nezdinde —– –ve —tescil numaralı “— markalarının bulunduğunu, bunun yanında —-” ibaresinin kısaltması —” tescillerinin de bulunduğunu, “——nin tüketici nezdinde kalite ve güven sembolü haline geldiğini, davalı şirketin — tarihinde——— unvanı ile kurulduğunu, daha sonrasında davalı şirketin 18.04.2008 tarihli ortaklar kurulu kararı ile unvanını ————–olarak değiştirdiğini, davalının daha sonra bu markayı tescil ettirmek için başvuruda bulunduğunu, davacının bu başvuruya itiraz ettiğini, itirazın — tarafından kabul edildiğini, davacının davalının ticari unvanından —- unvanının çıkarılmasını beklediğini, ancak davalının unvandan bu ibareyi çıkarmadığını, davalı unvanının davacıya ait unvan ile iltibas ve haksız rekabet yarattığını, davalının davacının tanınırlığından haksız yere yararlandığını, bu nedenle davacıya ait ticari unvanına vaki iltibas ve tecavüz ile bu durumun yarattığı haksız rekabet haline son verilmesini, davalı unvanındaki “— ibaresini kullanmaktan men edilmesini ve sicilden silinmesini, fazlaya İlişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İstanbul Anadolu —–. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce görevli mahkemenin Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verilmiş ve dosya mahkememize gönderilmiştir.
DAVAYA CEVAP/ Davalı vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; davacının TTK’nın 43. maddesi kapsamında ticari unvanını korumak amacıyla açmış olduğu davanın TTK’nın 62. maddesi uyarınca bir yıl içerisinde açılması gerektiğini, öğrenme tarihi olan 13.10.2008 tarihinden dava tarihine kadar bir yıl sürenin geçmiş olduğunu, bu sebeple süresinde açılmayan davanın reddinin gerektiğini, davacının davalının unvanından haberdar olmasından üç sene sonra işbu davayı açmakta kötü niyetli olduğunu, davalının unvanının tescilli olduğunu, tescilli unvanın kullanımının tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmeyeceğini, davacının unvanından da belirtildiği gibi, davacının işletme konusunun mermercilik olduğunu, davalının ise alt yapı inşaatları olduğunu, davacının iştigal konusu ve müşteri portföyü ile davalıyla bir bağlantısı olmadığını ve haksız rekabet ortamının oluşmadığını, davacının— kayıtlı olduğunu, müvekkilinin Denizli Ticaret Siciline kayıtlı bir şirketin varlığını bilmesinin mümkün olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE / Dava, davalının davacının ticaret unvanının esas unsuru olan “——— ibaresini kendi ticaret unvanında kullanmak suretiyle haksız rekabette bulunduğu iddiasıyla açılan ticaret unvanının terkini, tecavüzünün haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ve maddi tazminat alacağına ilişkindir.
Taraflara ait ticaret sicil kayıtları dosya içine getirtilmiş, incelendiğinde; davacı şirketin ————–sicil numaralı ——–. unvanı ile — tarihinde kurulduğu, bu kurulumun 10.09.1993 tarihinde Ticaret Sicilinde ilan edildiği, davalı şirketin ise —– unvanı ile 10.07.1992 tarihinde kurulduğu, — tarihli ortaklar kurulu kararı ile unvanının —– olarak değiştirildiği, bu durumun —- tarihli —-Gazetesinde ilan edildiği tespit edilmiştir.
Taraflara ait marka tescil kayıtları dosya içine getirtilmiş, incelendiğinde; davacıya ait ———————-tescil numaralı “—- ibareli markanın — tarihinde,— tescil numaralı “———–” ibareli markanın —- tarihinde, —- tescil numaralı—– markanın —.(inşaat hizmetleri) ve —-. sınıflarda — tarihinde, —- tescil numaralı —- markasının –sınıfta 24.05.2011 tarihinde, ——- tescil numaralı — markasının —sınıfta — tarihinde ———– nezdinde tescil edildiği, davalının ise —-” ibareli — tescil numaralı markasını — – Sınıflarda tescil ettirmek üzere—- tarihinde —- başvuruda bulunduğu, davacının itirazı üzerine itirazın kısmen kabul edildiği, söz konusu başvurunun davacıya ait —- tescil numaralı —-ibareli, —- tescil numaralı –” ibareli,—-tescil numaralı ———” ibareli ve ———– tescil numaralı—–” ibareli markaları ile benzer bulunarak başvurunun müddet durumunda olduğu, daha sonra——— tarihli —– numaralı ——— tescil başvurusunun kabul edildiği ve —– (inşaat hizmetleri) ve ——. sınıflarda 16.12.2014 tarihinde tescil edildiği anlaşılmış olup;
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda 05.04.2016 tarihli —— Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulü ile davalının ticari ünvanında geçen “——” ibaresinin çıkarılmasına, ticaret sicilinden terkinine, davalının internet sitesinde ve ——- sayfasındaki kullanımlarının davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, davalının maddi tazminat ve davalının eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğine yönelik açtığı davaların reddine, tecavüz kısmının hüküm altına alınması sebebiyle masrafı davalıdan alınmak kaydıyla kararın kesinleşmesine müteakip traji yüksek bir gazetede ilanına karar verilmiş, Mahkememizin işbu kararının taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay ——.H.D.nin 02/10/2018 tarihli 2016/14418 Esas – 2018/5929 Karar sayılı ilamı ile davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, davacı vekilinin temyiz talebinin kabulüne karar verilerek, karar bozulmuştur.
Bozma gerekçesi de; “dava, davalının Ticaret Unvanında yer alan ——-” ibaresinin kullanımının haksız rekabet teşkil ettiğinin, markasal kullanımı nedeniyle marka hakkına tecavüzün tespiti ile maddi tazminat istemlerine ilişkindir. Dava dilekçesinden anlaşıldığı üzere, davacı, davalının———–” ibaresini kullanımının ticaret unvanı kullanım sınırını aştığını, markasal kullanım olduğu ve bu durumun markasının itibarına zarar verdiğini de iddia etmekte olup, talep ettiği maddi tazminatın hangi ölçüte dayandığı belirtilmemiş olup, temyiz dilekçesinde marka hakkına tecavüz nedeniyle tazminat isteminde bulunduğunu iddia etmektedir. Hükme esas alınan bilirkişilerce de davalı kullanımının markasal nitelikte olduğu değerlendirmesi yapılmıştır. Bu durumda mahkemece davacıya maddi tazminat talebinin dayanağının açıklattırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davacının talepleri karşılanmaksızın hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, hükmün bozması gerektirmiştir.” şeklinde belirtilmiştir.
Davanın çözümü teknik bilgi gerektirdiğinden dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişiler dosyaya sundukları ———– tarihli bilirkişi raporunda, taraflara ait —————— unvanlarında çekirdek unsurun —-” ibaresi olduğu, bu bakımdan bir ayniyetin oluştuğu, tarafların faaliyet gösterdikleri alanlar incelendiğinde, davacı şirket esas sözleşmesinin amaç ve konuları arasında, 3. maddenin 9. ve 24. bentlerinde, “her türlü inşaat malzemelerinin alım, satım, imalat ve pazarlamasını yapabilir ve yaptırabilir; her türlü inşaat onarım ve taahhüt işleri yapabilir, yaptırabilir” olarak belirlendiği, diğer taraftan davalı şirketin 23.06.2004 tarihli ortaklar kurulu kararı ile ana sözleşmede değişiklik yapıldığı ve 02.07.2004 tarihli ———— ilan edildiği, bu değişikliklerden birinin de Maksat ve Mevzu başlıklı 3. Madde olduğu, ana sözleşmenin anılan maddesinin eski halinin (a) bendinde “Şirket, turizm konusunun getirdiği bilimum tarassuf ve faaliyetlerde bulunabilir, Bu amaçla, otel, motel, tatil köyü, apart otel inşaatı yapmak, …”, (f) bendinde “Her türlü mühendislik inşaat, …konulannda etüd, fizibilite proje müşavirlik ve tatbikatını yapmak”, (n) bendinde “Konusu ile ilgili her türlü inşaat malzemelerinin alım, satım, pazarlaması, ithalat ve ihracatını yapmak” şeklinde belirlendiği, ana sözleşmenin aynı maddesinin yeni şeklinde, eski şekline ek olarak “Şirket, her türlü inşaat, taahhüt ve mühendislik, alt yapı işlerinde bulunabilir…” bendinin eklendiği, şirketin 11.05.2006 tarihli ortaklar kurulu kararı ile yine ana sözleşmenin 3. maddesinin değiştirildiği, bu değişiklikte, eski halin korunduğu, ek olarak doğalgaz ile ilgili faaliyetlerin eklendiği, davalının fiilen inşaat projeleri (2008 tarihli atıksu kanalı, yağmursuyu kanalı ve dere ıslahı inşaatı; 2008 tarihli viyadük ve altgeçit inşaatı gibi) gerçekleştirmiş olduğu, taraflara ait esas sözleşmeler kapsamına göre inceleme yapıldığında her iki tarafın da ————-işiyle ilgili alanlarda faaliyet gösterdiği, Denizli —. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/53 Talimat sayılı dosyasında alınan 29.11.2013 tarihli bilirkişi raporuna göre; davacı şirketin 2008, 2009, 2010 ve 2011 yılları alış ve satışları içerisinde mermer ve traverten faaliyetleri dışında başka bir faaliyetinin olmadığı, davacının 2008 ila 2011 yılları arasında inşaat müteahhitliği, iç-dış mekan —– kaplamacılığı, uygulamacılığı yaptığı, böylelikle inşaat sektöründe fiilen yer aldığı, dosyaya sunulan belgelere göre davacı şirketin esas olarak mermer, traverten, doğaltaş gibi inşaatlarda kullanılan yapı malzemeleri alanında faaliyet gösterdiği, davacı şirketin fiilen inşaat projelerinde müteahhit olarak yer almasa da, inşaat sektörünün bir alanında faaliyet gösterdiği, bu bakımdan davalının faaliyet alanı ile bağlantısının bulunduğu, dolayısıyla gerek esas sözleşmelerin içeriği, gerek fiilen faaliyet gösterilen alanlar bakımından her iki tarafın da ——— alanında ve bu alanla ilgili konularda faaliyet göstermekte oldukları göz önünde bulundurulduğunda, tarafların—- çekirdek unsurlu ticaret unvanlarını ortak alanlarda faaliyet göstererek kullandıkları, bu bakımdan unvanın terkini iddiası taraflara ait esas sözleşmelerin içeriği bakımından değerlendirildiğinde, aynı çekirdek unsurlu ticaret unvanının aynı ortak faaliyet alanlannda kullanılması sonucunda iltibasın oluşacağı, bu sebeple davacının davalı unvanından —- ibaresinin terkinini talep edebileceği, davacının davalının —- nezdinde —— numaralı— marka başvurusunun yayınına—– tarihinde itiraz ettiği, davacının bu itirazdan itibaren 2 sene 10 ay sonra 15.09.2011 tarihinde iş bu davayı açtığı, sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğramadığına dair görüş bildirilmiştir.
Davacı vekili dosyaya sunduğu 01/03/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile; davalının —-” ibaresini markasal olarak da kullandığını, bu nedenle davadaki taleplerine ek olarak ayrıca davalının marka haklarına tecavüz ettiğinin tespitine, davalının bu kullanımdan men edilmesine, davalının web sitesinden ve sosyal medya hesaplarından —- sözcüğünün çıkartılmasına, bu durumun kamuya ilan yoluyla duyurulmasına, davada talep ettikleri tazminatın davalının —-” ibaresini hem ticaret unvanında, hem de marka olarak kullanması nedeniyle talep ettiklerini, tazminatın lisans bedeli üzerinden ve BK’nun 50. maddesi uyarınca mahkemece takdir edilerek, faiziyle birlikte 10.000,00 TL tazminata hükmedilmesi için ıslah ettiklerini bildirmiştir.
Her ne kadar Yargıtay bozma kararında, davacının dava dilekçesinde marka hakkına tecavüzün tespiti ve önlenmesini de talep ettiği, bilirkişi raporunda da davalının——– markasal olarak kullandığının tespit edildiği belirtilerek, tazminat talebinin açıklattırılması ve buna göre değerlendirilmesi gerektiği belirtilmişse de; davacının dava dilekçesinde marka hakkına tecavüzün tespiti ve önlenmesine ilişkin hiç bir talebinin mevcut olmadığı, yalnızca davalının ticaret unvanında —- ibaresini kullanmakta kötü niyetli olduğunu açıklamak için davacıya ait tescilli markalarından ve davalının marka başvurularından söz edildiği, gerek dilekçe içeriğinde, gerekse sonuç talep kısmında yalnızca ticaret unvanına tecavüz ve haksız rekabetten söz edilerek, davalının ticaret unvanından —- ibaresinin terkinin talep edildiği anlaşılmıştır. Hatta davacı vekili, dava dilekçesinde bu yönde bir talebi mevcut olmadığından, bilirkişi raporu alındıktan sonra sunduğu ıslah dilekçesi ile marka hakkına tecavüzün tespitine ve önlenmesine ilişkin yeni taleplerini bildirerek, bu konuda da karar verilmesini talep etmiştir. Ancak ıslah dilekçesi mahkememizin ilk kararında tartışılmadığı gibi, Yargıtay bozma ilamında da ıslah dilekçesine ilişkin bir değerlendirme yapılmamıştır.
Islahın amacı, yargılama sürecinde, şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan; hak ve alacağı bu sürecin dışında ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi mümkün değildir. Bir başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri, ıslahla düzeltilemez. Zira ıslah, yargılama hukukunun şekle ve süreye bağlılığından kaynaklanan zımni hak kayıplarının telafisi için öngörülmüş bir müessesedir.
Somut olayda, davacı ticaret unvanının esas unsurunu oluşturan ibarenin davalı tarafça aynen ticaret unvanında kullanılması nedenine dayalı olarak açtığı haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, ticaret unvanının terkini ve maddi tazminat istemli davada sadece bu hususlarda talepte bulunmuşken, sonradan ——-markasının da haksız olarak kullanıldığının tespitini, markaya tecavüzün önlenmesini ıslah yoluyla “dava konusu” haline getirip getiremeyeceği üzerinde durulmalıdır.
Kısmi bir dava açılmışsa, bu davanın kalan kısmı ıslaha konu olabilecektir. Ancak bir dava konusu bizatihi kendisi davayı oluşturuyor ise, burada kısmi dava bulunmadığından ıslah edilebilecek bir dava da bulunmamaktadır. Somut olayda olduğu gibi, ticaret unvanının haksız kullanımı niteliğinde bir vakıadan kaynaklanan haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve maddi tazminat istemleri ile markanın haksız kullanımından kaynaklanan marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve maddi tazminat talepleri ayrı dava konularıdır. Açılan davaya ayrı bir dava konusu olan marka haklarına tecavüzün tespiti ve önlenmesi isteminin ıslah yolu ile dahil edilmesi mümkün olmayacaktır.
Buna göre kural olarak; davacının karşı tarafın rızası olmaksızın ıslah yoluyla davasının mahiyetini değiştirebileceği kabul edilmiştir. Ne var ki, açıklanan tüm hükümler göstermektedir ki, ıslahla kastedilen dava konusu edilen hususların genişletilmesi veya değiştirilmesidir.
Dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu haline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle davacının, dava konusu edilen taleplerinin yanı sıra, dava konusu edilmeyen farklı talepleri hakkında da karar verilmesine ilişkin ıslah talebinin kabulü mümkün olmadığından, Mahkememizce marka hakkına tecavüz edilip edilmediği konusunda değerlendirme yapılmamıştır.
Toplanan deliller, taraflara ait ticaret sicil kayıtları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı ile, davalı şirketin ticaret unvanında değişiklik yaparak ——ibaresinin de yer aldığı ticaret unvanını kullanmaya başladığı, davalı şirketten daha önce tescil edilen davacı şirketin ise başlangıçtan bu yana ticaret unvanında —–” ibaresinin yer aldığı, her iki şirketin de aynı sektörde faaliyette bulundukları, bu durumun ticaret unvanlarının karıştırılma ihtimalini doğurduğu, davalının basiretli bir tacir gibi davranmadığı, ticaret unvanının yanı sıra davacının ticaret unvanının esas unsurunu ve tescilli markalarının esas unsurunu içeren marka başvuruları da yapmasının kötü niyetli olduğunu gösterdiği, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzenince korunmayacağı, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kişinin iyi niyet iddiasında bulunamayacağı, dürüstlük kuralına aykırı olarak ticaret unvanının kullanılması nedeniyle, davacının TTK’nun 52/1. maddesi uyarınca davalının ticaret unvanından “————— ibaresinin terkinini talep edebileceği, davalının ticaret unvanını kullanmaya başladığı tarihten dava tarihine kadar geçen süreye göre davacının hak kaybına uğramadığı, ancak davalının tescilli ticaret unvanını kullanmasının hükümsüzlük kararının kesinleşmesine kadar olan süreçte haksız rekabet oluşturmayacağı, ticaret unvanın tescilli olduğu dönem içinde kullanımının haksız rekabet oluşturduğu iddiasının ve bu iddiaya dayalı tazminat taleplerinin ileri sürülemeyeceği, davalının kendisine ait tescilli ticaret unvanını kullanımının davacı yönünden haksız rekabet oluşturmayacağından maddi tazminat talebinin de yerinde olmadığı anlaşıldığından, daha önce mahkememizce davalının internet sitesinde ve ——– sayfasındaki kullanımlarının davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine dair verilen karara karşı davalı vekilinin yaptığı temyiz başvurusunun reddedilmesi nedeniyle davacı yönünden bu hususta kazanılmış hak doğduğundan, önceki kararda değişik gerekçe ile direnilmesine, açılan davanın kısmen kabulü ile, davalının ticaret ünvanından ———- ibaresinin çıkarılmasına, ticaret sicilinden terkinine, davacının haksız rekabet ve maddi tazminat taleplerinin reddine, davalının internet sitesinde ve —- sayfasındaki kullanımlarının davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, karar kesinleştiğinde hüküm özetinin masrafı davalıdan alınmak suretiyle tirajı yüksek bir gazetede ilanına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1.Yargıtay ———-. H.Dnin —– E – ——- Karar sayılı bozma ilamına değişik gerekçe ile DİRENİLMESİNE,
2. Davalının ticaret ünvanından ——– ibaresinin çıkarılmasına, ticaret sicilinden terkinine,
3. Davacının haksız rekabet ve maddi tazminat taleplerinin REDDİNE,
4. Davalının internet sitesinde ve ——sayfasındaki kullanımlarının davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiğinin TESPİTİNE,
5.Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin masrafı davalıdan alınmak suretiyle——– bir gazetede ilanına,
6- Peşin ve ıslah ile alınan harç karar ve ilam harcını karşıladığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
Fazla alınan 155,58 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
7- Davacı yararına kabul edilen talepler yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan —————– gereğince 3.931,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
Davalı yararına red olunan haksız rekabet ve maddi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 3.931,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
8- Davacı tarafından bozma öncesi ve sonrası yapıldığı anlaşılan toplam 5.265,00 TL yargılama giderinin kabul ve red oranları gözönüne alınarak 2.632,50 TL sinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından bozma öncesi ve sonrası yapıldığı anlaşılan toplam 110,00 TL yargılama giderinin kabul ve red oranları gözönüne alınarak 55,00 TL sinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, kalanın davalı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan gider avanslarından kullanılmayan miktarların karar kesinleştiğinde ve istek halinde taraflara iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde YARGITAY yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.