Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/428 E. 2020/123 K. 09.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

KARAR
ESAS NO : 2018/428
KARAR NO : 2020/123

DAVA : Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/10/2018
KARAR TARİHİ : 09/07/2020

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan davanın yapılan açık yargılama sonucunda;
İSTEM / Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının uzun yıllardır ——- yaptığını, Türk Patent Kurumu nezdinde —– markasını tescil ettirdiğini, şirket ortaklarından ————————- tarihinde hisselerini devrederek ortaklıktan ayrıldığını ve durumun — tarihli —- davalı şirketi kurduğunu, davacı ve davalı şirketlerin ticaret Unvanlarının aynı olduğunu, aynı sektörde faaliyet gösteren firmalar arasında bu durumun iltibas yarattığını, bu durumun aynı zamanda marka hakkına tecavüz ve TTK anlamında haksız rekabet teşkil ettiğini belirterek, bu nedenle davalının ticaret unvanından “——” ibaresinin çıkartılmasına, davalının bu ibareyi kullanması hukukça korunan bir haktan kaynaklanıyor ise davacının gerek unvanına, gerekse tescilli markasına tecavüze mahal vermeyecek şekilde davalının unvanının ayırt edici gerekli ilavelerin yapılmasına karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
DAVAYA CEVAP / Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin iki ortağının olduğunu, birinin——olduğunu, davalı şirketin ticaret ünvanını oluşturan “——- ibaresinin bu şirketin diğer tüzel kişi ortaklarından ———- şirketinden geldiğini, bu ibarenin bu şirketi kuran ailenin soyadı olup, ünvanın çekirdek unsuru olduğunu, sermaye şirketlerinde soyadlarının ticaret ünvanında kullanılmasının yaygın olduğunu, —— ve eşi tarafından kurulmuş, 75 yıllık geçmişe dayanan bir şirket olup, —— olmak üzere —– fazla çalışanı olduğunu, dünya çapında faaliyet gösterdiğini,—- üyelerinin—–. maddelerine riayet etmelerinin gerektiğini, bu metnin 8. maddesine göre —– fabrika veya ticaret markasının bir kısmını teşkil etsin veya etmesin, bütün birlik ülkelerinde tevdi veya tescil mecburiyeti olmaksızın himaye edilecektir” hükmü uyarınca koruma altında olacağını,—— şirket—— sözleşmesine üye olduğunu, bu nedenle davalının ticaret ünvanının öncelikli olarak korunmasının —– yılında verdiği bir kararda; eski tarihli bir ticaret ünvanının sonraki tarihli tescilli bir marka karşısında korunup korunmayacağına ——- üreticinin —- faaliyetlerini, ———————— ettirmiş olduğu markaya dayalı olarak engelleme amacının yattığı, Çek üreticinin ise —– olarak tescil ettirdiği ticaret ünvanına dayalı olarak öncelik hakkının olduğunu ileri sürdüğü, ancak —-sonraki tarihli tescilli bir marka sahibinin eski tarihli bir ticaret ünvanı sahibine karşı hiçbir hak ileri süremeyeceğine karar verildiği, bu nedenle davacının davasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davalının ticaret ünvanını ——tescil ettirdiğini, davacının —nolu marka başvurusu tarihinin —–olduğunu, SMK nın 155. maddesi uyarınca tescilli bir sınai hakkın başka bir hak karşısında korunamayacağını, davacının taleplerinin TTK 60. maddesi uyarınca 3 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığını ve davanın zamanaşımı nedeniyle reddinin gerektiğini, davacının uzun süre sessiz kalması nedeniyle hak kaybına uğradığını, markanın tescilinden itibaren 4,5 yıl sonra işbu davanın açıldığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
D E L İ L L E R V E G E R E K Ç E / Dava konusu uyuşmazlık; davacının —- markasının davalıya ait ticaret unvanında kullanması nedeniyle marka haklarına tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine ilişkindir.
Davacıya ait marka tescil kaydı dosya içine getirtilmiş, incelendiğinde;—- tarihinde yapılan başvuru sonucunda, — tarihinde davacı adına tescil edildiği tespit edilmiştir.
Taraflara ait — kayıtları dosya içine getirtilmiş, incelendiğinde; davacı şirketin ilk tescil tarihinin ————— olduğu, ilk ticaret —- — unvanını aldığı, davalı şirketin tescil tarihinin ise —————– olduğu anlaşılmıştır.
Dava konusu teknik bilgi gerektirdiğinden taraflar delillerini sunduktan sonra dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, dosyamız içerisine alınan —– tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; “davacı ….———— hizmetlerde adına tescil ettirdiği, davacı şirketin ———– tarihinde kurulmuş olup,—————————- olduğu, her iki şirketin ticaret ünvanlarının ——–” alanında faaliyet gösterdiği, aynı tüketici grubuna hitap ettiği ve bu nedenle her iki şirketin ünvanlarının birbirinden ayırd edilemeyecek kadar benzer olduğu, bu nedenle aynı sektörde bu ünvanlarla faaliyet göstermelerinin karışıklığa yol açabileçeği ve bu durumun haksız rekabet teşkil edeceği, davacı şirketin, davalı şirketin ticaret —- olarak kullandığına dair bir iddiasının olmadığı ve buna dair dosyada herhangi bir verinin de bulunmadığı, dolayısıyla davalının davacının marka hakkına tecavüz oluşturan bir eyleminin tespit edilemediği” tespit ve görüşlerine yer verilmiştir.
Dava, davacı markasına ve ticaret unvanına davalı ticaret unvanının tecavüz teşkil ettiğinden bahisle markaya ve ticaret unvanına tecavüzün tespiti, önlenmesi, ticaret unvanının ticaret sicilinden terkini ve tazminat istemine ilişkindir.
Ticaret unvanı tacirin, ticari işletmesine ilişkin işlemleri yaparken ve bu işlemlerle ilgili senet ve diğer evrakları imzalarken kullandığı ad olup, ticaret unvanının işlevi, ticari işletmenin sahibi olan tacirin diğer tacirlerden ayırt edilmesini sağlamaktır. Marka ise, taciri ya da ticari işletmeyi değil, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmek için kullanılır. Markanın fonksiyonu, tümüyle ticari işletmenin ürettiği, pazarladığı mal veya hizmetleri ayırt etmektir.
Sınai Mülkiyet Kanununun 29/1-a ve 7/2-e maddeleri uyarınca başkasına ait markanın ticaret unvanı olarak kullanılması marka hakkına tecavüz teşkil eder.
Türk Ticaret Kanununun 55. maddesinde ise dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışların haksız rekabet olduğu belirtilmiştir.
Bu yasal düzenlemeler ışığında somut olay incelendiğinde, davacı ile davalı şirketlerin ticaret unvanlarının —————” ibaresi olup, birebir aynıdır. Her iki— alanında faaliyet göstermeleri nedeniyle karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu bilirkişi raporu ile tespit eidlmiştir. Davacı şirket “———————- ibaresini davalıdan daha önce ticaret unvanında kullanmaya başlamıştır. Davacı şirkette ortak olan —- ortaklıktan ayrıldıktan sonra — tarihinde davalı şirketi kurduğu, bu nedenle davacının ticaret unvanından haberdar olduğu halde aynı unvanı kullandığı anlaşılmaktaysa da, davacı tarafça ticaret unvanının davalı şirket tarafından kötü niyetle tescil edildiğine dair bir iddiada bulunulmamıştır. Davacının ———-tescil başvurusunun davalı şirketin tescil tarihinden daha sonra, 23/06/2014 tarihinde yapıldığı, ayrıca davacı tarafça —-” ibaresini marka olarak kullandığına dair bir iddiada bulunmadığı gibi, buna ilişkin delil de sunmadığı, bu nedenle davalının eyleminin, davacının marka haklarına tecavüz oluşturmadığı sonucuna varılmıştır. Davacının markaya ve ticaret unvanına tecavüz iddiasıyla ilgili davalı tarafça sessiz kalma nedeniyle hak kaybının oluştuğu savunmasında bulunulmuştur. —marka hükümsüzlüğü için sessiz kalma süresi 5 yıl olarak belirtilmiş olup, markaya tecavüz iddiasıyla ilgili bir süre öngörülmemiştir. Yine TTK’nun 52. maddesinde de ticaret unvanına tecavüz nedeniyle ticaret unvanının terkini davasının açılabilmesi için bir hak düşürücü süre söz konusu değildir. Bu nedenle sürenin olayın özelliklerine göre Mahkemece takdir edilmesi gerektiği, davacı şirketin aynı sektörde faaliyet gösteren ve eski ortağı tarafından kurulan davalı şirketin ticaret unvanından haberdar olmamasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, ticaret sicilinin herkese açık olduğu, davalı şirketin ticaret unvanının tescil tarihinin üzerinden yaklaşık —— tarihinde bu davanın açılmasının, davalının bu süre içinde ticaret unvanının tanıtımı için yaptığı yatırımlar ve harcadığı emek dikkate alındığında TMK’nun 2. maddesi uyarınca iyi niyetli olarak kabul edilemeyeceği, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla, davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M /Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
1-Davanın REDDİNE,
2-54,40 TL karar ve ilam harcı tayini ile peşin alınan 35,90 TL mahsubu ile bakiye 18,50 TL harcın davacıdan tahsiline,
3-Davalı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan ———- gereğince 4.910,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar tesisine yer olmadığına,
Taraflarca yatırılan gider avanslarından kullanılmayan miktarların karar kesinleştiğinde ve istek halinde taraflara iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 2 haftalık süre içersinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.