Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/337 E. 2019/366 K. 26.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

KARAR
ESAS NO : 2018/337 Esas
KARAR NO : 2019/366

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 07/08/2012
KARAR TARİHİ : 26/12/2019

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılama sonucunda;
İSTEM / Davacı vekili İstanbul —– Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne sunduğu dava dilekçesini duruşmada tekrarla; müvekkili şirketin —–iştiraklerinden olduğunu, ürünlerini —– ülkelerinde tüketicilere sunduğunu, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde — numaralı “—- markasının tescilli olduğunu, ayrıca yine —-” markasının tanınmış marka olarak tescil edildiğini, davalı şirkete ait “—-” markasının müvekkilinin “—, “——-” ve “—- markaları ile benzer olduğunu, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu, aralarında iltibas meydana geldiğini, —— ibaresinin müvekkilinin çok tanınmış markalarının esas unsuru olan “——” ve “—- ” unsurlarının kombinasyonundan ibaret olduğunu, davalı markasının müvekkili markalarındaki kelime ve rakam unsurlarının bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş bir imitasyonu olduğunu, teleffuzlarının aynı sesleri içerdiğini, anlamsal açıdan da müvekkiline ait tescilli markalar ile karıştırılacağını, davalı emtia listesindeki —- sınıfta kapsanan ürünlerin müvekkili tescilli markalarının emtia listesindeki kapsanan ürünler ile örtüştüğünü, davalı tarafın kötü niyetli olduğunu, bu sebeplerle davalı adına tescilli — numaralı “——” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı tarafından davalı aleyhine—- numaralı —— ibareli markanın hükümsüzlüğü yönünde İstanbul —-. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin —-Esas sayılı dosyası ile açılan davada Mahkeme tarafından — tarihli ve —- Karar sayılı karar ile “556 Sayılı KHK.nın 63/3 maddesi gereğince 3.kişiler tarafından marka başvurusu veya marka sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme davalının ikametgahının bulunduğu yerdeki mahkeme olmakla Mahkememiz yetkisiz olduğundan dava dilekçesinin yetki yönünden reddine, kararın kesinleşmesine mütakip talep halinde dosyanın yetkili Kartal Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine gönderilmesine” denilerek yetkisizlik kararı verildiği ve kararın kesinleşmesi üzerine dava dosyasının Mahkememize gönderildiği anlaşılmakla, yargılamaya mahkememizde devam edilmiştir.
DAVAYA CEVAP / Davalı vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; müvekkilinin—- grubunun ana-çatı firması olduğunu, davacı iddialarının aksine müvekkiline ait “—–markası ile davacı markaları arasında benzerlik bulunmadığını, ayrıca müvekkili markasının — sınıflardan tescilli olduğunu, davacının dayanak markalarının ise —-. ve diğer sınıflarda tescil edildiğini, bu sebeplerle taraf markalarının ürün ve hizmetlerinde aynı/ benzer olmadığını, hükümsüzlüğü talep edilen müvekkili adına tescilli “—– markasının ——–kelimelerinden üretildiğini, anlam itibarı ile “—– ——–)” anlamını taşıdığını, ayrıca bu ürünü—— olduğuna vurgu yapılmak maksadı ile son iki kelimenin ——larak yazıldığını, davacının dayanak markalarında yer alan farklı kelime ve sayıları bir araya getirip oluşturduğu kelime ve harf topluluğundan oluşan “—– ibaresinin müvekkili markası ile benzer olduğunu iddia ettiğini, ancak davacının “——” şeklinde tescilli bir markasının bulunmadığını, farklı markalarında yer alan kelime ve harfleri bir araya getirerek oluşturduğu sözde kendisine ait bir marka ile müvekkilinin markası arasında benzerlik kurmasının marka hukukunda ve Yargıtay içtihatlarında herhangi bir yerinin bulunmadığını, TPE nezdinde “—–” kelime ve rakamları barındınan dava dışı üçüncü kişilere ait tescilli markalarının bulunduğunu, müvekkiline ait marka tescilinin davacıya ait markalar ile iltibas yaratacak derecede benzer olmadığını, davaya konu markaların halk tarafından karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının kötü niyet iddiasının hiç bir hukuki dayanağının bulunmadığını, müvekkili şirketin kötü niyetli olmadığını, davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını ve davanın hakkın kötüye kullanılması niteliği taşıdığının dikkate alınması gerektiğini belirterek, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
D E L İ L L E R V E G E R E K Ç E / Dava; davalı adına tescilli —- numaralı “——- markasının, davacının “———–” ibareli markaları ile iltibas oluşturacak şekilde benzer olduğu iddiası ile açılan hükümsüzlük davasıdır.
Taraflara ait marka tescil kayıtları dosya içine getirtilmiş, incelendiğinde; —–markasının —- tarihinde,—numaralı — markasının— markasının —- numaralı “——- markasının —- tarihinde, — numaralı “—- tarihinde, —- markasının —-tarihinde,—- markasının —- tarihinde—– markasını—-numaralı — markasının —— markasının —- tarihinde davacı adına tescil edildikleri, davacının —” markasının — tarihinde tanınmış marka statüsüne alındığı, davalının markası —– başvuru tarihli, — numaralı “——” markasının —- Sınıflarda davalı adına tescil edildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin —- Karar sayılı dosyası ile yapılan yargılama sonucunda Mahkememizce —- tarihinde davanın kabulüne, davacı tarafın “—– 556 sayılı KHK 8/4 anlamında tanınmış marka olması nedeni ile davalı adına —–” markasının hükümsüzlüğüne karar verilmiş, karar Yargıtay —Hukuk Dairesinin—– Karar sayılı ilam ile “Dava, markanın hükümsüzlüğü talebine ilişkin olup, mahkemece, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, HMK’nın 266. maddesinde, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verileceği düzenlenmiştir. Somut olayda, dava konusu uyuşmazlığın çözümünün özel ve teknik bilgiyi gerektirdiği gözetilerek bu doğrultuda sonucu itibariyle birbiriyle çelişen iki adet bilirkişi raporu alınmış, mahkemece hükme esas alınan ikinci bilirkişi raporu uyarınca davanın kabulüne karar verilmiştir. HMK’nın 282. maddesi uyarınca hâkimin, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği belirtilmiş ise de, mahkemece, bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden ve davalının ikinci rapora itirazları karşılanmadan, son düzenlenen bilirkişi raporuna itibar edilerek karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.” denilerek bozulmuş, davacı vekilinin karar düzeltme talebi yine Yargıtay —Hukuk Dairesinin —- Karar sayılı ilamı ile reddedilmiştir.
Mahkememizce bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiş olup, yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde alınan 04.07.2019 tarihli raporda; —– tarafından dosyaya gönderilen yazılardan, davalının —— markasını —– tarihinde tescil ettirdiğinin görüldüğü, huzurdaki hükümsüzlük davasının ise —– tarihinde ikame edildiği, bu iki tarih arasındaki sürenin 3 yıl 1 gün olduğu göz önünde bulundurulduğunda, somut olayda Yargıtay kararlarıyla kabul gören 5 yıllık hak düşürücü sürenin dolmadığının net bir şekilde anlaşıldığı, dosyadaki mevcut bilgi ve belgelere göre, davalının —– markasını kötüniyetli bir şekilde tescil ettirdiğine dair bir kanaate ulaşılamadığı, karıştırılma ihtimalinin, “——-olmak üzere ikili bir ayrıma tabi tutulması sebebiyle, somut olayda bu iki karıştırılma ihtimali türünün de değerlendirildiği, davacının —- markaları ile davalı tarafın —-” markası arasında benzerlik bulunmadığı, doğrudan karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkabilmesi için markaların aynı/benzer olması, mallar/hizmetlerin aynı/benzer olması ve bu iki unsurun birlikte benzerliğinin halk nezdinde karıştırılma ihtimali doğurması gerektiği, somut olayda “——–” şartı gerçekleşmediğinden, taraf markaları arasında doğrudan karıştırılma ihtimali bulunduğundan söz edilemeyeceği, somut olayda her iki tarafın markasında ————-ortak olarak yer aldığı, her iki markada da — baskın olduğu, her ne kadar markaların okunuşları farklı olsa da, sözcük markası halindeki versiyonunda “—– ibarelerinin baskın olmasının, tüketici algısının özellikle bu iki ibare üzerinde yoğunlaşmasına sebebiyet vereceği, bu hususlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, tüketicilerin davacının “— markalarından sonra —-” markasıyla yeni bir ürünü satışa sunduğu konusunda algıya kapılabilecekleri kanaatine varıldığı, fakat tüketicilerde oluşacak bu algının yalnızca, davalı markasının tescilli olduğu ——” emtiaları yönünden söz konusu olabileceği, bu nedenle davalıya ait—-“—– markasının tescilli olduğu az önce sıralanan emtialar yönünden dolaylı karıştırılma ihtimali (dolaylı iltibas) nedeniyle hükümsüz kılınabileceği, davacıya ait “—- esas unsurlu markalar ile davalıya ait —- no’lu ’“—” markası arasında doğrudan veya dolaylı karıştırılma ihtimali bulunmadığı yönünde görüş bildirilmiştir.
Markaların karıştırılma ihtimali bulunması dava açıldığı tarihte yürürlükte olan 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde hükümsüzlük sebebi olarak sayılmıştır.
Karıştırılma (iltibas) tehlikesi 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesinde düzenlenmiş olup, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle, sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir. Diğer bir tanıma göre karıştırılma ihtimali,—— olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesidir
Yapılacak incelemede karıştırılma (iltibas) ihtimalinin araştırılmasına ilk önce markalar arasında ayniyet ya da benzerlik bulunup bulunmadığından başlanması gerekir. Bunun için de ilk önce markalar arasında ayniyet veya benzerlik ve daha sonra mal ve/veya hizmetler arasında ayniyet veya benzerlik olup olmadığı araştırılmalıdır. Burada iltibas tehlikesinin belirlenmesinde, benzerliğin vasat düzeydeki tüketicilerin ilk bakışta ürün veya hizmetin karıştırılmasına sebep olması veya karıştırma tehlikesinin bulunması ölçütü esas alınır. Ancak özel alıcı grubu olan hedef kitle de somut olayda nazara alınabilir.
Bu yasal düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında, alınan bilirkişi raporları, marka tescil kayıtları ve tüm dosya kapsamı ile, davacının tescilli markalarında yer alan —— ibarelerini çağrıştıracak şekilde davalının markasının — ibarelerinden oluşturulduğu, her iki tarafın markalarının da ortalama tüketici kitlesine hitap ettikleri, davacının markaları———-” emtiaları için tescilliyse de, davalının davaya konu markasının tescilli olduğu ——–emtiaların davacının markasının tescilli olduğu emtialar ile benzer ve bağlantılı oldukları, zira davacının markalarının——markasının tanınmışlığı kanıtlanamamışsa da; toplumda bilinirliği bulunan davacının markalarında yer alan ——” ibarelerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan davalı markası ile davacının markaları arasında ortalama tüketicinin dolaylı bir bağlantı kurabileceği, bu nedenle markaların ortak tescilli oldukları emtialar için karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, nitekim alınan üç bilirkişi raporundan ikisinde de bu yönde tespit yapıldığı, davalının —– nolu “—–” markası——- tescil edildiğinden 5 yıllık hak düşürücü sürenin dolmadığı anlaşılmakla, hükümsüzlük koşulları mevcut olduğundan davalının markasının 556 sayılı KHK’nin 42 ve 8/1-b maddeleri uyarınca kısmen hükümsüzlüğüne karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M /Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
Davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
Davalı adına tescilli —— numaralı “——” markasının “——- emtiaları için KISMEN HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
Davacının fazlaya ilişkin taleplerinin REDDİNE,
Alınması gereken —-harçtan peşin alınan —– harcın mahsubu ile bakiye 23,25 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
Davacı vekiline davanın kabul edilen kısmı üzerinden —- Tarifesi gereğince takdir olunan —- ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Davalı vekiline davanın reddedilen kısmı üzerinden— Tarifesi gereğince takdir olunan—– ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Davacı tarafından yatırılan —- başvurma harcı olmak üzere toplam 42,30 TL harç giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Davacı tarafından yapılan—–yargılama giderinden, davanın kabul ve red oranına göre,——- davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, bakiye (%80) —-‘nin davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan —-yargılama giderinden davanın red ve kabul oranına göre, —– davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine, bakiye — TL’nin davalı üzerinde bırakılmasına,
Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgililere iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 15 GÜNLÜK süre içersinde YARGITAY yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı