Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/135 E. 2019/308 K. 21.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/135
KARAR NO : 2019/308

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/03/2018
KARAR TARİHİ : 21/11/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin —- yılına dayanan geçmişi olduğunu, önceleri küçük bir şekerleme dükkanı iken daha sonra —– için bir imalathaneye geçtiklerini, daha sonra dünya çapında —- tane fabrikaya sahip olduklarını, müvekkil firmasının—- markasının—- yılından bu yana üretimde olan ve müvekkilinin en önemli ürünlerinden birinin markası olarak kullanıldığını, müvekkili şirketinin — markasıyla Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde — yılından tescillerinin bulunduğu, davalının —” markasının müvekkili adına tescilli tanınmış —-” markası ile iltibas yaratacak derecede benzer olduğunu ve müvekkiline ait markaların serisi izlenimi yaratarak, halk tarafından karıştırılmaya sebebiyet vereceğini, iki firmaya ait markayı gören tüketicinin yanılgıya düşeceğini, bu sebeple tüketiciler nezdinde iltibas oluşturacağını, davalıya ait—- markası ile müvekkilinin —-” markasının aynı emtiaları kapsaması sebebiyle, tüketicilerin iki firma arasında bağlantı kurmasına sebebiyet vereceğini, dava konusu malların, günlük tüketime konu, kolay erişilebilir ve maliyeti düşük mallar olması sebebi ile ortalama tüketicinin dikkat düzeyinin de düşük olacağının göz önüne alındığında, markalar arasında var olan iltibas tehlikesinin daha da artacağını, müvekkilinin tanınmış marka olduğunu bu sebeple tanınmış markaların başka işletmeler adına farklı mal ve hizmetler için de koruma sağlayacağını, davalı markasındaki —” ibaresinin müvekkilinin tanınmış markasındaki “– ibaresi kapsamında olduğunu, bu durumun da seri marka imajı yarattığını, yine davalı tarafın başka bir marka seçme hakkı varken müvekkilinin tanınmış markasının benzeri olan — ibaresini seçmesi ve tescile konu etmesinin Türk Ticaret Kanunu anlamında haksız rekabet oluşturduğunu, doktriner görüşler, yüksek yargı kararları, yerel mahkeme kararları, marka inceleme kılavuzu ve —kararlarına atıfta bulunmak suretiyle öncelikli olarak dava konusu markaların dava sürecinde üçüncü kişilere devrinin engellenmesi için tedbir kararı verilmesini, neticeten davalıya ait——” markalarının hükümsüzlüklerine ve sicilden terkinlerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVAYA CEVAP: Davalı taraf yasal süresi içinde davaya cevap dilekçesi sunmamış, davalı vekili —- tarihli dilekçesinde özetle; davacı tarafın davalı müvekkiline ait—–” markasının, müvekkillerine ait —- markası ile iltibas yaratacak derecede benzer olduğu, müvekkillerine ait markaların serisi izlenimi yaratarak, halk tarafından karıştırılmaya sebebiyet vereceği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, Yargıtay’ın, markaların iltibasa sebebiyet verip vermediği noktasında orta seviyede tüketici nezdinde oluşan algıya önem verdiğini, davalı müvekkiline ait markanın iltibas yaratabilmesi için öncelikle davacının —– markasının —tarafından bilinirliğinin tartışılması gerektiğini, davacı yan markası olan—- ibaresinin Türkiye’de orta seviye tüketici değil, üst seviye tüketici tarafından dahi bilinirliğinin bulunmadığını, bu sebeple davacı yanın işaret ettiği haksız rekabet eyleminin oluşma ihtimalinin bulunmadığını, haksız rekabetten doğan taleplerin haksız rekabet sebebiyle piyasası doğrudan etkilenen ülke hukukuna tabi olduğunu, davalı müvekkili şirket unvanı ile aynı olan “—-” markasının — altın anlamına gelmesi sebebiyle seçildiğini ve tasarlandığını, bu sebeple davacının iddia ettiği taklit olayının gerçeği yansıtmadığını,—–” ibaresinin— altın anlamına gelmesi sebebiyle bu ibareyi kullanan bir çok firma olduğunu, bunların en başında——” markasının olduğunu, müvekkiline ait marka ile davacı markasının aynı sınıfta olmasının iltibasa yol açacağı iddialarının doğru yansıtmadığını, dikkat düzeyi düşük ortalama tüketicinin markaları karıştıracağı, bu yolla iltibasa sebebiyet vereceği iddialarının doğruyu yansıtmadığını, markaların karşılıklı incelenmesi sonucunda davacıya ait üç markanın, davalı müvekkiline ait markası ile hiçbir benzerliğinin bulunmadığını, davalının —- markasıyla ürünlerini satışa sunduğunu, bu markayla müvekkilinin— markasının hiçbir benzerlik göstermediğini, davacının haksız ve mesnetsiz davası sebebiyle verilen tedbir talebinin ve davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava konusu uyuşmazlık; davalının tescil ettirdiği —numaralı “—” ve—- numaralı —–” markalarının, davacı adına tescilli —- no’lu “—– numaralı “—– numaralı —-” markaları ile iltabasa neden olacak derecede benzer olduğuna ve davacının markalarının tanınmış marka olduğu iddiasına dayalı olarak hükümsüzlük davasıdır.
Taraflara ait mark atescil kayıtları dosya içine getirtilmiş, incelendiğinde; davalıya ait —–numaralı —– markasının —- Sınıflarda—– tarihinden itibaren 10 yıl süreyle tesciline karar verildiği, —– numaralı “—– markasının ise —-. sınıflarda —- tarihinden itibaren 10 yıl süreyle tescil edildiği, davacıya ait—– numaralı —– markasının —–sınıflarda —-tarihinden itibaren, —- numaralı —- markasının —-. sınıflarda — tarihinden itibaren, —- numaralı “——” markasının — sınıfta —- tarihinden itibaren tescilli olduğu tespit edilmiştir.
Taraflar delillerini sunduktan sonra davanın konusu teknik bilgi gerektirdiğinden dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, dosyamız içerisine alınan 25.02.2019 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; “dosya kapsamında iddia, savunma, delil, Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesi sonucunda; davacı markalarının incelenmesinde TPMK nezdinde tanınmışlığa ilişkin herhangi bir şerh bulunmadığına, davacının——-dosya kapsamındaki delilleri değerlendirildiğinde, özellikle—– kapsamında ayırt edici gücü yüksek markalardan olduğuna, davacı ve davalı taraf markalarının ortak emtialarının —-. sınıf kapsamında “Makarnalar, mantılar, erişteler. ———— dahil olmak üzere soslar.” olduğuna, davalı tarafın markalarında “——- emtiaları bulunmaması ve davalı tarafın bu tarz ürünleri ürettiğine dair herhangi bir delil bulunmaması sebebi ile haksız rekabet koşulunun oluşmayacağına, davalı markalarının, davacı markalarına okunuş, görsel, işitsel, marka kompozisyonu ve bütünsel bakımından farklılıklar arz etmesi sebebi ile ortalama tüketiciler nezdinde karışıklığa sebebiyet verip iltibas yaratmayacağına, hükümsüzlük konusundaki hukuki takdirin Mahkemeye ait olduğuna” dair tespit ve görüşlere yer verilmiştir.
Davacının marka hükümsüzlüğü talebi tanınmış marka olduğu ve markaların iltibas yaratacak derecede benzer olduğu iddiasına dayandırılmıştır.
SMK’nun 25. maddesinde tanınmış bir marka ile aynı veya benzer nitelikteki markanın tescil edilmesi hükümsüzlük sebebi olarak sayılmıştır.
SMK’nun 25. maddesinin atıf yaptığı 6/4. maddesine göre Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvurularının, aynı veya benzer mal ve hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedileceği, 6/5. maddesinde ise, tescil edilmiş veya tescil edilmiş bir markanın —- ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusunun, haklı sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki markanın sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
Tanınmış marka kriterleri kanunda açıkça sayılmamışsa da; bir markanın tanınmış olup olmadığının tesbitinde, markanın kullanım süresi, yaygınlığı, kapsamı ve coğrafi alan genişliği, ekonomik değeri, reklam, temsil, promosyon, fuarlara katılım ve fuar düzenleme, kataloglar hazırlama gibi tanıtım faaliyetleri, bu çalışmaların kapsamı, süresi ve mali bütçesi, işletmenin büyüklüğü, cirosu,marka hakkının hangi etkinlikte ve verimlilikte korunduğu, tanınmışlığa yönelik mahkeme ve diğer yetkili makamların kararları gibi olguların göz önünde bulundurulması gerekir. Dosyaya sunulan davacı delilleri incelendiğinde, istikrar kazanmış Yargıtay kararlarında belirlenen bu kıstaslara göre, davacının markalarının SMK’nun 6/4 ve 6/5. maddeleri uyarınca tanınmış marka olduklarına dair bir delil bulunmadığı, aralarında gıda sektöründen bilirkişinin de yer aldığı bilirkişi heyeti raporunda davacının markalarının “—— kapsamında ayırt edici gücünün yüksek olduğu, davalı markalarının bu emtialar için tescilli olmadıkları, davacının markasının tanınmış marka olduğuna dair TPMK’da da bir tescil kaydının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Markaların karıştırılma ihtimali bulunması da SMK’nun 25. maddesinde hükümsüzlük sebebi olarak sayılmıştır.
Marka tescilinde nispi ret sebeplerinin yer aldığı 6769 sayılı SMK’nun 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Karıştırılma (iltibas) tehlikesi, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle, sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir. Diğer bir tanıma göre karıştırılma ihtimali, bir -tescilsiz- işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önce tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple ya aynı ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesidir
Yapılacak incelemede karıştırılma (iltibas) ihtimalinin araştırılmasına ilk önce markalar arasında ayniyet ya da benzerlik bulunup bulunmadığından başlanması gerekir. Bunun için de ilk önce markalar arasında ayniyet veya benzerlik ve daha sonra mal ve/veya hizmetler arasında ayniyet veya benzerlik olup olmadığı araştırılmalıdır. Burada iltibas tehlikesinin belirlenmesinde, benzerliğin vasat düzeydeki tüketicilerin ilk bakışta ürün veya hizmetin karıştırılmasına sebep olması veya karıştırma tehlikesinin bulunması ölçütü esas alınır. Ancak özel alıcı grubu olan hedef kitle de somut olayda nazara alınabilir.
Bu yasal düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında, davacının markalarının esas unsuru “— olup, davalının markaları ise —– ibaresinden oluşmaktadır. Davalının markaları ile davacının markalarının son hecesi aynıdır. Her ne kadar davalı tarafça —–baresinin—altın anlamına gelmesi nedeniyle marka olarak seçildiği ve markaların benzer olmadığı savunulmuşsa da, her iki tarafın markalarının da gıda maddeleri için tescilli oldukları, ortalama tüketiciye hitap ettikleri, ortalama tüketicinin—-” ibaresinin —-anlama geldiğini bilmesinin mümkün olmadığı, bilirkişi raporunda tüketicilerin özellikle markaların başlangıç kısmına odaklandıkları belirtilmesine rağmen, davacının markalarının esas unsuru olan “—” ibaresinin telaffuzunda ağırlıklı vurgunun ——” hecesinde olduğu, davalının markalarının da bu ibareden oluştuğu, markaların SMK’nun 6/1. maddesi kapsamında markalar arasında ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere iltibas tehlikesine yol açacak derecede benzer oldukları, davalı markalarının davacı markalarının bir serisi gibi algılanmasının mümkün olabileceği, davacının —-numaralı —- markasının ve davalıya ait her iki markanın ————————–” için tescilli oldukları, davacı markalarının davalının markalarının tescilli olduğu diğer mal ve hizmetler için tescilli olmadıkları, davacıya ait —- numaralı marka ile davalıya ait markaların tescilli oldukları 30. sınıftaki “—————– dahil olmak üzere soslar” ürünler bakımından kısmen iltibas tehlikesinin mevcut olduğu ve hükümsüzlük koşullarının oluştuğu anlaşılmakla, davanın kısmen kabulüne, davalı adına tescilli —-numaralı ——numaralı —– markalarının —-sınıfta yer alan “———— dahil olmak üzere soslar” emtiaları için kısmen hükümsüzlüklerine ve sicilden terkinlerine, davacının fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
Davalı adına tescilli —– numaralı —– numaralı —–” markalarının ——.sınıfta yer alan ————– emtiaları için KISMEN HÜKÜMSÜZLÜKLERİNE VE SİCİLDEN TERKİNLERİNE,
Davacının fazlaya ilişkin taleplerinin REDDİNE,
2- 44,40 TL karar ve ilam harcı tayini ile peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL harcın davalıdan tahsiline,
3- Davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan —— ücreti takdiri ile davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
Davalı yararına “red olunan kısım yönünden” karar tarihinde yürürlükte bulunan —- Tarifesi gereğince 3.931,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
4- Davacı tarafından yapıldığı anlaşılan 35,90 TL başvurma harcı, 35,90 TL peşin harç, 5,20 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 77,00 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan 2.000,00 TL bilirkişi ücreti , 112,90 TL tebligat, müzekkere masrafı olmak üzere toplam 2.112,90 TL yargılama giderinden kabul ve ret oranına göre (1/3) 704,30 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar tesisine yer olmadığına,
Taraflarca yatırılan gider avanslarından kullanılmayan miktarların karar kesinleştiğinde ve istek halinde taraflara iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 2 haftalık süre içersinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.