Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/662 E. 2020/41 K. 27.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/662
KARAR NO : 2020/41

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/12/2017
KARAR TARİHİ : 27/02/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı tarafın ——— marka başvurusunun, müvekkili ——— adına tescilli olan ve kullanılmakta olan, ayırt edici nitelikte olan——ana unsurlu markaları ile yanıltıcı derecede benzer ve aynı sınıflarda tescilli olduğunu, müvekkilinin en büyük kuruluşlardan biri olması, toplumda tanınmış ve itibarlı olması, başvuru sahibinin kötü niyetli olması sebebi ile 6769 sayılı Kanun’un 6. ve 25. maddesi ve Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabeti düzenleyen hükümleri uyarınca hükümsüz kılınarak sicilden terkin edilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVAYA CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkiline ait faaliyeti bilinirliğinin ve kendilerine ait sair marka ve seri markaların davacının iddia ve taleplerinin haksızlığını ispatladığını, dava konusu markanın —– tarihli tescil talebinin üçüncü kişiler tarafından herhangi bir itiraza konu edilmeyerek kabulü sonucunda tüm aşamaları sorunsuz tamamladığını, müvekkili şirkete ait —– ——— edilemeyecek derecede benzer olmadığını, davacının ve markalarının tanınmışlık düzeyinin ortalama tüketici nezdinde markaların karıştırılmasına olanak sağlamayacak kadar düşük olduğunu, müvekkili şirkete ait markanın asli ve ayırt edici unsurunun markaların karıştırılma ihtimalini ortadan kaldırdığını, —–” kelimesinin—- olmasından dolayı tek kişinin tekeline bırakılamayacağını, ayırt edicilik özelliği bulunmadığını, müvekkili markasının bölünerek değil bütünü itibari ile bıraktığı izlenim ile değerlendirilmesi gerektiğini, davacının ve bu davanın kötü niyetli olduğunu, bu açıklamalar ışığında değerlendirilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava konusu uyuşmazlık; davalının ——— ibareli markasının davacının markaları ile benzerliği ve kötüniyetli tescil edildiği iddiasıyla açılan marka hükümsüzlüğüne ilişkindir.
Taraflara ait marka tescil kayıtları —– istenilmiş, incelendiğinde; ——- numaralı ——- numaralı “—— numaralı “—– markasının —– sınıflarda, ——- tescilli olduğu, tescil başvuru tarihinin ——-tescil tarihinin ise ———- olduğu tespit edilmiştir.
Davanın çözümü teknik bilgi gerektirdiğinden taraflar delillerini dosyaya sunduktan sonra dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, dosyamız içerisine alınan 16.10.2018 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; “davacı tarafın markasının ayırt edici gücünün daha küçük bölgelerde olduğuna, davalı tarafa ait ——-ibareli markanın ortalama tüketiciler nezdinde; ürünü satan davalı tarafın davacı taraftan daha fazla tanınmışlık ve bilinirliğe sahip olduğundan dolayı karışıklığa sebebiyet vermeyeceğine, davalı tarafa ait markaların, davacının markasında ————esas unsur olarak kullanmamasından dolayı ortalama tüketiciler nezdinde karışıklığa sebebiyet vermeyeceğine, hükümsüzlük hususundaki hukuki takdir yetkisinin Mahkemeye ait olduğuna —– ve görüşlerine yer verilmiştir.
Bilirkişi raporundaki tespit ve görüşler Mahkememizce yeterli görülmediğinden ve davacı tarafça da rapora itiraz edildiğinden bilirkişiden ek rapor istenilmiş, dosyamız içerisine alınan 21.03.2019 tarihli bilirkişi ek raporunun incelenmesinden; “davacı tarafın markasının ayırt edici gücünün daha az olduğuna, davalı tarafa ait ——— markanın ortalama tüketiciler nezdinde davacı taraf markalarına iltibas ve karışıklığa sebebiyet vermeyeceğine, davalı tarafa ait markanın, davacının markasında —–ibaresinin esas unsur olarak kullanılmamasından dolayı ortalama tüketiciler nezdinde karışıklığa sebebiyet vermeyeceğine, hükümsüzlük hususundaki hukuki takdirin Mahkemeye ait olduğuna” dair tespit ve görüşlerine yer verilmiştir.
Davacı tarafça ek rapora da itiraz edilmesi ve Mahkememizce de ek raporun yeterli bulunmaması nedeniyle bu kez başka bir bilirkişiden yeniden rapor alınmış, dosyamız içerisine alınan 26/08/2019 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde ise; “davalı tarafa ait marka ile davacı markalarının—–.sınıflar bakımından örtüştüğü, bu sınıflar bakımından SMK’nun —-. maddesinde öngörülen aynı sınıfta tescil edilmiş olma şartının gerçekleştiği, davalı markasının tescilli olduğu —-sınıftaki emtia bakımından davacı markaları ile herhangi bir bağlantı kurulamayacağı, bu bağlamda SMK’nun 6. maddesinde öngörülen aynı veya benzer sınıfta tescil edilmiş olma şartının gerçekleşmediği, —- ibareli bir markanın aynı sınıflarda tescilinin,———- devamı olarak algılanmasına yol açabileceği, bu nedenle——açabileceği,—- ibareli markanın—- itibariyle davacı markaları ile karıştırılabilecek nitelikte olduğu, davalının markasını tescil ettirmesinde davalıya atfedilecek kötüniyet bulunmadığı” tespit ve görüşlerine yer verilmiştir.
Her ne kadar her iki bilirkişinin raporları arasında çelişki mevcutsa da, alınan ilk bilirkişi raporu ve ek rapordaki tespit ve görüşlerin, marka benzerliği nedeniyle hükümsüzlük konusunda—- yer alan temel kural ve düzenlemelerle ilgisinin bulunmadığı anlaşılmakla, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için yeniden rapor alınmamış, oluşa, —- yasal düzenlemeye ve denetime uygun olan —- tarihli bilirkişi raporuna itibar edilmiştir.
Markaların karıştırılma ihtimali bulunması 6769 sayılı SMK’nun 25. maddesinde hükümsüzlük sebebi olarak sayılmıştır.
Marka tescilinde nispi ret sebeplerinin yer aldığı 6769 sayılı SMK’nun 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir.—- tehlikesi, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle, sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir. Diğer bir tanıma göre karıştırılma ihtimali, bir -tescilsiz- işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önce tescil edilmiş bir marka ile —– olduğu zannını uyandırması tehlikesidir
Yapılacak incelemede karıştırılma —– araştırılmasına ilk önce markalar arasında ayniyet ya da benzerlik bulunup bulunmadığından başlanması gerekir. Bunun için de ilk önce markalar arasında ayniyet veya benzerlik ve daha sonra mal ve/veya hizmetler arasında ayniyet veya benzerlik olup olmadığı araştırılmalıdır. Burada —- belirlenmesinde, benzerliğin ——- tüketicilerin ilk bakışta ürün veya hizmetin karıştırılmasına sebep olması veya karıştırma tehlikesinin bulunması ölçütü esas alınır. Ancak özel alıcı grubu olan hedef kitle de somut olayda nazara alınabilir.
Bu yasal düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında, davacının, davalıya ait ve davaya konu olan ——-” ——- sınıflarda tescilli ve daha ———————– ibaresinin yer aldığı birden fazla markasının mevcut olduğu, her iki tarafın markalarının esas unsuru olan ——- olduğu, “————-unsurunun yanına eklenen diğer kelimelerin genellikle tanımlayıcı nitelikte kelimeler olması nedeniyle her iki taraf markasının hitap ettiği ortalama tüketicinin aklında kalacak olan kelimenin —– ibaresi olduğu, her ne kadar alınan ilk bilirkişi raporu ile aynı bilirkişinin düzenlediği —– ibaresinin davalının markalarında esas unsur olarak kullanılmadığı gerekçesiyle markaların benzer olmadığına dair görüş bildirilmişse de davalının markasında “—– ibaresinin yanında yer alan —— ibaresinin tanımlayıcı nitelikte olması nedeniyle markanın esas unsurunun “——, yine davalı şirketin daha çok bilinen bir şirket olmasının markaların karıştırılma ihtimali için—– kriterlerden birisi olmadığı, davalının markasının davacının markalarından daha sonra tescil edildiği, bu nedenle bu raporlara itibar edilemeyeceği, en son alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi, davalının markasını gören ortalama tüketicinin davacının seri markalarından birisi olduğunu düşünerek markalar arasında bağlantı kurabileceği, davacının markalarının esas unsuru olan —– olmayan bir kelimeyse de, davacının bu ibare ile tescil ettirdiği seri markalarının bulunması nedeniyle, bu ibare üzerinde hak elde ettiği, tarafların markalarının tescilli oldukları ortak mal ve hizmet sınıfları için SMK’nun 6/1. maddesinde tanımlanan hükümsüzlük koşulunun gerçekleştiği, davalının markasının tescilli olduğu —. sınıf için ise davacının bu sınıfta tescilli markası bulunmadığından hükümsüzlük koşullarının mevcut olmadığı, davalının markasını kötüniyetle tescil ettirdiğinin kanıtlanamadığı anlaşılmakla, davanın kısmen kabulüne dair, aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
-Davalı adına tescilli—— markasının tescilli olduğu——— KISMEN HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
-Davacının ———.sınıfla ilgili hükümsüzlük talebinin REDDİNE,
2- 54,40 TL karar ve ilam harcı tayini ile peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davalıdan tahsiline,
3- Davacı yararına kabul edilen kısım yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan ——— vekalet ücreti takdiri ile davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
Davalı yararına red olunan kısım yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan —– vekalet ücreti takdiri ile davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
4- Davacı tarafından yapıldığı anlaşılan 31,40 TL başvurma harcı, 31,40 TL peşin harç, 4,60 TL vekalet harcı, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 184,00 TL tebligat, müzekkere masrafı olmak üzere toplam 2.251,00 TL yargılama giderinin kabul ve red oranları gözönüne alınarak 1.929,43 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapıldığı anlaşılan 100,00 TL yargılama giderinin kabul ve red oranları gözönüne alınarak 14,28 TL sinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, kalanın davalı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan gider avanslarından kullanılmayan miktarların karar kesinleştiğinde ve istek halinde taraflara iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 2 haftalık süre içersinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı