Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/629 E. 2019/367 K. 26.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/629 Esas
KARAR NO: 2019/367
DAVA : Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ: 28/11/2017
KARAR TARİHİ: 26/12/2019
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılama sonucunda;
İSTEM / Davacı vekili dava dilekçesini duruşmada tekrarla; müvekkilinin mağazacılık ve perakende sektöründe faaliyet gösteren – neredeyse her şehrinde yüzlerce mağazası, bayisi bulunan büyük ölçekli ve herkes tarafından bilinen şirket olduğunu, ağırlıklı olarak mutfak eşyalarını kapsayan yemek takımları, tencereler, çatal kaşık bıçak setleri, bardak takımları, elektrikli ev aletleri ve ev tekstili ürünleri gibi birçok ürününün satışını — bir çok yerinde bulunan mağazalarda gerçekleştirdiğini, – nezdinde —- ifadesini içeren yüzlerce markaya sahip olduğunu, – yılların günümüze kadar yaptığı reklamlar, promosyon ve diğer tanıtım faaliyetleri sayesinde — markalarını – de taraf olduğu -Anlaşmasında ve – – kavramıyla geçen ve paralel olarak 6769 sayılı SMK’da yer alan – seviyesine ulaştığını, davalı adına tescili – numaralı — markasının müvekkilinin markaları ile birebir aynı olduğunu ve aynı sınıflarda tescil edildiğini, müvekkilinin – tarihli – esas unsurlu markalarının da bulunduğunu, davalıdan – yıl önce – ibaresini tescil ettirdiğini ve markanın gerçek hak sahibi olduğunu, markalar arasında tüketici nezdinde karıştırılma ihtimali bulunduğunu, bu sebeplerle davalıya ait – numaralı – markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVAYA CEVAP / Davalı vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; müvekkili şirket adına tescilli — markasının – tarihinde tescil edildiğini, dava tarihi itibariyle – yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının kötü niyet iddiasının da bulunmadığını, — markasının davacı adına tanınmış marka olarak tescil tarihinin -tarihinde olduğunu, müvekkilinin markasının – tarihinde tescil edildiğini ve – tarihine kadar koruma altında olduğunu, davacı markaları ile müvekkili markalarının benzer olmadığını, tamamen farklı sınıflarda tescilli olduklarını, müvekkili şirketin – yılında kurulduğunu, hakim ortak – soyadı olan -markasının kuruluş tarihi olan – tarihinden itibaren üretilen mal ve hizmetlerin markası olarak kullanıldığını ve markanın – yılında da tescil edilerek kullanılmaya devam edildiğini, —markasının davacının tescil tarihinden önce de müvekkili şirket tarafından kullanıldığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
D E L İ L L E R V E G E R E K Ç E / Dava, davalıya ait — numaralı – ibareli markanın, davacının tanınmış – markası ile karıştırılmaya yol açacak şekilde benzer olduğu iddiası ile açılan hükümsüzlük davasıdır.
Dosyaya — kayıtları getirtilmiş olup, incelendiğinde; – numaralı – ibareli markanın – tarihinde -.sınıflarda davalı adına tescil edildiği anlaşılmıştır.
Yine — kayıtları incelendiğinde; – numaralı — markasının – tarihinde -.sınıflarda, – numaralı– markasının – tarihinde -.sınıfta, -numaralı – markasının – tarihinde–.sınıflarda, – numaralı – markasının – tarihinde -,–.sınıflarda, – numaralı – markasının – tarihinde -.sınıflarda, – numaralı – markasının – tarihinde -. sınıflarda davalı adına tescil edildiği, — başvuru tarihli, ayrıca – başvuru tarihli, – numaralı — markasının tanınmış marka olarak kabul edildiği görülmüştür.
Dava konusu teknik bilgi gerektirdiğinden Mahkememizce bilirkişi incelemesi yaptırılmış, — tarihli bilirkişi raporunda; davacı tarafa ait — markasının – tarihi itibariyle tanınmış marka statüsünde olduğu, davalı tarafın başvuru tarihinden önce — markasının gerçek hak sahibi olduğu konusunda yeterli kanaate ulaşılamadığı, her ne kadar taraflar adına tescilli markalar birebir aynı olsa da markaların farklı sınıflarda tescilli olmaları sebebiyle aralarında karıştırılma ihtimali oluşmadığı, davalı adına tescilli – numaralı – markasının hükümsüz kılınması için aranan -yıllık sürenin dava tarihi itibariyle geçmiş olduğu, bu durumun sessiz kalma yoluyla hak kaybı olarak değerlendirilebileceği yönünde görüş bildirilmiştir.
Markaların karıştırılma ihtimali bulunması 6769 sayılı SMK’nun 25. maddesinde hükümsüzlük sebebi olarak sayılmıştır.
Marka tescilinde nispi ret sebeplerinin yer aldığı 6769 sayılı SMK’nun 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Karıştırılma —tehlikesi, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle, sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir. Diğer bir tanıma göre karıştırılma ihtimali, bir -tescilsiz- işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önce tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple ya aynı ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesidir.
Yine SMK’nun 6/5. maddesinde ise; tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, —- ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedileceği düzenlenmiştir.
Yapılacak incelemede karıştırılma — ihtimalinin araştırılmasına ilk önce markalar arasında ayniyet ya da benzerlik bulunup bulunmadığından başlanması gerekir. Bunun için de ilk önce markalar arasında ayniyet veya benzerlik ve daha sonra mal ve/veya hizmetler arasında ayniyet veya benzerlik olup olmadığı araştırılmalıdır. Burada —- tehlikesinin belirlenmesinde, benzerliğin vasat düzeydeki tüketicilerin ilk bakışta ürün veya hizmetin karıştırılmasına sebep olması veya karıştırma tehlikesinin bulunması ölçütü esas alınır. Ancak özel alıcı grubu olan hedef kitle de somut olayda nazara alınabilir.
Bu yasal düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında, toplanan deliller, taraflara ait marka tescil kayıtları, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı ile, davalının —- markası ile davacıya ait markaların esas unsurunu oluşturan — ibaresinin aynı olduğu, davalının — markası üzerinde gerçek hak sahibi olduğunun ispatlanamadığı, ancak davalının markasının ———— için tescilli olmasına rağmen davacının markalarının ise —–,————– için tescilli oldukları, tarafların markalarının tescilli oldukları mal ve hizmetlerin aynı olmadıkları, davacının markasının — yılından bu yana tanınmış marka statüsünde olduğu ve tescilli oldukları mal ve hizmetler için — tanınmışlık koşullarının mevcut olduğu, bu nedenle davalının markasını taşıyan ürünlerle karşılaşan ortalama tüketicinin bu ürünlerin de davacı şirkete ait olduğu zannına kapılabileceği ve davacı şirketle bağlantı kurabileceği, ancak davalının markasının tescil edildiği —- yılında davacının markasının tanınmış marka olduğunun ispatlanamadığı, ayrıca davacının markasının tescil tarihinden dava tarihine kadar yaklaşık — yıl geçtiği, davacının bu davayı açmadan önce davalının markasının kendi markaları ile benzerliği iddiasıyla herhangi bir hukuki işlem yapmadığı, davalının markasını kötüniyetle tescil ettirdiğinin iddia ve ispat edilemediği, SMK’nun 25/6. maddesi uyarınca marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği halde bu duruma birbirini izleyen – yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi yapamayacağı, bu nedenle davacı yönünden sessiz kalma yoluyla hak kaybının oluştuğu, davacının tanınmış markasına dayanarak hükümsüzlük talebinde bulunamayacağı anlaşılmakla, davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M /Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
Davanın REDDİNE,
Alınması gereken 44,40 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 13,00 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
Davalı vekiline Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 3.931,00 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan 90,50 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgililere iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı 26/12/2019