Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/613 E. 2020/37 K. 27.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2017/613
KARAR NO : 2020/37

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/10/2017
KARAR TARİHİ : 27/02/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 1992 yılında ticaret hayatına aile şirketi olan ——- başlamış olup, söz konusu şirket bünyesinde ——- ürünlerinin dağıtım ve pazarlamasını yaptığını, müvekkilinin kendi markalarını şirket bünyesinde fason olarak üretmekte olup, şu anda hali hazırda “——– adı altında üretim yaptırarak hazır —- sektöründe hem ticari müşterilerine ürünlerini kendi koli ve markalarıyla pazarladığını, hem de lisans verdiğini, müvekkilinin halihazırda ——“———” adlı şirketi bulunduğunu, 2016 yılında grup şirket olan “——— markası ile Türkiye’de satış faaliyetleri bulunduğunu, markalarını tescil edildiği günden beri aralıksız bir şekilde kullandığını, lisans vermeye başladığını, davalı tarafın “———-markasını —- tarihinde devralmış olup, bu tarihten önce davalı tarafın başka bir marka kullandığını, davalı tarafın kötü niyetli olduğunu, müvekkili şirketin davalıdan önce marka sahibi olan ——— davaya konu “——” markasının tescil edildiğini farkettiğini, dilekçeleri ekinde sunulu ihtarnameleri gönderdiğini, eski marka sahibi tarafından ihtarlara cevap verilmediğini, dava hazırlıklarına başladığında markanın davalı şirket tarafından devralındığını öğrendiğini ve devralan davalı firmayı aradığını, davalının müvekkiline hakaret boyutunda söylemlerde bulunduğunu, davalı tarafın kötü niyetli olup, iltibas yaratan davaya konu markayı 1 ay önce almak suretiyle müvekkilinin tanınmışlığından faydalanmaya ve haksız çıkar elde etmeye çalıştığını, müvekkili markası ile davalı markası arasında iltibas tehlikesi bulunduğunu, işitsel ve anlamsal olarak davalı tarafa ait ———markası ile müvekkiline ait “————–” markası arasındaki farkın kelimelerin yerlerinin değişmesi olduğunu, asıl markanın ——” ibaresi olup,—— ibaresinin ise genel ibare olduğunu, markaların kırmızı olup, logo anlamında da markaların birbirini andırdığını, davalıya ait markanın okunuşu ve algının “————” ibaresinde olup, müvekkiline ait markanın da ayırtedici unsurunun da “————” olduğunu, markaların anlamsal olarak da iltibas yarattığını, birçok büyük markanın genel ibareyi önde kullanması nedeniyle müvekkilinin de genel ibare olan —– ibaresini ilk kelimeye aldığını ve asıl markası olan “————-” ibaresini ikinci kelime olarak kullandığını, Sınai Mülkiyet Kanunu madde 6/1 uyarınca müvekkiline ait marka ile davalı tarafa ait markada tarafların aynı sektörde faaliyet göstermesi nedeniyle iltibasın oluşmasının kaçınılmaz olacağını, mahkemece tedbir kararı verilerek, davalıya ait ——tescil numaralı “—– markasının devredilmesinin, rehnedilmesinin veya lisansa konu olmasının önlenmesine, bu kararın —— tescil numaralı “——” markasının hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine, kararın kesinleşmesinden sonra davalı tarafın iltibas yaratan “——- markasını kullanmasının önlenmesi, davalıya ait işyerlerinin tanıtımını sağlayan tabelalar, levhalar, dış camlar, kartvizitler, broşürler, reklam araçları ve iş yerinin içerisinde bulunan diğer unsurlar üzerinden müvekkilin markası ile iltibasa sebep olacak unsurların kaldırılması, web sayfası ve sosyal paylaşım sitelerinde yer alan kullanımların kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVAYA CEVAP / KARŞI DAVA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkiline ait “—— markasının 18.02.2014 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile 08.04.2015 tarihinde tescil edildiğini ve müvekkili şirket tarafından 08.09.2017 tarihinde devralındığını, davalının önceki markası olan “——-” markasının 3.kişiye devredilmesinin ardından müvekkili tarafından “—— markasının satın alındığını, davacının 2010 yılından beri franchiserestoran zinciri aracılığıyla daha önceden markadan haberdar olmasına rağmen markanın önceki sahibine karşı dava açmadığını, ancak müvekkilinin —– markasını devralmasının üzerinden çok kısa süre geçmeden iltibas iddiası ve hükümsüzlük talepleriyle davayı ikame ettiğini, davacının——- markasının hem —- hizmet sınıfında tescilli ise de yalnızca —– numaralı emtia sınıfında kullanıldığını, —– toptancısı olarak restoranlara —— üretip sattığını, restoran açmadığını, bayilik vermediğini, müvekkili ile aynı pazarda rekabet etmediğini, müvekkilinin ——— toptancılığı yapmadığını, aldığı döneri Türkiye genelinde açmış olduğu 60 adet bayisi aracılığı ile —-olarak restoranlarında müşterilerine sunduğunu, markalar arasında şekil olarak bir benzerlik bulunmadığını, davacının markasında ayırt edici unsur “—–” olmasına rağmen davacının markasındaki ayırt edici unsurun”—-olduğunu, müvekkilinin “———” kelimelerini ayrı kullanmasına rağmen, davacının söz konusu kelimeleri birleşik kullandığını, müvekkilinin markasındaki vurgunun —–kelimesinde olduğunu, davacının markasındaki —– kelimesinin davacının markayı kullanış şekli ile genel ad olmaktan zorunlu unsur haline geldiğini, davacının markasının tanınmış marka olmaması sebebiyle iltibas iddialarının herhangi bir manası bulunmadığını, iki markanın da farklı sınıflarda kullanıldığını, davacının ————- ve —– kelimelerini birleşik kullanmasının markaların karıştırılma olasılığının önüne geçtiğini, marka davalarında iltibas iddialarına dayanak teşkil eden markaların her somut olayda farklılık göstermesi sebebiyle söz konusu kararların davaya emsal teşkil edemeyeceğini, işitsel olarak okunuşlarının, vurgularının ve—— birbirinden tamamen farklı olduğunu, ortalama bir tüketicinin söz konusu markaları karıştırmasının mümkün olmadığını, markaların fiilen farklı sınıflarda kullanıldığını, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun “Markanın kullanılması” başlıklı 9. maddesinde markanın kullanılma şartlarının düzenlendiğini, tescilli markanın kullanılmasının zorunlu olduğunu, markanın sahibi tarafından yurt içinde tescilli olduğu mal veya hizmetlere Pazar oluşturmak ve böylece sahibine ekonomik yarar sağlamak amacıyla sürekli kullanılması gerektiğini belirterek, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 25. maddesinin 5.fıkrasına istinaden davacının markasının 43 numaralı sınıfta kullanılmaması sebebiyle markanın hükümsüzlüğüne ve 43 numaralı sınıftan terkinine, asıl davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
KARŞI DAVAYA CEVAP: Davacı / Karşı Davalı vekili karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın her ne kadar devir alınan aleyhine bir işlem yapılmadığını iddia etmekte ise de, dosyaya mübrez ihtarnameler ile de sabit olduğu üzere devir edene de ihtarname gönderildiğini, davalı / karşı davacı tarafın markasının yalnızca —.sınıfta kullanıldığını ve —.sınıfta kullanılmadığını iddia etmekte ise de, davalı / karşı davacının iddiasının dosyaya mübrez belgeler nedeniyle kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili tarafından markanın —.sınıfta kullanılmakta olup, kullanılmasaydı dahi iltibasın oluşmasının kaçınılmaz olduğunu belirterek, davalarının kabulü ile karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl dava konusu uyuşmazlık; davalı-karşı davacıya ait “————” markası ile davacı – karşı davalıya ait “——–” markasının karıştırılmaya yol açacak derecede benzer olup olmadığı, markanın kötüniyetle tescil edilip edilmediğine ilişkin olarak markanın hükümsüzlüğü, karşı dava ise; davacı-karşı davalının “————-” markasının tescilli olduğu ——-.sınıfta kullanılıp kullanılmadığına ilişkin olarak kullanmama nedeniyle markanın iptaline ilişkindir.
Davacı-karşı davalı vekili ikinci cevap dilekçesinde, karşı davayla ilgili yetki itirazında bulunmuşsa da, HMK’nun 13. maddesine göre kesin yetkinin olmadığı hallerde asıl davaya bakan mahkeme karşı davaya da bakmaya yetkili olduğundan, ayrıca HMK’nun 116. maddesi uyarınca kesin yetki kuralının bulunmadığı hallerde yetki itirazı ilk itirazlardan olup, 117. madde uyarınca cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorunda olduğundan süresinde yapılmayan ve kanuna uygun olmayan yetki itirazının reddine karar verilmiştir.
Taraflara ait marka tescil kayıtları dosya içine getirtilmiş, incelendiğinde; davacının —— numaralı “—— markasının, —sınıflarda 05/11/2012 tarihinde tescil edildiği, davalının 2014 —– numaralı “—–. sınıfta 18/02/2014 tarihinden itibaren 08/04/2015 tarihinde tescil edildiği, — —- Noterliği’nin —– yevmiye numaralı Marka Devir Sözleşmesi ile Tasfiye Halinde ———-
Yargılama sırasında davalı-karşı davacı tarafça kendilerine ait 2014 13660 numaralı “——–markasını Üsküdar —. Noterliği’nin —– yevmiye numaralı Marka Devir Sözleşmesi ile …’na devrettiklerini belirterek davanın bu kişiye yöneltilmesini talep etmişse de, SMK’nun 25/3. maddesinde hükümsüzlük davasının, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılacağı belirtilmiştir.
Tescil ve ilan, yaratıcı değil, bildirici tesire haizdir. Bununla birlikte, üçüncü kişilerin, sicildeki yolsuz tescile güvenerek iyi niyetle hak iktisabında bulunmalarının önüne geçmek için yeni marka sahibinin devri tescil ettirmesi menfaati gereğidir. Türk Medeni Kanunu’nun 7. maddesi anlamında resmi mahiyette olan marka sicili, kamu itimadına mazhardır ve sicilde malik olarak gözüken kimse markanın sahibi sayılır.
—– bu düzenleme gözetildiğinde; üçüncü kişilerin dava açarken husumeti sicilde hak sahibi olarak kayıtlı bulunan kişiye yönelteceği açıktır. Sicilde hak sahibi olarak kayıtlı kişilerin başkaları ile yaptıkları devir sözleşmelerinden kaynaklanan mülkiyet değişikliği sicile yansımadıkça sadece sözleşmenin tarafları yönünden bağlayıcı olup, üçüncü kişilerin hukukunu etkilemeyecektir. Bu nedenle davayı devralan—- davanın yöneltilmesi talebi reddedilerek, bu kişiye dava ihbar edilmiş, davaya karşı beyanda bulunmamış ve duruşmalara katılmamıştır.
Davanın çözümü teknik bilgi gerektirdiğinden, davacı-karşı davalıya markasını —. sınıfta tescilli olduğu mal ve hizmetlerde ciddi ve etkin şekilde kullandığını ispat yükünün kendisinde olduğu hatırlatılarak, buna ilişkin delillerini sunması için kesin süre verilmiş, taraflarca tüm deliller sunulduktan sonra dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, dosyamız içerisine alınan 28.12.2018 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinden; “davacıya ait —– başvuru numaralı “———–” markası için Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde; —- sınıfta —-bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Tıbbi amaçlı olmayan ve tamamlayıcı gıda maddeleri (polen, proteinler, karbonhidratlar dahil).Patates cipsleri” ve —-.sınıfta “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri (gündüz bakımı (kreş) hizmetleri dahil).Hayvan bakım evleri hizmetleri.” için başvuruda bulunulduğu, —- tarih ve —- sayılı bültende yayınlandığı, 05.11.2012 tarihinde tescil edildiği, marka haklarının …’a ait olduğu, markanın işler durumda olduğu, davalıya ait —–başvuru numaralı “—– —- Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde; 18.02.2014 tarihinde —.sınıf “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri. —için başvuruda bulunulduğu, —– sayılı bültende yayınlandığı,08.04.2015 tarihinde tescil edildiği, marka haklarının —– —– ait olduğu, markanın işler durumda olduğu, davacı markasının “—–” olarak iki kelimenin birleşmesi şeklinde, aynı büyüklükte kırmızı renkte büyük harf puntosu ile oluştuğu, davalı markasımn “—– ibaresi esas unsur niteliğinde öne çıkacak şekilde büyük —- —- ibaresi —- renkte olacak şekilde tescillendiği, davalı marka tescilinin Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde ——olarak yapıldığı, logonun —– ibaresi esas unsur niteliğinde öne çıkarılarak, tescil edildiğinden farklı olarak kullanıldığı, dava konusu markalarda ———- davalı markasının tescil edildiğinden farklı kullanımının,—– ibaresi öne çıkarılarak kullanılmasının davacı markasına benzerlik ve iltibasa sebep olacağı, dosyaya sunulan evraklarda davacı-karşı davalı markasının ———–. sınıfta kullanıldığı, davacı-karşı davalı markasının zayıf marka olduğunu gösteren bir durumun olmadığı, markanın sektörde kullanıldığı, bu durumun marka hükümsüzlük şartlarını karşılayıp karşılamadığının takdirinin Mahkemeye ait olduğu” tespit ve görüşlerine yer verilmiştir.
Davacı-karşı davalının davasına dayanak yaptığı markasının tescilli olduğu———. Sınıftaki mal ve hizmetler için 5 yıldan bu yana kullanılmadığı gerekçesiyle iptali talep edildiğinden, öncelikle karşı davanın konusu olan bu husus incelenmiştir.
SMK’nun 9/1. maddesinde, markanın tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir neden olmadan tescil edildiği mal ve hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmaması veya kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilmesi halinde iptaline karar verilebileceği, 26. maddede ise 9. maddenin birinci fıkrasında belirtilen hallerin mevcut olması halinde markanın kurum tarafından iptaline karar verileceği, 192. maddede ise 26. maddenin kanunun yayımı tarihinden itibaren 7 yıl sonra yürürlüğe gireceği düzenlenmiştir. SMK’nun 26. maddesinin yürürlüğe girene kadar iptal kararı mahkemelerce verilebilecektir.
6769 sayılı SMK’nın yürürlüğe girdiği 10 Ocak 2017 tarihinden önce kullanmama nedeniyle markanın iptalini düzenleyen 556 sayılı KHK’nin 14. maddesi Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş, iptal kararı 06 Ocak 2017 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanmış, arada kalan 4 gün için yasal boşluk oluşmuştur. Ancak arada kalan dönem hariç, 6 Ocak 2017 tarihine kadar bir yasal düzenleme eksikliği bulunmamaktadır. Mülga 556 sayılı KHK’nın kullanmama nedeniyle marka iptali yaptırımına ilişkin 14.maddesi —– tarihine kadar yürürlükte olup, dava konusu marka sahibi de markasını tescil ettirdiği tarihten, 6 Ocak 2017 tarihine kadar markayı kullanmamasının iptal yaptırımını gerektirdiğini ve markasını tescilli olduğu mal veya hizmetlerde ciddi biçimde kullanmadığı takdirde mahkemece iptal edilebileceğini bilmektedir.
Bu yasal düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında, alınan bilirkişi raporu ve dosyaya sunulan marka lisans sözleşmeleri, fotoğraflar, internet kayıtları ve tüm delillerle, davacı-karşı davalının 05/11/2012 tarihinde tescil edilen —– numaralı ——” markasının —. sınıfta tescilli olduğu “— kullanıldığı, yiyecek ve içecek sağlayan lokantalara —— ve et ürünleri satışı yapılarak “————-” markası ile satışının sağlandığı, her ne kadar davalı-karşı davacı tarafça bu marka lisans sözleşmelerinin sahteliği iddia edilmişse de, bu konuda inandırıcı bir delil sunulmadığı, ayrıca markanın kullanıldığına ilişkin tek delilin bu sözleşmeler olmadığı, davalı-karşı davacı tarafça da davalcı-karşı davalının kendi ürettiği “———–” markalı et ürünlerini lokantalara pazarladığı ve sattığının kabul edildiği, bu ürünlerin davacı-karşı davalının markası ile tüketicilere sunulduğu, bu nedenle kullanmama nedeniyle iptal koşullarının yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri için oluşmadığı, ancak yine markanın —. sınıfta tescilli olduğu “Geçici konaklama hizmetleri —-” için markanın tescil edildiği tarihten dava tarihine kadar ciddi ve etkin şekilde kullanıldığının ispatlanamadığı, bu hizmetler için iptal koşullarının oluştuğu anlaşılmakla, karşı davanın “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” için reddine, “—-.Hayvan bakım evleri hizmetleri” için kabulüne, davacı-karşı davalının— ——- numaralı “———-” markasının —-.sınıfta tescilli olduğu “geçici konaklama hizmetleri—— hayvan bakım—- emtia ve hizmetleri için kısmen iptaline ve sicilden terkinine karar vermek gerekmiştir.
Asıl dava ise davalı-karşı davacının markasının davacı-karşı davalının markası ile iltibasa neden olacak derecede benzer olduğu ve kötüniyetle tescil edildiği iddiasıyla açılan hükümsüzlük davası olması nedeniyle, bu konuda toplanan deliller değerlendirildiğinde;
Markaların karıştırılma ihtimali bulunması 6769 sayılı SMK’nun 25. maddesinde hükümsüzlük sebebi olarak sayılmıştır.
Marka tescilinde nispi ret sebeplerinin yer aldığı 6769 sayılı SMK’nun 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Karıştırılma (iltibas) tehlikesi, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle, sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir. Diğer bir tanıma göre karıştırılma ihtimali, bir -tescilsiz- işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önce tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple ya aynı ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesidir
Yapılacak incelemede karıştırılma (iltibas) ihtimalinin araştırılmasına ilk önce markalar arasında ayniyet ya da benzerlik bulunup bulunmadığından başlanması gerekir. Bunun için de ilk önce markalar arasında ayniyet veya benzerlik ve daha sonra mal ve/veya hizmetler arasında ayniyet veya benzerlik olup olmadığı araştırılmalıdır. Burada iltibas tehlikesinin belirlenmesinde, benzerliğin vasat düzeydeki tüketicilerin ilk bakışta ürün veya hizmetin karıştırılmasına sebep olması veya karıştırma tehlikesinin bulunması ölçütü esas alınır. Ancak özel alıcı grubu olan hedef kitle de somut olayda nazara alınabilir.
Bu yasal düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında, davacı-karşı davalının “—– kırmızı renkli ve büyük puntolu harflerle beyaz zemin üzerine yazıldığı, davalı-karşı davacıya ait “—– markasının da “——büyük harfle ve ön plana çıkacak şekilde, beyaz zemin üzerine kırmızı harflerle yazıldığı, diğer ibarelerin oldukça küçük puntoyla yazıldıkları, her iki taraf markasının da “—-” kelimelerinden oluştuğu, davalının markasında yer alan “—– ibarelerinin tanımlayıcı unsurlar oldukları, her iki taraf markasının da ortalama tüketiciye hitap eden ————markası ile davalı-karşı davacı markasının esas unsuru olan kelimelerin birebir aynı olması nedeniyle, bu kelimelerin farklı sıralarda kullanılmış olmasının markalar için ayırt edicilik sağlamadığı, tüketicinin aklında —- ibarelerinin yer edeceği, bu ibarelerin görsel, işitsel ve anlamsal olarak aynı oldukları, bu nedenle her iki tarafın markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu, davacı- karşı davalının markası daha eski tarihli olması nedeniyle bu ibareler ve markayla ilgili gerçek hak sahibinin davacı-karşı davalı olduğu, davacı-karşı davalının aynı iş kolunda faaliyet gösterdikleri halde davalı-karşı davacının “—–” markasından haberdar olmadığının düşünülemeyeceği, davacı-karşı davalı tarafça markanın ilk sahibi olan —– Şirketi’ne —-tarihli iki adet ihtarname gönderildiği, markanın 08/09/2017 tarihinde davalı-karşı davacı şirkete devredildiği, hatta yargılama sırasında bu kez Noter Sözleşmesi ile ihbar olunan …’na devredildiği, davalı karşı davacının içinde “————–” ibaresinin de yer aldığı —- numaralı ve 25/04/2018 tarihli “———- — numaralı ve 13/03/2018 tarihli “————-” markalarını da ihtarname tarihlerinden sonra adına tescil ettirdiğinin dosyaya sunulan marka devir sözleşmesi ile tespit edildiği, tüm bu delillerin markanın kötüniyetle tescil edildiğini gösterdiği, SMK’nun 6/9. maddesinde kötüniyetli tescilin hükümsüzlük nedeni olduğunun belirtildiği, her ne kadar davacı-karşı davalının markasının — Sınıfta tescilli olduğu “geçici konaklama —hayvan bakım evleri hizmetleri” için kullanılmaması nedeniyle iptaline karar verilmişse de, davalı-karşı davacının markasının kötüniyetli tescil edildiği, bir markanın kötü niyetle tescili halinde tescil ettirenin, tescil kapsamındaki bir kısım emtialar için iyi niyetli, bir kısım emtialar için ise kötü niyetli olduğu söylenemeyeceğine göre, davalı-karşı davacının markasının tescilli olduğu tüm mal ve hizmetler için hükümsüz kılınması gerektiği anlaşılmakla, asıl davanın kısmen kabulüne, davalı-karşı davacı adına tescilli —– numaralı ——- markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davacı-karşı davalının kararın kesinleşmesinden sonrası için davalı tarafın iltibas yaratan “—– markasını kullanmasının önlenmesi, davalıya ait işyerlerinin tanıtımını—- içerisinde bulunan diğer unsurlar üzerinden müvekkilin markası ile iltibasa sebep olacak unsurların kaldırılması, web sayfası ve sosyal paylaşım sitelerinde yer alan kullanımların kaldırılmasına ilişkin taleplerinin ise, davalı-karşı davacının markasının hükümsüz kılınmasına dair verilen karar kesinleştiğinde davalı-karşı davacının markayı kullanması için haklı bir nedeni kalmayacağından ve bu aşamadan sonra kullanım devam ederse bu konularda talepte bulunabileceğinden, bu aşamada hukuki yararı bulunmadığından usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:
1-Asıl davanın KISMEN KABULÜNE,
Davalı – karşı davacı adına tescilli —- numaralı “—-markasının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
Davacı-karşı davalının diğer taleplerinin hukuki yararı bulunmadığından USULDEN REDDİNE,
a- 54,40 TL karar ve ilam harcı tayini ile peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davalıdan tahsiline,
b- Davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan —-gereğince —–vekalet ücreti takdiri ile davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
Davalı yararına red olunan kısım yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan —-gereğince 4.910,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
c- Davacı tarafından yapıldığı anlaşılan 31,40 TL başvurma harcı, 31,40 TL peşin harç, 4,60 TL vekalet harcı, 51,70 TL tedbir talep harcı, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti, 218,00 TL tebligat, müzekkere masrafı olmak üzere toplam 1.337,00 TL yargılama giderinin kabul ve red oranları gözönüne alınarak 669,00 TL sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
2-Karşı davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
Davacı-karşı davalının—— numaralı “——-” markasının —.sınıfta tescilli olduğu “geçici konaklama hizmetleri (gündüz bakımı (kreş) hizmetleri dahil ), ——— KISMEN İPTALİNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
Davalı-karşı davacının —–.sınıfta yer alan—–için iptal talebinin REDDİNE,
a- Karşılık dava harcı ile alınan 62,80 TL harç karar ve ilam harcını karşıladığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
Fazla alınan 8,00 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davalı – karşı davacıya iadesine,
b- Davalı / Karşı Davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan —- gereğince 4.910,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davacı/ karşı davalıdan alınarak, davalı / karşı davacıya verilmesine,
Davacı/ Karşı Davalı yararına red olunan kısım yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan —- gereğince 4.910,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davalı/ karşı davacıdan alınarak, davacı / karşı davalıya verilmesine,
c- Davalı/ karşı davacı tarafından yapıldığı anlaşılan 31,40 TL başvurma harcı, 62,80 TL karşılık dava harcı, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti, 41,00 TL tebligat, müzekkere masrafı olmak üzere toplam 1.135,00 TL yargılama giderinin kabul ve red oranları gözönüne alınarak 568,00 TL sinin davacı/karşı davalıdan alınarak, davalı / karşı davacıya verilmesine, kalanın davalı/ karşı davacı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan gider avanslarından kullanılmayan miktarların karar kesinleştiğinde ve istek halinde taraflara iadesine,
Dair; davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 2 haftalık süre içersinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.