Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/610 E. 2019/50 K. 21.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2017/610
KARAR NO : 2019/50

DAVA : Tazminat (Fikir Ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/10/2017
KARAR TARİHİ : 21/02/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Fikir Ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin—-ölçekli bilgisayar programı üretmekte olduğunu, dünyada ve ülkemizde çok sayıda kullanıcı tarafından tercih edildiğini, inşaat sektöründe en çok kullanılan tasarım, çizim ve görüntüleme, düzenleme programları olan ————–”, programlarının —- tarafından üretilen programlar olduğunu, davacı tarafından üretilen bilgisayar programları hakkında telif haklarının, —–Sözleşmesi, —– anlaşması gibi uluslararası anlaşmaların yanı sıra FSEK hükümleri uyarınca korunmakta olduğu, bu bilgisayar programlarının, kullanılması ya da çoğaltılması gibi eylemler için hak sahibinin rızasının alınması gerektiği, rıza alınmadan gerçekleştirilen kullanımların telif hakkı tecavüzü teşkil etmekte olduğunu, davalı şirket hakkında İstanbul Anadolu ————. FSHHM’nin 2017/104 D. iş numaralı dosyası ile tespit talebinde bulunduklarını, davalı şirketin adresinde uzman bilirkişi eşliğinde 21.08.2017 tarihinde tespit işlemi gerçekleştirildiğini, tespit işlemi neticesinde davacı şirkete ait 1 adet bilgisayar programının kurulu ve çalışır vaziyette olduğunu anlaşıldığını, ancak fatura ve lisans belgesi sunulamadığını, davalının lisanssız kullandığı ————- yazılımının mevcut güncel yazılım olmaması sebebiyle yazılımın tespit tarihinde (21.08.2017) kur üzerinden (4,13) hesaplanan liste fiyatının KDV hariç, Türk Lirası cinsinden tutarının; 1 adet “—- 5.0” = 3000 Euro (kdv hariç) 3000×4,13= 12.390 TL olduğunun bildirildiğini, davalı firmada tespit edilen yazılımlarla ilgili olarak; tespit edilen sürümün mevcut yazılımdan daha eski sürüm olduğundan, yazılımın tespit tarihindeki kampanyasız net fiyatlarının teknik bilirkişi marifeti ile belirlenmesi gerektiğini, bunun üzerine FSEK.’nun 68. Maddesi gereğince eser sahibinin 3 katına kadar tazminat hakkına ilişkin isteyebileceği alt ve üst sınırların bilirkişi marifeti ile belirlenmesi gerektiğini, zararın belirlenmesi için bu belirsiz alacak davasının açıldığını, bilirkişi aracılığı ile davalının lisansız kullanımındaki yazılıma ait bedelin belirlenmesini, FSEK’nun 68. maddesi uyarınca üç katı kadarına hükmedilmesini, 12.390,00 TL’nin haksız fiil tarihi olan 21/08/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVAYA CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde davacı tarafın adresinin yazılmadığını, bu eksikliğin giderilmesi gerektiğini, bir hafta içinde giderilmez ise davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin talep ettiklerini, huzurdaki davanın belirsiz alacak davası şeklinde ikame edildiğini, Yargıtay—–. Hukuk Dairesi’nin 2015/15554 nolu kararında davacının tüm değerleri hesaplayabilecek iken belirsiz alacak davası şeklinde davayı ikame etmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu karara göre huzurdaki davanın usul ve yasaya aykırı olduğunu, söz konusu bilirkişi raporuna bakıldığında, bilgisayarlar üzerinde arama kararı verilmediğini, bu sebeple söz konusu bilirkişi raporunun hukuka uygun hazırlanmadığını, delil olarak kabul edilemeyeceğini, davacının davalı ile iletişim kurduğunu, yaklaşık 10.000,00 Euro tutarında tazminat talep ettiğini, davalının söz konusu programı indirmediğini ve faydalanmadığını, bu sebeple direndiğini, Türk Adaletinin karar vereceğinin belirtildiğini, davada savcılık dosyasının akıbetinin beklenmesini, bu hususun bekletici mesele yapılmasını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Dava: davalının işyerinde, —- 5.0 isimli programının izinsiz olarak kullandığı iddiasıyla FSEK’nun 68. maddesi uyarınca tazminat davasıdır.
Dava, HMK’nun 107. maddesi uyarınca belirsiz alacak davası olarak açılmıştır.
6100 sayılı Kanunun 107. maddesine göre, “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.”
Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır. Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. Ne var ki, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen, davacı, dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz.
Şartları bulunmadığı halde dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmelidir. Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına Kanun izin vermemiştir. Böyle bir durumda, belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmeli, ek bir süre verilmemelidir. Zira, burada talep açıktır. Bu sebeple 6100 sayılı Kanun’un 119/1-ğ maddesinin uygulanarak süre verilmesi mümkün değildir. Aslında açılmaması gerektiği halde belirsiz alacak davası açılmış olduğundan, bu konudaki eksiklik de süre verilerek tamamlanamayacağından, dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmelidir. Buradaki hukuki yarar, sonradan tamamlanacak nitelikte bir hukuki yarar değildir. Çünkü dava açıldığında o sırada mevcut olmayan hukuki yarar, bunun da açıkça mahkemece bilindiği bir durumda, tamamlanacak bir hukuki yarar değildir. Aksinin kabulü, aslında açık olan talep sonucunun süre verilerek davacı tarafından değiştirilmesi ve bulunmayan hukuki yararın sağlanması için davacıya ek imkan sağlanması anlamına gelecektir ki, buna usül bakımından imkan yoktur, böyle bir durum taraflar arasındaki eşitlik ilkesine de aykırı olacaktır.
Tüm bu açıklamalardan sonra somut olaya baktığımızda, davaya konu olan bilgisayar yazılımı davacı şirketçe satışı yapılan bir ürün olup, dava tarihindeki satış bedeli Türk Lirası olarak hesaplanıp, kesin olarak dava dilekçesinde gösterilmiş, FSEK’nun 68. maddesi uyarınca üç katı kadar bedel talep edildiği bildirilmesine rağmen, dava dilekçesinde belirttikleri bedelin üç katı yerine yalnızca 12.390,00 TL için belirsiz alacak davası açmışlardır. Davacı, kendisi tarafından üretilen ve satışa sunduğu bilgisayar programlarının toplam rayiç bedelini dava dilekçesinde belirtmiş, buna rağmen davasını belirsiz alacak davası olarak açma yoluna gitmiştir. O halde, davacı, dava tarihi itibariyle de söz konusu programların tazminata esas alınacak toplam rayiç bedelini belirleyebilecek durumda olup, FSEK’nun 68. maddesi uyarınca üç katı bedel talep edildiğinde mahkemenin bu konuda takdir hakkı da olmadığından, 6100 sayılı HMK’nın 107. maddesinde belirtilen ve şartları oluşmayan belirsiz alacak davası açamayacaktır. Bu nedenle, dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın usulden REDDİNE,
2- Peşin alınan harç karar ve ilam harcını karşıladığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
167,20 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3- Davalı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 3.931,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
4- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapıldığı anlaşılan 12,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Taraflarca yatırılan gider avanslarından kullanılmayan miktarların karar kesinleştiğinde ve istek halinde taraflara iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.