Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/228 E. 2020/263 K. 22.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/228 Esas
KARAR NO : 2020/263
DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 31/01/2014
KARAR TARİHİ: 22/12/2020
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine ——dosyasında açılan marka davasının yapılan açık yargılama sonucunda;
İSTEM / Davacı vekili dava dilekçesini duruşmada tekrarla; davacının —– bünyesinde yer aldığını, faaliyetlerini —— markaları ile yürüttüğünü, ayrıca —– numaralı tanınmış marka olduğu da kayıt altına alınmış—– markasının da sahibi olduğunu, üretimin temelinin —- ylında başlaması nedeniyle —– ibaresine ilişkin marka tescil başvurularının da sahibi olduğunu, —– markasının davacı şirketin yanı sıra uzun süre önce yapılan ve davacı ve davalının taraf olmadığı anlaşmalara dayalı olarak bir kısım kişisel temizlik malzemeleri bakımından —– adına da tescilli olduğunu, davalı şirketin —olan ticaret unvanının—-olarak değiştirdiğini, — markalı —— piyasaya sürdüğünü,—- markalı ——– üretimine başladığını, bu şekilde davacının tescilli markaları ile karıştırlma ihtimali yarattığını, davalının dava dışı———– numaralı —– markalarını devraldığını, bu markalar aleyhine kullanmama nedeniyle hükümsüzlük davası açıldığını, halen ——-dosyası ile yargılamaya devam edildiğini, davalının ayrıca—– sayılı ——- markaları için başvuru yaptığını, —— de ürünlerinin tanıtımını yaptığını, —– şirketin ortağı olmadığı halde, ilişkisi varmış gibi ticaret unvanında ve ürünlerde kullandığını, davacının ticari itibarından ve tanınmışlığından yararlanmaya çalıştığını, davalıya ait—— markasının davacının markası ile iltibas yarattğını, kötü niyetle tescil edildiğini, bu nedenle 556 sayılı KHK’nin 35. ve TMK’nun 2. maddeleri uyarınca ve 556 sayılı KHK’nin 8/1 (b), 8/4 ve 35. maddeleri gereğince hükümsüz kılınması gerektiğini, davalının ticaret unvanının da davacı markaları ile benzerliğinden dolayı marka tecavüzü ve haksız rekabet yarattığından terkini gerektiğini,——- ibaresinin davacı adına —– numarası ile tescilli olduğunu, davacının —– benzeri ürünler üzerindeki marka haklarının çok daha önceye dayandığını, — yılında—- tarafından başlatılan markanın eski sahibi ——- markasının başka bir şirkete devredildiğini, davacının da bu şirketten markayı satın aldığını, markanın geçmişi ve mevcut itibarı üzerinde hak sahibi olduğunu, davalının ürünlerinin de ——- yılından bu yana varmış gibi aksettirildiğini, davalı şirketin ortaklarının ——– eşi ve kızı olduğunu belirterek, davalının ticaret unvanı ile marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, —– tarihinde tescil edilen unvanın sicilden terkinine, davalıya ait ——-markasının hükümsüzlüğüne, davalının ticaret unvanı ile dava konusu ——-markalı ürünlerinin davacının tescilli markalarına tecavüz ve haksız rekabet yarattığının tespitine, haksız rekabet ve tecavüzün önlenmesine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, bu cümleden olarak; bu cümleden olmak üzere; davalının müvekkilinin—-markasını ya da ——- markasını kullandığı ürünler, ilan, reklam, brüşür, afiş ve sair her türlü tanıtım malzemesinin; basılı kağıtlar, faturalar ve sair her türlü ticari evrakın bu şekilde bastırılmış olan materyalin ve benzeri vasıtaların, hüküm kesinleştiğinde imhasına, marka hakkına tecavüz eden ve müvekkili aleyhine haksız rekabete sebebiyet veren davalılar aleyhine verilen mahkeme kararının —– çapında yayın yapan ———- herhangi birinde yayınlanmasına, maddi ve manevi tazminat taleplerinin saklı tutulmasına, dava ile ilgili her türlü masraf ve yargılama giderleri ile ürünlerin imhası ile ilgili masraflar ve imha sürecine kadar olacak süreçte ortaya çıkacak her türlü masrafların davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVAYA CEVAP-KARŞI DAVA /Davalı vekili mahkemeye sunmuş olduğu cevap-karşı dava dilekçesini duruşmada tekrarla; davacı-karşı davalının müvekkilinin kötü niyetli olduklarını iddia ederek şirket ortaklarının itibarını yok saydığını, davanın kötü niyetle açıldığını, müvekkili şirketin ———– yılında kurulduğunu,—– her türlü——– alanında faaliyet göstereceğinin ticaret sicilinde mevcut olduğunu,——- şirkete dahil olduğunu,——-babası ve dedeleri olduğunu, bu nedenle şirket unvanında —- ibaresine yer verdiklerini, —markasını——- müvekkiline ait olduğunu, davacı şirketin ———markasını satın aldığını, ——— ylında unvan, konu ve amaç değişikliği yaptığını, amacının müvekkilinin piyasadan silinmesini sağlamak olduğunu, davacı-karşı davalının yalnızca marka satın aldığını, şirket, fabrika veya aile hikayesini satın almadığını, satın aldıkları markanın ——– ilişkin olduğunu, ——- markasının sabun, kişisel bakım ürünleri, kağıt vs. ——- haklarının ise müvekkiline ait olduğunu,—– markasının davacı-karşı davalı tarafından satın alınmadığını, müvekkiline ait olduğunu, davacı-karşı davalının markasında yer alan—- ibaresinin yalnızca ürünün saflığına işaret eden bir kelime olduğunu, isim olarak kullanılmadığını, —— markasının ve——-markasının müvekkili adına tescilli olduklarını, davacı-karşı davalının markalarıyla benzerliğini bulunmadığını, ticaret unvanının terkini davasına bakma görevi Asliye Ticaret Mahkemesine ait olduğundan görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, —— ibaresine ticaret sicilinde yer veren iki ayrı şirketin daha mevcut olduğunu, davacı-karşı davalının müvekkili şirketin ortaklarının atası olan ——- adının kullanılmasını yasaklamaya çalıştığını, müvekkili şirketin önceki ticari faaliyetleri alanında da —– imalatının mevcut olduğunu, ——-tüketicisinin dikkatli araştırma yaparak ürün satın aldığını, markaların bütün olarak benzer olmadığını, ayrıca davacı-karşı davalının markadan zarar görmesi mümkün olmadığından hükümsüzlük davasını açamayacağını, müvekkilinin tescilli markaları ve ticaret unvanını kullanmasının haksız rekabet olmadığını, ürünlerin karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, ürün ambalajlarının farklı ve tüketicilerin bilinçli olduğunu belirterek, asıl davanın reddine, karşı dava yönünden; davacı-karşı davalıya ait—— markasının davalı-karşı davacıya ait —–markası ile iltibas yarttığından hükümsüzlüğüne, davacı-karşı davalının —– markasını kullanmak suretiyle davalı-karşı davacının marka hakkına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabette bulunduğunun tespitine, marka hakkına tecavüzün ve haksız reakbetin sonlandırılmasına, ——sitelerine erişimin engellenmesine, bu ibarenin yer aldığı tüm —— ürünlerinin toplatılmasına, davacı-karşı davalıya ait —-üzerinde —- kullanılan —– ibaresinin/markasının kullanımının ve bu şekilde —– ve pazarlama, ihracat yapılmasının ihtiyati tedbir yoluyla önlenmesine, müvekkili şirket adına tescill——-ibaresini de içeren ancak bununla sınırlı olmayacak şekilde ———— yönelik tüm atıfların, davacı tarafından yaratılmamış reklam videolarının ve reklamların davacı/karşı davalıya ait ——– sitelerinde, uzantılarında, satış kanallarında kendisine ait olmayan — markası/tarihi ve ——- kültür ve geçmişine yapılan tüm atıfların öncelikle tespitine, daha sonra bu durumların Türk Ticaret Kanunu’nun 54 ve devamı maddelerine aykırılık teşkil eden haksız rekabet konusu eylemler olduğunun tespitine ve davacı-karşı davalının bu fiillerinin sonlandırılmasına, alan adlarına erişimin engellenmesine, kapaklarında —– ibaresinin geçtiği davacı-karşı davalı tarafından satışı yapılan tüm ———– ürünlerinin toplatılmasına, ayrıca yine toplumu açık bir şekilde yanıltan, davacı-karşı davalı tarafından——– ibaresini içeren kapak altında veya şişelerde/tenekelerde satış yapılan —- toplatılmasına, davacı-karşı davalının —- ibaresini görsel, basılı, yazılı, sözlü her türlü mecrada kullanmasının her şekilde önlenmesine, davacı-karşı davalı tarafından yaratılan haksız rekabetin, muarazanın men’ine, marka hakkına tecavüz eden ve haksız rekabet yarattığı açık olan davacı-karşı davalı aleyhine verilecek Mahkeme kararının, masrafları davacı-karşı davalıya ait olmak üzere ——- biri vasıtasıyla yayınlanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
D E L İ L L E R V E G E R E K Ç E / Asıl dava, davalının ticaret unvanında ve ürünleri üzerinde kullandığı —– ibaresinin davacının marka haklarına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti, önlenmesi ve davalıya ait —– markasının hükümsüzlüğü davası, karşı dava ise; davalının —— markasını taşıyan —- davacı aleyhine marka tecavüzü ve haksız rekabet yarattığının tespiti ile önlenmesi, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davalının ——– markasının hükümsüzlüğü davasıdır.
Her ne kadar davalı-karşı davacı tarafça ticaret unvanının terkini ve haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi davaları için görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu iddiasıyla görev itirazında bulunmuşsa da, haksız rekabet davasının marka hakkına tecavüz iddiasına dayandırıldığı, bu nedenle Mahkememizin görevli olduğu, ticaret unvanının terkini davasının da diğer davalarla birlikte açılmış olması nedeniyle objektif dava yığılması söz konusu olup, Mahkememizde görülebileceği anlaşılmakla, görev itirazı kabul edilmemiştir.
Davalı-karşı davacı şirketin —- dosya içine getirtilmiş, incelendiğinde; sözleşmenin tescil tarihinin —- olduğu, ilk unvanının —– ikinci unvanının —–olduğu, —- tarihli kararla ——- unvanını aldıkları tespit edilmiştir.
Davacı-karşı davalı şirketin ise —– yargılama devam ederken——Olarak değiştirdiği tespit edilmiştir.
Dosyaya —–kayıtları getirtilmiş olup, incelendiğinde; davacı-karşı davalıya ait tescilli markaların;
—- tescil tarihli,— markası —-
—- numaralı — markası —–
— tescil tarihli, —- markas—– tescilli,
—- tescil tarihli,— numaralı –markası —- sınıflarda tescilli
— tescil tarihli, – numaralı —markası, –sınıfta tescilli,
— tescil tarihli,— numaralı —- markası –sınıfta tescilli,
—tescil tarihli, — numaralı — markası — sınıfta yenilebilir bitkisel yağlar için tescilli, —–
—- tescil tarihli — numaralı — markası -sınıflarda –tescilli,
— tescil tarihli,— numaralı— markası, —- sınıfta tescilli,
— başvuru tarihli, — numaralı, — markası — sınıflarda başvuru yapılmış, —-
— başvuru tarihli,— numaralı -markası, — sınıflarda başvuru yapılmış
— başvuru tarihli, — numaralı, — sınıfta başvuru yapılmış
— başvuru tarihli, — numaralı —sınıflar için başvuru yapılmış olduğu, ayrıca —-markasının tanınmış marka statüsünde — numarası ile tescil edildiği tespit edilmiştir.
Davalı-karşı davacı adına tescilli markaların ise;
— numaralı— markası, — için tescilli
—- numaralı — markası—- için tescilli
— numaralı — markası—– için tescilli,
—numaralı —- markası — sınıflarda —— da dahil olmak üzere tescilli,—–
—- numaralı —- markası –sınıfta —- için tescilli oldukları anlaşılmıştır.
Taraflar arasında görülen başka davaların da mevcut olduğu bildirilmiş, bu davalar incelenmiştir.
—–sayılı davasında; davacının—- davalıların————- olduğu, davacının —numaralı — marka başvurusuna davalı şirketin —- markalarını gerekçe göstererek itiraz ettiği, —-kararı ile marka kapsamından bazı emtiaların çıkartıldığı iddiasıyla —–kararının iptaline karar verilmesi için dava açıldığı, davanın reddine karar verildiği, kararın —- geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır.
——–sayılı davasında, davacının —- davalıların ——- oldukları, davacının, davalı şirketin —- markasının tesciline, davacının — tescil numaralı —–numaralı ———- markaları ile benzer olduğu iddiasıyla itiraz ettikleri, itirazlarının reddine dair verilen —— kararının iptaline, marka tescil edilirse hükümsüzlüğüne karar verilmesi için dava açıldığı, davanın reddine karar verildiği, kararın —- denetiminden geçerek —– tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
—— sayılı davasında, davacının —- davalının —-birleşen davada davacının —–davalıların —- Olduğu, asıl davanın, davalya ait ——–numaralı markaların kullanmaması nedeniyle iptaline karar verilmesi talebiyle, birleşen davanın ise, davalı adına tescilli ——- numaralı markaların kullanılmaması nedeniyle iptaline karar verilmesi için açıldığı, yapılan yargılama sonucunda, asıl davada ——- numaralı markalarla ilgili dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, ——— numaralı markaların kullanmama nedeniyle iptaline, birleşen davada——–markaların kullanmama nedeniyle iptaline karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine—- Tarafından tarafından bozularak, —– numarasını aldığı, bu kez de verilen kararın bozulması üzerine, —–numarasını aldığı, yapılan yargılama sonucunda; asıl davada; —– tescil numaralı marka ile ilgili davanın reddine, ————– tescil numaralı markaların tescilli oldukları tüm mal ve hizmetler için, —– tescil numaralı markanın —- dışında tescilli olduğu mal ve hizmetler için, —- tescil numaralı markanın ——— dışında kalan mal ve hizmetler için açılan davalar konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, —- numaralı markanın tescilli olduğu — emtiası için, — numaralı markanın tescilli olduğu ————-emtiaları için ve —–tescil numaralı markanın tescilli olduğu tüm ve mal hizmetler için açılan davaların husumet nedeniyle usulden reddine, birleşen davada; —– tescil numaralı markalar için açılan davalar konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği ve kararın —— tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Dava konusu teknik bilgi gerektirdiğinden Mahkememizce bilirkişi incelemesi yaptırılmış,——— hazırlamış oldukları —— tarihli raporda özetle; —- kayıtlarında ——- markasının Tanınmış Marka statüsünde kabul edilmiş olduğunu, davacı markasının tanınmış marka olduğunun kabulünün gerektiğini, davacının —— markasının tanınmış marka statüsünde—— kayıtlarına ——– numarası ile işlendiğini, ——–sas unsurlu markaların tescil tarihleri dikkate alındığında, bu markalara ait markasal kullanımının davacının—— esas unsurlu markaları devir aldığı—– tarihinden öncesine dayandığını, —– kayıtlarındaki markaların incelenmesinde görüldüğü üzere markaların —- esas unsurlu seri marka niteliğine sahip olduğunu, —- markasının —– sektöründe uzunca yıllardır kullanıldığını, en nihayetinde markanın yasal devir işlemleri gerçekleştirilmek suretiyle —-emtia sınıfını içerir mahiyette davacı tarafa intikal ettiğini, bunun yanında —- markasının aynı zamanda —–ailesinin soy ismi olduğunu, bu soy ismi ile —- üretimi işinde ün ve başarı elde edildiğini,——-devredilmeden önce kendileri tarafından bir marka haline getirildiğini, markasal olarak kullanıldığını, davalı şirket ortakları arasında —- soy ismine sahip kişilerin bulunduğunu, davalı şirketin ortakları arasında —– ailesinden gelen kişilerin de bulunması ve davacı ile aynı sektörde faaliyette bulunması nedeniyle davalı şirketin —– markasının gücünden, tanınmışlığından haberdar olduğunu, hal böyle iken ticaret unvanında değişikliğe giderek—–ibaresine ticaret unvanında yer vermesinin davalının bu ibareyi markasal olarak kullanma niyetini açıkça ortaya koyduğunu, artık——– markası bir ailenin soy isminden daha çok ———- sektöründe tanındığını, herkesçe bilinen bir marka haline geldiğinden dosyada bulunan belgelerle de sabit olduğu üzere —— markasının —– sektöründe markasal olarak kullanım hakkının 556 sayılı KHK gereği markayı usulüne uygun olarak devralan davacı tarafa ait bulunduğunu, davacı tarafın tescilli markalarını kullanmakla birlikte, davalı tarafın ——tescil ettirdiği ticaret unvanını kullanmakta olduğunu, söz konusu bu kullanımın davalının kullanımı açısından tescile dayalı bir kullanım olmakla birlikte hak sahiplerinin faaliyet gösterdikleri alanların ayniyeti nedeniyle ilgili müşteri çevresinin gözünde bağlantı ihtimalini de içeren karıştırılma ihtimaline sebep olabileceğini, hem markanın, hem de ticaret unvanının tescile dayalı olarak kullanıldığını, —— içtihatlarına göre tescile dayalı kullanımın haksız rekabet ve/veya marka tecavüzü teşkil edemeyeceğini, somut olayımızda davalının ticaret unvanında tescile dayalı olarak —– ibaresini kullanmakla marka tecavüzünde veya haksız rekabette bulunduğundan bahsedilemeyeceğini, ancak davalının ticaret unvanındaki —–ibaresinin tanınmış marka olması ve markasal gücü dikkate alındığında, davalının kullanım şeklinin markasal kullanım olması, davalı şirketin unvanındaki bu ibareyi kullanma zorunluluğunun bulunmaması, başka bir unvan da kullanabileceğini, işbu unvanı kullanmakla —— markasının asıl sahibi olduğu imajını yaratmaya çalışması sebebiyle davacı tarafın davalının ticaret unvanındaki—– ibaresinin ticaret unvanından terkini talebinde haklı olduğunu, —- ibaresinin davalının ticaret unvanından terkin edilmesi gerektiğini, davalı tarafa ait —– markasının tescilinin görsel ve kavramsal bir bütünlük içerisinde incelediklerinde, davacının tanınmış markasının ——kelime unsurundan oluşmakta oldğunu, hükümsüzlüğü talep edilen davalı markasının —— kelime unsurundan oluştuğunu, her iki markanın da, farklı kelime unsurlarından oluştuklarından yazım, telaffuz, görsel ve fonetik açıdan farklılık arz ettiklerini, tarihsel süreç dolayısıyla markaların birbirlerini çağrıştırmaları olasılığının değerlendirilmesinde ise tüm değerlendirmelerde olduğu gibi yine normal tüketicinin baz alınması gerektiğini, buna göre normal tüketicinin satın aldığı —- markalı—-eski sahibinin, yani bir anlamda markanın yaratıcısının —-olduğunu bildiğinin düşünülmesinin günümüz koşullarında yüzlerce farklı markalı ürünün büyük alışveriş mağazalarının stantlarında boy boy sergilendiklerini ve bu kadar çok çeşit arasında seçim yapan tüketicinin görsel odaklı ve hızlı seçimler yaptığı düşünüldüğünde hayatın olağan akışına uygun düşmediğini, bu sebeple, kanaatlerince davalının —- tescil numaralı —-markasının davacının tanınmış markası ile karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davalının — tescil numaralı —- markası ile davacının —- tanınmış markası ve diğer —– esas unsurlu markalarının —–kelime unsurlarından oluştuğunu, davacı adına tescilli olan —- numaralı —- markaları içerisinde —- ibaresinin kullanılmış olduğunun tespit edildiğini, davacı tarafın—- ibaresini markalarında —– olduğunu belirtmek maksadıyla kullanmış olduğunu,—–ibaresinin markanın esas unsuru olma özelliğine sahip olmayıp marka bütünü içerisinde—–esas unsurunu tamamlayıcı niteliğe sahip iken, davalı tarafın kullanımının ise —-şeklinde olup isim olarak vuku bulduğunu, netice itibariyle davacının — tanınmış markası ve diğer —- esas unsurlu markaları olan —- numaralı —–numaralı —- numaralı —–markaları ile davalının—-numaralı—— markası arasında görsel, fonetik, yazım ve telaffuz bakımından bir benzerliğin olmadığını, tarihsel anlamda irtibat kurulabileceği iddialarının ise aradaki her bakımdan bariz farklılık nazara alındığında yerinde olmadığını, davacı markalarında esas unsurun ——ibaresi olduğunu, bu ibareye benzerlik taşıyan veya karıştırılma ihtimali de doğurabilecek olan herhangi bir çağrıştırma yaratacak bir kullanımın davalının —– numaralı markasının kullanımında bulunmadığını, aynı sektörde ürün çıkaran tarafların ürünlerinin raflarda ortalama tüketici tarafından rahatlıkla ayırt edilebilir niteliğe sahip olduğu kanaatine varıldığını, davalı tarafın — tescil numaralı —– markasını tescil ettirirken kötü niyetli olmadığını, kendine özgün tercih neticesinde seçtiğini, tescil ettirdiği markayı kullanmakta olduğunu, davalının kötü niyetli olarak marka tescilleri yaptığı iddiasının yerinde olmadığını, en azından ispatlanamadığını, davalının —numaralı — markasının davacının —- tanınmış markası ile 556 sayılı KHK 8/1(b)maddesi uyarınca karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, ——– markasını tescil ettirirken davalının kötü niyetli olmadığını, 556 sayılı KHK 8/4 uyarınca davalının davacı markasının itibarından yararlanması ihtimalinin, davalı markasının davacı markasının itibarına veya ayırt edici karakterine zarar vermesi durumunun söz konusu olmadığı kanaatine varıldığını, davalının —- tescilinin hukuka uygun olduğunu ve hükümsüzlük şartlarının oluşmadığını, ——-kullanımları ile ilgili olarak; haksız rekabet, marka tecavüzü değerlendirmesinde; —– gelen belgelerin ve dosyadaki diğer belge ve bilgilerin incelenmesi neticesinde dökümü yapılan muhtelif markaların davalı ve davacı adına tescilli olduklarını, buna göre —- tescil numaralı—-markasının da — evraklarla sabit olduğu üzere davalı tarafa devir ile geçmiş olduğunu, bu bakımdan —- markası üzerinde tescil ile kullanım hakkı sahibi olanın davalı şirket olduğunu, aynı şekilde—- tescil numaralı ——- markasının da tescil ile kullanım hakkı sahibinin davalı şirket olduğunun tespit edildiğini, davacı markası ile iltibas oluşturmadığından hükümsüzlük şartlarının gerçekleşmediği kanaatine varıldığının açıklandığını, aynı şekilde —– markası da tarih ihtiva eden sayı markası olup ——kayıtlarında tescili devam ettiği müddetçe davalı lehine hukuki korumaya sahip bir marka olup, kullanımının tescile, yani hakka dayalı bir kullanım olması sebebiyle de marka hakkına tecavüz veya haksız rekabet şartlarının oluşmadığını, ancak, davalı tarafından ürünler üzerinde —– kullanılmasının, —— unsurunun ——–adresinde kullanılmasının tanınmış ——markası ile iltibas yaratması ve haksız yarar sağlaması ihtimaline yol açtığından, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu, ———–araştırması yapılmakla birlikte aktif kullanımda olmaması sebebiyle kullanım bilgilerine ulaşılamadığını, bu sebeple marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet değerlendirmesinin işbu adres için yapılamadığını, davalı şirketin —— —— yurt dışında satışa sunduğuna, bu durumun da marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğuna ilişkin taleplere ilişkin değerlendirmenin ise beyan ile de sabit olduğu üzere kullanımın ülke sınırları dışında bulunması sebebiyle Heyetlerince yapılamadığını, —— markasının hükümsüzlük talebi değerlendirmesinde; taraflara ait markalar arasında benzerlik bakımından markaların bir bütün olarak bıraktığı izlenimin dikkate alınması gerektiğini, davacı/karşı davalıya ait markayı oluşturan ——– markası ile davalı/karşı davacıya ait markayı oluşturan — markası arasındaki ortak sayı unsuru olan —— ibaresinin geçmişteki bir tarihi simgeleyen ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğunu, her iki tarafa ait markaların ayrı ayrı incelenmesinde; davacı/karşı davalı markasındaki —- kullanımının esas unsur niteliğine sahip olmadığını, markada esas unsurun —- ibaresi olduğunu, —ibaresinin —- unsurunu tamamlayıcı yan unsur olarak kullanılmış olduğunu, davalı/karşı davacı markasında ise —- ibaresinin esas unsur olarak kullanıldığını, bu açıklamalar ışığında, davacı/karşı davalı markasındaki —ibaresinin—– markası altında —-tarihinden beri yapıldığının altını çizmek, tüketiciye marka ile ilgili güven ve bilgi vermek amacıyla kullanılan bir ibare olmakla,—- esas unsurunu tamamlayıcı bir ibare olduğunu, dolayısıyla davacı/karşı davalı markası ile davalı/karşı davacı markalarının esas unsurlarının birbirinden farklılık arz ettiğini, bununla beraber aynı sınıftan olan ürünlerin aynı stantlarda yan yana dizilmesi halinde, davacının —- markası ile davalının ——markasının, bu markaların hitap ettiği tüketici baz alınarak yapılan karşılaştırma neticesinde, aralarında bağlantı olduğu ihtimalinin de dahil olmak üzere karıştırılma ihtimalinin gerçekleşme olasılığının yüksek olduğunu, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanunun marka tescilinde mutlak red sebeplerini düzenleyen 7.madde 1/b bendinde; aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan markaların tescil edilemeyeceğinin hükme bağlandığını, bu hükme göre davacı/karşı davalının—- markası ile davalı/karşı davacının — markasının benzer olduğunu, bu nedenle aynı ürünler için kullanıldığını, bundan dolayı KHK’nın 42.maddesi ve belirtilen 7/1-b bendi gereği davacı/karşı davalı tarafa ait —-markasındaki ———–ibaresinin hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini beyan etmişlerdir.
Rapora itiraz edilmesi üzerine, bilirkişi heyetine Bilişim Uzmanı ——-dahil edilerek, aynı heyetten yeniden rapor istenilmiş, bilirkişilerin dosyaya sunmuş oldukları —–tarihli raporda özetle; önceki raporda belirtildiği gibi, davalı-karşı davacının —- markalarının tescilli hak sahibi olduğunu, halihazırda markaların —–nezdinde tescilli olduğunu, davalı-karşı davacının —— tescil numaralı — markasının hükümsüzlüğü ile ilgili olarak Mahkememizin —– sayılı dosyasından verilen kararın halen kesinleşmemiş olması sebebiyle davalı tarafından —– markalarının tescilli kullanımının tecavüz ve haksız rekabet yaratmadığını, ancak bu konuda net bir görüş belirtebilmek için mahkememiz tarafından verilmiş bulunan ——Esas sayılı hükümsüzlük kararının kesinleşmesinin beklenmesinin gerektiğini, davalıya ait —– markasının tescilli bulunduğu sınıflarda kullanılması neticesinde davacının —- markası ile ilişkilendirildiğini, bu sebeple markanın hükümsüz kılınması gerektiği iddialarının kabulünün markanın bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde mümkün olmadığını, kök raporda da ayrıntıları ile belirtildiği üzere, —– markasının —sektöründe tanınmış bir marka olduğunu, bu bağlamda güçlü ayırt edicilik vasfına sahip bulunduğunu,— markasının ilgili sektörde tanınmış marka olarak, hiçbir işarete veya tanımlamaya ihtiyaç duymaksızın, salt kendi çekim gücüyle ortalama tüketicinin ürünü satın almasını sağladığını, dolayısıyla —- markasının kullanım şekli ile —- markasının ayırt edicilik vasfı dikkate alındığında ve markalar bütün olarak değerlendirildiğinde, davalıya ait —- markasının davacıya ait —– markasını anlamsal olarak çağrıştırma ihtimalinin bulunmadığını, davacının tanınmış markasının —– kelime unsurundan oluştuğunu, hükümsüzlüğü talep edilen davalının markası olan —– markasının da kelime unsurundan oluştuğunu, bu markaların —sınıf emtia bakımından tescilli markalar olduğunu, marketlerde, stantlarda sunumunun yan yana gerçekleştirildiğini, ancak her iki markanın da farklı kelime unsurlarından oluştukları için, yazım, telaffuz, görsel ve fonetik açıdan farklılık arz ettiklerini, tarihsel sürecin dolayısıyla markaların birbirlerini çağrıştırmaları olasılığının değerlendirilmesinde ise tüm değerlendirmelerde olduğu gibi, yine ortalama tüketicinin baz alınması gerektiğini, buna göre ortalama tüketicinin satın aldığı—— eski sahibinin, yani bir anlamda markanın yaratıcısının ——-olduğunu bildiğinin düşünüldüğünü, bunun ise günümüz koşullarında binlerce farklı markalı ürünün büyük alışveriş mağazalarının stantlarında boy boy sergilendiğini, bu kadar çok çeşit arasında seçim yapan tüketicinin görsel odaklı ve hızlı seçimler yaptığı dikkate alındığında, hayatın olağan akışına uygun düşmediğini, bu nedenle kanaatlerince, her iki markanın da ayırt edicilik vasfına sahip olduğunu, davalının —– markasının davacının tanınmış markası ile karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davalının —- tescil numaralı —— markası ile davacının —– tanınmış markası ve diğer —-esas unsurlu markalarının —-kelime unsurlarından oluştuğunu, davacı adına tescilli olan —- numaralı —– numaralı —- markalarında —ibaresinin kullanılmış olduğunun tespit edildiğini, davacı tarafın —- ibaresini markalarında ———olduğunu belirtmek maksadıyla kullandığını,—— ibaresinin markanın esas unsuru olma özelliğine sahip olmadığını, marka bütünü içerisinde —–esas unsurunu tamamlayıcı niteliğe sahip iken davalı tarafın kullanımının ise —– şeklinde olup isim olarak kullanıldığını, netice itibariyle, davacının —Tanınmış markası ve diğer —– esas unsurlu markaları olan —-numaralı —- numaralı — numaralı —– markaları ile davalının —— markası arasında görsel, fonetik, yazım ve telaffuz bakımından bir benzerliğin olmadığını, tarihsel anlamda irtibat kurulabileceği iddiasının ise aradaki her bakımdan bariz farklılık nazara alındığında yerinde olmadığını, davacı markalarında esas unsurun —— ibaresi olduğunu, bu ibareye benzerlik taşıyan veya karıştırılma ihtimali doğurabilecek olan herhangi bir çağrıştırma yaratacak bir kullanımın davalının — tescil numaralı ——–markasını tescil ettirirken kötü niyetli olmadığını, kendine özgü tercihi neticesinde seçtiğini ve tescil ettirdiği markasını kullanmakta olduğunu, davalının kötü niyetli olarak marka tescilleri yaptığı iddiasına Heyetlerinin katılmadığını, davalının —- tescil numaralı —- markası ile davacının —-tanınmış markası arasında 556 sayılı KHK 8/1(b)maddesi uyarınca karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, — tescil numaralı —— markasını tescil ettirirken davalının kötü niyetli olmadığını, 556 sayılı KHK 8/4 uyarınca davalının davacının markasının itibarından yararlanması ihtimalinin, davalının markasının davacının markasının itibarına zarar vermesinin, ayırt edici karakterine zarar vermesinin söz konusu olmadığı kanaatine varıldığını, davalının —– numaralı —- markasının tescilinin hukuka uygun olduğunu ve hükümsüzlük şartlarının oluşmadığını, — tescil numaralı — markasının —– tarihinde ——sınıflarda davalı adına tescilli bir marka olduğunu, davacı tarafın devir işlemleri neticesinde sahip olduğu tanınmış markasının ise —- markası olduğunu, —-sınıfta tanınmış marka statüsüne sahip bulunduğunu, davacı tarafın tarihsel bağlantı sebebi ile davalı markasının —— ibaresi ile benzer bir marka olmamasına rağmen tanınmış markası ile iltibas oluşturduğunu iddia ettiğini, yukarıda da ayrıntılı olarak bahsedildiği üzere davacının tanınmış markası ile davalının markası arasında ortalama tüketici bazında değerlendirme yapılması halinde karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacı ve davalı markaları arasında benzerlik bulunmadığı gibi, anlamsal çağrıştırma da bulunmadığını, her iki markanın da ayırt edici niteliğe sahip markalar olduğunu, markanın kötülendiğine, kötüleştirildiğine, karartıldığına, bulanıklaştırıldığına, markanın ekonomik değerinin azaldığına, tüketicilerin markayı tercihinde olumsuz rol oynadığına ilişkin dosyada iddia ve beyan dışında delil bulunmadığını, tüketici nezdinde markaların karıştırılması ihtimalinin markaların sektörde uzunca bir süredir kullanılıyor olması ve ayrı ayrı marka değerlerinin bulunması sebepleriyle bulunmadığını, dolayısıyla 556 sayılı KHK 8/4 maddesi uyarınca yapılan değerlendirme neticesinde, davalının davacı markasının itibarından yararlanması ihtimalinin, davalı markasının davacı markasının itibarına zarar vermesi, ayırt edici karakterine zarar vermesi durumunun söz konusu olmadığını, sonuç olarak davacı itirazları da dikkate alınarak yapılan değerlendirmede; davalının —- tescil numaralı —- markasının davacının —- tanınmış markası ile 556 sayılı KHK 8/1(b) maddesi uyarınca karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davalının ——- markasını tescil ettirirken kötü niyetli olmadığını, 556 sayılı KHK 8/4 maddesi uyarınca davalının davacı markasının itibarından yararlanması ihtimalinin, davalının markasının davacının markasının itibarına veya ayırt edici karakterine zarar vermesi durumunun söz konusu olmadığı kanaatine varıldığını, davalının ——–tescilinin hukuka uygun olduğunu, hükümsüzlük şartlarının oluşmadığını, kök raporda belirtildiği gibi, davalı tarafından ürünler üzerine —– ibaresinin konulmasının,—– unsurunun ——-adresinde kullanılmasının tanınmış—–markası ile iltibas yaratılması ve haksız yarar sağlaması nedeniyle marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu, —— araştırması neticesinde; —— yapılan incelemede komilitest.tk alan —– yayından kaldırılmış olduğunu, ——-sitelerinin arşiv bilgilerini tutan site üstünden yapılan incelemede ise,———– arşivlerinin tutulmadığını, ——–kullanılarak yapılan alan adı kayıt bilgileri incelemesinde; alan adı kimlik bilgilerinin olmadığını, —— bilgilerinin ise —— olduğunu, kullanım bilgilerine ulaşılamadığından marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet değerlendirmesinin işbu adres için yapılamadığını, davacı vekilince bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, davalı şirketin—— ibareli ——yurt dışında satışa sunduğunu, ancak üretim —– sınırları dahilinde olduğundan bunun marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğuna ilişkin taleplerinin değerlendirilmesi gerektiğini beyan ettiğini, marka hukukunda ülkesellik ilkesinin geçerli olduğunu, marka hukukundan doğan uyuşmazlıkların öncelikle bu ilke çerçevesinde ve mevzuat hükümleri dikkate alınarak çözümleneceğini, buna göre davacı tarafından dava dilekçesinde ——markasının kullanımının yurt dışında gerçekleştiğinin, ancak ürünün üretiminin —- sınırları dahilinde olduğunun beyan edildiğini, bu hususta dosyada delil bulunmamakla birlikte söz konusu ürünün —— ibaresi ile —–sınırları dahilinde üretildiğinin ispatı halinde bu durumun, 556 sayılı KHK gereği —– markasının davacı şirket adına tescilli bulunması ve kullanım hakkına davacı şirketin sahip olması dikkate alındığında, tanınmış —— markası ile iltibas yaratılması ve haksız yarar sağlanması nedeniyle marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu, davalı şirketin —– ibareli —- yurt dışında satışa sunduğuna, bu durumun da marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturmadığına ilişkin değerlendirmenin ise beyan ile de sabit olduğu üzere kullanımın ülke sınırları dışında yapılması nedeniyle Heyetlerince yapılmadığını, —— markasının hükümsüzlük talebi değerlendirmesinde, taraflara ait markalar arasında benzerlik bakımından markaların bir bütün olarak bıraktığı izlenimin dikkate alınması gerektiğini, davacı-karşı davalıya ait marka olan —- ile davalı-karşı davacıya ait marka olan —-ibaresi arasındaki ortak sayı unsuru olan —–ibaresinin geçmişteki bir tarihi simgeleyen, ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğunu, her iki tarafa ait markaların ayrı ayrı incelenmesinde; davacı-karşı davalı markasındaki —-kullanımının esas unsur niteliğine sahip olmadığını, markada esas unsurun —- ibaresi olduğunu, —- ibaresinin–ibaresini tamamlayıcı yan unsur olarak kullanılmış olduğunu, davalı-karşı davacı markasında ise —— ibaresinin esas unsur olarak kullanıldığını, bu açıklananlar ışığında, davacı-karşı davalı markasındaki —— markası altında——- tarihinden beri yapıldığının altını çizmek ve tüketiciye marka ile ilgili güven ve bilgi vermek amaçlı olarak kullanılan bir ibare olmakla —— esas unsurunu tamamlayıcı bir ibare olduğunu, dolayısıyla davacı/karşı davalı markası ile davalı/karşı davacı markasının esas unsurlarının birbirinden farklılık arz ettiğini, bununla birlikte aynı sınıftan olan ürünlerin aynı stantlarda/raflarda yan yana dizilmesi halinde davacının —–markası ile davalının —— markasının hitap ettikleri tüketici baz alınarak yapılan karşılaştırma neticesinde, markalar arasında bağlantı olduğu ihtimalinin de dahil olmak üzere karıştırılma ihtimalinin gerçekleşme olasılığının bulunduğunu, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK’nin marka tescilinde mutlak red sebeplerini düzenleyen 7.madde 1/b bendinde; aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edildiğini veya daha önce tescil için başvurusunun yapıldığını, bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan markalar”ın tescil edilemeyeceğinin hükme bağlandığını, bu hükme göre davacı-karşı davalıya ait —– markası ile davalı-karşı davacıya ait ——- markasının benzer olduğunu, aynı ürünler için kullanıldığını, bu nedenle KHK’nın 42.maddesi ve 7/1-b bendi gereği davacı-karşı davalıya ait —- markasının—— ibaresinin hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini beyan etmişlerdir.
Davalı-karşı davacının ticari kayıtları üzerinde inceleme yapılmak üzere bilirkişi heyetine mali müşavir —– da ilave edilerek, önceki heyetten yeniden rapor istenilmiş, dosyaya sundukları —– tarihli bilirkişi raporunda, davalı-karşı davacının ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ——- markası ile yurt dışına yapılan bir satışlarının bulunmadığını, yurt içinde bir üretimlerinin de bulunmadığını, ancak fason olarak ürettirilen ürünler üzerine bu markanın koyularak yurt içinde satışa sunulduğunu, davalı-karşı davacının hazır satın aldığı —— etiketleyerek yurt içinde satışa sunduğunu, diğer hususlarda önceki raporlarda belirtilen görüşlerinde bir değişiklik olmadığına dair görüş bildirmişlerdir.
Öncelikle asıl ve karşı davada talep edilen marka hükümsüzlüğü konusunda deliller değerlendirilmiştir.
Asıl davada davalı-karşı davacıya ait —– markasının hükümsüzlüğü talep edilmiş, hükümsüzlük nedeni olarak, markanın davacı-karşı davalıya ait —-esas unsurlu ve —- numaralı —— markaları ile iltibasa neden olacak derecede benzer olduğu, davacı-karşı davalının —— markasının tanınmış marka olması ile davalı-karşı davacının bu markayı kötü niyetle tescil ettirdiği iddia edilmiştir.
Karşı davada ise, davacı-karşı davalının —- tescil numaralı —- markasının, davalı-karşı davacı adına tescilli —— markası ile benzer olduğu iddiasıyla hükümsüzlük talep edilmiştir.
Dava açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde markanın hangi hallerde hükümsüz kılınacağı düzenlenmiş olup, 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesinde, markaların karıştırılma (iltibas ihtimali bulunması hükümsüzlük nedenlerinden biridir. Karıştırılma (iltibas) tehlikesi,iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle, sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir. Diğer bir tanıma göre karıştırılma ihtimali, bir -tescilsiz- işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önce tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple ya aynı ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesidir
Yapılacak incelemede karıştırılma (iltibas) ihtimalinin araştırılmasına ilk önce markalar arasında ayniyet ya da benzerlik bulunup bulunmadığından başlanması gerekir. Bunun için de ilk önce markalar arasında ayniyet veya benzerlik ve daha sonra mal ve/veya hizmetler arasında ayniyet veya benzerlik olup olmadığı araştırılmalıdır. Burada iltibas tehlikesinin belirlenmesinde, benzerliğin vasat düzeydeki tüketicilerin ilk bakışta ürün veya hizmetin karıştırılmasına sebep olması veya karıştırma tehlikesinin bulunması ölçütü esas alınır. Ancak özel alıcı grubu olan hedef kitle de somut olayda nazara alınabilir.
556 sayılı KHK’nin 8/4. Maddesi de hükümsüzlük hallerinden birini düznelemiş olup, bir markanın (veya başvurunun) aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılabileceği ilkesine bir istisna getirmiş bulunmaktadır. Buna göre, toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir marka veya başvurunun, aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, itiraz üzerine ret edilir. Kuşkusuz bir markanın toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşması, tek başına KHK 8/4 hükmü anlamında marka başvurusunun reddi için yeterli değildir. Ayrıca başvuruya konu işaret ile tanınmış markanın aynı veya benzer bulunması ve anılan maddede sayılan üç halden en az birinin birleşmesi gerekir. Bu haller, davacının markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlanabilmesi, itibarına zarar verebilmesi, ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabilmesidir.
556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde markanın hükümsüzlük sebepleri sınırlı olarak sayılırken KHK’nin 35/1. fıkrasında itiraz sebebi olarak belirtilen “başvurunun kötü niyetle yapıldığı” iddiasına yer verilmemiştir.
MK’nın 2. maddesi uyarınca hukuk düzeninin kötü niyeti koruması mümkün olmayıp, bu durumun KHK’nin 42. maddesinde sayılmamış olması halinde dahi kötüniyetin bir tescil engeli oluşturduğu hususunun göz önüne alınması zorunludur. Nitekim, bu benimseme aynı zamanda 556 sayılı KHK’nın marka hakkının korunmasına ilişkin genel sistematiğine de uygun düşmektedir.
Tescil başvurusunun kötü niyetle yapılmış olması halinin 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde düzenlenmemiş olmasına karşın başlı başına bir hükümsüzlük nedeni sayılması hususunda öğretide de görüş birliği mevcuttur.
556 sayılı KHK’nin 35/1. maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de KHK’nin amacına uygundur. Çünkü, KHK’nin 35/1. ve 42/1-a maddelerindeki düzenlemeler de, esasen, MK’nın 2. maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir. Bu bakımdan her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak açıkça kötü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilebilmelidir. Bu husus 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmemiş olsa dahi, genel hüküm ve temel prensip niteliğindeki MK’nın 2. maddesi uyarınca kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından dolayı aynı sonuca ulaşılması KHK’nin ruhuna da uygundur.
Bu yasal düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında, marka tescil kayıtları, taraflar arasında daha önce görülüp sonuçlandırılan davalar, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı ile; asıl davada hükümsüzlüğü talep edilen davalı-karşı davacıya ait — markası ile davac-karşı davalıya ait tanınmış —–markasının kelime unsurundan oluştukları, hükümsüzlüğü talep edilen davalı-karşı davacının markasını oluşturan —-ibaresinin davacı-karşı davalının markasını oluşturan —- inbaresinden tamamen farklı olduğu, bu görsel, işitsel ve anlamsal açıdan farklılık arz ettikleri, —- markasının tarihsel süreci —- ibaresinin bağlantılı olduğu iddia edilmişse de, markaların hitap ettiği ortalama tüketicinin satın aldığı —– eski sahibinin, yani bir anlamda markanın yaratıcısının ——olduğunu bildiğinin düşünülmesinin, günümüz koşullarında aynı raflarda pek çok farklı markalı ürünlerin satışa sunulduğu düşünüldüğünde, bu kadar çok çeşit arasında seçim yapan tüketicinin görsel odaklı ve hızlı seçimler yaptığı, bu nedenle, davalı-karşı davacının——- markasının davacının tanınmış markası ile karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, davalı-karşı davacının — tescil numaralı — markası ile davacının ——tanınmış markası ve diğer — esas unsurlu markalarının farklı kelime unsurlarından oluştuğu, davacı-karşı davalı adına tescilli olan—- numaralı —– markasının, davalı-karşı davacının markasından daha sonra başvurusu ve tescili yapılan bir marka olduğu, davalı-karşı davacının markasından daha önce tescil edilen —-markaları içerisinde —– ibaresinin yer aldığı, ancak davacı-karşı davalının markalarında ———- kelime anlamına uygun olarak, — saf olduğunu belirtmek maksadıyla kullandığı, — ibaresinin markanın esas unsuru olmadığı, marka bütünü içerisinde —-esas unsurunu tamamlayıcı niteliğe sahip iken, davalı-karşı davacının kullanımının ise —- şeklinde olup, isim olarak kullanıldığı, sonuç olarak, davacı-karşı davalının —- tanınmış markası ve diğer — esas unsurlu markaları olan — numaralı—- numaralı —- markaları ile davalının –numaralı — markası arasında görsel, işitsel ve anlamsal bakımından bir benzerlik bulunmadığı, davalı-karşı davacının —– markasını tescil ettirirken kötü niyetli olduğunun davacı-karşı davalı tarafça ispatlanamadığı, bu nedenle davalı-karşı davacıya ——-markasının hükümsüzlük koşullarının mevcut olmadığı sonucuna varılarak, —— markasının hükümsüzlüğü için açılan asıl davanın reddine karar verilmiştir.
Karşı davada hükümsüzlüğü talep edilen davacı-karşı davalının ——markası ile davalı-karşı davacı adına tescilli—- markasının her ikisinde de —– rakamının mevcut olduğu, taraflara ait markalar arasında benzerlik bakımından markaların bir bütün olarak bıraktığı izlenimin dikkate alınması gerektiği, davacı-karşı davalıya ait markayı oluşturan——markası ile davalı-karşı davacıya ait markayı oluşturan —- markası arasındaki ortak sayı unsuru olan —– ibaresinin geçmişteki bir tarihi simgeleyen ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğu, davacı-karşı davalı markasındaki —– kullanımının esas unsur niteliğine sahip olmadığı, markada esas unsurun —– ibaresi olduğu, —– unsurunu tamamlayıcı yan unsur olarak kullanılmış olduğu, davalı-karşı davacı markasında ise —- ibaresinin esas unsur olarak kullanıldığı, davacı-karşı davalı markasındaki —ibaresinin —– markası altında —–tarihinden beri yapıldığının altını çizmek, tüketiciye marka ile ilgili güven ve bilgi vermek amacıyla kullanılan bir ibare olarak —– unsurunu tamamlayıcı bir ibare olarak kullanıldığı, dolayısıyla davacı-karşı davalı markası ile davalı-karşı davacı markalarının esas unsurlarının birbirinden farklılık arz ettiği, bununla beraber aynı sınıftan olan ürünlerin aynı stantlarda yan yana dizilmesi halinde, davacı-karşı davalının —- markası ile davalı-karşı davacının —— markasının, bu markaların hitap ettiği ortalama tüketici tarafından, aralarında bağlantı olduğunun düşünülebileceği, bu şekilde markaların ilişkilendirilme, yani karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu, 556 sayılı KHK’nin marka tescilinde mutlak red sebeplerini düzenleyen 7/1-b maddesinde; aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan markaların tescil edilemeyeceğinin hükme bağlandığı, bu hükme göre davacı-karşı davalının —-markası ile davalı-karşı davacının —– markasının benzer olduğu, aynı ürünler için tescilli oldukları anlaşılmakla, bu nedenlerle 556 sayılı KHK’nın 42.maddesi ve 7/1-b maddesi uyarınca davacı-karşı davalı tarafa ait——markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak, davacı-karşı davalının ——-markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkini için açılan karşı davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Asıl ve karşı davada, taraflar karşılıklı olarak ayrıca marka haklarına tecavüz iddiasında da bulunmuşlardır.
Marka hakkına tecavüz konusu, dava açıldığı tarihte yürürlükte olan 556 sayılı KHK’nin 9. ve 61. maddelerinde düzenlenmiştir. 556 sayılı KHK’nin 9/1-b. maddesinde, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve /veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasının marka sahibi tarafından önlenmesinin talep edilebileceği düzenlenmiştir.
Bu yasal düzenleme ışığında somut olaya bakıldığında; davacı-karşı davalı, davalı-karşı davacının ——- markalarını kullanmasının davacı-karşı davalının tescilli markalarına tecavüz ve haksız rekabet yarattığını iddia etmiştir. Toplanan deliller, taraflara ait marka tescil kayıtları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı ile, davalı-karşı davacının — tescil numaralı —– markasını devir yoluyla aldığı, yine —– markasının da davalı-karşı davacı adına tescilli oldukları, dava tarihinde yürürlükte olan 556 sayılı KHK uyarınca tescilli markaların kullanılmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmediği, bu markaların —— kayıtlarında tescili devam ettiği müddetçe davalı lehine hukuki korumaya sahip markalar olup, kullanımının tescile, yani hakka dayalı bir kullanım olması sebebiyle de marka hakkına tecavüz veya haksız rekabet şartlarının oluşmadığı, ———— kime ait olduğunun tespit edilemediği, ancak, davalı-karşı davacının ticari kayıtları üzerinde yapılan incelemede —-olarak ürettirdikleri— ürünleri üzerine yapıştırdıkları etiketler üzerinde —– kullandıklarının tespit edildiği, bu ürünlerin —- satışa sunulduğu, ayrıca davalı-karşı davacının dosyada fotoğraflarına yer verilen ürün etiketleri üzerinde —– adına yer verdikleri, bu durumun teknik zorunluluktan kaynaklandığını beyan etmişlerse de davalı-karşı davacı şirketin tam ticaret unvanı yerine yalnızca —- yer verilmesinin teknik zorunluluktan kaynaklanmadığı, bu kullanımın da davacı-karşı davalının —esas unsurlu markaları ve tanınmış markasından kaynaklanan marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu, ——– kime ait olduğunun tespit edilemediği ve yayında bulunmadığından bu alan adına erişimin engellenmesi talebinin reddi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Karşı davada ise; davalı-karşı davacı tarafça, davacı-karşı davalının ——markasını kullanmak suretiyle davalı-karşı davacının marka hakkına tecavüz ettiği ve haksız rekabette bulunduğu iddiasıyla dava açılmıştır. Ancak; davacı-karşı davalının —-tescil numaralı —- markasının—– göre davacı-karşı davalı adına tescilli olduğu, dava tarihinde yürürlükte olan 556 sayılı KHK uyarınca tescilli markanın kullanılmasının marka hükümsüz kılınıncaya kadar marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmediği, bu markanın —–kayıtlarında tescili devam ettiği müddetçe davalı lehine hukuki korumaya sahip marka olup, kullanımının tescile, yani hakka dayalı bir kullanım olması sebebiyle de marka hakkına tecavüz veya haksız rekabet şartlarının oluşmadığı, yine davacı-karşı davalının —- geçmişine atıf yapmasının da haksız rekabet olduğu iddia edilmişse de, davacı-karşı davalının devir yoluyla aldığı ——-esas unsurlu markaların —— tarafından ihdas edilen markalar olması nedeniyle, yanıltıcı bir bilgi paylaşımında bulunmadıkları, markaları devralmakla ilk tesis tarihinden itibaren tüm haklarının davacı-karşı davalıya geçtiği, bu nedenle bu kullanımlarının da haksız rekabet teşkil etmeyeceği sonucuna varılmıştır.
Asıl davada ayrıca, davalı-karşı davacının ticaret unvanının terkini de talep edilmiştir. TTK’nın 52.maddesinde ticaret unvanlarının, başkalarınca haksız kullanımı veya tesciline karşı koruma getirilmiştir.
Nitelikleri itibariyle markalar, bir tacirin ürettiği veya piyasaya sunduğu mal ve hizmetleri, diğer tacirlerin mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye yarayan tanıtıcı işaretlerdir. Ticaret unvanları ise bir ticari işletmenin faaliyetlerini, diğer ticari işletmelerin faaliyetlerinden ayırt etmeye yarayan tanıtıcı işaretlerdir. Bununla birlikte, markaların; ayırt edicilik, reklam, garanti gibi işlevleri yanında, köken bildirme işlevleri de bulunmaktadır. O nedenle, bir ticaret unvanının, daha önceden tescil olunan bir markanın kapsamında kalan malların tescilli olduğu alanda kullanımı halinde, söz konusu kullanımın markanın işlevleri kapsamında, mal ve hizmetlerin ticari kökeni de dahil, ticari işletmeler arasında karıştırılma ihtimaline yol açması halinde söz konusu kullanım marka hakkına tecavüz olarak kabul edilmelidir. Bu bağlamda, daha önceden başkaları adına marka olarak tescilli bir işaretin, bir başkası tarafından ticaret unvanı olarak tescil ettirilmesi ve unvanın farklı bir faaliyet alanında tanıtıcı işaret olarak kullanılması marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilemez.
Tanınmış markalar yönünden ise, 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesindeki —- ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini —– risklerinin varlığı halinde, başkalarınca tanınmış marka ile aynı veya benzer olan ticaret unvanının, tanınmış markanın tescilli olduğu mal ve hizmet sınıflarından farklı bir faaliyet alanında kullanımı da somut olayın özelliklerine göre marka hakkına tecavüz olarak değerlendirilebilecektir.
Somut olayda; davacı-karşı davalının devir yoluyla sahip olduğu— esas unsurlu pek çok markasının tescilli olduğu, ayrıca—- markasını tanınmış marka olarak tescil edildiği, markanın özellikle—- ürünün de öne çıktığı, davalı-karşı davacı şirketin ortaklarının ise —- markasının yaratılmasında rol oynayan kişilerin yakınları olup, bir kısmının soyadının —— olduğu, ancak marka haklarının daha önceden —— tarafından başkalarına devredildikleri, tanınmış bir marka olamsı itibariyle, artık davalı-karşı davacı şirket ortaklarının aile soyadından öte ekonomik ve ticari değeri olan bir marka haline geldiği, davalı-karşı davacının da aynı alanda, yani yenilebilir — —– satışıyla ilgili ticari faaliyet gösterdikleri, bu nedenle ——– ticaret unvanı olarak kullanmalarının davacı-karşı davalının tanınmış markası ile ilişkilendirilme ihtimaline neden olabileceği, davacı-karşı davalının bu nedenle marka haklarının korunabilmesi için davalı-karşı davacının ticaret unvanından ——- ibaresinin terkinini talep etmekte haklı olduğu, ancak davalı-karşı davacı şirketin tescilli ticaret unvanını terkin edilene kadar kullanmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmeyeceği anlaşılmakla, davalı-karşı davacının ticaret unvanından ———ibaresinin tekinine, bu ticaret unvanının kullanılmasının haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz olduğunun tespiti ve önlenmesine ilişkin taleplerin reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M /Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
Asıl davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
Davalı-karşı davacının ticaret unvanından —– ibaresinin TERKİNİNE,
Davalı-karşı davacının —– markasını ———— adında ve ürünleri üzerinde yenilebilir yağ emtiası için kullanmak suretiyle davacı-karşı davalının MARKA HAKLARINA TECAVÜZ ETTİĞİNİN VE HAKSIZ REKABETTE BULUNDUĞUNUN TESPİTİNE,
Davalı-karşı davacının HAKSIZ REKABETİNİN VE MARKAYA TECAVÜZÜNÜN ÖNLENMESİNE, SONUÇLARININ ORTADAN KALDIRILMASINA,
Davalı-karşı davacının—— markasını kullandığı yenilebilir ——— ürünlerine, bunlara ait ilan, reklam, broşür, afiş ve sair her türlü tanıtım malzemesine, basılı kağıtlar, faturalar ve her türlü ticari evraka ve bu şekilde bastırılmış olan materyale ve benzeri vasıtalara EL KONULMASINA VE TOPLATILMASINA, hüküm kesinleştiğinde masrafı davalı-karşı davacıdan alınmak suretiyle İMHASINA,
Karar kesinleştiğinde marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi ile ilgili hüküm özetinin masrafı davalı-karşı davacıdan alınmak suretiyle —- çapında yayın yapan ——– herhangi birinde bir kez ilanına,
Davacı-karşı davalının davalı-karşı davacıya ait —— markasının hükümsüzlüğü davasının ve diğer fazlaya ilişkin taleplerinin REDDİNE,
Asıl davada alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin alınan 25,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 29,20 TL harcın davalı-karşı davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
Davacı-karşı davalı vekiline ticaret unvanının terkini davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacıdan tahsili ile davacı-karşı davalıya ödenmesine,
Davacı-karşı davalı vekiline markaya tecavüz ve haksız rekabet davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacıdan tahsili ile davacı-karşı davalıya ödenmesine,
Davalı-karşı davacı vekiline asıl davada reddedilen marka hükümsüzlüğü davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacı-karşı davalıdan tahsili ile davalı-karşı davacıya ödenmesine,
Davacı-karşı davalı tarafından yatırılan 25,20 TL peşin harç ve 25,20 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 50,40 TL harç giderinin davalı-karşı davacıdan tahsili ile davacı-karşı davalıya ödenmesine,
Davacı-karşı davalı tarafından yapılan 4.317,00 TL yargılama giderinden, davanın kabul ve red oranına göre, (%67) 2.892,40 TL’nin davalı-karşı davacıdan tahsili ile davacı-karşı davalıya ödenmesine, bakiye (%33) 1.424,60 TL’nin davacı-karşı davalı üzerinde bırakılmasına,
Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgililere iadesine,
Karşı davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
Davacı-karşı davalının —tescil numaralı ——- markasının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE VE SİCİLDEN TERKİNİNE,
Davalı-karşı davacının fazlaya ilişkin taleplerinin REDDİNE,
Karşı davada alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin alınan 25,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 29,20 TL harcın davacı-karşı davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
Davalı-karşı davacı vekiline karşı davada kabul edilen hükümsüzlük davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacı-karşı davalıdan tahsili ile davalı-karşı davacıya ödenmesine,
Davacı-karşı davalı vekiline karşı davada reddedilen markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacıdan tahsili ile davacı-karşı davalıya ödenmesine,
Davalı-karşı davacı tarafından yatırılan 25,20 TL peşin harç ve 25,20 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 50,40 TL harç giderinin davacı-karşı davalıdan tahsili ile davalı-karşı davacıya ödenmesine,
Davalı-karşı davacı tarafından yapılan 1.050,00 TL yargılama giderinden, karşı davanın kabul ve red oranına göre, (%50) 525,00 TL’nin davacı-karşı davalıdan tahsili ile davalı-karşı davacıya ödenmesine, bakiye (%50) 525,00 TL’nin davalı-karşı davacı üzerinde bırakılmasına,
Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgililere iadesine,
Dair; davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 2 haftalık süre içersinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.22/12/2020