Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/176 E. 2019/357 K. 26.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/176
KARAR NO : 2019/357
DAVA : Marka (Maddi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ: 28/09/2017
KARAR TARİHİ: 26/12/2019
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Maddi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı adına tescilli — ibareli markaların seri marka olarak da tescilli olduğunu, — adının — yılından beri davacı şirket adına kayıtı olduğunu, –yılından beri gayrimenkul/inşaat sektöründe faaliyet gösterdiklerini, otomotiv sektöründe de faaliyet gösterdiklerini, davalının;— web sitesinde ve—– sayfalarında ——-ibaresinin markasal olarak kullandığını beyanla, SMK 159 ve HMK 389uncu maddeler gereğince ihtiyati tedbir kararı verilerek davalıların marka hakkına tecavüz teşkil eden eylemlerinin ortadan kaldırılmasına, davalının web sitesinde, kataloglarında, reklamlarında, müvekkilinin tescilli markası olan —-markasının kullanılmasının önlenmesine, kullanıldığı yerlerden kaldırılmasına, tabelalardan silinmesine, tanıtım malzemelerine el konulmasına karar verilmesini, — sitesine ve — erişimin engellenmesine; davalının fiillerinin haksız rekabet olup olmadığının tespitine, tecavüzün tespitine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla —TL maddi tazminat ve yoksun kalınan kazancın davalıdan tahsiline karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.
DAVAYA CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin— tarihi olduğunu, 6769 sayılı Kanun’un 157. maddesinde yapılan düzenleme ile TBK’da düzenlenen zamanaşımı sürelerinin markaya tecavüz davalarında uygulanacağının düzenlendiğini, TBK’nun 72. maddesine göre, tecavüzün öğrenme tarihinden itibaren 2 yıl içinde davanın açılması gerektiğinin düzenlendiğini, müvekkili şirketin odaya kayıt ve ilan tarihinin — tarihi olup, davacının öğrenme tarihinin de — tarihi olduğunu, bu sebeple marka hakkına tecavüzün sonlanması talebinin zamanaşımına uğradığını, davalının beyanı alınmaksızın mahkemenin davanın esası hakkında tedbir kararı vermesinin hukuka aykırı olduğunu, tedbir kararı ile müvekkili şirket faaliyetinin durdurulduğunu, bir şirketin faaliyetinin durdurulmasının kamu menfaatine de aykırı olduğunu, bu sebeple müvekkili şirket zararının oldukça fazla olduğunu, tedbir kararından dönülmesi gerektiğini; müvekkili şirket tarafından– isminin çok uzun zaman önce kullanılmaya başlandığını, çok basit bir internet aramasında dahi bu durumun öğrenilmesinin mümkün olduğunu, davacı tarafın, bu ismin müvekkili şirket unvanında kullanıldığını biliyor veya bilebilecek durumda olduğunu, davacı tarafın bu ismin müvekkili şirket unvanında kullanıldığı bilinmesine rağmen sessiz kalındığını, davacı tarafın sessiz kaldığından hak kaybına uğradığını, bu sebeple davacının davasının MK’nun 2. maddesine göre reddi gerektiğini, —- isminin müvekkili şirket yetkilisinin ailesine verilen bir lakap olduğunu; müvekkili şirketin bu ismi davalı şirketin markası diye almadığını ve kullanmadığını, müvekkiline ait site ile davacıya ait sitelerin de birbirinden tamamen farklı olduğunu, isimlerin, logonun, yazı şekillerinin ve faaliyetlerin farklı olması sebebi ile firmaların normal kişiler tarafından karıştırılmasının söz konusu olmadığını, haksız tecavüzün men’i davasının reddi gerektiğini belirterek, davacının haksız taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; davalı şirketin davacı tarafın—-ibareli markalarından kaynaklanan haklarına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, durdurulması ve kaldırılması ile ticaret unvanının terkini davasıdır.
Davacıya ait marka tescil kayıtları dosya içine getirtilmiş, incelendiğinde;
-nolu – markasının -.sınıfta,
– nolu – markasının -. sınıflarda
-nolu – markasının – sınıflarda,
-nolu – markasının -. sınıflarda- emtiasını da kapsar şekilde tescilli oldukları tespit edilmiştir.
Taraflara ait — kayıtları dosya içine getirtilmiş, incelendiğinde; davalı şirketin tescil tarihinin -ticaret unvanını – tarihinde– olarak değiştirdiği, davacı şirketin tescil tarihinin ise– olduğu anlaşılmıştır.
Yine davalının —- tarihinde davalı adına tahsis edildiği, davacının —-yılında davacı adına tahsis edildiği anlaşılmıştır.
Dinlenen davalı tanığı …; davanın tarafları olan şirketlerle ilgisi olmadığını, ancak davalı şirketin torunlarına ve çocuklarına ait olduğunu, ancak hangi torunlarının ortak olduğunu şu an hatırlamadığını, yaklaşık – yaşında olduğunu ve ailesinin —- ailesi olarak tanındığını, kalabalık bir aile olduklarını, torunlarının ve çocuklarının bu nedenle — adını kullandıklarını beyan etmiştir.
Davalı tanığı …; diğer tanık …’ in damadı olduğunu, kendisi askerde çavuş olarak askerlik yaptığından ve eskiden bu yana çavuş rütbesine değer verildiğinden memlekette ve —- diye tanındığını, ailesinin de —- diye tanındığını, hatta kendisinin dahi eskiden soy adını —- zannettiğini, davalı şirkette …’in oğlunun çocuklarının ortak olduklarını, kendisinin de kayınbiraderinin çocukları olduklarını beyan etmiştir.
Davalı tanığı …; daha önce tanık olarak dinlenen …’in oğlu olduğunu, babasının memlekette ve —— olarak tanındığını, ailesinin de — diye tanındığını, davalı şirkette yeğenlerinin ortak olduklarını, kendisinin de şirkette çalıştığını, şirketin faaliyetinin gayrimenkul alım satımı ile ilgili olduğunu, —- faaliyet gösterdiklerini, davacının markasından ve marka tescilinden haberdar olmadıklarını, arsa karşılığı takas yolu ile gelen bir kaç aracı galerici olarak sattıklarını, bu işi kısa bir süre yaptıklarını, bu sırada davacı tarafça fark edildiklerini sandığını, ancak halen böyle bir faaliyetlerinin olmadığını, — ibaresini kullanma nedeninin aile adı olması olduğunu, davacı şirketin davalı şirketin ticari faaliyetlerine hiçbir katkısının da olmadığını, bu şirketle ilgisinin olup olmadığının da şimdiye kadar hiçkimse tarafından kendilerine sorulmadığını beyan etmiştir.
Davanın konusu teknik bilgi gerektirdiğinden, tarafların delilleri toplandıktan sonra dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, dosyamız içerisine alınan —- tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; “davalının, davacı adına tescilli —ibaresini — sitesinde ve sair tanıtım evraklarında kullanması sebebi ile marka hakkına tecavüz ettiği, aynı /benzer sektörde bulunmaları sebebi ile bu kullanımın markalar arasında iltibas yaratacağı ve haksız rekabete yol açacağı” tespit ve görüşlerine yer verilmiştir.
Yine dosyamız içerisine alınan — tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde ise; “davacı tarafça ticari defter ve belgelerin süresinde sunulmaması nedeniyle incelenemediği, davalı— yasal ticari defter ve dayanak belgeleri üzerinde tarafından yapılan incelemeler sonucu tespit edilen hususların hukuki değerlendirmesi Mahkemeye ait olmak üzere; incelemeler bölümünde görüldüğü üzere davalı — nin Mahkemece belirtilen dönemlerde – TL tutarında snet satış yaptığı, net karının -Tl olduğu, yaptığı satışlar karşısında – TL net kâr elde etmiş olduğu, bu tutarın – olduğu” tespit ve görüşlerine yer verilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde açıkça maddi tazminatın ne şekilde hesaplanmasını istediklerini açıklamadıklarından bu husus davacı vekilinden sorulmuş, – tarihli duruşmada maddi tazminatın lisans bedeline göre hesaplanmasını ve – tarihli celsedeki beyanında; daha önce davalının davanın — bildirdiği cironun %15 i oranında lisans bedeli hesaplanmak sureti ile kabulüne karar verilmesini talep ettiğini bildirmiştir.
Her ne kadar davalı taraf zamanaşımı itirazında bulunmuşsa da, davalının kullanımlarının dava açıldığı tarihte devam ettiği, kaldı ki haksız fiil nedeniyle zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğu ve zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından zamanaşımı itirazının reddine karar vemek gerekmiştir.
Sınai Mülkiyet Kanununun 29. maddesinde marka sahibinin izni olmaksızın, tescilli olan marka ile aynı olan herhangi bir işaretin tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması marka hakkına tecavüz olarak tanımlanmıştır. Yine Sınai Mülkiyet Kanununun 149. maddesinde marka hakkına tecavüz edilen marka sahibinin fiili tecavüzün olup olmadığının tespitini, muhtemel tecavüzün durdurulmasını, tecavüz fiillerinin durdurulmasını, tecavüzün kaldırılmasını, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabileceği düzenlenmiştir.
Türk Ticaret Kanununun 55. maddesinde ise dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışların haksız rekabet olduğu belirtilmiştir.
Somut olay incelendiğinde, toplanan deliller, tanık anlatımları, marka tescil kayıtları ve bilirkişi raporları ile, davalının—– sitesinin başlık kısmında — ibaresini kullandığı, alan adında ise — ibaresini kullandığı, internet sitesinin emlakçılık ile ilgili hazırlandığı, yine —-sayfada—- ibaresinin kullanıldığı, davalı şirketin kara araçlarının alım satımı faaliyetlerinin tanıtımının yapıldığı, davacının —esas unsurlu markalarının inşaat hizmetleri ve motorlu kara taşıtlarının satışı hizmetleri için tescilli oldukları, davalının taşınmaz ve araba alım satımı faaliyetlerinin davacının markasının tescilli oldukları inşaat hizmetleri ve motorlu kara taşıtlarının satımı hizmetleri ile bağlantılı ve benzer olduğu, bu nedenle markalar arasında hitap ettikleri ortalama tüketiciler yönünden iltibas tehlikesinin mevcut olduğu, davalının —-ibaresini markasal olarak kullanmasını haklı kılacak bir durumun mevcut olmadığı, davalının kullanımlarının ticaret unvanı kullanımı dışında markasal nitelikte olduğu, bu nedenle davacının seri markaları ile ilişkilendirilme ihtimali bulunduğu, davacının markasının davalının alan adında kullanılmasının SMK’nun 7/1-d maddesi ve 29. Maddesi uyarınca davacının marka haklarına tecavüz niteliğinde olduğu, davalının ticaret unvanının ve alan adının tescil tarihinden dava tarihine kadar 5 yıllık sürenin dolmadığı, bu nedenle sessiz kalma yoluyla hak kaybından söz edilemeyeceği, davalının davacıdan daha önce bu markayı kullandığını ispatlayamadığı, davalının eylemlerinin davacının marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet niteliğinde olduğu, ayrıca davacının —markasını ticaret unvanında aynen kullanması ve her iki tarafın ticaret unvanının da tali unsurlar dışında kalan esas unsurunun — olması nedeniyle TTK’nun 52/1. maddesi uyarınca davalının ticaret unvanından — ibaresinin terkini gerektiği, ancak davalının yargılama sırasında ticaret unvanını —— olarak değiştirmesi nedeniyle bu davanın konusuz kaldığı, davacının dava açıldığı tarihte davalının ticaret unvanının terkinini talep etmekte haklı olduğu, davacı tarafça ticari kayıtlar sunulmadığından maddi tazminat tutarıyla ilgili sağlıklı bir hesaplama yapılamadığı, TBK’nun 50. maddesi uyarınca maddi tazminatın mahkememizce belirlenmesi gerektiği anlaşılmakla, davalının ticari iş ve işlem hacmine, davaya konu markaların kullanım sürelerine, kullanım şekillerine ve davalının kusur derecesinin ağırlığına göre —- TL maddi tazminatın hakkaniyete uygun olacağı sonucuna varılarak, davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
Davalının davacı adına tescilli– markasını internet sitesi alan adlarında, içeriklerinde ve iş evrakında kullanmak suretiyle davacının marka haklarına TECAVÜZ ETTİĞİNİN VE HAKSIZ REKABETTE BULUNDUĞUNUN TESPİTİNE,
Marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin ÖNLENMESİNE, DURDURULMASINA ve KALDIRILMASINA,
Davalının—– ibaresini iş evrakında, internet üzerinde ve alan adlarında kullanmasının YASAKLANMASINA,
Tecavüzü oluşturan iş evrakı ve sair tanıtım malzemelerine, tabelalarına EL KONULARAK karar kesinleştiğinde masrafı davalıdan alınmak suretiyle İMHASINA,
Davalıya ait—– adlı internet sitesine ERİŞİMİN ENGELLENMESİNE,
15.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının fazlaya ilişkin – TL’lik tazminat talebinin REDDİNE,
Davalının ticaret unvanından — ibaresinin terkini talebi konusuz kaldığından, bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
2- 1.024,65 TL karar ve ilam harcı tayini ile peşin alınan 341,55 TL harcın mahsubu ile bakiye 683,10 TL harcın davalıdan tahsiline,
3- Davacı yararına “tecavüzün tespiti ve haksız rekabet yönünden” karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 3.931,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
Davacı yararına “maddi tazminat yönünden” karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 3.931,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
Davalı yararına red olunan “maddi tazminat yönünden” karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 3.931,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
4- Davacı tarafından yapıldığı anlaşılan 31,40 TL başvurma harcı, 341,55 TL peşin harç, 4,60 TL vekalet harcı, 3.000,00 TL bilirkişi ücreti ile 180,00 TL tebligat, müzekkere masrafı olmak üzere toplam 3.557,55 TL yargılama giderinin kabul ve red oranları gözönüne alınarak 2.668,16 TL sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapıldığı anlaşılan 39,80 TL yargılama giderinin kabul ve red oranları gözönüne alınarak 9,95 TL sinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, kalanın davalı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan gider avanslarından kullanılmayan miktarların karar kesinleştiğinde ve istek halinde taraflara iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 2 haftalık süre içersinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.26/12/2019