Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/147 E. 2019/10 K. 24.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/147
KARAR NO : 2019/10
DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/08/2017
KARAR TARİHİ : 24/01/2019
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müüvekkil şirketin, yıllar süren yatırım ve harcamalar sonunda ———— sektöründe faaliyet göstermek üzere kurulmuş olup; bu meslek grubunda faaliyetlerine başarıyla devam ettiğini, müvekkil şirketin; kaliteye verdiği önemle sektöre inovatif bir bakış açısı kazandırmaya çalıştığını, davalı tarafın 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca kullanmamasına rağmen; Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde ———– sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri (gündüz bakımı (kreş) hizmetleri dahil). Hayvan bakım evleri hizmetleri” emtialarında ———— sayılı ———–markasını haksız olarak tescil ettirdiğini, 6769 sayılı kanunun 9. maddesinde markanın iptalinin düzenlenmiş olup, söz konusu maddede ——- tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından ——- ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir.” söz konusu markanın “kullanılmama” sebebiyle iptal edileceğinin belirtildiğini, maddede yer alan tescil tarihi ifadesinden markanın fiilen tesciline karar verildiği tarihin anlaşılması gerektiğini, davaya konu markanın fiilen —– tarihinde tescil edilmiş olup, müvekkili tarafından yapılan araştırmalara göre davalının kendi adına tescil ettirdiği ————–markasını son 5 yıllık süre içerisinde kullanmadığını ve hali hazırda kullanmamakta olduğunu, dolayısıyla söz konusu markayı tecilden itibaren son 5 yıl içinde kullanmayan davalı tarafın korunacak hiçbir hukuki menfaati de bulunmadığını belirterek, dava konusu edilen markaların 3. kişilere devrinin engellenmesi amacı ile, dava sonuna kadar dava konusu marka üzerinde devir yasağının konulması hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesine ve bu konuda verilecek ihtiyati tedbir kararının Türk Patent Enstitüsü’ne bildirilmesine, davalı adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde 43. sınıfta kayıtlı bulunan; —— sayılı —- ibareli markanın ———- 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 9. maddesi gereğince iptali ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ——— tarihinde ————- tarafından kurulduğunu, müvekili şirketin kurulduğu tarihten bu yana dünyaca ünlü birçok markay—— halkının hizmetine sunduğunu, müvekkili şirketin —–aşkın “————- bünyesinde barındırdığı —-apsayan mağazası, 1200’ün üstünde çalışanı ile iştigal alanı sektörde önemli bir yeri bulunduğunu, müvekkili şirketin dava konusu —— markasını 43. sınıfta tescil ettirdiğini, müvekkili şirketin bu markayı, internet sayfasında, yazışmalarında, antetli kağıdında, kartvizitlerinde kullanmakta olup, bu marka adı ile açacağı restorantın müvekkili şirket tarafından ——–Merkezinde, müvekkili şirketçe —-Haziran ayında açılmış olan ———- mağazasının içinde açılması için hazırlıklarına devam ettiğini, buna ilişkin görsellerin dosyaya sunulacak olup, buraya yapılacak olan keşifle bu durumun net olarak ortaya çıkacağını, davacının kötüniyetli olarak müvekkili şirketin markasını kullanmadığı iddiası ile iş bu davayı ikame ettiğini, davacı şirketin müvekkili şirketin markasını tescil ettirmesinden çok sonra kurulmuş olup, ————–markasını almak için başvurduğunu belirterek, haksız ve dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; davalının —-nezdinde tescilli ————- sayılı ——–ibareli markanın tescilli olduğu sınıflarda kullanılıp kullanılmadığı iddiasıyla marka iptali davasıdır.
Marka tescil kayıtları dosya içine getirtilmiş, incelendiğinde, davacının markasının 2010 ——- numaralı ———– markasının davalı adına 43. Sınıfta ——- hizmetleri, geçici konaklama hizmetleri (gündüz bakımı (kreş) hizmetleri dahil), hayvan bakım hizmetleri” için tescilli olduğu, koruma tarihinin —–tescil tarihinin——– olduğu tespit edilmiştir.
Markanın kullanımının davalı tarafça ispatlanması gerektiğinden davalı tarafa delil ve belgelerini sunması için kesin süre verilmesine rağmen belge sunmadığı anlaşılmakla, 24/05/2018 tarihli ara kararı ile markanın kullanılıp kullanılmadığının tespiti için bilirkişi incelemesi yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
Dava tarihinden önce yürürlükte olan 556 sayılı KHK’nın 14. maddesi ile, markanın kullanılması zorunluluğu getirilmiştir. KHK’da öngörülen 5 yıllık kesintisiz kullanmama hali söz konusu olduğunda, markanın iptaline mahkeme tarafından karar verilebileceği ve marka korumasının sona ereceği düzenlenmiştir. Ancak bu hüküm Anayasa Mahkemesi’nin ——tarihli ve —–Esas ve —–yılı kararı ile iptal edilmiştir. İptal gerekçesinde; tescilden önce kullanımla yahut kullanım olmaksızın tescille kazanılan marka hakkının mülkiyet hakkı kapsamında olduğu, bu sebeple marka üzerindeki hakkın temel haklardan olduğu, sadece kanunla sınırlandırılabileceği, 556 sayılı KHK’nin 14. maddesiyle getirilen kullanma külfetinin mülkiyet hakkı kapsamında bulunan bir sınırlandırma olduğu, mülkiyet hakkına ancak kanunla sınırlandırma getirilebileceği, Kanun Hükmünde Kararname ile sınırlandırma getirilemeyeceği, bu durumun Anayasanın 91. maddesinin 1. fıkrasına aykırı olduğu belirtilmiştir.
Her ne kadar ———– taraf olduğu ——-19. maddesinde de benzer bir hüküm mevcutsa da, bu hükmün markanın kullanma zorunluluğunun mevcut olması halinde uygulanabileceği, 556 sayılı KHK’nin 14.maddesinin iptali ile iç hukukumuzda markanın kullanılması zorunluluğunun kalmadığı, bu nedenle ——– hükümlerinin uygulanmasının da mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Bu karardan sonra 10/01/2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 numaralı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 9. ve 26. maddesinde de markanın 5 yıl içinde ciddi şekilde kullanılmamış olması halinde iptaline karar verilebileceği düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile Sınai Mülkiyet Kanunun yürürlüğe girmesi arasında 4 günlük bir süre mevcuttur. Bu durum, kullanmama nedeniyle marka iptalinde belirtilen 5 yıllık sürenin hangi tarihte başlatılacağı konusunu tartışmalı hale getirmiştir.
Bir Kanunda geçmişe etkili olacağı açıkça belirtilmediği sürece her Kanun kural olarak ileriye etkili olmak üzere hüküm ve sonuç doğurur. Bunun aksinin düşünülmesi hukuk güvenliğin ile bağdaşmaz. Anayasa Mahkemesi’nin bir kararında belirtildiği gibi, Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Hukuk devleti ilkesinin önkoşullarından biri kişilerin hukuki güvenliğinin sağlanmasıdır. Hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılan ortak değerdir. Kural olarak hukuk güvenliği kanunların geriye yürütülmemesini zorunlu kılar. “Kanunların geriye yürümezliği” olarak adlandırılan bu ilke uyarınca, kanunlar kamu yararı ve kamu düzeninin gerektirdiği, kazanılmış hakların korunması, mali haklarda iyileştirme gibi kimi ayrıksı durumlar dışında ilke olarak yürürlük tarihinden sonraki olay, işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarılır. Geçmiş, yeni çıkarılan bir kanunun etki alanı dışında kalır. Bu nedenle, sonradan yürürlüğe giren kanunların geçmişe ve kesin nitelik kazanmış hukuksal durumlara etkili olmaması hukukun genel ilkelerindendir Kararda söz edilen kamu yararı veya kamu düzeni istisnalarının uygulanabilmesi için Kanunun geçmişe yürürlüğüne ilişkin açık bir düzenleme yapılması da gerekir. Anayasa Mahkemesi’nin 556 sayılı KHK’nin 14. maddesini iptal etmesi nedeniyle Türk Hukukunda markanın kullanılmasını zorunlu kılan bir düzenleme kalmamış olup, 6769 sayılı SMK yürürlüğe girdiği tarihte de böyle bir hüküm bulunmamaktadır. Sınai Mülkiyet Kanunu ile hem markayı kullanma zorunluluğu düzenlenmekte, hem de buna aykırı davranılmasına bazı sonuçlar bağlanmaktadır.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının Resmi Gazete’ de yayınlandığı——– tarihi itibariyle tescilli bir markanın kullanılmamasına bağlı iptalini düzenleyen hüküm iptal edilmiştir. Bu sebeple artık markadan doğan mülkiyet hakkı üzerinde kullanılmamaya bağlı bir yaptırım söz konusu değildir. Dolayısıyla ——— günü marka sahibine karşı markasını 5 yıldan uzun süredir tescilli olmasına rağmen kullanmaya başlamadığı gerekçesiyle dava açılamayacağı gibi, ——- günü Sınai Mülkiyet Kanununun 9. ve 26. maddesinin geçmişe de etkili olacağı açıkça belirtilmediğinden, bu Kanun ile markanın kullanılmamasına sonuç bağlandığı gerekçesiyle Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihteki kullanmama haline, geçmişe etkili olarak sonuç bağlanması ve dava açılması da mümkün değildir.
Tüm bu nedenlerle, Sınai Mülkiyet Kanunu ile getirilen kullanmama nedeniyle marka iptali, Kanun yürürlüğe girdiği tarihte iç hukuk sistemimizde yer almadığından ve Anayasa Mahkemesi kararı ile tüm sonuçları ile daha önce ortadan kalkmış olduğundan, 5 yıllık kullanmama süresi de Sınai Mülkiyet Kanununda yeni getirilen düzenleme ile yeniden başlayacağı, bu Kanunla ilk defa getirilen kullanma zorunluluğuna bağlanan sonucun ancak Kanunun yürürlüğe girmesinden 5 yıl sonra ortaya çıkabileceği, dolayısıyla 10.01.2022 tarihinden önce açılacak bu tür davaların mevsimsiz dava olmaları nedeniyle reddi gerekeceği anlaşılmakla, davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2- 44,40 TL karar ve ilam harcı tayini ile peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 13,00 TL harcın davacıdan tahsiline,
3- Davalı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 3.931,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
4- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar tesisine yer olmadığına,
Taraflarca yatırılan gider avanslarından kullanılmayan miktarların karar kesinleştiğinde ve istek halinde taraflara iadesine,
Dair; gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 24/01/2019