Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/129 E. 2018/378 K. 25.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/129 Esas
KARAR NO : 2018/378
DAVA : Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 15/06/2017
KARAR TARİHİ : 25/12/2018
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan davasının yapılan açık yargılama sonucunda;
İSTEM / Davacı dava dilekçesini duruşmada tekrarla; davalının—- numaralı “——-” markasını 1, 4, 7, 17 ve 39 sınıflarda 02.06.2008 tarihinde Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescil ettirdiğini, markanın 10.05.2017 tarihinde yenilendiğini, kendisinin ise “——-” ibareli markayı ——- emtiasında tescil ettirmek için başvuruda bulunduğunu, ancak başvurusunun kısmen reddedildiğini, davalının —– markasını gübre ve toprak sektöründe 5 yıldan bu yana ciddi şekilde kullanmadığını, 6769 sayılı SMK’nun 9/1.maddesi gereğince markanın iptaline karar verilmesi gerektiğini, bu nedenlerle davalıya ait ——- numaralı —– markasının iptaline ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVAYA CEVAP / Davalı vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; müvekkilinin 2001 yılından itibaren ticaret hayatında aktif olarak faaliyet gösterdiğini, iş yaşantısında gerçekleştirmiş olduğu uluslararası projeler ve çalışmalar sonrasında ——–şirketini kurduğunu ve yenilenebilir enerjiler alanında faaliyetlerde bulunduğunu, müvekkilinin kurucusu olduğu şirket tarafından gübrelerin ve organik atıkların biyogaz tesislerinde işlendiği ve çıkan maddelerin tarım alanında kontrollü bir şekilde kullanıldığını, müvekkiline ait firmanın 2013 yılında faaliyetine başladığını ve —–” markasının da 5 yıldan bu yana ciddi şekilde kullanıldığını, ayrıca müvekkilinin şirketine ait —–alan adlı internet sitesinde, faturalarda, antetli kağıtlarda, ambalajlarda ve ticari olarak algı yaratan bir çok mecrada dava konusu markanın kullanılmaya devam edildiğini, bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
D E L İ L L E R V E G E R E K Ç E / Dava, davalıya ait —— numaralı “——” ibareli markanın 5 yıldan bu yana ciddi şekilde kullanılmadığı iddiası ile açılan iptal davasıdır.
Dosyaya TPMK kayıtları getirtilmiş olup, incelendiğinde; davalıya ait ——— numaralı “——” ibareli markanın 1, 4, 7, 17 ve 39.sınıflarda 29.05.2008 tarihinde tescil edildiği ve 08.04.2017 tarihinde yenilendiği anlaşılmıştır.
Dosyaya celp edilen ticaret sicil kayıtlarının incelenmesinde ——–11.08.2011 tarihinde kurulduğu, şirket yetkilisinin davalı … olduğu görülmüştür.
Dava tarihinden önce yürürlükte olan 556 sayılı KHK’nın 14. maddesi ile, markanın kullanılması zorunluluğu getirilmiştir. KHK’da öngörülen 5 yıllık kesintisiz kullanmama hali söz konusu olduğunda, markanın iptaline mahkeme tarafından karar verilebileceği ve marka korumasının sona ereceği düzenlenmiştir. Ancak bu hüküm Anayasa Mahkemesi’nin 14/12/2016 tarihli ve 2016/148 Esas ve 2016/189 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiştir. İptal gerekçesinde; tescilden önce kullanımla yahut kullanım olmaksızın tescille kazanılan marka hakkının mülkiyet hakkı kapsamında olduğu, bu sebeple marka üzerindeki hakkın temel haklardan olduğu, sadece kanunla sınırlandırılabileceği, 556 sayılı KHK’nin 14. maddesiyle getirilen kullanma külfetinin mülkiyet hakkı kapsamında bulunan bir sınırlandırma olduğu, mülkiyet hakkına ancak kanunla sınırlandırma getirilebileceği, Kanun Hükmünde Kararname ile sınırlandırma getirilemeyeceği, bu durumun Anayasanın 91. maddesinin 1. fıkrasına aykırı olduğu belirtilmiştir.
Her ne kadar Türkiye’nin taraf olduğu ———– 19. maddesinde de benzer bir hüküm mevcutsa da, bu hükmün markanın kullanma zorunluluğunun mevcut olması halinde uygulanabileceği, 556 sayılı KHK’nin 14.maddesinin iptali ile iç hukukumuzda markanın kullanılması zorunluluğunun kalmadığı, bu nedenle ——– hükümlerinin uygulanmasının da mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Bu karardan sonra 10/01/2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 numaralı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 9. ve 26. maddesinde de markanın 5 yıl içinde ciddi şekilde kullanılmamış olması halinde iptaline karar verilebileceği düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile Sınai Mülkiyet Kanunun yürürlüğe girmesi arasında 4 günlük bir süre mevcuttur. Bu durum, kullanmama nedeniyle marka iptalinde belirtilen 5 yıllık sürenin hangi tarihte başlatılacağı konusunu tartışmalı hale getirmiştir.
Bir Kanunda geçmişe etkili olacağı açıkça belirtilmediği sürece her Kanun kural olarak ileriye etkili olmak üzere hüküm ve sonuç doğurur. Bunun aksinin düşünülmesi hukuk güvenliğin ile bağdaşmaz. Anayasa Mahkemesi’nin bir kararında belirtildiği gibi, Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Hukuk devleti ilkesinin önkoşullarından biri kişilerin hukuki güvenliğinin sağlanmasıdır. Hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılan ortak değerdir. Kural olarak hukuk güvenliği kanunların geriye yürütülmemesini zorunlu kılar. “Kanunların geriye yürümezliği” olarak adlandırılan bu ilke uyarınca, kanunlar kamu yararı ve kamu düzeninin gerektirdiği, kazanılmış hakların korunması, mali haklarda iyileştirme gibi kimi ayrıksı durumlar dışında ilke olarak yürürlük tarihinden sonraki olay, işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarılır. Geçmiş, yeni çıkarılan bir kanunun etki alanı dışında kalır. Bu nedenle, sonradan yürürlüğe giren kanunların geçmişe ve kesin nitelik kazanmış hukuksal durumlara etkili olmaması hukukun genel ilkelerindendir Kararda söz edilen kamu yararı veya kamu düzeni istisnalarının uygulanabilmesi için Kanunun geçmişe yürürlüğüne ilişkin açık bir düzenleme yapılması da gerekir. Anayasa Mahkemesi’nin 556 sayılı KHK’nin 14. maddesini iptal etmesi nedeniyle Türk Hukukunda markanın kullanılmasını zorunlu kılan bir düzenleme kalmamış olup, 6769 sayılı SMK yürürlüğe girdiği tarihte de böyle bir hüküm bulunmamaktadır. Sınai Mülkiyet Kanunu ile hem markayı kullanma zorunluluğu düzenlenmekte, hem de buna aykırı davranılmasına bazı sonuçlar bağlanmaktadır.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının Resmi Gazete’ de yayınlandığı 6 Ocak 2017 tarihi itibariyle tescilli bir markanın kullanılmamasına bağlı iptalini düzenleyen hüküm iptal edilmiştir. Bu sebeple artık markadan doğan mülkiyet hakkı üzerinde kullanılmamaya bağlı bir yaptırım söz konusu değildir. Dolayısıyla 7 Ocak 2017 günü marka sahibine karşı markasını 5 yıldan uzun süredir tescilli olmasına rağmen kullanmaya başlamadığı gerekçesiyle dava açılamayacağı gibi, 10 Ocak 2017 günü Sınai Mülkiyet Kanununun 9. ve 26. maddesinin geçmişe de etkili olacağı açıkça belirtilmediğinden, bu Kanun ile markanın kullanılmamasına sonuç bağlandığı gerekçesiyle Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihteki kullanmama haline, geçmişe etkili olarak sonuç bağlanması ve dava açılması da mümkün değildir.
Tüm bu nedenlerle, Sınai Mülkiyet Kanunu ile getirilen kullanmama nedeniyle marka iptali, Kanun yürürlüğe girdiği tarihte iç hukuk sistemimizde yer almadığından ve Anayasa Mahkemesi kararı ile tüm sonuçları ile daha önce ortadan kalkmış olduğundan, 5 yıllık kullanmama süresi de Sınai Mülkiyet Kanununda yeni getirilen düzenleme ile yeniden başlayacağı, bu Kanunla ilk defa getirilen kullanma zorunluluğuna bağlanan sonucun ancak Kanunun yürürlüğe girmesinden 5 yıl sonra ortaya çıkabileceği, dolayısıyla 10.01.2022 tarihinden önce açılacak bu tür davaların mevsimsiz dava olmaları nedeniyle reddi gerekeceği anlaşılmakla, davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M /Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
Davanın REDDİNE,
Alınması gereken 35,90 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
Davalı vekiline Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 3.145,00 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Davalı tarafından yapılan 60,10 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgililere iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı asil ve vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 25/12/2018