Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/208 Esas
KARAR NO : 2023/31
DAVA: Marka (Maddi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 07/12/2016
BİRLEŞEN DAVATARİHİ :31/10/2022
KARAR TARİHİ: 28/02/2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan davasının yapılan açık yargılama sonucunda;
İSTEM / Davacı vekili dava dilekçesini duruşmada tekrarla; müvekkili davacının —-sınıflarda tescilli olduğunu, davalı tarafların bu markayı —- üzerinde kullandıklarını, davalı ———- ürettirdiğini,—- ait işletmede ise satışını yaptığını,——- sayılı dosyası ile tespit yapıldığını, davalı —— ihtarnamesi ile markayı kullanmamasının ihtar edildiğini, davalı —– adına tescil başvurusu yapılan —– markasının ve —— markasının tescil başvurusunda —–emtiası da bulunmasına rağmen her iki markanın da ——— dışında tescil edildiğini, davalının—— markasını — tescil ettirmek istediğini, davacı tarafça yapılan itiraz üzerine verilen —– iptali için davalının açtığı davanın —- sayılı kararı ile reddedildiğini, dosyanın halen —— olduğunu, davalının —–için tescil ettirmek istediğini, itiraz üzerine verilen karara karşı açılan —– davasının reddedildiğini, kararın kesinleştiğini, ——– sitesinde satışa sunulduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu ve marka haklarına tecavüz ettiğini beyan ederek, müvekkilinin uğradığı zararın önlenmesi için davalı tarafın satışa sunduğu —- tüm ürünlere el konulmasını, ——-taşıyan tüm tanıtım evraklarına el konulmasını, tüm ——- malzemelere el konulmasını, davalılara ait—— sitesinde dava konusu —– ihtiva eden içeriklerin bulunması sebebiyle belirtilen ——— ibaresini ihtiva eden içeriklerin geçtiği sayfalara erişimin engellenmesine dair ihtiyati tedbir kararı verilmesini, 556 sayılı KHK’nın 65. uyarınca markanın kullanımını gösteren belgelerin sunulmasını, davalı yanın fiillerinin müvekkilinin marka tescilinden doğan haklarına tecavüz teşkil edip etmediğinin tespitini, müvekkilinin —- tarihinden —— bu yana fiilen maruz bırakıldığı zarara karşılık olarak fazlaya ve manevi tazminata ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 556 sayılı KHK‘nın 64. maddesi uyarınca şimdilik 5.000,00 TL maddi tazminata hükmedilmesini, müvekkilinin —– tarihinden ——- bu yana davalının fiilleri nedeniyle yoksun kaldığı kâra karşılık fazlaya ve manevi tazminata ilişkin haklarimiz sakli kalmak kaydıyla 556 sayılı KHK‘nın 66/2-b maddesi uyarınca hesaplanacak şimdilik 5.000,00 TL maddi tazminata hükmedilmesini, müvekkilinin marka hakkına tecavüzün men’ine, vaki tecavüzün ref’ine, fazlaya ilişkin hakları sair nedenlerle maddi tazminat talep etme, manevi tazminat davasi açma ve ——– suç duyurusunda bulunma hakları saklı kalmak ve dava harç ve masrafları ile avukatlık ücreti davalı taraf üzerinde bırakılmak üzere karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVAYA CEVAP / Davalı —–vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; davacı tarafından açılan davanın zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığını, —–uyarınca zarara uğrayanın zararı ve failini öğrendiği tarihten itibaren bir sene ve her halde zarara neden olan fiilin vukuundan itibaren on sene geçmekle zamanaşımına uğrayacağını, —–zamanaşımına uğrayacağının düzenlendiğini, davacının, dava dilekçesinde iddia ettiği marka tecavüzünü —– yevmiye numaralı ihtarname tarihinde iddia ettiği marka tecavüzünü, zararını ve faili öğrenmiş olduğun, davanın , zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığını, davacının her halükarda TBK’nun 72. maddesi uyarınca —– tarihinden itibaren değil, ancak dava tarihinden geriye dönük iki yıllık zararını tazmini talep edebileceğini, esasa ilişkin olarak ise, müvekkilinin ——– sayılı —- markalarının sahibi olduğunu, ——- satışını yaptığını, müvekkilinin bu markaları ile davacı markaları arasında uzun süren bir hukuki ihtilaf olduğunu, ——-yer aldığını, müvekkilinin ——-başvurarak markalarının koruma kapsamında —– ürününün yer alıp almadığını sorduğunu,——– cevabında —— ürününün de marka koruma kapsamında olduğu şeklinde cevap verildiğini, müvekkilinin —-ürününün de tescili için —- başvurduğunu, davacının itirazı üzerine başvurularının reddedildiğini,—– taşıdıklarını, red kararı üzerine temyize gittiklerini, kararın kesinleşmesi üzerine—– markalı ürünlerin satışına ve bu markayı ——— ürünü için kullanmaya son verdiklerini, 556 sayılı KHK’nın 64. maddesindeki maddi tazminata hükmedilmesi için eylem, zarara, uygun illiyet bağı ve kusur şartının birlikte mevcut olması gerektiğini, müvekkilinin olayda kusurunun bulunmadığını, davacının zararının söz konusu olmadığını, aleyhlerine tazminata hükmedilmesi halinde —– rücu edeceklerini, bu sebeple davanın HMK’nun 61. ve devamı maddeleri gereğince —- ihbar edilmesini talep etmiştir.
Davalı — vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; Delillerin taraflarına tebliğ edilmediğini, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkili mahkemenin müvekkilinin ———- bulunduğu —–Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğunu, dava konusu ürünleri davalı —– satın aldığını, olayda sorumluluğunun bulunmadığını, —– markalarının—– adına tescilli olduklarını, markanın yasal olarak kullanıldığını, müvekkilinin uzun süredir —– markalı ——- satışı yapmadığını, 818 sayılı Mülga Borçlar Kanunu’nun 60. maddesi uyarınca zarara uğrayanın zararı ve failini öğrendiği tarihten itibaren bir sene ve her halde zarara neden olan fiilin vukuundan itibaren on sene geçmekle zamanaşımına uğrayacağını, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesinde ise 2 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağının düzenlendiğini, davacının, dava dilekçesinde iddia ettiği marka tecavüzünü —– yevmiye numaralı ihtarname tarihinde iddia ettiği marka tecavüzünü, zararını ve faili öğrenmiş olduğun, davanın , zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı —-vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; dava konusu ——- markalı ürünlerin diğer davalı —— tarafından müvekkiline ürettirildiğini ve diğer davalı —— tarafından satıldığını, müvekkilinin söz konusu üretimi gerçekleştirdiği sırada ilgili markayı araştırma yükümlülüğünün bulunmadığını, davanin müvekkil açisindan husumet yönünden reddi gerektiğini, delillerin kendilerine tebliğ edilmeidğini, —— uyarınca zarara uğrayanın zararı ve failini öğrendiği tarihten itibaren bir sene ve her halde zarara neden olan fiilin vukuundan itibaren on sene geçmekle zamanaşımına uğrayacağını, davacının, dava dilekçesinde iddia ettiği marka tecavüzünü —–numaralı ihtarnamesi ile diğer davalı —- bildirmekle, iddia ettiği marka tecavüzünü, zararını ve faili bu tarihte öğrenmiş olduğunu ikrar ettiğini, davanın , zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığını, dolayısıyla davacinin davasinin zamanaşimi yönünden reddi gerektiğini, müvekkilinin ——, kendisine ait ——-markalı ürünleri ile iltibas teşkil eden—— ürünlerin yer almadığını, davacının zarara uğramadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA İSTEM /Birleşen davacı vekili dava dilekçesini duruşmada tekrarla; ——Esas sayılı dava dosyasında belirtilen vakılara atıfta bulunduklarını, bu dosyadaki taleplerin ——-Sayılı dosyası ile aynı olup, anılan dosyada ıslah talebi kabul edilmediğinden kısmi alacak davası şeklinde işbu davanın açıldığını, —- sayılı dosyası kapsamında alınan —- tarihli raporda davacı müvekkilinin alabileceği tazminat tutarının davalı —– olmak üzere toplamda —– olduğunun hesaplandığını ve taraflarınca bu rapor doğrultusunda ıslah ve bedel arttırım talep edildiğini, fazlaya ilişkin talepleri saklı kalmak kaydıyla açmış oldukları kısmi alacak davası olan ——- Esas sayılı dosyası kapsamında bilirkişi tarafından davacı müvekkilinin markasının uğradığı zararın toplamda —- olarak hesaplandığını, bu rapora karşı taraflarınca yapılan itirazlarının baki olduğunu, akabinde aynı dosyanın —— tarihli ara kararı gereğince ıslah taleplerinin reddedildiğini, ancak bedel artırım taleplerine ilişkin herhangi bir karara varılmadığının görüldüğünü ve müvekkilinin bilirkişi raporunca sabit kılınan (alınan rapora itirazlarını aynen tekrarlanmak kaydıyla) zararının tazmini için HMK 105-109. maddeleri uyarınca işbu davayı açma zaruretinin hasıl olduğunu beyan ederek, fazlaya ilişkin dava ve talep haklarını saklı tutarak; öncelikle dosyanın —— sayılı dosyası ile bu dosyada sözlü yargılamanın —— tarihinde yapılacak olması nedeniyle usul ekonomisi bakımından bu tarihten önce birleştirilmesine, haklı davalarının ve taleplerinin kabulüyle davacı müvekkilinin uğradığı zarara karşılık olarak —- tarihli bilirkişi raporunda belirtilen müvekkilinin —– bu yana fiilen maruz bırakıldığı zarara karşılık olarak fazlaya ve manevi tazminata ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik —— tarihinden dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan tahsiline, müvekkilinin marka hakkına tecavüzün men’i, vaki tecavüzün ref’ine, fazlaya ilişkin haklarının, sair nedenlerle maddi tazminat talep etme, manevi tazminat davası açma ve —–suç duyurusunda bulunma hakları saklı kalmak üzere yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraflar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
—– tarihli birleştirme kararı ile dava Mahkememizin —Esas sayılı dava ile birleştirilmiş olup, yargılamaya iş bu dava dosyasında devam olunmuştur.
BİRLEŞEN DAVAYA CEVAP/ Davalı —— cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; arabuluculuk dava şartı yerine getirilmeden dava açılmış olduğundan davanın usulden reddine karar verilmesini, davacının marka tecavüzünün tespiti, meni ve refi talebiyle açtığı davanın asıl davada da bu talepler ileri sürüldüğünden deredestlik nedeniyle reddi gerektiğini, yaklaşık 6 yıl sonra sona eren fiille ilgili tazminat talep edilmiş olduğundan, davanın zamanaşımına uğradığını, ek davada davacının hangi davalıdan hangi tutarı talep ettiği açıklanmadığı gibi, asıl davada talep edilen —- tazminat mevcut olmasına rağmen bilirkişi raporunda belirlenen —- tamamının yeniden talep edilmiş olduğunu, talep edilen tazminat tutarı ile talebin —– tarihinden itibaren faiz talep edilemeyeceğini, markaya tecavüzün söz konusu olmadığını, maddi tazminatın koşullarının oluşmadığını beyan ederek, birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı —–vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; davanın zamanaşımı geçtikten sonra açıldığını, talep edilen tazminat tutarının hatalı olduğunu, ilk davada —- tazminat talep edilmişken, bu davada da bilirkişi raporunda belirlenen —tazminatın tamamı talep edilerek tazminat tutarının —- çıkartıldığını, müvekkilinin iyi niyetli olarak dava konusu ürünleri sattığını, davacının —markalarının kullanımına —— tarihinden asıl dava tarihi olan — tarihine kadar sessiz kalmakla hak kaybına uğradığını, nitelikleri bakımından —- ürünü kapsamında kaldığını, davalı ——–adına tescilli markaların —— ürününde kullanılmasının markaya tecavüz oluşturmayacağını, davanın arabuluculuk yoluna başvurulmadan açılması nedeniyle usulden reddi gerektiğini beyan ederek, birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ——- cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; davanın arabuluculuk yoluna başvurulmadan açılması nedeniyle usulden reddi gerektiğini, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davanın TBK’nun 72. maddesi uyarınca zamanaşımına uğradığını, dava konusu marka ile diğer davalıların kazancı arasında illiyet bağı bulunmadığından davacının zarara uğramadığını, müvekkilinin ——- üreticisi olup, marka ismi gözetilmeksizin üretim yaptığını belirterek, birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
D E L İ L L E R V E G E R E K Ç E /
Asıl dava, davacı şirkete ait —- tescil numarası ile tescilli —– markasının davalılar tarafından iltibas oluşturacak şekilde —— ürününde kullanılması sebebiyle meydana geldiği iddia edilen marka hakkına tecavüzün önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması ve maddi tazminat davasıdır.
Birleşen —- sayılı dava da; davacı şirkete ait —– markasının davalılar tarafından iltibas oluşturacak şekilde —— ürününde kullanılması sebebiyle meydana geldiği iddia edilen marka hakkına tecavüzün önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması ve ek maddi tazminat davasıdır.
Her ne kadar davalılar asıl ve birleşen davayla ilgili zamanaşımı itirazında bulunmuşlarsa da, asıl davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 556 sayılı KHK’nin 70. maddesi ile birleşen davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan SMK’nun 157/1. maddesi uyarınca marka hakkına tecavüzden doğan özel hukuka ilişkin taleplerde zamanaşımı süresi için Borçlar Kanununun zamanaşımına ilişkin hükümleri uygulanır.
Asıl dava tarihinde yürürlükte olan 556 sayılı KHK’nın 61/1-A maddesi ve birleşen davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan SMK’nun 30/1. maddesi uyarınca başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal veya hizmet üreten, satışa arz eden veya satan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacağı düzenlenmiştir.
Dava tarihinde yürürlükte olan TBK’nun 72. maddesinde ise; tazminat isteminin zarar görenin zararı ve tazminat yükümlülüğünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağı, ancak tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımını öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımının uygulanacağı şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir. Bu düzenleme uyarınca eylemin aynı zamanda suç olması halinde ceza zamanaşımı sürelerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Davalıların davacıya ait markaya tecavüz eylemleri aynı zamanad suç teşkil ettiğinden, bu nedenle zamanaşımı süresinin 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıl olduğu, davalı —- tarafından cevap dilekçesinde davacı ile aralarında devam eden—- Karar sayılı kararın aleyhlerine kesinleşmesinden sonra —– markasını —— ürünleri üzerinde kullanmayı bıraktıklarını beyan ettiği,—- bu davayla ilgili onama kararının — tarihli olduğu, asıl dava tarihi —tarihinden ve birleşen dava tarihi olan —– tarihine kadar 8 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmakla, zamanaşımı itirazları kabul edilmemiştir.
Davalı—— müvekkilinin yalnızca dava konusu ürünlerin üretimini yaptığını ve marka konusunda araştırma yapmasına gerek olmadığını beyan ederek husumet itirazında bulunmuşsa da, her üç davalının da davaya konu ———- ürünün üretiminde, satışında ve pazarlanmasında rol aldıkları, tacir olan davalının basiretli bir tacir gibi davranarak ürettiği ürünlerin başkasının sınai mülkiyet haklarına tecavüz edip etmediğini araştırmakla yükümlü olduğu, bu nedenle her üç davalının da markaya tecavüz eyleminde sorumluluklarının mevcut olduğu anlaşılmakla, husumet itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı ——vekili davaya bakma yetkisinin müvekkilinin yerleşim yeri olan——Mahkemeleri olduğunu belirterek yetki itirazında bulunmuşsa da, sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi nedeniyle açılacak davada sınai mülkiyet hakkı sahibinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkili olduğundan ve davacının yerleşim yeri Mahkememiz yetki alanı içerisinde olduğundan, yetki itirazının reddine karar verilmiştir.
Her ne kadar davalı vekilleri birleşen dava açılmadan önce arabuluculuk yoluna başvurulmadığından dolayı davanın 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A ve HMK’nun 115/2.maddeleri uyarınca usulden reddi gerektiğine dair itirazda bulunmuşlarsa da, birleşen davada maddi tazminatın yanı sıra marka hakkına tecavüzün tespiti ve önlenmesi de talep edilmiş olup, objektif dava yığılması mevcut olduğundan, bu davalarda arabuluculuk dava şartı olmadığından, bu itirazlarının da reddine karar verilmiştir.
Davalı —– talebi üzerine dava —- ihbar edilmiştir.
Dosyaya—- kayıtları getirtilmiş olup, incelendiğinde;—– emtiası da dahil olmak üzere davacı—- yenilendiği, —– emtiası da dahil ——Sınıflarda — davalı—— tescil edildiği, bu markanın kapsamında da — emtiasının yer almadığı, davalının ———- emtiası için tescil başvurularının reddedildiği tespit edilmiştir.
—- sayılı kararı incelendiğinde; ——- aleyhine açılan davada, davacı şirketin —–olarak bilinen gümrüksüz eşya satış mağazaları işletmeciliği ile iştigal ettiği,—— ibareli tanınmış markanın sahibi olduğu, davacı şirketin, Marka Tescil Belgesi’nde açıkça —– emtiası yazmadığı için ——- emtiası için kendisi adına tescilini sağlamak üzere yaptığı —— markalarına dayalı olarak itiraz ettiği, davalı —— tarafından müvekkilinin başvurusunun reddine karar verildiği, davacının eskiye dayalı kullanma ve ayırt edicilik niteliği kazandırmadan doğan müktesep hakkı bulunduğu, —–markasını —– da dahil olmak üzere birçok üründe tescil tarihinden çok önce kullanmaya başladığı ileri sürülerek, ——– sayılı kararının iptalini ve anılan marka başvurusunun kabulünü talep ve dava edildiği, davanın kabulüne dair verilen kararın ——– sayılı kararı ile “Dava konusu başvuru ile redde dayanak alınan davalı——- adına tescilli markanın 556 sayılı KHK’nın 8/1-b bendi kapsamında benzer olduğu hususu mahkemenin de kabulündedir. Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu itibariyle, davacı adına daha önce tescilli olan —— markaları kapsamında şekerlemeler ve şekerle kaplı ürünlerin —- emtiası ile benzer tür emtia olduğundan bahisle davacının —— emtiası bakımından da önceki tarihli markalarından kaynaklanan kazanılmış hakkı olduğu kabul edilerek —- iptaline karar verilmiş ise de, başvurunun kapsadığı emtia bakımından kazanılmış haktan söz edilebilmesi için —–da benimsendiği üzere, bu başvurunun başkasının marka hakkı ile iltibas tehlikesi yaratmayacak ve haksız rekabete yol olmayacak nitelikte olması gerekir. Oysa, davacının önceki tarihli ve aynı ibareyi taşıyan markalarında—- emtiası bulunmadığı gibi, redde dayanak alınan benzer davalı markası —— için tescillidir. Mahkemece, davacının anılan emtia için tescil olunan bir markası bulunmadığı, bu nedenle markanın oluşturduğu işaretin 556 sayılı KHK’nın 8/1-b anlamında iltibasa yol açacağı gözetilmeksizin, yazılı gerekçe ile davanın kabulü doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle bozulduğu, yapılan yargılama sonucunda—–Karar sayılı kararla davanın reddine karar verildiği tespit edilmiştir.
—– Mahkemesi’nce verilen —-sayılı kararı incelendiğinde; —- Tarafından—– aleyhine açılan davada, davacı vekilinin asıl dava ve birleşen davada, müvekkilinin —– marka başvurusuna birleşen dosya davalısının —– ibareli markalarını gerekçe göstererek yaptığı itirazın davalı —- kararı ile kabul edildiğini, müvekkili başvurusu ile itiraza mesnet markaların benzer olmadığını, müvekkilinin—— ibareli markası bulunduğunu, eskiye dayalı kullanım hakkı olduğunu ve markayı tanınmış hale getirerek ayırtedicilik kazandırdığını belirterek ——- iptaline, marka başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep ve dava ettiği, Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve toplanan delillere göre, dava konusu marka başvurusu ile davalı markası arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında benzerlik bulunduğu, karıştırılma ihtimalinin olduğu, davacının — kazanılmış hakka dayanak marka başvurusunun yapıldığı tarihte geçerli olan —— emtiasının diğer şekerlemelerden ayrı bir emtia olarak yer almasına rağmen davacının —– başvuru listesinde bilerek ve iradi olarak yer vermediği, buna göre tescil kapsamını genişletmek anlamına gelen kazanılmış hak iddiasının MK’nın 2. maddesine aykırılık teşkil ettiği, dava konusu başvurunun davalının —- ibareli markasına yakınlaşmak için yapılan, iltibasa yol açacak, kötü niyetli bir başvuru olduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verildiği, —– kararı ile kararın onamasına karar verildiği ve kararın —- tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin —–sayılı değişik iş dosyası dosya içine getirtilmiş, incelendiğinde; — tarafından,——aleyhine delil tespiti talep edildiği, alınan bilirkişi raporunda özetle: tespit isteyene ait —- başvuru numaralı —– sınıflar için marka başvurusunda bulunulduğu, markanın — tarihinde tescil edildiği,—- tarihinde yenileme yapılarak — tarihine kadar koruma altına alındığı, markanın işler durumda olduğu,—–için marka başvurusunda bulunulduğu, markanın —- tarihinde tescil edildiği,—– sürenin bitmesinden sonra yenileme yapılmadığından markanın müddete girerek işlemden kalktığı, markanın işler durumda olmadığı, karşı tarafa ait delil olarak sunulan ürün üzerinde —– ibaresinin kullanıldığı, satış faturası üzerinde tespit isteyen tarafa ait —- markalarına iltibas yaratacak bir ibare olmadığı, faturanın —— ait olduğu yönünde tespitte bulunulduğu anlaşılmıştır.
Dava konusu teknik bilgi gerektirdiğinden tarafların delilleri toplandıktan sonra Mahkememizce bilirkişi incelemesi yaptırılmış;
Gıda Mühendisi—-, Marka Vekili —-, Bilişim Uzmanı—— oluşan bilirkişi heyeti —- tarihli raporda; davalıların markasal kullanımının, davacı adına tescilli —– markasının koruma kapsamında kaldığı, kusur hususunun tespitinin —– ihbar edildikten sonra değerlendirilebileceği şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Taraflara ait ticari kayıtlar üzerinde inceleme yapılarak tazminat hesabı yapılması için Muhasebe ve Finans Uzmanı bilirkişi —- rapor istenilmiş, dosyaya sunulan —– tarihli raporda; davalıların markaya tecavüz fiili işlediği hususu kabul edildiğinde, davacının; 556 sayılı KHK 66/2-b.maddesi uyarınca, davalı şirketlerden toplam —– yoksun kalınan kazanç alacağı olduğu, davacının fazla haklarını saklı tutarak şimdilik 5.000,00 TL tazminat talep ettiği, fiili zararın ispat yükümlülüğünün davacı tarafa ait olduğu, davacının bu hususta bir kâyıt veya belge dosyaya sunmadığı yönünde görüş bildirmiştir.
Alınan raporlara taraflarca itiraz edilmesi üzerine Mahkememizce ——- emtiasının davalı —– markaların tescil kapsamında yer alan —— emtiasına dahil olup olmadığına dair Gıda Mühendisi —- ve Marka Vekili —– tarihli rapor alınmış, raporda; davacının —– ibareli markasının ——– emtiaları bulunduğuna, davalılardan —- firmasına ait —— ibareli markanın emtia listesinde —– emtiasının bulunmadığına, davalılardan —- bulunmadığına, ——- yayınlanan ——- emtiasının bulunmasından dolayı, davalının —- markalarının tescilli oldukları ——– olarak tanımlanmış ürünlerden olmadığına ve bu ürünler kapsamında değerlendirilemeyeceğine dair kanaate varıldığına dair görüş bildirmişlerdir.
Bu rapora da itiraz edilmesi üzerine Gıda Mühendisi —– Marka Vekili —— tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; —– ürününün niteliği itibariyle şekerle üretilmiş, şekerleme olarak tanımlanacak ürünlerden olduğu, ancak şekerleme ürünlerinin genel hatları ile çok geniş bir yelpazeyi kapsadığı, davaya konu —— sınıf kapsamında tescilli bulunan ürün gruplarından —— emtiasının da bir çeşit şekerleme ürünü olduğuna dair görüş bildirmişlerdir.
Mahkememizce tazminat hesabı yapılması için yeniden Yeminli Mali Müşavir —- rapor istenilmiş, —– tarihli raporda; Davacı Yönünden; davacı—– sicil numarası ile kayıtlı olup, aynı zaman da —— numarası ile kayıtlı olduğunu, vergi mükellefiyetliğini —- tarihi itibari ile kapatarak ticari faaliyetine son verdiğini, davacının kapasite raporu bulunmadığını, dava dönemini kapsayana ——- yıllarında elde etmiş olduğu gelir ve karlılık oranlarının hesaplandığını, davacının dava konusu olayda satışları ve karlılık oranı analiz edildiğinde davalılara göre satışlarının çok düşük olduğu, kapasite raporunun bulunmadığı ve davalılar ile bürüt karılık oranlarının uyumlu olduğunun tespit edildiğini, davalının —- yılı itibari ile tek ortaklı —–ortağı olarak faaliyetine devam ettiği, ancak marka sahibi davacı ——- marka devir ve marka kullanım sözleşmesi bulunup bulunmadığı bilgisine ulaşılamadığı, davalıların dava konusu marka altında üretim yaptıkları ve sattıkları ürünlerin tamamının gümrüklü bölgede satışının yapıldığı, dolayısı ile davacının yurtiçi satışlarını engelleyecek çok fazla etkisinin olmadığı, davalı ——Yönünden; her ne kadar dava dönemi —– dönemini kapsasa da davalı —– diğer davalılar arasında ticari ilişkinin davalı şirketin —- kurulması dolayısı ile — yılları arasında gerçekleştiği, davalı —– arasın da davalı —– olarak davalı markaları içeren —- yaptığının anlaşıldığı, markanın faaliyet kârının hesabına katkısı oranının —– yıllarında yapmış olduğu satış, bu satış için satış ile orantılı gideri ve vergi karşılığı ayrıldığında —- marka hakkına tecavüz edilerek markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanç olduğu, davalı—- yönünden; Şirketin dava konusu ürünleri —– yıllar arasın da ise —-ürettirdiği ve gümrüklü alanda satılmak üzere —— sattığının anlaşıldığı, davalı ——- arasında davalı —– satılmak üzere dava konusu ——-markalı ——– satın aldığı ve sattığının anlaşıldığı, davalının —— işaretini lokumlarda davacıdan önce kullanmaya başlamış olduğu, —– yılların da tescil işlemleri sırasında o tarihteki mal ve hizmet tebliğinde —– ayrıca yer aldığı, —— yazı yazdığını ve —— tarihli ekli cevabi yazılarda markanın —-emtiasını kapsadığının davalıya bildirildiğini, —– kullanmış oldukları ve bu malların sadece —– faaliyet gösteren firmalara satıldıklarının tespit edildiğini, —– altında tescili başkasına ait olan marka ile ürün alarak — sattığı ve —–markalı üründen —— değerinde sattığı, bu satıştan davalı şirketin bürüt karlılığından hareket edildiğinde —- bürüt satış karı elde ettiği, vergi karşılığı düşüldüğünde davalının dava konusu ürün üretimi ile ilgili —-markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanç olduğu, genel olarak; davalıların ——- markalarını kullanarak elde ettikleri gelir ve yapılan hesaplamalar neticesinde oluşan tazminat tutarların takdirinin Mahkemede olduğu, zararın ispat yükümlülüğünün davacı tarafa ait olduğu, davacının bu hususta dosyaya bir kayıt veya belge sunmadığı, marka sahibinin manevi tazminat talebinin tarafların kusur ve tutumları doğrultusunda tamamen Mahkemenin takdirinde bulunduğu yönünde görüş bildirilmiştir.
Davalıların rapora itiraz etmeleri üzerine, marka uzmanı bilirkişi —- Yeminli Mali Müşavir bilirkişi —- davacının —– markasının davalıların satışlarına etkisinin tespit edilmesi için yeniden rapor istenilmiş, —- tarihli raporda özetle: davalının —– emtialar için tescil talebinde bulunduğu, yapılan başvurunun işbu tebliğin yayınlandığı —— sonra yapıldığı, davalı tarafın başvuru yaparken emtia listesini düzenlerken —— emtiasını yazabilme imkanı varken bu emtiayı başvurusuna eklemediği ve marka tescil kapsamında —– emtiasının mevcut olmadığı, davacı adına—- tescil edilmiş olan markanın tescil kapsamı içinde ——- olduğu, her ne kadar davalı taraf —— emtiası için öncelikli hak sahibi olduğunu iddia etse de, davacının marka başvurusuna itiraz etmediği ve de yasal süresi içinde hükümsüzlük davası açmadığı, buna göre ———- emtiası için —— ibaresinin kullanılmasına ilişkin hakkın davacı tarafa ait olduğu, davacının —— yer alan mallar ve hizmetler için tescilli —– markasının hak sahibi olduğu, davalının —–sınıfta yer alan —— emtiasında tescilli olmadığı, davalının kullanımları incelendiğinde——- ibaresinin yer aldığı, —-ibaresinin —– olduğu, —–ibaresi olduğu, markasal kullanımdaki esas unsurun —-olduğu, —- satılan emtianın cinsini belirlediği, ayırt edicilik katmadığı, davacının ——- numarası ile tescilli markası ile kavramsal, fonetik ve görsel benzerliğin mevcut olduğu, davacının —– numarası ile tescilli —– emtiasında tescilli olduğu, davalının —– emtialarda tescilli markasının —— tescilli olmadığı, davalı markasının her ne kadar —– edilmişse de,—— benzer ürünler olduğu kabul edilse dahi,—— davacının tescili kapsamında olması nedeniyle davalıya bu emtia üzerinde markayı kullanma hakkına sahip olduğu anlamına gelmediği, —– sınıfta yer alan ——-emtiasının orta düzeyde tüketiciye hitap eden ürünler olduğu, orta düzeyde tüketici nezdinde iltibasa neden olacağı ve marka hakkına tecavüzün koşullarının mevcut olduğu, davalıların, sözleşme ile fason üretim yaptıklarını savunduklarını, bu durumun marka hakkına tecavüz eylemini ortadan kaldırmadığını, davalıların, davacının markasını taşıyan ambalajlar ile üretim yapmaları ve ticaret alanına çıkarmalarının marka hakkına tecavüz eylemi oluşturduğu, gümrüksüz bölgede yapılan satışlar ve kullanımların da marka hakkına tecavüz şekil edeceği, marka hakkına tecavüz eylemi sürmekte ise tecavüz sürdüğü müddetçe zamanaşımı süresinin işlemeyeceği, davalıların markasal kullanımının, davacı adına tescilli—— koruma kapsamında kaldığı kanaatinin önceki raporlarda bildirildiği, ayrıca yine önceki raporlarda dava konusu olayda davalıların birbirlerine binler ile ifade edilecek adette —— satış faturası düzenlediklerinin tespit edildiği, davacının—- tarihi itibari ile ticari faaliyetine son verdiği,——yıllarında elde etmiş olduğu gelir ve karlılık oranlarının incelendiği, davacının dava konusu olayda satışları ve karlılık oranı analiz edildiğinde davalılara göre satışlarının çok düşük olduğu, kapasite raporunun bulunmadığı ve davalılar ile bürüt karılık oranlarının uyumlu olduğu, davacının —- itibari ile tek ortaklı ——-ortağı olarak faaliyetine devam ettiği, ancak marka sahibi davacı— ortak olduğu —– arasında marka devir ve marka kullanım sözleşmesinin olduğuna dair herhangi bir bilgiye ulaşılamadığı, davacının yurtiçi satışlarının pek engellenmediği, davalı —–yönünden;—– birleşerek bu unvan altında faaliyetine devam ettiği, —–diğer davalılar arasında ticari ilişkinin davalı şirketin —— kurulması dolayısı ile —– gerçekleştiği, davalı —– yılları arasında davalı —– davalı markaları içeren ——- markalı —– üretimi yaptığını, markanın faaliyet kârının —-olacağının takdir yüce Mahkemenin olmak üzere olduğunu, davalının —- yılların da yapmış olduğu satışın, bu satış için satış ile orantılı gideri ve vergi karşılığı ayrıldığında —- marka hakkına tecavüz edilerek markayı kullanmak yoluyla elde ettiği, bu tutarın ve oranın takdirinin Mahkemeye ait olduğu, davalı—- dava konusu ürünleri fason olarak ——-arasın da ise —– ürettirdiği ve gümrüklü alanda satılmak üzere —- sattığının anlaşıldığı,—- yılları arasın da davalı ——işaretini lokumlarda davacıdan önce kullanmaya başlamış olduğu, —–yani davacıdan önce ———- markasını —————– için kullanmış oldukları ve bu malların sadece gümrüksüz bölgede faaliyet gösteren firmalara sattıklarının tespit edildiği, mali hesaplamalarla ilgili önceki raporlarındaki görüşlerinin aynı olduğu, davacının sahip olduğu marka ile davalıların hesaplanan tutarda kazanç elde ettikleri, fiili zararın ispat yükümlülüğünün davacı tarafa ait olduğu, davacının bu hususta bir kayıt veya belge dosyaya sunmadığı, manevi tazminat talebinin tarafların kusur ve tutumları doğrultusun da tamamen Mahkemenin takdirinde bulunduğuna dair görüş bildirmişlerdir.
Davalıların bu rapora itiraz etmeleri ve markanın satışlara etkisi konusunda somut bir tespit yapılmamış olması nedeniyle, —-markasının satışlara etkisinin tespiti için bu kez sektör Uzmanı, —– S.M.M.M.—- Marka Uzmanı —— tarihli bilirkişi raporu alınmış, raporda özetle: davalı —— olduğu, davaya konu —- emtiası gibi birçok ——- markasının da üretimini sipariş ile fason olarak bünyesinde gerçekleştirdiğini, üretilen ——– emtiasının, marka ismi gözetilmeksizin üretilmekte olduğunu, direkt nihai tüketiciye ulaşmadığı, dolayısıyla ortalama tüketici nezdinde bir karıştırılmaya yol açmadığı, bu sebeplerle dava konusu ürünün satışlarına etkisinin % 0 olduğu-etkisi olmadığı, diğer davalılar —–olup inorganik bir bağ içerisinde olduğu, dava konu ürünü —–diğer davalı —- dava konusu marka adı altında fason üretim yaptırdığı ve ürünleri—– satışını yaptığı, ürünlerin ağırlıklı olarak değişik noktalarda serbest bölgeler içerisinde mağazalarda satıldığı, özel bir pazar yerinde sergilendiği, özel müşterilere —— vatandaşlarına hitap ettiği, davacının ise serbest bölgenin dışında önce şahıs işletmesi olarak—- tek bir noktada—- daha sonra ise tek ortaklı şirket kurarak Ataşehir ilçesinde iki noktada —– gösterdiği, davalılar —– sattığı ürünlere markanın etkisinin oransal olarak %2’si kadar olabileceğini, bu durumda davacının alabileceği tazminat tutarının—- üzere toplamda—– olduğuna dair görüş bildirmişlerdir.
Mahkememizce tahkikatın bitirilerek sözlü yargılama aşamasına geçilmesine karar verildikten sonra, davacı vekili —- tarihli ıslah dilekçesini dosyaya sunarak, —- tarihli bilirkişi raporunda tespit edilen tutarlara isnaden dava değerini ——— olarak ıslah ettiğini beyan etmişse de, tahkikat aşaması bittikten sonra ıslah yapılamayacağından, ıslah talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı bu kez davalılara karşı birleşen davayı açmış ve her iki dava birleştirilmiştir.
Marka hakkına tecavüz konusu, asıl davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 556 sayılı KHK’nin 61. maddelerinde düzenlenmiştir. 556 sayılı KHK’nin 61/1 ve 9/1-b maddesinde, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve /veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasının marka sahibi tarafından önlenmesinin talep edilebileceği düzenlenmiştir. Yine 556 sayılı KHK’nin 62. maddesi uyarınca marka sahibinin tecavüz fillerinin durdurulmasını, tecavüzün giderilmesi ve maddi ve manevi tazminat, tecavüze konu eşya ve bu eşyayı üretmeye yarayan araç, cihaz, makine gibi vasıtalara el koyulması, kararın kamuya duyurulmasını talep edebileceği belirtilmiştir.
Karıştırılma (iltibas) tehlikesi, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle, sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir. Diğer bir tanıma göre karıştırılma ihtimali, bir -tescilsiz- işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önce tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple ya aynı ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesidir
Yapılacak incelemede karıştırılma (iltibas) ihtimalinin araştırılmasına ilk önce markalar arasında ayniyet ya da benzerlik bulunup bulunmadığından başlanması gerekir. Bunun için de ilk önce markalar arasında ayniyet veya benzerlik ve daha sonra mal ve/veya hizmetler arasında ayniyet veya benzerlik olup olmadığı araştırılmalıdır. Burada iltibas tehlikesinin belirlenmesinde, benzerliğin vasat düzeydeki tüketicilerin ilk bakışta ürün veya hizmetin karıştırılmasına sebep olması veya karıştırma tehlikesinin bulunması ölçütü esas alınır. Ancak özel alıcı grubu olan hedef kitle de somut olayda nazara alınabilir.
Bu yasal düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında, davalıların —— markalı —- üretimini, pazarlanmasını ve satışını yaptıkları kendi beyanları ile sabittir. Davacının —– ile davalıların kullandıkları markalar karşılaştırıldığında, her iki tarafın markasında da esas unsurun —— olduğu, davalıların markalarında yer alan —– gelen—— oldukları, tanımlayıcı nitelikteki bu kelimelerin markaları farklılaştırmaya yetmediği, ——– alıcısı olan tüketici kitlesinin ortalama tüketici kitlesi olup, davalıların markalarını gördüklerinde, davacının seri markaları olduklarını düşünebilecekleri, bu şekilde ürünler ve taraflara ait işletmeler arasında bağlantı kurabilecekleri, bu durumun davalıların kullandıkları markalar ile davacının markası arasında iltibasa neden olabileceği, davalı – emtiası için tescilli olmadıkları, markaların tescil başvuru tarihinde —–yayınlanan —– İlişkin Tebliğ kapsamındaki —–emtiasının mevcut olmasına rağmen, davalının marka tescillerinin kapsamına —– dahil etmediği, kesinleşen ——— kararı ile davalının markalarının —— tescilli olmasının davalıya markalarını ——– ürününde de kullanma hakkını vermeyeceği, tüm bu nedenlerle davalıların eylemlerinin davacının marka haklarına tecavüz niteliğinde olduğu kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar davalılar ——– unsurlu markaları —- yana kullandıklarını ve davacının dava tarihine kadar sessiz kalmakla hak kaybına uğradığını savunmuşlarsa da, davacının cevaba cevap dilekçesinde; davacının davalıların marka kullanımlarını ——–Yevmiye numaralı ihtarname tarihinde öğrendiğini beyan etmiş, davalıların ürünlerinin havaalanlarında gümrüksüz bölgede satışa sunulmaları nedeniyle davacının marka kullanımından haberdar olmayabileceği, davacının bu iddiasının aksine daha önce davalıların marka kullanımından haberdar olduğuna dair bir delil sunulmadığı, davalıların markalarının —- emtiası için tescilsiz olarak kullanıldığı, davalı ——–emtiasında kapsayacak şekilde marka tescil başvurusu yapması üzerine davacının bu başvurulara itiraz ettiği, davalı tarafça kendisine karşı açılan davaları sonuçlanana kadar takip ettiği, ayrıca davalıya ihtarname göndererek —- markaları kullanmamalarını ihtar ettiği, bu nedenle davalının marka tescişl başvurusu yaptığı —— yılından bu davanın açıldığı tarihe kadar sessiz kalmadığı, bu nedenle de hak kaybına uğramadığı sonucuna varılmıştır.
Davacının dava tarihinde yalnızca tek bir işletmede ürün satışı yapması ve ticari hacmi dikkate alındığında, tazminat hesabı yapılırken davacıların gümrüksüz bölgede satışını yaptıkları ———- ürünlerinin satışında davacının —– markasının çok fazla etkili olmayacağı, nitekim alınan bilirkişi raporları ile de bu hususun tespit edildiği, markanın satışlara etkisinin ancak %2 olacağına dair bilirkişi tespitinin oluşa uygun olduğu, buna göre her üç davalının —— markalı— ticaretleri nedeniyle toplam —-tazminat ödemeleri gerektiği, ancak asıl davada davacı tarafça yalnızca 10.000,00 TL tazminat talep edildiği, her ne kadar bilirkişi raporlarında davacının 556 sayılı KHK’nin 64. maddesi uyarınca talep ettiği fiili zararını ispatlayamadığına dair görüş bildirilmişse de, talep edilen tazminatın miktarı ve davalıların —– markasını kullandıkları süre ve ürün satış miktarları dikkate alındığında davacının her halükarda 5.000,00 TL fiili zararının mevcut olacağı, yoksun kaldığı karın ise talep edilen 5.000,00 TL’den fazla olduğu anlaşılmakla, taleple bağlı kalınarak asıl davanın kabulüne, yargılama sırasında davalıların ——— ürünleri üzerinde —– unsurlu markaları kullanmaya son verdiklerinden, tecavüzün ref’i talebi konusuz kalmakla bu konu hakkında karar verilmesine yer olmadığına, ancak davacı dava açmakta haklı olduğundan, bu taleple ilgili yapılan yargılama giderlerinin de davalılar üzerinde bırakılmasına karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar davacı vekili birleşen davayla ilgili dosyaya sunduğu ıslah dilekçesi ile —– maddi tazminatın asıl davayla mükerrer tahsilat olmamak kaydıyla ödenmesini talep ettiğini bildirmişse de, talebin azaltılması ve daraltılması niteliğindeki bu beyanın ıslah niteliğinde olmadığı anlaşılmıştır.
Davacı birleşen davada asıl davada alınan bilirkişi raporuna atıf yaparak —–maddi tazminat talep etmişse de, asıl davada bu tutarın zaten 10.000,00 TL’lik kısmı için talepte bulunmuş olduğundan, 10.000,00 TL’lik tazminat talebinin derdestlik nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
Yine davacı birleşen davada Marka hakkına tecavüzün meni ve ref’ine karar verilmesini talep etmişse de, birleşen davanın asıl davaya ek dava olarak açıldığı, asıl davanın açıldığı tarihten sonraki bir marka tecavüzü iddiasında bulunulmadığı, bu nedenle bu talebin de derdestlik nedeniyle reddi gerektiği anlaşılmıştır.
Alınan bilirkişi raporu ile davalıların—–markasını kullanmak suretiyle elde ettikleri gelirin —- olduğu, davacının bu kadar tazminat ödenmesini talep etmekte haklı olduğu, asıl davada kabul edilen 10.000,00 TL maddi tazminat mahsup edildikten sonra 197.253,55 TL tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla, birleşen davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M /Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
1-Asıl davanın KABULÜNE
-Davalıların —— markasını ———- ürünlerinde kullanmak suretiyle davacının—– markasından kaynaklanan haklarına tecavüz ettiklerinin tespitine,
-Marka haklarına tecavüzün menine
-Marka hakkına tecavüzün refi talebi konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına,
-10.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Alınması gereken 683,10 TL harçtan peşin alınan 10.730,06 TL harcın mahsubu ile fazla bakiye 10.046,96 TL harcın isteği halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Davacı tarafından yatırılan ve iadesine karar verilen tutar dışında kalan 683,10 TL peşin harç ve 29,20 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 712,30 TL harç giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davalılar tarafından yapılan masrafların üzerlerinde bırakılmasına,
Davacı tarafından değişik iş dosyasında yapılan 1.066,00 TL tespit giderinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine,
Davacı tarafından Mahkememiz dosyasında yapılan 9.095,00 TL bilirkişi ücreti ve posta masrafından oluşan yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine,
Davacı vekiline Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince markaya tecavüzün tespiti, meni ve refi nedeniyle takdir olunan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Davacı vekiline Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince maddi tazminat nedeniyle takdir olunan 10.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-Birleşen davanın kısmen kabulüne kısmen reddine,
-Marka hakkına tecavüzün meni ve refi davasının derdestlik nedeniyle usulden reddine,
-10.000,00 TL maddi tazminat talebinin derdestlik nedeniyle usulden reddine,
-197.253,55 TL maddi tazminatın 19/08/2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Alınması gereken 13.474,39 TL harçtan peşin alınan 3.539,38 TL harcın mahsubu ile bakiye 9.935,01 TL harcın davalılardan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
Birleşen dosyada davacı tarafından yatırılan 3.539,38 TL peşin harç ve 80,70 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 3.620,08 TL harç giderinin davalılardan alınan davacıya ödenmesine,
Davacı vekiline maddi tazminat davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 30.388,00 TL vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Davalılar vekillerine usulden reddine karar verilen markaya tecavüzün meni ve refi davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara ödenmesine,
Davalılar vekillerine maddi tazminatın reddedilen kısmı üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 10.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara ödenmesine,
Birleşen dosyada davacı tarafından yapılan 135,00 TL yargılama giderinin davanın red ve kabul oranına göre, (%47,50) 64,13 TL’sinin davalılardan alınarak davacıya iadesine, fazlaya ilişkin kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
Birleşen dosyada davalılar tarafından yapılan masraf bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgililere iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 2 haftalık süre içersinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/02/2023