Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2016/178 E. 2023/267 K. 06.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İstanbul Anadolu 1. FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/178
KARAR NO : 2023/267

DAVA : Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli), Marka (Tecavüzün Giderilmesi İstemli)
DAVA TARİHİ : 06/10/2016
KARAR TARİHİ : 06/12/2023

Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinin yapılan açık yargılaması sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle,
—–Şirketi ile birleşmiş olup tüzel kişiliğin —– üzerinden devam etmekte olduğunu, Davacı şirketin ülkemizin önde gelen gayrimenkul şirketlerinden olduğunu, ülkemizde ve —- büyük projeleri yaptığını, dosyaya sunulan marka tescil ve yenileme belgelerinden de görüldüğü üzere—-markalarının sahibi olduğunu,—– büyük bir projeyi bitirdiğini halen satışların devam ettiğini, —-Bundan başka —-ve sair ilçelerde projeler yapmış olduğunu, Davalı tarafın davacının markalarının olduğu alanda (gayrimenkul), su an tespit edilen (davacının da faal olduğu)—- kullanmakta olduğunu; bu durumun/hususun davacının markalarının hak ve hukukuna ve ayrıca mevzuata aykırı olduğunu, Davacı şirket tarafından davalı tarafa—-. Noterliğinin —– yevmiye, 17/06/2016 tarihli ihtarname gönderilerek —– kelimesinin kullanılmasına son verilmesinin istendiğini, Davalı tarafça, —-. Noterliğinin 27/06/2016 tarih —– yevmiye numaralı cevabi ihtarnamesiyle —- ibaresini kullandıklarını inkar etmediklerini, Davalı tarafça ihtara rağmen—– linkinden projenin reklamının hali hazırda yapılmakta olduğunu, davalının bu eylemlerinin 556 Sayılı 61. Maddesi uyarınca marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, . Davacının tescilli markalarında — kelimesinin ön planda olduğunu, davalının kullanımında da bu ifadenin esaslı unsur olarak kullanılmakta olduğunu, Davalının—- kelimesinin kullanılmasının aynı zamanda TTK md.55 uyarınca haksız rekabet oluşturmakta olduğunu, beyan ederek İhtiyati tedbir talebinin kabulü ile davalının haksız ve hukuka aykırı kullanımlarının ve kullanım şekillerinin ihtiyati tedbir kararı yoluyla önlenmesine, —-geçen bütün tabela afis, tanıtım belgeleriyle internet ortamındaki adres ve ifadelerin ortadan kaldırılmasına, bunlarının kullanımının ihtiyati tedbir karan ile durdurulmasına, davalının davacı şirketin markalarına tecavüz etiğinin tespitine ve tecavüzün men’ine, tecavüzlerin ortadan kaldırılmasına, Sair ve fazlaya dair tüm hak ve talepleri saki tutarak şimdilik 10.000 TL maddi, 20. 000 TL manevi tazminatın ticari faiziyle ihtarnamenin tebliğinden itibaren davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, yargılama masraflarının ve vekâlet ücretinin karst tarafa yüklenmesine karar verilmesi talep edilmiştir.
24/10/2023 tarihli ıslah dilekçesinde Dava konusu maddi tazminatı 66.276,51-TL olarak ıslah ettiklerinden, 66.276,51 TL maddi tazminatın ve dava dilekçesinde talep edilen 20.000-TL manevi tazminatın, ihtarname tarihinden itibaren işletilecek ticari faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmişlerdir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle,
Davacı tarafça ileri sürülen haksız rekabet iddiasının, Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görev alanına girdiğini, Marka hakkında tecavüzün mevcut olmadığının tensiben alınan bilirkişi raporu ile de tevsik edilmiş olduğunu davanın görev yönünden reddi ile görevli ve yetkili—– Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesi gerektiğini, Davacı tarafın tedbir taleplerinin kabulü ile, ihtiyati tedbir kararı verilmesinin, usule ve hukuka açıkça aykırı olduğunu, bu hali ile ve bu aşamada verilen tedbir kararının dosya içeriğine de aykırı ve eksik inceleme neticesi verilmiş bir karar olduğu, bu nedenle tedbir kararına itiraz ettiklerini, Dava konusu edilen kullanımın, iddia edildiği gibi marka hakkına tecavüz ya da haksız rekabet teşkil eder nitelikte olmadığını, Davalı şirketin, yaklaşık 20 yıldır faaliyette bulunan, piyasasında tanınmış ve kamu/özel sektörde birçok projeye imza atmış, köklü bir inşaat şirketi olduğunu, Bu hususta, davalı tarafça gerçekleştirilen birçok projenin, davalı şirket web sitesinde—- yer almakta olduğunu, —– merkezli olarak faaliyete başlamış olan davalı şirketin, bir süre önce —- faaliyetlerini sürdürmeye başladığını, tamamlanmış ve devam eden projelere ilişkin,—-adresli web sitesi içeriğini delil olarak gösterdiklerini, Davalı şirket adına tescilli bir takım markaların halen koruma altında olduğunu, Davalı şirketin bir süre önce başladığı, —–mahallesindeki projesine de, —- en önemli projesi olarak baktığından, —– ismini verdiğini, bu ismin verilmesindeki amacın projenin şirketin — artırmaya yönelik, modern ve nitelikli bir proje olarak görülmesi olduğunu, Davalı şirketin davacının—– olarak tescilli bulunan markası ile, iltibas yaratmak ya da bu markadan faydalanmak gibi bir iradesi ya da kötü niyeti bulunmadığını, davacının kullandığı —- markasını da taşıyan—- Konaklarının, çok önce tamamlanmış, inşaatı ve satışı bitmiş, yıllardır yerleşimi olan, oturmuş bir konut projesi olmakla, davalı şirketin kullanımı ile karışması mümkün olmadığını, Davalı şirketin tanıtım ya da söylemlerinde, bu projenin devamı ya da üstlenicisi olduğu şeklinde bir iddia ya da tanıtımın bulunmadığını, davacının da, markasını “—-” şeklinde değil, —-” “——” ifadesi ile ve kendine has logoları ile kullanmakta olduğunu, davalı şirketin de, kendi özgün ve davacı logosuna benzemeyen logo görseli ile kullanım yapmakta olduğunu, markalar arasında bir benzerlik ya da iltibas imkanı bulunmadığını, taraf kullanımlarının görsellerle arz edilmiş olduğunu, Marka KHK’si ve uygulaması anlamında da, davacı yanın tescilli markası ile, davalı şirketin kullanımı arasında, kanuni şartların gerektirdiği ve Yüksek Yargıtay tarafından kabul edilmiş bulunan “görsel” ve “işitsel” benzerlik unsurlarının “birlikte” bulunması şartlarının, olayda gerçekleşmemiş olduğunu, ortada bir ihlal ve marka benzerliği söz konusu olmadığını, Davacı tarafın adına tescilli olduğunu iddia ettiği markanın, —–davalı tarafça kullanılan “—–” olmakla tarafların logo içerir kullanımları, öncelikle görsel teşevvüşe mahal vermeyecek derecede farklı olduğunu, kullanımın tek başına olmayıp, davalı şirket unvanının ana unsuru olan —– ismi ve yer gösteren —– kelimeleri ile birlikte kullanıldığını, Davacının kullanımının yabancı dil menşeli —– şeklinde olmasının, davalı şirket kullanımının ise—– şeklinde Türkçe olmasının, dolayısı ile yazılımlarının da farklı olması sebebi ile de, kullanımın görsel benzerliği bulunmadığını, işitsel benzerlik unsurunun da kesinlikle mevcut olmadığını, kullanıma ait aşağıdaki logo görsellerinden de açıkça görüleceği üzere, iki kullanım arasında, hiçbir görsel benzerlik ve karıştırılma olasılığı bulunmadığını,—– kelimesinin, saygınlık, itibar anlamına gelmekte olduğu, davalışirketin itibarını pekiştirmeye yönelik bir proje olan —– inşaat projesinde, bu şekli ile kullanıldığını davacının—– şeklinde kullanımı ile bir ayniyet söz konusu olmadığını, —- bir ifade olan “—-” kelimesinin, tek başına marka olarak tescili ve kullanımının da, Marka koruması ve bu alanda kabul görmüş ilkelere aykırı olduğunu, Davacı tescilinin de, büyük olasılıkla bu sebeplerle, Türkçe “—- şeklinde değil,—–şeklinde gerçekleştirilmiş ve —- ve —- şeklinde de kullanılmakta olduğunu, Davalı şirketin bu husustaki marka tescil başvurusunun, TPE tarafından benzerlik denetiminden geçip yayın kararı verilmiş olduğunu, davalı şirketin kullanımı gibi —- kelimesini içerip 19. Ya da 37. Sınıflarda, yani davacının tescil sınıflarında tescilli olan birçok tescilli marka bulunduğunu, —- kelimesini içeren tescilli marka örneklerinin varlıklarının da davalı şirketin kullanımının hukuka aykırı olmadığını gösterdiğini, Bilirkişi raporunda yer alan , “davalının kullanımının, davacının markadan kaynaklı haklarına tecavüz etmediği” tespitine itiraz etmediklerini, haksız rekabet ve iltibas iddiaları yönünden ve bu çerçevede varılan netice bakımından ise, itiraz ettiklerini, taraf marka kullanımları arasında bir benzerlik olmadığı, marka haklarına tecavüzün mevcut olmadığı durumda, özellikle markaların görsel ve kullanım sebebi ile (davacı yan “—– olarak kullanmaktadır) de işitsel olarak birbirine benzer bulunmadığı, göz önüne alınmakla, bilirkişi raporunda iltibas “tehlikesinin” varlığından, dolayısı ile haksız rekabetten bahsedilmesinin ne gibi bir mantık ve düşünce tarzı ile mümkün görüldüğünün anlaşılamadığını, tüm bu sebeplerle, davacı tarafından huzurda açılan davanın reddini talep ettiklerini beyan etmiştir.

TARAFLAR ARASINDAKİ UYUŞMAZLIK:
Tarafların; davalının, davacı tarafın tescilli —– sayılı —– ve —- sayılı ” Şekil + —– markasına tecavüz edip etmediği, tecavüzün tespiti, men’ i, ortadan kaldırılması, haksız rekabetin önlenmesi, maddi, manevi tazminat istenip istenemeyeceği konularında anlaşamadıkları tespit edilmiştir.

UYUŞMAZLIK HAKKINDA TOPLANAN DELİLLER:
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla, ön inceleme duruşması sonrası dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanının bulunmadığının tespiti ile, uyuşmazlık noktaları belirlenerek tahkikat aşamasına geçilip deliller toplanmıştır.Davalının—-Ticaret Sicil Müdürlüğünde —– ticaret sicil numarasıyla kayıtlı görüldüğü, 29/04/2015 tarihinde tescil edildiği, anlaşılmıştır.
Davacının—-Ticaret Sicil Müdürlüğünde —– ticaret sicil numarasıyla kayıtlı görüldüğü, 19/02/2004 tarihinde tescil edildiği, anlaşılmıştır.
Dosyaya Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları getirtilmiş olup, incelendiğinde; —– tescil numaralı markasının(Emtia:—-) davacı adına tescili olduğu, 17/06/2011 tarihinde sicile tescil edildiği anlaşılmıştır.
Dosyaya Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları getirtilmiş olup, incelendiğinde; —–tescil numaralı markasının(Emtia:35,37,40,41,42,43,44,45) davacı adına tescili olduğu, 23/06/1999 tarihinde sicile tescil edildiği anlaşılmıştır.
Konunun incelemesi uzmanlık gerektirdiğinden bilirkişi raporu aldırılmıştır.
Bilirkişi heyeti heyet rapor içeriğine göre;
03.11.2016 Tarihli İhtiyati tedbir taleplerinin değerlendirilmesi için alınan bilirkişi raporunda:
Davacı tarafa ait markaların tescilli olduğu, Davalı kullanımlarının marka hakkı ihlali teşkil etmediği, Davacı markasıyla davalı markası arasında iltibas tehlikesi bulunmakla davalı kullanımlarının haksız rekabet teşkil ettiği yönünde görüş bildirilmiştir.
02/10/2023 tarihli bilirkişi rapor içeriğine göre;
İnşaat Yönünden:
İnşaat ve Mimari açıdan gerek Davacının gerekse Davalıya ait projelerde —– markasının kullanıldığı standart bir proje ve Mimari görünüme rastlanmamıştır. Bu nedenle İnşaat yönünden —- kelimesi ile ilgili standart haklara sahip özelliklere rastlanmadığından İnşaat yönünden herhangi bir mukayese yapılamamaktadır.
Mali Yönden:
1) Davacının —– Ticaret Sicili Müdürlüğü’ nün 18/10/2016 tarihli —- sayılı yazında davacı şirketin —- sicil numarasıyla kayıtlı olduğu, 19/02/2004 tarihinde kurulduğu, kuruluş unvanının —– Şirketi olduğu, şirket iştigal konusunun “Her türlü bilgisayar donanımı içine işlenmiş yazılımların işletin sistemi yazılımlarının uygulama yazılımlarının verit abani verimlilik artıran yazılımların —– (çoklu ortam) yazılım ürününü ve benzeri sair türlü yazılımın üretimi geliştirilmesi islenmesi çoğaltılması her türlü fiziki ve elektronik ortamda yayılması Şirket amaç ve konusu ile ilgili lüzumlu gördüğü her türlü gayrimenkul ve menkul mallar alabilir, satabilir. Şirket gayrimenkul ve menkulleri üzerinde her çesit ayni veya şahsi hak tesis edebilir hertürlü ayni ve şahsi haklarısatın alabilirsatabilirtakas gibi medeni kanun, borçlar kanunu, Türk Ticaret Kanunu, icra ve iflas Kanunu gibi çeşitli mevzuat hükümlerinin hükmi şahıslara tanıdığı imkân ve yollar dairesindeki çeşitli şekillerde iktisap devir veya temellük işlemlerini yapabilir keza bu yallarla elden çıkarabilir. Satış vaadi, kira gibi her türlü şahsi veya kuvvetlendirilmiş şahsi haklar tapuya tescile, fekke, sere, şerhi kaldırma, her türlü ifraz, tevhit, tefrik, parselasyon kat irtifakı, kat mülkiyeti gibi işlemleri yapabilir. Şirketin isleri için lüzumlu görülecek menkul ve gayrimenkul mallar ile hak ve tesisler üzerinde rehin ticari işletme rehin ve ipotek verebilir kabul edebilir veya şirket lehine ipotek rehin iletme rehin tesis edebilir mevcut ipotekleri şerhleri ve sairtakibatla fek edebilir hak ve alacaklarını temini faaliyetlerini yürütülmesi ve tahsili cin ayni veya şahsi her türlü teminat ipoteği verebilir kendi veya başkalarının gayrimenkullerini teminat olarak gösterebilir. Menkul ve gayrimenkul hak veya tesisler kiralayabilir, leasingle kiralayabilir, kiraya verebilir, inşa eder veya ettirir, işletir veya işlettirebilir, gayrimenkuller üzerin de irtifak, intifa, üst hakları veya kat mülkiyeti satış vaadi tesis edebilir, keza aynı hakları şirket lehine tesis edebilir, mevcutlar kaldırabilir, ana sözleşmesi ve 3.9.2009 tarihinde tescil edilen tadil tasarısında yazılı olan diğer işler..“ yazdığı tespit edilmiştir.
2)Davalını —–Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün 17.10.2016 tarihli —– sayılı yazısında davalı şirketin kaydının bulunamadığı, Yine—–Ticaret Sicili Müdürlüğü’ nün 18/10/2016 tarihli —- sayılı yazında Münferiden davalı şirketin kaydının—– Ticaret Sicil Memurluğundan sorulmasını …“ yazdığı tespit edilmiştir.
3)Yukarıda yaptığımız değerlendirmeler Sayın Mahkemece göz önüne alınarak, aksi kanaatte olunması halinde, Davacının SMK.nun 151/2-c ve 151/3 maddeleri uyarınca davalıdan talep edebileceği tazminat tutarının;
a)—— bildirdiği emsal lisans bedeli % 10 oranına göre 132.553,02 TL. olmaktadır TL.
b) Davacının dosyaya emsal bir lisans sözleşmesi sunmaması, ekonomik değerleri ve iştigal alanı dikkate alındığında % 5 oranına göre 66.276,51 TL olduğu
4) Manevi tazminatın takdiri ve tespiti ve miktarının tespitinin sayın mahkemenize ait olduğu,
Marka ve sektörel bakımdan yapılan incelemede;
1.Davacı şirket adına —- tescil numaralı ŞEKİL+—- markasının 35, 37, 40, 41, 42. , 43, 44, 45. sınıflarda ,—–TESCİL NUMARALI ŞEKİL +—- – markasının ise 37. sınıfta tescilli olduğu,
2.Davalı adına dava ve davacının göndermiş olduğu —- Noterliğinin ——yevmiye, 17/06/2016 tarihli ihtarnamesinden önce başvurusu yapılan —–TESCİL NUMARALI —–markasının 19 ve 37. sınıflarda tescilli olduğu,
3.—– ibareleri her ne kadar doğrudan bir mal veya hizmeti işaret etmiyor ise de toplumun çok geniş ve kesimi tarafından bilinen ve anlaşılan kelimelerden olduğu, 37. sınıf ve inşaat alanında pek çok şirketin bu ibareyi hizmetlerinin tanıtımında “sıfat” yerine kullandığı —– ibaresinin bu anlamda zayıf bir ibare sayılabileceği,
4. Dosyaya sunulan delillerden davalı tarafın Ticaret Unvanı ve logosunun altıda ŞEKİL+—–şeklindeki kullanımının dava konusu edildiği İnceleme tarihinde—–KONUTLARI şeklinde kullanımın devam ettiği, Davacı adına tescilli —— markaları ile davalı tarafça kullanılan —– ibarelerinin marka hukuku bakımından yeterince ayırt edici olduğu, —– ibaresinin çok yaygın kullanılan ve bilinen bir ibare olmasından dolayı zayıf bir ibare kabul edilebileceği,
5. Davalının ŞEKİL şeklindeki kullanımının tescilli—– markasının türevi olduğu, Bu bakımdan dava ve davacının —- Noterliğinin—– yevmiye, 17/06/2016 tarihli ihtarnamesinin gönderilmesinden önce başvurusu yapılan —-tescil numaralı—– markasının kullanımının tescilli marka kapsamında kalacağı,
6. —– ibaresi ne kadar zayıf bir ibare de olsa tarafların iştigal konuları ve coğrafi olarak yakın olmaları, hitap ettikleri tüketici kesim ve gelir seviyesi bakımından davalının —– ibaresini kullanmasının haksız rekabet teşkil edebileceği, ” yönünde görüş bildirilmiştir.
UYUŞMAZLIK HAKKINDAKİ YASAL DÜZENLEME:
556 SAYILI KHK 61 maddesi gereğince
Aşağıda sayılan fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 9 uncu maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için gümrük bölgesine yerleştirmek, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutmak veya ticari amaçla elde bulundurmak.
d) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.
Markalar hakkında KHK nın 61.maddesinin 9.maddeye yaptığı yollama nedeniyle
Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibi, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep edebilir:
a) Markanın tescil kapsamına giren aynı mal ve/veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve/veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsamına giren mal ve/veya hizmetlerle benzer olmayan, ancak Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle tescilli markanın itibarından dolayı haksız bir yarar elde edecek veya tescilli markanın itibarına zarar verecek veya tescilli markanın ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin kullanılması.Eylemleri markaya tecavüz teşkil eder.
556 sayılı KHK’nın 6. Maddesine göre, Marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi, mahkemeden, aşağıdaki taleplerde bulunabilir:
a) Marka hakkına tecavüz fiillerinin durdurulması,
b) Tecavüzün giderilmesi ve maddi ve manevi zararın tazmini, düzenlemesi mevcuttur.

GEREKÇE:
Dava; marka hakkına tecavüzden ve haksız rekabet hükümlerinden kaynaklı tecavüzün sona erdirilmesi, maddi ve manevi tazminat davasıdır.
Davacı taraf dava konusu adına tescilli, —- tescil numaralı—– şekil” markası ile —- tescil numaralı —-ŞEKİL” markasının davalı tarafça —– şeklindeki kullanımı dolaysıyla marka hakkına tecavüzde bulunulduğu ve haksız rekabet hükümleri kapsamında haklarının ihlal edildiğini iddia ederek tecavüzün sona erdirilmesini, tecavüz ve haksız rekabet dolaysıyla maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.Davacı tarafın marka tescil kayıtları incelendiğinde;—-tescil numaralı “—– şekil” markasının 35,37,40,41,42,43,44 ve 45. Sınıflar yönünden,—– tescil numaralı —-ŞEKİL” markasının 37. Sınıfta, davalı adına tescili —-tescil numaralı “—– markasının 19 ve 37. Sınıflarda olduğu ve koruma altında bulunduğu sabittir.
Bu tespitlerden sonra taraflar arasındaki ürünlerde kullanılan —-ibaresi dolaysıyla davacı taraf adına kayıtlı markalar yönünden davalının davacının marka hakkına tecavüz oluşturup oluşturmadığı, marka kullanımının haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı değerlendirilmiştir.
Türk Marka Hukukunda da zayıf marka olarak nitelendirilen kavram, aslında koruma alanının normal markalardan daha dar olduğu markaları ifade etmek için kullanılır. Bu markaların ayırt etme gücü ve koruma alanı sınırlıdır. Benzerlerinin kullanımına da bu tür işaretlerin sahipleri katlanmak zorundadır. Bir yönüyle işaretin sağladığı tekel alanına, tabii bir sınır getirilmiştir. (—– Dolayısıyla tamamı zayıf ibarelerden oluşan bir markanın dahi tescili mümkün olup, bu tescilin marka sahibi açısından tek olumsuz sonucu, aslında herkesin kullanabileceği bir ibareyi marka olarak seçtiği için bu ibareleri küçük değişikliklerle marka olarak kullanan kimselerin bu kullanımına katlanmak zorunda kalmasında görülür.
Davacı tarafın markaları olan —-şekil” ve —–+ŞEKİL” markalarının ana unsurunun —- ibaresi olduğu, bu ibarenin —- kelimesinin farklı bir yazılımı olduğu, anlamının saygınlık anlamına geldiği, bu haliyle ayırt ediciliği güçsüz olan zayıf marka kapsamında olduğu, davacı tarafa ait markaların tanınmış marka kapsamında olmadıkları, —-ibaresinin—-ibaresi ile farklılık yaratacak şekilde kullanıldığı, zayıf ibare olan —–şeklindeki marka tescilinin farklılaştırıldığı, dikkate alındığında bu kullanımın dürüst ve marka hakkına dayalı kullanım niteliği taşıdığı ve davacı tarafça engellenemeyeceği ve davacının markasından doğan haklara tecavüz teşkil etmediği kabul edilmiştir.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda “haksız rekabet”in açık tanımı bulunmamakta, 54/2. maddede “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” denilmekte ve 55. maddede tahdidi olmamak üzere, “hangi hallerin haksız rekabet teşkil ettiği” belirtilmektedir.
Buna göre 55/1-a-(4) bendi; “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” şeklindeki ifadesi ile başkasının markasını kullanmayı haksız rekabet olarak değerlendirmektedir.
Davalının —– ibaresine ilişkin kullanımının kendisine ait markanın tanıtımı olduğundan, TTK’nın 55/1-a-(4) bendindeki “karıştırılmaya yol açan önlemler almak” şeklinde tanımlanan eyleme uymamakta ve haksız rekabet teşkil etmediği kabul edilmiştir.Tüm bu açıklamalar dikkate alındığında davalı kullanımlarının, 556 sayılı KHK’nın 9/1 (b) ve 61 (a) maddeleri uyarınca davacının marka haklarına tecavüz teşkil etmediği ve TTK anlamında haksız rekabet yaratmadığı kabul edildiğinden davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM /Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL karar harcın başlangıçta yatırılan 29,20 TL peşin harç, 961,10 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 990,30 TL harçtan mahsubu ile 720,45 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı vekiline markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve durdurulması davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
4-Davalı vekiline maddi tazminat davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Davalı vekiline manevi tazminat davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 20.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafça sarfedilen yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgililere iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 2 haftalık süre içersinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.